Kurumsallaşma ve Profesyonellik


stad

Aslında aethewulf'un Ne Kadddar Profeyşınılsınız Aziz Bey yazısı ve ardından gelen iki yorum üzerine ben de birkaç satır karalamaya başlamıştım fakat yorum uzadıkça uzadı ve başka bir yazı çıktı. Konu Fenerbahçe Spor Kulübünde profesyonellik ve kurumsallaşma. Bu iki sözcüğü son senelerde fazlasıyla duyuyoruz ve kaydedilen gelişmenin farkındayız fakat bu yönde atılan hamleler yeterli mi?

Tesisler, Kurumsal Yapı ve Kulüpte İşleyiş

Aziz Yıldırım döneminin başlangıcında sportif açıdan kayda değer bir başarımız olmasa da kulübün müthiş bir devrim gerçekleştirdiği ve bu devrimin meyvelerini toplayacağı konuşuluyordu. Son beş senede sürekli başa oynanması ve önceki on senede bir kez şampiyon olunmuşken son yedi senede dört kere şampiyon olunması bu öngörüyü doğrular nitelikte. Bir gün gidip stadın çevresinde dolanır, tesislerin birinde akşam yemeği yer, antrenman sahalarına falan göz atarsanız son on senede tesislerin gösterdiği gelişmeyi inkar edemezsiniz. Bu gelişmelerin Fenerbahçe'ye geri dönüşü olduğu da inkar edilemez. Daha iyi bir tesis daha iyi altyapı, daha iyi stad daha fazla kombine ve taraftar demek. Aynı dönemde taraftara kazandırılan bilinç de bu gelişmenin bir parçası. Stadta herhangi bir maça giderseniz gelen taraftarların % 80'inde orijinal ürün göreceksiniz. Bu yüksek oranın yakalanmasında sadece reklamların değil taraftarın şuuraltına yerleşen "Takıma her yönden, her şekilde destek olmalıyız" fikrinin önemli bir katkısı var. FBTv, Fenerium gibi projeler de kulübün gelişme sürecinde kurulan ve başarılı olan projeler. Tüm bunlar sporun endüstriyel yanının kulüp defterlerinde sadece gider hanesini doldurmadığını bize gösteriyor. Kısacası kulüp yönetimi başarısız demek için elimizdeki verileri görmezden gelmek gerek.

Zico'nun Gönderilmesi ve Aydın Örs Olayı

Ne Kadddar Profeyşınılsınız Aziz Bey zaten Zico hikayesindeki hataları detaylıca irdelemiş. Sebep ne olursa olsun kulübe iki sene hizmet etmiş bir teknik adamın ayrılmasını taraftarın "tesadüfen" öğrenmesi açıklanabilecek bir durum değil. Bu insanın Zico gibi bir futbol ilahı, takıma en büyük Avrupa zaferini yaşatmış bir teknik direktör, Türkiye'nin milli takım teknik direktörüne bakıp sonra saygıdan önünde eğileceğimiz bir beyefendi olmasına da gerek yok. İki sene Fenerbahçe'ye hizmet etmiş bir teknik adam ile kesin olarak yollar ayrıldığını taraftar olarak resmi ağızlardan, resmi açıklamalarla duymaya hakkımız var. Başkanımız lisenin birisinde o panele katılmasaydı biz üç gün daha Zico acaba kalıyor mu diye düşünecektik demek ki. Kulüp yönetimini karar mekanizmasının en başındadır ve yeni bir teknik adamla anlaşmak istemeleri normaldir. Yani Zico anlaşmak istememiş olabilir, belki Zico "ben Real Madrid ile anlaştım haydi size iyi günler" demiş olabilir, belki de senelik 3 milyar dolar istemiş olabilir. Sonuçta böyle bir sebep olması doğaldır ve bunlar teknik direktör ile yolları ayırmak için en sıradan bahanelerdir. Fakat hiçbirisi Zico hiç olmamış, görev yapmamış, semtimizden bile geçmemiş gibi hareket etmemize yol açacak kadar güçlü bahaneler olamaz. Dün sohbet arası verilen habere rağmen resmi sitemizde hâlâ Zico hakkında bir kelime bile olmamasının izahatı yok. Aslında bu süreç hiç yabancı değil. Daha geçen sene 16 sene ardından şampiyon yaptığı takımı hakkında yaptığı planlardan bahsettiği günün ertesinde başka bir hoca ile anlaşıldığını öğrenen Aydın Örs de Zico'ya yapılan insafsız muameleden nasibini almıştı. İstifa ettiğini açıkladıktan sonra şiddeti artan tepkiler yönetimi ancak uyandırabilmiş ve istifa açıklamasından beş gün sonra 15 kelimeden oluşan bir yazı ile Aydın Hoca'ya teşekkür edilmişti. Zico ile anlaşıldığı günü hatırlıyorum. Resmi site yeni hocanın ismi ile birlikte parlak kariyerinden bahsediyor, Japonya'da heykelinin dikildiğine bile değiniyordu. Şimdi artık bizde görev almadığı için muhtemelen o kariyeri ve iki senede yaptıkları bir günde unutulacak ve tıpkı Aydın Hoca'ya edilen teşekkür gibi 15 kelime ile "Zico'ya verdiği emeklerden ötürü teşekkür ediyor, kariyerinde başarılar diliyoruz" denilecek.

İletişim Sorunları

Artık kurumsallaştığı ve Türkiye'nin en büyük şirketlerinden birisi olduğu söylenen Fenerbahçe'nin halka bilgi aktarımı yaptığı başlıca iki birimi var, Fenerbahçe Televizyonu ve fenerbahce.org. FBTv'nin yaptığı hatalara Türkiye'de bir ilk olması, az bütçeyle büyük kesimlere hitap etmesi ve hâlâ öğrenme aşamasında olmaları nedeniyle çok büyük tepki vermiyoruz. Fakat fenerbahce.org hakkındaki şikayetler senelerden beri artıyor ve bu konuda bir iyileşme göremedik. Basının ortaya attığı isimlerin sürekli ve ısrarla yalanlanması, taraftarın merak ettiği konularda sitenin pek açıklayıcı olmaması, yazdıkları yazıların özensizliği dışında içerikte ciddi sorunlar var. Takımların en temel istatistiki bilgilerini, oyuncular hakkında doğum tarihi ve forma numaraları gibi basit bilgiler hariç bilgileri bulmak futbol branşı için bile imkansız. Milyonlarca kişinin takip ettiği resmi site hiç profesyonel işi görünmüyor. Sitenin tasarımı maalesef öğrenci projesini andırıyor. Sitenin en ufak boşluğuna bile konulan hareketli resimler, flash animasyonlar siteyi sadece yavaşlatmakla kalmıyor, estetiğe de büyük zarar veriyor. İçerik ve görsellik açısından bir profesyonel kurumun sitesi olmaktan çok uzakta.

Yöneticilerin Tavırları

Daha dün Mahmut Uslu Fenerbahçe Televizyonu'na çıkıp konuşmuş. Cümlelerinin arasında, Solomon'la sorunlarımız var, bu sene 2 kere anneannesi, 2 kere babaannesi öldü de varmış. Solomon müthiş bir oyuncudur, ama yaptığı hatalardan dolayı gönderilebilir de, buna saygı duymak zorundayız, fakat televizyonlara çıkıp herkesin gözüne bakarak bir oyuncunuzu yalancılıkla suçlayamazsınız. Bunu Ahmet Çakar, Erman Toroğlu, Kazım Kanat yapar ama siz bulunduğunuz konumun ağırlığını bilmeli, bir konu hakkında konuşurken cümlenizi önce iyice düşünüp öyle kurmalısınız. Mahmut Uslu eşinden ayrılsa ve birisi neden ayrıldınız, neydi sorunlarınız, tek tek hepsini anlatın evde yaşananların dese ve kendisi bu konuda ne kadar sakin kalabilirse Solomon da o kadar sakin kalacaktır. Sorunlarımız var, disiplinli hareket etmiyor diyip göndermeniz gerektiğini söylemeniz yeterli iken takımı iki kez şampiyonluğa taşıyan bir oyuncu hakkında konuşurken amiyane cümleler kurmak ne profesyonelliğin ne de kurumsallaşmanın göstergesidir. Son senelerde yöneticilerimizin basına daha az konuşması bu konudaki sıkıntıları bir nebze azalttıysa da tamamen sona ermiş değil. Bu konuda Beşiktaş ve Galatasaray'dan daha iyi durumda olduğumuz kesin fakat daha profesyonel tavırlar gerekiyor. Maç sonrası sinirle hakemlerin şerefsiz ilan edilmesi, artık kupaya yedek takımla çıkıyoruz denilip daha ilk senede bu sözün unutulması, seviyesiz gazetecilerle girilen polemiklerde seviyenin düşmesi kurumsallaşmış bir şirkete yakışmıyor. Bu konuda başka ne yapılabilir ki sorusuna cevap ararken mesela Eczacıbaşı gibi bir şirketin bir gazeteci tarafından rüşvet vermekle, ihaleleri ayarlamakla suçlandığını düşünün. Bu konuda Eczacıbaşı şirketi resmi sitesinden "eğer o belgeleri çıkarmazsan şerefsizsin" yazmayacak, o gazeteciyi böyle aşağılık bir suçlama için mahkemeye verecektir. Kurumsal bir şirketin izlemesi gereken yol budur.

Kurumsallaşma Sorunu

Kurumsallaşmanın tanımında bulunan hiyerarşik düzen tam olarak kurulamamış durumda. Kulüpte altyapı oyuncularının formalarından alınacak oyunculara kadar her şeyle başkan ilgileniyor. Son seçim sonrası iletişimden sorumlu yönetici ilan edilen Ali Koç'u geçen haftalarda FBTv'de Gs maçı gösterilmesi rezaletinden sonra bile ortalarda göremedik. Taraftara düzenli bir bilgi akışı olmadığı gibi Zico'nun gönderilmesi durumunda olduğu gibi önemli bilgileri ancak tesadüfler sonucu öğrenebiliyoruz. Başkan, bizzat kendisi tribünün içine girip kombine kart teftişi yapıyor. Altyapı sorumluluğuna getirilen Hollandalı ve teknik ekibi bir gün aniden gönderiliyor ve yerine kimlerin atandığını bile bilmiyoruz. Sanki onlar gidince görev yaptıkları kadrolar boşalıyor. Bir gün kulübün başına CEO atandığı söyleniyor, o günden sonra CEO terimini ilk kez Aydın Örs'ü kovmak için uydurulan kılıfla birlikte öğreniyoruz. Basketbol takımının başına CEO olması istenen Aydın Örs teklifi kabul etmiyor ve basketbol CEO'su hakkında da bir daha bilgi alamıyoruz. Teknik direktörümüz hâlâ belli değil ve "Teknik direktör ve forvet haftaya beraber gelecekler, görüşmeler sürüyor" deniliyor. Aslında transferlerden teknik adamların haberi yok, biz alıp getiriyoruz onlardan da takımı yürüyerek şampiyon yapmasını bekliyoruz demenin kısa ve öz hali "haftaya birlikte geliyorlar". Bütün bunlar kulübün aslında tam olarak kurumsallaşmadığının hatta bazı kritik kararların bile keyfiyet ve anın gereklerine göre verildiğinin göstergesi. Maalesef bu onlarlar 10 sene önce değil, 10 senelik başkanlık sürecinin sonlarında yani geçtiğimiz bir senede olan şeyler.

Fenerbahçe'nin son yıllarda yaptığı atılımı görmezden gelemeyiz. Disiplinli büyüme ve profesyonel yönetilme konusunda büyük ilerleme kaydedildi. Fakat bu konuda dünya standartlarının çok altındaki ezeli rakiplerimizle kendimizi karşılaştırarak yapılanlar yeterli diyemeyiz. Kulübe özellikle işleyen hiyerarşik bir sistemin kazandırılması gerekiyor. Yöneticilerin ve başkanın Zico olayında tekrar gördüğümüz amatörlükleri ısrarla tekrarlaması yakalanan ivmeyi tersine çevirebilir. Hedefimiz lokal rakiplerimizden iyi olmak değil, dünyaca ünlü kulüplerden birisi olmak olmalı ve kurumsallaşırken de o kulüpler örnek alınmalı.


2 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    Güzl bir konuya değinmişsiniz. Ben Fenerium'a değinmek istiyorum. Bir mağaza düşünün ki fiyatları çok uçuk olsun. Buna en güzel örnek Feneriumlardır.

    Bir deniz şortu 50 ytl olur mu? Ki kalitesi de iyi değil. Her hangi bir t-shirt aldığımızda ikinci yıkamadan sonra evrim geçiriyor t-shirtler.

    Dinimiz imanımız sarı-laciydi.
    Şimdi ise para olmuş.

    Fb tv'nin yaptığı saçma programlar,
    moto life cart curt gibi programlar hep şaşalı mekanlarda çekiliyor. Hani biz halkın takımıydık?

    Gerçi halkın takımı deyimi, taraftar kartlılara bilet önceliği uygulamasında kalktı ama...

    fazla uzattım,
    giderek burjunanın takımı oluyoruz.

  2. PVH dedi ki...

    Zico'ya 15 kelimelik bir tesekkur yazisi yazarlar ayip ederler diyordum onu bile yapmadilar...

Yorum Gönder