Şimdi Kime Düşman
Futbol tarihinde takımlarının sembol ismi olmuş oyuncuların ezeli rakiplerine transferi hep olay olmuştur. Ne ismiyle özdeşleştiği takımın taraftarı bunu sindirebilir kolay kolay ne de transfer olduğu takımın taraftarı. Emre’nin Fenerbahçe’ye transferine ilişkin papazınçayırında dönen tartışmalar bize bunu bir kez daha hatırlattı. Ama Fenerbahçe taraftarı ne Tanju’da ne Tümer’de bu kadar şiddetle karşı çıkmamıştı. Keyfimizi bu kadar kaçıran Galatasaray’a mal olmuş bir ismin çubuklu formamızı giyecek olması değil, bizatihi Emre’nin giyecek olmasıdır.
Bir futbol takımında diğer futbolcuların aksine takımın sembolü olmayı başarmanın başlıca iki yolu vardır bence. Ya alt yapıdan yetişip, takımın misyonuna sahip çıkıp, bayrağını taşıyacak, özveriyle o takımın başarısı için çalışıp önderlik edeceksin. Ya da sadece göze batan, alkış alan futbolunla değil aynı zamanda tribünlerde yerleşik rakip takıma karşı nefretin bayrağını taşıyıp, popülizmin konforuna yaslanıp tribünlere orkestra şefi gibi marşlar, tezahüratlar söyletip, icabında bayrak nöbeti bekleyeceksin. Emre bu ikinci yöntemin en başarılı uygulayıcısı olmuştur. Ama belli ki bununla bitmiyor iş. Çünkü ne "kefean giyerim ama..." diyen Baliç Galatasaray’a gittiğinde ne de İnönü'de tribünlere "götoğlanı Fener" çektiren Tümer Fener’e geldiğinde bunca kıyamet kopmadı.
Emre sadece Fenerbahçe’ye nefret duymuyor. Emre kendisinden olmayan herşeyin ona düşman olduğu inancıyla rakip olarak tanımladığı, öteki bildiği herkesten nefret ediyor. Onun için futbol hem saha içinde hem de saha dışında bir cihad, bir kurtuluş savaşı. Futbol kimliğini ilkel bir aidiyet duygusu üzerine kuran, bir “öteki” yaratmadan motive olamayan bir savaşçı o. Galatasaray’da oynarken Fenerbahçe’ye düşman. İngiltere’de oynarken ırkçılık soruşturması geçirecek kadar siyahlara düşman. Milli takımdayken basın tribününe nah çekecek kadar kendisini eleştiren basına düşman. Milli takımın ölüm kalım maçında, saha içinde fellik fellik dövülecek İsviçreli aracak kadar kendisini yenene düşman. Onun “öteki” arayışı, faşizan temayülleri dil, din, ırk, renk gibi geniş bir seçenek bolluğuna sahip. Çünkü o, kazandığı başarıyı Susurluk sanığı Mehmet Ağar’a ithaf edecek kadar pervasız, derin futbol aleminin mafyöz antrenörü Fatih Terim’in manevi oğlu. Futbol tarihimizin kara lekesi İsviçre maçına takımı cihata gönderir gibi gönderen bir antrenörün, dozu kaçmış milliyetçilik biberonunu en şehvetle emen, kırmızı yanaklı, topaç milli takım kaptanımızdır o. Canımız sıkılacak elbet. Ancak bu demek değil ki o gelmeden önce Volkan Habermas okurdu, Uğur’la Semih küreselleşen dünyada ulus-devletin çöküşünü tartışırdı. Fenerbahçe de bu toplumun ortalamasıdır, onun genelinin reflekslerini taşır ve dışa vurur. Ama hiçbiri futbol oynamak için Emre kadar bir düşmana ihtiyaç duymaz.
Yukarıdaki sebeplerden bağımsız olarak, sezonun yarısını sakat geçiren, İnter’de tutunamadığı zamandan bu yana istikrarlı bir düşüş içerisinde olan bir adamın, sırf 16 yaşında elimizden kaçırmanın hesabını göreceğiz diye transfer edilmesi sportif açıdan da başarısız ve gereksiz bir hamledir. Emre elbette, milli hissiyatınının bolca kaşındığı bir Avrupa Turnuvasında bu satırları bize yalatırcasına güzel oynayacak. Ne var ki Fenerbahçe’de aynı motivasyonu sağlayacak bir cihad ortamını bulamayacağı için sakatlıklardan arta kalan zamanında neyle motive olacağı merak konusudur benim için.
Evet canıımız sıkılıyor. Hem böyle mantalitede bir adamı çubuklu formanın içinde gördüğümüz için hem de futbolunun sonbaharını yaşayan bir adamın transferi bir başarı olarak gösterildiği için. Taraftarız, tarafız, o kadarına hakkımız var.
4 Haziran 2008 13:39
kimliğimizin bir parçası olarak gördüğümüz 'fenerbahçeli olmak'ı bir süreliğine de olsa askıya almayı dostlar arasında istişare konusu yaptığına göre bu durum ezeli rakipten bir oyuncuyu almaktan daha fazlasıdır.
ve burada karşı olduğumuz emre'nin bizzat kendisidir..
nick hornby belki bambaşka bir durum için kullanmıştı ama 'futbol takımları,taraftarlarının acı çekmesine sebep olmakta eşi bulunmaz bir yaratıcılığa sahiptir.(...)kendinizi en kötüsü için hazırladığınızda,onlar daha kötüsünü başarmanın bir yolunu hep bulurlar.'cümleleri geliyor aklıma.düşünsenize ya fatih terim hikayesi asparagastan çıkıp gerçekliğe dönüşürse.
işte o zaman tartışma felan kalmaz fenerbahçe küskün omuzlu terkedilişler hanesine kaydolunur.
selam olsun..
4 Haziran 2008 15:45
Ben küfür eden futbolcu istemiyorum. Ben el kol hareketi yapan oyuncu istemiyorum. Ben yaptığı kol hareketinden sonra özür bile dilemeyen şımarık birini takımımda istemiyorum. Emre'yi istemeyişim Galatasaray'ın eski futbolcusu olması değildir. en yakın örnek Tümer de geldi bu kadar karşı çıktık mı? Atatürk'ün şu lafını hatırlatırım size "Ben, sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim". Bilin bakalım Ata'nın sözünü ettiği bu özelliklerden hangisi Emre'de yok?
Yönetim benim Volkan'ın Lincoln'e yaptığı terbiyesizliğe seyirci kalmasıyla beni şaşırtmıştı ama bu sefer ters köşeye gol attılar resmen.
Hepinize saygılar sunuyorum, tüm renkdaşlarımı kucaklıyorum.
4 Haziran 2008 19:29
ben bu adamı izlemeye gitmem kardeşim! sesimizi yükseltelim biraz ve transfer olmasın!
5 Haziran 2008 12:52
Milli takımda yaptığı kaptanlığı hazmedemiyorken, bi de çubuklu forma içinde göreceğiz onu..
Darbelerden darbe beğen ey gönül.
5 Haziran 2008 23:45
Yalniz Emre'ye gecirdigi sorusturma yuzuden irkci demek de, yaptigi kaza yuzunden katil demek de haksizlik. Hukuksal surecin sonunda aklandigina gore sucsuzdur, irkcilik da katillik de agir suclar. Emre ikisinden de aklanmistir ve bu yuzden masumdur. Elestireceksek bile gozumuzun onunde olan, kanitlanmis hareketleriyle elestirebiliriz, ondan fazlasi haksizlik ve hatta hatali olur.
6 Haziran 2008 13:02
PVH, futbolda ırkçılık sorunu aslında başlı başına bir yazı olmalı. Birine ırkçı bir hakarette bulunmakla bir kazaya karışmayı ayıralım ama. Adı üstünde kazadır, planlayarak yapılmamıştır ve en fazla ihmal söz konusudur. Kendisine aklanmasaydı dahi katil demek biraz ağır kaçardı. Irkçılık soruşturması geçirmek tamamen farklı. Premier Ligde onca oyuncu varken, Emre'nin 3 ayrı futbolcuya hakaretten soruşturma geçirmesi, soruşturmanın sonucu ne olursa olsun yüz kızartıcıdır. "Çekemediler, komplo kurdular" diyerek açıklamaya çalışmak kolaya kaçmak olur. "Aklandı, demek ki ırkçı değil" demek de safdillik. Ben ısrarla Emre'nin aldığı eğitimin bir "öteki" yaratmak üzerine kurulu olduğunu söylüyorum. Aslında siyahlarla alıp veremediği yok. Kendini bir ötekine düşmanlıkla motive ediyor. Terim'in tarzı bu ve en çok Emre'de yankı buluyor. Ama bak Aragones'le de iyi anlaşır. Ne de olsa ikisi de aklandı. İkisi de kanun önünde ırkçı değil.