Aynı Nakarat, Aynı Son 70-80



Açıkcası bu maçın bir izahı, özrü olmamalı. Spahija maçtan sonra taraftardan özür dilemiş yine ama artık özürle açıklanabilecek şeyler değil bunlar. Bir kere sezonun en kritik maçına takımın bu kadar düşük bir konsantrasyonla çıkması kabul edilebilir bir şey değil. Maça başlarken rakibe burada kazanman imkansız mesajı vermek gerektiğini yıllardır Euroleague oynayan bu takım hala öğrenemedi mi? Maç başlıyor yediğimiz ilk beş basketin ikisi smaç, ikisi boş turnike. Aaron Jackson Ukiç'i her pozisyonda geçip pick and roll den boş adamı buluyor. Maçın başında şutların girmez, hücumda tıkanırsın falan bunu anlarım da savunmada bu kadar rezil olmanın hiç bir açıklaması olamaz. Bu takım pick and roll savunmayı ne zaman öğrenecek, hakikaten çok merak ediyorum. Maça böyle başlayıp rakibe maçı kazanacağı inancını verirsen adamların özgüveni de doğal olarak artıyor ve normalde ellerinin titremesi gereken pozisyonlarda bile sayıyı bulabiliyorlar. Şans basketbolda önemli bir faktör ama 40 dakikalık bir maçta belirleyici olmaması gerek, çok moral bozucu basketler yeseniz bile kontrolü kaybetmediğinizde top er geç sizin tarafınıza geçiyo. Üç periyot boyunca tuhaf tuhaf şutlar sokan Bilbao dördüncü çeyrekte bir ara 5 dakika sayı bulamadı. Eğer maçı biraz tahammül edilebilir bir farkla geride götürseydik o kadar tuhaf şutlara rağmen bir şekilde son bölümde tutunabilirdik. Caja Laboral deplasmanında üç periyotun sonunda da şans basketi bulduk ama şanslı bir günümüzde olmamıza rağmen adamlar pes etmedi ve son bölümde kazanmayı bildiler, bugün Mc Calebbsiz-Lavrinoviç'siz Siena son çeyrekte English'in kendi yarı sahasından attığı basketle 12 sayı geriye düştü, ama adamlar "ya bugün olmuyor ne yapsak" diye düşünmeyip oyuna devam ettiler ve yenilgisiz Barcelona'yı son periyot 12 sayı geriden gelip yenmeyi başardılar. Şu maçı Bilbao'nun şans faktörüyle ya da balıyla açıklayanlara pes etmediğiniz, omuzlarınızı düşürmediğiniz zaman o şansın dönebilen bir şey olduğunu da hatırlatmak lazım.

Biz bu tür hedef maçları kazanmak zorunda olduğumuz ve ibrenin bizi gösterdiği eşik maçlarını kaldıramıyoruz. Geçen sene bir maç kazansak gruptan çıkabilecek durumdayken son 3 Top 16 grup maçını da kaybettik. Bu tür maçlarda sakin kalmayı beceremiyoruz, sahaya akıl koymamız gereken yerde deli gibi panik yapıyoruz ve dolayısıyla daha da saçmalıyoruz. Bugün hızlı hücumda bomboş turnike atılacak 3 pozisyonda da topu kaptırıp sayı yedik, bu düzeyde tecrübeli bir takımın bunları yapması hakikaten akılla mantıkla açıklanabilecek bir şey değil. Bireysel olarak çoğu oyuncunun oyun zekaları ve mental direncinin de çok alt seviyede olması bu karar maçlarında bizi otomatikman maça geride başlatıyor. Ukiç zaten bu tür maçlarda yok oluyor, Gist'in sırf zıplama merakından her maç en az 10 sayı yiyoruz, uzunlarımızın erken faul problemine girmediği maç yok nerdeyse. Yani bireysel olarak bu kadar defonun olduğu bir yerde düzenden çıkmak da çok kolay oluyor. Hücumda akışkanlığı kaybedince savunma kaynaklı sayılar da olmayınca kendi sahamızda 70 leri zor buluyoruz.

Geçen sene topa deli gibi baskı ve müthiş dış oyuncu savunması yapan takım gitti, dış oyuncuların neredeyse şeffaf bir perde gibi geçildiği bir takıma döndük. Kinsey'in gidişi ve Tomas'ın sakatlığı sonrası oyunumuzun en önemli özelliği olan o dış adam savunması uçtu gitti, Thabo da gittikten sonra daha da kötüye dönüştü. Burda yine dikkat çekilmesi gereken şey Ukiç'in savunma performansı. Ukiç her ne kadar hücumcu olarak bilinse de ortalamanın üstünde bir savunmacıdır. Bu sene savunmayla yakından uzaktan alakası yok. Nancy maçında Ukiç'in tuttuğu adam Euroleague asist rekorunu kırdı, Caja Laboral maçında Ukiç'in adamı Prigioni bizim takımın toplam asistinden fazlasını yaptı, bugün de Aaron Jackson maçın başında Ukiç'i dağıtıp takımını istediği gibi yönetti. Raul Lopez'in olmadığı bir günde en yıpratılması gereken oyuncuyu bırakın yıpratmayı hayatının en rahat maçlarından birisini oynattık.

Şu grupta son maç öncesi hala gruptan çıkma hesapları yapmamız hakikaten insanı çileden çıkarıyor. Bu gruptan çıkacak dört takımın da Top 16 daki gruplarından çıkması mucize olur. Son maç Cantu'yu yenip Caja Laboral'in Bilbao'yu yenmesi durumunda birinci çıkıyoruz, biz yenilip Laboral de yenilirse gruptan çıkamıyoruz ki şu gruptan çıkamamak Spahija açısından özürle geçiştirlemeyecek derecede bir skandal olur. Tabii sadece Spahija için değil hedefimiz F4 deyip böyle tuhaf bir kadro kuran, sezon planlarını sakat oyuncuların dönmesi üzerine yapanların da cümleten bir şapkalarını önüne koyup düşünmeleri gerekir. Cantu'nun gruptan çıkmayı garantilemesi ve liderlik şansının olmaması biraz bizim avantajımıza tabi ama İstanbul'da bu takımı ancak uzatmada yenebildiğimizi ve aklını her daim kaybetme tehlikesi taşıyan gurdlara sahip olduğumuzu düşünürsek maç için diken üstünde bir hafta geçireceğiz demektir. Zaten Fenerlinin hayatı stres, haftaya yine ömrümüzden ömür gidecek anlaşılan.

İki sene önce Top 16'nın son maçında içerde Zalgiris'e Marcus Brown'un son saniye üçlüğüyle 6 sayıyla yenilip ikili averajı da kaybederek turu vermiştik bu sene de bu şutların adamı Basile'den bir son saniye basketi yiyerek elenmek Fenerbahçe'nin alamet-i farikası olan "mağlubiyeti olabildiğince trajikleştirme" geleneğine uygun olur. Bekleyip göreceğiz.


9 comments:

  1. eRc@N dedi ki...

    kesinlikle katılıyorum.. sanırım yavaştan yavaştan koç değişikliği için yeni bir isim arayışına girilmeli.. hatta hiç gerek yok.. en iyilerinden biri zaten takımda..Sayın Örs !

  2. samael dedi ki...

    Bizim hocanın mukavelesinde, benim çalıştırdığım takım "alan savuması" yapmaz diye bir ibaremi var?

  3. gumgumok dedi ki...

    Eleştiriler çok doğru, umarım gruptan çıkarız da takım mental olarak toparlanır. Ama söylemeden geçemeyeceğim. Hayatımda topun bizi bu kadar sevmediği bir maç daha izlemedim. Adamların faul aldıkları bir pozisyonda çizgi dışından tek elle öylesine potaya gönderdikleri top bile girdi. Ribaundlarda ortalamanın altında kaldık, ama çemberden dönen toplar hep mi bizden uzaklaşır? Çıldırtan toplar vardı. Takımın da sabır noktası aşılmış olabilir.

  4. James dedi ki...

    Bencede yazılanlar haklı da, taraftara da bir iki söz söylemek lazım. Bu maçta partizan taraftarı bizim taraftarın yerinde salonda olsaydı fener bu maçı almıştı. Fener taraftarının oyunla ilgili daha bilinçlenmesi lazım. Bir grup, futbol taraftarı oluyor bu grup, maç boyu tempoyu degiştirmeden ben bagırırım diyo, yenilgide susanlardan degilim diyip kendini haklı çıkarmaya çalışıyor ama maçı hiç takip etmiyorlar, bağırılacak yerde bağırmıyorlar, maç bitmeye 3-4 dakika kala da trabzona küfre başladılar zaten. Diger gruptan en önde oturan bir kısımda daha son çeyreğin ortalarında kalkıp gitmeye başladılar. Böyle giden maçta kalkıp gidecekseniz hiç gelmeyin salona en azından gidince de oyuncunun moralini bozmayın. Çünkü bu oyunda seyirci sahaya çok yakın ve bütün hareketleri sahadan direk görülüyor. Basketbol taraftarı son senelerde oyunun ülkede daha yayılmasıyla, aşama katetti ama hala avrupa şampiyonu olacak bir takımı haketmiyorlar bence. Partizan taraftarına aşık degilim ama o taraftarın ortalama kalitedeki takımlarına nasıl final four oynattıklarını düşünelim derim.

  5. Adsız dedi ki...

    takım adına bardağın dolu tarafını da görmek gerek...

    tomas geri döndü, mirsad ocakta geliyor..
    jerrells, bogdanovic ve gist 1 ay öncesine göre çok daha takıma adapte olmuş gözüküyorlar..
    Dün gece bir kenara Ömer Savaş da eski formuna kavuşuyor gibi..
    Emir zaten üstüne koyarak gidiyor..

    Fener eski fener değil, F4 zor, şampiyonluk da gelirse kolay gelmeyecek, ama şu bir gerçek ki bu takım son 1 ayda aldığı yolu önümüzdeki aylarda da kat edebilirse hem f4 hem şampiyonluk için öenmli bir adaydır.

    bu noktada papazın çayırı da dahil olmak üzere maça giden seyircilerin biraz daha inançlı, biraz daha çoşkulu olmasında fayda var, daha olumlu ve daha pozitif olmalıyız.

    Unutmayalım ki;

    Nedim bey, Aydın bey, Spahija..ve hatta tanjevic gibi avrupada birçok takıma nasip olmayacak basketbol tecrübesi, aklı ve disiplini kenarda duruyor. başka deyişle 1 aykut değil 3-4 aykutla profesyonelce yönetilen bir takımımız var.

    Ben dün gece üzüldüm ama kesinlikle umudumu kaybetmedim. trend yukarı olduğu sürece de kaybetmem. Aralık 2011 fenerbahçesi kasım 2011 fenerinini bana göre 20 sayıyla yener, benim için kriter şimdilik budur.

  6. Cengiz dedi ki...

    Takımın en büyük sorunu içinden bir lider oyuncu çıkmaması. Geçen sene Ömer ve Mirsad kriz anlarında patlamalarla takımı ve seyirciyi ayağa kaldırarak özellikle iç sahadaki maçların kazanılmasında önemli rol oynarken bu sene bunu takımla sadece 6 maç oynayıp NBA'e geri dönen Thabo yaptı.

    Enseyi yine de karatmak istemiyorum ama Cantu'yu yenip Top 16'ya çıksak bile çok ümit vaat eden bir görüntü yok. Hemen her maçta hücumda organize olamayıp savunmada da sürekli eksik yakalanıp ritmimizi kaybediyoruz. Şu koşullarda hele hele daha da sertleşecek savunmalara karşı çok kısır kalırız. Tabi (eğer kalırsak) Top 16 için takviye yapılmazsa...

  7. Unknown dedi ki...

    James, gümgümok, ercan ve samael hepinizin yorumlarına katılıyorum. Ayrıca yazıyı yazan yazarımızı da kutlamadan geçmek büyük terbiyesizlik olur zira gayet güzel bir dille dopdoğru yazmış adamcağız. İşin özü şudur arkadaşlar sen f4 hedefleri yapan bir takımsın gruptan lider çıkma hesapları yapan bir takımsın şu maçı evinde 15 sayı geriden takip edersen şansa mansa laf atmayacaksın kardeşim sen çıkacaksın bu maçı çatır çatır oynayacaksın. Şanssız mısın o zaman farkı çok açtırmadan takip edeceksin ki sen ev sahibisin son çeyrekte bu maç sana istemesende gelecek. Nerdeeee?

  8. legend888 dedi ki...

    Arkadaşlar burdan Fenerbahçe'mize destek olalım:

    http://sportscommittee.com/sportsawards.html

  9. legend888 dedi ki...

    Potanın Kraliçeleri için:

    http://www1.tbl.org.tr/tbbl/allstar_anket_2012.asp?sezon=2011-2012

Yorum Gönder