Korku Tünelinden Top 16'ya



Euroleague tarihinin en fantastik grubunda Amerikalıların do or die dedikleri ölüm kalım maçına çıkarken açıkçası çok tedirgindim. Cantu’dan daha iyi takım olduğumuz gerçeğini bilmeme rağmen takımın mental açıdan hele hele Ömer Onan sahada değilken ne yapacağı konusunda zaten ileri derecede kötümser olduğum için karamsardım. Maça Bilbao maçı gibi başladık, ilk üç-dört dakika hücumda top Emir ya da Ukiç’in elinde 15 saniye kalıp kimse hareket etmeyince saçmaladık, ama savunmada sağlam duracağımızı ve karakter koyacağımızı daha ilk toptan belli ettik. Üç dört dakika geçtikten sonra ana stratejimiz olan potaya yakın atışları bulmaya başladık. Gist’in bu sene olmadığı kadar savunma konsantrasyonuna sahip olması ve potayı koruması sayesinde Cantu ‘yu içeriye sokmadık. Zaten adamların çembere gitme bir stratejileri yok, temel olarak pick and roll de Marcanota’yla içeriden ve yine pick and roll sonrası Leunen le dışarıdan şut bulmaya yönelikti bütün hücum planları.

Ukiç’in ilk periyot etkisizliğinden sonra Jerrels biraz daha potaya gitse de hücumda sadece potaya gitmeyi düşünüp hiç pas temelli oynamadığımız için skor üretmekte zorlandık. Doğru yaptığımız şey teması zorlayıp bol bol faul çizgisine gitmekti ilk yarıda. Yanlış şey ise hücumu sadece penetre etmeye indirgemek ve iç dış dengesini ihmal etmekti. İlk yarı sonunda ribauntlarda önde olmamıza ve iyi savunma yapmamıza rağmen hücumdaki bu tek boyutluluk nedeniyle skorda öne geçemedik. İlk yarıda hiç üçlük isabeti bulamadığımızı, bulduğumuz en uzun menzilli şutun Oğuz’un faul çizgisinden bulduğu şut olduğunu söylesem durumun ne kadar dengesiz olduğunu sanırım anlatmış olurum. Ayrıca ilk yarıda sadece 5 asist yaptığımızı ekleyeyim.. Üstelik bu 5 asistin 3 ünü Emir yaparken oyun kurucularımız Jerrels ve Ukiç 0 asistle ilk 20 dakikayı tamamladılar.

Üçüncü periyoda savunmada Leunen’i unutarak ve bol bol üçlük yiyerek başladık. Hücumda Ukiç topu kimseye vermeden penetre etmeye başladı. Maçın tekrarını izlerken farkettim ikinci yarının ilk üç dakikasında hücumda Ukiç dışında bir oyuncumuza neredeyse top değmemiş. Maçın kırılma anı bence bu bölümdü, Ukiç o hücumlardan iki kez boş dönse yediğimiz üçlükler sonrası maçtan kopabilirdik. Bu bölümü atlattıktan sonra maç yine eski temposuna geri döndü. Bol bol faul çizgisini ziyaret etmek hücumda tıkandığımız bölümlerde imdadımıza yetişti. Son periyotta Engin’in 5 sayılık katkısı ve Bojan’ın basket faulüyle 2 dakikada 8 sayı bularak ipleri elimize ilk kez aldık ama bir üçlük bir top kaybı sonrası basket -faulle zor kazandığımız avantajı hemen iade ettik.

Oğuz’un faul isabetleriyle tekrar hayata dönüp, Bojan’ın iki üst üste üçlüğüyle bir darbe daha vurduk ve bu sefer dönmelerine izin vermedik.

Maça dair altını çizeceğimiz en önemli faktör tabii ki Oğuz. 21 sayı 6 ribaunt ve bir Fenerbahçeli oyuncudan görmeye alışık olmadığımız 9/9 faul isabetiyle maçın yıldızıydı. İçerdeki maçlara oranla deplasmanlarda çok daha iyi oynayan Bojan ve hücumda çok doğru kararlar vermese de bir şekilde 17 sayıyı bulan Ukiç diğer önemli faktörler oldular. Ribauntlarda çok üstündük ama asıl şaşırtıcı olan faul yüzdemiz. 34 kez gittiğimiz faul çizgisinden 28 isabet bulduk daha da kritiği ikinci yarı sadece 1 tane faul kaçırdık. Bu kadar kritik bir maçı rakip kim olursa olsun stresi iyi yöneterek kazanmak zor iş o yüzden oyuncuları ve teknik kadroyu kutlamak gerek.

Kuralar çekildiğinde bu grubu 7-3 le birinci bitireceğimizi düşünüyordum, 6-4 le ölüp ölüp dirilerek birinci bitirdik. Top 16 ‘ya birinci gitmek otomatik olarak Cska, Real ve Barca’dan kurtulmak demek. Ama birinci gidiyoruz diye Top 16 grubunun bir numaralı favorisi olmadığımız gerçeğini de görmek gerek, üstüne koymamız gereken çok şey var, kesinlikle bir 4 numara transferinin şart olduğunu ve bu olmadan Top 16 da işimizin zor olduğunu düşünüyorum.

Tomas’ın bu bir aylık arada eski formuna biraz kavuşması, Engin’in daha iyi duruma gelecek olması belki Mirsad’dan da katkı alabilme ihtimalimiz biraz pozitif bakmamızı sağlayabilir geleceğe. Ancak Top 16 grubundan çıkmak için sakatların form bulması yetmez, mevcut oyuncuların da bir iki kademe ilerlemeleri gerek. Özellikle Vidmar ve Ukiç geçen sezon başı durumlarına yaklaşabilirlerse savunma direncimiz ve hücum akışkanlığımız bir seviye artacaktır.

Senenin en kritik maçını kazandık bir- iki gün bunun keyfini çıkaralım ama unutmadan Pazar günü kazanılması gereken çok zor bir Banvit deplasmanı olduğunu da belirtelim


11 comments:

  1. cromvemitra dedi ki...

    İMZA.

  2. gumgumok dedi ki...

    keyfini çıkarmak gerek. Bu senenin ilkleriyle dolu bir maçtı.
    Cantu'yu bu sene evinde ilk yenen ekibiz. Oğuz'u ilk defa bu kadar yüzdeli gördüm, ilk defa bu kadar çok helal olsun dedim. İlk defa maç sonunu bu kadar iyi oynadık. İlk defa neven spahija'nın etkili mentörlüğünü gördük. Engin ilk defa büyük katkı yaptı. Grubu da ilk sırada bitirdik. Daha ne olsun.

  3. Adsız dedi ki...

    daha önceki karamsar basket yazısına yolladığım yorumda ubiraz polyannacılık oynamış, takımın bir ay evvelinden daha iyi durumda olduğunun, bu gelişmenin ilerisi için umut teşkil etmesi gerektiğinin, taraftarın bardağın dolu tarafına bakması gerektiğinin altını çizmiştim.

    tahmin edersiniz cantu maçı beni de sizler gibi aşırı mutlu etti, temennilerimin gerçeğe dönmesinden öte bu takımın f4 hedefinin gerçekçi bir hedef olacağını görmek sevincimde en büyük faktördü.

    Bu bağlamda, artık bardağın dolu tarafını da görmeye başlayacağını umduğum Fenerbahçe taraftarının bogdanovic başta olmak üzere yeni yabancılarımız gist ve jerells daha destek olmasını, bu oyuncularin İÇ SAHA performansını da arttırmak adına sabırlı ve anlayışlı olmasını umut ediyorum.

    Bogdanovic belli ki kendine geldiğinde eurolegue in önemli bir oyuncusu olma kalibresinde. bugün deplasman // iç saha performanslarını karşılaştırdığınızda henüz 22 yaşında olan bu oyuncunun Türkiye şartlarına henüz adapte olamadığını kolayca görebilirsiniz. destek olmalı ve arkasından bir an olsun çekilmemeliyiz. Gist ve jerells üst düzey takım oyununda eksikler, kabul, ama yine euroleague in en atletik 2 oyuncusundan bahsediyoruz, birebirde herzaman potaya gidebilecek bir oyuncudan, konsantre olursa ligin belkide en yetenekli reboundcusundan.

    bütün bunlar önemli artılardır, bu takımın önü açık, yeter ki biz biraz daha inanalım, onlar da üstüne ekleyerek çalışmaya devam etsinler.

  4. alkinte dedi ki...

    Yalnız Caja Laboral'e de üzülmedim değil. İki kere yendikleri takım(Biz) lider olup çıkarken, kendileri 5. likte kaldılar. Ama bizim maç da ne heyecanlıydı be... Sezon başından beri ilk defa bir euroleague maçından sonra "ohhh" diye bir nefes çekip keyiflendim sanırım.

    Neyse; kura olayları bayağı karışık sanırım. 4 İspanyol, 3 İtalyan, 3 Türk takımı var. İlk turda aynı gruptan gelen takımların eşleşemeyeceği söyleniyor. Fakat aynı ülke takımlarının eşleşebileceği yada eşleşemeyeceği hakkında halen net bir bilgi yok.

    Kimisi "evet eşleşebilecekler", Kimisi "1. 2. ve 3. torbadaki aynı ülke takımları eşleşemezler ama 4. torbadan aynı ülke takımını çekebilirler" diyor. Kimisi de "hayır eşleşemezler" diyor. Aynı ülke takımları eşleşemezse eğer, olasılıkların sayısı bir hayli düşecek. Diğer durumlarda ise bayağı karışık oluyor.

    Fakat hesapları bir yana bırakırsak, 2. torbadan olympiakos'u çekebilirsek çok iyi olurdu. fakat aynı gruptan geldiğimizden, galiba mümkün olmayacak. olympiakos olmazsa, "çek bir maccabi" de diyebiliriz. panathinaikos ve siena'dan bayağı korkuyorum ama.

    4 İspanyol takımının da 4 gruba dağıtılması zorunlu olursa, 3. torbadan kesinlikle Unicaja ile eşleşeceğiz sanırım. Çünkü 4. torbadan Bilbao ile eşleşemiyoruz. 3. torbadan Cantu ile zaten eşleşemiyoruz. Efes ile eşleşip eşleşemeyeceğimiz halen meçhul. Çünkü 1. 2. ve 3. torbalardaki aynı ülke takımları eşleşemez diyenler var. Gene hesapları bir yana bırakırsak, 3. torbadan Unics yada Unicaja arasında açıkçası bir seçim yapamadım. Pek takip ettiğim takımlar değil. 3. torbayı tamamen size bırakıyorum artık.

    4. torbadan Bilbao kesin gelmiyor. Geriye Galatasaray, Zalgiris ve Milano kalıyor. Galatasaray ile eşleşme şansımız var gibi. Zalgiris'ten korkuyorum açıkçası.(Geçen senelerin tecrübesi) Milano da gelmese iyi olur kanımca. Aslında Galatasaray gelebilir bence. Takıma biraz takviye yaptığımız takdirde içerde dışarda yenebileceğimiz bir takım. Tabii o maçların ayrı bir derbi havası olacağından, işler beklenmedik şekilde zorlaşabilir. Aslında Zalgiris gelebilir evet ya.

    Neyse, bayağı karışık bir kura olacak bu sene şüphesiz. En iyisi 28 Aralık'ı beklemek olacak...

  5. @ramon1907 dedi ki...

    Vladimir Dasiç kesin olarak Lottomatica Roma'dan ayrılmış.
    Kaan Kural biraz sorunlu bi oyuncu olduğunu söylüyor ama bence gene de o riske girip almaya değer..
    genç yaşına rağmen 3 karadağ şampiyonluğu ve kupası kazanan takımın oyuncusu.2005 FIBA 18 yaş altı avrupa şampiyonu olan takımda altın madalya kazandı ve real madrid tecrübesi de var.
    Talep olur muyuz bilemem ama gelmesini isterim önemli güç katacaktır.

  6. rene gallimard dedi ki...

    maçın ilk çeyreğini izledim, sonra dışarı çıkmam gerekiyodu, bütün gece aklımın biyerinde noldu, yendik mi diye sordum kendime.. eve geldim, fbtv'yi açmadım, ntvsporu açtım üçüncü çeyrekten tekrarı yakaladım..

    bojan 4. çeyrekte arka arkaya ikinci üçlüğü atınca çığlık attım, televizyonu öpüyodum..

    gist her zaman ki gibi göründü bana, tabi maçın bi kısmını izleyemediğim için o bölümde ne yaptığını bilmiyorum, belki o bölümde takımı ayakta tuttu şimdi kesin yorum yapamam ama yardım savunması çok eksik.. hatta yok gibi.. ne zaman adamını bırakıp 3 yada 2 numaraya hareketlense "gitmeeeeeee" diye bağırıyorum.. yarı yolda, ortada kalıyo hep..

    oğuz muhteşemdi, ama malesef yedeği yok, vidmar, kaya beton elleriyle skor adına iki senedir hiçbir katkı veremiyorlar.. savunmadada sizeları (buna size demedende olmuyo) dışında bir artıları yok..

    1 numara pozisyonumuz zaten her maç göbek atıyo, şu formlarıyla iki oyuncuyu toplasan bir oyuncu çıkmıyor sağlam toplamında.. şu formlarıyla ama, ukiçte potansiyel var, buna geçen seneden şahidiz..

    mirsad nasıl dönücek bilmiyorum ama ona ağır bir yük veremeyiz artık, 4 numaranın asıl yükünüde gist kaldıramıyor, gist sonradan oyuna girip takıma enerji vericek oyunculardan, iyi bir yedek olduğunu düşünüyorum, her takımda olmalı ama ilk beş..

    en iyi ihtimalle diğer pozisyonda ki oyuncularımızın form tuttuğunu, ukiçin kendine geldiğini düşünsek bile bir ilk beş 4 numara ve 5 yedeği gerekiyor.. vidmar'dan bişiler olucak demekten sıkıldım ben.. tamam sakattı falan ama emir'in gelişimine bakıyorum, ona bakıyorum, arada uçurum var..

    italyanlarda maç sonu niye çirkinleştiler anlayamadım..

    sadece yenilgiye hazımsızlıksa ilginç geldi, pana taraftarından beklerdim de avrupa da başka bi taraftar grubundan beklemezdim.. pana taraftarını seviyorum bu arada, dünyanın en baskılı salonu onlarda, geçen sene öyle şampiyon oldular..

    zorlandığımız, 0-2 başladığımız grubu lider bitirmemiz harika oldu.. yeni salo, nispeten daha dişimize göre rakipler..

    biraz takviyeyle final four kapısı sonunda açıldı bize.. ilk sekizde, eğer çıkarsak pana ve barça gelmezse sinan erdemdeyiz diye düşünüyorum..

  7. Cengiz dedi ki...

    İlk maçlardan itibaren enseyi karartmamak gerektiğini düşünüyordum ama gruptan çıkamasaydık da bu sürpriz olmazdı. Zira gruptan çıkamayan iki maçta da yenildiğimiz Laboral oldu. Biz acaba çıkamaz mıyız dediğimiz gruptan lider çıkarken son haftaya lider giren Laboral'in çıkamaması bu grupta işlerin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan giderek yükselen bir overall performansımız var. Sakatlar birer ikişer dönmeye başlıyor. Dün Oğuz'un 21 sayısı kadar önemli olan bir şey daha varsa o da Engin'in oyunun kopma noktalarında attığı 5 sayıdır. Top 16'da Engin'e ihtiyacımız olacak.

    Yaptığım hesaplara ve statüye göre (eğer son anda kurallarda esneme olmazsa) Siena, Malaga ve Partizan'la eşleşeceğiz (Diğer gruplar için ise geriye sadece 2 ya da 3 farklı olasılık kalıyor). Top 16 grubunda da bu gruptaki gibi bir görüntü çıkabilir ve her takım 3-3 bitirebilir. Böyle bir grupta evinde kaybetmemek, kaybederken de fark yememek çok önemli. Zira saydığım takımların hiçbiri evinde kolay kolay yenilmeyen takımlar.

    Top 16 için takviye artık şart. Sanki en çok bir 4 numara transferi gerekiyor gibi şu anda. Tabi Mirsad'ın dönüşüne bağlı olarak değişebilir ama en çok eksikliğini duyduğumuz pozisyon hücumda dış şutu olan ve savunmada ribaunt toplayan bir 4 numara. Gist her ne kadar atletizmi ile takıma derinlik katsa da fundamental eksikliği yüzünden kritik zamanlarda başımıza çok işler açtı. Ukic ve Jerrels papatya falı gibi. Bir maçta çok iyi işler yapıp öbüründe maç verebiliyorlar. Bu nedenle Engin'in sürelerini artırması gerek.

    Bu sene yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bir şekilde Top 16'ya kapağı atmak çok önemliydi. En önemli avantajımız geçen senenin aksine daha rölantide başlayıp küçük adımlarla momentum kazanmamız. Çok farklı özellikte oyunculardan oluşan zengin bir kadroya sahibiz. Bu potansiyeli doğru zamanlarda doğru şekilde kullanabilirsek F4 neden olmasın?

  8. Adsız dedi ki...

    herzamanki muhteşem tesbitler yapmışsın . imza mı atıyorum . dün akşam kaybettseydik çok üzülürdüm çünkü yeni salonda bu takımın avrupadan elenmesi çok büyük kayıp olacaktı .

  9. alkinte dedi ki...

    http://www.euroleague.net/news/i/91796 adresindeki bilgiye göre aynı gruptan gelenler ve aynı ülke takımları top 16'da kesinlikle eşleşemeyecekmiş. olasılıklar gene değişti...

  10. Adsız dedi ki...

    bu gruptan daha rahat birinci çıkmamız gerekiyordu. ancak çok ölüm maçından lider çıkabildik. bunun en önemli nedeni de sakatlıklar. sakat oyunuclar ya da hazırlık döneminde sakatlığından ötürü çalışamayan oyuncuların eksikliği sezona kötü başlamamıza neden oldu. bu süreçte bazı oyuncuların üzerine fazla yük bindi. örneğin ömer ve emir sezonu başlangıcında takımın yükünü çekmek zorunda kaldılar.

    ancak durum yavaş yavaş değişiyor. sakatlıklar düzeldikçe sadece sakat oyunucuların değil diğer oyunuclarında katkısı çoğalacaktır. ukiç form tuttukça jerrels'ın açık saha özelliklerini daha kullanabiliriz. tomas geri dönüşü 1, 2 ve 3 numara oynayan her oyunucun yükünde hafifleme sağlayacaktır.

    son yıllarda Fenerbahçe Ülkerin en büyük özelliği derin kadrosu ve rotasyonu olmuştur. ne kadar çok oyuncu form tutarsa rotasyon o kadar genişleyecek bu sayede sert savunmamızla daha iyi takım olacağımızı düşünüyorum. her maç farklı bir kahraman rahatabilecek bir takım olmamamız için hiçbir neden yok. ömer, emir, tomas, bogtanovic, oguz, vidmar ve diğerleri her maç farklı bir ya da iki oyunucu öne çıkabilir. yeterki geniş rotasyon kaybedilmesin.

    rotasyonun zayıf halkası şu an için 4 numara gibi görünüyor. iyi bir 4 numara rotasyonu gist'ten daha fazla verim almamıza yardımcı olacaktır. gist kenardan gelerek atletizmi ile takıma derinlik sağlarsa, ilk beş 5 te başlamaktan daha çok katkı yapacağı inancındayım. ama güçlü bir 4 numara her durumda şart gibi görünüyor. en çok merak ettiğim ise engin. sakatlık sonrası nasıl form tutacğı. enginin uroleague ve tbl liginde katkı yapmasını bekliyoduk. ilk ciddi katkısını son grup maçında yaptı. enginin oyuncu özellikleri bu takım için öenmli olması gerekiyor.

    ama tekrar etmek gerekirse bu takımın en önemli silahı rotasyon. ne kadar çok oyuncu ile oynarsak o kadar başarılı olacağımıza inanıyorum. her formda oyunun posizyonu diğer pozisyonları da etkileyecek ve takım daha yukarı çıkacaktır. bir 4 numaranın yanında iyi de bir 5 numara olursa rotasyon gerçekten genişlemiş olacak. işte o zaman final 4 hayal olmaktan çıkabilir. teşekkürler....

  11. Farklı Düşünce dedi ki...

    Yeni salon,seyirci desteği,sakatların form tutarak dönüşü,4. no transferi,üzerinde beklenti olan oyuncuların kendilerini göstermesi vs. daha iyi bir Fenerbahçe Ülker olacak Top 16 da.Top 16 da Fenerbahçe ile başka heyecanlı mücadeleler izlemek keyifli olacak.

Yorum Gönder