Hacı bak nefesimi tuttum



Hakkaniyet önemlidir. Yazdığı okunan, söylediği dinlenen bir adam için ise hayatidir.

Hatırlayalım, 28 Ağustos 2006 tarihinde NTV'de yayınlanan "90 Dakika" programında Haşmet Babaoğlu, Mateja Kezman daha vatan toprağına ayak basmadan yaygarayı koparmıştı. "Kezman gol attıktan sonra Çetnik işareti yapıyor" diye buyuran Haşmet Bey, önce Sırp'ların Bosna'da yaptıklarının Türk insanının kalbini ne kadar sızlattığını hatırlattıktan sonra, Çetnik kavramının tarihsel kökenine ve anlamına değinip, Kezman'ın bu işareti yapmaya devam etmesi halinde Fenerbahçe'nin başını çok ağrıyacağına işaret etmişti.

Reddi mümkün olmayan tarihsel gerçek Çetnik örgütünün ırkçı temayülleri olduğu ve Bosna'daki katliamda parmakları olduğudur. Ancak PVH'nin izinden gidersek Kezman'nın "pis bir ırkçı" olduğuna dair önermenin doğru olması için Kezman'ın, Haşmet bey'in iddia ettiği gibi her golden sonra Çetnik işareti yaparak bu örgüte selam durması gerekmektedir. Halbuki bu programdan sonra ne Haşmet Bey ne de bir başkası çetnik işaretinin Kezman için bir gol sevinci ritüeli olduğuna dair kanıt sunamamışlardır.

Böylesine büyük bir ithamda bulunuyorsanız bunu kanıtlamak gazetecilik ilkelerini filan geçtim en basitinden ahlaki bir zorunluluktur. Kaldı ki "90 Dakika"da konuşmak kahvehanede atıp savurmaktan daha büyük bir sorumluluk yükler adamın sırtına. Sadece Hıncal Bey'i onaylayıp, her söylediğine kafa sallamanın ötesine geçip kendi mahsülünüz olan bir temelsiz itham ile ortaya çıktığınızda bu soğuk gerçekle karşılaşıyorsunuz. Madem kafa sallamanın konforunu tepip bir adamı haksız yere Türk futbol seyircisine hedef gösterdiniz ve kanıtlayamıyorsunuz, o zaman hemen "hıncalvari" bir manevra ile dikkati başkasının üzerine çekin. Hemen ertesi gün köşenizde Emniyet Müdürü'ne Fenerbahçe taraftarından tehdit aldığınızı ve başınıza birşey gelirse bundan "futbolumuzu yönetenleri ve internetteki taraftar sitelerini hiçbir kurala, insan hakkı ve hukukuna uymaksızın yönlendirenleri" sorumlu tutacağınızı söyleyin.

Bugün 28 Ağustos 2008. O programın üzerinden tam 2 yıl geçti. Haşmet Babaoğlu'nun başına Fenerbahçe taraftarının müdahil olduğu hiçbir tatsız olay gelmedi. Başına gelen en tatsız olay, cafe basıp gazeteci (Ahmet Hakan) dövmek istediği halde muradına erememesidir herhalde. Zira gazeteci dövmek Fenerbahçe taraftarınından çok onun ilgi alanına girmektedir. Öte yandan Mateja Kezman bu iki yıl süresince Fenerbahçe'ye elinden geldiğince hizmet etti, taraftara sevgisini gösterdi karşılığında minnet gördü. Bundan önce nasılsa bu süre zarfında da yine futbol dışında hiçbir şeyle anılmadı. Bu takımdan ayrılırken de aynı beyefendiliğini muhafaza etti. Hasılı sessiz sedasız geldi, sessiz sedasız gitti.

Bugün 28 Ağustos 2008. Galatasaray'ın yeni transferi Milan Baros İstanbul'a geldi. Bazı futbol otoriteleri "Sonu Kezman'a benzer mi?" diye sormaya başladılar şimdiden. Gönül ister ki parlak yıllarına geri dönsün, bize futbol ziyafeti çeksin. Biz Fenerbahçe'yi sevdiğimiz gibi güzel futbolu da severiz. İsteriz ki ligin kalitesi yükselsin. Ancak bu Kezman analojisi ister istemez aklımıza Milan Baros'un Lyon'da oynarken geçirdiği bir soruşturmayı aklımıza getirdi. Unutanlara hatırlatalım, 18 Nisan 2007'de Rennes ile yaptıkları maçta Milan Baros rakibi Stephene Mbia’nın yanından geçerken fotoğrafta gördüğünüz hareketi yapıp kötü koktuğunu ima edince, Fransa'da ırkçılık soruşturması geçirmişti. Emre gibi o da aklandı. Gerekçesi Mbia'nın markajından bunaldığı için nefes almadığını işaret etmeye çalıştığıydı. Fotoğrafın yorumunu sizlere bırakıyorum.

Biz bu blogda elimizden geldiğince futbol konuşacağız. Temiz futbol isteyeceğiz. Hakkaniyet isteyeceğiz. Bunun yanında ırkçılığa sıfır tolerans göstereceğiz. Yeri geldiğinde bu Emre gibi kendi futbolcumuz ya da Aragones gibi kendi teknik direktörümüz olsa dahi eleştirmekten çekinmeyeceğiz. Bu ülkedeki dini, milliyetçi hassasiyetlere sırtını dayayıp, bir Sırp futbolcusunu hiçbir kanıt gösterme zahmetine katlanmadan hedef tahtasına koymak ne kadar ahlaksızca ise bir o kadar da kolaydır. Haşmet Bey o programda milliyetçiliğin her türlüsüne karşı olduğunu söyleyip eklemişti: "Çekin kulağını çocuğun, başınızı ağrıtmasın sonra". Milan Baros'u getiren yöneticileri de uyarma ihtiyacı hissedecek mi acaba.



6 comments:

  1. aethewulf dedi ki...

    Aynı durum Gurovic konusunda da geçerli. Böylece Galatasaray hem futbol hem de basketbol takımında iki flaş ırkçı transfer ederek Türk spor tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir hareket yapmayı başaran kulüp olurken, Hıncal ile Haşmet de konu hakkında birbirlerine katılmaktan helak olup suskunluklarını sürdüreceklerdir. Aynı Ligin şampiyonunun 6 hafta önce belirlendiğini, kutsal ittifak ile Fenerbahçe'nin şampiyon yapılacağını ilan edip Galatasaray şampiyon olduklarında sustukları, aynı her sezon başında yeni komplolar üreterek aklını bozdukları taraftarların her sokakta kavgasından sonra hiç sorumlulukları yokmuş gibi "ama böyle bu lig bitmez" bilgiçliğine yaslanabildikleri gibi.

    Vefa bir semt İstanbul'da, haysiyet değil.

  2. Adsız dedi ki...

    "Kezman'nın "pis bir ırkçı" olduğuna dair önermenin doğru olması için Kezman'ın, Haşmet bey'in iddia ettiği gibi her golden sonra Çetnik işareti yaparak bu örgüte selam durması gerekmektedir."

    den de yola çıkarsak, baros'un ırkçı olduğuna dair önermenin doğru olması için her siyahi oyuncuya aynı hareketi yapması gerekmez mi ?

  3. PVH dedi ki...

    zaten yazi baros'a gecmiste yaptigi bir seyden tepki gostermekten cok hasmet ve hincal'in iki yuzlulugune tepki gostermek icin sanki.

  4. Adsız dedi ki...

    evet asıl amacının o olduğu bariz ama hazır yazmışken arada onu da çıkartalım yönü de yok değil.

  5. aethewulf dedi ki...

    çetnik işareti kezman'ın diyarında ulusal bir sembol. kezman, örneğin galatasaray'ın yeni transferlernden gurovic'in tersine bu sembolü sürekli ve kasıtlı olarak kullanmıyor. bir maçtan sonra bu selamı "bütün takımla birlikte" yapmışlar. örneğin gurovic gibi attığı her üçlükten sonra bu selamı yapıp koluna da karadzic'in dövmesini yapmamış kezman. belli ki bir gün gaza gelip ülkücü selamı veren birinden pek farkı yok. dolayısıyla o hareketi yaparken amacı birilerini etnik kimliklerinden bahisle aşağılamak veya bu yolla hakaret etmek olmadığı gibi, çetnik siyasi görüşünü de benimsiyor diyemeyiz. gurovic'in tersine.

    baros'un durumu farklı. çünkü yukarıdaki harekette kastı tamamen bir kimseyi etnik kimliğinden bahisle aşağılamak. tck 216'da belirtilen suçun bütün unsurları var. o futbolcuyu tamamen zenci olduğu için aşağılıyor, bir tek bu sebeple "koktuğunu" ima edecek bir hareketi hem de uluslararası bir mimik ile yapıyor. bu hareketi birden fazla tekrarlaması gerekmez. çünkü alenen belirli bir kişiyi, belirli bir sebeple aşağılama kastı var, bu kastı gerçekleştirecek hareket var ve bu hareket de aşağılamaya uygun. belli birinin yüzüne orospu çocuğu dediğimde küfrettiğim ne kadar netse o kadar net.

    dolayısıyla isimsiz eleştirisinde haksız. haklı dahi olsaydı bu ancak baros'un da kezman kadar ırkçı olduğunu ortaya koyardı. haşmet ve hıncal'ın da eleştiri sorumluluğu hala omuzlarında olurdu zaten. napalım isimsiz, baros kezman'dan daha ırkçı, bunu sineye mi çekelim??

  6. Olgu dedi ki...

    Yazının "tali" amacı da Baros'u itham etmek değil. Müsterih olun. Zaten bizim zahmet etmemize gerek kalmayacak kadar açık bir fotoğraf. Yine de fikrimi soruyorsanız çetnik işareti yapmak ırkçı bir örgüte öykünmekse, siyahi bir futbolcunun koktuğunu iddia etmek buz gibi ırkçı bir tutumdur. Soruşturma geçirmek için gerekse bile bizim ayıplamamız için bu tip dolaylı-dolaysız ayrımına gerek yok elbet. Hatta daha ileri gidip "Kaç tane zenci öldürürsek ırkçılığa girer" tarzı pazarlıkları da ayıplamak gerek. İçiniz rahat edecekse "her" kelimesini çıkaralım yazıdan, bu pazarlığa taraf olmayalım biz.

Yorum Gönder