No Pasaran


grobari

Bunlar “Grobari” ve bu fotoğraf faşizme dair bildiğimiz her şeyi tek karede gösteriyor. Mussolini’nin tarihin çöplüğündeki kara gömleklilerinin “karalığı”, KKK’nın maskeleri, Nazi Svastika bayrağının meşum renkleri bir arada.

Biz bu adamlarla maç yaptığımız sırada Zico “Goal4Africa” http://www.goal4africa.org/ organizasyonuna katılıyordu. Hedef Afrika için 90 milyon $ para toplamak. Bu organizasyon yalnız kıtaları aşmıyor, etnik kimlikleri, tenk renklerini ve tabi önyargıları da aşıyor. Sınırı şu veya bu ülke, şu veya bu kıta değil, grupların ötesinde, sınırsız bir düzlemde bütün kürede varlığını sürdürüyor. Ruhu “yardım” olsa da elin ve alemin bildiği garip kıtadaki insanlara uzanan bu hedef içinde biraz olsun “No Pasaran” ruhu da taşımaktadır. İşte görüyoruz, dünyanın müthiş yıldızları, büyük futbol ilahları, beyazı siyahı aynı kendilerini birleştiren oyunda bir kere daha birleşiyorlar. Onlar gözlerinin önündeki renk temelli önyargıları çoktan aşmışlar güzel bir çalım gibi direkte patlayan şut gibi dünyaya mesaj veriyorlar. Orada hala ölenler var.

Bu ruhun genel adı insaniyettir. Hepimiz biliyoruz. Hiçbir ülkenin, yapma yaratma sınırlar içerisinde biçimlendirilmiş hiçbir zihnin, kafamızın üstünde bangır bangır bağıran propaganda makinalarının seslerinin kapatamayacağı kadar açık bir ses bu, insan olmakta hepimiz eşitiz, insanlık ortak paydasında hepimiz buluşuyoruz.

Grobari buna sert bir ret cevabı çekiyor. Onlar “Sırp”lar. Ne peki Sırp olmak? Analarıyla babalarının ortak yaptıkları (Ve muhtemelen yapmaktan tek keyif aldıkları) bir aktivite sonucunda doğmuşlar, doğduktan sonra da bu kimlik kendilerine aynen verilmiş. Mecburen Sırpça öğrenmişler, mecburen Sırp isimleri almışlar ve o ortak kültürde yaşamışlar. Grobarililerin hiç birinin bu konuda tek bir emekleri dahi yok. Bu kimlik onların başarıları, emekleri, zekaları sebebiyle onların değil, doğmakla kazanıyorlar. O kadar debiller ki bunun üstüne de bir şey ekleyememişler. Övünebilecekleri bir meslekleri, gurur duyabilecekleri bir eserleri, hepimizin bakıp hoşnut olacağı veya en azından tahammül edebileceği bir ürünleri bulunmuyor. Sırplar, düz Sırplar. Bunla da başları dönüyor. 46 kromozom ve %99’u herhangi bir etnik gruba mensup herhangi bir bireyle aynı DNA dizini akıllarını başlarından almış. Bir Sırpla aralarındaki genetik fark bir Türk’le aralarındaki fark kadar. (ref: Amerikan Antropoloji Derneği)

Neyle övünüyorlar? Kültürleri ve Tarihleri ile. Kendilerinden önceki insanların başarılarıyla! Onlar bu başarıları elde etmek için bir şey yapmadılar ve bu başarıları elde edenler de kendileriyle bize göre biraz daha yakın bir akrabalıktan başka hiçbir özellik taşımıyorlar. Binlerce insanın emeği, zekası ve acılarıyla oluşmuş servetin üstündeki akbaba gibiler. Kendi başarısızlıklarından duydukları utancı ancak dedelerinin “tarihi” ile kapatabiliyorlar.

Velhasıl insanlara nefret kusuyor, suç işliyorlar. Kaybettikleri yaşamlarını ve hayatlarının harebesini futbol stadyumlarının yanında diğer insanlara eza çektirerek görünmez kılmaya çalışıyorlar. Onlara uyguladıkları şiddet, bizzatihi şiddeti uygulayabilme gücü, konjukturel olsa da tatmin edici geliyor, şu hayatta mecburen de olsa ilk kez dikkate alınıyorlar.

Bu insanlar üzülmeyi hak ediyorlar. Kustukları nefret için, insaniyete duydukları husumet için bir tokadı hak ediyorlar. Fenerbahçe’nin golleri elbette bir şeyi değiştirmez, aynı Goal4Africa’da atılan gollerin Afrika’yı değiştirmeyeceği gibi, ama nasıl oradaki goller neticede bir Afrikalıyı mutlu edecek ise, bu goller de Grobari’yi üzmekle sevindiriyor bizi.

No Pasaran beyler, Fenerbahçe de Grobari’yi “futbol” sebebiyle değil, insaniyet namıyla üzmeli. O kadar çok ve o kadar sık üzülmeliler ki bu mezar kazıcılar, bir gün kendilerini gömmeliler o mezarlara, siyah montlarını çıkarıp, postalları atıp, maskeleri dolaba saklayıp insan gibi yaşamak için.


0 comments:

Yorum Gönder