Basketbol Takımı Nasıl Kurtulur: Bir Uçak Söyleşisi



Şu yazıyı maçı kazanıp Top 8 e kalınca yazayım diye iki-üç gündür bekletiyorum ama maalesef beklediğim gibi Panathinaikos üzerine düşeni yapsa da son derece silik bir oyun oynayıp Armani'ye kaybettik. Top 16'nın bence en kötü basketbol oynayan takımıydık ve hak ettiğimiz bir yerde yani 4. lükle bitirdik grubu. Grubun en güçlü takımı görülen Panathinaikos'un evinde iki kez kaybettiği bir gruptan çıkamamak, üstelik kazandığımız maçlar dahil hiç bir maçta doğru düzgün basketbol oynamamak insanın içini acıtıyor. Bugünkü maç özelinde çok fazla detaya girmeye gerek yok. İlk yarı hiç oynamayan Oğuz ve ikinci yarı hiç oynamayan Vidmar la nasıl bir rotasyon uyguladığını anlamadım Spahija'nın. Oyuncuların böyle kader niteliğindeki bir maçta nasıl bu kadar isteksiz savunma yaptığının, en ufak bir fiziksel direnç ve en önemlisi karakter koymamasının nedenini de anlamış değilim.


Türkiye Kupası sırasında yıllık izinlerini basketbol organizasyonlarına denk getirmeye özen gösteren birisi olarak hem aile ziyareti hem de maçları seyredeyim diye Konya'ya gittim. Uçuş sırasında da bizim basketbol takımıyla aynı uçaktaydım.Uçak tamamen basketbolcu doluydu Aliağa Petkim ve Beşiktaş takımları da aynı uçaktaydı, kendi kendime inşallah bizim takımdan birileriyle yan yana oturup ne olacak bu takımın hali muhabbeti yaparım diye yerime doğru ilerlerken oturduğum koltuğun yanında Adam Morrison'la bizim Spahija'nın Hırvat yardımcısını gördüm ve pencere kenarına yardımcı koçun yanına oturdum.

Daha paltomu bile çıkarmadan "Merhaba siz Spahija'nın yardımcısısınız değil mi diye adamla konuşmaya başladım. Milan Vojvodiç'le İstanbul- Konya uçusu boyunca yaklaşık 1 saat 10 dakika falan hiç durmadan konuştuk. Açıkcası bu konuşmadan sonra da takımdan bir beklentim kalmadı. Öncelikle yardımcı koçun dolayısıyla Spahija'nın da kulübün büyüklüğünün son derece farkında olduğunu, kötü sonuçlara en az bizim kadar üzüldüklerine falan samimiyetle inanıyorum ama takıma dair kötü gidişin teşhisini yanlış koyduklarını düşünüyorum.

Ertuğrul Özkök gibi bir ara başlık atalım burada işte o sohbet.

İlk soru olarak koça bizim hücumda bir planımız var mı diye sordum yani birinci önceliğimiz nedir dedim, iki kelime söyledi sadece, topu paylaşmak, ben bunun üzerine kendisine Ukiç ve Jerrels gibi topu 15-16 saniye elinde tutan guardlarla bu hücum nasıl uygulanabilir ki diye sordum bunu sorunca kendisi de güldü, oyuncular üstüne konuşmaya başladığımızda bütün oyuncuların geçen seneki performansını gösterememelerinin gerekçesini özgüven kaybı olarak yorumladı. Bu seneye dairse Ukiç ve Tomas'ın tam olarak sağlıklı ve formda olduğu zaman her şeyin düzeleceğini düşündüklerini söyledi. Konuşmanın büyük bölümünün üzerinde geçtiği kişi Ukiç'ti. Ben Ukiç'in oyun lideri olabilecek mental yeterliliği olmadığını söylediğimde koç Ukiç'in geçen sene bu sorumluluğun üzerinden gelmeyi becerdiğini ve o sınavı verdiğini söyledi. Ben gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz dedim, koç Ukiç'in takımı gerçekten çok sahiplendiğini, çok büyük sorumluluk hissettiğini falan söyledi. Geçen sene baskıyı üzerinde hissettiği karar maçlarında Ukiç'in ortadan kaybolduğu Olympiakos, Valencia, final serisindeki Galatasaray deplasmanı, bu seneki Galatasaray Cumhurbaşkanlığı finalini falan hatırlattım ve siz teknik heyet olarak son top Ukiç'in elindeyken ya da kritik bir serbest atış atarken kendinizi rahat hissediyor musunuz diye sordum ? Zaten umutsuzluğa kapıldığım kısım da bu nokta. Ukiç'in takımı hedefe götürebilecek mental yeterlilikte olmadığı konusunda benim artık en ufak bir kuşkum yok ama maalesef Spahija ve ekibinin bu konuda tam tersi düşündüğünü söyleyebilirim.

Gist ve Jerrels transferleri tahmin edilebileceği gibi ilk sorduğum şeylerden biriydi. Sezon başı Pargo isminin ciddi ciddi geçtiğini, ilk hedefin o olduğunu söyledi koç, Eidson'un ise isminin çok da geçmediğini belirtti ve bütçe doğrultusunda Jerrrels'in ilk tercih olmamakla birlikte tercih edildiğini söyledi. Gist konusunda ise açıkcası beni son derece şaşırtan bir cevap aldım. Gist'i uzun süredir takip ettiklerini atletik, gelişime açık (buranın altını çizeyim) genç bir oyuncu olduğu için aldıklarını söyledi. Açıkcası Gist'in gelişime açık olduğu doğru da o gelişim 0 dan başlayacak bir gelişim olur herhalde.


Gist'in basketbolla, takım oyunuyla, maçla falan yakından uzaktan alakası yok, daha doğrudan söyleyeyim Ahmet Çakar edasıyla ukalalık gibi algılanmasın ama Gist basketbolu bilmiyor, Euroleague düzeyinde Gist'e 30 dakika süre veren bir takımdan hiç bir şey olmayacağını öngermek için de basketbol allamesi olmak gerekmiyor. Konya'da Efes maçını seyrederken Gist'in sahada olduğu dakikalarda özellikle onu izledim. Bunca yıldır basketbol izlerim boyu çok uzadı diye basketbola 18 yaşında başlamış fundemental eksiği akla zarar bir sürü basketbolcu gördüm ama Gist kadar basketbolla alakası olmayan bir oyuncu görmedim. Açık ara Fenerbahçe'ye gelmiş geçmiş en kötü yabancı olduğunu düşünüyorum, maçın başında hava atışı için oyuna alınıp daha sonra çıkarılması gereken bir oyuncuya bizim teknik heyetin gelişime açık demesi de takıma ve basketbol anlayışlarına bir kez daha kuşkuyla bakmama yol açtı.

Biz Konya'ya giderken Bandırma Kırmızı maçının üzerinden iki gün geçmişti. Ne oldu Banvit Kırmızı maçı sonrası soyunma odasında diye sordum Vojvodiç'e ? Spahija'nın oyunculara bir şey söylemediğini, bağırıp çağırmadığını herkesin çok üzgün olduğunu ve herhangi bir gerginlik yaşanmadığını söyledi, takımla Spahija arasında bir iletişim kopukluğu olmadığını da ekledi. Kazan maçının devre arasında Spahija'nın ikinci devre 0-0 gibi başlayacağız dediğini, Bojan iki hücum hatası yaptıktan sonra Marko ve Emir'i devreye sokmak istediğini ama herşeyin ters gittiğini ekledi.

Bütçe miktarının ne kadar olduğunu sorduğumda bu sene bütçenin ne olduğunu tam olarak bilmediğini Furkan Aldemir transferinde Galatasaray'ın çıktığı rakamlara çıkmamızın mümkün olmadığı için Furkan'ı alamadığımızı özellikle Ertuğrul Erdoğan'ın Furkan'ın alınması konusunda epey istekli olduğunu söyledi.

Türkiye'deki hakemlerin hiç bir standardı olmadığını söyleyip geçen seneki normal sezondaki Karşıyaka ve Galatasaray deplasmanlarındaki hakem yönetimlerini eleştirdi. İki maçın hakeminin de Murat Biricik olduğunu söylediğimde basketbolu bu kadar iyi takip ettiğime epey şaşırdı. Siz maç kaybettiğinizde bizim bir haftamız hayalkırıklığıyla geçiyor dedim, kendilerininde zaten en çok buna üzüldüklerini Fenerbahçe taraftarının kulübe duyduğu aidiyetin dünyanın hiç bir yerinde benzerine rastlamadığını falan söyledi. Ayrıca Once Brothers belgeselinden falan bahsederken Spahija ile Drazen Petroviç'in çocukluk arkadaşı olduklarını ve aynı mahallede yan yana apartmanlarda oturduklarını öğrendim.

Emir konusunda da hem koçla hem Mrsiç'le konuştum koç bu konuda da iyimserdi, Emir'in geçen senede sezona kötü başladığını ama sezon sonunda formunu yükselttiğini söyledi , Mrsiç genel olarak artık genç oyuncuların çok para kazandıkları için kendilerini geliştirmeyi çok fazla önemsemediklerini, Emir'in de özellikle Türk vatandaşı olduktan sonra ekstra idmanları bıraktığını söyledi. "Sürekli konuşup düzeltmeye çalışıyoruz ama ekstra çalışması lazım" dedi. Kendisinin 36 yaşındayken bile ekstra idman yaptığını hatırlatıp o kırık Türkçesiyle "
siz sanıyorsunuz o şutlar kendiliğinden giriyor, çalışmayla giriyor"
diye de ekledi.

Bütün bu konuşmalardan çıkardığım takımın havasından gördüğüm kadarıyla oyuncuların kazanma isteği konusunda bir eksiklik yok, takıma aidiyetlerine de inanıyorum( tabii ki Gist ve büyük ölçüde Oğuz hariç) ama sahada müthiş bir organizasyonsuzluk var. Sezon başında dağıtılan takım içi rollerle, oyuncuların potansiyeli birbiriyle örtüşmüyor. Bunun yanında mental olarak takımı sürükleyecek iki oyuncunun Ukiç ve Tomas olarak görülmesi bence başlı başına çok büyük bir hata. Bugün bir kez daha gördük kü kaç yaşında olurlarsa olsun bu takımın kazanma karakteri olan iki oyuncusu Mirsad ve Ömer. Diğer oyuncuların kazanma karakterleri ve işler ters giderken ayakta kalabilme özelliği yok. Ukiç bireysel yetenekleri üst düzey bir oyuncu olabilir ama Fenerbahçe final -four u hedefliyorsa Ukiç'in mental yetenekleriyle buralara gelmesi imkansız. Gist'in niye kadroda tutulduğunu ben anlamış değilim yerine Berkay oynasa ondan eminim çok daha faydalı olur. Koçla konuşurken Fenerbahçe'nin Ömer Aşık, Semih ve Enes'i arka arkaya kaybetmesinin çok ağır bir boşluk açtığını belirtti ama Semih NBA'den geri döndüğünde Spahija'nın niye onu geri çevirdiğini sormak gerek bu durumda tabi.

Ben genel olarak karamsar biriyim ama gerçekci değerlendirildiğinde de bu sene Fenerbahçe'nin üstelik saha avantajını da kaybetmişken Abdi İpekçi'den maç kazanarak çıkabileceğini düşünmüyorum, normal sezonu 5. bitirme ihtimalimiz var ve bu ilk turda Banvit ya da Beşiktaş'la saha avantajı olmadan oynamak demek ki bu mental yetersizlikle bu takımın buralarda maç kazanmasının da çok zor olduğunu düşünüyorum. Bana kalsa Spahija'yla geç de olsa yolları ayırıp Ertuğrul Erdoğan'la devam ederim takımın tekrar lige tutunması kısa vadede böyle mümkün olabilir. İkinci seçenek sezon sonuna kadar tazminat y mali nedenler ya da prensip gereği Spahija ile devam edeceksek bu seneyi kaybetmeyi göze alıp Ukiç, Gist ve Oğuz'u kadro dışı bırakırdım. Metecan Erbil ve Berkay'la kaybederdim kaybedeceksem. Kadro planlamasından, bu takıma bu rezil transferleri yapan basketbol aklına kadar herkesin başta Semih Özsoy,Aydın Örs ve Nedim Karakaş'ın da taraftara bir açıklama borcu var onlar da bu seneki felaketin paydaşlarıdır bunu da söylemek lazım.




5 comments:

  1. gio12 dedi ki...

    Harika tespitler ancak şunu da eklemek lazım; takımda tek suçlu Gist ya da Oğuz değil. Şu an takımda top oynayan sadece Bogdanovic var. Mirsad da süre aldığında elinden geleni yapıyor. Takım komple bitik, Tomas'ın da bu takımda ne işi var bilmiyorum. Yazdıklarınıza paralel olarak takıma Aydın Örs'ün psikolojik olarak dokunması lazım. Dokunmuyorsa da artık bu adamların takımdan gitmesi lazım. Bizi daha fazla verem etmeden...

  2. emir.z dedi ki...

    Bu mental zaafiyet bir ideoloji oldu kanımıza girdi arkadaş! Ne belaymış, futbolunda ayrı, basketbolunda ayrı...
    Bu kulüpte oynayan kifayetsiz oyunculardan da, idare-i maslahatçılardan da gerçekten sıtkımız sıyrıldı. İnce ince çürütüyorlar ömrümüzü.
    Ama hata onların değil, kapasiteleri bu. Asıl hata bu kapasiteyi okuyamayanlarda..
    Ciddi bir özeleştiri ve vizyon değişikliği ihtiyacı var.
    Gönüller bir, benzer bir yazıyı az önce bitirdim, konu futbol takımı: http://emirz.blogspot.com/2012/03/fenerbahce-orta-sahas-idare-i-maslahat.html

  3. gurkan dedi ki...

    Bugunku mac Mirsad sakatlandigi an bitti zaten! Hicbir iddiasi kalmamis bir takim karsisinda bile bu kadar ezilmenin sonucunda bazi adimlarin atilmasi lazim.
    arkadaslar lutfen cok kibar davranip gist icin basketbol iqsu dusuk, oyun zekasi yatersiz falan gibi ibareler kullanmayiniz. adam dupeduz gerizekali ve hemen takimdan kovulmali. uzun zamandir basket sahalarinda seyrettigim en aptal ve takima zararli basketci.
    fb’nin potaaltinin maca hicbir pozitif etkisi yok. savunmasi felaket olan oguz disinda basket atabilen potaalti oyuncumuz da yok. hele bir de faul cizgisine gittikleri zaman tam bir felaket oluyor.
    dogru duzgun dis savunma da olmayinca takimdaki herkes cok kotu oynuyor gibi gozukuyor. ukic ne yazik ki winner karakterde bir oyuncu degil ama yetenekli.
    su bir kez daha tescillendi ki omer onan ve mirsad bu takimin atesleyicileri ve mac kazandiran oyunculari imis.
    emir ise dis sutu olmayan(euroleague'in en dusuk 3 sayi yuzdesi galiba!), penetre ve asist yapabilen ama sifir savunma yapabilen bir oyuncu.ozellikle emir ve oguz ayni anda oyunda olunca savunmamiz tam bir felaket haline donusuyor.
    bu sene aklima gelen tek cozum ise:
    yarin gist,jerrels ve spahija ile vedalasilir. ertugrul hoca basa gecer.
    belki katki saglayabilecek(safo gibi) duzgun bir 4 numara transferi ile, omer ve tomas da sakatliklardan kurtulup forma girebilirlerse bu takim yine tbl’de sampiyon olabilir.
    seneye tamamen yeniden yapilanma sart. max 3-4 oyuncu falan tutmak lazim.

  4. mahoni dedi ki...

    Koçla karşılaşma şansım olsaydı, ilk soracağım şey heralde Kinsey neden gönderildi olurdu. Kinsey'in gönderileceği haberini ilk duyduğumdan bugüne kadar hala anlam veremedim. Koçun ya da Aydın Örs'ün buna yapacağı açıklamayı çok merak ediyorum.

  5. Cengiz dedi ki...

    Hocam keşke Aydın Örs'ün yanına otursaydın da Erman Kunter geliyor mu onu öğrenseydin. Tabi işin şakası bir kenara özellikle Yunan takımlarının, Maccabi'nin hatta Real Madrid'in dahi döküldüğü sezonda hem Anadolu Efes, hem de Fenerbahçe çok büyük fırsat teptiler. Şu anda Avrupa Basketbolunun zirvesinde Barcelona, CSKA ve Siena'nın (o da McCalebb hatırına) yanına koyabileceğiniz dördüncü bir takım yok. Sözde F4 hedefi ile yola çıkıp ancak bu kadar hedefe aykırı hareket edilebilir. Böyle bir sezon için Gist, Jerrels ve Bogdanovic gibi bırakın ilk 5 çıkmayı rotasyon oyuncusu olmaları bile tartışmalı transferleri planlamak bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtiyor. Bu sezon kulübün yaşadığı malum olayların en az etkilemesi hatta hiç etkilenmemesi gereken, transferleri Temmuz ayı gelmeden yapılan şube erkek basketbol şubesi iken en sert düşüşü yine basketbol takımı yaşıyor. Diğer tarafta sponsorsuz kızlar namağlup F8 yaparken sahada her şeylerini ortaya koyarak oynuyorlar. Bu takımın idarecileri Bo McCalebb takıma teklif edildiğinde geri çevirirken Gist'te hangi parlak ışığı gördüler çok merak ediyorum. Basketbol aklı yönetimde var mı ki oyun kurucusunda olsun diye bekliyoruz? 36'lık kurtarıcı Mirsad 2 dakika süre alıp rakibin yumruğu ile nakavt olduktan sonra sanki o yumruğu bütün takım yemişçesine maçtan bu kadar uzaklaşmak akıl alır bir şey mi? Takımı geçen hafta elenmiş Scariolo'nun maçı, parayı, prestiji geçtim basketbol adına duyduğu heyecanının onda birini dün Spahija'da gören oldu mu? Hazret yine ellerine göğsünde birleştirip kenarda voltasını atmaktan öte hiçbir şey yapmadı. Pota altına dalan her Milanolu 2'ye 2 tek pota maçında olmadığı kadar boşluk bulup rahatça turnike yaparken Vidmar'a bütün bir ikinci yarı benchte bodyguardlığını yaptırmak akıl karı mı? Hadi bunlar sezon içinde bir-iki maç olabilecek hatalar ama neredeyse her maç rakibi itip kakabilecek en azından bir sertlik yaratabilecek Vidmar yerine, savunmada yerini kaybettikten sonra kuşları avlayan Gist ile maçı bitiriyor olmaktan dehşete kapılıyorum. Geçen hafta son 6 saniyeyi diken üstünde geçirten adamı 30 dakika sahada görmek içimi acıtıyor. Çok fazla bir şey yapmaya gerek yok aslında. Takımdan basketbol oynamayı bilmeyen oyuncuları, ve oynatmayı bilmeyen koçu gönderip, basketbol oynatabilen bir koç ile basket oynamayı bilen oyuncular getirsinler yeter. Bu takımın çekirdeği hala sağlam ama daha fazla bozulmadan gerekli hamleler yapılmalı. Takımı oynatabilen bir PG, bir tane savunmacı 4 buçuk numara bir gerçek 4 numara ve tabiki bir de Hırvat olmayan bir koç ile tekrar ayağa kalkılabilir.

Yorum Gönder