3 Mart'ta Taksim'de Adalet İstiyoruz
Kural değişmez, insanlar adaletsizliğe karşı isyan eder. Bu bir elektrik akımına benzer. Alışkanlık yaratır. Bir kere adaletsizliğe karşı çıkan, diğer adaletsizliklere de duyarlı hale gelir. Artık susamaz. Birinci elden adaletsizliği yaşadık. Gördük ki, çok uzun zamandır susanlar var, çok büyük kötülükler karşısında mühürlenmiş dudaklarıyla konuşmayanlar var, gözü çok acı görüp, gözünü kapatanlar var. Oysa arkamızı döndüğümüz bütün karanlıklar gün geldi bizi omzumuzdan tuttu.
Çünkü hep böyledir.
Zamanında karşı çıkmadığımız canavarlar büyür bizim de evimize gelir. Südet bölgesini vererek kurtulacağını sananlar, Polonya çırpınırken sessiz kalanlar, Londra'nın yandığını da görmeye mahkum olur.
Ellerimizle büyütürüz zalimleri. Sessizliğimizden güç alır, korkumuzdan beslenir, biz sokaklara çıkmadığımız için caddeleri postallarıyla ezerler.
Bilinen en büyük, en güçlü, en otoriter araç ordu, yargı, emniyet değildir. Milyonlarca insanı sessiz bırakan, onların gözü kapalı onaylarıyla meşruiyet bulan, onları evlerine, okullarına, kendi hayatlarına hapseden umursamazlıktır.
Firavunları saraylarında tutan askerler değil, milyonlarca insanın sessizliğidir.
Çok uzun zaman sustuk.
Şimdi Fenerbahçe "ben bir futbol kulübü değilim ben bir sosyal hareketim" diyorsa, eğer mücadelemiz gerçekten zalimlerle ve zulümleyse, eğer gerçekten adalet istiyorsak, bir insan olarak görevimiz sokakta başlıyor.
Ahmet Şık ve Nedim Şener 364 gündür tutuklu. Bir bilgisayarda bulunan, nasıl o bilgisayara geldiği hala kesinleşmeyen bir word dökümanı sebebiyle 364 gündür özgürlüğünden mahrum.
Önce basılmamış bir kitabı örgütsel döküman ilan ettiler, basılmamış kitaptaki notlar "örgütsel talimat" oldu, dökümanın sahibi de örgüt üyesi.
Dosyadaki bulguları, bir takım konuşmaları medyaya servis ettiler. Embedded yazarlar eliyle "büyük, korkunç, akıl almaz bir terör örgütünün varolduğu" yönünde şayia yarattılar. Baransular, Nagehan Alçılar, Rasim Ozanlar, Emre Uslular hızla sipere yerleşip "iddianameyi bekleyin" diye ateşe başladı, ön safta yer aldılar.
İddianame açıklandı. Bütün delillerin fos, bütün iddiaların da yalan olduğunu öğrendik.
Ahmet Şık "ben terörist değilim ben gazeteciyim" diye haykırdı, soğuk mahkeme duvarlarında, mülkün temeli adalet sağır gibi dinledi.
Şimdi sıra bizde.
365 gün sonra, Ahmet ve Nedim'in ailesi için ama bugün haksız delillerle, medyaya servis edilen kara propaganda taktikleriyle, özel yetkili mahkemelerin akıl almaz yorumlarıyla özgürlüğünden mahrum bırakılan bütün tutuklular için,
Sadece karanlığa karşı çıkmak için değil, Cihan'ların, Büşra'ların, Berna'ların aylarca hapiste kalmaması için,
Tecrit edilenler, ötekileştirilenler, adları nefretle anılanlar, evladını cezaevi duvarları ardında sevenler, teknik takip dökümanlarıyla itibarları linç edilenler için,
ama daha önemlisi yaşadığımız bu ülke için, bu ülkede kimse haksız yere suçlanmasın, kimsenin itibarı yok edilmesin, masumiyet karinesi ihlal edilmesin, yargı birilerini yok etmenin değil adaleti sağlamanın aracı olsun diye,
Sokağa çıkma sırası yine bizde.
3 Mart 2012 günü, saat 11.00'da Taksim'de olacağız.
Çünkü böyle bir ülkeyi reddediyoruz. Böyle bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Bu zulmün bir parçası olmayı kendimize yakıştıramıyoruz.
Birileri şunu çok açık anlamalı, yapıp da yanınıza kar kalmayacak bazı şeyler var ve haksızlık onlardan biri.
4 Mart 2012 19:13
yazik, hic bir yorum yapilmamais bu konuya. Sari okuz coktan yem edilmis.
Sairin dedigi gibi;
Ben yanmasan,
Sen yanmasam,
Biz yanmasak,
Nasil cikar karanliklar aydinliga.
5 Mart 2012 09:49
Bence tamamen fenerbahçemize odaklanmış durumdayız ve bunun adil bir biçimde sonuçlanması için direniyoruz.Bence tabiki farkında fenerbahçe taraftarı olandan bitenden ve burdan hareketle genelede tepkisini gösterecek, belki o zaman yanımızda başkalarını da göreceğiz şaşırarak ama temel biz olacağız yine ;o zamana kadar direnmeye devam...