Dünya Şampiyonası: İlk Günün Ardından



Dünya Şampiyonası'nın başlamasıyla eve kapanıp bir yandan yayın programındaki maçı televizyondan diğer yandan yayın programında olmayan maçları da internetten takip ederek şaşı olacağımız bir haftanın ilk gününü geride bıraktık.

Önce bizim gruptan başlayalım. Çok farklı kazanmamıza rağmen Tanjeviç'in yine tuhaf denemeleri geleceğe dair içimizi karartmaya devam etti. Sahada dört uzunla oynama fantezisi ilerleyen maçlarda daha ciddi rakiplere karşı da devam ederse bedeli çok ağır olacak. Kendi sahamızda yapabileceğimiz en iyi şey baskıyken, baskıyı bırakıp uzun bir beşe dönmek ne derece mantıklı anlamış değilim. Ömer Aşık'ın faul yüzdesi Polonya'daki gibi devam. Hidayet'in şut performansı da ha keza aynı. Yakın giden maçlarda başımıza bela olacak şeyler bunlar. Diğer yandan takımın coşkusu ve seyirciyle bütünleşmesi umutlarımızı artırıyor. Bugün sinir bozucu bir takım olan Rusya maçındaki oyun aklımız turnuvada ne yapabileceğimiz konusunda bir fikir verecek.

Bizim grubun bizimle beraber en büyük favorisi Yunanistan, Çin önünde beklemediği kadar zorlanıp bir ara geriye düşşe de maç sonu tecrübesiyle kazanmayı bildi. Diamantidis'in sinir harbi şeklinde geçti aslında koca maç. Çin maçın başından sonuna kadar çok da iyi olmasa da alan savunması yapıp Yunanistan'ı potayla baş başa bıraktı. Yunanistan'ın düşük yüzdesi maçın son anlara kadar başa baş gitmesinin bir numaralı nedeniydi. Yao Ming'siz Çin'in bu grupta ilk dörte girmesi çok zor ama bu mücadeleleri belki disiplinsiz ve savruk bir gününde yakalayacakları Porto Riko ya da hücumda tamamen tıkanan bir Rusya karşısında ekstra bir galibiyetle taçlanabilir.

Bizim gruptaki en çekişmeli maçta Rusya Barea'nın tek başına direndiği Porto Riko'yu yenmeyi başardı. Maç son 3-4 dakikaya kadar başa baş geçse de Porto Riko'da Barea dışında istikrarlı katkı veren oyuncu olmaması Rusya'da ise Monia'nın sorumluluk alması ve takım savunması sayesinde maç Ruslara döndü. Geçen Avrupa Şampiyonasında çok kısıtlı bir kadroya rağmen Yunanistan'ı ve Hırvatistan'ı yenebilen Rusya bu kez de bir mucizenin peşinde. Çok iyi savunma yapıyorlar ama hücumda guardlarının istikrarsızlığı baş ağrıtacak cinsten. Bykov ve Ponkrashov'un istikrarlı şutu yok, Khryapa'nın eksikliğini bizim maçta da hissedecekler. Pota altı savunmaları fena değil, tempoyu kontrol etmeyi becerebilirlerse bizim maçta şansları olur.

İstanbul grubunda Slovenya seyircisinin güzelleştirdiği maçta Tunus'u rahat geçerken Vidmar'ın performansı bizim için sevindirici. Günün ikinci randevusunda göz ucuyla zaman zaman izlediğim maçta ABD Hırvatistan önünde beklenenden çok daha kolay kazandı. 2006'daki Dünya Şampiyonasında alan savunmasına hücum etmeyi bilmeyen ve pick and roll savunamayan bir Dream Team vardı. İstanbul'da ise bunlara karşı daha hazırlıklı gözüken bu B takımı turnuva için ilk maçtan bir mesaj vermiş oldu. ABD'nin sistemin tıkandığı ve şutların girmediği bir bölümde zihinsel olarak ne tepki vereceklerini merak ediyorum. Belki bugün Slovenya maçında böyle bir bölüm görebiliriz. Bizim Fenerli Hırvatlar da maç erken kopunca pek bir kıpırtı gösteremediler, ilerleyen maçlarda daha fazla katkı yapacaklardır.

Bu gruptaki son maçta Brezilya beklendiği gibi İran'ı rahat geçti. Nene'nin son andaki sakatlığıyla pota altında derinlik kaybetselerde ABD'yi bu grupta en zorlayacak takım olacaklar. Eğer Splitter-Huertas ikilisi Caja Laboral'daki uyumlarını buraya da yansıtırlarsa madalya için ciddi bir aday olacak Brezilya.

Gelelim Kayseri grubuna. Önce gayet tatminkar bir seyirci sayısı olduğunu belirtelim salonda. Kayseri'deki maçlar büyük bir sürprizle başlamak üzereyken son topta Ürdün'ün iki kez potayı bulamaması maçı Avustralya'ya getirdi. Ölüp ölüp dirildikleri son 1.30'a 5 sayı geride girdikleri maçta dirençlerini kaybetmeyip kazanmayı başardılar. Mariç-David Andersen ikilisiyle korkutucu bir pota altı ikilisine sahip olmasına rağmen Ürdün gibi basketbol geleneği olmayan bir ülkeye karşı bu kadar zorlanmaları acaba bir ilk maç kazası mı yoksa gerçekten sos verici bir uyarı mı ilerleyen günlerde göreceğiz.

Grubun bir numaralı favorisi gözüken Sırbistan eksik rotasyonuna rağmen Afrika Şampiyonu Angola'yı 50 sayıyla yenip günün en farklı galibiyetini aldı. Maça dair söyleyecek bir şey yok, birinci periyodda bitti zaten. Kayseri'deki son maçsa gayet keyifliydi. Kendisinden beklentilerin her zaman yukarısına çıkmayı başarmış Almanya az daha Arjantin'i yeniyordu. Devreyi başa baş bitirmeyi başardıktan sonra üçüncü periyod 11 sayı geriye düşseler de son periyod savunmadaki direnç ve üç sayı çizigisinin gerisinden ard arda isabetlerle bir anda öne geçtiler. Son 25 saniye bir sayı gerideyken top kaybı yapmasalar belki de maçı kazanacaklardı. Arjantin'in alıştığımız pas organizasyonu ve hücumdaki akışkanlığı yok. Özellikle kritik anlarda o bildiğimiz takım oyunu içinde organizasyon bulan Arjantin'den ziyade Carlos Delfino'ya topu emanet edip bakalım ne olacak diye bakmaları şaşırtıcı. Bu grupta Sırbistan'ın önüne geçmeleri için bu oyunu bir kademe yukarı çıkartmaları şart.

İzmir grubunda son derece zayıf bir kadroyla şampiyonaya gelen Litvanya açılış maçında Yeni Zelanda'yı rahat yense de o bildik Litvanya'dan çok daha farklı bir takımdı. Bu grupta kendilerinden daha iyi durumda bulunan İspanya ve Fransa'yı yenmeleri çok zor. Seyrettiğim bölümde Javtokas'da sakatlandı Lavrinoviç kardeşlerin yokluğunda sakatlık ciddiyse işleri zorlaşır.

Günün ikinci maçı son 3 dakikaya kadar çekişmeli geçse de Lübnan saha içi organizasyondan yoksun sokak basketbolu oynayan Kanada'yı yenmeyi başardı. Grup dördüncülüğü için de bu galibiyet Lübnan'a ciddi bir avantaj sağlayacak. Grup dördüncülüğü için Yeni Zelanda-Lübnan maçı kilit önemde olacak bu grupta.

Grubun son maçı NTV'nin La Liga'yı yayınlama tercihiyle NTVSPOR'dan vermeyi tercih etmediği İspanya-Fransa maçıydı. Son derece düşük skorlu bir ilk yarının sonunda hücümda hiç bir şey üretemeyen Fransa ikinci yarı hücumda biraz kendine gelince önce İspanya'yı yakaladı ve maçın sonlarında da öne geçmeyi başardı. Bu arada İzmir seyiricisine bir parantez açalım. Dolu tribünler İspanyalı oyuncuların kendilerini atmalarına, faulleri abartmalarına öyle güzel bir tepki verdi ki içimin yağları eridi. Navarro ve Rubio'yu bu artistlikleri nedeniyle yuhalayan basketbolseverlerin ağzına sağlık. Hakemlerde seyircinin bu tepkisinden gaza gelip İspanya aleyhine bir teknik faul çalarak olaya noktayı koydular. İspanya Avrupa Şampiyonasına da böyle düşük vitesle başlayıp çeyrek finalden itibaren vites yükseltmişti, bakalım yine aynı şekilde mi olacak. Fransa guard problemini bertaraf edebilirse bu uçanı kaçanı yakalayan atletik takım savunmada herkesi perişan edebilir.

Not:NTV'nin İzmir'deki maçları takip etmekle görevlendirdiği amca muhtemelen hayatında ilk kez basketbol maçı seyrediyor. Ne oyunculardan ne basketboldan haberi var. Koskoca Dünya Şampiyonası için kanalın İzmir grubunda görevlendirdiği insanda biraz nitelik aramasını beklemek çok mu. Biraz daha özen gösterin be kardeşim.


0 comments:

Yorum Gönder