Diktatöre Sorular



Bugünkü rezillik alışık olmadığımız bir rezillik değil bu sene. Kendinden güçlü herhangi bir takıma karşı oyuncular maçın başında teslim oluyorlar. Yavrularını aslan yiyen antiloplar gibi bunu bir doğa olayı olarak kabul edip farkın açılmasına şaşkın şaşkın eşlik ediyorlar. Tekniği taktiği bir yana bırakalım, bu oyuncular kaybetmeyi nasıl bu kadar kolay kabul edebilir hale geldiler? Ömer Onan'ın şu rezilliğe tepki göstermemesi nasıl açıklanabilir ya da iki yıl önce play-off finalinde Telekom deplasmanında giden maçı getiren Kinsey'in kazanma hırsı nereye gitti? Oyuncuların çok ciddi bir karakter erozyonuna uğradıklarını düşünüyorum. Tanjeviç'i sevmediklerini hatta nefret ettiklerini biliyoruz, ama yaptığınız işe giydiğiniz formaya da biraz saygı duyun. Rakip 40 sayı farka rağmen hala baskı yaparken maçın başından sonuna dek bitse de gitsek modunda oynamak nasıl bir umursamazlıktır? Baskıyı görünce unufak dağılıyoruz, takımın mental açıdan bu kadar kırılgan olması inanılır gibi değil.

Giricek'in bittiğini düşünüyorum. O diz sakatlığından sonra bir daha eski haline dönemeyecek, bu akşam bırakın boş şutu pas bile veremedi Siena savunması karşısında. Zaten savunma yapamıyor, ağır bacaklarıyla artık hücumda da hiç bir şey yapamıyor. Kinsey ve Greer de tamamen kendilerine oynuyorlar, takımla yakından uzaktan ilgileri yok.

Bugün Tanjeviç maç içinde ayağa bile kalkmadı, gayet kendinden emin hatta bazen gülümseyerek maçı seyretti. Takımın fark yiyeceğini bilerek maçı seyretmek kendisine iyi geliyor anlaşılan. Takımın şu halini görüp oyuncuların beden dilini birazcık gören bir yönetim birşeyler yapar ama Fenerbahçe yönetimi uyumaya devam ediyor. Ukiç transferi önemli ama takımdaki sorunlar çok daha başka yerlerde. Bu takımın 3 yıldır ihtiyacı 4 numarayken alınmıyor, iki sene önce ön alan savunmasıyla rakibi boğan takımın savunması rezil halde. Rakibin istekli, atmosferin uygun olduğu maçlarda tamamen kevgir gibi savunma yapıyoruz, bu takım geçen yıl Akatlar'da Beşiktaş'tan 110 sayı yedi. İki senedir deplasman derbilerini açık farklarla kaybediyoruz. Oyuncuların karakterindeki erozyon bugünlük mesele değil yani. Parkedeki yanlışlardan asıl önemli olan şeye masa başındaki rezilliklere geçelim zaten yazının meramı da aslında bu.

Fenerbahçe taraftarının bir kısmı başkanı her ne şartta olursa olsun eleştirmeme, diktatöre laf etmeme hastalığına yakalanmış vaziyette, o yüzden başkana bir şey demeden Mahmut Uslu'yu eleştirip tatmin ediyorlar kendilerini. Oysa bu aşamada Mahmut Uslu'yu aşan bir iradeden söz ediyoruz. Başkan bizzat basketbol şubesindeki rezilliklerin sorumlusudur. Bir tane doğru düzgün bir gazeteci bir tane gerçek bir Fenerbahçeli kongre üyesi adam gibi yüksek sesle şu soruları soramıyor.

Tanjeviç'i niye kovamıyorsunuz, federasyonla hangi kirli ilişkilerinizin ifşa edilmesinden korkuyorsunuz?

Basketbol federasyonuyla Fenerbahçe Spor Kulübü arasında ya da Turgay Demirel - Aziz Yıldırım - Mahmut Uslu arasında kamuyounun bilmediği bir taahhüt, bir anlaşma var mı?

Efes Pilsen'e basın toplantısıyla doping olayıyla ilgili sorular sorduktan sonra Tuncay Özilhan'ın cüretkarca haddinizi bilin çıkışına karşı niye sessiz kaldınız?

Galatasaray'ın 4 maçlık cezası 2'ye indirilirken neredeydiniz? Tahkim puan silme cezasını da kaldırdıktan sonra yine susmaya devam edecek misiniz?

Final serisinde rakiple sözleşme imzalayan oyunucuya niye ceza vermediniz? Mirsad'ın sakatlığı neydi? Sene başından beri oynamamasının nedeni sakatlığı mıydı, siz haşmetbablarının keyfi öyle istediği için mi oynamadı?

Ben Mahmut Uslu'yu sorumlu falan kabul etmiyorum. Bu kulüpte Aziz Yıldırım'ın iki dudağı arasından çıkmayan hiç bir şey olmuyor, başkana velayet-i fakihmiş gibi davranan Fenerbahçeli basketbolseverlere de Mahmut Uslu'ya, Tanjeviç' e falan soru sormayı bırakıp bu soruları başkana yöneltmelerini tavsiye edeyim. Diktatörler soruların sadece emir erlerine sorulmasına izin verirler ve gerektiği zaman onları kurban ederler. Fenerbahçe taraftarı artık doğru soruları doğru insana sormaya cesaret edebilmeli. Bu kulüp Aziz Yıldırım'ın çiftliği değil.


21 comments:

  1. Chemedya dedi ki...

    Seçimle gelmiş insanlara diktatör denilmez. Şunu merak ettim. Federasyonla Fenerbahçe kulübü arasında ne gibi kirli ilişkiler var? Bu konuyu açıklarsanız sevinirim.
    Biz her ay en ağır eleştirileri -hakaret etmeden- Aziz Yıldırım'a gönderiyoruz. Ve kendisi mutlaka ki bize dönüyor. Acaba hiç denediniz mi bunu? Hakaret etmeden gerçek eleştirileri kulübün faksına yollarsanız eğer başkan tarafından size dönülme ihtimali hiçte az değil. Diktatörlüklerde böyle şeyler olmaz biliyorsunuz. Bir deneyin sonra tartışalım.

  2. PVH dedi ki...

    diktatör Fr. dictateur

    a. 1. Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.

  3. fatih dedi ki...

    @ahmet ercanlar
    kendisine gazetecilerin soru sormasına bile izin vermeyen adam sıradan bir taraftarın faksına sabah şekerleri edasında cevap mı veriyor. ben gayet basit bir soru soruyorum siz iletin o zaman kendisine sorularımı cevap alabiliyorsanız.

  4. Chemedya dedi ki...

    İnanıp inanmamakta özgürsünüz. Birkaç gün içinde benim arkadaşlarım kendisiyle yüzyüze de görüşecekler Antalya'da.

    Aziz Yıldırım'ı ben de çok eleştirim. Minik basketbol takımının antrenmanını izleyip oyuncularının tek tek adını bile bilmesini biraz fazla bulurum. Kulüp iletişiminde ciddi başarısız bulurum. Ancak üst perdeden eleştiren bu blogda bu tarz bir eleştiri olmasını ciddi manada yadırgadım.

    Bende gazeteciyim. 1998 yılında kongrede daha çok genç bir gazeteciydim. Başkan'ın korumaları beni birine benzetip uzaklaştırmaya çalıştılar. Başkan onları engelleyerek beni yanına aldı ve tüm sorularıma yanıt verdi. Sonraki senelerde de antrenmana gelir kameraları kapattırır ve bizimle uzun uzun sohbetler ederdi. Ama benim saygıdeğer meslektaşlarım gizli gizli kamaraya çekmeye çalışırlardı bu konuşmaları. Başkan medyaya bu kadar uzaksa bizim medya mensuplarının çok ciddi bir sorumluluğu vardır bizde. Başta böyle değildi. Zorla bu hale soktular.

    Dünyanın en mükemmel insanı değildir Aziz Yıldırım. Ancak sizin yazınızda belirttiğiniz gibi karmaşık ilişkiler içine asla ve asla girmez. Bunu size garanti ediyorum. Hatta isterseniz meydan da okurum. Madem böyle bir iddianız var açıklayın. İspat edin demiyorum. Sadece basketbol federasyonu ile hangi kirli ilişkiler içinde olduğunu buraya yazın. Madem istiyorsunuz bizzat kendisine de iletilmesini sağlayacağım. Ama bu şekilde üstü kapalı yazmanız hoş olmamış. Mahmut Uslu deseniz anlarım sizi ama Aziz Yıldırım'ın en küçük bir kirli ilişki içinde olmadığını adım gibi biliyorum.

    Tanjeviç'in neden gönderilmediği mevzusuna gelirsek. Bu konuda Oktay Mahmudi ve Aydın Örs ile anlaşılmışken hangi devlet büyüğünün Tanjeviç gönderilmesin diye ricacı olduğunu da umarım araştırmışsınızdır.

  5. PVH dedi ki...

    "Tanjeviç'i niye kovamıyorsunuz, federasyonla hangi kirli ilişkilerinizin ifşa edilmesinden korkuyorsunuz?

    Basketbol federasyonuyla Fenerbahçe Spor Kulübü arasında ya da Turgay Demirel - Aziz Yıldırım - Mahmut Uslu arasında kamuyounun bilmediği bir taahhüt, bir anlaşma var mı?"

    Yazida zaten sorulan sey bu. Soru yani. Diyor ki Tanjevic gonderilemiyor, federasyon sebebiyle mi? Eger oyleyse ne gibi iliskileriniz var. Soru bu. O ilk sorunun tonundan mi anlasilamiyor bilmiyorum ama soru zaten. Neden kovulamiyor?

    Kirli iliski para alip cebe atmakla tanimlanamiyor zaten, rica minnetle koca takim bir beceriksiz koca teslim ediliyorsa o da kar beyazi bir iliski degildir.

  6. Chemedya dedi ki...

    "Tanjeviç'i niye kovamıyorsunuz, federasyonla hangi kirli ilişkilerinizin ifşa edilmesinden korkuyorsunuz?

    Bu bir soru değil soru- yorumdur. Burada herkesin anlayacağı şey yazıyı yazan arkadaşın bazı şeyler bildiği ve bunun üzerine bu soruyu sorması. Benim diğer bir algılamam da Aziz Yıldırım, Tanjeviç'i kovarsa geçmişte federasyonla kitli ilişkiler içine girdiği için bunlar ortaya çıkartılacak. Bir mantık hatası yok mu bu soruda? Yani federasyonla kirli bir ilişki varsa bu durumun bir diğer muhattabı da federasyondur. Yani Tanjeviç kovulursa federasyon kendi kirli ilişkisini afişe etmekle mi tehdit ediyor Aziz Yıldırım'ı?

    İkinci sorunun yanıtının "hayır" olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Fenerbahçe eğer bu tarz alengirli işlere girse geçen seneki Efes maçlarındaki hakem facialarını yaşamazdı.

  7. Bolat dedi ki...

    Tabii bu algi meselesi ama, itiraf edeyim ki ben de yazinin sadece soru sormadigini esasinda üstü kapali bir takim imalarda bulundugu hissine kapildim.

  8. birkan dedi ki...

    Ahmet Bey başkana en azından tarafımızdan bilinen bir gerçeği sorarsanız seviniriz.
    2006 ve 2008 yıllarında puan farkının açılması engellenip sonra da şampiyonluk maçlarında takımın yürüyerek oynaması yani sahada gezinmesi kimlerin talimatıyla gerçekleşmiştir?
    Keza kendisinin istifalarının ardından geri dönüşleri kimler tarafından istenmiştir?
    İlkine sıkça değindiğim için ikinci konuya açıklık getireyim:
    Meşhur istifa sonrası Aziz Yıldırım dönüşleri esasen başkanın yanar dönerliği değildir.
    Aziz Yıldırım'a ihtiyaç vardır.Tıpkı batmakta olan Gs'nin her yönden kurtarılmasına ihtiyaç olduğu gibi.
    Bunun doneleri aslında kamuoyuna yansıdı.İlk istifasından sonra bu ülkenin egemen güçlerinin medya ayağının başındaki Ertuğrul Özkök tarafından ''ikna'' edilmesi gazetelere bile yansıdı.Keza şike iddiasıyla ortaya çıkan Cihan Oskay olayında Hürriyet gazetesinin desteği malum.
    Bir figür olarak Aziz Yıldırım en başta Türk futboluna sonra da kamuoyuna gündem sunma amacıyla lazımdır.Aziz Yıldırım olmazsa Türk futbolunda eşitliği sağlayamazsınız.
    Avrupa başarısı meçhul olmakla birlikte Türkiye'de tek kutuplu Olympic Lyon benzeri bir görüntü oluşur.Zaten ekomomik ve yönetsel olarak yerlerde sürünen rakiplerin mevcut Fenerbahçe imkanlarına erişmesi eti budu ve ekonomik girdileri belli olan Türk futbolunda imkansızdır.Dikkat ettiyseniz Gs için tüm kamu kurumlarının (Toki, Türk Telekom, Bilyoner, Avea) seferber olması tesadüf değildir.
    Bütün fevriliği, açıklamaları ve tahakkümüyle gündemi meşgul eden Aziz Yıldırım hem şişirilmiş ülke futbolunun hem de ülke gündeminin önemli bir ihtiyaç maddesidir.
    Üzülerek söylüyorum ki daha uzun yıllar Fenerbahçe'yi yönetmeye devam edecektir.İstemese bile!

  9. Olgu dedi ki...

    Ahmet bey,

    Bizim blogun iyi bir takipcisi oldugunuzu tahmin ediyorum. Siz de farkindasinizdir ki Aziz Yildirim'i elestirirken kendisini salt bir müteahhite indirgeyen bayağı küçümsemeden uzak duruyoruz. Kaçınılmaz olan iyi ve kötü yanlarıyla kendisinin bu kulübün tarihinde önemli bir figür olması. Bu sebeple yine kaçınılmaz olan herkesten çok eleştiriye maruz kalacak olması.

    Ancak daha da önemlisi, yonetim tarzı bu derece merkeziyetçi olan otoriter bir başkanın kulubun herhangi bir politikasında ilk elden sorumlu tutulması gayet dogal. Kimse bu klupte onun avali olmadan bir adım atılabilecegine ihtimal vermiyor. Bu sebeple bu denli karmaşık bir ilişkiye kulubun onun bilgisi dışında girmesini beklemek, kendisini küçümsemek olur.

    Benim sizden bir ricam var. Malum bizler sadece taraftariz ve dogal olarak bir gazetecinin reflekslerine ve haber kanallarına sahip değiliz. Acaba bu "ricacı" devlet büyüğümüzü burada açıklarmısınız? Aziz Bey'in bilgisi ve kontrolü dışında bu kulubün basketbol takımının koçunu tayin edebilme gücüne haiz olan o beyefendiyi bilmek isteriz.

  10. tozlu parkeler dedi ki...

    Yazının meramı çok açık. Yıllardır bu şubenin kötü yönetiliyor oluşu bir gerçekken, taşı hep Mahmut Uslu'ya atıyoruz. Kötü yönetilen sadece erkek takımı değil, kız takımının da içinde aynı şekilde kötü yönetim ve yanlış tercihler sonucu eldeki potansiyeli kullanamadığını söyleyebiliriz. Orada da, sistemli bir çalışmayla Avrupa'nın en iyi takımlarından birisi haline getirilebilecek bir potansiyel arkadaş kontenjanından bir hocayla tarumar edilirken tek sorumlu olarak Mahmut Uslu'yu gösteriyoruz.
    Asvel maçı sırasında sahada rezillikler yaşandı, yazamadım buraya, o sinirle yazsam kullanacağım cümlelerin sorumluluğunu alamazdım.
    Tüm takım molarda Tanjeviç'e kıçını döner hale gelmiş, tek bir lafını dinleyen yok ve dinlemediklerini çok açıkca el-kol hareketleriyle bazen de bağırarak ifade ediyorlar. Takımla, hocanın bağı tamamen kopmuş durumda ve buna sebeb olan yönetimdir.
    Hadi Tanjeviç'in göreve getirilmesini geçtik bu sezon başında yola onunla devam etmenin yönetim tercihi olduğunu kimse söylemesin. Onun istemediği Mirsad'a başkan tarafından imza attırıldı, onun istemediği türden transferler yapıldı, sezon başında henüz Türkiye kupası maçları oynanırken bu blogda yazmıştık, sahadaki takımın ne kadro ne de oyun karakteri olarak Tanjeviç'in takımı olmadığını.
    Tanjeviç'in, federasyon, Fenerbahçe yönetimi arasındaki o garip ilişkilerle ilgili iddiayı Fatih atmıyor ortaya bizzat Mahmut Uslu'nun övünerek açıkladığı ilişkilerdi bunlar. Ve bu ilişkiler sonrası takımın geldiği durum ortada, bu derece ciddi bir sorun varken ortada suçluyu Mahmut Uslu olarak gösterip sahneden çekilmek olmaz. Bu kadar müdahaleci ve her işin başında olan bir başkan eleştiri oklarından elbette nasibini almalıdır.
    Adına diktatör mü dersiniz başka birşey mi bilemem ama hep perdenin önünde olmayı seven bir başkanı, kulübün futboldan sonra en fazla yatırım yapılan şubesindeki Avrupa finali sözü verilen bir sezondaki bu rezalet performansından sonra bile eleştiremeyeceksek eğer biz kendi gözümüzde diktatörümüzü yaratıyoruz demektir.

  11. fatih dedi ki...

    @ahmet ercanlar
    "Mahmut Uslu deseniz anlarım sizi ama Aziz Yıldırım'ın en küçük bir kirli ilişki içinde olmadığını adım gibi biliyorum."
    mesele tam da bu aziz yıldırım pür-ü pak biriyse kirli ilişkiler içinde olduğu cümle alem tarafından söylenen sizin de hak verdiğiniz mahmut uslu'nun bu ilişkilerinden nasıl haberi olmaz. minik takımın oyuncusunun adını bilen adam başkanı olduğu yöneticinin ilişkisini nasıl bilmez biliyorsa niye engellemez.
    tanjeviç'in gönderilmesini eğer bir devlet büyüğü engellediyse bu daha büyük bir skandal, fenerbahçe mgk kararlarına göre hareket eden bir kulüp değil, olmamalı da zaten. "sandıkta görüşürüz mesut yılmaz" pankartı açmış bir kulübün taraftarı siyasi iradenin iki dudağı arasından çıkacak bir ricayı emir telakki edemez. o zaman kimse mesut yılmaz-mehmet ağar-galatasaray ilişkisini de eleştirme hakkına sahip olmaz. eğer aziz yıldırım tanjeviç'in takıma zarar verdiğini görüp birilerinin ricası üzerine geri adım atmışsa zaten fenerbahçe'nin menfaatlerini falan düşünmüyor demektir.
    benim sorularım belgeye dayanan şeyler değil elbetteki hangi ilişkiler içerisinde olduğunu falan bilmiyorum. zaten elimde belge olsa bloga yazmak yere mahkemeye veririm. ortada bariz garip durumlar varken, bizzat kendi yöneticleri bu federasyonu nasıl seçtirdiysek desteğimizi çekmeyi de biliyoruz derken benim kirli ilişkiden bahsetmem değil bahsetmemem ayıp olur. benim sorduğum sorular aklı selim sahibi, yönetimin her dediğine biat etmeyen fenerbahçeli pek çok basketbolseverin kafasındaki sorular,samimi olarak bu soruları bizzat başkanın kendisine iletirseniz gerçekten sevinirim.

  12. Chemedya dedi ki...

    Aslında biraz Fenerbahçe tarihine bakarsak siyasetle ilişkilerin hiçbir dönem eksik olmadığını görürüz.1920'lerden bu yana kim iktidardaysa onlarla yakınlık kurmuştur Fenerbahçe kulübü. İşte taraftar olarak bizim algılamakta güçlük çektiğimiz ilişkiler burada başlıyor.
    Sandıkta görüşürüz Mesut Bey pankartı hepimizin gurur duyduğu bir olaydır. Ama Aziz Yıldırım'ın nefretle andığı bir olaydır. Aziz Yıldırım'ı ülke menfaatlerini düşünen bir devlet adamı olarak ele alın. O'nun işi dengeleri sağlamak. O pankart açılmadan 1 hafta önce stadın tapusunun alınması için Mesut Yılmaz'dan söz alınmıştı. Hatta tapu için çok küçük prosedurler kalmıştı. O pankartın ardından Fenerbahçe yönetimi ile Mesut Yılmaz'ın arası açıldı ve stat tapusu işi de yattı. Yani bu örnekten yola çıkarak aslında kulüp yönetiminin neden bazı olaylara taraftar gibi bakamadığını anlamamız gerek. Aziz Yıldırım'ın başarılı da olduğu başarısız olduğu noktalarda vardır. Ancak Türkiye'de bazı şeyler Galatasaray gibi ayağımıza gelmiyor. Tavizler veriyoruz, karşılığında kulüp menfaatine birşeyler alıyoruz. Bu hep böyle süregelmiştir. Burada yazan tüm arkadaşlar güçlü kaleme sahip yerinizde olsam kulüp idaresi hakkındaki önerileri ve eleştirileri Fenerbahçe kulübünün faksına iletirim. Size dönülür mü bilmem ama Aziz Yıldırım tarafından okunacağına garanti veriyorum. Eleştirileriniz yerine ulaşır yani.

  13. Sosyal_FB dedi ki...

    Bu aşağıdakiler yorum değil mesela. Doğrudan soru. Bunlar olur mu?
    -----------------------
    Efes Pilsen'e basın toplantısıyla doping olayıyla ilgili sorular sorduktan sonra Tuncay Özilhan'ın cüretkarca haddinizi bilin çıkışına karşı niye sessiz kaldınız?

    Galatasaray'ın 4 maçlık cezası 2'ye indirilirken neredeydiniz? Tahkim puan silme cezasını da kaldırdıktan sonra yine susmaya devam edecek misiniz?

    Final serisinde rakiple sözleşme imzalayan oyunucuya niye ceza vermediniz? Mirsad'ın sakatlığı neydi? Sene başından beri oynamamasının nedeni sakatlığı mıydı, siz haşmetbablarının keyfi öyle istediği için mi oynamadı?

  14. yes dedi ki...

    @ Ahmet Ercanlar

    Şu muhterem devlet büyüğünü açıklamanız mümkün mü acaba ? Hepimiz öğrenelim.

  15. Chemedya dedi ki...

    @Canarino
    Sen istediğin soruyu sorabilirsin. Seninle Antu'da Cartman nickiyle yazdığın günden beri pek yıldızımız barışmaz. Aynı açılardan bakamayız olaylara. Benim işim Aziz Yıldırım'ı savunmak değil. İşin mantığı üzerinden konuşuyorum. Burada hangi soruyu sorup hangisini soramayacağınıza müdahale etmem de mümkün değil. Benim takıldığım soru, senin bunlar olur mu dediğin sorular değil içinde itham olan sorulardı. Buna benzer ithamları Hıncal Uluç'ta yapıyor. Oradan çıkıp bu kadar yayılmasına şaşırdım. Bir gün bir Fenerbahçe blogunda Fenerasyon İstifa diye ciddi bir yazı yazılırsa da çok şaşırmayacağım.
    @Yes
    Bu bir devlet sırrı değil ama açıklamam mümkün değil.

  16. Adsız dedi ki...

    G.Saray'ın cezası kaldırıldı!

    FLAŞ! Tahkim Kurulu, Galatasaray Cafe Crown''a verilen -5 puanlık cezayı kaldırdı!
    Galatasaray, bu kararın ardından Beko Basketbol Ligi''nde 14 puana yükseldi.

    Öte yandan Tahkim Kurulu, Yiğit Şardan'a verilen cezayı iptal ederken, Cemal Nalga ve Tufan Ersöz'e verilen cezaları ise onadı.

    sporx.com

  17. Sosyal_FB dedi ki...

    Neyin neyle barışıp, barışmadığı önemli değil. Burada Teşkilat-ı Mahsusa işleri çevirmiyoruz, yazışıyoruz. Komitacılık yapacak değiliz. En azından benim öyle bir isteğim yok.

    Kaldı ki o sorular benim de değil, yazının içinde geçen şeyler. O yüzden sordum... İşin mantığı içerisinde fatih'in sorduğu bu soruların cevabı var mı, yok mu? "Açıklanması ali menfaatlere aykırı" demek bile bir cevaptır ama karşılığında başka soruları doğurur, o ayrı. Onlara da cevap alınamazsa neye cevap alınacak mesela.

    "Mahmut Uslu ayrı, o yapmış olabilir" noktasında da herhangi bir cevap gelmedi, o da ayrı. "mesele tam da bu aziz yıldırım pür-ü pak biriyse kirli ilişkiler içinde olduğu cümle alem tarafından söylenen sizin de hak verdiğiniz mahmut uslu'nun bu ilişkilerinden nasıl haberi olmaz. minik takımın oyuncusunun adını bilen adam başkanı olduğu yöneticinin ilişkisini nasıl bilmez biliyorsa niye engellemez." yazılmıştı.

    Her doğruyu tek elden, her yanlışı o tek elin dışından görmek değil mi bu? Sağlıklı mı? Tamam, diyelim ki biz yeterince Fenerbahçeli değiliz. Kulübün bekaası için neler gereklidir, zerre bilmiyoruz. Ama şu gidişatta bir yamukluk olup olmadığını, varsa nelerden kaynaklandığını bile "Aman zarar gelir" güdüsüyle konuşamıyorsak, yarın bunların tekrarlanmayacağını nasıl bilebiliriz?

    Bunun adına kurumsallık diyoruz değil mi? Allah aşkına, kurumsallık vücuda gelse kendini köprüden atar.

  18. portakal dedi ki...

    Ahmet Bey,

    Yazıda cevap aranılan sorulara "bunlar itham" diyip de, sonra bir devlet büyüğü ricası sosuyla kozmik Fenerbahçeliliğe geçiş yapmanız garip olmuyor mu? Cümlelerinizde hem "Fenerbahçe Başkanı'na böyle kirli ilişki ithamlarında bulunamazsınız" tonu, hem de "Fenerbahçe Başkanı devlet büyüklerinin ricasıyla Fenerbahçe aleyhine karar alıyor" tonu var. Çelişki değil mi bunlar?

    Fenerbahçe aleyhine karar derken Tanjevic'in kovulmamasını kastediyorum. Kimin lehine, kimin aleyhine olduğu konusunda hemfikirizdir sanırım.

  19. Chemedya dedi ki...

    @Portakal aslında çelişki değil. Neden çelişki değil bunun da yanıtını aslında Fenerbahçe tarihini çok çok iyi bilen Canarino vermeli. Bugün de gelecekte Fenerbahçe tarihinde geçecek süreçler yaşanıyor. Bazı şeyleri akışında değerlendirmemiz gerekmez mi?

    Mesela Faruk Ilgaz'ı Fenerbahçe başkanlığını siyasi emellerine kullanan biri olarak mı değerlendirmeliyiz bu hesaba göre?
    Ya da tam tersini mi? Yani Faruk Ilgaz'ın siyaseti kullanarak Fenerbahçe'ye ayrıcalık sağladığını mı?

    Hiç sorguladınız mı neden CHP iktidardayken CHP'li Şükrü Saraçoğlu, Demokrat parti iktidardayken Agah Erozan ve Medeni Berk, Adalet partisi iktidardayken ona yakın olan Razi Trak, Faruk Ilgaz başkan olmuştur?

    Çünkü varlığını sürdürmek için siyasete mahkum durumdaydı. Bugün de maddi olarak değilse bile başka sorunlarını halletmek için siyasi iktidara yakın durmak zorunda. Bunu bir taraftar olarak hiç hoşlanmadığım bir durum olarak belirtirim. Ancak anlaya da bilirim. Cihan Kamer'i anlayabilirim. Yadırgamadığım anlamına gelmemeli bu.

    Mahmut Uslu konusunda ise söylediklerinizde haklısınız. Eğer bir gün başkanın karşısına çıkarsam ilk soracağım sorulardan biri bu olacaktır. Yani sorun Aziz Yıldırım'ı değil Fenerbahçe'yi anlayabilmek bence. Aziz Yıldırım'ı eleştirmek ise tabi ki boynumuzun borcu. Hepimiz yapabilmeliyiz bunu adabınca. Çevresinde yeterince dalkavuk olduğuna inanıyorum. Ancak bu eleştiriyi bizzat kendisine ulaştırmak gerekmez mi sizce? Bence doğrusu bu olur.

  20. PVH dedi ki...

    Tarihte boyle olmustur, o yuzden normali budur mu diyecegiz? Siyasi iktidarla girilen her turlu iliski cirkindir, mide bulandiricidir. Sukru Saracoglu'nun ismi stadimiza verildigi icin "o gunler ne kadar da guzelmis" diye gecirmiyoruz icimizden. Eger normalse bu, Galatasaray'in lobisinden falan kimse sikayet etmesin artik. Bu isler boyle, en iyi onlar beceriyor diye tebrik etsin.

  21. Sosyal_FB dedi ki...

    Geçmişte yaşananları bir potaya koyup, gelecek dönemlerde karşılaştığımız durumlar için "Çelişki değil" demek, hele cümlenin başında "Her halükarda" iması varsa, genelleme olur. Ve hemen her genelleme gibi bu da yanlış kapıya çıkar.

    Fenerbahçe siyasi iktidarlarla yakın oldu ama "Onlara mahkumdu" lafını doğru kabul edebilmek mümkün değil. Kuruluştan bu yana siyasi erkleri veya ortamları sıralayalım. Hangisine, ne gibi bir mahkumiyet duyulmuş, net bir şekilde söylemek mümkün mü?

    Abdülhamid?
    Meşrutiyet?
    İttihad ve Terakki Fırkası?
    İşgal?
    Cumhuriyet?
    Milli Şef dönemi?
    Demokrat Parti?
    27 Mayıs?
    12 Mart?
    12 Eylül?
    Aradaki sivil dönemler?

    Çoğunda kulübün yakın olduğu kişiler var. Ama bir o kadar da "Bu Fenerbahçe çok oluyor" diyen insan var yüksek mevkilerde. Her döneme bir değil, bir kaç tane büyük kavga örneği koymak mümkün. Fenerbahçe bütün bunların altından sadece siyasi irade veya ideolojik yalakalık ile değil, arkasındaki kitle gücüyle kalktı. Kitle, siyasetçi için her şey demek. Bilhassa iletişim kanallarının çok sınırlı olduğu eski zamanlarda basit bir dezenformasyonun bile nasıl kaymalara yol açtığını bilen siyasiler hadlerini aşamadılar. Çünkü liderler güçlerini kullandı.

    Lider...

    Kulüpte en uzun süre başkanlık yapan isimler kimler? Geçmişten bugüne;
    Şükrü Saracoğlu
    Faruk Ilgaz
    Aziz Yıldırım

    Bu isimler arasında bir performans kıyaslaması yapılamaz. Ama basit bir-iki soru sormak mümkün:
    "Hangisi kitlesini daha iyi yönetebildi? Hangisi halkının gücünü daha iyi kullanabildi?"

    Cevabı sabaha kadar tartışırız belki. O yüzden konu eksenine girelim.

    Meclis iktidarında olan insanların kulüp başkanı olmaları yadırganacak bir şey değil. Uzun uzadıya sorgulamaya da gerek yok. Ama süreçleri "onlara mahkumiyet" olarak değerlendirmemek gerekir. Şükrü Saracoğlu'nu bir ara "Başkanlıktan çekilecek" hale getiren gelişmeleri, 27 Mayıs'ta duvarlardan başkan resmi indirmeye çalışan askerlere karşı gelmeyi ya da 12 Eylül'de yüksek askeri yetkililere "Aklınızı başınıza alın" demeyi koyacak yer bulamayız o zaman.

    Bugün "Fenerbahçe ve Türkiye Basketbol Federasyonu arasında olan biteni anlayabilmek" demek, Ulusoy Federasyonları ile rakiplerin halini de "beceri" seviyesinde değerlendirmeyi beraberinde getirir. Oysa biz senelerce bu işe "ahlaksızlık" olarak baktık. Mahmut Uslu konusunda söylenenler haklı bir tavır ise, bütün bunlar bilindiği halde hala görevde olması nasıl açıklanabilir? Sayın başkan "Paşa gönlüm istedi" derse bu kabul edilebilir bir yaklaşım mı olur?

    Çok basit bir soru daha var...

    Bugün biz, Fenerbahçe Kulübü olarak, sayın Başvekil'e çıksak, devlet teamüllerine ve değerlerine aykırı bir şey istesek ne cevap alırız? "Bunu halka anlatamam" olabilir mi?

    Peki biz, Fenerbahçe Kulübü olarak, sayın siyasilerden birinin, Fenerbahçe teamüllerine ve değerlerine aykırı bir şey istemesini neden aynı cevapla karşılayamıyoruz?

    Neden? Ne var ortada?

    Diyelim ki önemli bir şey yok. Kimselerin haberi de yok. Tamamı Mahmut Uslu'nun kabahati? Şema gibi, ok işaretiyle geri dönelim. Neden Mahmut Uslu hala görevde?

    Biz Fenerbahçe'nin bendeleri olarak bunları merak ediyoruz sadece.

    Allah aşkına ilaç için iki satır mantıklı açıklama...

    Zaman değişti. Fenerbahçe de öyle. Bir Dünya Kulübü olma çabası var. Kurumsallaşma uğraşı... Pek ala. Ama bu gidişat insanın aklına ister istemez eski bir diziyi getiriyor. Cihan Ünal'ın, Ayten Gökçer'e bir hitabı vardı o dizide.

    "Siz! Şimdi valide. Hemen hareme dönüp, uslu uslu oturun, bir daha da çıkmayın ordan. Çünkü Sultan Murat iklimi hakim dışarda. Sert esiyor yel valide, sert esicek!"

    Kitlesini umursamayan bir hünkar havası hakim olmamalı çağını aşmaya, en azından yakalamaya çalışan bir yönetime.

Yorum Gönder