Fenerbahçe'nin İdeolojik Aygıtları ve Taurasi Meselesi



50 yıl sonra iletişim fakültelerinde “2000’li Yılların Başında İletişim Felakati: Bir Vak’a Çalışması Olarak Fenerbahçe” diye bir doktora ya da master tezi yazılması lazım. Köşe başındaki büfenin bile internet sitesine sahip olduğu, en ücra ilçedeki devlet dairesinin bile vizyonumuz, misyonumuz diye bir takım şeyleri taahhüt ettiği bir çağda Fenerbahçe’yi Pravda gazetesi gibi yönetenler yüzünden milyonlarca insan gerçeğe dair doğru düzgün hiçbir şeyi Fenerbahçe’nin bizzat kendisinden öğrenemiyor. Bilindiği gibi kulübün dergisi,radyosu televizyonu ve internet sitesi var. Yani 20 milyon civarında taraftarına (pardon müşteri diyecektim) hitap edebileceği her türlü platform mevcut. Ayrıca bildiğimiz üzere bu kulüp sık sık sadece futbol kulübü olmadığını spor kulübü olduğunu da vurgulayan bir kulüp. Ama gelin görün ki futbol dışındaki branşlarda kulüp kaynaklı bilgi edinmek neredeyse imkansız.

10 gün önce Kadınlar Eurolegue’deki Sopron maçı için televizyon karşısına geçtiğimizde Taurasi’nin maç kadrosunda olmadığını gören herkes bir açıklama bekledi. Maçı anlatan spiker ve yorumcu da bunun üzerine herhangi bir bilgi paylaşımında bulunmadılar. Maçtan sonra Ratgeber’in Macar basınına “bu konu hakkında bir şey konuşmak istemiyorum” demeci yansıdıktan sonra Fenerbahçe forumlarında türlü, çeşitli iddialar ortaya atıldı. Kulüpten iki-üç gün boyunca tek bir açıklama bile gelmedi. Geçen hafta bu söylentilerin yoğunlaşması üzerine Antu’daki Diana Taurasi başlığı kapatıldı. Yönetimin Diana ve Penny’nin Noel için Amerika’ya gittiğini lütfedip bildirmesi üzerinden çok geçmeden dün Ümit Avcı’nın haberi patladı.

Haberi dün saat sabah 8 de gördüm, bir iki saat içinde kulüpten bir açıklama bekledim ama onlar öğleye doğru gerizekalı bir gazetenin Fatih Terim haberini yalanlayan bir metin yayınladılar sadece. Internet sitesinde bu işlere bakan arkadaş günde birden fazla yalanlama yazamadığı için Taurasi meselesi hakkında bir şey söylenmedi herhalde. Kadın basketbol takımının en önemli oyuncusu hakkında ortaya atılan iddianın gündeme düşmesinden yaklaşık 28 saat sonra Fenerbahçe bir açıklama yapmayı aklına getirebildi. Olay doğrulanırken bu olayın medyaya sızdırılmasının da etik olmadığı vurgulanarak ve sürecin tamamlanmasının bekleneceği vurgulanarak bir metin duyuruldu kamuoyuna.

Oyuncunun haklarının korunmasından bahsetmiş kulüp ama sen bu iddiaya karşı zaten 24 saatten fazla suskun kalarak bizzat kendin oyuncunun haklarını koruma konusunda acziyet göstermişsin zaten, kimi suçluyorsun diye sorarlar adama. Herhalde kulüp doping testinin pozitif çıktığını en az bir 15 gündür biliyordu ki Taurasi maç kadrosuna girmedi ligde ve Euroleague’de. Neden şimdiki açıklamayı 15 gün önce yapmayı tercih etmediler de Taurasi’nin oynamamasını dinlendirme amaçlı ya da tatil amaçlı gibi gerekçelerle açıkladılar? B numunesi 4 Ocak'ta değil de 24 Ocak'ta açıklanacak olsa Taurasi’nin Lotos ve Ekaterinburg maçlarında neden oynamadığı konusunda başka yalanlar mı söyleyeceklerdi?

Fenerbahçe taraftarının bilgilendirilmeye en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda yönetimin ne ilk ne son ortadan kaybolması. Denizli’de de Saraçoğlu’nda da şampiyonluk kaybedildikten sonra ortadan yok olanlar, taraftarı sukunete davet edebilecek kadar bile feraset gösteremeyen adamlar bir kez daha kriz yönetimi konusunda sınıfta kaldı. Fenerbahçe’nin iletişim kanalları başkanın tek adamlığını meşrulaştırmak dışında bir misyon üstlenmiyorlar. Dün FB TV de haber bülteninde haber seslendirirken başkanın isminin önüne “Sayın” ifadesi getirildiğini farkettim, daha önce hatırlamıyorum böyle bir vurguyu. Haber bülteninde Kulüpler Birliği Toplantısında Sayın Aziz Yıldırım şöyle dedi diye bir ibare çok garip değil mi? Kuzey Kore Devlet Televizyonu mu bu kanal bu kadar bir kişiyi kültleştirmek üzere yayın yapsın.

Tuncay gittiğinde şampiyonluk klibinden Tuncay görüntülerini çıkaracak kadar "1984" ruhu sinmiş bir kanaldan da iletişim için değil ancak propaganda için yararlanılabilir zaten. Fenerbahçe'nin iletişim organları aslında iletişim organı olarak değil Aziz Yıldırım diktatörlüğünü meşrulaştıran -Althusser'den ödünç olarak söyleyelim- ideolojik aygıtlar olarak görülmeli, hatta yönetimle organik bağı olmasa da Antu da buna dahil.

Taurasi cephesine gelelim. Sporcu kullandığı maddeyi doktor önerisiyle mi aldı yoksa doktor kontrolü dışında kafasına göre mi aldı bunu bilmiyoruz. Çıkan maddenin ağırlıklı olarak uyku düzeni bozukluğu şikayetlerini giderici bir madde olduğunu öğrendik Federasyon açıklamasıyla. Her ne olursa olsun; sorumsuzluk oyuncuya ya da doktorlara kime ait olursa olsun bunun acısını Avrupa Şampiyonluğu hayalleri kuran biz gariban Fenerbahçe taraftarı çekeceğiz.

Doping testi yapılan yerin daha önce WADA(Dünya Anti-Doping Ajansı) tarafından belli kriterleri sağlayamadığı için uyarılan bir yer olmasını da not edelim. Belki bu testin doğruluğu konusunda haklı bir şüphe duymamızı sağlayabilir ama B numunesinin A numunesinden farklı bir şekilde çıkması ihtimali yüzde bir bile değil. Dolayısıyla sonuç hakkında iyimser olmak için hiçbir neden yok. Taurasi’nin avukatının “10 senedir girdiği doping testlerinde bir şey çıkmadı” savunması da saçma. Marion Jones’in de kanında yasak maddeye rastlandığında 10 senedir hiçbir doping testi pozitif çıkmamıştı zaten. Taurasi’nin bilerek performans artırıcı bir madde kullanmayacağını herkes biliyor, ama bu onun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Hayatını bu işten kazanıyorsan azami özen göstereceksin aldığın bütün ilaçlara; yediğin, içtiğin her şeye.

Geri zekalılar için not: Aziz Yıldırım Efes’in küme düşürülmesini istemişti şimdi ne yapacak diye yorumlar görüyorum. Efes Pilsen oyuncularından doping testine giren iki oyuncuda da vücuda doğal yollarla girmesi imkansız olan bir maddeye rastlandı, dolayısıyla aklı selim sahibi her insan böyle bir tesadüf olamayacağını düşünerek bunun organize bir olay olduğu kanısındaydı. Tekil bir sporcudaki yasaklı maddeyle organize ve takım olarak dopingi aynı kefeye koyabilmek ve buradan Fenerbahçe’ye çamur atmak, kusura bakmayın ama, geri zekalılıktan başka bir şey değil.


8 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    türkiye de fb aleyhine bi medya var bu olayı efes olayıyla karıştırmak aptallık değil art niyet , zaten fb aynı olayı daha öncede yaşadı kambala yı attı , hasan şaş da yaşadı ceeza aldı bireysel bunlar her zaman her takımda olabilir ama efes oalyında kampa girmiş şamp. maçları oynayan bi takımdan 2 oyuncuda doping çıktı daha önemlisi kerem in açıklamalıydı ne diyordu kerem '' biz kamptayız herkes ne yedi içtiyse kullandıysa bende aynısını kullandım :-) ama sen rahat ol kardeşim bu medya olduktan sonra biz ne kadar anlatsak izah etmeye çalışsak zor onlar anlamayacaklar anlamamazlıktan gelecekler karalamaya devam edecekler ...

  2. Unknown dedi ki...

    Bana da bir e-mail geldi, "Efes zamanında atıp tutuyordunuz, şimdi ne yazacaksınız?" diye. Yukarıda değinilen 'organize' konusuna vurgu yaptım ve münferit örnekte Kambala olayını hatırlattım, şimdilik cevap yok, gelirse paylaşırım.

  3. Sıradanbirblog dedi ki...

    İletişim konusunda sınıfta kaldık. milyon dolar iş yönet sonra böyle davran. gerçekten bazı şüpheler yaratıyor.

  4. everestmylord dedi ki...

    28 saatlik gecikme eleştirilmeli ama neden 15 gün önce açıklanmadı argümanının kullanılması biraz üst-belirlenime giriyor...

  5. avcis dedi ki...

    Hocam yazdiklariniza neredeyse 100% katiliyorum ama bu yazida bence bir hata olmus. Denilene gore Taurasi B numunesinin sonucu gelene kadar olayin medyadan gizlenmesi hakkini kullanmis. O sebepten yonetimi en azindan bu konuda aciklama yapmadigi icin suclayamayiz diye dusunuyorum. Saygilarimla

  6. fenerlihüseyin dedi ki...

    Bu konuda bir tek ben mi farklı düşünüyorum.
    Üşenmemiş koca bir yazının ana fikrini Fenerbahçe Spor Klubünün iletişimsizliği anafikrine dayandırmışsınız. Bu konuda aynı fikirdeyim ama Taurasi konusu özelinde değil.
    Yapılan açıklamada bu konuda şu söyleniyor :

    "Taurasi'nin pozitif çıkan ilk test sonucu sporcunun gizlilik ilkesi hakkı ve bu hakkını kullanmak istemesi üzerine duyurulmamış ancak bu ilke ihlal edilerek doping iddiası basında yer almıştır"
    Yani Fenerbahçe, sporcusunun gizlilik hakkını kullanmak istemesine rağmen mahallenin dedikoducu teyzesi kıvamında gelip hemen resmi siteden duyursa mıydı bu haberi iletişeceğim diye ?
    Yada test sonucu pozitif çıkmış sporcusunu doğal olarak oynatamadığı maçlar hakkında size göre nasıl bir açıklama yapabilirdi doğru iletişimi kurmak için ?
    FB.org'un ve genel olarak klubün iletişim konusunda özürlü olduğunu kabul ediyorum ama bu konudaki tavrınız "vur abalıya" olmuş biraz.

  7. PVH dedi ki...

    15 gun tamamen sessiz kalmanin dedikodular cikaracagi kestirilemiyor mu? Eger Taurasi duyurulmasini istemiyorsa "Taurasi hocadan izin aldi, yilbasina kadar maclara cikmayacak" deseler, hoca bunu dogrulasa, kulup dogrulasa kimse meseleyi eselemeyecekti zaten. Doping olayi netlestiginde de "gizlilik hakkina saygi nedeniyle boyle bir aciklama yapmak zorunda kaldik" diyebilirlerdi.

    Oysa ilk gunden beri olan su; Taurasi kenarda maclari izliyor, hatta takimla yurt disina gidiyor ama oynamiyor. Hocasi once "simdi otelde, bana sormayin" diyor. Once sakat, sonra degil diye haber aliyoruz. Dogal olarak binbir dedikodu turuyor. Sonra da gazetecinin birisi meseleyi eseleyip gercegi yaziyor. Boyle mi koruyacaklarmis gizliligi?

  8. Unknown dedi ki...

    2 sene ceza çığırtkanlığı tavan yapmış durumda, bunun altında ceza gelirse "yönetim devreye girdi, ceza indirildi" olacak, kimse Kerem Gönlüm de 1 sene almıştı" demeyecek. Diyecek mi yoksa?

Yorum Gönder