Filler ve Çimen



Malumunuz olduğu üzere Mehmet Topuz’un bir ara yılan hikayesine dönen transferi her platformda olduğu gibi bizim blogda da her yönüyle tartışıldı. Blog yazarlarının gönlünden geçtiği gibi değilse de öngörüleri doğrultusunda nihayete erdi. Mehmet’in soyadı “Topuz” olunca ne zamandır kelime oyununa muhtaç spor camiası başta Beşiktaş forumları olmak üzere bu soyaddan türetilebilecek bütün bayağı esprileri tükettiler. Futbol tarihine “Mehmet bize Topuz’u size” bayağılığıyla geçmeye namzet bu transfer hikayesinde olaya müdahil olan 3 takım ve onların yöneticileri –ki bu ekibe ezeli rakibine “ezik” deme cürretini gösteren Demirören de dahil- bu utanç verici, yıpratıcı kördöğüşünden en az hasarla kurtuldular. Bağış Erten’in birçok spor yazarınca ıskalanan çok isabetli tespiti bize gösteriyor ki hukuki olarak değilse de itibari olarak bu dörtlünün en zayıf halkası olan Mehmet Topuz en çok yıpranan isim oldu. Bir kez daha filler tepişirken olan çimene oldu.

Aslında ne bu hikayeyi ne de Mehmet Topuz’u özel ve özgün kılan hiçbir şey yok. O hiç de iyi yönetemediği bu süreçten itibarı sıfırlanarak çıksa da en azından İnönü stadı dışında kendisine dokunulmazlık kazandıracak bir formayı bugün itibariyle sırtına geçirdi. Oysa onun hikayesi herhangi bir anadolu kulübünde oynayıp bir gayret 3 büyüklerden birine kapağı atmayı düşleyen her yetenekli futbolcunun anonim hikayesi.

3 yıl boyunca hizmet ettiğiniz, terinizi akıttığınız kulübünüz, form grafiğiniz yükselirken kapısını çalan taliplilerinizi “biz şampiyonluğa oynayan bir takımız, Mehmet bu takımın belkemiği, asla satmayı düşünmüyoruz” diye geri gönderirler. Ancak sedaları şu gök kubbeden silinmeden, 1 sene sonra bedelsiz serbest kalacağınız gerçeği kabak gibi ortaya çıkınca, takımlarının belkemiğini haraç mezat satmaya girişebilirler. Hem de bunca yılın emeği hatrına olsun onun fikrini sormaya tenezzül etmeden. Kayserispor Onursal Başkanı Mehmet Özhaseki, Kayseri cephesinin olaya bakışını yoruma gerek bırakmayacak şekilde özetledi zaten: “Parayı veren düdüğü çalar”. Dün takımınızın kaptanısınızdır, bugün düdüğü.

Futbolcuyu “meta” olarak gören sadece Özhaseki değil ki. Futbolcunu menajeri Mehmet Korkmaz bu resmin içindeki en mide bulandıran adam. Ne futboldan ne spor hukukundan zerrece anlamayan, değil futbolcuya rehberlik etmek 3 kazı güdemeyecek bir futbolcu simsarı, al takke ver külah iki kulübü birbirine düşürüp, alacağı komisyon uğruna hesapta haklarını koruyacağı bir futbolcunun itibarını sıfırlamasında başrol oynuyor.

Beşiktaş kulübünden bağımsız olarak Demirören’e de bir teşekkür borçluyuz. Futbolseverler için hiçbir masraftan kaçınmayarak 1990’ların futbolcu kaçırma filmlerini kendi üslubuyla yeniden yorumladı. Otele oyuncu kapatma, Kayseri’de bağ evinde bilmem kaç ülkücü gözetiminde ev hapsi gibi birkaç ayrı sahne kullanarak filme zenginlik kattı.

Genç ve yetenekli her Türk futbolcusunun 3 büyüklerde oynama hayalinin senaryosu kabaca bu zaten. Yıldızın parlayana dek “eti senin kemiği benim” denilerek başkanına teslim edildiğin kulüpte keşfedilmeyi bekleyerek çalış. Sana bir talip bulsun diye kıçı başı ayrı oynayan menajerlerin elinde maymun ol. Her kapını çalan 3 büyük yöneticisine “ben zaten doğuştan bilmemneliyim” de, yaranmaya çalış. Herşey yolunda giderse, dua et ki bunca yıl hizmet ettiğin kulübün seni parayı kim bastırırsa ona versin.

Her transfer döneminde kulüp başkanlarının ve futbol menajerlerinin tepiştiği arenada genç futbolcuya ezilen çim olmak düşüyor. Mehmet Topuz sadece bir örnek. Onu diğerlerinden ayıransa herşeyi eline yüzüne bulaştırmasına sebep olan beceriksizliği.



0 comments:

Yorum Gönder