Filenin Efendileri Bir Kez Daha Finalde
Fenerbahçe taraftarının yaptırdığı ve benim en sevdiğim maç pankartlarından biridir "Dünyanın En Büyük Spor Kulübü" pankartı. Bu pankartı erkek voleybol şubesi için manipüle edip "Dünyanın en dengesiz takımı" diye değiştirebiliriz bu seneki performanslarıyla.
Bu sene bütçeyi artırıp dünya çapında iki transferle beklentileri yükselten ama yerli oyuncu açısından nokta transfer yapamayan takım ligin ilk yarısında berbat bir performans çizdi. Dünyanın en iyi oyuncularından ikisi olan "Korkunç" Ivan ve uçan adam Marshall yorgunluk ve sakatlıklarında etkisiyle gerçek kimliklerini bir türlü yansıtamadılar. Aslan'ın smaçörlerle uyumu bir türlü sağlanamayınca ligin ilk yarısında Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nden elenip ligdeki hedef maçların hepsini kaybetmişti. Öyle ki son 10 yıldır herhangi bir branşta üst üste iki Galatasaray mağlubiyeti almamış kulübe bunu bile yaşattılar.
İkinci yarı da kör topal ilerlerken antrenör değişikliği sonrası takım biraz kıpırdandı. Türkiye Kupası'nda kıl payı Arkas'a kaybedilen maçta iyi sinyaller vermeye başladı. Play-off'a ancak 5. sıradan girdiğimizde play-off zamanı her zaman performans artıran ve yıllardır bu özelliğiyle bilinen bir takım olmamıza rağmen bu sene açıkcası hiç umudum yoktu. İlk turda Belediye'yi elediğmizde oyun olarak bir düzelmeyi görsem de ligin ikinci yarısında epey bir düşüş yaşayan Belediye'yi yenmek biraz aldatıcı diye düşünüyordum Ziraat serisi öncesi.
Play off yarı finalinde ligin ikinci yarısında hiç yenilmeyen, normal sezonu birinci bitiren,saha avantajına sahip Ziraat önünde ilk maçta bu senenin en iyi maçını oynayıp seride 1-0 öne geçince acaba geçer miyiz sorusu güçlenmeye başladı. Çarşamba günü ikinci set dışında hiç bir varlık gösteremediğimiz ve sezon içinden pasajlar verdiğimiz maçı kaybedince ilahi karamsarlığıma bürünüp bu sene buraya kadar galiba diye düşündüm.
Bugün televizyon başına geçip ilk setteki oyunu gördükten sonra maçı döndürebileceğimize inancım yine azaldı. İkinci set toparlanıp İvan'ın omuzlarında durumu 1-1'e getirdik. Üçüncü set 11-7 gerideyken o ana kadar attığı servislerin yüzde seksenini kaçıran Marshall'ın servisinde 9-1'lik bir seri yakalayıp momentumu tamamen ele geçirdik. Durumu 2-1'e getirip Ziraat'i uçurumun kenarına sürükledik. Antrenörle libero birbirine girince dördüncü sete libero sakatlanmış numarası yapıp Can Ayvazoğlu'nu libero başlatarak bir hinlik yaptı Konstantinov. İkinci teknik molaya kadar başa baş giden maçta bloklarda üst üste aldığımız sayılarla bir anda koparık maçı 3-1, seriyi 2-1 alarak play-off usulüyle oynanan son 3 senede yaptığımız gibi bir kez daha finale yükseldik.
Son üç yıldır finale yükselirken yarı finalde elediğimiz Arkas'la bu sefer finalde karşılaşacağız. Takımı Ankara'da yalnız bırakmayan taraftara ve beni yanıltan oyunculara müteşekkirim. Bu sene erkek voleybolda final göremeyeceğimize kendimi alıştırmıştım ama yine de düşündükçe can sıkıcı geliyordu. Salı Arkas serisi başlıyacak İzmir'de. Aslan'ın elinde bir kez daha şampiyonluk kupasını görmek dileğiyle, haydi çocuklar bir kez daha!
15 Nisan 2011 23:15
Salı günü 19.30 da ilk mac. oradayiz bi aksilik olmazsa.
16 Nisan 2011 01:31
Gercekten manyak(!) bir takımımız var ve yukarida belirtilen tum inis cikislari bizzat hissederek ben de manyak duygular yasadim. Set iclerinde dahi gittik geldik. Netice olarak finaldeyiz bundan sonrasina inanmamak icin pek bir neden yok gibi ama iste, yahu ne dengesiz takim bu!? :))
Ziraat seyircisine gelince, bu da onlara kapak olsun..