Çarşı Döndü


carsi

Çarşı grubunu diğer taraftar gruplarından ayıran özelllik nedir sorusuna ciddi bir yanıt bulabilmek pek mümkün değil. Genel vurgu söylemin altını çiziyor. "Çarşı nükleere karşı", "Hepimiz Eto'o yuz" gibi pankartlar ve anarşi sembolünün kullanılması Çarşı grubunun "sol", "anarşist" kitleleri de kapsaması bakımından önemli. Tek başına Alen'in tribün lideri olarak öne çıkması, Ermeniyi kötülük, terörizm, arkadan bıçaklama ile özdeşleştirip dışsallaştıran ortamda bir tür rol model olabilmesi de bir diğer önemli gösterge olabilir.

Bunun haricinde klasik tribün grubu tipolojilerinin tamamı gözüküyor. Yani Çarşı grubu da söyleminde ve eyleminde şiddeti *1 baskın şekilde kullanıyor, derin bir fanatizm var. Her tribün grubu gibi kendi tribün ve takım kültünü iyilik, ahlaklılık, onur gibi soyut değerlerle özdeşleştirip rakipleri ahlaksızlık, onursuzluk, kötülükle bir tutuyor. Mafyatik ilişkiler var, en son Sinan Engin örneğinde gözüktüğü*2 gibi Beşiktaş tribünleri bu kapsamdan kendini ayırabilmiş değil.

Dolayısıyla Çarşı'nın söylemi ne olursa olsun pratikte diğer tribün gruplarından temelde ayrıştırılamayacak bir hayatı yaşıyor. Grubun bu kadar büyütülmesi ise solun Türk medyası içerisindeki ayrıcalıklı konumu, Beşiktaşlıların son 5 sezondur kendilerinden başka sarılacak başka bir şeyleri olmaması, gerçekten iyi bir kaç pankartı, tezahüratları gibi unsurlara bağlanabilir.

Ancak yaşadığımız bu son olay hakiki bir kaymadır.

Aziz Yıldırım'ın iki kere istifa edeceğini açıklaması ve sonra geri dönmesi yoğun eleştirilere hedef olmuştu. Süreç gerçekten de kötüydü, Aziz Yıldırım istifa edeceğini açıklamış, taraftar ayaklanmış, takım bir belirsizliğe girmiş sonra son anda Yıldırım "baskıyla" görevinin başına geri dönmüştü. Bu insanlarca "ucuz" bir numara olarak kabul edildi.

Yıldırım Demirören de bu tipten dönüşleri çok sıklıkla yapan bir isim. Beşiktaş'ın PAF takımla maçlara çıkacağını bildirmesi ve arkasından as takımla çıkması, takımın kazandığı Türkiye Kupası'nı Haluk Ulusoy'un babasına götürmesi*5, Haluk Ulusoy'u desteklediğini açıkça deklare etmesi*6 ve bir zaman sonra Haluk Ulusoy'la kavga etmesi*7 sayılabilecek bir kaç örnek. Sene başında yaşanan "İboların terlik kavgası" bunların üstüne sadece tuz biber ekti.

Yıldırım Demirören elbette Aziz Yıldırım kadar eleştirilmedi. Ancak bu eleştirilmediği manasına da gelmiyor. Taraftar grupları bu tarz hareketleri sevmediler, beğenmediler ve açıkça ahlaksız buldular. Başkanların sözünü yemesi kifayetsizliklerinin de delili oldu.

Şimdi Çarşı ne yapıyor? Çarşı Asi Ruh belgeselininin gala gecesinde dağılacağını açıkladı. Ligin başlamasına 1 gün kala da tribüne tekrar geri döneceğini beyan ediyor. Bunu yapanlar kendilerini "endüstriyel futbola karşı son barikat" olarak tanımlayan bir grup. O halde bize bu süreçte neyin değiştiğini, nelerin düzeldiğini ve ne olduğunu inandırıcı bir şekilde açıklamak zorundalar. Bunun basit bir promosyon hamlesi olduğuna inanmıyorum, Çarşı daha fazla dvd satabilmek için böyle bir şeyi yapmaz. Ancak neden yaptığını da ifade etmek zorundadır. Bu süreçte ne değişmiştir? 3 aylık dönem sonunda artık Çarşı ismi Beşiktaşlılığın üstüne geçmiyor mu? Çarşı'nın Beşiktaş ismi üstüne çıktığını iddia edenlerle Çarşı'yı eleştirenler eleştirmeyeceklerine dair yemin mi ettiler, Kuran'a mı el bastılar, Allah'ın adını mı verdiler? Çarşı'nın tribünde olmasını veya kendi üstlerinde tahakküm kurmasını istemeyen gruplar her şeyin aynen devam etmesinin mükemmel olacağı fikrine mi kapılmıştır? Neden gidildi, neden dönülüyor, Çarşı'nın bir izahatı var mı?

Güney Amerika sosyalisti Ece Temelkuran'ın konu hakkında yazdığı bir yazıda*8 Cem Yakışkan şöyle diyor: "O poları giyen çocuklara soruyorsun Çarşı’nın A’sı ne diye? Anlatıyorsun işte, ‘Bu anarşizm demek’. Diyor ki ‘O ne?’ Anlatıyorsun işte, sol mol, bilmiyor. Çocuk dediğim de, yanlış anlaşılmasın, 30 yaşında adamlar da var. Tamam, Çarşı’da siyaset amaç değildi ama bizim sosyal bir tarafımız da vardı. Böyle yeni bir gençlik de var biliyorsun, ‘Kurtlar Vadisi’ filan... Neyse ben söylemeyeyim gerisini artık."

Bunların hepsi can sıkıcı sebepler ama sormak lazım çocuklar anarşiyi mi öğrendi? 3 ay önce varolan ve rahatsızlık duyulmasına sebep olan temel hangi koşul bugün artık yok? Yakışkan diyor ki "Benim kurşun yaram var, bıçak yaram var. Ama bizi kalemleriyle vurdular. ‘Satılmış Çarşı’ diye yazdılar. O tribün benim başıma yıkıldı. Bağırıyoruz muhalif oluyoruz; bağırmıyoruz iktidarın adamı oluyoruz." Satılmış Çarşı diye yazanlar artık başka şeyler mi yazıyorlar?

Bu soruların açık bir cevabı yok. Zira Çarşı gidişlerini mistik, duygusal olaylara bağladığı gibi gelişini de metafizik bir "Beşiktaşlılık" olgusu ve onun "ruhu"na bağladı. Somut olarak öne sürülenler ise "medyaya karşı", "Beşiktaşın emrinde olmak gereği", "semt takımının semt içinde kalması" gibi hedefler. Sitedeki açıklamada*9 yer alan "gidiş" nedenlerinin pek azı "dönüş" nedenlerine tekabül ediyor.

O halde iki ihtimal var. Birincisi Çarşı grubu esasında gitmeyi en başından beri düşünmüyordu. Temel hiç bir durum, koşul, olgu değişmediği halde zaten aktif olmadıkları bir dönemde gideceklerini açıklayıp aktif olmaları gereken dönemde döneceklerini açıklamaları bunu gösteriyor. Çarşı bu hareketle "kamuoyu yönetimi" yaptı ve kendisiyle ilgili iyi şeylerin hatırlanmasını sağlayarak kötüleşen imajını toparladı.

İkinci ihtimal ise bu süreç içerisinde üst düzey bir baskı (bu baskıyı görebilecekleri tek yer olduğu için yönetim kaynaklı) görmeleri olabilir. Asi Ruh belgeselinin galasındaki ayrılık gibi "sembolik" bir duruş ile giden Çarşı daha sonra baskıya uğramış, tribüne tekrar dönmek zorunda kalmıştır. Olabilir. Ancak maçlar başlarken yapılan dönüş sembolik bir duruş dahi göstermiyor, 3 ay boyunca buna üzülenlerin kendilerini aptal yerine konulmuş bir şekilde mutlu hissetmeleri için bir neden oluyor sadece.

Beşiktaş ise gittikçe daha fazla "tükürdüğünü yalayan" bir görüntü sergiliyor. Olabilecek en marjinal hareketi öne sürüp (PAF takımla sahaya çıkmak, oyuncuları klüpten uzaklaştırmak, tribünü bırakmak) daha sonra bu varımsız iddiayı "makul ölçeğe" çekmek (A takımla sahaya çıkmak ve Federasyonu eleştirmek, oyuncuları barıştırıp klübe katmak, tribüne geri dönmek) bir tür politika haline geldi. İnandırıcılık sağlamıyor.

Bu gidiş gelişin en önemli sonucu ise Beşiktaş'ın en önemli özellik ve özgünlük iddiasının yaralanması oldu. Seba gittikten sonra yönetim kademesinde böyle bir şeyi öne süremeyecek Beşiktaş'ın özgünlüğe dair elle tutulur tek tarafı "tribün" idi. O da artık sıradan. Beşiktaş Başkanı'nın bir duruşu yok. Menejeri mafya bağlantılı. Tribünü gitti geldi. Her şey çok vasat ve bu sıradanlığın yarattığı tek bir güzellik yok.

Çarşı hakikaten kendine de karşıymış, tek kalemde bitirdi.

referanslar:
*1 : http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=583633
*2 : http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=130440
*3 : http://www.milliyet.com.tr/2007/09/03/son/sontur06.asp
*4 : http://www.ligtv.com.tr/Default.aspx?r=1&hid=28793
*5 : http://www.sabah.com.tr/2006/09/06/yaz1301-80-116.html
*6 : http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/07/16/yazarlar/yazarlar54.html
*7 : http://www.carsiforum.com/forum_posts.asp?TID=10442
*8 : http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=....30.05.2008
*9 : http://arielortega.blogspot.com/2008/08/arnn-duyurusu.html


2 comments:

  1. PVH dedi ki...

    2 sene once bu tezahurat bizim diye televizyon televizyon dolanirken amaclar ne idiyse bu gittim dondum hikayesinde de amac ayni. Seviyorlar medyatik olmayi, edebi sandiklari bir dille yazdiklari metinle vedalasip suslu puslu baska bir metinle donmeleri de biraz daha medyatik yapti iste onlari, tvlerde, gazetelerde adlari cikiyor. Bir de ilk macta "alayiniz gelse yikamaz carsiyi" diye pankart acip internette "yikamazsiniz ulan" diye esip gurlerler ve bu surecten "daha da guclu" cikmis olurlar. Bu ulan da yillarin hayali bir kahramani, daha kim oldugunu anlamadik. Giderken "ismimiz Besiktas'in onune gecti" derken bugun "basına karşı Forza Beşiktaş diyeceğiz" diye donuyorlar. Ne alaka yahu? Neyse, artik efsanaler arasina girmis tribun grubu imajiyla 20 tane daha cd-dvd satildiysa kardir. Fazla beklemeyiz, en fazla 2-3 ay icinde yine isimlerini televizyonlarda goruruz. Bakalim nasil bir pr hamlesi olacak bir dahaki.

  2. medgallis dedi ki...

    her harfinin altına imzamı atabileceğim bu yazının en önemli yeri sonuydu..
    'Çarşı hakikaten kendine de karşıymış, tek kalemde bitirdi.'
    son bir kaç yıla bakarak fenerbahçeli olmasam da beşiktaşlı olmayı istemezdim sanırım.bunca utanç..
    çarşı'nın ölümüyle ellerinde ne kaldı ki?
    gidip sayın süleyman seba'nın ellerini öpmeli.
    ne diyelim,metin ali feyyaz'a,beşiktaşlıların en güzeline ve gözlerinde saklı bulutlara selam olsun.

Yorum Gönder