Murat Murathanoğlu'nun Enes Kanter Yazısı



Konu Fenerbahçe olunca geliştirdiği bütün bilişsel kapasiteyi bir kenara bırakıp nefret makinesine dönüşen bataklık sinekleri yine sahnede. Bu sefer konu Enes Kanter. NCAA, Enes'e yapılan ödeme belgelerini istiyor, Fenerbahçe gönderiyor; NCAA, Enes'in amatör statüsünü kaybettiğine karar veriyor ve oynamasına izin vermiyor. Bu konuda ne Enes'ten ne temsilcisinden "Fenerbahçe yalan beyan yapıyor" gibi bir iddia da duymadık. Buna rağmen "17 yaşında çocuğun geleceği" gibi ucuz duygusallıkla Fenerbahçe'yi karalamaya çalışıyorlar. Usulsüzlük ve hile damarlarında geziyor olmalı ki Fenerbahçe usulsüzlük yapmadığı için Fenerbahçe'yi suçlayacak kadar ileri gidiyorlar. Geçen hafta Murat Murathanoğlu basketbolseverler.com sitesinde bir yazı yazmış. Meselenin başından sonuna bütün ayrıntıları var, bilmiyorsanız okuyun öyle konuşun. Yazı aşağıda.

Orijinal kaynağı için tıklayın.

Enes İçin

Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı:

- ‘”Allah’ım benimle konuş!'’ dedi.

Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu, ama adam çayırkuşuna kulak vermedi ve devam etti yakarmaya:

- ‘’Allah’ım benimle konuş!'’

Az sonra hava kapandı, gök gürültüsü ve şimşekle birlikte yağmur yağmaya başladı. Fakat adam dinlemedi, yakarmaya devam etti:

- ‘’Allah’ım! Seni görmeme izin ver!'’

O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırmadı bile. Her gün gördüğü bir şey değil miydi bu?

Yalvarmaya devam etti:

- ‘’Bana bir mucize göster Allah’ım!'’

O böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir çocuğun ağlayışları geliyordu kulağına, ama adam bunu da farketmedi.

üzüntüden ağladı adam:

- ‘’Allah’ım, cevap ver bana! Burada olduğunu bilmemi sağla.'’

O sıra, bir kelebek adamın koluna kondu ama adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu ve ağlamaya devam etti:

- ‘’ Allah’ım neden bana cevap vermiyorsun?'’


Biz Enes Kanter’in maçlarını sabaha karşı anlatacağımızı birkaç yıldır biliyorduk. Ancak bu maçların NCAA’lerde değil de NBA’de olacağını hep düşünüyorduk. TBF’nin 12 Dev Adam Basketbol Okullarında (12 DABO) Enes, Ankarada’ki Samanyolu Kolejinin dikkatini çekti ve eğitim hayatını orada sürdürdü. Fenerbahçe Ülker ise Enes Kanter’i önemli diyebileceğimiz bir bonservis bedeli ödeyerek transfer etti. Enes’e İstanbul’da evini, okulunu, kılık kıyafetini, kitaplarını, yediğini ve içtiğini üstlendi. Bunun dışında da banka kayılarına göre yaklaşık $ 160.000 ödeme yaptı.

Enes Kanter, Fenerbahçe altyapısında yetişip, çok genç yaşta A Takıma kadar yükselen ve NCAA’lerde oynamak isteyen ilk oyuncu değil. Doğuş Balbay ki şu anda Teksas Longhorns Üniversitesinde son sınıf talebesi Akademik All-Amerikan seçilme olasılığı bile olan gerçek bir sporcu-öğrenci. Doğuş, tıpkı daha önce Engin ve Emre Atsür’ler gibi yıllarca büyük fedakarlıklar yaparak okul ve basketbolu bir arada götürmek için çabaladı ve NCAA’de sporcu-öğrenci olmanın temellerini okul hayatı başladığından beri planladı. Doğuş Balbay okul birincisi olarak lise eğitimini noktaladı. Fenerbahçe kendi altyapısında oynarken Doğuş’a da benzer maddi destek verdi. TBF kurallarına göre bir takım kendi altyapısında yetişen bir oyuncu ile 23 yaşına kadar kontrat imzalayabilir. Fenerbahçe ne Doğuş Balbay’a ne de Enes Kanter ile kontrat imzalamadı. İkisi de 23 yaşına gelmeden kulüpten ayrılıp NCAA’lerde oynamak istediklerini belirttiler. Doğuş eğitimini ve basketbolunu NCAA’lerde devam ettireceğini belirttiğinde NCAA yetkilileri Fenerbahçe’den Enes için istedikleri bilgilerin aynısını Doğuş içinde istedi. Fenerbahçe o zamanda doğruyu söyledi, Enes için de doğruyu söyledi. Ev, okul, yemek, içmek gibi ihtiyaçlar dışında Fenerbahçe’nin Doğuş Balbay’a ödediği para NCAA’lerce “makul” bulundu ve Doğuş 11 maç ceza alarak NCAA kariyerini başladı. Enes’e ödenen para ise “fazla” bulundu ve $ 33.000 gibi belki profesyonel sporcular için büyük denilmeyecek, ama “amatörce” spor yapan ve normal işlerde çalışan vatandaşlar için hiç de küçümsenmeyecek bir miktar “amatör” sınırının aşılmasına neden olmuştu. Fenerbahçe Ülker yönetimi Doğuş’un gerçekten okumak için NCAA’lere gideceğini, Enes’in ise Fenerbahçe Koleji’nden devamlılık ve zorluk açısından problem yaşamamak için Doğa Koleji’ne geçtiğini ve okula pek takılmadığını da bilmelerine rağmen iki oyuncusu arasında hiçbir ayırım yapmadı.

Bu açıklamayı yazmamın sebebi, Fenerbahçe Ülker ile ilgili ABD basınında hiç de hoş olmayan bazı görüşlerin yer alması. Eskimoları buz satabilecek kadar bazı konularda “uzman” Kentucky coach’u John Calipari’nin “Eski Kulübü onu geri istiyor. Onu geri istemeleri için 4 milyon nedenleri var.” diyor ve genelleme yaparak Fenerbahçe Ülker’in başka niyetleri olduğunu, Enes Avrupa’ya döndüğü takdirde başka bir kulübe onu satıp 4 milyon dolar, euro veya lira kazanacağını ima ediyor. Tabii istediği bir oyuncuyu almak için her etik dışı yolu Calipari bilebilir, ama buradaki kuralları pek bilmiyor. Enes Avrupa’da eski kulübü dışında başka bir ülkenin takımına giderse bir yetiştirme bedeli ödenecek. Mesela Partizan şu anda NBA’de çaylak sezonunu yaşayan Semih Erden’i transfer ederken Darüşşafaka’ya 90.000 Avro yetiştirme bedeli ödemişti. Fenerbahçe Ülker de Semih alırken Sırp takımına $ 300.000 bonservis bedeli ödemişti. Enes Kanter’in gideceği kulüp ile Fenerbahçe anlaşamazsa, geçici lisans çıkartılıyor ve bu arada da FIBA iki kulüp anlaşsın diye aracı oluyor ve anlaşma sağlanmazsa kendisi bir yetiştirme bedeli belirliyor. Bugüne kadar belirlenen en büyük yetişme bedeli $ 300.000 civarında. Yani bence Calipari 4 milyon ile 300.000 arasındaki farkı herhalde hesap edebilecek seviyede matematik biliyordur. Üstelik bu sözlerin ardından yıllarca Fenerbahçe Kulübünün desteğini görmüş, ekmeğini yemiş Enes veya babası Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr. Mehmet Kanter’in “Coach sen ne diyorsun? İlk olarak kurallardan bihabersin, ikincisi de Fenerbahçe öyle bir kulüp ki o ödenecek para spor bütçesinin arasında okyanusta bir damla deniz suyu gibi kalır.” demelerini beklerdim. Ama demediler. Hatta Mehmet Bey “Eğer Enes Kentucky'de oynayamazsa Fenerbahçe bu sayede yetişen tüm genç ve yetenekli jenerasyonlara "İstediğimi yaparım' mesajı vermiş olacak” diyebiliyor. Mehmet Bey gözünüzü sevim. Fenerbahçe’nin böyle bir amacı olsaydı, Doğuş Balbay da bu gözdağını fazlasıyla verirdi ve Enes’e sıra bile gelmezdi.

Enes’in bu girişimlerinde danıştığı akıl hocaları mutlaka vardır. Enes’in yaklaşık iki yıldır NBA Mock Draftlerinde (Tahmini draft) nerede seçileceğini bilmeleri gerekirdi. Enes dört yıl üniversitede eğitim görüp sonra NBA Draftine gireceğini söyleyeceğine 2011 NBA Draftine gireceğini söylediğinden dolayı da tıpkı Türkiye’de olduğu gibi eğitim konusunda çok ısrarcı olmadığı anlaşılıyor. Zaten ilk beş sırada seçilecek bir oyuncunun Kentucky vitrinine ihtiyacı olmadığı gibi Calipari ve Kentucky’nin Enes’e ihtiyacı var. Yahoo sports yazarı Marc Spears en son Draft tahminlerinde Enes’i 10.uncu sıraya koyuyor ve “Kentucky’de oynamadığı takdirde değerinin artacağını düşünüyorum.” diyor. Aylarını prep okulu arayışında boşa geçiren Enes bu yılı da boşa geçirirse o zaman gerçekten 10.uncu sıralara kadar düşebilir. Buna rağmen Spears’ın böyle bir yorum yapması ilginç değil mi?

Biz Enes’in ABD’de oynadığı basketbolun ve yeteneklerinin konuşulmasını isterdik. John Calipari’den “Onu oğlum gibi seviyorum.” gibi inandırıcı gelmeyen cümlelerle veya basketbolu bırakınca hayranı olduğu “The Undertaker” lakaplı profesyonel güreşçi gibi bir güreşçi olmayı hedeflediğini yazan yazılarla veya isminin bu tür araştırmalarda gündeme gelmesiyle değil. Enes’in yazının başında yer alan yazar Ravinde K. Kamani’ye ait hikayeyi dikkatle okumasını isterim. Birisinin ona yol göstermesini, akıl vermesini, ne yapması gerektiğini göstermesini istiyorsa şu son aylarda başından geçenleri bir daha hatırlasın.

İlk durağı olan ve çok iyi bir basketbol programına sahip Oak Hill Academy’nin coach’u Steve Smith ise niye Enes’i kabul etmediğine değinerek, “Ben 26 yıldır buradayım. Doğru olanı yapmaya çalışırım. Yaşı tutuyordu ve müthiş bir oyuncuydu, ama programımı riske atamazdım. Benim için para alıp, almadığı önemli değildi. Eurolig oynamış ve para almamış hiçbir oyuncu görmedim. Avrupa’da Eurolig oynamış birisi buraya gelip lise takımında oynayamazdı.” demişti.

İkinci durak Las Vegas’daki basketbolda yine en iyi prep okullarından birisi olan Finley Prep School’un coach’u Michael Peck’in Enes’i niçin kabul etmediğini dile getirirken, “Takımımda profesyonel bir oyuncu alamazdım. Kevin Durant şu anda bir lise takımında oynayamaz.” demişti.

Üçüncü durak ise West Virginia’da yer alan Mountain State Prep okuluydu. İlk iki okul kadar basketbolda isim yapmamıştı ve belki onların risk edeceği daha azdı ama coach Rodney Crawford, diğer iki okuldakiler gibi sonunda Enes’i almadı.

Dördüncü durak ise Kaliforniyadaki Stoneridge Prep Simi Valley oldu. Okullardaki basketbol seviyesi gitgide düşüyordu, ama Enes Kanter sonunda onu kabul edecek bir okul bulmuştu. Arada geçen zaman kaybı, ABD’yi bir uçtan öbür uca kadar gidip gelmek, bu dönemlerde Enes’e kim baktı, yol parası, yemek parası, otel parası, gezme parası.. Bunlar hiç gündeme gelmedi ve kendisine kariyeri açısından pek fayda sağlamasa da en azından Enes birkaç aylığına basketbol oynayacak bir yer bulmuştu. Rekabet düşük seviyedeydi, Enes devleşti. Ama oyununu geliştirme açısından ne kazandı?

Bu arada Eylül 2009 da Enes prep okulu bitirip, NCAA kariyerine Washington Üniversitesinde başlayacağını açıkladı. Washington coach’u Lorenzo Romar “O zaman bize gelen bilgiler şu andaki bilgiler değildi. Onun bir profesyonel takımda maçlara çıktığını biliyorduk ve bizim okula girebilecek test skorlarını aldığı takdirde bir miktar maç cezası alıp sezonun ikinci yarısında forma giyebileceğini düşünüyorduk.” dedi. Enes o teste girmeden Kentucky’e gideceğini açıkladı.

Enes 2011 NBA Draftinde seçilmeyi planlıyordu ve 2009 Avrupa Şampiyonasında Milli Takım’da yer almayarak büyük bir fırsatı kaçırdı. Şampiyonaya fırtına gibi giren, ancak cezalı Kerem Gönlüm’süz olan Milli Takım’da bir de Ersan Ilyasova sakatlanınca ilk beşteki dört numaralı pozisyon son iki maçta Barış Hersek’e kaldı. Enes herkese kendini göstermek için müthiş bir sahneyi kaçırmıştı.

2010 Dünya Şampiyonası Türkiye’deydi, ancak John Calipari Enes’in Ağustos ayında Kanada’da oynayacağı üç maçlık özel bir turnuvada oynayacağından dolayı Milli takım için izin vermedi. NCAA turnuvaya günler kala Enes’in o turnuvada oynayamayacağını açıkladı ve Türkiye’nin gümüş madalya kazandığı 2010 Dünya Şampiyonası treni de gitti.

Şimdi de bu sezona fırtına gibi giren Euroleague’in tek namağlup takımı olarak dikkat çeken Fenerbahçe Ülker’de genç uzun Gaspar Vidmar sakatlandı ve altı ay oynayamayacak. Fenerbahçe’nin uzun rotasyonunda mutlaka Enes’in özelliklerini taşıyan bir uzuna ihtiyacı var.

Enes kelebek koluna kondu.

MURAT MURATHANOĞLU



1 comments:

  1. Valthord dedi ki...

    sahiden vidmar'ın yokluğunda tam ihtiyacımız olan adamdı. biz naptık? 238947892 yıldır oynamayan obez may'i aldık. teallaaam ya.

Yorum Gönder