Barcelona Zaferi



Maç öncesi birkaç veriyi koymak lazım önce. İlki, Barcelona önündeki son 4 maçta ortalama 19 sayı fark yiyerek kaybedişimiz. İkinci veri, son üç yılda kendimizden güçlü takımlarla oynadığımız 15 civarı maçta sadece gruptan çıkmayı garantilemiş Tau Ceramica'yı yenip diğer bütün maçları kaybetmişiz. Son Avrupa şampiyonu, bir ay önce Lakers'i yenmiş Barcelona deplasmanına bu iki korkunç veriyle çıktık.

Maçın başında tempoyu kontrol ederek başladık. Ukiç'in penetreleri,topu içeriye sokmamız ve hücum ribauntlarındaki istekliliğimiz skorda kontrolü de beraberinde getirdi. Savunmada dışarıda Ömer'in içeride Vidmar'ın sertliğiyle Barcelona'ya kolay teslim olmayacağımız mesajını verdik. Maçın düşük tempoda ve skorun düşük gitmesi maçın içinde kalmamızı sağlayacaktı ve ilk çeyrekten itibaren bu tempoyu üçüncü çeyreğin ortalarındaki 2 dakika hariç kontrol etmeyi başardık.

İkinci çeyrekte Greer'in hücumdaki katkısı Tomas'ın driveleri ve Kinsey'in müthiş savunma gayretiyle skorda 3-5 sayı hep önde kalmayı başardık. Eğer Lavrinoviç gününde olsa ilk yarıyı muhtemelen daha da farklı önde kapatabilirdik. İlk yarı sonunda Barcelona'dan sadece 28 sayı yememiz takımın nasıl bir savunma direnci koyduğunun göstergesiydi. Üçüncü çeyrek Barcelona her ne kadar savunmada daha sertleşse de organizasyon dışına çıkmadan boş şut bulmayı başardık aslında. Ömer, Mirsad ve Tomas'la boş üçlük atışları değerlendiremeyince Greer'in iki top kaybı, Navarro ve Lakoviç'in katkısıyla Barcelona üçüncü çeyreğin sonunda uzun bir aradan sonra 4 sayı öne geçti. Aldığımız mola dönüşü hücumda tıkanmışken Oğuz'dan bulduğumuz iki sayı ve çeyreğin sonunda hücum ribauntunu alıp Emir'le köşeden bulduğumuz üçlükle iki dakika önce vermiş olduğumuz momentumu geri aldık.

Dördüncü çeyrekte kaçırdığımız boş üçlüklerin ardından Emir ve Tomas'la bulduğumuz üçlüklerle skorda yaşadığımız sıkıntı ortadan kalkarken hakemlerin iki kolay düdüğü sonrası iki dakika dolmadan 4 faul limitinin dolması Barca'ya kolay sayı bulma imkanı sağladı. Barcelona, Lakoviç'le ve Lorbek'le ayakta kalmaya çalışırken Ukiç'in potaya gidişleriyle hücumda pozisyon bulmaya devam ettik. Maçın sonunda Ukiç'in ve Tomas'ın drive sonrası bulduğu krtik basketler sonrasında iki tane kritik savunmayı da iyi yapınca, Lavrinoviç'in 2'de 0 ve Vidmar'ın 2'de 0 faullerine rağmen kazanmayı bildik.

Bu galibiyetin skordan sonuçtan, Euroleague'e 3'te 3 le başlamaktan çok daha büyük bir anlamı var. Artık kendimizden daha potansiyelli takımlara deplasmanda bile kolay teslim olmayacağımız mesajını vermiş olduk. Barcelona'dan deplasmanda 61 sayı yiyen bir takıma hakemlerde savunmada öyle ucuz düdükler çalamaz artık, bir mesaj da onlara vermiş olduk ki hakemlerin saygısını kazanmayan bir takımın Final-Four hedefi olamaz. Maçı önde götürürken üçüncü çeyrekte hücumda kilitlenip kaldığımız ve Barcelona'nın öne geçtiği dönemde ordan geriye dönmemiz, geri adım atmamamız, dördüncü çeyrekte iki dakikada faul limitimiz dolmasına rağmen savunmamızın gevşememesi çok önemli verilerdi. Geçen yıllardaki iki turnike yiyince dağılan mental yapının bu sene kökten değiştiğinin göstergesi.

Deplasmanda Barcelona gibi bir takıma karşı sadece 7 top kaybetmemiz ve neredeyse hiç kolay basket yemememiz maçın bize gelmesindeki en önemli etken. Vidmar'ın muhteşem bir performans sergilediğini düşünüyorum, 6 sayı 4 ribaunt 1 blok pek parlak istatistikler olmasa bile içerideki sertliği, kritik anlardaki hücum ribauntları, ve mücadelesi takımın genel mücadele gücünü çok artırıyor. İkinci parantez sezon başından beri üstüne ölü toprağı serpilmiş Emir'e. En kritik yerde iki üçlük ve bir asistle maçta kalmamızı sağladı. Ve en önemli parantez Marko Tomas'a. Hem savunmada hem hücumda bu kadar etkili olabilen, hem asker hem general rolünü aynı anda oynayabilen ve hiç öyle yıldız kaprisi de olmayan bir oyuncu ve bugün de takımın galibiyetindeki en önemli etkenlerden biriydi 12 sayı 6 ribaunt 2 top çalmayla. Ukiç'i de unutmayalım, mükemmel bir maç oynadı 13 sayı 6 ribaunt 2 asist 2 top çalma ve belki de en önemlisi 0 top kaybıyla maçı tamamladı. Bütün oyuncuları ve mental bir enkazı üç ayda ayağa kaldıran Spahija'yı tebrik edelim.

Türk takımları son 20 yıldır Barcelona deplasmanında ilk kez galip geliyor. Kesin rakama bilmiyorum ama Efes'in Barca deplasmanı 8'de 0'dı sanırım. Ülker'in de 3-4 mağlubiyeti vardı ve üç tane de bizim mağlubiyetimiz ve bir de Darüşşafaka'nın. Yani Türk takımlarının toplam 15-16 Barcelona deplasmanında aldığı ilk galibiyet bu galibiyet. İki senedir Avrupa'da tebessümü unutturan takım bugün zafer çığlıkları attırdı bize. Emeği geçen herkese teşekkürler ama bu teşekkürü İstanbul'daki Fenerbahçeliler haftaya Çarşamba Siena maçında Sinan Erdem'i doldurarak gösterirlerse çok daha güzel olur. Bu takım daha ne yapsın? Barcelona'yı yendi. Evet şaka ya da hayal değil Barcelona'yı yendik.


7 comments:

  1. PVH dedi ki...

    Ibo ilk kez mi macimizi yorumladi? Ibo uguru belki de. (bkz. konuyu bir sekilde Iboya baglayan adam)

  2. Unknown dedi ki...

    vallahi basket maçlarını izlerken hep uğursuz geliyorum bende ama maç öyle heyecanlıydı ki bırakamadım ya. harika bir maç oldu

    süperiz :D

  3. Skywalker dedi ki...

    Umarim artik Turkiye'de herkes Fenerbahce'nin gercek bir spor klubu oldugunu gorur. SK - Spor Klubu unvanini sus diye tasimadigimiz yine cumle aleme gosterilmis oldu.

    Ashita he Free Kick

  4. medgallis dedi ki...

    bu hicbir zaman unutamayacagimiz manchester united galibiyetinden daha buyuk bir sey.

  5. sallanyuvarlan.blogspot.com dedi ki...

    kaya pekerden dolayı maçları izlemiyorum,ama iyi oynamışız diyorlar.
    bende fark yeriz dedim ama yendik. helal olsun..
    büyük birşey gerçekten.

  6. Cengizhan TÜRKİŞ dedi ki...

    Şu an Oyak Renault maçına bakıyorum da tribünler yine boş. Lafa gelince susmak bilmeyiz ama Barcelona'yı deviren takımın maçına bile gitmeyeceksek hangi maça gideceğiz? Bunu da Aziz Yıldırım'a falan bağlayalım bari de sıyrılalım işin içinden.. kolayını bulduk

  7. Okechukwu dedi ki...

    kaya'nın bu takıma katılmasını kabul ettiğim anlamına gelmesin yazacaklarım ancak fenerbahçeli kardeşlerime haddim olmayarak bir uyarıda bulunmak istiyorum. çubuklu üzerinde, eskişehir maçında tribünde yerini almak üzere biraz sonra eşiyle beraber yola çıkacak olan adam olarak söyleyeceğim şu ki, fatih akyel ve emre belözoğlu transferlerini hala içime sindiremedim ve bir kez bile tribünde isimlerini ağzıma almadım. ama bu bana fenerbahçe'ye küsme, tavır koyma, maçlarına gitmeme ya da manevi desteğimi "o gidene..." "bu istifa edene..." kadar erteleme hakkını vermiyor.
    iyi oynamış demesinler, ondan bundan duymayın, seviyorsanız renkleri her daim yanında olun. formayı haketmediğini düşündüğünüz sporcuların bile, başarılı olmasını dileyin fenerbahçenin başarısı için.

Yorum Gönder