Baba, Oğul ve Kutsal Forma



Buradaki ilk yazımda, her sezon öncesi Fenerli bir arkadaşımla oturup, kâğıt-kalem elimizde takım yaptığımızdan, yeni transferleri ilk onbire yerleştirme çabalarımızdan dem vurmuştum. İşte bu ritüelin ayrılmaz parçalarından biri de takımdaki sevmediğimiz, kanımızın ısınmadığı, bir an önce gönderilmesini istediğimiz futbolcuları belirlemek, onlardan söz etmektir. Bu isimlerin sayısı bir olur, iki olur, bilemedin üç olur ama üçü geçtiği çok nadirdir. Ta ki o sıkıntı verici 2008-2009 sezonuna kadar.

(Yukarıdaki görsel malzeme, adı geçen arkadaşımızın bu sene tek başına hazırladığı ideal diziliş tablosudur. Brezilyalılar transfer edilmeden ve ben o yazıyı yazmadan önce hazırlandığını da not düşelim.)

O meşûm sezona geleceğiz ama önce meramımızı anlatalım:

Bir Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe forması giyen bir oyuncuyu neden sevmez?


Herkesin kendine göre ölçütleri vardır elbet. Birçokları için mesela, adamın futbolculuğu kadar karakteri de önemlidir. Sayıları gitgide azalsa da, benim tanıdığım birçok Fenerbahçeli'nin, o formaya atfettiği belli değerler ve erdemler vardır ve formayı dolduran adamın hiç değilse bu değerlerin asgârisini terkinde barındırması elzemdir. Memleketin en özgün ve kıvrak sosyologlarından, aynı zamanda sağlam da bir Fenerbahçeli olan Can Kozanoğlu, yıllar önce Terim önderliğinde rakip takımlara, hakemlere, hattâ kimi zaman Jardel gibi kendi sularına gitmeyen takım arkadaşlarına sahayı dar eden Hagi ve şürekâsından dem vurarak, 'Biz böyle olamayız, olmamalıyız, Fenerbahçe bu değildir,' gibisinden bir şeyler yazmıştı Antu'da. Takımın şimdiki yönetim şekilne ve personel haritasına bakılırsa Kozanoğlu'nun iddiası tartışmaya açıktır ama benim açımdan takımdaki bir oyuncuyu sevmemenin gerisinde yatan nedenler az çok benzer bir hissiyattan neşet eder.

Bunun haricinde tamamen sudan sebeplerden kanım ısınmamış olabilir, saç stiline gıcık oluyor olabilirim, fi tarihinde verdiği gereksiz bir demeç yüzünden defterden silmiş olabilirim, varoluşsal bunalımlarımın hıncını çıkaracak adam ararken karşıma Nicola Lazetic çıkmış olabilir... Ama salt sahadaki performansına bakarak nefret ettiğim, 'gönderilsin' dediğim bir futbolcu da hatırlamıyorum açıkçası. Adam yeteneksiz olabilir, yetersiz olabilir; bu durumda suç onu transfer edenin ya da kadroya koyanındır. Elinden geleni yaptığı sürece, sırf yeteneksiz diye bir futbolcudan nefret edilmesini ben şahsen anlamıyorum. Tamam, Maldonado hariç...

Örneklerle pekiştirelim

Rakım Çalapala şiirleriyle süslü bir ortaokul kitabına dönecek yazı ama örneklerle pekiştirelim isterseniz: Ceyhun Eriş'e mesela hiçbir zaman kanım ısınmadı. Agresifliği, artistliği ve bencilliğiyle Fener'e yakışmayan bir karakterdi, ortalığı karıştıracağı da gün gibi aşikârdı zaten. Fabio Luciano'yu da mesela, hiçbir zaman sevmedim. Ben elle gol atan, rakip takımın oyuncusunun ağzını-yüzünü kırmaya giden, Allah yarattı demeden girişen futbolcu istemiyorum takımımda. Sonra Fatih Akyel'e yönelik ufacık bir sempati kırıntısı bile besleyemedim. Nicola Lazetic'i hem kasap, hem kurnaz, hem de 'dostlar-alışverişte-görsüncü' buluyordum. İsmail Güldüren'i ise rufailere havale etmiştim ilk günden.

Birkaç isim daha ekleyebilirim yukarıdaki listeye ama söylediğim gibi, 2008-2009 sezonuna dek sevmediğim futbolcu sayısı kritik sınırı hiç aşmamıştı. Ama yaşam sevincimi söndüren, beni onulmaz dertlere gark eden, yalnızca Fener'den değil büsbütün futboldan soğumama neden olan geçen sezonun daha başından belliydi işlerin boka saracağı. Gidenler ve gelenlere bakılınca, takımda sevmediğim oyuncu sayısı, neredeyse sevdiklerime eş duruma gelmişti. Şimdi bakalım geçen senenin kadrosuna:

Yaşama sevincimizi elimizden alan sezon

Emre B: Bu adamı içine sindiren Fenerbahçeliler'i, oyundan çıkarken onu alkışlayanları, gol atınca adını bas bas bağıranları gördükçe daha karamsar, daha umutsuz, daha hırt, daha yalnız bir adam oluyorum televizyon başında, Eurosport'u açıp snooker ya da curling falan seyredesim geliyor. Bu kadar kolay mıydı? Aksi gibi bu sezona da iyi başladı. Ben hâlâ kırmızı kartı alnının ortasına yapıştıracak o yürekli hakemi ve ona 27 maç ceza verecek pervasız disiplin kurulu üyelerini bekliyorum. (Yazıyı Manisa maçından önce yazmıştım.)

Ali Bilgin
: Antalya'yı en kritik maçta nasıl sattığını unuttuk mu? Adam gibi top oynasa içim yanmayacak, o da yok.

Burak Yılmaz: Beşiktaş yıllarından hatırladığım tek icraâtı ceza sahasında kendini yere atmak ve rakip futbolcularla dalaşmak olan adamın Arsenal karşısında gol umudu olarak oyuna girdiğini görmek yalnızca beni mi gıcık ediyor?

Tümer Metin: Tıpkı Emre gibi, Fener'e gelince badem gözlü oldu. Bu kadar mı unutkanız?

Kazım Kazım: Colin Kazım olan adını 'Kazım Kazım' olarak değiştirdikten sonra Guardian muhabirine 'Türk vatandaşlarının yabancı isim taşıması yasak diye' kuyruklu yalanlar savuran, takım oyunundan bîhaber, aklı beş karış havada, hocasına ve takım arkadaşlarına yok yere posta koyan bir adam olması neyse de; lâkabı 'Coca-Cola Kid' olan topçudan hayır mı gelir arkadaş?

Diego Lugano
: Mücadelesine, adanmışlığına, canını dişine takmasına diyeceğim yok; ama ben her pozisyonda hakemin tepesinde biten, gereksiz kartlarla takımı yakan, gaddarlığı stil haline getirmiş savunmacıları da sevmiyorum arkadaş. "Her takıma böyle bir savunmacı lâzım" tezini savunanlara da Uche-Högh ikilisini hatırlatırım. İkisi de şeker gibi adam, aslan gibi savunmacıydı.

Volkan Demirel
: Volkan Demirel'in gerçekten Fenerbahçe'ye yakışan bir kaleci olduğunu düşünen varsa, Fenerbahçe ve futbol hakkındaki bütün önkabullerimi gözden geçirmeye hazırım arkadaşlar. Hele de geçen sezon, apaçık bir penaltıyı kurtardıktan sonra hakeme artistlik yaparak gördüğü kırmızı karttan sonra. Tamam Fenerli'nin hamurunda mazoşistlik vardır da, Volkan'ı bağrımıza basacak kadar abartmayalım derim ben.

Uğur Boral: Verin ayağına bir top, önüne de şu frikik çalışmalarında baraj niyetine kullanılan plastik adamlardan üç beş tanesini koyun; oynasın kendi çapında. Ama benim takımımda sol açık olarak oynamasın lütfen. Oynayacaksa da, beş para etmez bir performansın ardından oyundan alındığında sanki dünyaları fethetmiş gibi hocasına posta koyup, huzur bozmasın yok yere. Senede bir maç oynayarak yıldız futbolcu olunmuyor.

Claudio Maldonado
: Dedim ya bu listeye salt kötü futbolcu olduğu için kimseyi almam, hele altyapıdan yetişen aslan Fenerbahçeli Can Arat'ı asla almam. (Umarım İBB'de başarılı olur.) O zaman Maldonado'nun ne işi var diyeceksiniz? Ah be, kaygılandığına, umursadığına, kötü bir pastan sonra üzüldüğüne, takımın başarısını gerçekten arzuladığına dair ufacık bir işaret, bir mimik, bir demeç görebilseydim; Maldonado'ya değil onu transfer edenlere öfkelenirdim ama ne yapayım, Maldonado'yu da sevmiyordum.

Luis Aragones: Irkçılığı tescillenmiş, kendi oyuncusuna (Deniz Barış'a) ana avrat düz gittiği iddia edilen ve yalanlanmayan, ne oynattığı futbolla, ne de beyanatlarıyla Fenerbahçe'ye ya da Türk futboluna en ufak bir şey katmadan memleketten ayrılan bu adamı sevmem için de bir sebep yoktu.

İşte Fenerbahçe taraftarlığımın en kötü, en heyecansız sezonu böyle geçti. Ben de bu arada, yine asıl konuya giremeden yazıyı bitirdim sanırım. Kadronun bu seneki durumuna ve takıma yeniden ısınma hamlelerimin nasıl gittiğine ilişkin düşüncelerimi de başka yazıda anlatayım. Ortalama taraftarın hissiyatının, memleketin yeni zenginleri kaptan Ümit Özat'a localarında rahat rahat küfretsin diye yaptığı statta, en ucuz bileti 55 liraya satan yönetimi pek ilgilendireceğini sanmıyorum ama...



12 comments:

  1. aethewulf dedi ki...

    "topuz ipnesi","realden robben" ahaha abi resmin çıktısını almak, ofiste otururken aniden görüp tekrar kahkahalarla gülmek istiyorum.

  2. PVH dedi ki...

    aethewulf ile birbirimize "ulan yazi yazsana, krize mi girdin" diye laf sokarken rehavet'in yazisi mail kutumuza bomba gibi dustu. Ardindan yazinin resmini gordum, gordugumden beri bakip guluyorum. Semih'in yedegi Ronaldinho olmaliydi gercekten.

    Yalniz Ugur hani o eldiven firlatmalar, direk tekmelemeler falanla cok antipatik oluyor da, gelin itiraf edelim; bu adami kendisine 4 calim atip sonra topa basip dustugu icin sevmiyoruz, kalanlari da saglamasi oluyor. Fatih Akyel isimli sahsi herkesin tahmin edebileceginden daha fazla antipatik buluyorum, uzerine bir yazi yazmak istiyordum, biraz agir olacakti o yuzden cekiniyordum ama sanirim bu yazi bana yeterli motivasyonu saglayacak :)

  3. Sekhranikos dedi ki...

    Listede benim için ilk sıraya tümer girer şüphesiz. Uğur çocuğunu ise kabahatli bulmuyorum salak buluyorum daha çok.

    Fenerde alex mizacı hakim olsa aslında -aykut en süperide o ütopya:)- ne güzel olur. Hakeme itirazı bile rahatsız edici değil adamın.

  4. Adsız dedi ki...

    üzgünüm ama yukarda yazdıkların isimlerden kendimci üçüne kesinlikle katılmıyorum.

    birincisi benim için emre'dir, hoş bizim taraftarımız arasında buyuk bir ikilem oldugu için üstüne basa basa savunamayacagım fakat Volkan Demirel neden ordadır ?

    Cumleleri nasıl toparlayıp tam anlamıyla Volkanı açılayacağımı bilemiyorum ama Volkan Rustunun gittiği sezon kalplere kazınmıstır bizim için, en azından benim için.

    Herkes saç'tı jole'ydi performanstı artistlikte derken zaten elimizde kalan az Fenerbahçe'lilerden biridir.

    Herşeyi geçtim, çok sığ bir yorum gibi gözüksede Volkan o patavatsız halleriyle birçoğumuzun hislerine tercuman olmustur.

    Gerek Yunanistan macındaki hareketleri, gerek asy'de lincoln'u kovalamasıyla.
    Kohler'e kafa atmasınıda es geçemeyeceğim.

    Aynı hareketleri bir baskası yapsa,belki bende cok antipatik bulurum, belki herkesin çok sevdiği ve bu hareketleri yakıstırdığı biri vardır belki bu yuzdendir Volkan'ın bu abidik davranıslarının hosuma gitmesi.

    Volkan için diyebileceğimiz tek şey '' Volkan, Volkaaan, yapma volkan.. yapma volkan.. ''

    Lugano' nun goz onunde bulunan durumunu belirtmek yerine Futbol Katili, vasıfsız ve hayırsız Selçugu ekleseydiniz.

    İşte yukarda yazdıgınız butun oyuncuları 10 la çarpın bunuda Selçugun oynadıgı hersezon'un oyunda bulundugu her anla carpın, oyle yasama sevincim calındı.

  5. haberci dedi ki...

    Hehehehe güzel bir çalışma,

    Troy Group sanırım çalıştığın yer.

  6. Tarjeta Amarilla dedi ki...

    Scan edilmis sayfadaki Sari Cocuk, Topuz ipnesi, Genc Bekir bir yana yazidaki Rakım Calapala beni benden aldi...

    Bu arada 08-09 sezonunundan devreden ikramiye olarak Ugur'un, A.Bilgin'in, Emre'nin, Volkan'in, Lugano'nun ve Kazim'in halen takimda oldugunu ve bunlardan 4 tanesinin direkt ilk 11 oynadigini da hatirlatmak da fayda var...

  7. anti dedi ki...

    sarı oğlan ve savunmacıları unuttuk, görsel efsaneymiş.

  8. Fabio Luciano dedi ki...

    adamımı sevmiyorsun ama ben bu yazıyı çok sevdim rehavet:) hatta çıktısını aldım bakıp bakıp gülerim artık.

    Lugano konusunda aslında haklısın.Benim de bazı sıkıntılarım var ama kendi takımının yarısı böyle iken sadece Lugano'ya yüklenenler,herşeyi ondan bilenleri görünce daha çok seviyorum onu.Saldır koçum diyorum.Yoksa patlamaya hazır el bombası adam.

    Bir de Ümit Karan ile Hasan Şaş'ı delirtmiyor mu:)

    emre ve topuz ise benim için zaten yoklar.hiç de olmayacaklar.

  9. Rehavet dedi ki...

    Yorumlar için teşekkürler. Troy benim değil, söz konusu ideal 11'i hazırlayan arkadaşın çalıştığı yerdir, zaten övgülerden aslan payını da o almış gördüğüm kadarıyla. Kendisi müsade ederse, Cem Pamiroğlu ve Turhan Sofuoğlu'yla kol kola çekilmiş muhteşem fotoğrafını da buraya koyup, daha da meşhur edebilirim onu.

    Bu arada liste önem sıralamasına göre yapılmadı, rastgeledir.

    Volkan konusundaki itirazları anlıyorum, Fenerliler'den en çok da bu isim konusunda itiraz geleceğini tahmin etmiştim zaten. Bu sezon itibarıyla Volkan Demirel'i ben de daha durmuş oturmuş bir adam olarak görüyorum, takımda kalması da artı puanı oldu. Umarım ikinci bir Rüştü faciası olmaz da Engin-Rüştü ekseninde oturan Türk kaleci geleneğimizi devam ettirebiliriz.

    Selçuk'a ise kendini geliştirmediği, hep aynı topu oynadığı için kızılabilir ama, yazıda da söylediğim gibi, suç Selçuk'ta değil onu oynatanda, geliştirmeyende ya da yerine doğru dürüst adam almayandadır.

  10. Unknown dedi ki...

    luciano sevmeyen,insan sevmez :))

  11. genncer dedi ki...

    yavas luciano ya sallarken biraz daha ağır olunsa iyi olurdu.. ruhunu gönder tuncay derken tuncay sözde kariyer asıl amaç askerlikten yırtmak için Fenerbahceyi stoke city e satmadımı. LUCİANO nun en azından ruhu yeter di sevmek için.

  12. Adsız dedi ki...

    fanatik fenerbahçeli birisi olarak yazının çoğuna katılmıyorum.ali bilgin,burak dangalağı,maldonado malı ve bunak aragones dışında sallamışsın bence.volkan,doğru yolu bulan agresif emre,deli fişek kazım ve diğerleri takımımıza lazım olan oyuncular..en azından daha iyileri gelene kadar.emrenin ve kazımın oynadıkları maçlarda futbolları ve yaptıkları agresif hareketlerle gsli ve bjklileri kızdırmaları ve delirtmeleri yeter.Luganoya,efsane 2 numara Lucianoya ve tuncaya laf yok.

Yorum Gönder