Emre Sen Bu Formayı Giymeyi Hak Etmiyorsun
Emre, bu blog ve kişisel tarihimde bir yazıyla savunduğum en büyük yanılgı, en keskin hata, en büyük naiflik örneği oldu benim için. Daha önce peşin hüküm vermemek gerektiğini, bir şansı hakkettiğini, değişebileceğini, bu şanstan mahrum edilmemesi gerektiğini yazmıştım. Karşıma alıp demek istiyorum ki, “Emre, senede 4,5 milyon Euro kazanıyorsun. Kariyerin çöküş aşamasındayken Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birine geldin. Yapman gereken tek iş, insan gibi bildiğin tek ve yek işi yapmak, futbol oynamak. Bunu dahi insani kıstaslarla, kimseyle kavga etmeden, hiçbir olay çıkarmadan beceremeyecek bir insansan bunları hak etmiyorsundur, hatta doğrusunu söyleyeyim bunların yarısını dahi hak etmiyorsun. Değil Fenerbahçe formasını giymeyi futbol oynamayı hak etmiyorsun. Bu oyunun ruhuna dahi değil, sen sahada bizim vicdanlarımıza va insaniyetimize hakaret ediyorsun.” Çünkü bıktım. Çünkü Emre’yi sahada izlerken yaşadığım tiksinti kelimelerle tarif edilemeyecek bir hale geldi.
Türkiye’de resmi işsizler ile işsiz sayılmayan mevsimlik işçiler, genç işsizler, son 4 ay içerisinde iş aramayanlar birlikte eklendiğinde %16 işsizlik var. Bu ülkede her 5 gençten bir tanesi mutlak yoksulluk sınırı altında yaşıyor. 20 milyon insanın yoksulluk sınırı altında yaşadığı değerlendiriliyor. İçinde yaşadığımız toplumda üretenler var, ailesini geçindirmeye çalışanlar var, uzun uzun bir toplumsal tablo çizmeyeceğim. Kat-i netice, gerçek kahramanlar, gerçek savaşlar sokaklarda yaşanıyor. Her gün ailesini geçindirmeye çalışan insanların, günde 10-14 saat çalışanların, bu topluma katkı sağlayıp sonra yaşlanınca bir hiçmiş gibi unutulanların hikayelerinden başımız dönebilir. Peki bu adamlar ne yapıyor? Formalarını taşıdıkları takımın taraftarlarının mutluluklarından başka toplumsal ölçekli bir üretim yapamayan bu adamların hikayeleri bu temel gerçeğe de biraz uygun olmalıdır. Kazandıkları paralar, isimleri, şöhretleri tamamıyla bizlerin toplu halde vermiş olduğu değerlerden kaynaklanan, hiçbir üretimi, katkısı olmayan bu adamlar taifesi, üstlerinden güzel hikayeler anlatmamız dışında neye yararlar? En nihayetinde 90 dakikalık bir mücadele bütün senfonik heyecanlarıyla, kalp durduran anlarıyla, zaferleri ve yenilgileriyle yalnızca bizim akıllarımızda gerçekleşen ve bizimle, taraftarla, manalanan bir hikayedir. Çıkarın heyecanlarımızı, tutkularımızı, bu hikayeleri anlatırken seçtiğimiz güzel kelimeleri geriye hiçbir güzellik kalmıyor. Bu oyun bize hikayeler de anlattırdığı, heyecanlar yaşattırdığı için güzel ve bütün futbolcuların yaptıkları tek ve en büyük şey bizi daha büyük heyecanlara, daha güzel hikayelere gark etmek. Tolunay’ın dediği gibi hiç biriniz atom fizikçisi değilsiniz, geçtim atom fizikçisini sıradan bir doktor kadar insanlığa katkınız yok, bir bakkalın üretimi kadar dahi hayata katkı sağlayamıyorsunuz. Ama bir gösteri sanatı olarak da Edip Cansever’in tek mısrasının insanlığa katkısı sizin hepinizden, topunuzdan değerli. Bir Shakespeare sonesi, bir Beethoven bestesi, ruhlarımızı yücelten güzellikler skalasında ortaya koyacağınız sanatsallıktan başka hepimize hissettirebileceğiniz hiçbir şey yok. Ancak sizin üstünüzden -de- güzel şeyler anlatabiliriz. Bir kahramanlık hikayesi, bir mücadele öyküsü, Rıdvan'ı anlattığımız türden bir zerafet tanımı verebilirsiniz. Ama bu kadar. Biz bunları sizin üstünüzden anlatırız ve katkınız da ancak bir vesile olmaktan ibarettir.
Şimdi buradan bağıra bağıra söylemek istiyorum Emre artık yeter!
Çok utanman lazım. Çok fazla utanman lazım. Bu gece utancından kıpkırmızı olman, yerlere kapaklanman, nedamet dilemen lazım. Bir af, bir şefaat için göklere ellerini açman lazım. Artık yeter. İçinde yaşadığımız dünyada yüz milyonlarca insan senin sahip olduğun şansın yüzde birine sahip olamadan göçüp gidiyor. Kötü insanlar oldukları için değil, değersiz insanlar oldukları için değil. Hayat kurtaran doktorlar, yüzlerce insana iş olanağı sağlayanlar, görülmüş en büyük filozoflar dahi senin kadar şansa sahip değil. Napolyon yenildikten sonra ayağa kalkamadı, Ceasar’a bir kere düşmesi yetti ama bunlar dahi senin yanında öylesine büyük örnekler ki. Ailesini geçindirmek için bütün hayatını harcayanlar tam bir rahatlığa ermişken hiçbir şekilde sorumlu olmadıkları bir krizin etkisiyle tüm varlıklarını kaybediyorlar, en parlak bilimadamları bir anlık hatalarından dolayı mesleklerinden oluyorlar, en güzel insanlar tek bir kelime ettikleri için sokak ortasında ölü yatıyorlar. Ufak bir hatanın işsizler ordusuna tekrar katılmak anlamına geldiği bu dünyada bu sahip olduğun şans o kadar nadir ki, bu ülkede bir tek sen, yalnızca sen bu şansa sahipsin ve efendi gibi, zarif bir şekilde, centilmence 90 dakika top peşinde koşabilmen için de senede 4,5 milyon euro veriliyor. Yapacağın iş bir tek kendine hakim olmak iken bunu dahi beceremeyeceksen, utancından yerin dibine girmen, sokağa çıkamaman, arkadaşlarınla konuşamaman ve ağlamaktan gözlerinin şişmesi gerekir. Daha fazlası, bunu, bu kadar şansa rağmen becerememen sebebiyle kendinden nefret etmen gerekir.
Sahanın ortasında, bu ülkenin en büyük derbilerinden birinde, çıkıp sahanın ortasında kendi takımından bir oyuncuyla kavga edecek kadar büyük bir sorumsuzluk, üstüne yürüyüp tehditler savuracak kadar kendinden geçmişlik, saha kenarına çıktığında öfkenden hala daha hocanla münakaşa etmen.. Bütün bunlar utanılacak şeylerdir. Sinirden kendini tutamaman, burnundan soluman, tek yapması gereken iş ahlak dairesinde top oynamak olan bir adam için fazladır. Suratımıza küfür eder gibi bunları yapman, bunları yapmaktan da utanmaman, mümkün ve müsait olan her maçta bunu tekrarlaman alışkanlıktan da öte bir şey ve bunu böyle ısrarla devam ettirmen artık bizde yalnızca büyük, derin ve güçlü bir öfke yaratıyor. Başka bir şey değil.
O formayı hak etmiyorsun Emre. O formayı hak etmek için hiçbir şey yapmadığın için, o formanın ne manaya geldiğini anlamadığın için, güzel bütün hikayelerin ortasında Iago gibi dikilip ağzımızda paslı bir tat bıraktığın için, yüz milyonlarca insanın sahip olamadığı şanslara sahip olup bu kadar kolay israf ettiğin için, kendi arkadaşlarıyla bile kavga edecek kadar çığrından çıktığın için, güzel oyunumuzu bizden alıp rezil rüsva ettiğin için ve genel olarak hayatın boyunca yaptıklarının topu yüzünden hak etmiyorsun. Bir Alkibiades değilsin, Alkibiades’İn yüzde biri bile değilsin ve 20 sene sonra unutulacaksın çünkü unutulmayı hak ediyorsun. Bırak git, sen her forma giydiğinde sarı lacivert her şeyi kirletiyorsun.
4 Mayıs 2009 11:17
hocam kavganın nedenini biliyormusun ?? biliyorsan bize de soyle bizde bilelim. yok eger bilmiyorsan bence cok agir ve tek taraflı bi yazı yazmıssın.
aldıgı parayı haketmedigini soyluyorsun bu kdr issiz varken memlekette ama belki de aldığı parayı haketmek icin gunesin alnında canla basla calişan insaat işcilerinden farkı da yoktur emre nin takımda formasının en cok islatan olarak en cok savasan cabalayan olarak, ki dedigin gib sinirlerine bile hakim olamayarak. belki de formasının takımının daha iyi olması gol atması kazanması icin sarılmıstır deivid in bogazına.
yani ne biliyoruz ki aralarında nasıl bir konusmanın gectigini?
4 Mayıs 2009 13:21
olmuyor ya, yakışmıyor, bu kadar taraflı olman, çubukluyu giyen bir futbolcuyu bu kadar çabuk karalaman ve en önemlisi de, kavganın sebebini bilmeden bu satırları yazman yakışık almıyor.
4 Mayıs 2009 16:09
dün geceden bagımsız yazıyorum,
emre bu formayı kirletiyorsun defol git.
dün gece icinde söyleyecegim bir sey varsa deivid emreye ne yapmıs olabilir bir pozisyonda pas vermemistir,tas catlasın en fazla fuck you demistir.emrenin gözlerini pörtletip dislerini sıkıp üzerine atlamasını gerektirecek ne yapacak yani deivid.
bahsettigimiz adam emre.olayın sebebini öğrenmeye gerek yok,emre iste.
4 Mayıs 2009 16:40
bende son haftalarda takımın en iyisi Emre'dir.Her ne kadar sevemesekte bu gerçek değişmez..
4 Mayıs 2009 17:09
olay iyi oynayıp oynamaması değil, bu takım belirli değerleri de simgelemelidir. daha dün cangele'ye boğazını keserim hareketi yapan, ondan önce basın tribünlerine kolunu gösteren, geçmişte fenerbahçe tribünlerine yapmadığını bırakmayan bu adam hiç uslanmayacak mı?
emre bu hareketi niye yapmış? sabri o hareketi niye yapmış, emre niye luganonun ayağına basmış, beriki niye sahada çimdik atmış diye sorarak hiç bir yere varılamaz. kötü bir hareket kötüdür, gayri meşru bir hareket gayri meşrudur. dün sabri emrenin boğazına sarılıp özür dilemediğinde haklı olarak herkes infial ediyordu, sebepleri değil yapılan rezaleti konuşuyorduk.
ben fenerbahçeye içimizdeki bir sabriyi yakıştıramıyorum. bu sene emreden 10 kat daha fazla faydalı bir futbolcunun, formasını çok daha fazla bir şekilde ıslatan ve efendi gibi bir mücadele eden aurelio'nun üç-beş kuruş için takımdan gönderildiğini gördükten sonra bu adama neden daha fazla tahammül edelim?
bıraksın gitsin. hemen gitsin. sabriyle beraber street figther'a katılsınlar, oraya daha çok yakışıyorlar.
4 Mayıs 2009 18:28
çok konuşuldu, çokca söylendi. bu tekrarlanış eleştirinin mahiyetini değiştirmiyor. başından bu yana e.b(28)e karşıyız. bu karşı oluş iddia edilenin aksine eski galatasaraylı olmasından değil bizzat fatih terim rahle-i tedrisinden geçip haci ekolünden gelmesindendir.
transferin yanlışlığı ise bambaşka bir tartışmanın konusu. ki bahsi geçen oyuncunun son dönemde takımın en iyilerinden olduğu, dünkü maçta da orta sahadaki üstünlüğün sebeplerinden olduğu tartışılmaz. ama bu neyi değiştirir ki, büyüklüğüne inandığımız bu formanın altında hala ondan istatistiksel bir katkı istemiyorum. onun ne asistine ne de golüne ihtiyacı var bu takımın. fikrim hala aynı; ancak artı doksanda attığı bir galibiyet golüne ses çıkartmam. başka koşullarda istatistiklere dahil olmaması en büyük arzum.
ya dün akşamki yüz ifadesi? sadece bakarak öldürmeye teşebbüs eden o yüz ifadesi hangi koşullarda söz konusu olabilir? bunu da merak etmekteyim. o yüz ifadesi bu dünyanın en basit sporunu kirlenmeden bırakır mı sanıyoruz? ilk önce misafir olarak türkiyeye gelmiş yabancı futbolcular, sonra basın trübünü,daha sonra bir lig maçında rakip futbolcu ve en sonunda takım arkadaşı..
yoksa sıra bizde taraftarda mı?
4 Mayıs 2009 22:35
Emre'nin yaptıkları kabul edilir değil ama Deivid'i de unutmamak lazım. Bu kaçıncı oldu? Özellikle Alex'in olmadığı maçlarda sahada takım arkadaşlarına karşı horoz gibi, sıktı artık.