Avrupa Ondokuzuncusu Türkiye Birincisi


deloitte

Deloitte firması “Football Money League” raporunu açıkladı. Raporu açıklayan firma 140 ülkede 165.000 personel ile faaliyet gösteren ve geçen sene 27.4 milyar dolar geliri olan bir denetim firması olunca elbette ciddiye alınıyor. Rapora göre, Fenerbahçe 111.3 milyon € gelir ile Avrupa’nın en çok kazanan 19. Futbol takımı. [1]

Tabi Fenerbahçe’nin Avrupa’nın en büyük 5 liginden bir tanesine mensup olmayan tek takım olarak ilk 20’de bulunması önemli. Listenin ilk 5'i malum ligler tarafından domine edilmiş durumda, birinci Real Madrid, 365.8 milyon € geliri var, Manchester United 324 milyon € ile Real’i izliyor, dönem içinde Barcelona 308.8, Bayern Munich ise 295.3 milyon € gelir elde etmiş. Bu iki İspanyol takımı haricinde listeye giren başka bir La Liga mensubu yok, Premier League 7 temsilci ile listenin birincisi.

tablo 1


Fenerbahçe geçen sene staddan 27.9 milyon € elde etmiş, ticari ürünlerden elde edilen gelir ise 56.7 milyon Euro. Gelir pastasındaki en düşük bölümü yayın gelirleri oluşturuyor, 26.7 milyon Euro. Kulübün 2006 yılında hesaplanan geliri 62 milyon € iken 2 senede gelirin 2’ye katlanmış olması finansal bir başarı.

tablo 2


Şimdi yazının geri kalanını, yazıya şu ana kadar hakim olan Referans Gazetesi tonundan çıkartalım, zira yazılmışı var [Bkz. http://www.referansgazetesi....16759] görülüyor ki kulübün bir numaralı gelir kaynağı ticari faaliyetler. Dolayısıyla ürün satışlarından elde edilen gelir Fenerbahçe için çok önemli. Bu geliri var eden ve mümkün kılan ise Fenerbahçe taraftarının Fenerbahçe ürünlerine duyduğu talep. O halde çıkarılabilecek yek sonuç Fenerbahçe’nin sportif başarı elde ettiği zaman bunu ticari gelire çevirebileceği değil, aynı zamanda gelirinin asli bölümü maç günü ve ticari faaliyetler gibi konjukturel kalemlere dayandığı için sportif başarı elde etmek zorunda da olduğu. Çünkü sportif başarı yoksa, bu halde taraftarın talebi düşüyor, talep düşünce stad gelirleriyle ticari faaliyetlerden elde edilen gelir kaybediliyor. Temcit pilavı gibi olmasın ama sene başında yapılan manasız transferler, oluşturulan vasat kadro ve bunların sonucunda gelen sportif başarısızlıkların maliyeti yalnızca bu sene Şampiyonlar Ligi’nde kaybedilen maç başına paralar veya sezon sonunda kaybedilecek olan Şampiyonluk primi değil, bizzatihi sene içinde ticari satışların düşmesi, stad gelirlerinin azalması nedeniyle oluşacak kayıplar da buna dahil. Bu açıdan bakıldığında Aurelio’ya kadronun dengesini bozar diye verilmeyen paranın maliyetinin, bonservissiz satış, kaybedilen puanlar, sportif başarısızlığın yarattığı çevre etkenlerle ne kadar olduğunu hesaplamak da basiretli yöneticilik kertezi olarak önümüzde duruyor.

tablo 3


İkinci husus ise tamamen Türk futbolunu bağlı. Geçen sene Fenerbahçe yayın gelirlerinden 26.7 milyon € gelir elde etmiş. Rapora göre bu 26 milyonun 17.3 milyonu Şampiyonlar Ligi’nden gelmiş, bu halde Fenerbahçe’nin 34 maçlık Turkcell Süper Lig’den elde ettiği para gerçekten süper: 9 milyon euro. İlk 20 içerisinde Fenerbahçe’den daha az yayın geliri elde eden tek takım Hamburger SV, Bundesliga dördüncüsü. Ortaya çıkan sonuç şu eğer Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamasaydı bu listede yer alamayacaktı. Bunun da tek sebebi var, ligimizin kalitesi çukur gibi, karanlık dehliz gibi, üçüncü dünya ülkesi kıvamında. Oturup hakemler hakkında haftada 4 yazı yazarlar ile, 90 dakikalık programında kutsal ittifak, tapınak şövalyeleri, Galatasaray’ın üstünde oynanan oyunlar ve her sezon bilaistisna söylediği “Federasyon Galatasaray’ın şampiyon olmasına engel olacak” soundlu anadolu doom metalinden başka bir plak çıkartamamış Hıncal’ın kakafonisinde kavga-dövüş birbirine giren medyadan bu konuya eğilmesini, Turkcell Super Lig’in yayın gelirlerinin neden bu kadar düşük olduğunu ve ligin kalitesi artarsa belki, bir ihtimal, yayın gelirlerinin artıp artamayacağını da tartışacağını ummak, bu laf sokuştan ibaret paragrafın güzel temennisi olsun.

tablo 4


Bu temenninin ise sağlam bir sebebi var, yukarıda da görüldüğü gibi Avrupa’nın en çok gelire sahip 20 takımınının, Bayern Munich hariç, gelirlerinde yayın gelirleri önemli bir pay teşkil ediyor. İtalyan takımlarının gelirinin %50’si yayın gelirlerinden, İspanyol ve İngiliz takımlarının gelirlerinin üçte biri yayın gelirleri, Lyon ile Marsilya’nın kazandığı her 2 Euro’nun biri yayından. Bu gelirler düzenli ve öngörülebilir oldukları için yayın gelirlerinin artması kulüplerin daha düzenli ve güvenilir bir finansal yapıya sahip olmalarını sağlayacakken, yayın gelirlerini arttırma yolları, Turkcell Süper Lig’in uluslar arası alanda pazarlanmaya müsait bir mamül haline dönüştürülmesi hem gerek hem de bir zorunluluk. Fenerbahçe’nin maç ve ticari faaliyetlerden elde ettiği gelirler ne kadar büyük olursa olsun, sabit bir yayın geliri ile desteklenmedikçe kulübün bu 20 kulüp ve büyük 5 ligden çıkan takımlarla rekabet edebilme şansı yok.

Bu halde temiz, rekabetçi ve itibarlı bir lig oluşturulması esasında kulüplerin de menfaatine. Ticari faaliyetleri ve stad gelirleri önemli düzeyde olmayan takımların yayın gelirleri ile gelişmesi mümkün. Ortada herkesin menfaatine böyle büyük bir pasta varken tartışmanın "20 senedir üstümüzde hakemler tarafından oynanan oyunlar" power point sunumları ile “Galatasaray Türkiye’dir” seçim sloganı çerçevesinde yürümesi delirium görüntüsü çiziyor. Dolayısıyla şu sunumları, alevli basın açıklamalarını yayın gelirlerinin arttırılması gibi projeler için duymayı Allah’tan niyaz ediyorum, soyunma odası basan değil, analiz yapabilen başkanlar görelim ya rabbi.


[1] Deloitte: Football Money League 2008, http://www.deloitte.com/....D190718,00.html


5 comments:

  1. aethewulf dedi ki...

    aklıma gelmişken, olgu paşa, al işte rakamlar tablolar, chartlar yazsana şöyle bir feneronomics yazısı. (obamanomics çıkmış daha adam iktidara geleli üç gün oldu, feneronomics zaruret)

  2. Adsız dedi ki...

    Revenue=ciro değil mi?
    Baktığımız zaman Real Madrid ve ManU gibi takımların aynı zamanda dünyanın en borçlu klüpleri olduğunu da görüyoruz. (Madrid'den emin değilim ama ManU ocak ayında 650 milyon euro borç açıklamıştı.)

    Gelir ve/ya kâr marjı açısından baktığımızda durumu tam olarak daha iyi tahlil edebiliriz. Mesela "commercial" kalemini tek başına merch satışı -Fenerium- olarak göremeyiz. ManU'nun 2007 yılında Forbes listesinde 25.6 milyon dolarla merch şampiyonu olduğu düşünülürse (http://tinyurl.com/bk9en7), tekstil işinden azıcık anlayan biri olarak 15-20% kâr skalasında hareket eden oran örneğin Fenerium özelinde maksimum 4-5 milyon dolar eder. Zira en fazla satılan ürün olan formalardan Adidas'a verilen pay ve vergiler ortada. İnsanlar ticareti "Forma 5 liraya mal olsa, 80 liraya sattığımızda 75 lira kâr ederiz" şeklinde algıladığından ciro-kâr oranını çözümleyemeyebiliyor.

    Maç ve yayın giderleri minimal boyutta olduklarından kâr marjı yüksektir bu kalemlerde. Ama Fenerbahçe'nin muazzam gider kaleminin altını çizmek lazım, başta futbolcular olmak üzere.

    İlginç ki Fenerbahçe'nin borsadaki temsili de sadece gelir kalemleri üzerinden yapılıyor, divan toplantılarını ve mali kongreleri de elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum ama giderlerden hiç söz edilmiyor.

    Şöyle bir baktığımızda, bakkal hesabıyla bile hatrı sayılır bir maaş gideri var Fenerbahçe'nin. Emre-Guiza-Aragones-Alex-R.Carlos beşlisinin tek başına yıllık maaşı 20 milyon euro'ya dayanıyor. Onlarca futbolcu, yüzlerce amatör branş sporcusu falan derken, rakamın büyüklüğü ortaya çıkar.

    Bu tablo üzerine orada burada "Her yıl kasamıza 110 milyon euro giriyor, 110 milyonla Ronaldinho alacağımıza Maldonado alıyoruz" diye konuşan şaşıbeş arkadaşlara rastladığım için yazmak istedim. Yine de imrendirdi tablo, ne yalan söyleyeyim.

  3. PVH dedi ki...

    Divan kurullarinda borc ve giderler de tabii ki aciklaniyor, basit bir google aramasiyla bile hemen bulunabilir bu.

    http://www.ntvspor.net/pages/31899.asp

    Gelirin gidere denk olmasi normal, yani Real Madrid'in giderinin Kocaelispor'dan yuksek olmasi normal. Ayni durum Fenerbahce icin de gecerli, en cok kazanan takim en fazla harcayan takim. Elestirilen sey en fazla paranin harcanmasi degil zaten, yani Fenerbahce takimi dagitip 1 milyon dolarlik takim kursa ve seneye 90 milyon dolar net kar aciklasa kimse mutlu olmayacak. Ayni sekilde butcenin gedik vermesi de buyuk bir dert degil, borc + gider gelirden fazla olabilir, tabii ki bunu planlamissaniz ve bir sebebi varsa. Amerika bu sene buyuk bir butce acigi verecek (yillardir veriyor gerci), ekonomik canlanma icin bunu yapmak zorunda. Ayni sekilde Kanada senelerdir hep butce fazlasi verirken bu sene aciklanan butcesinin acik vermesi ongoruluyor, bu da ekonomik durgunlugu onlemek icin.

    Elestirilen sey paranin efektif harcanmamasi, baska bir deyisle paranin har vurulup harman savulurmasi. Yani Maldonado'nun kadroda bulunmasi ve ona harcanan 1 milyon dolar bile (ki maliyeti bundan cok daha yuksek) paranin efektif kullanilmadiginin gostergesi. Guiza ve Emre'nin maliyetleri, 36 yasinda Carlos'a verilen 4 milyon Euro, 2 sene boyunca Kezman'a verilen para hep bosa harcanan paralar. Bunun uzerine tutup da orta sahaya yildiz almadik cunku butceyi dusunmek zorundayiz denince 100 milyonla Maldonado almak sacmalik diyenlere katilmamak mumkun degil. Turkiye'deki standartlarin cok uzerinde bir gelir cok daha verimli bir bicimde kullanilmaliydi. Derdimiz her sene ligi 20 puan onde bitirelim degil ama bu mali tabloyla UEFA'ya katilir mi acaba diye tasalandigimiz bir takim kurulmasin.

  4. aethewulf dedi ki...

    dream doğru söylüyor, ben revenue'yu gelir olarak çevirdim ancak net kar anlamında değil, brüt satışlara tekabül eden ciro manasında kullanmıştım, belirtmek yerinde olur.

    bir de pvh'nin yaptığı hesapla, senelik 3,0 milyon $ kezman, 1 milyon $ maldonado, 1 milyon $ bonservis bedelli josico, bu sene için 7 milyon $'a mal olan basın sözcümüz emre toplantığı zaman 12 milyon $ gibi bir rakam ele geçiyor. bu parayla doğru düzgün bir kanat ve önlibero alınabileceğini düşünmek çok zor değil. verimsizliğin altını çizmek için matias fernandez'in villareal tarafından 8.7 milyon €'ya transfer edildiğini söyleyebilirim mesela, sol bacağı sahaya tek başına çıksa josico'dan daha faydalı olur.

  5. Adsız dedi ki...

    PVH,

    Ben bundan önceki divan toplantısında ve sonrası(eylül ya da ekim) verilen rakamların gerçeği yansıtmadığı yönünde eleştirilerin vuku bulduğunu hatırlıyorum. Link içeriği de aslında biraz bunu doğruluyor gibi.

    Mesela örneğini vermiş olduğum gibi en az iki yıl sözleşmesi yapılmış saydığım 5 futbolcudan yıllık 20 milyon euro olmak üzere, iki yılda 40 milyon euro yani 80 milyon lira gideri var Fenerbahçe'nin. O 150 milyon lira konsolide 3 yıllık borç olduğu için, 3 yıl içinde futbolculara ödenecek miktar ya o borcun içinde yok ya da diğer gider kalemleri yok; zira 3 milyon euro ona 4 milyon euro buna diyerek tohum saçar gibi euro saçıyorsun. Garip bir tablo ortaya çıkıyor.

    Aslında Real Madrid ve ManU örneğini verirken bunu kastediyordum. Huntelaar'a şu kadar verelim, 2 maç oynar. Schuster "aşısı tutmadı" al baba tazminatını defol git, Scolari olmadı hadi sen de yallah, 1 senedir sol kademeyi sebile çevirircesine bezirgancılık yapan Roberto Carlos'a primiydi şuydu 4 milyon € ver, üstüne bir de sözleşme uzat. Baktın gelir-gider arasında fark var, ticaret meslek lisesi çıkışlı stajyer muhasebeci bile şirketin küçülmesi gerektiğini söyler. Kodaman klüpler bunu başaramıyor.

    Yazıyla ilgili yalnız, şu önemli.
    Türkiye özelinde yayın gelirlerini arttırmanın yegâne yolu; Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor'un kendi havuzunu kurması, kendi satışını yapması, oynadığı diğer lig takımlarına da maç üzerinden para vermesi olur. İtalyadaki sistem bu. İşin garip kısmı, bu klüplerin hepsi yayıncı kuruluştan mustarip, yayın politikasından dem vuruyor, o klüpler birliği ne halt yemeye kuruldu o halde anlamıyorum. Herkes rahatsızsa çıkıp, yeni bir yapılanmaya gideriz, dediği zaman ne yayın politikası kalır ortada ne de minimal düzeydeki yayın geliri. Ancak yine de Avrupa ülkeleriyle kıyaslayacak duruma gelemeyeceğiz asla yayın gelirini. En nihayetinde kişi başına düşen milli gelir oranında komik uçurumlar var. Sırf bundan hareketle bile futbolun endüstrileşme hayallerinin su seviyesinde olduğu iddia edilebilir.

    Yine de bundan yararlanacak iki klüp var; Fenerbahçe ve Galatasaray, en yüksek taraftar sayısına sahip olmalarıyla ikea'laşmak zorundalar. Müşteri pahalı ürün alacak gelir düzeyine sahip değilse, müşteri sayısından yararlanacak, çok ürünü düşük fiyata satacaksın ve küçüleceksin. Maldonado'yu bilmem, sanırım Fenerbahçe maksimum 4-5 milyon dolar harcamıştır ki göze alınabilir bir risk ama Emre gibi ne idüğü artık belli olan bir adama 15 milyon dolar akıtmayacaksın, 1 milyon değil 5 milyon taraftar kart da satarsın ürünü yarı fiyatına pazarlarsan. Baktığın zaman neredeyse hiç bir takım bizim taraftar sayımıza yaklaşmıyor işte. Ama bundan yararlanacak klüp başkanı nerde, biri çıkan yalan haber üzerinden muhalefete geçirir, diğeri diplomatik üsluptan bihaber olduğu için yüz bin lira sokağa atar.

    [Instert Biz Bu Kafayla Daha Çoook here.]

Yorum Gönder