Şampiyon Olabiliriz


roberto carlos, deivid de souza

Trabzonspor ve Galatasaray maçlarını henüz oynamadılar. Kazansalar bile çok bir şey değişmeyecek, Fenerbahçe ile Trabzon arasında 5, Galatasaray arasında da 1 puanlık bir fark olacak. Beşiktaş’ın 1 puan üstünde, üçüncü olarak haftayı tamamlayacağız. Ne 5 puan kapatılmaz bir fark, ne de ligin genel durumuna bakarsak şampiyon olmamız mucize. Ancak bakmamız gereken bir yer var, biz bugüne nasıl geldik?

Ligin başlangıcından önce Zico’nun gönderilmesi ve Aurelio’nun gidişi takımı olabilecek en kötü şekilde etkiledi. 2007/08 sezonunun başlangıcında Fenerbahçe, Tuncay, Aurelio, Appiah, Alex ve Deivid’den oluşan bir ortasaha standartından en sonunda Uğur Boral, Selçuk, Maldonado, Alex ve Colin Kazım’lı bir ortasaha standartına düşmüştü. İki orta saha arasındaki kalite farkı, Aragones’in takıma alışma ve takımın da Aragones’e alışma süreci, Emre, Burak Yılmaz ve Josico gibi verimsiz “takviyeler” ve nihayetinde tribünlerde dahi kargaşanın çıkması sezon başındaki sonuçlarla taçlandı. Gaziantep, Hacettepespor ve sonunda katastrofik Kayseri mağlubiyeti tek başına hiçbir şey ifade etmiyordu, ancak bütün bu uygulamaların doğal, makul ve aynı zamanda zorunlu sonucuydu.

Taraftar kitleleri mağlubiyetlerde genel olarak Aragones’i suçlu buldular. Gerçekte ise en son suçlu olacak kişi “kendi dışında gelişen” transferlerle muhatap olan, eline vasat bir kadro verilen ve uyum süreci gibi psikolojik bir baskı altında olan Aragones’di. Bütün bunların müsebbibinin kim olduğu açık bir şekilde bellidir, yönetim.

Geldiğimiz süreçte kanımca en kritik müdahale Ali Koç’un akıllıca bir PR hamlesi ile başlattığı kampanya oldu. Koç, uzun yıllara dayanan yöneticilik tecrübesi sebebiyle kriz yönetiminin ne olduğunu bilen biri. Böyle bir kriz ortamında, medyayı, taraftarı suçlamanın, tribünlerdeki grupları günah keçisi haline getirmenin ve takımın harikulade olduğunu söylemenin süreci yönetmeye yetmeyeceğini kavradığını görüyoruz. Bu tip kriz ortamlarında yapılması gereken sağlıklı bir özeleştiri süreci geçirmek, “eksikliklerin görüldüğünü ve bunların giderileceğini” beyan etmek, sürecin sorumluluğunu üstlenmektir. Koç tam olarak bunları yaptı, önce gittikçe agresifleşen yönetim yerine toplum nezdinde muteber olan kendi itibarını bir tür finans olarak kullandı, daha sonra da aynen bunları açıkça söyledi. Aziz Yıldırım’ın hiçbir zaman yapamayacaği bir kıvraklıkla özeleştiri sürecine adım atıp daha sonra da takıma moral vermeye başladı. Koç’un bu hareketlerinin hem tribün, hem medya hem de takım nezdinde güven telkin etmesi, sağlıklı bir ortamın oluşması yönünde önemli bir adımdı. Daha sonra gelen sportif başarıların bu atmosferden beslendiğini söylemek, temiz bir gerçeği ortaya koymaktır.

Değişimi tetikleyen ikinci kritik etken bizzatihi Deivid oldu. Son derece dokunaklı bir hikaye. Sezon başında ağır bir sakatlık geçirdi, annesini kaybetti, sezona hazırlanamadı, antrenman eksiklikleri vardı ve ilk çıktığı maçta gol attı. Taraftar yalnızca Deivid’i dönüşünü beklemekle ne kadar haklı olduğunu görmüş değildir, görülen şey, bu güzel hikayenin kendine yakışır bir şekilde ilerleyebilmesidir. Deivid orta sahada topu akıllıca kullanan, doğru yerlere giden ve yüksek tekniği ile rakip üzerinde baskı oluşturabilen bir futbolcu olarak takımın sahada topa sahip olma ve pozisyon yakalama şansını arttırdı. Hafızalarda taze olduğu için bütün bunların ispatı Denizli maçının ikinci yarısı olarak gösterilebilir.

Deivid aynı zamanda bir başka şeyi daha ispatladı, kaliteli bir kanadın ve ortasahanın bir takım için ne kadar kritik olduğunu. Günümüzde futbol artık dinamik, güçlü iki yönlü oynayabilen ortasahaların egemenliğinde. Bunu futbolun Blitzkrieg’i[1] olarak anmak mümkündür. Bütün her şey, hız, sürpriz ve tank gibi orta sahaların karşı defansın merkezine yaptığı ani, kalıcı saldırılara dayanmaktadır. Fenerbahçe orta sahası ise modern futbolun yanında 20. Yüzyıl başının klasik piyade ordusunu andırmaktadır. Siper kazılırsa başarılı olabilir, ancak ortada bir siper yoksa ve rakip tanklarıyla geliyorsa dağılmak mukadderattır. (bkz: arsenal maçı)

O halde temel eksiklikler de gözüküyor. Hiç değilse kırkbın kere söylediğimiz gibi, Fenerbahçe’nin iyi bir kanada ve oyunu çift yönlü oynayabilen önliberolara ihtiyacı var. Maldonado’nun hızla gönderilmesi, Josico’nun sözleşmesinin sona erdirilmesi ve bir kanat, bir de önlibero alınması zorunlu. Bu iki takviyeden sonra Roberto Carlos’un takımda oynaması zor gözüküyor, Vederson’un ve bir başka yerli sol bekin daha takıma monte edilmesi ve en az 3 transferin devre arasında yapılması gerekmekte. Josico’nun teknik sebeplerle gönderilmesi zor olacağına göre, alternatif bir plan olarak Özer Hurmacı, Mehmet Topuz ikilisinden biri alınarak takım güçlendirilebilir. (ayrıca bkz: transfer edilebilecek yerli futbolcular) Yapılacak bu hareket şampiyonluğun da garantisi olacaktır, zira esas sorun forvette değildir, forvete top taşıyan, sürekli ve kalıcı bir baskı uygulayabilecek, karşı takımın ataklarını keserek topa sahip olabilecek bir orta sahanın olmamasıdır. Böyle bir orta sahada Semih ve Guiza rotasyonda yeteri kadar gol atacaklardır. Kimsenin kuşkusu olmasın. Eğer La Liga ve Türkiye Süper Lig Gol Kralları yeteri kadar iyi bir forvet hattı değilse, zaten kimse değildir.

Devre arasında akıllı bir yönetime ihtiyacımız var. Takımın ihtiyaçları ve standart altında kalan bölgeler belli. Uğur Boral, Colin Kazım, Selçuk, Maldonado ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar yeterli olmuyor, ne yazık ki bir insanın çok emek sarfetmesi veya maç içerisindeki mücadelesi de ondan bir Messi yaratmıyor. Bu futbolcuların potansiyelleri belli, Fenerbahçe'yi Fenerbahçe yapan şeyse vasat potansiyel değil, yüksek kalite.

Bu değişiklikler yapılırsa Fenerbahçe şampiyon olacak, bu transferler muhteşem ve akıl almaz bir takım kuracaklarından değil (zira en başta bu transferlerin yapılmasının sebebi Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamak değil, öyle olsaydı başka ve daha uzun bir liste kurmamız gerekirdi, transferlerin amacı bu seneyi şampiyon kapatarak seneye daha sağlıklı bir ortamda Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynamak için bir takım kurmak. Seneye yapılacak takviyeler için şimdiden zemin hazırlamak) şampiyon olmamızın garantisi rakiplerin vasatlığı, kalitesizliği ve hatta ahmaklığa varan körlüğüdür.

Fenerbahçe tarihinin en kötü sezon başlangıcını yaşarken Galatasaray şampiyon olmuş bir kadronun üstüne Meira, Baros ve Kewell transferlerini yaptı. Ellerinde son derece iyi, sağlam ve birbirine alışmış bir kadro vardı. Ancak bugün Galatasaray yönetim kaynaklı bir kriz yaşamaktadır. Geçen sene Feldkamp’ı bir sebeple gönderen, bu sene de gene anlamsız bir şekilde Feldkamp’ı getiren bir yönetim, Skibbe gibi ikinci sınıf bir teknik direktör seçimi, Şampiyon oldukları sene dahi tribünleri dolduramayan bir taraftar kitlesi ve yüksek borç yükü ile Galatasaray patlamaya hazır bir bomba gibi. Kimse Galatasaray bundan sonra, aptalca bir şekilde puan kaybetmeyecek diyemez. Dolayısıyla gelecekte Galatasaray puan kaybetmeye, puan kaybettikçe krize girmeye, krize girdikçe de çözümsüz bir şekilde yeni puanların kaybedileceği atmosfere mahkum olmaya devam edecek. Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki fark, Fenerbahçe yönetiminde hala daha aklı başında insanlar olmasıdır, Adnan Polat, bu dilemmayı kıramadığı sürece de devre arasında akıllı transferler yapan Fenerbahçe avantaj sahibi olacaktır. Fenerbahçe’nin bu tipte bir değişiklik yapabilme şansına karşın Galatasaray’ın değişiklik yapabilme şansı da yok, devre arasında Skibbe ve Feldkamp’ı gönderip iyi bir hoca almadıkları sürece de Fenerbahçe şampiyonluğa daha yakın olacak.

Beşiktaş akıl almayacak bir yönetim basiretsizliğinin bütün unsurlarını içeren örnek konu gibi. Sezon başında kendini kapattığını ilan eden sonra sezon açılışında yeniden dönen bir taraftar kitlesi, Paf takımla maça çıkacağını söyleyen sonra as takımla çıkıp yenilgiyi izleyen, bu kulüpten içeri giremez dediği Mustafa Denizli’yi teknik direktör yapan, Ertuğrul Sağlam’ı harcayan, İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman’ı önce kadro dışı ilan edip sonra “affeden” gerçekten absürd bir atmosfer Beşiktaş’ınki. Bugün taraftar, en nihayetinde “yönetim istifa” diye bağırmasına rağmen maçların kaybedilmesinin temel sebebinin hala daha vasat oyuncular, o oyuncuları transfer eden yönetim ve psikolojik baskı olduğunu değil, “hakem” ve “fenerasyon” olduğuna inanıyor. Fenerbahçe ile karşılaştırırsak, süper lig şampiyonluğu için Fenerbahçe’nin eksikleri belli ve bu eksikler giderilebilir, Beşiktaş’ın ise yapısal bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Yalnız zor değil, eldeki kaynaklara bakıldığında neredeyse imkansız. Bu halde Beşiktaş’ın önümüzdeki maçlarda da krizini devam ettireceğini öngörmek zor değil.

Trabzonspor şu ana kadar en sağlıklı performans gösteren takım. Dezavantajları sezon sonuna doğru oluşacak baskı olacak. Şampiyonluğa yaklaştıkça ve maç sayısı azaldıkça Trabzon taraftarı, yönetimi ve kadrosu büyük bir testle karşı karşıya kalacak: heyecan ve korku. Bu psikolojik atmosfer yönetilemezse, ki Ersun Yanal’ın bu tipte stress yükü yüksek atmosferlerde nasıl kolayca devre dışı kalabildiğini çok iyi biliyoruz, şampiyonluk yine kaybedilecektir. Avantajları Trabzonspor Başkanı’nın şu ana kadar sürdürdüğü makul, sağlıklı, soğukkanlı tutum. Dezavantaj ise bizzatihi Trabzon’un, şehrin kendisi. Öngörüm Trabzon’un bu atmosferi yönetemeyeceği yönünde. Sezon sonuna doğru bir veya iki maçta yaşanılan puan kaybı panik atmosferi yaratacaktır. O krizden çıkmaları zor gözüküyor.

Bu çerçevede bakıldığında, Fenerbahçe yalnız şampiyon olabilir değil, akıllıca bir yönetim sergilenirse de şampiyonluğun en güçlü adayı. Yönetim bir kere daha test edilmektedir, sezon sonunda akıllı, mantıklı ve doğru bir transfer politikası sergilenecek mi yoksa Drogba fantezisi, Rooney hezeyanı sonunda Villareal’in yedek forvetini alıp duracak mıyız? Umudum, bu aklın ortaya konulmasıdır.

Ancak buradan tekrar ediyorum, Fenerbahçe’nin hedefi şampiyonluk olamaz. Yalnız bu değil. Şampiyon olsak dahi bu sene kaybedilmiş bir senedir, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki performansı yalnızca milyonlarca dolara mal olmadı, bir koca seneye de mal oldu. Bu sene başında akıllıca transferler yapılsa ve takım bir kere daha çeyrek final oynamış olsaydı, seneye üstüne yükseleceğimiz zemin de bu olacaktı. Bu zeminin yarattığı prestij, finansal kaynaklar ve moralle Fenerbahçe daha kaliteli futbolcular transfer edebilecek, önce yarı final ve sonra şampiyonluk hedefine bir adım daha yaklaşacak, sürekli gelişim bir gün rüyamıza erişmemizi sağlayacaktı. Bugünün standartlarında ise Fenerbahçe bu hayalden öyle uzaklaşmıştır ki, geçen sene Mart ayında bu hayali “mümkün” gösteren bütün her şey yok olmuştur. Geçen sene kazanılan psikoljik ve finansal bütün her şey kaybedilmiştir. Tekrar başlamamız, sıfırdan hareket etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla yönetim affedilemez bir hata yapmıştır ve hala sorumluluk üstlerindedir, bu sorumluluğu üstlenip hareket etmekse vazife.

Fenerbahçe vazifenizi yerine getirmenizi bekliyor.


[1] Blitzkrieg: İkinci Dünya Savaşı başlarında Nazi Almanyası tarafından uygulanan, konsept olarak hız ve süprize, temel olarak da temelde zırhlı birliklerle, hava unsurlarının uyumlu bir şekilde ortak saldırı yapmasına dayanan askeri savaş taktiği.
http://en.wikipedia.org/wiki/Blitzkrieg


7 comments:

  1. Tarjeta Amarilla dedi ki...

    Harika bir analiz olmus,Kayseri maci dibe vurdugumuz noktadir hem sahaici hem de sahadisinda... Sezon basinda yapilan yanlislardan basimiz cok agridi, sezon sonuna kadar arada sirada da olsa agrimaya devam edecektir diye dusunuyorum...
    Belki bir ceyrek final olmadi ama Uefa'da yolumuza devam etmek adina Dinamo Kiev macinin onemi cok buyuk, Uefa kupasina kalmamiz devre arasi transferlerini bu da dogal olarak 2.yaridaki lig performansimizi etkileyecek...

  2. PVH dedi ki...

    Besiktas'tan bir sey olmaz, Trabzon da ikinci yarida iner asagiya, fakat Galatasaray hucum hattiyla bu ligi sampiyon bitirmeye en yakin takim. Skibbe, Kalli, kriz falan etkilemiyor bu takimi. Taraftarin tesis bastigi sezon sampiyon oldu bu adamlar. Gecen sene ligin bitimine 5 hafta kala teknik direktorlerini kovup ligi aldilar. Kendi kendilerine kriz yaratip ondan beslenmek, saha sonra da bunlardan destan masallari yazmak konusunda uzmanlastilar.

    Biraz once Ankaragucu maclarini izliyordum. Orta sahalarinin bizden farki yok, iki pasla gecilebiliyor. Fakat Ankaragucu oyle bir takim ki elinizle topu goturup ceza alaniniza koyun ve topu onlara verin, 90 dakikada yine gol falan atamazlar. Bize de gol atamadi zaten Ankaragucu. Turkiye liginde cogu takim boyle. Gol atmaya niyetleri de yok.

    Galatasaray ise Kewell, Lincoln, Baros (Umit), Arda ile rakibin uzerinde istedigi baskiyi kuruyor. Baski da zaten bir sekilde golu getiriyor. Bugune kadar deplasmanlarda kaybettikleri puanlar da bu adamlarin fizikleri yetersizken oynadiklari maclarda oldu. Haftada 2 mac cikaramiyorlar, o yuzden UEFA'da ilerlemeleri bizim icin iyi aslinda.

    Biz Ankaragucu kalesine yaklamasamistik bile, buna uygun kadromuz yok. Tek umut Ugur'un 20 macta bir kere oynadigi oyunu oynamasi ve Kazim'in senede 1 kere oynadigi oyunu oynamasi ki onu da sene basinda oynadi. Denizli macinda da 30 metreden atilan sutlar disinda organize sekilde kaleye bile gidemedik. Puan farki az ama Fenerbahce'nin bir ileri bir geri yapacagi da acik. En azindan 6 haftada 4 maglubiyetten sonra hic maglubiyet almadik, biraz lige adapte olduk gibi ama hala gelecek hafta kendi sahamizdaki maci kazaniriz diyemiyoruz net bir tonla. Rakip kapanirsa gol atamiyoruz.

    Kisaca sunu diyorum, bize rakip saldirirsa kazaniyoruz, Galatasaray'a rakip kapanirsa kazaniyor. Sizce hangisi Turkiye liginde daha cok kazanir? Su anda puan farki 1 ama onu 4 yapin, deplasmanlardaki derbileri hep maglubiyet kabul edin, yoksa gecen sene basimiza gelen yine gelir. Biz deplasman derbilerini kaybederek sampiyon olacak duruma gelmezsek, yani bize kapanan takimlari tokatlaya tokatlaya yenecek duruma gelmezsek sampiyon olmamiz imkansiz. 2 sene once olan sey mucizeydi, Zico futbol tanrilarindan torpilli oldugu icin oyle bir kiyak yaptilar. Gecen sene futbol tanrilari her sene her sene olmaz dediler, olmadi.

    Devre arasi bu dertlere cozum olarak kanat oyunculari, en az bir orta saha alinabilir mi? Sanmiyorum... Su anda Betis'in macini izliyorum. Aurelio'yu izliyorum. Elimizdeki orta sahalarin alayi bir Aurelio etmez. Bu adamdan senede 500 bin dolar yuzunden vazgecen bir yonetimin Aurelio Betis'e imza attigi gun istifa etmesi gerekiyordu. Yonetimin transfer politikasi 10 senedir az cok ayni, degisecegini de sanmiyorum. Bu sene sampiyon olamayiz. Yonetimin ve zihniyetinin degismesi en buyuk dilegim, gelecek seneleri ancak oyle kurtaririz. Sahadaki futbolculardan daha derin bizim sorunumuz, belki Besiktas kadar umitsiz vaka degiliz ama sorun sadece sahada degil. Bu zihniyetin once dagitip sonra kurdugu bu takima gereken takviyeleri yapacagina inaniyor muyum? Hayir. Yanilmayi umuyorum.

  3. aethewulf dedi ki...

    @PVH: esas dilemma burada değil mi, yönetim böyle bir şeyi yapabilir mi yapamaz mı? bundan önce yazdığımız yazılarda yönetimin, yani aziz yıldırım'ın, değişebilme potansiyeli olmadığını söylüyorduk. ancak burada bir ayrım yapabiliriz, türkiye şampiyonluğu için yeterli bir kadro kurabilir aziz yıldırım, kurmuşluğu var, aziz yıldırım sadece daha ötesine gidemez. bundan daha ötesi için gereken adımları atmaya müsait değil, bu yapı da daha öte adımlara götürmez.

    şu gün standartında, ben aziz yıldırım'ın gene aziz yıldırım olması sebebiyle bu devre arasında ciddi bir transfer yapabileceğini düşünüyorum. emin değilim yine de, guiza'yı gönderip, ronaldo'yu alıp işte transfer, yürüye yürüye şampiyon olmamız lazım gelir de diyebilir.

    bakalım ali koç ne kadar etkili imiş. onu göreceğiz.

  4. medgallis dedi ki...

    yapilan degerlendirmeler butunune katilmamak mumkun degil.
    ama sampiyon olacaksak baskalari kotu oldugu icin olmayalim.biz inkar edilemeyecek kadar iyi oldugumuz icin sampiyon olalim.
    guzel futbol olsun.

  5. Adsız dedi ki...

    aethewulf, butun bu yorumlari yaparken bu sezonun normal bir sezon olduguna binaen yazmissin sanirim. ancak gozden kacirdigin bir nokta var ki, mart ayinda kongre var. takim hem iceride hem disarida oyle bir karisacak ki, aklimiz hayalimiz almayacak. senelerdir olmayan kongre havasi bu sene olacak, ve maalesef takima da yansiyacak. klasik tabirle, insallah yanilirim...

  6. Adsız dedi ki...

    tosun,

    tuzuk degisti,
    kongre mayis'ta...

  7. Adsız dedi ki...

    Mayıs'ta olması da çok fazla değiştirmez sanırım olacakları. Sene başında gördüğümüz ortam, yılbaşından sonra artmata meyilli gibi...

Yorum Gönder