Zico Bizim Kralımızdır


foto

Kızılmaske romanlarının bilindik bir sekansı Fantom Koruluğu’dur. Ormana düşen ve Fantom’u arayan yabancı istemeden şaşıbeş gibi Fantom Koruluğu’nun ortasında bulur kendini. İtalyan çizgi romanlarına has korku efektleri ile etrafına bakarken kurukafa şeklindeki ağaçları görür. Ormanın içinde esen rüzgar “Fantom” diye sesleniyor gibidir. Yabancı korkmaya başlar, yüzyıllardır süren ses, ağaçların şekli, kutsal bir şeyle karşı karşıya olanların verdiği bir ürperti yaratır içinde. Fantom Koruluğu’nda Fantom sesi jenerasyonlardır devam ediyordur ve o yalnızca batıdan gelen bir “yabancıdır”. Gerçek dünyada ise ancak Maracana Stadı’na düşen biri böylesi bir halet-i ruhiye yaşayabilir. Çimlerin üstünde onlarca yıldır süren bir ses bulunur “ei ei ei o Zico o nosso rei!” Zico bizim kralımızdır.

Türk medyasının hali Fantom Koruluğu’ndaki yabancı gibi. Onlar hiç görmedikleri, bilmedikleri ve asla anlayamayacakları bir kutsal yerin ortasına düştüler. Orası gerçekten büyük ve kendi maddi gerçekliklerinde karşılaşayamayacakları bir krallığın topraklarıydı. Orada Dünya Kupası, onlarca şampiyonluk, yüzlerce gol ve herkesin gıptayla bakmaktan boğazını kurutan başarılar silsilesi bulunuyordu. Bütün bu enternasyonel ve aynı oranda mucizevi başarılar ise o başarıların elde edilmesini mümkün kılan ince, beyaz, yumuşacık bilekleri olan ve futbolu şövalye gibi büyük bir asaletle oynayan bir adamın tornasından çıkmıştı. Onu izleyenler çocuklarına “ben Zico’yu gördüm” diye anlatırken, Maracana Stadı’na çıkan her genç futbolcu o büyük ismin izinde yürümenin verdiği tedirginlikle jenerasyonlarının Zico’su olmak için dua ediyordu. Medyamız ise şerefli mağlubiyetlerin, günlük dar kalıpların, hep yerel başarıların ses düzeniydi. Maçların ancak hakem hatalarıyla anlamlı olduğu, şampiyonlukların sezon boyunca süren şaibe dedikodularının gölgesinde kaldığı, en büyüklerin uluslararası herhangi bir havzaya çıktıklarında madara olduğu, efsanelerin İngiltere’den 8 yediği bir tarihsel gelenekten gelen çok bilmişler korosu şimdi bu topraklarda pusulasız kaldı. Bildikleri tek şeyi yaptılar onu “başarısız” ilan ettiler.

Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali. Türkiye Ligi Şampiyonluğu. 17 derbi maçta 10 galibiyet 3 yenilgi. Türk medyasıyla ilgili şaşırtıcı gerçek işte şöyle özetlenebilir. Bütün bunları “başaran” bir teknik adam esasında “başarılı” değildir, hatta düpedüz ayan beyan başarısızdır. Çünkü Şampiyonluk kaçmıştır. Mükkkemmel muhteşem ve tarihin en büyük takımı medyanın sene başında belirlediği ve beklediği bu yüzden de beklentisi olan şampiyonluğu elde edememiştir. Medyamızın aynı sene başında Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali’nde oynaması ihtimaline 1’e 1000 veren bir gönülsüz dar kafalılıkta bulunması, bu ihtimali ancak ve yalnız dalga konusu yapabilecek olması, ondan da kimsenin sene başında böyle bir yazı yazmaya dahi cesaret edememesi ise göz önüne alınacak bir şey değildir. Zaten en başta medyamızın hüküm sürdüğü evrende yorumlar pozitif verilere bağlı olarak akıl ve mantıkla oluşturulmaz. Orası görenin dudağını uçuklatan, gözlerinden yaş getiren bir duygular alemidir. Yükselen haykırış, zırıltı ve öfke kakafonisinde komplo teorileri caddesini mesken tutmuş Hıncal’ı hemen geçince karşınıza elinden şekeri çalınmış bir çocuk gözüyle Gürcan’lar bakar ve “ama ama” diyerek başarısız ilan ederler. Daha da ileri gidebilirler! Medyamıza göre O; dünyanın ilk, Maracana stadında 333 gol atan, 1978, 1982 ve 1986 tarihinde Dünya Kupasında oynamış, 1983 de yılın oyuncusu seçilmiş, 1972-1993 arasında 14 kupa kazanmış, 2004’de Asya Kupasını almış, Fenerbahçe ile Şampiyonlar Ligi Çeyrek finali oynamış “Futboldan anlamayan” insanıdır. O Zico’dur.

Birinci gerçek bomba gibi, Zico başarılıdır. Akla hayale sığmayacak kadar başarılıdır. Zira Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali oynamıştır. 2006/07 Sezonu Çeyrek Finalisti PSV, 2004/05 Uefa Kupası galibi CSKA, 2006/07 ve 2007/08 İtalya Şampiyonu İnter den mürekkep grupta Fenerbahçe 1 yazıyla BİR yenilgi alarak gruptan çıkmıştır. Grup birincisi İnter de bir yenilgiye sahip ve onun da üstünde Fenerbahçe yazıyor. Gruptan çıktıktan sonra da Fenerbahçe 2 sezon üst üste UEFA kupası kazana Sevilla ile karşılaşmış ve onu elemiştir. Zico’ya işte böyle bir başarı, medyamıza ise bu takımları “eski günlerini aratan”, “geçmişin gölgesinde”, “duvara karşı” diye sıfatlandırmak nasip oldu.

Türkiye Ligi’nde ise Zico ilk sezonunda şampiyon olmuştur. Bu kendisinin kurmadığı, hiçbir transfere karışmadığı – karışamadığı bir dönemde önüne konan futbolcularla elde edilebilecek en büyük başarıdır. Medyamız içinse bu bir “tabiat” olayıdır. Türkiye Ligi’nde oynayan Fenerbahçeler x zamanda y kadroyla mutlaka şampiyon olurlar.

İkinci sezonda ise Fenerbahçe şampiyonluğu kaçırmıştır. Nasıl kaçırmıştır? Roberto Carlos sakattır. Takımın düzgün bir forvet hattı bulunmamaktadır. Kanat yoktur. Kadro dardır. Detaylı bir analizi PVH yazdı. Bu hepimizi üzen durum, yerel başarılar karşısındaki açlığımızı da gösteriyor. Şampiyonluk gitti ve medya tamtamları çalmaya başladı. Halbuki Fenerbahçe bu sene şampiyonluktan çok daha değerli bir şeyler elde etmişti, geleceğe dair çok büyük bir rüya kurduk hepimiz.

Şimdiyse yönetim Zico ile anlaşmamak için elinden geleni yapıyor. Sezon sonuna kadar kendisiyle görüşmediler ve hala daha görüşmüş değiller. Zico fiyatını ikiye katlamış dahi olsa, yapılacak seçim “maliyet” ile ilgili olmamalı, Fenerbahçe’nin nasıl bir takım olmak istediği ile ilgili olmalı.

Seçeneklerimiz esasında çok fazla değil. Birinci seçenekte Zico duruyor. Dünya çapında bir prestiji var. Avrupa çapında duyulacak bir başarı istiyor. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu hedefi onun için gerçek, ciddi ve ulaşılması gereken bir hedef. Büyük bir futbol zekası, önemli bir kariyeri ve Fenerbahçe ile geçirdiği 2 sezonu var. Fenerbahçe takımı ona emanet edebilir, onun futbol aklıyla onun istediği yerlere istediği standartlarda futbolcu alabilir. Kadroyu derinleştirir ve birkaç sene sabreder. Zico kişisel prestiji ve saygınlığı ile bir çok futbolcu için önemli bir güven unsuru oluşturuyor. 24-28 yaş arası Gğney Amerikalı yıldızlar onun liderliğine inanıyorlar. Bütün dünya futbol entelijansiyası ile sarsılmaz bağları var. Fenerbahçe’nin Türkiye Ligi’nde top koşturması sebebiyle eksiği olan büyük yetenekler için cazip bir ortam oluşturmaktaki dezavantajını Zico avantaja çevirebilir. Roberto Carlos böyle geldi. Bunun yaratacağı etkiyle daha genç ve ihtiyacımız olan yıldızları alabiliriz. Herhangi bir takımsa 1 senede kurulmaz. Bir takım aynı bir ordu gibidir. Yıllarca süren beraberlik, insanların birbirlerine olan güveni, birbirlerini tanımaları ve ortak vizyona inançları ile oluşur. Takım liderlik ister, takım zaman ister ve Zico bir takımın ihtiyacı olan liderliği de kişisel özellikleri ile sunuyor. Futbolcular kendisine bayılıyorlar. Saygınlığı diğer futbolcuları da kendisine çekiyor. Kaka gibi büyük yıldızlar bile Zico’nun takımını izliyorlar. Dolayısıyla Zico bu tip bir liderliği de en üst seviyede sunabilecek bir insan olarak sivriliyor. Fenerbahçe Zico ile kendi Busby & Ferguson efsanesini yaratabilir. Ona güvenerek, onun istediği transferleri yaparak onun takımını kurabilir ve bu yatırım çerçevesinde arzulanan başarılara ulaşabiliriz. Bu yalnızca yıllarca sabretmek değildir, bu aynı zamanda her sene bir adım ileriye giden bir Fenerbahçe’nin keyfini çıkarmak da demektir. Manchester’ın gerçekleştirdiğini biz de yapabiliriz.

Diğer yol ise klasik yol. Zico gider. Bir teknik adamla anlaşılır. Bu arada yönetim bir takım transferler yapar. Gelen teknik direktör önüne konulan bu kadroyu yönetmek zorunda kalır. Başarılı olursa takımın başında kalır, olmazsa gider. Yönetim teknik direktörü de bir tür oyuncu gibi gören vizyonu ile arzuladığı başarıya ulaşmak için kendi bildiği yolda devam eder. Bu, Fenerbahçe’nin milyonlarca euroluk bütçeye sahip Avrupa’nın üst düzey klüpleri arasından sıyrılmasını planlı, programlı ve stratejik bir çalışmaya değil şansa bağladığının göstergesidir. Böyle bir klüp ancak olasılıklar evreninde bir ihtimalin gerçekleşmesiyle Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacaktır.

Bence Fenerbahçe yerel başarılar için fazla değerli bir klüp. Zira Milyonlarca Euroluk takımlarla ve bütçelerle yarışıyorsanız önünüzde iki yol var. Bütçenizi La Liga ve Premier League’in en iyi takımlarının seviyesine çıkartırsınız ancak yalnızca bu yetmez, liginizin standartlarının da La Liga ve Premier League standartlarında olması gerekir ki, Pato, Torres, Kaka, Robinho gibi genç yetenekler sizi “tercih” etsin. Böyle kurulan bir takımla başarı gelebilir, zira rekabet edebilirliğiniz artar. Ancak bu gerçekçi değil, Türkiye ligi orta vadede bir La Liga olmayacak, her sene onlarca oyuncuyu ihraç eden Portekiz Ligi gibi dahi olmayacak. O halde Fenerbahçe kadro yatırımı yapmalıdır. Arttırılan bütçe gibi her sene oyuncu kalitesi ve kadro derinliği bir teknik çerçevesinde arttırılmalı, her sene Avrupa’da göze batan bir başarı elde edilmeli ki Fenerbahçe hem üst düzey yıldızlar için Avrupa’nın önemli klüplerinden biri olarak tercih edilebilir olsun hem de istenilen şampiyonluğa erişilsin. Bu ne Ajax ne Chelsea modelidir, tam orta yoldur. Ancak hem yerel takıntılarımızı devam ettirip hem de Avrupai bir bütçeye sahip olmak seçeneği seçilirse Avrupa’da başarı gelmeyecektir, Türkiye Ligi Şampiyonu olan çok pahalı bir takımdan başka elimizde bir şey olmayacak.

Zico işte bu yüzden bir maliyet sorunu değildir. Zico bir amaç sorunudur. 3 milyon €’nun verilebileceği, verilmesini de şart koşan bir amaç sorunudur. Bu sorunun karşısında bir efsane yaratmak, büyük bir başarı elde etmek ve klüple kimliği bütünleşmiş bir teknik adam elde etmek bulunacaktır. Bu yolun sonunda yalnız başarı değil, göz kamaştıran bir hikaye de Fenerbahçe’nin elinde olacaktır. Diğer yolda ise, Fenerbahçe’yi yalnız Zico’yu kaybeden bir takım değil, yerel amaçları olan küresel bütçeli bir takım dilemması bulacak.

Şu ana kadar gördüklerimiz bu şark takımını açığa çıkartıyor. Zico’yla görüşmemek, menfi veya müspet hiçbir şey dememek saygısızlık. Görüşmeler sırasında Galatasaray veya Ankaraspor maçını öne çıkarmak, medyaya “ismini vermek istemeyen yöneticiler” eliyle bunları sızdırarak kamuoyu oluşturmaya gayret etmek yalnızca “basit”. Fenerbahçe sezon sonunda Zico ile el sıkışarak ayrılabilirdi ve o zaman diyecek bir şeyimiz olmazdı, daha iyisini beklemeye devam ederdik, ancak bu ayak oyunları Fenerbahçe’ye bu başarıları elde etmiş değerli bir insana yapılmayacak bir vefasızlık olarak canımızı acıtıyor.

Belki yönetim fark etmedi ama, Zico’yu biz çok sevdik. Efendiliği ile sevdik. Her maçtan sonra çok analitik bir şekilde maçı yorumlaması, yenildiği zaman gösterdiği centilmenliği, futbolcularla kurduğu babacan iletişimi, Deivid’i, Gökhan’ı hatta Kezman’ı kazanışıyla sevdik. Medyanın kendisine sürekli fırça çeken teknik direktörleri ululadığı diğerlerini ise yerin dibine batırdığı bir pespayelikte “yüzgöz” olmadığı için takdir ettik. Kazandırdığı başarılarla ne kadar gurur duyduysak Fenerbahçe’ye kazandırdığı moral değerlerle de o kadar mutlu olduk.

“Zico o nosso rei” Zico bizim kralımızdır. Onu takımın başında görmek istiyoruz, çünkü bu taraftar artık yerel başarılarla, elde edilen bir şampiyonlukla tatmin olmuyor, kaçan bir şampiyonluk sonrasında yerle yeksan olmadığı gibi. Bu taraftar gerçekten güzel, harika ve asil bir hikaye bekliyor. Fenerbahçe Busby’sini bekliyor. Bu jenerasyon Lefterlerin jenerasyonunun yaşattığı büyük “efsane”ye hazırdır, yönetim izin versin, hep beraber yaşayalım ve bizde Flamengo taraftarı gibi bağıralım.


3 comments:

  1. Donnie Brasco dedi ki...

    bence Zico gitmeli
    geçen gün Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan Manchesterın hocasını gördük
    Alex Ferguson denilen adam bu sene takımın başına geçmiş sistemini takımını falan hemen bu sene kurdu ve hoop şampiyon oldular
    bizde Zico derhal gönderilmeli,yerine yenisi gelmeli,onu da seneye göndermeli,onu da bi sonraki sene..böyle böyle devam etmeliyiz
    eskiden böyleydik işte ve her sene Avrupada yarı final final oynardık
    istikrar mistikrar hikaye;başarının tek yolu bu
    hatta tüm takımı göndermeliler

  2. aethewulf dedi ki...

    donnie o halde aziz yıldırım için gelsin,

    http://www.youtube.com/watch?v=7ync5XfNNPo

    daha da gözleri açılmıyorsa

    ei ei ei
    zico nosso rei!
    http://www.youtube.com/watch?v=p26lre4VHrM&feature=related

  3. aethewulf dedi ki...

    Henüz kesinleşmiş değil ama, görünen o ki Zico gidiyor.

    "Brezilya televizyonlarından Sport TV’de yayınlanan ‘Bem, amigos’ (İyi, dostlar) adlı programa katılan Zico şunları söyledi: “Fenerbahçe bana Avrupa yolunda önemli fırsatlar sundu. Onlara teşekkür borçluyum. Sanırım sunulan olanakların karşılığını en iyi şekilde ödedim. Kararımı verdim. Hedefim, yola Avrupa’da devam etmek. Fenerbahçe ile maddi problemim yok. Bu, profesyonelce alınmış bir karar. Şimdi önümde bazı fırsatlar var. Bunları en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum.”
    http://fanatik.ekolay.net/Fanatik/Default.aspx?aType=Detail&catid=34&articleID=108754

    yalnız büyük adamları kaybeden bir klüp olmanın hüznü değil, büyük hedeflerin de bir adamın iki dudağından çıkacak sözle kaderlendiğini bilmenin can sıkıntısı da her şeye eklendi.

    tatsız bir ay oluyor haziran, fenerbahçe için.

Yorum Gönder