Ruhunuz Bu Kadar: 12 Milyon €
Herkes Galatasaray’ın parasız, pulsuz ama inançla, ama imanla, ama ruhuyla şampiyon olduğunu söylüyor. Bugün manşetlerde Adnan Polat, “Bizim için ‘Öldü, bitti, sürünüyor’ dediler. Ama bizim kalbimiz, ruhumuz var” derken ne kadar dokunaklı. Hasan Şaş’sa gözlerimizi yaşartacak, “11 Fenerbahçeli halimizden anlamaz.” Çünkü Hasan Şaş yılda 750.000 $ yani ayda 62.500 dolarcık kazanmakta. Bu parayla da ne yapılır? İşte anca halk otobüsüyle işten eve, evden işe gidilir, antrenman arasında da bakkaldan salam ekmek siparişi edilir. Eh aç ayı oynamaz, elbette Leverkusen’den 5 yenilir ve niyeyse o maçlarda “Ruh” tutmaz, geçen sene Ali Sami Yen’de Fenerbahçe yendiğinde de o çok bilindik “Ruh” akıllara gelmez, amma şampiyon olundumuydu işte sihirli formul: Ruhu bulduk. Ben de buldum o ruhu, Fenerbahçe maçından önce yapılan ruh seansı ve sene başındaki 12 milyon Euroluk transfer.
Fenerbahçe Roberto Carlos’u senelik 4.2 milyon €’ya mal etti. Bonservis bedeli ödemedi. Bunun haricindeki transferlerle toplam transfer bütçesi 8 milyon € kadar. İşte bu Fenerbahçe her şeyi para ile yapmakla, para ile satın alarak takım kurmakla ve ruhsuz olmakla eleştiriliyor. Basit bir futbol analizi, bir teknik-taktik analiz en sonunda medyamızı şu noktaya düşürdü: Fenerbahçe şampiyon olamadı çünkü parası vardı ancak ruhsuzdu, Galatasaray şampiyon oldu çünkü fakir ama ruhu var.” Beşiktaş? Kimse bahsetmediğine göre herhalde onlarda ne para ne ruh var.
Şimdi bu kolaycı medya analizini bir de gerçeklerle karşılaştıralım. Önce şunun altını çizmek lazım, Fenerbahçe’nin Galatasaray’dan çok daha zengin bir klüp olması tek başına bir şey ispat etmez. Fenerbahçe nakit akışı bakımından Galatasaray’dan üstündür, toplam değer ve karlılık açısından borsada daha değerlidir. Ancak sahada, CEO’lar, hisse senetleri değil iki klubün bu sene harcadıkları transfer paraları ile kurdukları kadrolar mücadele ederler. Zengin ve niyeyse bundan utanması, yerinmesi, yerlerin dibine girmesi beklenen Fenerbahçe ve türk filmlerindeki “Fakir ama gururlu çocuk” yerine konulan Galatasaray bu noktada karşılaştırılmalıdır. Netice şu: Fenerbahçe bu sene transfere 8 milyon € harcarken Galatasaray 12 milyon 700 bin Euroluk transfer yapmış. Galatasaray – Fenerbahçe maçında yedek kalan 11 Galatasaraylı oyuncunun toplam maliyeti 8 milyon 700 bin euro.
Hasan Şaş “Fenerbahçeliler halimizden anlamaz” derken bu noktada haklı. 8.700.000 € verilip transfer edilmiş futbolcuların kadro dışı kalmasını yalnız Fenerbahçeliler değil dünyada akıl sahibi olan kimse anlamaz. Galatasaray’ın kötü yönetilmesi, akılsız transferler yapmasını da kendi evrenimizde “Galatasaraylılık” olarak muştalayıp bu aptallığa keramet yükleyecek değiliz çünkü göstereceğimiz yer basit “İyi transfer yapaydınız?”
Hasan Şaş daha da ileri gidiyor “Bugün bir tek G.Saray şampiyon olmadı, Türkiye de şampiyon oldu. Türk futbolcuların olduğunu gösterdi. Sadece G.Saray bayrağı için değil, Türk bayrağı için de mücadele vereceğiz”
Zira Hasan Şaş ve şurekasının aklında Galatasaray “Türktür” çünkü yerli oyuncular orada oynarlar buna karşın Fenerbahçe “Yabancıdır” zira Brezilyalılar var. Buna karşın Galatasaray takımında Rigobert Song, İsmail Bouzid, Cassio Lincoln, Tobias Linderoth, Marcelo Carrusca, Ahmed Barusso ve Shabani Nonda bulunuyor. Hasan Şaş herhalde onları Türk görüyor ama Galatasaray’ın toplam yabancı sayısı 7. Fenerbahçe takımında da 7 yabancı var. Aradaki fark şurada; Fenerbahçe yabancılarından etkin ve efektif bir şekilde yararlanırken, Galatasaray milyonlarca euro verip transfer ettiği yabancıları takımda oynatamıyor. Fenerbahçe maçında Nonda hariç hepsi yedek. Artık yaptığımız basiretsizliklere milli bir şuur vermeye çok alıştık, biliyorum katliamlar bile bu milli şuurun bir parçası oluyor hatta Celalettin Cerrah cinayet işlendiğinde “Milliyetçi duygularla işlenmiş” diyerek neredeyse bunu meşrulaştıradabiliyor ancak keskin ve yekten atamayacağımız net gerçek, yanlış, basiretsiz bir transferin “milli bayrak” altında akılcı olmayacağı. Alınmayaydı Bouzid, alınmayaydı Carusca? Bu elbette Galatasaray’ın milyonlarca eurosunu sokağa atıp “Türküz biz” diye bundan övünç payesi çıkartmak kadar “kolay” olmayabilir ancak kesinliklikle çok daha zekicedir.
Galatasaray’ın kendi etrafında ördüğü “Zor günler” efsanesi işte buna dayanıyor. Şu gerçek, Galatasaray zor günler geçirdi, bunun sebebi de bizzat ve yekten Galatasaray’dan başka kimse değildi. Leverkusen’den 5, Helsingborg’dan 3 yenilmeyeydi de “zor günler” geçirilmeyeydi. Bu artık içimize bıkkınlık veren ve bir fırsatını bulan herkesin yattığı mazlum edebiyatı eskisi gibi empati de duymaya fırsat vermiyor, riya karşısında midemiz kasılıyor. Aynı Galatasaray’ın teknik direktörsüz olduğu “yalanı” gibi.
Bu bir yalan çünkü Galatasaray teknik direktörsüz sezona başlamadı. Karl Heinz Feldkamp ile sene başında gene Galatasaraylılarca milyonluk bir kontratla anlaşıldı ve bu kişiyle 28. haftaya kadar takım yönetildi. Gene Galatasaray yönetimi kendi iradesi, isteği ve yetkisiyle Feldkamp ile yollarını ayırdı. Galatasaray kötü bir teknik direktörü takımın başına getiriyorsa bu “Galatasaray teknik direktörsüz” demek değildir, Galatasaray kötü teknik direktör seçimleri yapan bir takım demektir ve Galatasaray bu adamla yollarını ayırıyorsa da bu kendi bileceği iştir. Ancak ne oldu? Bir beceriksizlik, büyük ve kaçınılmaz, her yöneticinin de mutlaka aksini yapması gereken bir yanlış bir anda “efsane oldu” Teknik direktörsüz şampiyon olmuşlar. Seneye de bu kafayla aynen devam edecekler mi? Hayır. Ama kahvehane dialoglarının mimarı ve kurucusu medya için bu hiçbir önem taşımıyor, o dialogların yareni Polat da bununla övünüyor “Teknik direktörsüz şampiyon olduk çünkü ruhumuz var” Adama sorarlar, ben mi attım teknik direktörünü, sen getirdin, sen takımın başına koydun ve sen gönderdin, utanacağına övünüyorsun.
Nihayet aç bilaç ruhuyla oynayan çocuklar..
Kamu-Sen tarafından yapılan araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 953 YTL
Bu da Fenerbahçe maçında ilk 11’de çıkan oyuncuların kazandığı senelik para
Aykut Erçetin: Yıllık 300 bin dolar (Yaklaşık 200 bin euro)
Servet Çetin: Yıllık 500 bin euro
Bonservis: 500 bin euro (3 yıl)
Emre Güngör: Yıllık 300 bin euro
Bonservis: 400 bin dolar (3,5 yıl)
Hakan Balta: Yıllık 600 bin euro
Bonservis: 1 milyon euro+Aydın, Serhat, Anıl kiralık verildi
Sabri Sarıoğlu: Yıllık 400 bin dolar (Yaklaşık 260 bin euro)
Barış Özbek: Yıllık 200 bin euro
Bonservis: 100 bin euro
Mehmet Topal: Yıllık 300 bin Euro
Ayhan Aman: 750 bin dolar (Yaklaşık 500 bin euro)
Arda Turan: Yıllık 500 bin dolar (320 bin euro)
Ümit Karan: Yıllık 1 milyon euro
Shabani Nonda: Yıllık 1.1 milyon euro
Bonservis: 500 bin euro (2 yıl)
Galatasaray’ın aç, bilaç oynayan, parasız bir mahalle takımının kahramanlık hikayesi olarak sunduğu hikayenin bedeli böyle.
Onlar utanmazlar. Medya utanmaz. Biz de utandıramayız. Ama utanmazlık karşısında sakin durmak da mümkün değil bari şunu soralım “Polat senin ruhun kaç para?”
1- Adnan Polat: bizim ruhumuz var
2- Hasan Şaş: 11 Fenerbahçeli Halimizden anlamaz
3- Habertürk: Yerli Yabancı Farkı
4- Hasan Şaş: Türk futbolcuların olduğunu gösterdi
5- Açlık Sınırı: 953 YTL
12 Mayıs 2008 02:17
Sene boyunca ve özellikle şu sıralar Galatasaray ve diğer takım taraftarlarının içinde bulundukları illüzyonu özetleyen güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık.
Arada sırada düşünüyorum, ulan acaba biz mi hayal dünyasında yaşıyoruz, bu bir kısım adamların peşinde koştukları şeyler mi doğru olanlar diye ama... eğer böyleyse benim kafa yapıma zerre uymuyor, olmuyor yani.
Bazıları göz göre göre bu ülkede yaşayanların yumuşak karınlarına çalışıyor, manipülasyonun kralını yapıyor, hamur gibi şekil veriyor insanların taraftarlık duygularını kullanarak... gavurun deyimiyle false propaganda nın kitabını yazıyor. Sonra gelsin anti-fenerbahçeliler, nefret dalgaları vs.
Engelleyemiyorsun da, zira ne yapabilirsin ki bu kadar yoğun nefrete karşı. Ancak ben de onların benim takımımdan nefret ettiği kadar onların takımlarından nefret etmeliyim böylece iyice eşitlenelim, ki bu ne işe yarayacak hiç bilmiyorum. Neredeyse Fenerbahçe, adamın elindeki ekmeği almış onun parasıyla transfer yapıyor, oyuncular fakir fukaranın parasıyla alemlere akıyor gibi şeylere inanacaklar, ki vardır kesin inananlar yine de.
Hayır adam gelsin globalleşen futbolun adeta bir endüstri haline gelmesi ve bunun Türkiye gibi, futbolun en çok orta ve alt gelir tabakasına hitap ettiği, ülkelerdeki sosyo ekonomik fayda zararlarını inceleyelim desin oturup tartışalım. Ama yok, Fener aşşağı Fener yukarı, Aziz Yıldırım böyle kepaze, şöyle dönek.
Eskiden ipin bir ucu vardı, güzel bir rekabet vardı, o zamanlar da insanlar birbirlerine gıcık verirlerdi şampiyonluk, derbi sonrasında falan ama artık bu ipin ucu kaçtı ki bulabilene aşk olsun.
Kim tutar bu ipin ucunu bilmiyorum ama bundan sonra da bulması zor gibi, zira insanlar kendilerini inandırmışlar artık.
Bir çıkar yol olmalı ya, nereden?
12 Mayıs 2008 06:17
1. Kufurlu yorum yapacaklar, bu sampiyonlugu bir yerimize sokacaklar zahmet etmesin onaylanmayacak. Ezik buzuk soktuk disinda soyleyeceginiz karsit bir arguman varsa da yayinlayip tartismaktan memnun oluruz, o konuda bir derdimiz yok. Hem biz ibne olsak bile yukaridakiler dogrular olarak kalir, yanlissa da neden yanlis bilmek isteriz.
2. Ben de benzer nitelikli bir yazi yazmaya baslamistim yarida kalmisti, aethewulf'un deginmedigi bir iki nokta da vardi icinde, onu da kopyaliyorum.
"Rakiplerimizi çok küçük görüyoruz, aslında en azından yüz yılı aşmış mazilerine ve isimlerine saygı göstermemiz gerekiyor, bir takımın her sene şampiyon olması imkansız, ana temalı bir yazı yazacaktım ki yazacaklarımın temelsiz iddialar olacağını fark ettim.
Bu acayip büyük olma durumuna gönülden inanan çok sayıda Fenerbahçe taraftarı da vardır muhakkak ama karşımızda bize başka şans bırakmayan bir rakip var. 2007-2008 sezonunda alınan şampiyonluğu destanlaştırmak için sanki ellerinde olmayan ve doğal afetler nedeniyle gelişen felaketleri aşmış, büyük sıkıntılardan geçmiş ama onurlarıyla kahramanca mücadele etmiş aslanlar hikayesi dinlemek tabii ki kulağa hoş geliyor ama insanların küçük emrah rolünü bu kadar benimseyip sevmesini garipsemeye başladım. Destanın ilk perdesinde 5 maç seyircisiz oynama cezasıyla başlayan sezon var. Geçen sene Fenerbahçe'nin Sami Yen'e dansöz oynatarak gitmesinin de etkisiyle sinirden deliye dönenlerin yaptıklarını hatırlatmaya gerek var mı bilmem. 10 maçsa 10 maç, cezamızı çekeriz seneye diyerek maçı iptal ettirmeye çalışsalar da Haluk abilerinden gelen emirle oynanmayacak maçı oynamış, 2-1 kazanmıştık ve o sıralar olayın vahameti karşısında cezanın ilk devrenin seyircili oynanmaması olması bile tartışılıyordu. Daha sonra ortaya çıktı ki o olaylarda Galatasaray yönetiminin de parmağı vardı. Ceza almak için yapılan yönetim destekli hareketin ardından alınan cezaya bir sene sonra ağlamanın toplumsal olayların hafızada uzun süre kalmamasıyla ilişkisi olsa gerek. Sanki sel felaketi nedeniyle stadı yıkılmış da o yüzden seyircili maç oynayamamış gibi ağlayanlar da muhtemelen sahaya en az bir su şişesi atanlardandı muhakkak. Yok arkadaşım, 5 maç cezayı Aziz Yıldırım, Tuncay Şanlı, Tayyip Erdoğan ya da Kemal Unakıtan yüzünden almadınız, düpedüz ceza almak istiyordunuz ve siz aldınız. Hatta bu konuda usta sci-fi yazarı Hıncalınızın bile komplo üretebiliceğini sanmıyorum.
Bitime 6 hafta kala teknik direktersöz kalmak isimli ikinci perde daha bir göz yaşartıcı, seyircinin ruhuna inen bir drama hepimizi hıçkırıklara boğuyor. Yalnız bilmemiz gereke ufak bir detay var, Feldkamp Fenerbahçe tarafından tutulan keşkin nişancı tarafından Florya çıkışı indirilmedi, kendi yönetiminizin, taraftarınızın baskısıyla istifa ettirildi. Üstelik daha göreve getirilmeden çok yaşlı olduğu ve böyle ağır bir görevi kaldıramayacağı konuşuluyordu, haydi o riski aldınız sezon ortasında gidip 1 ay gelmedi rahatsızlığı nedeniyle. Bunlara rağmen görevde tutuldu ve sonunda nedense 6 hafta kala istifa ettirildi. Muhakkak ki benzeri Fenerbahçe'de yaşanmış olsa Hıncal bu işte bir hinlik arar, bırakın şampiyonluk yolunca engel olmasını, bu olayın ticari bağlantılarla şampiyon olmamız için tezgahlandığını anlatırdı."
Diğer perdeler yukarıdaki yazıda bir bir anlatılmış zaten. Sonucta kendi takiminizi bu kadar kucumsemeyin, ciddiyim bakin. Ben bile Gs ve Bjk Turkiye'nin buyuk kulupleridir diyorken sizin kendi camialarinizi bu kadar kucuk, zayif gormenizi anlamiyorum. Toplumca acinmaya, zavalliliktan dogan bir sefkat gormeye meyilli olmamizin nedenlerini aciklayacak bir sosyolojik cikarim yapacak degilim ama bir insanin kendini acindirmasi, bunu yapmaya calismasi saglikli degil, hic degil.
12 Mayıs 2008 09:30
tebrikler, nefis bir yazı olmuş!
12 Mayıs 2008 23:59
Klup takimlarinin harcama kalemlerinde, yüzde on sekizlik vergiden kaçmak için yaptiklari oylamalar konusunda açıklama atlanmış sanırım onu da ben yapayim..
fenerbahçe'nin daha başarılı muhasebecilerinin, veyahut devlet kademesindeki taraftarlarının olması onların bir şekilde "bu sene daha az transfer yapildi" yanilgisina düşmelerini sağlıyor. gerçek rakamları klup içindeki yöneticilerden başkası bilmiyor.. ama isterseniz ben yardim edeyim biraz..
Kezman 19 milyon YTL (4 yıl)
Edu 8.5 milyon YTL (4 yıl)
Lugano 6.9 milyon YTL (3 yıl)
Deivid 5.7 milyon YTL (3 yıl)
ya da şöyle yapalim
Kezman yillik 4.7 milyon ytl
edu yillik 2.1 milyon ytl
lugano yillik 2.2 milyon ytl
deivid yillik 1.9 milyon ytl
bu oyuncularin gecen sene alinmis olmalari istatistiki bir aldatmacadan baska bir sey gibi gelmiyor bana.. yani gecen sene alindi, o sene paralar verildi, bu sene galatasaray'in transferde 4 milyon dolar gerisine düşüldün.. süppermiş bu. ekonomimizi de bu veriler ışığında işletirsek, 2002 yilinda aldigimiz borclari bu sene ödemiyormuş gibi gösterebilir, refahtan refaha koşarız..
fakir edebiyatı evet benim de hoşuma gitmemekte. ama bir şekilde fenerbahçe'den neredeyse 5 de bir oraninda bir yapilanma ile sampiyon olunduğunu kabul etmek gerek.
eh bir de şunu demek lazım tabi. Şampiyonlar ligi kadrosu yazılırken, 3 tane alt yapıdan yetişmiş oyuncunun o kadroda yer alması bir zorunluluk. Fenerbahce her sene bu 3 kişinin kim olacağı konusunda sıkıntı çekerken, 25 kişilik kadronun sadece 16 sından yararlanırken galatasarayda bu rakam 21dir. Bi de sanırım buna dikkat etmek gerek. Yedek olarak aldığın yabancılar ile, kadro devinimi arasındaki, (belki rotasyon) arasındaki farka..
13 Mayıs 2008 00:15
Azuth yalniz atladigin bir iki nokta var.
Birincisi vergi oranlarindan dolayi transfer butcelerini basariyla dusuk gosteren muhasebeciler varsa bile sadece Fenerbahce'de bulunmuyorlar.
Ayrica yazinin anlatmak istedigi temel noktayi da iskalamamak gerek. Fenerbahce cok fakirdi, Galatasaray'in super transferleri karsisinda duramadi gibi bir anlam cikaramayiz bu yazidan. Elestirilen nokta "tok acin halinden ne anlar", "bu aslanlar agzi kokarken sampiyon" oldu edebiyati. Dha once 16 kere sampiyon olmus Galatasaray taraftarinin bir sampiyonlugu bu kadar buyuk mucizeymis gibi gostermesine anlam vermek guc. Evet Fenerbahce'nin mali yapisi daha iyi, daha az borcu var, en azindan borclarini odeyebilmek icin belli bir plani var ama Galatasaray da amator kumeden kopup gelmis ve ikinci senesinde mucizevi sampiyonluk almis bir takim degil.
Teknik direktorsuz sampiyon olmak gibi baska destanlar da yanina yapistiriliyor. Tipik Turk ogrencisinin hic bir sinava calismamasi gibi bir bahane bu. Kotu not alirsa zaten calismamistir, iyi not alirsa da super zekidir ve o yuzden almistir. Yalniz ogrenci olarak temel gorevi ne kadar zeki olursa olsun konuyu anlayana kadar calismaktir. Cok basit bir mantik aslinda. Yani bir takimin kotu teknik direktor secimi onu bastan digerlerinden avantajli bir konuma getiremez. Kotu teknik adam secimi bir basarisizliktir, daha sonra kazanilan basarilari yuceltip alcaltmaz.
Su anda bu ruhuyla oynayan aslanlar mantigi artik o kadar kaniksandi ki olayin teknik taknik yonu sorgulanmiyor bile. Buyrun
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=12.05.2008&y=GokhanOzcan
"amatör ruhların sergilediği eski usûl kahramanlık destanlarına ihtiyacımız var" diyor yazar. Galatasaray da imkansizliklar icinde bogusan, amator ruhu olmasa batacak bir takimsa bu ulkede ciddi anlamda iyi durumda takim yok. Ne yani bundan sonra Fenerbahce her sampiyon oldugunda "lan adamlarin bok gibi parasi var normal, onemli degil o yuzden" diyip baska bir takim sampiyon oldugunda bir mucizeye tanik mi olmus olacagiz. Yani kisacasi Galatasaray'in sampiyon olmasi gercekten mi o kadar imkansiz ve Allaha kalmis bir is?
13 Mayıs 2008 00:19
evet insanlar bir sekilde metafizige vurmus durumdalar durumu.. zira beseri ilimler fenerbahce'nin bunca imkana ragmen, neden ankaraspor macindan 3 puanla donemedigini, veya bir gece romanlara yaptirildiginin düşünülmesi çok kolay olan ali sami yen de o kadar etkisiz oynayabildigini aciklayamiyor.
13 Mayıs 2008 00:29
Eh tabii bu noktada da taraftar forumlarindaki taraftarlarin tabirlerini cok ciddiye almamak lazim. Fenerbahce forumlaria bakacak olursaniz gese eziktir, samiyen copluktur, yine gese fakirdir diger taraftan febe eziktir, baskani isbirlikci mafyadir ve saracoglu gecekondudur. Yalniz bu kahramanlik destani falan degil basarili bir takim sampiyon oldu diyen pek yok, ustelik bu sadece kalitesiz forum yazilariyla sinirli degil. En ciddisinden en laubalisine gazete mansetleri, spor yazarlarinin analizleri bunlarla dolup tasmis. Butun komik taraftarlar dislerini fircalamadan ve "parayla saadet olmaz" esprisini yapmadan yatmiyor su gunlerde. Ne Fenerbahce fakir ama gururlu kizi kacirmaya calisan zengin bir zuppe, ne de Galatasaray sanayide calisan bir tamirci ciragi. Belki daha romantik ve boyle daha keyifli ama futbolu ucuz bir Turk filmi gibi resmetmek o kadar da gercekci olmuyor.
13 Mayıs 2008 00:39
azuthum,
"bilim çaresiz kaldı", "fosil örneğini gören profesör salavat getirdi" ve "cevab veremedi" buralara da sirayet etti mi?
galatasaray'ın sezon başında şampiyonluğa oynayan 3 takımdan biri olduğu, kendisinin yalnızca bu sene yaptığı transferlerin toplam bedelinin 5-6 anadolu takımının toplamda yapacağı bedel kadar olduğu çok mu şaşılası gerçekler? galatasaray'ın hem teknik, hem idari, hem finansal hem de kadro bakımından ligdeki 15 takımdan fersah fersah ilerde olduğunu yadsıyacak mıyız? galatasaray zaten senenin başından beri şampiyonluğa oynamıyordu / aday değildi de haftasonları artvin mi oynamaya çalışıyordu?
polat'In ağzındaki kelimeler bu yüzden ona yakışmıyor, sivasspor başkanı şampiyonluk ertesinde bunları söyleseydi ellerinden hepimiz öper, gelecek sene kimi transfer etsek tartışmalarını yekten kaldırır uri galler yönetimindeki bir motivatör spiritualist ekiple takımların anlaşmasını hararetle desteklerdik. ne yazık ki durum bundan biraz daha incelikli ve yazının konusu da bu.
galatasarayla ilgili yazılan bütün o "ruh", amatörcesine, açlık kokan ağızlarıyla pastorel bir 1813 grand armee ruhuyla zaferler kazandığı yönündeki hikaye, hem yalan, hem mübalağa, hem de manyakça.
fenerbahçe'nin niye şampiyon olamadığı ise başka bir soru, bunun da cevabı sanıyorum yalnız hamamdan çıkmışçasına büyük bir rahatlıkla oynanan ali sami yen'deki maç değil, fenerbahçe'nin bütün sezona yayılan teknik-taktik formasyonu ile galatasaray'ın formasyonu arasındaki farktır. basitçe, fenerbahçe anadolu takımlarına karşı dahi tek forvetle, ağır tempolu, topa basarak ve kendi alanında rakibi karşılayarak oynarken, galatasaray çift forvetli, tempolu ve karşıda rakibe basan bir futbol anlayışı gösterdiler. kapanan takımlara karşı bu ikincisi daha çok puan aldı. fenerbahçe ise bu taktiğin semeresini avrupa şampiyonlar liginde kazandı. aynı şekilde cümbür cemaat hücum edip leverkusen'den 5 yenildiğinde de akıllara ruh değil teknik analiz geliyorsa herhalde bunu beşeri ilimlerin kifayetsizliğine değil, mitoslara çok susamış türk medyası ile analiz etmek daha mümkün.
ha bir de, illa metafizik bir şeyler isteniyorsa kralı şurada, hıncal'a göre fenerbahçe zaten şampiyonluğunu 5 hafta önce ilan etmişti, kupa bizim, şampiyonluk bizim abi.
14 Mayıs 2008 02:52
futbolun raconu bu paralar. futbolcular tabii ki standartların çok üstünde yaşıyorlar ama 2 takımın futbolculara ödediği maaş bakımından da büyük fark olduğu kesin.bunun için söylemler medyanın abarttığı kadar olmasada doğrudur.bu şampiyonluk ciddi bir başarıdır.
14 Mayıs 2008 06:53
Ülkemiz açısından en büyük şansızlık malesefki Türk medyasının çok kalitesiz olması. Spor medyası ise medyanın en karanlık yüzü. Medyamız patronların ve lobilerin emrinde olduğu müddetçe lobisi güçlü olanlar istedikleri gibi insanları yönlendirebilen kontrolsüz bir güç durumunda kalmaya devam edecek. Bu sayede Galatasaray Lincoln gibi bir futbolcuya ödediği yıllık 7 milyon € ücreti gizli tutabilecek , hakemlerle istediği gibi at koşturabilecek ve bilgisiz halkımızı istediği gibi kullanabilecek. Bütün bunlar oluyorken Fenerbahçe'nin bana göre en büyük şansızlığı organize olamayan taraftar topluluğudur. Taraftarlar olarak Fenerbahçe'nin hakkını yiyenlere karşı , Fenerbahçe'ye kötülük yapanlara karşı gerekli yerde tepki koymayı başarırsak ve bu tepki olayının dozunu kaçırmadan uygularsak o zaman Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü harekete geçer ve Fenerbahçe'nin haklarını korumuş oluruz. Bu olmadan malesef Türkiye'de medya baronları futbolu istedikleri gibi yönetmeye devam edecek.
14 Mayıs 2008 10:25
Galatasaray bunu 2006 yılında kazandıkları şampiyonluk sonrasında da yapmıştı. Ruh, haketme, amatör hisler, mazlum edebiyatı, fakir genç kavramları arasında mekik dokudular o dönemde de. O zamandan bu yana geçen 2 senedeki gelişmelere bakarsak Galatasaray'da maddi ve manevi hiçbir değişim yaşanmazken, Fenerbahçe'nin Türkiye'de lig şampiyonluğu ve süper kupayı kazanması, ardından şampiyonlar liginde çeyrek finale çıkması, yarı finali son dakikaya kadar zorlaması elde somut bir gerçek olarak duruyor. Basketbol ve voleybol başta olmak üzere diğer branşlarda kazanılan şampiyonluklar da cabası. Galatasaray hala aynı büyük yanılsama içinde debelenip duruyor, arabesk kafa yapısıyla, şark zihniyetiyle yönetiliyor ve medya da taraftarı da buna alkış tutuyor. Bundan 2-3 sene sonra yukarıda yazdıklarımıza benzer şeyler yaşandığı takdirde - ki çok büyük olasılık bu - acaba geriye dönüp nerede hata yaptıklarını sorgulayacaklar mı?
15 Mayıs 2008 07:56
yazının amacı nedir, onu pek anlamadım? türkiye'de spor medyasının ne seviyede dolandığından az evvel mi haberdar oldunuz?
adnan polat'ın "parasız pulsuz şampiyon olduk" gibisinden bir demecine rastlamadım. "birçok imkansızlığa rağmen ipi göğüsledik" tarzı kelamlar ediyor ki, bence gayet doğru.
6 maç seyircisiz oynama cezası
feldkamp kazığı
lincoln+linderoth sakatlıkları
bu şartlarda şampiyon olmak kolay olmasa gerek. bu şartları yaratanın da yönetim olduğunu söylemişsiniz ki pek katılmıyorum bu konuda. feldkamp'ın "ben bırakıyorum hacı" diyip ligin en önemli haftalarında takımı siktir edeceğini yönetim nasıl hesaplayabilir? sakatlıklar ve seyircisiz oynama cezaları, keza öyle.
"parasız pulsuz şampiyon oldular" gazı veren medya. bunun sebebi de 2006'da çok tutan fukara edebiyatından prim yapma isteği olsa gerek. diyeceğim şudur, kaçan şampiyonluk sonrası ağrı ve sızınız varsa, bunları medyaya kanalize edin. aynı medyanın "mourinho yıldızlarıyla geliyor" diye haber yaptığını da gözden geçirin.
velkam tu törkiy
islam çupi şiirleri eksik kalmış bu arada. "fener çok büyük, bize rakip olamüyürler :((" falan hoş olurdu. onu yapın bi ara.
15 Mayıs 2008 14:25
@mt
diyor ki "yazının amacını pek anlamadım",
şimdi bir kere bu denilince söylenecek şeylerin yekünü edebiyat derslerinin metin üzerinde çalışmalarına dönecek, zira anlatacağımız şeyler şunlar "bu metnin konusu nedir" ve "yazar kime seslenmiş." ilkinin cevabı açık, "bu metnin konusu bu sene başına gelen bütün kötü olayların ve felaketlerin müsebbibi olan galatasaray klubünün, kendisinin sorumlu olduğu başarısızlıklar üzerinden medya yardımıyla bir 'efsane' çıkarmaya çalışması ve bunun akıldışılığı" yazar kime seslenmiş? kamuoyuna ve medyaya. nitekim son satırda medya utanmaz derken bunu açıkça da beyan etmiş.
katılınmayan diğer husus da galatasaray'ın bu sene yaşadığı başarısızlıkların sorumlusunun yönetim olduğu iddiası. memnun olanlar için allah dahasını versin demek üstümüze yüktür amma, 6 maçlık seyircisiz oynama cezası ali sami yen stadında çatapat patlatan yaramaz iki çocuk yüzünden verilmedi. geçen sene 19 mayıs tarihinde oynanan fenerbahçe maçında bütün medyaya "futbol terörü" manşeti attıracak olaylar sonucunda verildi, bu olaylara sebebiyet verenin, organize edenin de yönetim hiç değilse yönetimle bağlantılı isimler olduğu da yadsınamaz. galatasaray'ın yanlış transfer politikasından örneğin lincoln ve linderoth dışındaki bouzid, carusca, barusso transferlerinden de yönetim sorumlu. linderoth ve lincoln'den verilen paralara karşı ne kadar verim alındığı da ayrı tartışma konusu. nitekim bütün galatasaraylılar, eksiksiz olarak, leverkusen maçından önce ve ligin bitimine 6 haftaya kadar bu insanların hepsini ayrı ayrı, yekten ve toptan tartıştılar. öyle olmayaydı "ne şampiyonluk ne kupa yeter ki git canaydın" sloganları ortalara atılmazdı.
kalanı herhalde büyük bir agresyonla yazılmış, fakir fukura edebiyatının medya orjinli olduğunu ve bu orjine malzeme verenin yönetim olduğunu kabul ediyorsak yazıyla hemhaliz, aynı doğrultudayız demektir, sonundaki "olamüyürler" pastorel ağıtına sığmayacak bir mantıki hemfikirlik halindeyken insanın kendisini küçültecek bu ifadelere gerek yok.
zira yalnız biz değiliz "fener çok büyük, bize rakip olamıyorlar" diyen en başta "paramız yok, pulumuz yok, teknik direktörümüz yok, futbolcumuz yok, başkanımız yok" diye ağıtlar yakan eşkenarınızdaki taraftarınız bunu yapıyor. öyle değilse adam sorarlar, "canaydın niye gitti, çok başarılı, eşsiz, fantastik, mükkkkemmel bir insan olduğu için mi?"
15 Mayıs 2008 14:26
bilgi notu
"Kaptanlar Hakan Şükür ve Hasan Şaş'ın yanı sıra yabancı oyuncular Nonda, Song ve Lincoln'ün de "Bu adamla bizim başarıya ulaşmamız mümkün değil" dedikleri ve "Gereksiz kaprisleri var. maçlara motive olamıyoruz" ifadesini kullandıkları bildirildi.
Bu gelişmeler üzerine Adnan Polat, sezon başından beri Feldkamp'tan memnun olmayan yöneticilerin de ısrarı üzerine, son olarak Feldkamp ile görüştü. Polat'ın "Artık ön libero deneme, Nonda'ya şans ver. Futbolcularla iyi geçin" gibi sözleri üzerine Kalli'nin "İşime karışmayın. Ben bu ortamda çalışamam" diyerek istifa etti."
http://www.sabah.com.tr/2008/04/07/haber,99C786EBBB5B41CBA719B3DE96F6E43D.html
15 Mayıs 2008 14:42
ne kadar gereksiz işlerle uğraşıyorsunuz, zamanınızı bunlarla harcayacağınıza biraz topluma ve çevrenize faydalı olun.
16 Mayıs 2008 02:39
bunu değerlendireceğiz.
18 Mayıs 2008 19:40
Carpitmsalarin bol oldugu bir yazi olmus bana kalirsa. Galatasaray'in bu sene yaptigi transferlerin igin en pahalisi oldugunu soylemek kagit uzerinde dogru, ama basit bir fikir cimnastigiyle bunun boyle olmadigini gormek pek de zor degil. Galatasaray bu sene bir 'yeniden yapilanma'ya gitmistir. bu sene harcanan bedel, onumuzdeki bir kac seneyi ve hatta gecmis bir kac seneyi kapsamaktadir. Ornegin, son 2 senenin bonservis ve maas ucretlerine bakarsak Fenerbahce'nin Galatasaray'i katlafigi rahatca gorulur, tipki bu yaz doneminde olacagi gibi. Galatasaray tabii ki fakir bir klup degildir, ama bu sezon yasanan butun olumsuzluklara ragmen 6 puan farkla sampiyon oldugu icin magrurdur.
'Fakir ama ruhu var' ifadesi basinin da gaziyla olusmus birsey biraz. Dogrulugu da tartisilir elbet. Ama olaya bir de ters acidan bakalim. Fenerbahce, muthis yildizlara sahip, ekonomik yonden cok rahat ve profesyonelce yonetilen bir klup. Mu? Italyan klup baskanlari gibi, sanki klubu satin almiscasina 11 senedir tek basina yoneten bir padisaha sahip Fenerbahce. Ve kukla olmak istemeyen butun yoneticilerini de yonetimden atmis ve arasini bozmus bir kisiden bahsediyoruz. Ekonomik guce de bakarsak, inanilmaz rakamalr ufurulen Fenerium rakamlarinin oyle olmadigini internetten pek cok kaynaktan arastirabilirsiniz. GS Store ve fenerium arasindaki satislarda ibre bir miktar Fenerbahce tarafindaydi son senelerde, bu sene de ibre tersine dondu, gercek budur. (Bu konuda Ahmet Cakir'in yayinladigi rakamlar vardi, ancak arayip da link vermedim merak eden arayip bulsun bi zahmet.) Tabii ki Fenerbahce'nin Bilet ve Mac gunu gelirleri daha yuksek, bu da stadi -her ne kadar ruhsatsiz oalrak yapilmis da olsa- diger rakiplerinden once yapmanin kattigi buyuk bir arti. Yalniz 2-3 sene sonra bu konuda da pek bir fark kalmayacak, 'Siz o stadi dolduramazsiniz' diyen Fenerbahceli arkadaslarin temennileri maalesef tutmayacak. Dolayisiyla Fenerbahce bu sene tekellesme sansini kaybetti belki de, o yuzden Galatasaray sampiyonlugu hakkinda konusacaginiza bunu vurgulasaniz inanin ki Fenerbahce icin daha faydali olur.
Son olarak iki takimin da yabanci sayisinin 7 oldugu konusuna takildim. Herhalde dunyada metrekare basina en cok siyahi turk dusen ilce kadikoy'dur degil mi?
19 Mayıs 2008 11:26
Fakir edebiyatı yapan zengin çocuklarını çok güzel anlatan bir yazı olmuş.Ben galatasarayı,villa sahibi dilencilere benzetiyorum.Bacaklarını saklayıp sakat numarası ile dilencilikten voliyi vurup işi bitince bacağını ortaya çıkarıp villasına dönen sefiller aklıma geliyor.
Yazıda hiç değinilmeyen bir nokta daha var ki bence en önemlisi o.
Hakemler...
Bu sezon en çok hakem hatasıyla puan toplamış takım galatasaraydır.Hani hocasız parasız pulsuz şampiyon oluyorlar ama fenerbahçe ve beşiktaşın sıkıntı yaşadığı hakemler galatasarayın emrine amade durumda.
Hatırlarsanız Fenerbahçenin hakem hatasıyla puan kazandığı tek maç olan kayseri maçından sonra beyaz sayfa yüzsüzlüğünü gösteren galatasarayın ertesi haftaki maçlarına ardarda Kuddusi ve Selçuk beyler atanmıştı.
Kuddusinin kim olduğunu söylemeye gerek yok.Galatasaray sempatizanı olması galatasaray aleyhine karar verme mekanizmasını işlevsiz hale getirmiş durumda.Gençler maçında yaptıkları ilk değildi.Sezonun ilk yarısında gs-kayseri maçında kayserinin apaçık penaltısını veremeyen de yine kuddusiydi.
Bi sonraki hafta ise profeyşınıl tetikçimiz selçuk iş başındaydı.
3. dakikada arda kerim'i topla birlikte kaleye sokarken selçuk efendi tabiki çay kahve içmekle meşguldu.3. dakikada golü yiyen ibb zaten isteksiz çıktığı maçta ilk şutunu 60. dakikada attı ve yenildi.Selçuk işi 15 dakikada bitirdi.Sonrasında zaten tek yapması gereken şey kırmızı kartlık hareket yapan gsli topçuları atmak yerine güler yüz göstermekti...
Bu şampiyonluk aslında Türkiye'de her alanda olan yolsuzluklarıın ve çarpıklıkların futbol arenasındaki yansımasından başka bişey değil.
Avrupada rezil olan takım böyle bi ligde elbette ruhuyla şampiyon olacaktır...
19 Mayıs 2008 14:41
@pads
Padsın yazısında üç adet önerme var, birincisi “Galatasaray’ın bu sene yaptığı transfer harcamaları tek başına bir şey göstermez, birkaç senelik kümülatif değer alınmalıdı”, ikincisi “Fenerbahçe ile Galatasaray arasında mali fark varsa da kapanmaktadır” üçüncüsü “Fenerbahçe ile Galatasaray’da 7 yabancı olması bir şey ifade etmez çünkü Fenerbahçe’de çok zenci var.”
Ancak yazının konusu zaten Galatasaray’ın amatör bir takım olmadığı, senelik transfer harcamalarının, klüp gelirlerinin ve finansal olanaklarının Türkiye’deki 15 takımın misliyle üstünde olduğu, Galatasaray’ın zaten lige şampiyonluk adaylarından biri olarak başladığı ve bu Ruh hikayesinin, fakru zaruret içerisinde gelen başarı mitosunun medya uydurması bir yalan olduğu idi. Pads’da Galatasaray ile Fenerbahçe’nin gelirlerinin hemen hemen eşit olduğunu söyleyerek bunu onaylamış. Fenerbahçe zengin ama şımarık, Galatasaray fakir ama mağrur çocuk değil. Aralarında finansal olarak bir fark varsa da Pads’a göre bu da kapanacak. O halde bu Ruh hikayesi ne?
Burası yazının ana konusunu onaylıyor. Diğerleri ilginç, Galatasaray’ın bu sene Türkiye’de en çok transfere para harcayan takım oldu. 5 senelik ortalamada bu durum böyle olmayabilir, ancak Galatasaray 5 senelik ortalamada da Türkiye’de en fazla transfer harcaması yapan, en yüksek ücretle kadro kuran ve bunun için en çok mali kaynağı harcayan 3 klüpten kesin olarak biridir. Fenerbahçe’nin daha fazla para harcaması, daha zengin olması da Galatasaray’ın onurlu bir Küçük Emrah Fenerbahçe’nin Nuri Alço olarak konumlandırıldığı algı düzlemindeki marazdan başka bir şeyi göstermez. Fenerbahçe daha çok para harcamış, daha zengin, daha yüksek bütçeli bir klüpse de Galatasaray da Siirt JetPa değil. Nokta. Yok birbirimizden bir farkımız.
Üçüncüsü daha komik. Fenerbahçe’de Türk vatandaşı olan Colin Kazım ile Mehmet Aurelio oynuyor. Aurelio aynı zamanda İkisi de milli takım oyuncusu. Soru şu bu oyunculardan milli takım dahi yararlanırken Fenerbahçe’nin bünyesindeki oyunculardan yararlanmaması nasıl beklenir veya bu insanlara hangi kıstasla “YABANCI” denir. Bu kimseler anayasal olarak türk vatandaşı ve eğer ırkçı değilsek, türk vatandaşlığının ten rengi, etnik grup, dini inanış ile alakasız bir hukuksal kimlik olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Aynı zihniyetle, yalnızca İslam inanışına sahip olmadığı için Lefter’i, yalnızca etnik kimlikleri farklı olduğu için Kürt, Gagavuz, Çerkez, Boşnak kimseleri Yabancı mı kabul edeceğiz? Hal böyleyse, bir futbolcunun Türkiye’de futbol oynaması için önce etnik ve dini tabiyetini açıklaması yalnız etnik olarak 33 kuşak Türk insanlardan doğan Müslümanların yabancı sayılmayacağı bir düzlemde sürekli genetik tahlil raporu sunulmasını mı bekleyeceğiz? Naim Süleymanoğlu hangi kıstaslarla Türk ise Mehmet Aurelio ve Colin Kazım o kıstaslarla Türktür. Pads, çarpıtma şurada Mert Nobre de Mehmet Aurelio kadar “beyaz tenli klasik bir Türk çocuğu” ancak kimse Beşiktaş’ın “Yabancı bir takım” olduğunu söylemiyor.
Üç beş şövenist ile vatandaşlık bağını ırkçı temellerle açıklayan Kazım Kanat gibilerin gargarası gene Fenerbahçe’ye bir suçlamanın temeli olurken, güya sarkastik “En çok siyah düşen ilçe Kadıköy değil mi?” sorusu da havada kalıyor. Kabul etseniz de etmeseniz de hepimiz kadar Türk vatandaşı onlar, hepimiz kadar hakları var ve onlar da Türkler. Irkçı, etnik ayrımcı bakışlarla kurulan çifte standart bir suçlama da bunu değillemiyor, yalnızca sizin fikri dünyanızın özetini bize sunuyor.
19 Mayıs 2008 20:18
Bir de hani transfer harcamalarinda en son sezonu yapmak istatistiki aldatmaca oluyor ya, o acidan son 2 seneyi de degil son sezonlari baz alalim mesela. Hani bir de Fenerbahce kadroya koyacak altyapidan oyuncu bulamiyordu... Galatasaray'a gelen yabancilar bir hatirlamak lazim. Felipe, Sarr, Conceicao, De Boer, Batista, Inamoto, Ribery, Xavier, Tomas, Ilic, Perez, Lukunku, Pratez, Saidou, Heinez, Carrusca vs... Daha aklima gelmeyen onlarcasi var, alinip 1 sezonda gonderilen. Buna ragmen hala yavur Fenerbahce deniyorsa tebrikler, yavur Izmir kadar yaratici. Bir de Aurelio'nun Turklugu ile Umit Karan veya Baris'in Turklugu arasinda pek fark yok. Onlar da Turkiye'de dogmamis. Annesi veya babasinin Turk olmasi sart demek ki birini Turk saymak icin. Oldu olacak Fenerbahce 39 yabanciyla oynuyor safsatasini 40'a cikarin, Serdar Kulbilge nasil Turk lan sarisin falan, oyle Turk mu olur? Bunu degerlendirin cok ciddiyim, adamin ebeveynlerinin vatandasligina gore karar veren sacinin gozunun rengine gore de verir, hic sasirmam.
20 Mayıs 2008 06:13
koşullar her ne olursa olsun şampiyonluk bir başarıdır...öncelikle bunun kabul edilmesi lazım.ayrıca galatasaray sene boyunca bir futbol takımının başına gelecek kötü olaylardan birçoğuna muhattap kalmıştır.bunlara rağmen şampiyon olması tabiki galatasaray taraftarının şampiyonluk sevincini artırmıştır..unutmayalımki bu takım son altı haftayı teknik direktörsüz oynamıştır ve bu haftalar içinde oynadığı maçlarda üstün bir futbol ortaya koymuştur.özellikle a.s. yende oynanan fener maçındaki futbol herkesin takdirini toplamıştır.işte sezon boyu tutuk gözüken takımın böyle bir zamanda üstün bir futbol oynamasının sebebi tabiki ruha bağlanacaktır.bu durum fenerlilerin ruhsuz olduğu anlamına gelmez sadece burun buruna girilen yarışta galatasaray daha çok istemiş ve kazanmıştır haklı olarak sevinmektedir.fenerli arkadaşların galatasarayın bu durumundan çok avrupa dönüşü futbolcularında görülen isteksizliği açıklamaya çalışmalrı daha yararlı olur gibi düşünmekteyim.
24 Mayıs 2008 19:34
İşin şu yönü de var. Biz ve siz, Galatasaray ve Fenerbahce, gece ve gündüz gibidir. Biz a olursak siz z olursunuz, siz a olursanız biz z oluruz.
Ben bu sene GS yöneticilerinin aman maaş ödeyemedik aman şu taksitler eksik kaldı gibi açıklamalar yaptıklarını hatırlamıyorum. Bu parasızlık mevzusu basının uydurduğu bir şey.
Şimdi gelelim ilk paragrafa, gece ve gündüz demiştim. Fenerbahçe'nin son 2 yıldır ultra kurumsallaştığı, mali yönden, futbolcu kalitesi yönünden diğer büyüklerden çok daha önde olduğu gibi bir iddaası var ki boş bir idda değil. Yalan diyebilir miyim? Biz daha sağlam temeller üzerindeyiz diyebilir miyim? Hayır.
İş böyle olunca bize sizin tersiniz kalıyor. Siz ne kadar kurumsal olduğunuzu idda ederseniz, ne kadar yıldızlı kadronuz olduğunu söylerseniz biz de bunu söylüyoruz. Sizin yıldızlarınız varsa bizim de ruhumuz var.
Aslında bu idda yalan yahut mantıksız değil. Bunu sizde biliyorsunuz. Sonuçta Galatasaray'lı futbolcular birbirlerine, taraftarlara ve klube daha çok bağlılar.
Eh, biraz mahalle kavgası gibi, biraz çocuk atışması gibi. Ama durum bu işte, kendimi bildim bileli sürekli atışıyoruz ve sürekli de devam edeceğiz gece ve gündüz olmaya.
Son olarak postla alakası olmayan bir yorumum olacak, bir yazar postunda bizim Avrupa'nın 2. sınıf takımından 5 yediğimizi yazmış. Diğer bir yazar da Fenerbahçe'nin puan kayıplarını CL sonrası yorgunluğa bağlamış. Bu biraz kör taraftarlık değil midir? Leverkusen maçı öncesi buz tutmuş patates tarlasında futbol oynayan, çok önemli bir futbolcusunu orda bırakan, maç öncesi sadece 1 antremana çıkabilen bir Galatasaray. Ki takımda 3-4 futbolcu Leverkusen maçında sakat olmalarına rağmen oynadılar.
Hepimiz taraftarız ve çok normaldir ki dalga geçeceğiz birbirimizle. Ama gerçekler de atlanmamalı.
uzatayım, ne diyordum?
Siz İnter'seniz biz Milan'ız olum!
4 Temmuz 2008 02:20
Çok amaçsız bir yazı. Ben Galatasaraylı bir futbolcunun hiçbir zaman çıkıp da "biz açız, parasızlıktan sürünüyoruz" dediğini duymadım.
Galatasaray ruh konusunda Fenerbahçe ile kıyaslanmayacak bir takımdır. Galatasaray en başta bir kültürden - Galatasaray Lisesi'nden - geliyor. Ve bu kültür her yeni yönetimle, yeni gelen oyuncularla birlikte devam ediyor. Bu yönden Galatasaray Fenerbahçe'ye göre daha komplike bir "kulüp". Fenerbahçe ise aynı Türkiyedeki siyaset gibi bir padişahın yönetimindedir. Padişah ne derse o olur, soyunma odasına iner, istediğini alır, sevmediği yöneticiyi gönderir, kendine ait bir kulüp yaratır. Ama ortada Fenerbahçelilik diye bir kavram yaratmaktan uzak kalır. Ha burdan anlaşılmasın ki Fenerbahçelilikten kastım taraftarlarla ilgili birşeydir. En kötü Fenerbahçe taraftarı bile kulübe Aziz Yıldırımdan daha az zarar verecektir.
Galatasaray biraz şanssızlıklar sebebiyle biraz da zorunluluklar sebebiyle Fenerbahçe maçına tek yabancıyla çıkıyor. Galatasaraylı futbolcuların maça çıkarken ne kadar hırslı olduğunu herkes görüyor. Fenerbahçeli futbolcularda tık yok. Çünkü çoğu yabancı ve Türkiyede derbinin ne demek olduğunu bilmiyor. Veya yaşanılan zorluklar içinde şampiyon olmaya çalışmanın ne kadar anlamlı olduğunu bilemiyor. İşte ruh böyle oluşuyor.
Ruh altyapısından çıktığın veya 19-20 yaşında geldiğin takımda oynayabilmekle oluşuyor.
Ruh her sene "aman Galatasaray almasın yeter ki onlar kime talipse 2 katını vereyim ben alayım" demekle de olmuyor. Bu sözüme itiraz edebilecek kimse yoktur çünkü Galatasaray kime talipse Fenerbahçe daha fazlasını peşin olarak kulübe, Galatasarayın önerdiğinin iki katını da futbolcuya önerir ve transfer eder. Gökhan Gönül, Önder Turacı, Yusuf Şimşek, Fatih Akyel (Türkiyeye dönüşünde) vs vs. Uzayan bir liste var.
Galatasaray hiçbir zaman mazlum edebiyatı yapmamıştır. Bunu söyleyecek insanın alnını karışlarım. Ronaldinho Fenere geliyor diyen medyayla Galatasaray fakir ama gururlu diyen aynı medyadır.
Hasan Şaş demiş ki 11 Fenerbahçeli halimizden anlamaz. Ve bunu da yazıya koymuşsun sen anlamayarak ne dediğini. Fenerbahçe transfer yapabiliyor, düzgün bir statta oynayabiliyor, ekonomik olarak bir çalkantı içinde değil, oturmuş bir kulüp düzeni var, yabancılarından verim alabiliyor. Futbolcunun aklında bu tarz sorunlar olmuyor. Ha sen diyorsun ki Galatasaray da alabilseydi verim. Fenerbahçe parayı basıp alabiliyor oyuncuyu Galatasaray alamıyor arkadaşım. Bu yüzden de daha ufak paralara bir ümitle belki iyi çıkar diye futbolcu alıyor ki bunlar bile kötü. Yönetim kötü, futbolcular yeni, stat kötü, takımını her maç yalnız bırakan taraftarlar, dolmayan tribünler, sakatlanan en önemli oyuncular, ne yapabileceği belli olmayan genç futbolcular. Fenerbahçede hangi futbolcu bunları anlayabilir? Bunların hiçbirini yaşamıyor o futbolcular çünkü bu sorunları ortaya çıkaracak bir yapı yok. Götlerinin rahatlığıyla bile şampiyon olamıyorlar. İşte ruh budur arkadaşım. Bir şeyleri elde edebilmek için ölümüne savaşmak, gerekirse sakat sakat oynamak, geriye düştüğün maçlarda bile müthiş bir hırsla maça asılmak, başarmak istemek. İşte ruh bu, anlayana.
4 Temmuz 2008 02:29
Adnan Polat'in, futbolcular ne dedigi ortadayken hala "kim yahu mazlum edebiyati yapan", basin iste hep Fenerli basin diyen bir arkadas daha. Gercekten hic paralari yok, oyuncu alamiyorlar, bugun Kewell gelmis 2 senede 7 milyon euro alacakmis, heralde dugun hediyesi olarak Karaosmanogullari beyliginden geldi. Gecen sene de Memlukluler Lincoln vermisti bir adet, ceyiz olarak da Nonda. Fakir ama savasan, sakat sakat oynayan, ter doken kahramanlar... Bir de her seyi yazip sonuna "anlayana" koyunca anlattiklarinizin etkinligi 15 katina cikiyor cunku siz hep mukemmel anlatirsiniz ama angutlar anlamaz iste, tam tersini iddia eden varsa da angutlugundan ve anlamadigindandir, anlasa yazmazdi boyle acimasiz bir yaziyi. eczena da alnimizi karislamazdi. aethewulf'un bu yazinin sonuna anlayana koymasi gerekiyordu ama yapmamis cunku kendisi haksiz, o yuzden yazisini anlayana ile bitiren arkadasa katiliyorum cunku gerizekali olmak istemiyorum.
4 Temmuz 2008 11:26
Merak ediyorun acaba ruh denen kavram nedir? Hakeme bir faul çalmadı diye dakikalarca itiraz etmek midir? Yoksa olur olmaz zamanlarda din bezirganlığı ile gündeme gelmek midir? Yoksa maçlarda terminatör gibi rakibi sakatlamak tükürmek dirsek atmak fakat kendi oyuncusuna dokunulunca ortalığı ayağa kaldırmak mı? Madem ruhunuzla oynadınız para için oynadınız milyon euroları bana verin. Ben zengin ama züppe olurum siz parasız ama yürekli gençler olun...
Aziz Yıldırım sevaplarıyla günahlarıyla başkanlık yapıyor söyledikleri gerçekten dikkate alınması gereken bir insan. Bazı söyledikleri sözler en fanatik kahvehane delikanlısının sözlerinden bile seviyesiz olsa bile doğru sözler. Söylem olarak yanlışlar olsa bile ifadenin bu kadar sert olmasına rağmen çok derin sözler. Başarı ve tesadüf üzerine sözleri oldu hala da konuşulmakta. Tabii ki başarılar tesadüf olamaz. Ancak bir olay vardır ki çok önemli. Siz yıllarca bu ülkede lider oldunuz en popüler iki klüpten biri oldunuz bunu değerlendirip kendinize ne bir tesis yaptınız ne de bir stad. Alınan sporcular genelde vasatın altında. Buna rağmen sürekli zirveye oynamaktan bahsetmek hayalperestliktir. Aziz Yıldırım bazı konularda yanlış olabilir. Tutum, tavır, tip , karizma vs olarak beğenilmeyebilir. Ancak bu gün klübü maddi açıdan çok iyi yerlere getirdi. Bu maddi güç elbette ciddi başarılar için gereken sporcuları transfer etmeyi sağlayacaktır. Aynı güç ile altyapı organizasyonu da sağlanabilir. Fenerbahçe altyapısı futbolcu çıkarmıyor sözleri de yanlıştır. Çıkan genç yetenekler az da olsa vardır. Ancak klübün beklentileri acil başarıları gerektiriyor. Bu gençlerin pişmesi için gereken zamanı verecek sabır klüpte ve taraftarda mevcut değil.
Ve son olarak Futbol bu kadar üstünde durulacak kalp kıracak bir çok insandan nefret edecek kadar ciddi bir şey değildir....
5 Temmuz 2008 01:09
Arkadaşım Galatasaray Lincolnü, Kewellı, Linderothu alabilmek için neler yaptı önce onun farkına varman lazım. Galatasaray fazla para alıyor diye Songun gidişine izin verdi, savunmayı Servete, Emre Güngöre bıraktı. Mondragon gibi bir devin gidişine izin verdi kaleyi Orkun gibi bir kazmaya bıraktı.
Galatasarayın Kewelle 2 sene için 7 milyon Euro verdiği falan yok kardeşim. 0 bonservisle yıllık 1.4 milyon Euro karşılığında aldılar adamı. Bonservise verecek para yok çünkü. Lincolne verdikleri 5 milyon Euro ve kendisine ödenecek para geçen sene başında sattıkları, tam hatırlamıyorum süresini 3-5 sene arası bir sürenin reklam gelirlerinin karşılığındadır. Yani Galatasaray bu sene reklam gelirinden para kazanmayacaktır arkadaşım bunun türkçesi bu. Seneye de kazanmayacak ondan sonraki sene de. Galatasaray geleceğini riske ederek aldı bu adamı. Onu da almak zorundaydı çünkü bu taraftar yıldız diye Heinz, Inamoto gibi oyuncuları görmek zorunda kaldı.
Ruh nedir diye soran arkadaşım. Ruh takımdaşlıktır, kenetlenmedir. Ruh birşeyleri beraber yapmaya gayret etmektir. Ruh diye birşeyin üzerinde bu kadar durmak da anlamsız hale geliyor çünkü açıklanacak elle tutulur gözle görülür birşey değil bu.
Buraya bu şekilde bir yorum yazmak istemedim ama bir insan eğer RUHUNUZ BU KADAR 12 MILYON EURO diye bir blog yazıyorsa, kaptırdığı şampiyonluk bu kadar içine oturmuşsa, o zaman herkese anlayacağı dilden birşeyler yazmak gerekiyor. O yüzden de o yazının sonuna anlayana yazdım güzel kardeşim.
Yorum yazanların hiçbirini tanımam etmem. Hiçbiriniz babamın oğlu deilsiniz. Ama o yazının karşılığı da budur. Kusra bakmıcaksınız.
23 Temmuz 2008 12:56
Yaziyi kotu yonde elestirmeyin, iskembeden atilip tutulmuyor. Din gibi takim tutup fanatik olmayin. Gercekleri gormezseniz sacma sapan yonetilmeye devam edeceksiniz. Hersey kanitli ve belgeli.
4 Ağustos 2008 12:11
Bu yazının üstüne saçma sapan atlayanlar olmuştur muhtemelen..bunu da renk tercihlerinden ötürü gözlerinin körelmesi sebep olmuştur.. şaşırmam yani