Yolun sonu gözüküyor


Aykut Kocaman Fenerbahçe için herhangi bir isim değildir. Duruşu, yaşam şekli, değerleri ve simgeledikleri ile çubuklu için çok farklı bir anlama gelir. Aykut Hoca Fenerbahçe’de her anlamda devrim umudunu besleyen, sportif yapılanma, kurumsallaşma, işleyen bir sistem beklentisini yükselten bir isimdi. İnsani niteliklerinin ne kadar önemli olduğunu 3 Temmuz krizinde gördük. Tamamen felç geçirmiş bir yönetimin yarattığı bütün boşluğu Aykut Kocaman doldurdu. Takıma ve camiaya liderlik yaptı. Topuk yaylasındaki görüntülerden, şike sürecinde ortaya koyduğu karaktere kadar her anlamda kulüp için ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Herkes teknik direktör olabilir, ancak herkes lider olamaz. Aykut Kocaman bir liderdi.

3 Temmuz sürecinde. Aykut Kocaman’ın haksızlığa karşı çıkan ve emeklerine yönelik iftiralara karşı tutumu sürecin farklı gelişmesine neden oldu. Operasyonun arkasındakiler, bunun gönüllü destekçileri ve bundan gerçekten heyecan bulanlar Aykut Kocaman’a bu yüzden benzersiz bir nefret duyarken, Fenerbahçeliler de kalplerine kendisini çok farklı bir şekilde yazdılar.

Aykut Kocaman’ın kulüp için bu kadar kritik olmasının iki önemli sebebi var. Birincisi Aziz Yıldırım’ın yönetim şekliyle ilgili. Aziz Yıldırım bütün altyapı hamlelerine karşı kulübün kurumsallaşması, istikrarlı bir sistem kurulması noktasında başarılı olamadı. Olamadı derken, olmaya çalıştı da olamadı manasında değil, basbayağı böyle bir yönetim tarzını asla benimsemediği için bu başarıya erişemedi. Aykut Kocaman’a kadar teknik direktörlerin geleceği gelen şampiyonluk kupasına endekslendi. Futbolcu ve teknik direktör tercihleri konjuktürel kararlarla belirlendi. Duygusal hareketler, kızgınlıkla gönderilen teknik direktörler, bir heyecanla alınan futbolcular ile Fenerbahçe kalıcı, sürdürülebilir ve istikrarlı bir başarıdan ziyade dönemsel başarılarla yetinmek zorunda kaldı.

Aziz Yıldırım’ın Aykut Kocaman tercihi ve bu konudaki istikrarı Aziz Yıldırım’ın da yönetim tarzının / bakış açısının değiştiği yönünde umutları besliyordu. Bu dirayet başarıyı da getirdi.

3 Temmuz 2011 tarihi kulüp tarihi açısından önemli bir kırılma noktası oluşturdu. Bu tarihten sonra da Aykut Kocaman farklı bir portreye sahip oldu. Başka bir merkez üs oluşturdu.

Bu sene beklenen kulübün 3 Temmuz sürecinden gereken dersleri çıkarmasını, planlı, programlı, kurumsal hareket kabiliyetine sahip, stratejik düşünen bir kulübe dönüşmesini bekledik. İkinci nesil reformlardan beklenti buydu. Diğer başkan adayları ve isteklileri de tam da bu nedenle yetersiz gözüküyordu.

Bugün karşı karşıya geldiğimiz nokta şudur, Aziz Yıldırım eski Aziz Yıldırım haline geri döndü. Önümüzde, her birinde yönetimin sorumlu olduğu üç senaryo var

1- Eğer Aykut Kocaman kendisi istifa etmek istemiş ise, kulüp bunu asla kabul etmemeli, yeniden yapılanma noktasındaki en temel taşı asla feda etmemeli, onun kulüp ile kurduğu ilişkiyi göz önüne alarak bu yönde hareket etmeliydi. Bu yapılmadı veya yapılamadı. Burada Aykut Kocaman gerçekten çok yorulmuş, psikolojik olarak süreci kaldıramaz bir haldeyse de kendisini destekleyecek mekanizmaların kurulmuş olması gerekiyordu. Salt insan ilişkilerinden kaynaklanan eksikliklerle bu durum meydana gelmiş ise bunun engellenmesi için atılmayan her adımdan yönetim sorumludur.

2- Eğer Aziz Yıldırım Aykut Kocaman’ı kovmuş ise o zaman da bu kadar kritik bir hatanın yapılmasının mantıklı hiçbir açıklaması olamayacağı için burada ortaya çıkan yönetim zafiyetini kabul etmek gerekir. Dolayısıyla yönetim bundan sorumludur.

3- Aykut Kocaman istifa etmek zorunda bırakılmıştır, kendisine karşı bir oldu bitti kurulmuştur. Bu halde de yönetim bu hareket tarzı nedenyile ayrıca sorumludur.

Sorun tek bir kişinin kulüpten ayrılmış olması değil. Fenerbahçe kulübünden çok kişi gelir geçer, ancak sorun son bir senede tekrar tekrar görmek zorunda olduğumuz, kulübün yönetim aklının ve sistemin bozukluğudur.

Kulüp hala daha doğru düzgün bir iletişim stratejisine sahip değil. Alex olayında süreç kötü yönetildiği gibi, gazetecilere maymunlar derken de, muzlu basın açıklaması yapılırken de bütün bu süreçler kötü yönetildi. Bu kulübün profesyonellerinden kaynaklanmıyor, tam tersine kulübün seçilmişlerinin yaptıkları, plansız, programsız bazı durumlarda fevri hareketlerden kaynaklanıyor. Bunu da engellemenin yolu bulunmuyor. Bir karakterin reflektif davranışları asla engellenemez.

Kulüp yine geleceğe yönelik sistemli bir yapılanma içerisinde gözükmüyor. Divan kurulunda “bu zamana kadar bakkal dükkanı gibi kulübü yönetmişiz” ifadelerini doğrular şekilde bir yönetim tarzı kendisini her yerde gösteriyor. Heyecan, öfke, üzüntü gibi insani duygular rasyonel hareket etmesi gereken tüzel kişiliği teslim almış durumda. Kulübün yönetim aklı sadece hata üretiyor.

Kulüp yönetimi ile kendi taraftarı arasında aşılması çok zor bir uçurum var. Bugün kulüp yönetiminden kim mutlu desek, yönetim üyelerinin kendisi dışında gösterebileceğimiz pek az insan var. Taraftar da son 1 yılda yaşanan gelişmelerden sonra sürekli birbirini suçlayan, birbiriyle mücadele eden, birbirine öfke kusan bir hale geldi. Cepheler keskinleşti, insanlar arasında sağlıklı bir tartışma yapılmasını imkansız kılan bir cephedaşlık duygusu belirdi. Birbirinden nefret eden, birbirinden uzaklaşan, acıları ve sevinçleri farklılaşan bir bölünme atmosferi kulübü sarıyor. Alex olayı bu travmaların başlangıcı ise, arka arkaya gelen olaylar da travmaların derinleşmesine neden oldu. Bugün kısa zamanda bir sulh imkanı da bulunmuyor.

Esas inanılmaz olan 3 Temmuz sürecinde, gerçekten çok farklı bir insan portresi çizen, Nazım Hikmet şiirlerine referans veren, Aykut Hoca’nın arkasında duran, bir toplumsal figür haline dönüşen, Leman'a hem de pozitif olarak kapak olan, Cengiz Çandar’dan Ertuğrul Özkök’e, Ahmet Hakan’dan Ahmet Şık’a kadar çok geniş bir kesimden tutumu nedeniyle takdir toplayan Aziz Yıldırım’ın 1 yılda bütünüyle yalnızlaşması oldu. 3 Temmuz sürecindeki Aziz Yıldırım ile bugünkü Aziz Yıldırım arasında kapanmaz bir uçurum var.

Aziz Yıldırım 3 Temmuz sürecinde kendisine ve Fenerbahçe’ye yapılan haksızlığa karşı çıkan insanların kendisine sonsuz bir biat duyduğunu zannediyorsa yanılıyor. Böyle bir şey asla olmadı. 3 Temmuz kendisinin her hatasına verilen bir açık çek değildi, tersine geçmişte yaptığı hataların üstünü kapatan, tutumuyla da gelecek için kendisine bir kredi açılmasına vesile olan bir süreçti. Bugün bu kredinin çok kötü kullanıldığı gözüküyor.

Fenerbahçe açısından 3 Temmuz süreci yasal olarak sürse de psikolojik olarak artık bitti. Daha önemlisi, Fenerbahçe’nin de artık eski tip, tek adam üzerinden yürüyen, duygusal, anlık, konjuktürel, eski hataları aynen tekrar eden bir yönetim anlayışına tahammülü kalmadı. Kulüp yenilenme istiyor.

Bu olaylar sonrasında Aziz Yıldırım teknik direktör mevkisine Löw’ü, sportif direktörlüğe Rıdvan’ı getirse, takımın soluna Ribery’i, sağına Robben’i alsa, 3 Temmuz sürecindeki psikolojiye, toplumsal algıya ulaşması mümkün olmayacak. Destek bulamaz demiyorum. Aksine büyük destek de bulur. Türkiye’de başarının üstünü kapatamayacağı tek bir hata yoktur. Ancak 3 Temmuz’da oluşan o aura da artık yırtıldı.

Bugün artık idari kararlar veren, verdiği kararların da idari mesuliyeti üzerinde olan, tam olarak vaad ettikleri ve yapamadıkları ile değerlendirilecek bir Aziz Yıldırım var. Fenerbahçe yönetimi ile Fikret Orman yönetimi arasındaki yegane fark, yaşanmış olan hatıralar ve onların da hepsi iyi değil. Bu zamana kadarki uygulamalar da yönetimin devrimci bir değişikliğe imza atacağını göstermiyor. Yönetim tarzı bu ve bu yönetim tarzı bütün sonuçlarıyla kendisini tekrar edecek.

Fenerbahçe sürekli krizlere yuvarlanan, devamlı trajediler yaşayan, bir şeylerin üstüne katmak yerine başlangıç noktasına dönen, sürekli aynı dilemmalara mahkum olan, bu kaderi de kendi kendisine üreten bir kulüp olarak yola devam edemez.

Velhasıl kelam, aşağıdan yukarıdan, yolun sonu gözüküyor.

Belki artık gitme vakti gelmiş demektir.



9 comments:

  1. Unknown dedi ki...

    denizli'de kaçan şampiyonluktan kocamanın istifasına kadar geçen süreçte TARAFTARIN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ oldukça güçlendi. bunu sağlayan Futbol Şubesinin "başarısız yönetimi" ve "Aziz Yıldırımın olağanüstü gücü". Taraftar genel olarak Alexi seviyor, Kocamana saygı duyuyor, ama Aziz Yıldırımı her koşulda sahipleniyor.
    Aziz Yıldırım başkanlığı döneminde "sadece" Futbol Şubesi başarısız (!?).

    Ne Aziz Yıldırımcıyım, Ne Kocaman fanatiğiyim, ne de Alex fetişistiyim...

    Elbette Aykut Kocaman'ın belki 10'larca yıl teknik direktör olarak takımın başında kalması, kulüp olarak bir ütopyanın gerçekleşmesi anlamına gelirdi. Aziz Yıldırımın da bu desteği verecek gücü vardı. Ama yapmadı.

    Kocaman 3 Temmuz sürecinde önemli bir Lider oldu, bu duruşu sadece günümüz için değil gelecek için de önemli bir kazançtır. O gitti diye bu kazanım yok olmaz. Ancak Kocaman (Adam gibi adam) bu duruşu ile çok şey hak etti ise, benzer şekilde (hiç sevmesem de) Aziz Yıldırım 1 yıl tutuklu kalarak (ki bence bu her türlü fedakarlığın üstünde) (daha) çok şey hak ediyor.

    3 temmuz sürecinde Kulübü ayakta tutan güç ne Alex, ne Volkan, ne Kocaman, ne de Aziz Yıldırımdı. Kulübü ayakta tutan yegane güç ÇUBUKLU FORMA SAHİBİ TARAFTARLARDI.

    Yıldırım bunun farkında, taraftara borçlu olduğunu biliyor. borcunu nasıl ödeyeceğini de. Bu saatten sonra Aziz Yıldırımın (özellikle futbol şubesinde) kurumsallaşmaya devam edeceği, yere basan adımlar atacağı zannedilmesin.

    Bence kafasında tek şey var taraftara "başarı" hediye etmek. Şampiyonluk istiyor. (TD olarak kocamanı defalarca eleştirdik, çok hata yaptı).

    beklentim FENERBAHÇE futbol takımının saha içinde ORANTISIZ GÜÇ kullanacak kapasitede bir kadroya kavuşacağı...

    Yani Yıldırım kafasına koydu şampiyonluk için elinden geleni ardına koymayacak. çünkü 3 temmuzu başarısızlığa uğratacak tek yol BAŞARI.

  2. gumgumok dedi ki...

    Biz bunu haketmedik. Hiç haketmedik.
    Öyle acı bir gün ki. 3 temmuz bir darbeydi. Ama bir darbe, tam da Fenerbahçelilerin gösterdiği gibi bir yekvücut tepkiyle bertaraf edilebilir. Kısmen edildi de. İleride hiçbir izi kalmayacaktır. Fenerbahçe, o kadar büyüktür.

    Ama Aykut Kocaman'nın gidişi, tarihi bir fırsatın bir daha gelmeyecek şekilde gitmesidir. Bunun geri dönüşü yok. Maalesef Aykut Hoca için "yanlış zaman, yanlış insan" gerçeği yaşandı. Yanlış zaman 3 temmuz, yanlış insan Aziz Yıldırım'dı.

    Vizyon sahibi, iletişim sorunu yaşamayan, her şeyin takır takır döndüğü, taraftarını iyi yöneten ve geri dönüşlerini alan bir yönetim tarzı varken çalışsaydı; polislerin, savcıların, tetikçi gazetecilerin, dolandırıcı rakiplerin olmadığı bir ortamda çalışsaydı; her şey çok ama çok farklı olurdu.

    Böyle bir karakter, böyle bir çaba, böyle bir ruh, böyle bir Fenerbahçelilik, böyle bir aydın kişilik; bir daha Fenerbahçe yedek kulübesinde zor bulunur.

    Basın toplantılarında orasını burasını gösteren, sağa-sola küfreden, imparatorluğuna el pençe duranların önünde açık açık sahayı terörize eden bir adamın yönettiği rakip 2 değil 22 şampiyonluk kazansa bile; ben Fenerbahçe teknik direktörü olarak Aykut Kocaman'ı görmek istiyorum.

    Bitti artık maalesef. Bir daha ne yaparlarsa yapsınlar, kendi vicdanımda affetmeyeceğim ya da eskisi gibi hissetmeyeceğim Fenerbahçeliler var artık.

    M.Ali Aydınlar, Sefa Kalya, Alex De Souza, Sezer Öztürk, Aziz Yıldırım.

    Hiçbirinizin yaptığını, hiçbirimiz haketmedik.

  3. Adsız dedi ki...

    Aziz Yıldırım bu olayla gözümdeki tüm kredisini bitirdi… Bugün istifa eden Aykut Kocaman olsa da gerçekte bugün Fenerbahçelinin gönlünde kaybeden Aziz Yıldırım olmuştur… Bugün Fenerbahçe de DEVRİ KAPANAN Aykut Kocaman olmamıştır… Aziz Yıldırımın Devri kapanmıştır… Aykut Kocaman içinse FENERBAHÇE BAŞKANLIĞINA GİDEN YOL AÇILMIŞTIR…

    Bugüne kadar yakın çevremdeki insanlara karşı dahi savunduğum ve inandığım Aziz Yıldırıma karşı tüm inancımı yitirdim… Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin başında kaldığı sürece Fenerbahçeliliğimi bir kenara bırakıyorum… Ben ki Fenerbahçe mağlup olduğunda uyuyamayan bir Fenerbahçeliydim… Bundan sonra ne maçına gideceğim, ne ürününü alacağım ne de herhangi bir destek vereceğim…

    Aziz Yıldırım bu kulübün tüm sevenlerini küstürerek, her birini kırarak o koltukta oturacağını sanıyorsa yanılıyordur… ARTIK AZİZ YILDIRIMLA GELECEK ŞAMPİYONLAR LİĞİ ŞAMPİYONLUĞUNU DAHİ İSTEMİYORUM…Bir insan bu kadar vefasız olur mu ??? Demek ki oluyormuş… Aziz Yıldırım insanları kullanıp atan bencilin tekiymiş… 3 Temmuzda bu kulübü tüm terk edenlere karşılık dimdik ayakta duran ve kendisine en büyük iyiliği yapan Aykut Kocaman’a karşı yapılanları kabul edemiyorum…

    Bu kadar AMATÖRCE kulüp yönetilmez… KURUMSALLAŞMA masalı anlatmasınlar birde… Böyle mi kurumsallaşılıyor ??? Aziz Yıldırım ben Fenerbahçe’ye çağ atlattım, istediğimi yaparım diyorsa orada bir DURACAK… Bu taraftar bilmem kaç bin Fenercel almasaydı, bilmem kaç bin KREDİ KARTI veya TARAFTAR kart çıkartmasaydı, bilmem kaç bin kombineyi hemen tüketmeseydi sen HİÇBİRŞEY YAPAMAZDIN… O yüzden böyle kişileri UMURSAMAYACAKSAN bu kulübün başında bir dakika oturmayacaksın… Teknik adama rest çek, kaptana rest çek, yöneticiye rest çek… Her şeyi sen yapacaksın da, her şeye sen karar vereceksin de bu adamlar ne iş yapacak ??? Bu insanlar kukla değil… A-Z-İ-Z Y-I-L-D-I-R-I-M İ-S-T-İ-F-A…

  4. Wyatt_Earp dedi ki...

    Aykut Kocaman istifa kararini Emre takima geri getirildigi gun almis olabilir mi acaba? O donemde yonetim (baskan) ve hoca arasinda ne gecti acaba. Hic bir zaman ogrenemeyecegimizi bile bile merak etmekten kendimi alikoyamiyorum.

  5. Unknown dedi ki...

    Aziz Yıldırım tüm kredisini benim gözümde tüketmiştir. Harcadığımız değerlere bir bakın, inanılacak gibi değil.

    Yazdıklarınızın son derece doğru ancak kontrollü tespitler olduğunu düşünüyorum. Ancak kendi adıma bu kadar kontrollü bir yorum yapmak niyetinde değilim.

    Aziz Yıldırım artık başkanlığı bırakmalıdır. Yarından tezi yok...

  6. mesruryersel dedi ki...

    Aykut Kocaman'ın gidişi de Alex'in gidişi gibi olmuştur, ikisi de hak etmediği şekilde gitti ya da gönderildi. Belki de sorun bizdedir. Zamanında sahip çıkmadığımız değerlerin acısını çekiyoruzdur. İbrahim Kutluay gibi, Aydın Örs gibi ...

  7. Unknown dedi ki...

    AZİZ YILDIRIM IN EGOSU VE DİKTATÖRLÜĞÜ FENERBAHÇE NİN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR.ONUN OLDUĞU YERDE AYKUT KOCAMAN GİBİ BİR ADAMIN DEVRİM YAPMASI BİZİM İÇİN ANLADIK Kİ SADECE BİR RÜYAYMIŞ. KOŞU MESAFELERİ, GENÇ OYUNCULARIN YETİŞME STRATEJİLERİ, DORTMUND,BARCELONA TAKIMLARININ ÇALIŞMA VE TEKNOLOJİK ALT YAPILARININ TRANSFERİ, BU TAKIMLARIN MODELLEMELERİ, SİSTEM TAKIMI GİBİ MODERN FUTBOL ANLAYIŞI DA HEBA EDİLMİŞTİR.ŞİMDİ DAUM, M. DENİZLİ ANLAYIŞLARINA DÖNÜŞ OLACAKTIR. YILDIZLARA DAYALI SİSTEM, KISA VADELİ BAŞARILARLA TATMİN OLMA, AVRUPA DA HÜSRAN,ADAM ADAMA SAVUNMA DEMODE FUTBOL VE ÇOK YAŞA DİKTATÖR!SANIRIM BİZİM FUTBOL GERÇEĞİMİZ DE BUDUR.MODERN FUTBOL FELSEFESİNİ TEMSİL EDEN LÖW,KOCAMAN. İKİSİNİ DE KURBAN EDEN 15 YILINDA 8 DEFA EZELİ RAKİBİNİN ŞAMPİYONLUĞUNU GÖREN BÜYÜK BAŞKAN!!

  8. FatihE dedi ki...

    Adam!! Aykut,

    2005 Konyada başlayan adamlık!! serüveni bitti galiba. 2005 yılında o maçtan sonra, (Meşhur Anelka smacı) "bu çirkin futbol aleminden çekileceğim" diyen adam!! 3 Temmuz sürecini diline yapıştıran, kankası Şeytanla, Ordu deplasmanına giden uçaktan inip, MAA ile puan pazarlığı yapan adam!! Rakip kadroları maç öncesinden öğrenen adam!! Sahadaki topçumun alın teri, emeği diyip, bu sezon G.Saray saha içinde ve dışında bırakmaz diyerek rakip takımdaki futbolcunun alınterini, emeğini hiçe sayan adam!!
    rakibinin penaltılarını irdelettiren adam!! Yarım puan ile şampiyonluğu kaçırdık diyen adam!! Ama, ne hikmetse yarım puan yarım puan diyorsunda hoca! 9 puanı nereye soktun diye sorulamayan adam!! Böyle bir adam!! hadi oradan!!

  9. Adsız dedi ki...

    FatihE denen şerefsiz… Senin hak ettiğin cevap bu olduğu için, yalancı ve düzenbaz camianın genetiksel davranışıyla her zaman olduğu gibi medya yalanlarıyla gelip burada kendince kafa bulan şerefsiz… SANA HASSİKTİR DİYORUMMMM… Senin gibilere anca böylesi söylenmeli ki hak ettiğiniz muamele edilmiş olasın…

Yorum Gönder