Fenerbahçe'nin Sezon İçindeki Değişimi
Fenerbahçe'nin bu sezonu -çoğuna anlam verilemeyecek biçimde- inişli çıkışlı oldu. Eksik oyuncular bu inişlerin sebebi olarak gösterilebilir fakat bu iniş periyotları haftalar sürdüğü için sebebi tek bir oyuncunun yokluğuna bağlamak çok ikna edici olmuyor. Fiziksel nedenleri olabilir, eğer öyleyse bunu kanıtlamamız veya anlamamız mümkün değil fakat aşağıdaki grafiğe bakınca ilginç bir tablo var.
x ekseni (yatay eksen) haftalar ve maviye boyalı alan puan alınan bölge, en tepedeyse o hafta 3 puan, ortadaysa 1 puan. Doğal olarak beyaz kısım puan alınamayan haftalar. Yani Fenerbahçe'nin sezonunu 5'e ayırabiliriz
1.-8. Haftalar Arası
9.-15. Haftalar Arası
16.-19. Haftalar Arası
20.-23. Haftalar Arası
24.-34. Haftalar Arası
1.-8. Haftalar Arası kısımda 8'de 8 yapılıyor. Aslında biraz yapay bir görüntü var, Kadıköy'deki İBB maçında çok etkisiz bir oyun ve frikik golüyle, Antalya deplasmanında son dakikada Antalyaspor'un akıl almaz hatasıyla atılan golle kazılan maçlar bu periyotta. Diğer yandan takımın defans kurgusu, kanat oyuncusu ve orta sahası yeni oyuncular, bu bölümün uyum süreci de olduğu düşünülürse Kadıköy'deki Gençlerbirliği maçı, deplasmandaki Bursaspor maçı gibi Daum'un kafasındakileri tam olarak sahaya yansıtan takımları da izliyoruz.
Daha sonra keskin bir düşüş başlıyor. 9-15 haftalar arası tek galibiyet var. Birinci sebep GS maçında 3 maç ceza alan Bilica'nın yokluğu. 16-19. haftalar arasında galibiyetler alınsa da bunlar 3-2 kazanılan Ankaragücü maçı gibi maçları da kapsıyor ve 23. haftaya kadar başka bir düşüş periyoduna giriliyor. Bu ikinci kısımda takım tamamen dağılmış durumda ve bunda Lugano'nun sakatlığı ciddi bir etken. Yani ilk 8 haftada 24 puan alan ve zaman zaman tam olarak istediğini sahaya yansıtan takım 9. ve 23. haftalar arasında durdurulamaz bir düşüşe geçiyor. Şampiyonluk zaten burada kaybediliyor.
Daha sonra son 10 haftada bu sefer mantıkla açıklanamaz bir performans daha ve sadece 2 beraberlik. Bu periyoda kadar son 10 maçın hepsinde gol yiyen takım bu 10 haftalık süreçte gol yemeyen bir takım oluyor.
1. ve 8. haftalar arasındaki beklenmeyen başarıyı Emre'nin normal ötesi performansına, Kazım'ın istekli lig başlangıcına, Lugano-Bilica'nin hızlı sağlanan uyumuna ve forvetlerin (Guiza ve Semih) gol atma yeteneklerini tamamen unutmamalarına bağlamak mümkün.
9. ve 24. haftalar arasındaki düşüşü de Emre'nin normale dönmesine (kötü oynamadı, sadece normal iyi oyun oynuyordu), önce Bilica sonra Lugano'nun yokluğuna, Cristian ve Andre Santos'un fiziksel düşüş yaşamalarına, Guiza'nın tamamen beceriksiz bir kovaya dönüşmesine, Semih'le yönetimin yaşadığı soruna ve Kazım ve Roberto Carlos gönderildikten sonra kanat alternatiflerinin iyice azalmasına bağlamak mümkün. (Unutmadan; Carlos gönderilene kadar birçok maçta defansif sorunların kaynağı oydu, fakat hücuma katkısı vasat bir sol bekten fazlaydı.)
Aslında Fenerbahçe'nin oyun sistemi Kasımpaşa maçı dışında ilk 8 haftada da, 23. haftaya kadar geçen zamanda da benzer özellikler gösteriyordu. Kasımpaşa maçındaki sistemin Fenerbahçe için intihar olduğunu düşünüyorum, şurada yazmıştım o yüzden onu alternatif olarak kabul etmeden geçelim. Takım her maç gol yemeye başlayınca ve iniş önlenemeyince Daum sistemini onarmaya karar verdi ve 24. haftadan itibaren özellikle bekler ve defansif orta sahanın rolü daha defansif olarak belirlendi. Kısaca 1.-23. haftalarla 23.-34. haftalar arasındaki en temel fark hücuma katılan oyuncu sayısı ve defans güvenliğinde oldu.
Beklerin hücuma katılması hücum yaparken elbette büyük avantaj sağlıyor. Diyarbakır'a atılan aşağıdaki gol bir örnek
Aşağdaki kare aynı maçta yenilen gol öncesinde defansın durumu. Defans 2'ye 2 yakalanıyor ve kademe yapacak bek yok çünkü ikisi de rakip yarı alanda kalmışlar.
Bu gol de benzer şekilde Manisaspor'dan sol bek (R. Carlos) ileride kaldığı için orta sahada kaptırılan topla yenilen gol.
Çok gol yemekle sonuçlanan bu hamleye çözüm beklerin çizgi gerisinde kalmaları oldu. Son 10 haftada alınan galibiyet serisinde Gökhan ve Andre Santos'u normale göre çok az hücum yaparken gördük. Bu hamle Gökhan'ın hücum rakamlarına şöyle yansımış
İlk 22 maç: 3 asist, 2 gol
Son 10 maç: 0 asist, 0 gol
Daum bir anlamda takımın üstünlüklerinden (hücumcu bekler) bir tanesini kurban edip az gol yiyerek maç kazanmayı yeğledi. Bu üstünlüğü feda etmeden de çözüm bulabilirdi fakat yeni kanat oyuncuları ve orta saha oyuncuları alması ve onlarla bir sistem kurması gerekecekti. Anladığımız kadarıyla böyle bir şansı olmayacak.
14 Haziran 2010 14:08
Daha fazla detay görmek için televizyon ekranına yaklaşırsanız renkli karelerden başka şey göremezsiniz.
Şu veya bu futbolcunun eksikliğiyle bir takım bu kadar derin ve keskin düşüşler yaşamaz.
Sivas'ın 2 sezon şampiyonluk mücadelesi verdiği bir ligden bahsediyoruz.
Lafı daha fazla gevelemeyeyim, hani diyorlar ya ''Aziz Yıldırım Fenerbahçe'yi kalkındırdı''.
İşte ip buradan sonra koptu.Taviz üstüne taviz.
Aman sikko ligin değeri düşmesin.Zaten sikko, adı üstünde.Herif nasıl olsa o koltuktan ayrılmaz, kim takar Yalova kaymakamını pardon Fener taraftarını.Çok şükür Türk futbolunun bütün problemleri çözüldü.Çöküşte olan mı var?
Fenerden şampiyonluk iste.Anadolu'dan şampiyon mu çıkmıyor? Fenerden şampiyonluk iste.
Başkası olsa bu kadar fazla taviz istenir miydi? Sanmıyorum.''Kalkınmış'' takımın tuzu kurudur, 3-5 gün ah-vah eder sonra unuturlar.
Başkaları 4 sene üstüste şampiyon olur ama Fenerin üstüste 3. şampiyonluğu Türk futbolunun bittiği andır.Onu geç Türkiye Kupası bile almaması lazım.Sonuç, elde ne kaldı?
Aziz Yıldırım'ın kalkındırdığı Fenerbahçe.
Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final görmüş kadroyu takviye etmek şöyle dursun itinayla bozar.Nasıl olsa soran eden yok:
Madem Şansal'la, hakemlerle, Gökçek'le, Demirören'le, Polat'la, medyayla, uçan kuşla didişmektesin, ortaya kayda değer bir başarı da koyamadın; ne halt etmeye hala o koltuktasın?
Kalkındırdığın için mi? Neydi sözleri Banu Alkan'ın şarkısının:
Kaldır beni, dansa kaldır.
15 Haziran 2010 10:58
Benzeri bir değerlendirmeyi Fenerbahçe'yle kısıtlamayarak yapmıştım: http://www.ntvmsnbc.com/id/25092842/
Açıkcası sadece bizim problemimiz değil bu ve genel olarak kadro darlıklarından kaynaklanıyor.