Erkek Basketbol Takımı ve Pianigiani Üzerine
Biz Fenerbahçelilerin son yıllarda en çok yaşadığı duygu herhalde hayalkırıklığı. Bu sene sağolsun daha sezon ortası gelmeden bütün branşlarda mebzul miktarda hayalkırıklığı yaşadık. Futbol takımının lig performansı, kadın voleybol takımının çöküşü, erkek voleybol takımının üst üste mağlubiyetleri falan derken sonunda erkek basketbol takımı da toparlanır mı düzelir mi endişelerine Efes ve Maccabi maçlarıyla net bir yanıt verip duvara tosladı.
Sene başına bir dönelim Spahija’nın görevden ayrılmasıyla önce uzun süre coach piyasasasının creme de le cremleri Pesic-Obradoviç-İvkoviç üçlüsünün peşinden koçtuk, bunlar olmayınca kalburüstü koç olarak Pianigiani’yi tercih ettik.
Pianigiani’nin son 5 yıl Siena’ya oynattığı savunma eksenli topa baskılı basketbolu bizde de oynatabileceğini, bu doğrultuda bir takım yaratabileceğini düşünüp umutlanmıştık. Her ne kadar İtalya dışında ilk kez çıkması, Siena gibi bir küçük bir kent ve kulüpten Fenerbahçe gibi bir kulübe gelmesinin olumsuz etkileri olabileceğini düşünsem de yine de Siena performansı koça kredi vermeyi hak edecek cinstendi.
Ben bütün takım sporlarında kupaların aslında sezon sonundaki Mayıs ya da Haziran ayında değil sezon başındaki Temmuz-Ağustos döneminde kazanıldığını düşünüyorum. Yani takım mühendisliğinin yapılıp oynanılacak sisteme göre oyuncu bulunduğu ve bu oyuncular arasında kimyanın nasıl oluşturulacağının hesabının yapıldığı dönem o sezon sizin performansınızı doğrudan belirliyor.Biz ilk hatayı burada yaptık. Bo ,Andersen ve Sato koçun kafasındaki sistemin parçaları olarak transfer edildi, Batiste’in transferinin Pianigiani tarafından çok istenildiğini sanmıyorum o biraz emr-i vaki oldu İlkan hiç planda yokken piyangodan çıktı, Barış Ermiş de zaten koçla anlaşılmadan çok önce alınmıştı.
Sezona başlarken Fenerbahçe’nin pota altı rotasyonu Batiste-Andersen-Oğuz-İlkan ve Kaya şeklindeydi. Uzun süre bu acayipliğin bir şekilde giderileceğini sert bir uzun alınacağını falan düşündük ama sezona böyle başladık. Kaya’nın rotasyonda zaten hiç düşünülmediğini hesap edersek Fenerbahçe’nin pota altını emanet ettiği 4 oyuncunun hiçbiri savunmasıyla bilinen oyuncular değildi. Bu oyuncuların çok büyük bir değişim gösterip çok iyi savunma yapmalarını beklemek dışında elden gelen bir şey yoktu.
Sezon başladı Khimki İstanbul’da rahat geçirilirken o maçın bu sene seyrettiğimiz ilk ve son rahat Eurolegue maçı olduğunu bilmiyorduk muhtemelen tıpkı Mc Calebb’in sakatlığı sonrası Barış’ın Slovenya’daki son periyot performansıyla Union Olimpija’yı deplasmanda yendiğimiz maçın ilk ve son deplasman galibiyetimiz olduğunu bilmediğimiz gibi. Real Madrid maçıyla birlikte çok kısa süren iyi günlerin sona erdiğini gördük, takım ribaunt alamıyor pota altı savunması delik deşik oluyor ve hücumu da tamamen bireysellik üzerinden yapıyordu.
Zamanla oyuncular birbirleriyle alıştıkça düzelir diye umduğumuz şeyler giderek daha kötü hale geldi. Cantu ile deplasmanda oynanan maçta takım daha ikinci çeyrekte havlu attı, ligde Karşıyaka’ya karşı hücum ribauntu verme rekoru kırdığımız maçı da kaybettik, bir şekilde zor bela son Cantu maçını kazanıp Top 16 ya kendimizi attık, ligde de kendi sahamızda oynadığımız üç hedef maçI -Beşiktaş-Banvit-Galatasaray- kazasız atlattık.
Takıma takviye yapılması gerçeği çemberi koruyacak bir uzun almamız gereği ayan beyan ortadayken Batiste’i göndermeyi beceremediğimiz için uzun alamayıp Fenerbahçe resmi sitesine göre Avrupa’nın en iyi guardlarından ama ne hikmetse Pianigiani’nin Euroleague’de düşünmediği Tripkoviç’i aldık.
Top 16’daki faciayı hepimiz biliyoruz anlatmaya gerek yok , bu seviyede bir takımın bundan daha kötü savunma yapabilmesi zaten mümkün değil. Fenerbahçe öyle yanlış bir kimya oluşturdu ki hasbelkader iyi savunma yapan bir beş sahadaysa o beş hücum edemiyor, iyi hücum eden bir beş bulmuşsak da kesinlikle o beş savunma yapamıyor. Bo-Sato-Emir-Bojan-Batiste beşiyle başladığımız bir maçta savunmamızın iyi olması mümkün değil mesela. Bu beşte savunması ortalama üstü olan tek oyuncu Sato. Bojan skorer diye onu sahada tuttuk diyelim Sato da iyi savunmacı diye sahada kaldı. Barış- Ömer- Kaya ya da İlkan dörtlüsünden üçünü oyuna aldık. Bu sefer de bu takım savunmayı bir vites artırsa da hücumda tamamen kilitleniyor. Yani o kadar kötü planlanmış, yanlış kimyayla oluşturulmuş bir takımımız var ki deliğin birini kapatsan başka yerden iki delik açılıyor onu kapatsan hiç beklemediğin yerden bir delik daha çıkıyor.
Benim anlamadığım şey şu, bu takım sezona bir tane bile sert uzunu olmadan nasıl başlar, bu bir koç tercih hatası mıdır, takım mühendisliği hatası mıdır, bugün savunmanın hücuma göre çok daha geri planda olduğu NBA’ de bile potayı koruyacak oyuncu rolü bu kadar ön plana çıkmışken sadece bu vasfı çok iyi olan Ömer Aşık Houston’da onca hücum defosuna rağmen milyon dolarlık kontrat alabiliyorken nasıl olur da savunmanın, potayı korumanın neredeyse bir gurur vesilesi, namus meselesi olduğu Euroleague gibi bir yerde bir tane bile ortalama üstü sert bir uzuna kadroda yer verilmez hakikaten bunu anlamıyorum.
Pianigiani Siena’da başarılı olduğu sisteminin en kilit rolündeki Stonerook’un özelliklerine benzer özellikte sert, her yere yardıma giden bir adamı neden istemedi, istedi de yönetim boşver biz Batiste’i alalım mı dedi, pota altına sertlik katabilecek tek adam olan Vidmar’ı kiralamak koçun mu yönetimin mi fikriydi bunlara bir cevap verseler çok sevineceğim.
Oyuncuların kişisel performanslarına dair de bir şeyler söyleyeyim. Batiste transfer edildiğinde de yanlış transfer olduğunu düşünüyordum, Panathinaikos’daki son senesinde düşüş başlamıştı, hatta F4 de canlı canlı izleme şansım olduğu için de rahat söyleyebilirim Pana’nın gerek F4 de gerek Yunan ligi finalinde Olympiakos karşısında en zayıf halkasıydı. Biz Batiste’in bugününü değil geçmişini düşünüp geleceğe dönük bir transfer yaparak baltayı taşa vurduk.
Andersen Avrupa’nın hücum potansiyeli olarak en iyi 4 numaralarından biri olmakla beraber hiçbir dönem üst düzey bir savunmacı değildi ama savunmada bizdeki hali bu geçmişle açıklanamaz. Yani geçen sene mesela Siena’da asla bu kadar kötü savunma yapmıyordu.Şu an savunmada el bile kaldıramıyor, ayağını çekemediği için çıktığı her show-up da faul yapıyor, ribaunt alamıyor.İsim olarak yıllardır problem çektiğimiz 4 numara problemine ilaç olacak gibi geliyordu ama büyük bir hayalkırıklığı oldu.
Diğer bir hayalkırıklığı olarak Bo Mc Calebb’i sayabiliriz, Geçen yıl Euroleague’de en iyi beşe seçilmiş bir oyuncunun bu sene yetenekleri çalınmış gibi oynaması da açıklanamaz. Bir problemi olduğu vücüt dilinden bile belli, Siena maçının son dakikalarında sorumluluktan tamamen kaçıp topu Emir’e teslim etmesi, alamet-i farikası olan drivelerinden eser kalmaması ve geçen sene çok iyi olan şut yüzdesinin yerlerde sürünmesi ve bence en önemlisi aslında iyi bir savunmacı olmasına rağmen savunmayla yakından uzaktan ilgilenmemesiyle takımın bu halinin saha içindeki en büyük müsebbibi
Bu bireysel hayalkırıklıklarına Oğuz Ömer ve Barış’ı da katabiliriz. Özellikle Ömer Onan artık o bildiğimiz profilden çok uzak bir performans çiziyor. Ama Türk oyuncular konusunda ben koçun da hatalı olduğunu düşünüyorum. Bence yeteri kadar güvenmiyor Türk oyunculara. Barış Ermiş mesela Slovenya’da Bo’nun sakatlığı sonrası maç kazandırmasına rağmen Bremer transferi sonrası onun ardında kaldı, keza Can Maxim Mutaf galiba içerdeki Kolej maçında momentumu değiştiren oyuncu olmasına rağmen koç tarafından bir daha hiç oynatılmadı, aynı şey Kaya için de geçerli Batiste-Andersen savunmada elini bile kaldırmazken Euroleague maçlarında doğru düzgün süre bile almadı. Oğuz, Batiste ve Andersen’in döküldüğü Siena maçında 0 dakika oynayıp üç gün sonra Efes maçına ilk beş çıktı, Ömer Barcelona maçında en iyi savunduğu adam Navarro çatır çatır üçlük atarken kenarda havlu sallıyordu. Yani Türk oyuncuların da Pianigiani ile aralarında ciddi bir güven problemi olduğunu düşünüyorum.
Ne yapmalıyız şu aşamada diye sesli düşünelim. Açıkçası şu aşamadan sonra zaten Euroleague’de gruptan çıkmak imkansız. Geçen sene play –off öncesi Spahija’yı gönderip Ertuğrul Erdoğan ile yola devam etsek ciddi olarak şampiyonluk şansımız vardı, sezon ortası koç değiştirilmez deyip şampiyonluğu feda ettik, bu sene de aynı senaryoya gidiyoruz gibi. Bu kadar dibe vurmuş ve en önemlisi kaybetmeyi kanıksamış bir takımla karşı karşıyayız. Pianigiani’yle daha fazla yürümenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Ertuğrul Erdoğan-Serdar Apaydın ikilisine takımı teslim etmek şu aşamada en doğru karar olur gibi geliyor. Oyuncuların da aklının başına gelmesi için bir şeyler yapmak lazım ama alınan sonuçların çok da umurlarında olduklarını sanmıyorum.
Batiste dışındaki transferlerin kağıt üstünde yanlış olduğunu düşünmemekle birlikte Beşiktaş krizdeyken ve kadro dağılırken tam bizim aradığımız tipte iki oyuncu Bonsu ve Hawkins’i neden almadığımızı da hala çözebilmiş değilim.
11 Ocak 2013 04:39
Uzun zamandir ne zaman erkek basket takimi hakkinda ne zaman yazicaksiniz diye dusunuyordum.
Ben fenerbahce'nin acikcasi son yillarda bu kadar kotu savunma yapip ezildigini bir zaman dilimi daha hatirlamiyorum. son 4 macta ortalama 95 sayi ve 20 sayi fark yedik.
Acikcasi bundan sonraki tek cozum kocun,batiste'nin falan hemen gonderilip 2 tane saglam sert potaalti savunmacisi alinip hedefin turkiye sampiyonlugu olmasi gerekir. yoksa gecen seneki gibi yine tamamen kayip bir sezon yasanacak.
seneye kadroda yine ciddi revizyona ihtiyac var.3-4 oyuncu disinda tamamen yenilenme seklinde.
11 Ocak 2013 08:19
Mirsat Semih Omer (Asik) Vidmar gibi efsane bir uzun rotasyonundan hicbirinin yerine koyamadik. Artik takimin savunma karakterini 5 numaranin belirledigi bir basketbol oynaniyor. Bir de yanina pick and roll ve drive larda basarili skorer point guard koydun mu takim savunmada ve hucumda oturuyor. Bo bu point guard tipine uygun bir oyuncu ama bu sene ne pick and roll a giriyor ne de fazla drive ediyor.
Siena da Stonerook butun savunmayi belirlyen adamdi ama su an bizde boyle bir adam yok. Vidmar in bu adam olmasi yonunde umutlarim vardi mesela deplasmandaki Barcelona macinda harika oynamisti ama neden gonderildigini anlamadim. Ayrica Emir le de cok iyi arkadas olmalari takim kimyasina yardimci oluyordu.
Bence koctan cok daha oncelikli problemimiz basketbol subesi koordinatorlugu. Aydin Ors neden kaybedildi? Ve butun bunlari dusunmesi gereken Semih Ozsoy ne ise yarar? Ve acilen istifayi dusunmez mi?
11 Ocak 2013 12:48
"...yine de Siena performansı koça kredi vermeyi hak edecek cinstendi..." cümleleriyle başlayan bir yazı "...Pianigiani’yle daha fazla yürümenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum..." şeklinde ancak Türkiye'de ve özellikle Fenerbahçe bloglarında bitirilebilir heralde.. Takım sporlarında kredi 5 ay mıdır? 7 ay mıdır? Yoksa en az 2 yıl mıdır? Kim neye göre belirler bu krediyi meçhul.. Tarihinde bir kez son 8 görmüş bir yapılanmada, hedef yeni coach ve yeni 7 oyuncuyla Final4 koyulursa olacağı budur.. Yazıda coach kaynaklı olmayan sıkıntılardan da bahsedilmiş, hakkını yemeyelim.. Yapılanmada herşey iyi, herşey güzel, seyirci müthiş!, salonda baskı fazlasıyla var!, yöneticiler tutarlı, bir tek coach "tu kaka"..
Tabii ki eleştirilecek, hem de ağır, gereğinde kulağı dahi çekilebilir ama 6 ayda kim ne yapabilir, ne yapmış? Pozitif örneği var mı? Ama aksini gösteren çok örnek var.. Blatt'ten Vujošević'e, hatta doğrudan Pianigiani'ye kadar.. Kazlauskas geldi takımın başına, CSKA ne yaptı? Sürekli coach değiştiren ve başarılı olan tek bir örnek var mı? (Aslında var, bizim kadın basketbol şubesi, o ayrı bir yazı ve yorum konusu, burada erkek basketbolunu yorumlamaya çalışıyoruz)
Bizim gibi, yanlış-yüksek hedef belirlemiş, sabırsız seyircisi ve vasıfsız yöneticisi olan kulüplerde, Coach'un, afedersiniz, bokunda boncuk olsa, fayda etmiyor..
Ayrıca, her kriz döneminde Ertuğrul Erdoğan'ın adının böyle yazılara meze edilmesi de, Ertuğrul Erdoğan gibi düzgün bir adama haksızlık.. Yedek coach değil ki o adam, birilerini kovunca gelsin işi götürsün.. Yeterince uzun bir geçmişi olan, "Head Coach" donanımına sahip, çok düzgün bir adam.. Gelsin 2 sezon sonra takımın başına geçsin, ya da geçmeli mi konuşalım..
Ama 5-6 aydır takımın başında olan coach'u asmak, kesmek, kovmak.. Yazıktır, günahtır etmeyin eylemeyin lütfen..
Ayrıca durum iç açıcı değil kabul ancak, enseyi o kadar karartacak bir durum da yok kanımca, hem lig hem de Euroleague'deki konum açısından.. Elbet yanlışları var coach'ın, hatta tutarsızlıkları ama, gitmesini gerektirmez..
İlla ense karartılmak isteniyorsa, Semih Özsoy ve Nedim Karakaş'a bakalım.. Başarısızlıklar oluyor ama bu iki isim hiç değişmiyor.. Aynı şekilde salondaki seyirci.. Sadece Fenerbahçe özelinde eleştirilebilecek bir konu değil salondaki seyircinin etkisizliği ama.. Önce biz saha dışı herşeyi iyi yapalım... Sonra kovarız coachları..
11 Ocak 2013 13:09
@ ömer vujoseviç in kredisi takdir edersiniz ki pianigiani'den daha fazlaydı cska'da ama sonuçlar felaket olunca kimse sabır falan göstermedi bir koçun oynatmak istediği düzene sabır gösterilir, yürüdüğü yola inanıyorsan bu bağlamda bir kıvılcım görüyorsan sonuna kadar devam edilir ama burda kıvılcımın k'si bile söz konusu değil. top 16 tarihinin en kötü savunma performansı gösteren bir takımda o kıvılcımı göremiyorum ben. pianigiani ile doku uyuşmazlığı olduğu çok açık ve sabredecek bir durum da göremiyorum. şube yönetimi konusunda zaten haklısınız daha önce kimin ne yaptığının belli olmadığı iş tanımlarının belirsiz olduğu basketbol yönetimini zaten eleştirmiştik, bu yazı daha çok saha içinde görülen çaresizlik bağlamıyla ilgileniyor.
11 Ocak 2013 13:45
@fatih;
Ben bu blogu, fikirlerinin belki neredeyse %50'sine katılmasam da, oldukça tutarlı bulduğum için takip ediyorum.. Özellikle 3 Temmuz ve sonraki süreçte.. Bir fikri savunmak isterken, 5-6 ay önceki ya da 2 önceki yazısına tamamen ters şeyler yazılmıyor bu blogda.. Bu durum erkek basketbol ve "devamlılık" için de olmalı diye düşünüyorum.. Teşbihte dahi hata var bence.. Oyuncular ya da oturtulmak istenen sistem doku değil ki, "tuttu" ya da "tutmadı" denebilsin 5 ayda.. Kıvılcım arıyorsanız, burun kıvırılan Cantu'yla yaptığımız ikinci maça veyahut evimizdeki Panathinaikos maçına bakın.. Hatta ve hatta, gösteri maçı dahi olsa, Celtics maçı..
Siz imam olarak böyle şeyler yazınca, cemaat neler demeye başlıyor..
Keşke 2 sert uzun alıp, seneye 8 yeni adam alınca iş bitseydi.. AJ Milano bu şekilde bitirebiliyor mu 2 senedir? Ya da kim bitirebilmiş? Bizim burada konuştuğumuz şeyleri hayatı basketbol olan 2'si Italyan toplam 4 basketbol adamı göremiyor mu?
Toparlamam gerekirse, fikirlerinize saygım var ama, benim lugatımda, sabır 5-6 ay ile olmaz.. Sabır 2 sezondan aşağı olursa onun adı sabır değil "zorla uzatılmış tahammül" oluyor..
Kariyeri başarılı, düzgün basketbol oynattığı genel olarak kabul görmüş ve disiplinli olan bir coachla 2-3 sezondan daha fazla çalışıp başarısız olmuş tek bir kulüp hatırlamıyorum.. Bu örneklemeye herkesin burun kıvırdığı Tanjevic'i de dahil ediyorum..
Bence modern spor anlayışında, 2 yıldan daha kısa sürede değiştirilen antrenör-t.direktör, o kulübün kişilere bağımlı ve herhangi bir spor anlayışı olmadığı gösterir..
11 Ocak 2013 14:07
Sorunlarla ilgili tespitlerinin hepsine katılmakla birlikte çözüm konusuna katılmıyorum.
Sezon ortasında koç değiştirsek bile bu kadronun bir takım hüveyitiyle oynayamayacağı aşikar. Sene başında da hayal olduğunu söylediğim F4'ü gelecek seneler için amaçlıyorsak burada 2 farklı seçenek var.
Ya kadronuzu Euroleague'e alışmış ve sıralanan sorunları göstermeyeceğinden emin olduğunuz oyuncularla değiştireceksiniz (bu kadro aslında bu hedefe yönelikti, ama belli ki öngörülememişti) ve bunların başına Obradoviç gibi bir koçu getireceksiniz ve 1-2 kez f4 oynayıp sonra maliyeti ya da bu tarz kadroyu sürdürememe mecburiyetinden bugünlere geri döneceksiniz (fenerbahçe kadın voleybol takımı gibi);
ya da kadroda var olan gençleri, dışardan da iyi altyapı almış ve ekol sahibi takımlardan birkaç genci ve iyi bir oyunkurucuyu Pianigiani'ye 4-5 yıllığına teslim edecek ve böylece belki top16, top8 ve her zaman f4 adaylarından biri olacaksınız.
Ben 2.sini tercih ederim ve daha mantıklı görüyorum. Koçun da ancak böyle bir takımda başarılı olabileceğini düşünüyorum.
11 Ocak 2013 17:46
@ömer valla sizin kıvılcım gördüğünüz cantu maçında ben iyi oynadığımızı düşünmüyorum, keza panathinaikos maçında ribauntlarda deli gibi ezildiğimiz halde panathinaikos un tarihinde olmadığı kadar top kaybı yapması sonucu yendik,iki sene koça sabır kulağa hoş gelebilir ama gerçek hayatta mümkün değil. bir şey olmayacağına kanaat getirmişsen ve geleceğe dair umudun yoksa 2 sene beklemek anlamsız. geçen sene sırf sezon ortasında koç değiştirmeyelim diye şampiyonluk gitti bu sene de o yöne doğru ilerliyoruz. ben de iki başarısız sonucu kelle isteyen birisi değilim, yürümüyor işte yani sahada da saha dışında da gözüken o.
11 Ocak 2013 19:26
fenerbahcenin durumu bu sene lakers'in nba'deki durumuna benziyor. yasi gecmis yavaslamis yildiz alirsan savunma yapamazsin bu sebeple de zorluk derecesi yuksek maclari kazanmaz imkansiz gibi bir hal alir.
eger bu kadro tamamen kocun tercihi ise, cok buyuk bir hata yapmistir ve de her profoesyenel kurumda oldugu gibi bunun cezasini cekmelidir.
Ben acikcasi bir cok durumda uzun vadeli planlamanin masal anlatmak oldugunu dusunuyorum. Basketbol cok zor bir oyun degil. dogru oyunculari alican ve de bu oyuncularin ozelliklerine uygun birkac hucum ve savunma setin olucak. 6 ay belki kisa bir sure olarak dusunulebilir ama bu kadroyu koc yaptiysa ve de takim onlarin oyun setleri sonucunda bu sekilde oynuyorsa daha fazla beklemenin cok anlami oldugunu dusunmuyorum.
12 Ocak 2013 10:52
@gurkan
Uzun vadeli planlamanin masal olduğunu düşünen sadece siz değilsiniz.. Bu toprakların mayasında var heralde, ezici çoğunluk sizin gibi düşünüyor, en azından siz doğrudan dile getirmişsiniz, birçok kişi devamlılık, proje, uzun vade diyip 4-5 ay sonra -ama- ile başlayan cümlelere başlıyor.. Basketbol izlemesi basit, üst seviyede oynaması çok zor bir oyun işin aslı bence.. Son 10-15 yılda EL şampiyonluğunun 5 hadi bilemediniz 6 takım arasında gidip gelmesi sadece bütçeyle açıklanabilir mi? Bu takımların da antrenörlerini, 4,5 hatta 8 ve hatta 13 yıl değiştirmemeleri tesadüf müdür?
Kimse "Onlar başarılı olduğu için o kadar süre kaldılar takımlarının başında" demesin.. Onlar o kadar süre takımlarının başında, daha doğrusu kendi kurdukları takımların başında, o kadar uzun süre kaldıkları için başarılı oldular..
Uzatmaya fazla gerek, sanırım bir kişi daha söylemiş, hastalıkla ilgili tespitlerin neredeyse tamamında hem fikiriz ama tedavi şekliyle ilgili tam ters görüşler var..
Euroleague'de son 8'i Türkiye şampiyonluğundan daha kıymetli bulduğumu belirterek bitireyim yarumumu.. Yapılan tüm "Türkiye ligi Avrupa'nin en iyi 2.ligi" çığırtkanlığına rağmen..
12 Ocak 2013 20:14
Bu ülkede basketbolda Avrupa kupası kaldıran kaç hoca var ??? Aydın Örs gibi bir değer neden Fenerbahçe de potanın tek patronu olmaz ??? Şuan ki patronların AYDIN ÖRSTEN üstün olan yada geçmişlerinde Aydın Örsten daha büyük başarıları olarak ne var ??? Aziz Yıldırımın “Ben her şeyden anlarım” egoistliği Fenerbahçemize saha dışı faktörlerin verdiği zarar kadar zarar vermiştir… Aykut Hocamız için gösterdiği mücadeleyi Aydın Örs Hocamız içinde göstermeliydi… Basketbol şubemizde için taraftar olarak büyük bir arzumuz var… Aziz Yıldırımda bu konuda birşeyler yapmaya çalışıyor… Bu arzuyu basketbol şubesinde eline geçirmişken bu kadar dikkatsizce ve önemsemeyerek kaybedersen olacağı budur…
Piangiani, Aykut Kocaman, Ali, Veli isimlerin kim olduğu önemli değil… Takımlarımızın başına getirdiğimiz teknik patronların bilgisine becerisine güvenmiyorsak, bu isimleri neden takımın başına getiriyoruz ??? Yok eğer bu isimlerin teknik bilgisine ve becerisine güveniyor isek, ilk başarısızlıklarında kellerini almak tam bir acizlik ve stratejisizlik ve akılsızlığın resmiyetidir… Futbolda çokça teknik adamdan önce futbolcu transferleri yaparak kadro planlaması konusunda baltayı taşa vurmuşluğumuz çok oldu… Sanırım bu yıl basketbolda da yaşanılan bunun bir benzeri… Fenerbahçe kulüp olarak ne zaman AKILCI HAREKET VE PLANLAMA yapacak merak ediyorum… Bu yöneticiler bu gidişle bizlerin sevdasını soğutacaklar…
Batist transferinin işe yaramayacağını bilmek için basketboldan anlamak gerekmiyor… Pota altına hem savunma hem hücum yapacak özellikte bir tane adam almadan final four iddiası ile sezona başlamak taraftarı kandırmaktır… Ben bu yıl bu takımın son 16’ya dahi kalamayacağını düşünüyordum… Doğrusu ilk gruptan çıkarak beni şaşırttılar… Şuan şu üç maçtaki skorlar ( bu kadar farklı mağlubiyetler olarak beklemesem de ) beni şaşırtmış değil… Bu yıl ben bu takımdan kupa beklemiyorum… Pianginai ligde ilk eşleşmede dahi elensek bile göreve devam etmelidir… Yıllardır bu taraftarın sabırsızlığı bahanesiyle birçok yanlışı teknik adamlara keserek ne elde ettik ??? Pingianiye en küçük güvensizlik varsa ben bu durumda teknik adam koltuğuna pianginaiyi oturtanlardan hesap sorulması gerektiğini düşünüyorum… Bu yıl alınan basketçilerden bo dışındaki diğerlerinin hiçbiri Fenerbahçeyi bir üst klasmana taşıyacak basketçiler değildir… Önce bu tespiti doğru yapalım ki, takımı eleştirmemizin bir anlamı olsun… Bu takım bana göre şuana kadar gösterebileceği performansın üzerinde seyrediyor… Bu takımın kupa alma potansiyeli yoktur… Alacakları her kupa çok başarılı olduklarını gösterir…
13 Ocak 2013 17:20
omer
ben turkiye'de yasamiyorum ve de soyledigim eger koc bu transferleri yaptiysa ve de kurulan takim oyun olarak bir umut vermiyorsa,bir kivilcim gormuyorsak, illa da 2 sene bekleyecegiz, uzun vadeli plan yapacagiz dememize gerek yok diyorum. Nasil kurumsal sirketlerde bir yonetici buyuk hatalar yapinca gonderilip yerine yenisi getiriliyorsa aynisini spora da uygulayabilirsin.
ayrica basketbol diger her sporda oldugu gibi ust duzey oyuncular ve dogru oyun setleri ile basarili kazanilan bir spor. bizim takimda bu seneki transferlerden bo disindakilerin hicbiri takimi bir ust seviyeye tasiyabilecek yildiz degil bu sebeple de euroleague'de bence de top8e kalamamiz cok da surpriz sayilmaz ama oyun olarak cok kotu bir seviyedeiz ve de koc yanlislari konusunda cok israrci. en basitinden tripkovic neden alindi?niye hic sure almadi? onun yerine sert bir 5 numara alinamazdi? ben tripkovic transferinin koc tarafindan gerceklestirildini dusunuyorum.
Euroleague'de basarili takimlara bakinca bence farkin bu takimlarin butceleri ama buyuk olcude yerli oyuncu farklarindan kaynaklandigini dusunuyorum. Turkiye'nin avrupa sampiyonlarinda aldigi sonuclara baktigimiz zaman ne demek istedigim cok iyi anlasilir. Avrupa'da ilk 8e bile kalamayan bir milli basket takimiz var. Yerli oyuncu kalitemiz Yunanistan,Rusya,Ispanya hatta Italya'ya bile oranla cok dusuk bu sebeple de takimlarimiz basarili olamiyor Euroleague'de. En basitinden bizim takimlarimizin yerli guardlarina ile Euroleague'de basarili takimlarin guardlarina:)
15 Ocak 2013 12:29
Bu sezonki Fenerbahçe Basket takımı sanıyorum Aziz Yıldırım döneminin, dolayısıyla belki de bütün Fenerbahçe tarihinin yatırım-fayda skalasında en çok yatırım yapılıp en az verim alınan sportif hamlesi olabilir.
Kağıt üzerinde bu kadar ümit vaat eden, parça parça çok anlamlı ama bir bütün olarak işe yaramaz bir takım daha hatırlamıyorum.
Ancak bu tespitle beraber Pianigiani'ye kesilen fatura konusunda tamamen zıt düşünüyorum. Elbette sorumluluğu var, elbette sezon sonu gönderilebilir de, ancak burada asıl konşulması gereken bütün bu planlamayı yapan yöneticiler - Semih Özsoy, Kemal Dinçer ve hatta geçen sezon ki başarısızlığında bir parçası olan Nedim Bey. Hesaplaşma buralardan başlamalı, Pianigiani'den değil.
@fatih bu sene tetiği çabuk çekiyor! Futbol üzerine yazdığı yazıda da Aykut Kocaman ile yolları ayırmıştı! Hayalkırıklığına katılsam da bu kelle isteme dürtüsüne, özellikle de önümüzdeki 1-2 sezon daha (sular iyice duruluncaya kadar) katılmam mümkün değil.
15 Ocak 2013 18:44
Semih Ozsoy ve Nedim'in o gorevde olduklarini sorgulamaya gerek var mi ki? herhalde birkac istisna disinda kimsenin bu ikisinin gorevde kalmalarini dusunecegini sanmiyorum.
18 Ocak 2013 22:22
bugunku macta da uzun vadeli planlarimiza devam ettik