Aykut Kocaman ve Yönetim: El Ele Uçuruma Doğru


Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanını bilirsiniz. Latin Amerika edebiyatına dair “büyülü gerçekçilik” akımının en kült romanıdır. Romanın başından sonuna herkesin beklediği, öngördüğü ama kimsenin engellemediği bir cinayeti anlatır. Fenerbahçe’deki durum da tam da bu minvalde ilerliyor. Takımı birazcık nesnel değerlendirebilen herkes duvara toslayacağını uzun zamandır görse bile kimsenin hiçbir şey yapmadığı ve aynı senaryonun ellinci kez yürürlükte olduğu bir maçı daha geride bıraktık.
Fenerbahçe’de bundan bir ay önce Aykut Kocaman istifa etti,sonra bir lise takımında olabilecek tuhaf olaylar yaşandı oyuncular “valla suç bizde, biz oynamadık” falan diye hocadan ricacı oldular ardından hocanın istifası arafta bir 4-5 gün geçirdik. Döndü dönüyor,ikna edildi edilecek haberleriyle bir haftayı buldu, sonra Başkan takıma mutlaka takviye yapılacağını en az 3 oyuncu transfer edileceğini (en az 3 çocuk gibi oldu bu da ) ve devre arası kampına bunların katılacağını söyledi. Aykut Kocaman devre arası kampında geri dönüşüne dair hiçbir yorum ve basın toplantısı yapmadan takımın başındaydı. İstifa gerekçesinde yorulduğunu ve enerji bulamadığını söyledikten bir hafta sonra o söylediklerinden niye geri adım attığını hangi saik ve sözlerle görevine devam ettiğini açıklamasını beklerdim ama bu durumda susmayı tercih etti kendisi .

Her şeyin berbat gittiği, sistem diziliş formasyon ne varsa olumsuz sonuçlandığı ve son 25 senenin en kötü performansının gösterildiği bir ilk yarının ardından Fenerbahçe bugün ligin gayet kötü takımlarından Elazığ önüne çıktı. Üstelik bir futbol takımını iştahlandıracak, ateşli hale getirebilecek her türlü harici etken lehimize gelişmiş, yarıştaki bütün rakipler puan kaybetmişti. Oysa Fenerbahçe ilk yarıda defalarca gördüğümüz gibi en ufak bir agresiflik ve baskı kurma belirtisi göstermeden al gülüm ver gülümle maça başlayıp iki golü yemeyi becerdi. İkinci yarıda yaradana sığınıp kaos futboluna dönerek beraberliği kurtardı. Kazanadabilirdi , eğer Elazığ biraz kontra yapabilen ya da fiziği yeterli bir takım olsa maç 4 ya da 5 e de gidebilirdi. Bunlar ikincil önemde şeyler. Mesele daha derin.

İlk yarı sonundaki puan tablosu sömestr karnesi gibi bir şey benzetme yapacak olursak. Yani bir öğrenci ilk dönem sonunda aldığı karnede hangi derslerinin iyi hangisinin kötü olduğunu görüp ona göre ikinci döneme hazırlık yapar. Fenerbahçe’nin özellikle Alex sonrası Sow’un Allah’a emanet ileride bırakılmasıyla bir hücum yetersizliği çektiği, takımın akıl ve beceri eksikliği olduğu Fizan’dan bile görülürken devre arasında bu eksikliği giderecek ne saha içi ne saha dışı tek bir hamlenin yapılmayışını nasıl açıklayacağız? Sow’a en yakın adam olarak Christian’ı oynatıp kanatlara topla ilişkileri en az Türkiye-Suriye ilişkileri kadar kötü olan Krasic ve Kuyt’ı oynatarak yaratıcılık sorununu halletmeyi düşünmek hakikaten fantastik bir öngörü.

Bu takımın yaratıcılık ve oyun zekası probleminin saha içi çözümü yok bu takımın şu kadro yapısıyla özellikle kendi sahasında dominant oynayabilmesinin tek şartı ileride basıp orda kaptığı toplarla pozisyon bulabilmek. Fenerbahçe’nin kanatlarda Kuyt-Krasiç ortada Salih-Christian ikilisinin olduğu ve kontrol oyunu oynamaya çalıştığı bir maçı kazanması neredeyse imkansız. Yani bu sistem defalarca denenmiş ve tutmamışken hala bunda ısrarın mantığı nedir, Aykut Kocaman kaç fiyaskodan sonra vazgeçecek bu düşünceden ?

Fenerbahçe’nin sorunu anlık, günlük haftalık bir performans sorunu değil,bu kadronun kuruluşu itibariyle bir sorunu var, Aykut Kocaman’ın kafasındaki futbol düşüncesi pas oyunuysa (artık onun ne olduğunu da bilmiyorum) bu kadronun onu yapmasına imkan yok, daha önce de söyledim Fenerbahçe yetenek olarak ligin kötü takımlarından birisi, daha önce ara pası verebilecek futbolcu yok diyordum hadi onu geçtim, Fenerbahçe onbirinde 20 metreden top attığınızda topu tek hamlede kontrol edebilecek futbolcu yok neredeyse, Kuyt’ın Krasic’in Caner’in Topal’ın hatta Sow’un topu kontrol ederken topun ayaklarından bir metre açıldığı 50 tane pozisyon saymak mümkün.

Orta saha oyuncularının hücum verimliliği yetersizken hücum üretkenliğini sağlayacak iki kanatı da takımın topla ilişkisi en zayıf oyuncuları Kuyt ve Krasic’e teslim edince Fenerbahçe hücumda tamamen işlevsiz bir hale dönüyor. Oysa kendi sahanda nispeten güçsüz bir takımla oynuyorsun daha üç gün önce bütün momentum rakipteyken Semih’in yanına Sow’u alınca Bursa gibi bir rakibe karşı oyunu bu sene belki de ilk kez domine etmişsin, oradaki maçta da Kuyt ve Krasic dökülmüş ama üç gün sonra Kuyt ve Krasic aynı yerlerde sahada ve Fenerbahçe yine o kontrol delisi onbiriyle tek forvet olarak maça çıkıyor.

Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’de yarattığı en büyük tahribat takımın büyük takım reflekslerini kaybetmesi. Saldıran değil kontrol eden, agresif değil ölçülü, yetenekli oyuncuların sisteme adaptasyonunu beceren değil sıradan oyuncuların sistemin lideri yapıldığı bir düzeni yarattı ve bu düzenin sonunda da herhangi bir ışık yok. İşin daha berbat tarafı Aykut Kocaman'ın maç sonrası basın toplantılarında da aklıselim sahibi mantıklı halini uzun süredir kaybetmesi. Eskiden iyi oynamadığımız bir maçtan sonra bunu net olarak söyleyebiliyordu ama bu sene Marsilya’yla 2-2 biten maç sonundan bu yana maç sonu basın toplantılarında da sahada oynanmış ve bitmiş oyunu artık okuyamadığını düşünüyorum. Elazığ maçından sonra da olayı yine şanssızlık şaka gibi şeylere bağlamış, yani kusura bakmasın ama ortada ölmüş enkaz haline gelmiş bir takım varken hala ameliyatta bir sorun olmadığını düşünen bir Karadeniz fıkrası figürü gibi davranıyor artık basın toplantılarında. Zaten kendisi bu oyunun dolayısıyla sistemin tıkandığını düşünse devre arasında oyun sisteminde bir takım değişikliklere giderdi herhalde, gitmediğine göre ilk yarıdaki rezalet tabloyu oyuncuların günlük formsuzluğuyla falan açıklıyor olsa gerek.

Saha içi yetersizliklerin yanında saha dışı yetersizlikler için de bir şeyler söylemek lazım.Zaten geçen olağan yönetim kurulu seçiminden bu yana Fenerbahçe yönetimi diye bir şey yok ortada. İnternet bildirisi yayınlamak için toplanan başka da bir icraat yapmayan bir yönetim kurulu ve geldiğimiz noktada geçen hafta “biz Fenerbahçe’nin günlük gideri –geliri nedir bilmiyoruz” diyen bir Fenerbahçe başkanı var. Daha birkaç sene öncesine kadar Türkiye’nin en sağlam ekonomik yapısına sahip olduğunu bizzat söyleyen başkan kendisi değilmiş gibi geçen haftaki Divan toplantısında kulübün gelirinin giderinin belli olmadığını ve bu işlerin artık profesyonelce yapılması gerektiğini belirtti. (Sahi 14 yıldır kulübü bakkallar federasyonu mu yönetiyor) Dolayısıyla dün dediğinden yüz seksen derece bir şeyi bugün söyleyebilen bir yönetimimiz olduğu için bu üç transfer sözünü de biz öyle demek istememiştik üç transfer derken erkek voleybol kadın voleybol ve erkek basketbolda yaptığımız transferleri kastetmiştik diye de bir açıklama yapabilir. Bir Allah’ın kulu da dün bunu diyordunuz bugün böyle diyemezsiniz diye eleştirmiyor nasıl olsa.

Saha içindeki her yetersizliğe Aykut Kocaman’ın iyi insan olmasıyla saha dışındaki her yetersizliğe Aziz Yıldırım’ın 3 Temmuz’da maruz kaldığı muameleyle yanıt veren de ciddi bir Fenerbahçeli kitlesi var. Yani birisinin performansına ya da oyun aklına yönelik somut eleştiriyi tamamen bağlamından çıkarıp başka bir düzlemde tartışmanın en basit yolunu seçiyorlar. Aykut Kocaman’ın 3 Temmuz sürecindeki katkılarına, duruşuna saygı duymak , ya da Aziz Yıldırım’ın 3 Temmuz’da uğradığı muameleye karşı durmak ayrı şey , onların saha içi ve saha dışı yetersizliklerini eleştirmek ayrı şey. Yani oyuna dair ya da yönetimsel bir şeyi eleştirdiğim zaman ısrarla bir kişilik vurgusu yapılarak, Fatih Terim’in bir pozuyla Aykut Kocaman’ı kıyaslayıp oradan bir güzelleme çıkararak falan bir savunma ve sahiplenme biçiminden artık sıkıldım. Belki ben iflah olmaz bir kötümser olduğum için karanlık düşünüyorumdur ama geçen gün şahit olduğum bir olayı da naklederek bitireyim ki taraftarın gözünde Aykut Kocaman algısının maalesef nasıl yaralandığının net bir göstergesi olsun.

Cuma günü sinemada filmin başlamasını beklerken arkadamda oturan 16-17 yaşında üç cocuk futbol sohbeti yapıyorlardı,ben de kulak misafiri oldum. Fenerli olanlardan birisi telefonundan Twitter’da Belhanda ile ilgil bir haber okudu ve Belhanda gelirse belki bir şeyler yaparız dedi , yanındaki Galatasaraylı çocuk “oğlum siz de Aykut Kocaman varken sizden bir şey olmaz diye yanıt verdi. Onun yanındaki diğer Fenerli biraz da iç çekerek “oğlum biz de Aykut Kocaman’dan umutlu değiliz ama ya bu Belhanda iki sene önce Alex’in yaptığı gibi 28 gol falan atar da bir mucize olur diye umutlanıyoruz işte”diyerek diyalogu bitirdi

Neyse inşallah Belhanda ya da başka adlı bir mucize gelir de bu çocuklara umutlarının gerçek olduğunu gösterir ama daha olası senaryo sene başından beri göstere göstere gelen bir Kırmızı Pazartesi felaketi gibi geliyor bana.



29 comments:

  1. zachpaulsen dedi ki...

    Harika bir analiz. Ama steril medyada bu analizlere yer yok. Ntvspor ve Lig Tv otoklav cihazında yüksek basınç ve sıcaklıkta herşeyi sterilize ettikten sonra yayın yapmaya devam ediyor.

    Yahu bu adam açıkça istifa etti, gücüm yok dedi de ne oldu hiçbir açıklama yapmadan geri geldi. Burası hakkaten ringonun ahırı mı?

    Aykut kocaman iyi adamsa gelsin eniştem olsun ama bir zahmet lütfen bu işi bıraksın.
    Bir büyük takım çalıştıracak teknik direktörde olması gereken hiçbir özelliğe haiz olmayan birinin sırf iyi adam diye, dik duruşlu vs... gibi palavra bahanelerle nasıl çapsız, sıradan, pısırık, korkak, sinsi biri olduğu gerçeğini kimseye yutturamazlar.

    Alex, emre, semih, stoch, christian, dos santos hiçbir oyuncuyu yöneteme, taktik, teknik, sezon başı planlaması, kadro kurgusu fiyasko olsun sorna içi boş ama afilli bir iki kelime serpiştirilmiş ama insanı sinir eden bir yapmacıklık ve sahtelikle sahadaki, saha dışındaki tüm rezaletleri örtbas et.

    Sadece Aykut kocaman değil Aziz yıldırım ve bu yönetim de lütfen artık ayrılsın. Yeni, yıpranmamış ve farklı bir yönetim anlayışına sahip insanlar başa geçsin.

    Futbolda fiyasko, basketbolda ağır fiyasko. harcanan tonla para ama sonuç rezalet.

    Beyler lütfen topluca istifa edin. Birazcık onurunuz varsa lütfen bırakın gidin.

  2. BOSS dedi ki...

    oldukça güzel bir ikinci yarı oynadı fenerbahçe,
    koşmaya başlayan futbolcular biraz daha becerikli olabilseler kazanabilirlerdi de...
    koca bir ikinci yarı volkan'ı ekranlarda gören oldu mu?
    demek ki; "isteyince oluyormuş"

    1. futbolcu milleti; "söz vermek", "taraftarı mutlu etmek", "ruhunu ortaya koymak" gibi argümanlardan anlamaz. onların dini-imanı paradır, bugün transferden vazgeçildiğini açıklayın ve transfer için ayrılan parayı "şampiyonluk primi" olarak teklif edin 16'da 16 yapsınlar.
    2. "kaleci takımın yarısıdır" ve bazen takım kötü olduğunda mükemmel bir maç çıkararak puan kazandırırlar. henüz volkan'ın kazandırdığı böyle ekstra bir puana rastlamadım. kaybettirdeklerini sıralamaya ise burası yeterli olmaz.
    hızlı hamle yapmasına engel kalın bir bele ve göbeke sahip, pozisyon bilgisinden zerre anlamayan bir kaleci, bırakın fenerbahçe'yi süper lig'de küme düşmeye aday bir takımda bile yer bulamaz.
    elbette bunu bile çözemeyen bir yönetim ve teknik heyetin varlığı da volkan'ın göbeğinden bile daha büyük bir sorun.
    3. umarım belhanda transferi gerçekleşmez! bu takımın yeni bir stoch ve krasic'e ihtiyacı yok. şu aşamada yapılacak en iyi transfer, kaliteli bir stoper ve kalecinin değişmesi olacaktır.

  3. Unknown dedi ki...

    Aynen katiliyorum. Ek olarak sonda bir liste ile soyleyebileceklerim, Fenerbahce (sozde) buyuk takim. Buyuk takim gibi baskisi, maci kazanma arzusu yok. Eskiden fenerbahce 80 de yenikse biz o maci alacagina inanirdik. Neden mi ? Cunku baski kurardi, Rakibi bunaltirdi.

    Son bir kac yildir Fenerbahce nin kuculdugunu hep soyluyorum. Artik buyuk takimdan ziyade buyuk takimlara karsi tehlikeli olmaya calisan, o genc ama bazen beklenmedik anda tehlikeli olabilen takimlara donusuyor.


    Buyuk takim dedigin o ligi kazanacaksa kazanacagini gosterir, kazanmayacaksa da sonraki senenin planini yapar. Hep boyle arada giderek olmaz. Kotu ama hep bir umut birakiyor. Sonunda da kazanmiyor, sonraki sene yine ayni.

    Fenerbahce taraftar da kaybediyor, sadece duzenli kazandigi taraftari degil suan taraftari oldugu insanlari da kaybediyor. Benim sahsen sevkim kalmadi. Hep sinir , hep hayal kirikligi.

    Taraftarin cektigi aciyi, ve fenerbahcenin butun durumunu aciklayan kucuk bir liste.

    Sondan basliyorum

    2012-2013 : bu seneyi aciklamaya gerek yok, her macin nasil gectigi ortada.

    2011-2012 : ligi 9 puan geride kapattik, taraftarin gecen yil ne kotu oyunlari gormezden geldigini biliyoruz. playoff sayesinde potaya girdik onda da sahamizda kupayi verdik. taraftari dusunun

    2010-2011 : sampiyon olduk ama hala saibe altinda. bakmayin sampiyon oldugumuza o sene fb yi en cok takip ettigim yildi, o sene de her mac ayri bir iskenceydi. zar zor kazanilan maclar. kotu futbol vs o sene de vardi

    2009-2010 ; sampiyonluk bursaspor gibi bir takima son macta verildi. taraftara yanlis anons yapildi. hep kahir yine kahir

    2008-2009 : ligi 4. bitirdik gs ile ayni puanda , gs de 5 inci.


    simdi burada taraftari dusunun. 5 sezondur fenerbahcenin hali ortada.

    kimse kimseyi kandirmasin artik.

  4. gumgumok dedi ki...

    Ben bu kadronun, herhangi bir maçı kazanmasının çok zor olduğunu düşünmüyorum. Yani burada dediğiniz gibi sorunlar çok daha derin. Kuyt'ın, Krasic'in top tutamaması, Sow'un ayağından topu açması, Salih-Cristian ortasahası gibi tüm olumsuz etmenler bir araya gelse bile bizim Elazığ maçını mutlaka rahat geçmemiz gerekirdi.

    Yaratıcılık diyoruz ama Elazığ'da hangi yaratıcı oyuncu var? Evet biz 8 yıldır Alex'in omuzlarında yükselebildiğimiz kadar yükseldik. Ama bu takımda ciddi bir mental problem var. Bunu da maçın 2. yarısı gösterdi.

    Volkan'ın bu kadar üst üste hata yapması, Gökhan'ın tamamen bilinçsiz bir şekilde adamı sol açığa kadar kovalayıp mevkisinden gol yedirmesi, Sow'un habire zor vuruşlarla gol bulma çabası, Stoch'un şut mu çekeyim, pas mı vereyim ikilemini bir türlü aşamaması falan bunların hepsi mental sıkıntılar.

    Bir şekilde aşılırsa her maç çok farklı olur. Ama gerek camianın kafası kesilmiş tavuk misali nereye gittiğini bilememesi, hocanın istifa edip dönmesi ve inancını tamamen kaybetmesi, takım otobüsünün taşlanıp durması, oyunculara verilen garip garip cezalar ve hakemlerin toplu açıklamaları, taraftarın gerginliği derken sağlıklı bir çalışma ortamının olması mümkün değil. Belhanda da gelse, stoper de gelse bu değişmeyecektir. Üst üste birkaç galibiyet almakla olacak iş değil bu çünkü.

  5. Sekhranikos dedi ki...

    Nihayet,

    Aykut beyi savunan kitlenin oturup beyefendinin td li geçmişine bakması yeterlidir. Lakin iş tipik türk işidir. adam gibi adamdır aykut -ki şühelidir bu konu bile-

    En başarılı olduğu ankarasporda arkasında milyonları akıtan bir belediye, her tür manipulasyonu yapan bir başkan olmasına rağmen yine aynı gevrek sevmsiz futbolu oynatıyordu. Sürekli berabere kalan bir takım yaratmıştı o zaman.

    Şimdide aldı eline feneri aynı futbolun daha pahalı oyuncularla olanını yapıyor. Beraberliği kazanç gören bir adamdır ve 0-0 onun için ideal skordur zaten.

    17 de 16 konusu ise bambaşka. 100 yıllık tarihe vurulan pisliğin içindeki bir parçadır sadece. O başanın adamıdır haliyle kendi iradesi yoktur! İpi salınırsa gidebilir. Haliyle bu kadar adamdır!

  6. Muhalif Kanarya dedi ki...

    abicim yine harikasın. tebrik ederim.

  7. Adsız dedi ki...

    ağır eleştiriler ve Sekhranikos tarzı futbol konuşma kisvesiyle saha dışı zehiri akıtmaya meraklı bünyeler - takım düzgün top oynamadığı müddetçe bu iş devam edecek sanırım.

    Yine de belki bir perspektif kazanılır diye 2 gün evvel ki papazınçayırında "yoruldum" başlığıyla çıkan yazının okunmasını öneriyorum..

    Herkes Fenerbahçe'nin kopup gitmesini bekliyor. Bu ligin şartlarını ve genel görünümünü hiçe sayıyor. Bu sene lig düşük puanlı. Bu sene ligde herkesin şansı var. Bu hafta Fenerbahçe rakiplerine karşı 2 puan kaybetmemiştir, 1 puan daha fark kapatmıştır.

    Fenerbahçeli oyuncuların yıllardan bu yana maç seçme hastalığı vardır, elaziğ maçının ilk yarısı da bundan farklı değildir. Bu maç öncesi oynanan 2 sıkı kupa maçı esas ölçektir, deplasman fobisi olan bir takımın bu sene dışarıda da maç alacağını müjdelemiştir.

    Fenerbahçe şampiyon olacak demiyorum, ancak bu yazının sahibi gibi düşünenler gölge etmez, gfb vs ne karın ağrısıysa tribünlerde yuhalamaz ise bence sezonun sonuna dek yarışta olacaktır.

    Bu sözleri Belhanda gelse de gelmese de söylüyorum. Sürekli sallanan Aykut Kocaman'ın karnesi meydandadır. 1 lig 1 kupa görev aldığı dönem düşünülürse kötü bir karne değildir.

    ÖZ EVLADINI SINAV SONUCU DEĞİL, SENE SONU NOTUYLA DEĞERLENDİRECEK SABIR, VİCDAN VE ŞEFKATTEKİ TARAFTARA SESLENİYORUM; Biraz daha inanın lütfen..çok az daha...

  8. raistlin dedi ki...

    'Saha içindeki her yetersizliğe Aykut Kocaman’ın iyi insan olmasıyla saha dışındaki her yetersizliğe Aziz Yıldırım’ın 3 Temmuz’da maruz kaldığı muameleyle yanıt veren de ciddi bir Fenerbahçeli kitlesi var.' O kitle sadece sosyal medyada var gerçek hayatta yok,toplu maç izlenen yerlerde biri kalkıp da 'Aykut Hoca'ya laf ettirmem 3Temmez bık bık bık' dese linç ederler onu oracıkta hemen.

  9. Unknown dedi ki...

    güzel yorum. katılıyorum.

    şunları ilave etmemin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. çünkü benim gibi düşünenlere çok haksızlık edildi.

    ben ve benim gibi düşünenler aykut kocaman'ı, o, gençliğimizin efsane oyuncusunu eleştirdiğimiz zaman bize düşman muamelesi yaptı kendisini fenerbahçe'nin tek sözcüsü görenler. oysa her eleştirimiz aykut hoca'nın kalbimizdeki yerini hem başta hem de sonda vurgulayarak yapıldı.
    kendisi "ben olsam futbolcu aykut kocaman'ı asla oynatmazdım" diyerek kendi yarattığı efsaneyi kendi karaladı etti ama yine de saygımızı kaybetmedik.
    söylediğimiz çok basitti. aykut kocaman bu takımı ileri götürecek kapasitede bir teknik direktör değil.
    biz istemez miyiz; "ben öğretmem öğretirim" gibi zırva bir sözü söyleyenlerden daha başarılı olmasını aykut kocaman'ın?
    bizi eleştirenlerden daha çok isteriz.
    ama ufukta en ufak bir umut yok ki. ve takım gün be gün "sıradan" bir ekip haline gelmekte. son yıllarda bizim ülkemizde de popüler olan (benim de hayat görüşüm nedeniyle sempatiyle baktığım) taraftarlık modeli fenerbahçe için uygun mu ki biz hala başarısızlığı net birisini desteklemeye devam edelim. bu takım st. pauli ya da livorno değil. her daim kazanmaya endeksli bir kulüp. taraftarı da öyle. kazanırsın kazanamazsın o ayrı konu. ama fenerbahçe kümede kalma uğraşı veren takım olmadı kurulduğu andan beri. şampiyonlukların takımı. üstelik bu dünyadaki tek iyi insan aykut kocaman mı kaldı da her halukarda ona sahip çıkmak durumdayız? aykut hoca'yı kovun da don carleone gelsin mi diyoruz takımın başına?

    bu haksızlığa hala maruz bırakılıyoruz kimileri tarafından. sıkıldım açıkçası. onca yıllık fenerbahçeliliğimi sorgulatmam. futbolseverliğimi de. sporseverliğimi de.

    futbolcu arkadaşlar ilk yarının rezil son maçından sonra sahada göstermedikleri eforu aykut kocaman'ı "ikna" etmek için göstermişlerdi. olmaz ya, yine de biraz olsun umutlanmıştık. futbolcular canlarını dişlerine takar, herbiri iki kişilik oynar taktik zaafiyet de bu şekilde belki kısmen de olsa kapanır diye. meğerse arkadaşları aykut kocaman'a yalvarmalarının ardında iki kişilik koşmak değil mevcut "yarım porsiyon" performansı garanti almaya çalışmakmış.

    daha yanındaki takım arkadaşına pas vermekten aciz bu takım. maçın ilk yarısındaki kuty, sow ve krasiç paslarını benim çocukluğumdaki mahalle takımımızda oynayan çocuklar verse inanın bir daha forma yüzü görmezlerdi. top kendilerinin değilse tabi. içlerinden birinin yerine giren topuz bile maradona gibiydi onların yanında. düşünün durumun vehametini.

    yönetim, aykut kocaman, futbolcular otursunlar konuşsunlar ve bir açıklama yapsnlar. bu açıklamayı borçlular bize. "bu sene ne şampiyonlukta ne de avrupa'da iddiamız yok olursa kupaya asılıyoruz olmazsa o da olmaz" desinler ve net hedefi deklare etsinler.
    insanları da üç oyuncu beş oyuncu alacağız diye oyalamasınlar. çünkü gelen oyuncularla da olmaz bu iş ve o kadar para sokağa atılmış olur.

    illa transfer yapacaklarsa da haziran sonuna kadar tüm transferi bitirsinler sezon sonu. normal bir futbol kulübü gibi. şampiyonlar liginden elenmemizi (gerçi bu sene o da olmayacak gibi) beklemesinler.
    son bir şey daha;
    kimler yapar bilmiyorum ama, transfer dönemi geldiğinde aykut hoca'nın önüne bir de dünya atlası açsınlar da dünyadaki tek ülkenin fransa olmadığını ne bileyim güney amerika ya da kuzey avrupa gibi "bölgelerin" de olduğunu hatırlatsınlar.

  10. fatih dedi ki...

    @d9cf7972
    öz evladını ara notuyla değil sınav sonuyla değerlendirelim eyvallah da ilk dönem düzeltilmesi gereken bariz şeyler meydandayken hiç bir şey yapmamayı hiç bir şeyi değiştirmemeyi evladımız tenezzül edip bize bir açıklasın mümkünse.
    hadi onu geçtim aykut kocaman'ın değerlendirmelerine ayet muamelesi yapan arkadaşlara da şunu soruyorum. yahu hoca artık enerji ve gücü kalmadığını kendisi söylemedi mi sonra bir hafta sonunda istifadan dönünce en azından bu sözü tevil edecek nitelikte bir açıklama yapması falan gerekmiyor mu. bir insanı sevebiliriz tutkuyla da sevebiliriz eyvallah sonuçta taraftarı taraftarı yapan şey biraz da bu irrasyonellik ama sevdiğimiz insanı putlaştırıp (aziz yıldırım, aykut kocaman, ya da alex farketmez) en ufak bir sorgulama yapmamak taraftarlık duygusallığıyla falan açıklanamaz.

  11. fatih dedi ki...

    @sekhranikos
    eleştiriyi işe, icraate yapın kişisel özelliklere ,karaktere göre eleştiri yapacaksanız bunu fenerbahçe blogunda değil başka yerlerde yapın. bu blog fenerbahçe'ye dahil her şeyin sonuna kadar eleştirilebileceği bir blog olmasıyla birlikte herhangi birisine kişisel kininizi kusacağınız bir yer değil.

  12. Ali Bahar dedi ki...

    Papazınçayırı'nın son yıllardaki en fiyasko yazısını okudum az önce yukarıda.

    Aykut Kocaman'ı taraftarın 'klasik türk mantığı'ile savunduğunu, iyi insan olduğu için kötü antrenör olduğunu göremediğini yazmışsın. Bunu da 'klasik türk mantığı' ile Fenerbahçe'nin kazanamadığı bir maçtan sonra yapmışsın. Türk insanı siyasette de, futbolda da, günlük hayatında da böyledir. Olumlu bir gelişmenin geçmişteki tüm olumsuz gelişmeleri silip süpürebildiği gibi olumsuz bir gelişme de geçmişteki tüm olumlu etmenleri silip süpürebiliyor bizim mantalitemizde. Papazınçayırı yıllardır bu mantaliteden uzak olduğu için, her krizde ve olumsuz koşulda objektifliğini koruduğu ve mantığını kullanabildiği için büyük saygımızı kazanmıştır. Ancak bu yazı şuan tüm bunların dışında, saygı duyduğum insanların kaleminden çıkan iç burkan bir yazı olmuştur.

    Aykut Kocaman'a yapılan bu büyük saygısızlıkla ilgili daha fazla yazmak istemiyorum. Eleştirmekle hakaret etmenin farklı duruşlar olduğunu bu bloğun ve altta yorum yapan arkadaşların bilmesi gerekir, bildiklerini de biliyorum.

    Saha içinde takımın teknik ve taktiğiyle ilgili düşüncelerine de cevap vermek istiyorum. Sow'un top bile kontrol edemeyecek kadar yeteneksiz olduğunu söylemiş olman en az yazı kadar büyük bir fiyasko. Krasic, Baroni, Stoch ve Volkan ile ilgili bahsettiğin mental sorunlar herkesin gördüğü, tartışılmaz gerçekler evet. Ancak Kuyt, Caner, Sow, Topal ve Gökhan Gönül için oyun zekasından uzak, yeteneksiz gibi sıfatlar kullanmanı Elazığ maçından sonra yaşadığın üzüntüye bağlıyorum. Twitter'da takip ettiğim 16-17 yaşındaki kuzenlerim ve onların arkadaşları da aynı şeyleri yazdılar maç sıcağıyla.

    Elazığ maçındaki 1 numaralı sorun defans 4lüsünden 3ünün olmamasıdır. Bunu görmemen ya da görüp de yazmaman yargısız infazdır Aykut Kocaman için. Ya da apaçık Aykut Kocaman düşmanlığıdır. Takım mücadele etti ve istekliydi. Ancak maç içinde bir çok dinamik vardır takımı etkileyen. Defansın oyun kuramaması, kademe yapamaması, yanlış koşular yapması doğal olarak öndeki oyunumuzu da yavaş yavaş etkilemeye başladı. Önde oynayan oyuncular geride yaşanan sorunları gördükçe rahat oynayamamaya ve geri çekilmeye başladılar farkında olmadan. Bu durum ne önde oynayan futbolcuların ne de Aykut Kocaman'ın suçudur. Daha önce oynamamış iki stoperin birbirini tanımamasıyla ilgi bir durumdan başka bir şey değildir.

    Fenerbahçe'nin oyununun sınırda olduğunu bilen insanlar var, onlar takımı ve futbolunu doğru okuyabilen kişiler. Takım tam anlamıyla sahaya futbolunu yansıttığı ilk maçta bu eşiği atlayabilir. Atladığı bu eşik öyle önemli bir adım olacak ki yolun sonunda şampiyonluk ışığını gösterecektir. Lakin yazıda öyle bir hava var ki takım adına en ufak umut yok, takım sahada futbol oynamıyor da halay çekiyor. Bu kadar insafsızlık olmaz, olamaz. Her futbolcunun koştuğu kilometlere bakar da insan vicdanı sızlar, bu yazıyı yazamaz.

    Yazının bana kazandırdığı temenni, sene sonuna doğru oynadığımız güzel futbolu görmek ve burada yazılanları hatırladıkça sizin adınıza üzülmek.

    Evet, benim umudum var. Benim umudum asla tükenmeyecek. Çünkü Fenerbahçelilik bunu gerektirir. FENERBAHÇE'NİN OLDUĞU YERDE HERZAMAN UMUT VARDIR.

  13. fatih dedi ki...

    @ali bahar
    söylediklerinize kısa kısa yanıt vereyim.umutlu olmanız güzel ben değilim, yazıda aykut kocaman'a dair hakaret içeren tek bir yer söyleyin merak ettim nerde var,fenerbahçe'nin toplam oyuncu kalitesinin geçmiş kadrolarla kıyaslandığında son derece yetersiz olduğunu düşünüyorum, eleştiri için fenerbahçe'nin galip geldiği maçı beklemek epey uzun zaman alıyor takdir edersiniz ki 18 maçın sadece 7 sini kazanmış bir takım var ortada. ayrıca tek maçlık bir performansı değil lig başından beri devam eden bir şablon ve sistemi eleştiriyorum ,fenerbahçe müthiş top oynayıp şampiyon olsa niye utanayım adamlar yazdıklarımızı yedirdi helal olsun diyip sevinirim. yazdıklarım doğru çıksın yeter ki, fenerbahçe başarısız olsun diye bekleyen bir ego manyağı değilim, en az sizin kadar fenerbahçeliyim.

  14. adropinocean dedi ki...

    Sevgili Fatih,
    Eleştirelim.
    Her zaman.
    Varlığımızın tescilidir bu.
    Çuvaldız da olur, iğneye gerek yok. Ancak fazlası değil.
    Yazmış olduğunuz manzumenin bir bütünlük taşımadığı, gel-git’ lerle dolu olduğunu söylemek mümkün. Ancak, maç sonu bir hırsla yazdığınız görülebiliyor. (Geçen yıl bir basket yenilgisi sonrası, “hırsımın geçmesini bekleyeyim, sonra yazayım dedim, bu kez kendime oto-sansür uygulamış olurum düşüncesiyle yazmaya karar verdim” dediğinizi sayısız arkadaşıma gülerek anlattığımı hatırlıyorum )
    Burada biraz farklı. Yüzbinler futbolla ilgili ve sizi takip ediyorlar. Biraz daha itina gerektiriyor zira.
    Yazınızdan…
    “Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’de yarattığı en büyük tahribat takımın büyük takım reflekslerini kaybetmesi.”
    Aykut Kocaman’ ı bundan daha yaralayıcı bir cümle olamaz herhalde. “Ayıplıyorum”
    Aykut Kocaman’ın takıma yaptığı katkıyı görmek için geçtiğimiz yılı ve önceki yılı anımsamak yeterli. (fil hafızalı olmaya gerek yok lakin balık olmaya hiç)
    2 kez dağıtılan ve tekrar toplanmak zorunda bıraktırılan TAKIM (Detay için bkz.Noavas.blog)
    Büyük bir organizasyonun (ulusal ve uluslararası), topyekün şekilde hazırlamış olduğu bu alçakça komploya karşı, takımı hala bu seviyede tutabilecek bu gezegende başka bir kimlik tanımıyorum.
    Peşindeki cümle:
    “Saldıran değil kontrol eden, agresif değil ölçülü,(Bunlar büyük takım özellikleridir). Devam ediyor: yetenekli oyuncuların sisteme adaptasyonunu beceren değil sıradan oyuncuların sistemin lideri yapıldığı bir düzeni yarattı ve bu düzenin sonunda da herhangi bir ışık yok.”
    Sevgili Fatih’ in cümleleri ortaya karışık, hem de yanar dönerli cinsten.
    Acıtıyor, Sevgili Fatih. Çok fazla.
    3 Temmuz bir dışa vurumdur. Tezgah altında, yıllardır ahlaksızca yapılan hırsızlıkların ve bunu yapan şer cephesinin gün yüzüne çıkmak zorunda kalmasıdır aslında.
    Çoğumuz, 2006 Mayısındaki Denizli faciasını başlangıç sayar. Oysa 2002-2003 yıllarında Avrupa Kupasına dahi göndermemek için son maçta bile uğraşı içinde olup ligi 5./ 6. bitirtmemizi başaran karşımızdaki şer cephesinin büyüyerek oluşturduğu zeminde oynanan futbolu ya da ne şekilde adlandırılıyorsa onu konuşmaya hakkımız yok.
    Bu şer cephesinin oluşturduğu zeminde, tam manasıyla mücadele ettiğiniz hiçbir maçı 8-9 kişiyle dahi bitiremezsiniz artık bu ülkede.

  15. adropinocean dedi ki...

    Devam...
    Eski Roma’ daki gladyatörlerin arenadaki aslanlarla mücadelesine döndü. Bakalım bu hafta kimi kaybedecekler?
    Futbol detaylarda gizlidir, ama futbol…
    Sizin de belirttiğiniz gibi, 20 metreden ayağa pas verememeler, alınırsa 1 metre sektirmeler. Top kayıplarının çokluğu. İkiye birlerde yapılan hatalar. Rakiple topun arasına girmedeki zamanlama hataları. Bunları bu seviyedeki futbolculara öğretmek Teknik direktör’ işi değil elbette.
    Ancak, bu hataları yapanlar, sahada tekme yiyip atamayanlar, küfür yiyip edemeyenler, hemen her deplasmanda otobüsü taşlananlar, çubukluyu sırtında taşıyan bu çocuklar, bu ülkenin son şampiyon takımının çocuklarıdır. (Çadır tiyatrosu ürünü sezondan bahsetmiyorum).
    İkili mücadelede, topa uzattığı her ayakta “acaba kart yer miyim?” düşüncesinde olan topçuda özgüven filan kalmaz güzel kardeşim. Her topta ayağı titrer, saçma sapan yere atar. Çalım yer, stop ettiremez topu, sektirir. Zihninde güven ortamı yoktur.
    Maç sonu fotolara bakmış olmanızı dilerdim. Krasiç’in taç olmayan top sürüşünü ve 2 metreden kaldırılan bayrağı. Bir yan hakem Kadıköy’ de şunu yapma densizliğini gösterebilecek kadar fütursuzlaşmışsa; ne hocayı ne de çocukları eleştirecek iklimin oluşmadığı kanaatindeyim. Penaltılar ya da serbest vuruşlardan bahsetmiyorum. Unuttuk zaten. Bunlara hiç girmek istemiyorum. Hızlı ve agresif oyunun karşılığında alacağın kartları hesap ederek dengeli ve ekonomik oynama zorunluluğunun “al gülüm ver gülüm” diye dalga geçilmek istenmesine de gönül razı değil açıkçası.
    Siz ki, yaptığınız söyleşi ile Tanıl Bora’ nın maskesini düşürüp, bizlere gerçek yüzünü göstermeyi başaransınız.
    Siz ki, bizlere Spahıja’ nın önceki dönemde, takımı toparlayamadığını erkenden kanıtlayansınız.
    Siz ki, Olimpiyat sevincini paylaşmaktan keyif aldığım, gerçek sporseverlerin yaşadığını bana hissettirensiniz. Ve daha nice yazılarınız…
    Sizler, bizim de içinde bulunduğumuzu sandığımız camianın kalemine kavi bir nev’i kanaat önderisiniz. Bilginizi, görgünüzü, zamanınızı, enerjinizi manzumelere dökebilecek kapasiteye sahip kıymetlilerimizsiniz. Sizden yansıyanlar; bu ülkenin ve bu ülke sporunun düşmanı diye nitelendirmekte hiç bir beis göremeyeceğim güruhun üzerinde patlaması gerekirken, gözlerinde koruması olmayan omuzdaşlarınızda kamaşmaya, kalanlarının ise yüreklerinde çetrefilli acılara sebep olmaktadır.
    Oysa sizin eleştiri düzeyiniz; elde koca bir satır ya da kasaturanın savrulması halindeki değil de, bir cerrahın ince neşteri ile yapmış olduğu salınımlar olmalıdır. (Ali Kareli’nin ki değil, aman ha)
    Bizler biat etmeyi, karşılığında kupa, şampiyonluk ve sairi tercih etmedik. Bizler hakkı, temizliği tercih ettik. 2004’den sayarsak 10. Yıl üst üste şampiyonluğa gidiyorduk bu yıl. Biat etseydik.
    Hep birlikte ayakta kalırsak maskelerini düşürebiliriz ancak.

  16. tofi dedi ki...

    iki saat yazdım hata verdi:) kısa kesicem. cok iyi analiz, eline sağlık, sadece kaleci olayına değinicektim, ona da Boss değinmiş, volkanla ilgili onun dediklerine aynen katılıyorum, umarım sonumuz iyi olur, ve biraz riske girip, en azından iç saha maçlarında topu ve durcagı yeri bilen, semih şentürkle başlarız, yoksa içler acısı haldeyiz, daha da kötü olacagından korkuyorum

  17. Unknown dedi ki...

    Saha içi ve saha dışı bilinçli bir zayıflık mı yoksa tüm bunların nedeni? Her şey bütün çıplaklığı ile ortadayken mevcut sorunları çözmemenin ancak üç nedeni olabilir; a) yetersizlik b) aptallık d)artniyet.
    Ezeli rakip tarihi bir fırsatı altın tepsiyle sundu, onca borca rağmen 70 milyonluk bir daha transfer yapan rakip başarısız olur ise maddi manevi büyük zarar görecek. ama bizimkiler ne yapıyor? kocaman bir HİÇ!
    Bütün yaşanmışlara rağmen, yazılan çizilenlere rağmen hala sürdürülen yönetimsizliğin nedeni ne yetersizlik olabilir ne de aptallık... olsa olsa artniyetlidirler.... BİLİNÇLİ ZAYIFLIK! tıpkı CAS davası gibi...

  18. barbobey dedi ki...

    Aykut Hoca istifa kararı aldığında Volkan ve Gökhan Gönül Aykut Hocayı görevde kalmaya ikna eden futbolcu grubunun başını çekiyorlardı.Dün gördük ki ikisi de feci formsuz.Yakın zamanda Volkan 'ın FB TV de bir röportajını izledim. 3 Temmuz da şöyle kenetlendik ele güne nasıl bir camia olduğumuzu gösterdik filan...Kardeşim biz taraftar olarak bunları dibine kadar yaşadık.Sen çık futbolunu oyna.Gerekirse hakemi de yen.Bırak artık bu işleri.Siyasi parti değiliz. Her defasında çıkıp grup konuşması yapar gibi söylemler... Şimdi Aykut Hoca Volkan ve Gökhan a teknik direktör otoritesini ne kadar hissettirebilir?Merak ediyorum gerçekten.
    Dün Gökhan kırmızı kart görmek için daha ilk yarıdan itibaren kaşınıp durdu.Bu işler Fatih Terim'e sarılmakla itelediğin oyuncudan maçtan sonra tv lerde özür dileyip centilmenlik şovlarıyla yürümüyor.Yani biraz ayıp oluyor .Aykut Hoca hala gönlümde yeri olan bir Fenerbahçeli ama şaka gibi açıklamalar yapmaktan vazgeçmeli.Bizim tribünden seyrettiğimiz gibi takımı seyretmemeli.

  19. miracsaral dedi ki...


    II.Dünya Savaşında Almanya-Rusya'ya savaş açıp Moskova'ya yürüdüğünde bazı Alman askerleri Rusya'nın ormanlarında kaybolmuşlar. Yıllarca o ormanda yaşamışlar, dış dünya ile hiçbir bağlantıları olmamış. O askerlerden hayatta kalanların bazılarını geçen hafta bulmuşlar. Alman askerleri gösterilen tüm kanıtlara, fotoğraflara, filmlere ve anlaşmalara rağmen savaşı Almanya'nın kaybettiğini kabul etmeyip kendilerine komplo yapıldığını savunuyorlarmış. Başkanı, Yönetimi ve Hocayı destekleyen taraftarları da ben o Alman askerlerine benzetiyorum fena şekilde.

    Son sözü de ben değil Aykut Kocaman söylesin bari, yıl 2005. Fenerbahçe-Konyaspor maçından sonra Konyaspor antrenörü olarak konuşuyor: "bu kirli futbol ortamında teknik direktörlük yapmak istemiyorum"

  20. nadas dedi ki...

    Fenerbahçe tuhaf bir organizasyona sahip. Açık seçik eksiklerini kapamayan, yaptığı yanlışı arkasında ısrarla duran tuhaf bir patolojiye sahip. Guiza ısrarının bedelini bir şampiyonlukla ödedi mesela. Cristian'ın Emre'nin yanındaki doğru isim olmadığını( bu ligde daha defansif ve müdahaleci biri lazımdı) bir türlü görülmedi ve Emre gibi nitelikli bir oyuncu sonunda Cristian'ın kesicisi gibi oynamaya başladı.
    Bu sezon, Fenerbahçe'nin en açık ihtiyacı savunma ikilisini çabuklaştırmaktı. Emre'nin gidişi önemliydi ama Topal transferinden sonra Topal- Christian bu lig için oldukça yeterliydi ve Alper Potuk ile bu rotasyon daha seçenekli hale gelebilirdi. Ama Topal- Selçukla kurulan orta saha, savunma ikilisinin teknik yetersizliğiyle birleştiğinde topu ileriye taşıyamayan bir takım görüntüsü çıktı. Oysa topu ileriye aktaracak link oyuncu zaten mevcuttu ama kendisinden orada faydalanılmadı. Doğal olarak başarısızlığa cevap transferdi, benim de çok beğendiğim Raul alındı. Ama tamamen gereksiz bir transferdi. Bu manzara zaten Fenerbahçe'de ki akıl tutulmasının özetiydi. Kendi kendine aslında varolmayan bir eksik yaratıp o eksiği gidermek için çabalayıp daha da çok sorun yaratmak. İlla bir tarnsfer yapılacaksa Belhanda ya da benzeri bir oyuncunun o günlerde alınması gerekiyordu.
    Bir başka çıkmaz Kuyt- Krasic transferi. Beğeniriz beğenmeyiz Mehmet Topuz ülke futbol üretiminin en iyi örneklerinden biri ve bu ligin karakterine çok uygun bir oyuncu ayrıca Gökhan Gönül ile halihazırda bir uyumları var. Takımın yerli yabancı dengesi oluşturulurken bunun hesaba katılması gerekiyordu. Kuyt ve Krasiç transferlerine harcanan bonservis ve maaşı savunmaya harcamak ve Mehmet'i kullanmak daha mantıklıydı. Seçim açık Bekir mi sahada olmalı Mehmet Topuz mu? Soru ve cevap açık. Bu seçim aslında Fenerbahçe'nin bütün planlamasını etkiledi. Kuyt ve Krasic takıma yerleştirmeye çalışırken Topuz ve Stoch gibi takıma yerleşmiş adamlardan verim alamayan bir takıma dönüştük. Sezon başı için konuşmak gerekirse şöyle bir takım kurulması mümkündü. Volkan- Gökhan- Rolando- Mbiwa- Hasan Ali- Topuz-Topal-Christian-Stoch- Diego- Sow. İki kanatta da oynayabilen yedek kalmayı sorun etmeyen ve kadroda adam geçerek kaleye gidebilen tek oyuncu Dia takımda kalabilirdi. Devre arasında istediğimiz Nobre'yi alabilirdik, bir dejavu yaşayıp yeniden devre arası transfer teklif etmezdik. Ya da Benteke gibi bir adam alınabilirdi. Şu ana kadar harcadığımız paradan daha azını harcayarak daha net ve alternatifli bir takımımız olabilirdi. Bir yanlışı bir inat bir inadı bir başka yanlış izledi ve bugüne geldik.

  21. Unknown dedi ki...

    bir şey daha eklemek lazım.
    aykut hoca maç sonu konuşmasında, takımın ikinci yarı iyi oynadığını söyledi.
    asıl problem belki de bu.
    o yetersiz oyunu iyi olarak görebiliyor demek ki hocamız. aslında iyi oynuyor gözükmemizin en büyük nedeninin, muhtemelen bu sene sonunda bir alt lige yelken açacak takımın, elezığspor'un, çapsızlığı olduğunu görmesini ve söylemesini beklerdik.

    aragones, berabere kalınan bir ankaragücü maçının ardından alınan 1 puanın gayet güzel olduğunu söylediği zaman kan beynimize sıçramıştı. aykut kocasman'ın söylediği "iyi oynadık" lafı ondan daha beter.
    bir kere kesinlikle iyi oynamadık. ikinci yarının çoğu bölümünde ilk yarıdan farksızdık. zayıf rakip gardını yavaş yavaş indirene kadar.

    sayın hocamızın nerden edindiğini en azından benim hala anlayamadığım futbol anlayışına göre o futbol iyi olabilir ama benim gibi düşünen herhangi bir futbolsever için asla değil.

    bu eleştirilerimize hala, "aykut kocaman düşmanlığı" yapıyorsunuz diyenlere de artık yeter diyorum.

  22. Unknown dedi ki...

    Nadas'in yazdiklari gayet dogru, takimin ve kulubun yasadigi cikmaz-futbol basket bir arada-sike meselesinin ardindan meydana gelen akil tutulmasinin bir sonucu. Her yanlis hareketin daha pahali bir yanlisla ortadan kaldirilmasini amaclayan, ancak hicbir zaman o onceki hamlenin yanlis oldugunu kabul edemeyen bir zihniyet peyda oldu ve yakamizi birakmiyor. Senin gecen seneki takimin o bok gibi ortamda oyle ya da boyle tepede kalmis bir sekilde, bu sene elinde guzel bir firsat var ve hep yanlis hamleler, ustune simdi daha da yanlis hamleler, ve korkum o ki bunlarin bedeli de ileride odenecek. Futboldan az cok anlayan birisi takimin asil sorununun topun kaliteli bir sekilde dolastiramamak, geriden planli hucum gelistirememek oldugunu gorebilir iken en yetkin kisinin bundan bihaber bir sekilde hababam ileriye transfer yapmasinin basla bir aciklamasi olamaz. Savunmaya iki adam alsan, emreyi takimda tutup sol beke yabanci kaliteli top tasiyan bir transfer yapsan su anki durumdan kat be kat iyi durumda olacak iken gelinen duruma bak. Ileride oynayan adamlara bak-cristian, stoch, kuyt, sow, mehmet, stoch, caner, bienvenu, semih, simdi de belhanda. Bir de geriye bak, kazma ordusu. Bir de fenerbahce icin pas takimi demiyorlar mi deli oluyorum. Kaliteli tek pas adam yok, biraz meireles, biraz cristian, o da son bolgede degil. Ve sen alexi bu sartlarda gonderiyorsun.

    Vallahi zaten hayat boktan, su fenerbahce de isleri hic kolaylastirmiyor anasini satayim.

  23. gurkan dedi ki...

    GS'a sneijder'in maliyeti bizim topal,topuz,guiza,krasic'in maliyetlerinden daha az herhalde. HAdi meireles'i falan soylemiyorum cunku en azindan kapasiteli bir oyuncu. Aziz Yildirim'i savunmaya devam edelim biz.

  24. selimcan dedi ki...

    Marquez'in romanı ile başlamanız sorunludur.Sizin
    ne demek istediğinizi anladım.Ama aşağıda yorum
    ortaya koyanların çoğu anlamamış görünüyor.Sizin
    yorumunuza katılmam mümkün değil.Fakat hakkınızı
    yememem lazım.Bir Fenerbahçeli entellektüelin çok
    bol miktarda bulunan basındaki,gazeteci sayılan
    okumuş yazmışlara attığı fark;Hüseyin Bolt'u bana
    hatırlattı.Kırmızı Pazartesiye dönersek kanımca
    yorum iki tane olmalıdır.
    1-Bana bir ön yargı verin dünyayı yerinden
    oynatayım.
    2-Santiago Nasar,elinde iç organları koşarken
    komşusunun neler olduğu sorusuna cevabı;
    BENİ ÖLDÜRDÜLER.Sonunda Aykut Kocaman bu cevabı
    verecek.Lütfen alet olmayın.
    Birde hakaret edenlere;bütün hepsini Kocaman
    adına iade ediyor ve biraz terbiyeli olmaya
    davet ediyorum.

  25. Sekhranikos dedi ki...

    @fatih

    kişisel kin derken? Başarısız bir TD dir diyorum ve adam gibi adam sloganı sorgulanır diyorum. kin nerde burda? küfür mü var ortada? herhangi bir arkadaşınız 1 hafta içinde sözünden dönse normal mi karşılarsınız?

    başarılı bir td midir, geçmişi çok mu parlaktır TD olarak?

    Buda güzel TD liğini beğenmesek bile adam gibi adamlığını kabul etmek zorundayız yani??? Sebep?

    Adam gibi adam görmemiş olabilirimisiniz acaba?

    kırıldı ağalar paşalar kellere kaldı köşeler. ne güzel dünya. Fenerbahçeliyim 30 yıldır ne Aziz beyin ne Aykut beyin değeri yoktur fenere kıyasla. Haliyle kin kusma vs gibi ifadeler tuhaf kaçıyor. Kin kusmuyorum.

  26. Unknown dedi ki...

    Merak edilen, kutuplaşmaya neden olan, taraftarı geren konuyu Aykut Kocaman Gaziantepspor maçı sonrası açıkladı. Tuhaftır çok dikkat çekilmedi bu konuya, bilinen bir gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmasıyla kimse ilgilenmek istemedi. Öncelikle Kocamanın başarılı olmasını bütün kalbimle isterim, Alexin gönderilmesine karşıydım ama gönderildiğine göre bu konuda artık susmak düşer. Yıldırım ise iyi bir başkan ve Fenerbahçenin menfaatleri gereği o koltukta şimdiye kadar oturduğundan çok daha fazla oturmalı. Ancak;
    Aykut Kocaman maç sonundaki açıklamalarında "doğruları yaptığımız ilk yarı golü yedik, ikinci yarıdaki yanlış oyunumuz galibiyeti getirdi" dedi. Demek ki Aykut Kocaman "doğru bildiği"nden şaşmayacak. Buna bir kısım taraftar "zararlı inat" diyor.
    Kocaman takımın başında olduğu sürece "kontrollü futbol" dediği şeyi uygulamaya devam edecek. Burada tek veya çift forvet önemli değil, ister 442 ister 4231 ister 4141 ister 352 ile sahaya çıkılsın hiç bir şey farketmeyecek. Kocamanın kontrollü futbolunda oyuncular (pres için) koşacaklar, topa sahip olacaklar (yarısahada yan pas). Bu durumda hangi dizilişle sahaya çıkarsanız çıkın taktik "kontrol+koşma+bolpas" oldukça "rakip istemedikçe" (geriye yaslanmadıkça)saldıran Fenerbahçe'yi göremeyeceğiz.
    Oysa şu "koşma" fetişizmini "top almak için boşa kaçma" şeklinde uygulasalar bir çok sorun çözülecek (m.topala dikkat). Ama malesef Ancak Aykut Kocamanın (kötü oyunun kaynağı olan) "5 yan pas yapmadan rakip sahaya geçmeyin" "inisiyatif alıp adam eksiltmeye çalışmak yerine topu geriye oynayın" gibi talimatları/sistemi devam edecek.
    Daha önce defalarca dile getirilmişti "kötü durumun nedeni" a) kadro yetersizliği mi? b) formsuzluk mu? c)TD yetersizliği mi? d) yönetim sorunu mu e) saha içi ve saha dışında "bilinçli zayıflık" mı?

    Bu durumda iki seçenek ön plana çıkıyor;

    c) Aykut Kocaman yetersiz: Antep maçı sonrası açıklamaları ya yetersizliğini gösteriyor (düşünüyor, dile getiriyor yanlış yorumluyor), ya da inat ediyor. ki bu inadının tek bir mantıklı açıklaması var o da "haklı" olduğu gerçeği. Ancak kocaman haklı ise ve takım onun istediği mükemmel şekle gelecekse yine sorun var. Aykut Kocamanın ufuktaki amaçladığı mükemmel takımı: 350'si yarı sahasında 150'si rakip sahada olmak üzere 500 yan pas, 50'de dikine (sonuca yönelik) pas. ve bu oyun şekli ile Kocaman rakibe maksimum 1-2 pozisyon verip 3-4 pozisyonla maçı tamamlamak düşüncesinde. Bu bence Aykut Kocaman'la takımın ulaşabileceği ULTRA düzey.

    e) "bilinçli zayıflık" #kocamanSABOTAJ tıpkı CAS davasından vaz geçildiği gibi, yönetim TFF'ye şampiyon olmama sözü verdi.

    Asıl sıkıntı ise "eleştiri"de

    Aykut kocaman'ı eleştirince 3 temmuz (ki haklı bir durum) konu edilip bunun arkasına saklanılıyor. Oysa "kötü oyun ve nedenleri" apaçık ortadayken, buna önlem alınmıyorken Aykut Kocamanı Destekleme Fetişizmi Fenerbahçenin önüne geçiyor. Hangisi önemli? a) Fenerbahçe'nin başarılı olması mı? b) Kocaman'ın Fenerbahçesinin başarılı olması mı?.

    Lütfen biri Kocamana "hoca oynattığın bu sistemi derbilerde, avrupa maçlarında, kupa maçlarında kullan eyvallah ama Allahaşkına Elazığla maç yaparken yapma bunu" desin.

    Ama bu işe yaramaz; çünkü kocaman "ilk yarı doğru oynadığımız gaziantep maçında gol yedik, yanlış yaptığımız 2. yarı galibiyet aldık" düşüncesinde... tıpkı elazığ gibi... tıpkı öncekiler gibi... tıpkı BUNDAN SONRAKİLER GİBİ

  27. Unknown dedi ki...

    Ağlasam sesimi duyar mısınız,
    Mısralarımda ;
    Dokunabilir misiniz ,
    Gözyaslarıma,ellerinizle

    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    Bu derde düşmeden önce.

    Bir yer var biliyorum;
    Her şeyi söylemek mümkün;
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    Anlatamıyorum!!

    Orhan Veli KANIK

  28. Adsız dedi ki...

    FİSHERSAD’ın BELİRTTİĞİ Aykut Kocaman’ın maç sonrası açıklamasını internetten bulup ben de dinledim… Hakikaten Aykut Kocaman “doğruları yaptığımız ilk yarı golü yedik, ikinci yarıdaki yanlış oyunumuz galibiyeti getirdi" açıklamasını yapmış… Bugüne kadar Aykut Hocamı sırf istikrar uğruna destekledim… Ancak Aykut Hocamın oyun anlayışı FENERBAHÇEYİ büyütecek cinsten değil… Kadıköy’de şampiyonluk maçında Galatasaray’a karşı en büyük silahı alexsi yedek bırakması, 37 maçın 19’unda takımın geriye düşmesi ve daha sonra aklının başına gelerek Aykut Hocam’a göre yanlış, ama skorlara göre doğru işleri yapması sonucunda bu kadar geriye düşüldükten sonra bazı maçların çevrilmesi ve benim açımdan artık inancımı tamamen yitirdiğim antep maçındaki sow salih değişikliği…

    Antep maçında 2-1 öne geçtikten sonra, antebin tüm gardı düşmüşken, forvetten adam çıkartmak Aykut Hocamın temkinli oyun anlayışını yansıtıyor… Futbolda her zaman risk vardır… 2-1 giden bir maçta isterseniz 11 defans oyuncusuyla defansta yapsanız, bir şans topuyla her an maç berabere bitebilir… Dolayısıyla skoru 3-1 getirmek için fırsat bulduğunuzda bu fırsatı kullanmalı ve rakibin şansla da olsa toparlanmasına izin vermemelisiniz… Ben paldır küldür saldırılsın demiyorum… Ancak antep maçında skor 2-1 olduktan sonra takımın son 7-8 dakika zaman dolması için top çevirmesinden FENERBAHÇELİ olarak utandım… Şampiyon olacağımız son maç olsa birazcık anlayabilirim… Ayrıca rakip maça asılıyor olsa hadi gene anlarım, ama teslim bayrağını çekmiş takıma karşı bu şekilde hücum etmeyip top çevirmek 106 yıllık ULU ÇINARA YAKIŞTIMI ??? Aykut Hocam BÖYLE BİR ANLAYIŞI nasıl HOŞ GÖREBİLİR ???

  29. Adsız dedi ki...

    DEVAMI…
    Sanırım 94 dünya kupasında olsa gerek… Nijerya İtalya maçında, Nijerya maça fırtına gibi girmiş, 25.dakikada 1-0 öne geçmiş, öne geçtikten sonra geriye çekilip skoru korumaya çalışmıştı… Bir teknik direktör tasarrufu olduğu her haliyle belliydi… İtalya 88. Dakikada skoru eşitlemiş ve uzatmada attığı gol ile tur atlamıştı… O gün Nijerya teknik direktörüne çok kızmıştım… Skoru korumak yerine, İtalya’nın üzerine gitmeye devam etseler, kesinlikle o maçı çok farklı kazanacaklardı… O gün Nijerya teknik adamı İtalya’nın isminden çekinmiş ve temkinli ve tedbirli futbol ile eline bir şey geçmeden elenip gitmişti…

    Günümüz futbolunda yarı sahasına yerleşmiş ve topun arkasına geçmiş takımları açmak için pas yaparsınız… Ancak bu paslaşmalar hem çok hızlı olur hem de derinlemesine olursa bir anlam taşır… Fenerbahçe takımı pas yaparken pasların nereye gideceği o kadar ağır çekim gerçekleşiyor ki, bu şekilde paslaşarak bırakın süper ligdeki takımları bu oyun anlayışı ile bankasyadaki takımları dahi aşamayız… Orta sahadaki oyuncularımız maç içerisinde işe yarar kaç kez adam çalımlayıp, rakibin savunma düzenini bozacak bir eyleme girişiyor… Zaten yavaş oynuyoruz, bu şekilde adam da eksiltemeyince işimiz ya şans topuna kalıyor yada riskleri alıp yüklendiğimizde pozisyon üretebiliyoruz…

    Capellonun ROMA teknik direktörü olduğu dönemde bir maçında takım 10 kişi kaldığında oyuna bir forvet oyuncusu daha aldığını görmüştüm… Ve roma o maçı farklı kazanmıştı… Çoğu teknik adam eksik kaldığında ya savunmaya yada orta sahaya takviye yapardı… Capello o maçta belki de rakibi şaşırtmak için o hamleyi yaptı… Yada şunu düşündü… Nasıl olsa rakip 10 kişi kalmamızı fırsat bilip üzerimize gelecek… Ben de bu esnada iş bitiren oyuncum yani forvetim sahada olursa, yakalayacağım pozisyonları gol yaparak bu maçı kazanırım… Bu anekdotları yorumum daha iyi anlaşılsın diye paylaşmak istedim… 2006 yılındaki denizli maçında DAUMUN ANELKAYLA maça başlamaması ile, Aykut Hocamın Kadıköydeki şampiyonluk maçına ALEXSLE başlamaması her iki teknik adamında korkak olduğunu, aşırıya kaçan tedbirli olduğunu gösteriyor… Bu şekilde tedbirlilik ile belli bir standartı yakalayabilirsiniz… Ama asla o standartın üzerine çıkamazsınız… 3 TEMMUZ İFTİRASI VE KOMPLOSUNDAN sonraki yıl yaptıklarını elbette unutacak değiliz… Yaptıklarını her zaman HAYIRLA YAD EDECEĞİZ… Ancak bu tedbirli ve kontrol futbol anlayışının FENERBAHÇEMİZE yakışmadığını ve yakışmayacağını belirtmek isterim…

Yorum Gönder