Fırat Aydınus: Bir Algı Zehirlenmesi Örneği
Üç gündür Fırat Aydınus üzerinden kimbilir kaçıncı kez bir hakem kararını ülkece tartışıyoruz. Tartışılması gereken şeyin öznelerin kararlarından ziyade bir sistemin işleyişi olduğunu görmek lazım. Bu ülkenin spor kamuoyunda yaratılan algıyla beslenen, medyanın defalarca yeniden ürettiği, 3 Temmuz’la taçlanan bu algı var oldukça bu “hata olmayan hataların” sonu gelmeyecek. Buna dair bir şey söylemeden önce benim için Eskişehir maçında kırmız kart pozisyonundan bile daha enteresan bir pozisyonu hatırlatmak istiyorum. Bilindiği gibi FİFA bir yeri kanayan bir oyuncunun tedavisinin yapılmasını, tedavisinin yapılmaya gerek olmadığı durumlardaysa oyunun hemen durdurulup oyun cunun saha dışına çıkarılmasını şart koşuyor. Fırat Aydınus onca rezil kararının yanında bir dakika önce faul bile çalmadığı kırmızı kartlık bir dirsek yemiş Sezer Öztürk’ün kafasındaki kanı gösterip oyunun durmasını isteğini yerine getirmedi. Bir hakemin ruhuyla fiziğiyle o sahada olmadığının, bir hakemin kontrol kaybettiğinde ne kadar acizleşebileceğinin en veciz örneklerinden biriydi o sahne.
Şüphesiz Fırat Aydınus Fenerbahçe’ye kötülük yapmak için şer güçler tarafından laboratuarlarda yaratılmış bir hakem değil, çünkü memlekette Fenerbahçe’nin her türlü kötülüğe uğraması konusunda birini ikna etmek için öyle bilimsel laboratuarlara falan ihtiyaç yok. O kadar şirazesinden çıkmış rasyonellikle bağını kesmiş bir Fenerbahçe düşmanlığı yayan ortam var ki bırak maçı yöneten hakemi sahadaki top toplayıcıyı bile Fenerbahçe aleyhine bir şey yapmaya sevk ediyor.
Fenerbahçe’nin mütehakkim güç olduğu ve asla mağdur olamayacağı her türlü hile ve desisenin merkezi olduğu ve her türlü kötülüğü hak ettiği yönünde 3 Temmuz’dan önce başlayan 3 Temmuz’la birlikte bütün utanma sınırlarını da aşarak adeta bir heyula haline gelen bir algı var.
Bu algı ortamında futbol ortamındaki bütün özneler saygın bir yer edinmek,yerlerini korumak ya da mesleki ikballeri için bir şekilde Fenerbahçe’yle bir yakınlıkları olmadığını ispat etmek için yarışıyorlar.
Federasyon mu seçiliyor, hemen ilk haftası Fenerasyon deyip, adamları Fenerli ilan ediyorsun ve sonra o federasyon Fenerli olmadığını ispat etmek için Fenerbahçe hakkında akla mantığa sığmayacak kararlar veriyor.
“Hakemler Fenerbahçe’den korkuyor” diye bir şehir efsanesi yaratıyorsun, hakemler Fenerbahçe lehine düdük çalarken on kere düşünüyor. Son on yılda ligin en çok puan toplayan ve en çok gol atan takımı olmasına rağmen nasıl olup da bu takımın Galatasaray, Beşiktaş Trabzon ve G.Antep’den daha az penaltı atabildiğini sormamıza rağmen utanmadan hala hakemler Fenerbahçe’den korkuyor diye bir kamuoyu algısını üretmeye devam ediyorlar. Hakemler futbol ortamından kopuk yetişmiyorlar. Kimin lehine hatanın kabul edilebilir kimin lehine hatanın kariyer bitirici etkisi olduğunu en iyi koklayan da bizzat onlar.
Şimdi yakın geçmişten birkaç örnek verelim. 2005-2006 sezonunda Konyaspor-Fenerbahçe maçında Anelka’nın faullü meşhur golünün hakemini hatırlayalım. Özgüç Türkalp Fenerbahçe lehine yaptığı bu hatanın bedelini federasyonun en gözde hakemlerden biri olma yolundayken 1. Ligde ayda yılda maç yöneten bir hakeme dönüşmesiyle ödedi. Aynı yıl Samsun deplasmanında Nobre’nin düşüşüne penaltı verip Kerem’i oyundan atan ve Fenerbahçe’nin 5-0 kazandığı bir maçın sonunda lince maruz kalan Serdar Tatlı o sene sonunda sakatlığını öne sürerek hakemliği bıraktı.
Oysa aynı sene Fenerbahçe’nin hem kupadaki hem ligdeki Denizli maçlarını katleden Selçuk Dereli üst düzey maçları yönetmeye devam etti, Fenerbahçe nefretini bir şampiyonluk kaybı bile törpüleyemediği için 2006-2007 sezonundaki Türkiye Kupası yarı finali ikinci maçı olan Fenerbahçe-Beşiktaş maçında benim ömrümde gördüğüm en bilinçli ve kötü niyetli hakem yönetimini gösterip bir de Türkiye Kupasını kaybettirdi. O maçı Baki Mercimek’in nasıl olup da kırmızı kartsız tamamlayabildiği geçen yıl play-offdaki Trabzon maçında Zokora’nın Emre’ye öldürmeye yönelik tekmesine rağmen maçı nasıl tamamlayabildiği sorusuna kadar İsviçreli bilim adamlarını meşgul ediyordu. Söz Selçuk Dereli’den açılmışken yine 2004-2005 sezonunda Trabzon deplasmanında seke seke tedaviye giden Nobre’ye gösterdiği kırmızı kartı da unutmak mümkün değil.
Aynı sezon içinde Fenerbahçe lehine hata yapan iki hakemin kariyerine bakın bir de Fenerbahçe aleyhine antoloji yazacak kadar hata yapan hakemin kariyerine bakın. Biraz daha ilerleyelim Cüneyt Çakır’ın Ali Sami Yen’de bize 9 kişi tamamlattığı maçtan sonra kariyer çizgisine bakalım,Hüseyin Göçek’in iki sene önceki üç penaltı vermediği Fenerbahçe- Antep maçındaki rezil performansına, Galatasaray lehine yaptığı 50 hatayı ekleyip nasıl Fifa kokartını koruduğunu da bakalım. Ve en bariz örnek geçen sene Karabük maçında Muslera’yı haklı biçimde attıktan sonra M.H.K’nin kendisini yalnız bıraktığını söyleyip hakemliği bırakan Bünyamin Gezer’i hatırlayalım. Hakemlerin kendisinden korktuğu iddia edilen Fenerbahçe aleyhine hata yapan hakemleri yerinden oynatamazken, Ali Aydın’a düdük astıran “centilmen kulüp” Galatasaray’ın hangi görünmeyen ellerle Bünyamin Gezer’in başını yediğini de soralım .
Tabii ki her takımın lehine ya da aleyhine hata yapılıyor bu işin doğası gereği böyle. Mesele hangi takımın lehine ya da aleyhine hata yaptığınızda önünüzün açılacağının ya da kapanacağının bilincinde olmanız gerektiği. Fırat Aydınus aptal bir adam değil, Cüneyt Çakır’ın misak-ı milli içinde hangi görevleri layıkıyla yerine getirerek uluslararasılaştığını en yakından bilen hakem. Dolayısıyla Fenerbahçe aleyhine bu kadar fütursuzca karar verebilmesini bu ülkedeki hakemlerin son 10 -15 yılda nasıl önlerinin açıldığını çok iyi bilmesine bağlamamız lazım.
Galatasaray’ın 96-00 arası uluslar arası alandaki başarısı bu ülke içinde yaptıkları her şeyin üzerini örttü, aynı dönemde Ahmet Çakar da Avrupa’da en çok sayılan, görev alan hakemimiz etiketiyle Galatasaray maçlarında ülke içi çırakları (Vahap Beyaz)ile beraber kolaylaştırıcı rolünü rahatlıkla oynayabiliyordu. Bu konuda yapılan her eleştiri “adam Avrupa’da maç yönetiyor beyler” argümanıyla, hakem hatalarının Galatasaray lehine yapılması eleştirisi de “adamlar Uefa Kupasını ’da mı hakemle alıyor beyler” argümanı gibi veciz argümanlarla susturuluyordu.
Galatasaray’ın 20’nin üzerinde penaltı attığı, Burak Yılmaz’dan daha iyi kendini atan tek futbolcu Arif Erdem’in tek başına Fenerbahçe’den daha fazla penaltı kazandığı sezonları, 80 metreden penaltı çalan Vahap Beyaz’ları , Kocaeli’yle Cumhurbaşkanlığı maçının uzatmasının son dakikasında korner atmaya gidecekken dönüp hakemin penaltı verdiğini gören maçtan sonra da utanmadan penaltıydı diyen şimdinin vekili Hakan Şükür’ü, her iki maçta bir hakeme itiraz etti diye atılan Kemalettin’e rağmen hakemin anne baba ve yakın sülalesine her maç el kol marifetiyle küfredip ne hikmetse atılamayan cesur yürek Bülent Korkmaz’ı , Erol Ersoy’un ayağına basıp küfür ettiği için mahkemeye verdiği ama Haluk Ulusoy federasyonun sadece 6 maç ceza verip Fenerbahçe maçına yetişmesi sağlanan Hagi’yi görmüş birileri olarak bugün yine benzer bir senaryonun figüranlarını mı izliyoruz düşüncesini taşımayan Fenerbahçeli yoktur sanırım.
15 sene sonra hakemler açısından yine benzer bir senaryoyla yüz yüzeyiz. Bu sefer de Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus uluslar arası maç yönetmeleri kalkan yapılarak Türkiye içinde birtakım dengeleri değiştirmek için kullanılıyorlar. Gelebilecek her eleştiri bu adam Avrupa’da şu maçı yönetiyor diye püskürtülecek. Haluk Ulusoy bir yerlerden gülümseyip “biz iktidarda değiliz ama fikirlerimiz iktidarda” diyordur herhalde.
Bu düzen iki hakemin 5 hafta maç yönetmemesiyle, iki hafta sonra Fenerbahçe lehine bir karar verilmesiyle falan bitmez, bu ülkede söylediklerinizin ciddiye alınmasını isteyen karikatürleştirilmeyen bir gazeteci olmak istiyorsanız Fenerbahçeli olduğunuzu nasıl saklamanız gerekiyorsa, eski Fenerbahçeli bir futboluysanız şikeci olmadığınızı ispatlamak için Fenerbahçe’ye karşı iki kat koşmanız gerekiyorsa, satılmamış kaleci olmak için Fenerbahçe’den asla ve kat’a gol yememek gerekiyorsa ikbal vadeden bir hakem olmak için de Fenerbahçe lehine hata yapmayan bir hakem olmanız gerekiyor. Fırat Aydınus da bu görevi yerine getirdi, artık en az meslektaşı Cüneyt Çakır kadar önü açık.
19 Kasım 2012 13:57
Fb-Kayseri maçında hatalı bir penaltı verdiği için 2 yıl görev verilmeyen ve sonunda hakemliği bırakmak zorunda kalan Hakan Sivriservi'yi unutmamak lazım. Şu ana kadar hakemliği bırakan yada bıraktırılan herkesin ortak noktası Fenerbahçe lehine yada rakipleri aleyhine hatalı karar vermeleridir. Hatta Fb-Trabzon (2004) ve Beşiktaş-Samsun (2004) maçlarından sonra Cem Papila tek tek incelendiğinde, bir taraf lehine Ya da aleyhine kasten denebilecek fahiş hatalı kararlar vermemesine rağmen hakemliği bırakmak zorunda kalmıştır. Verdiği tartışmalı bir penaltı yüzünden hakemliği bırakmak zorunda kalan Serdar Tatlı yanlış hatırlamıyorsam çizgiye bir karış mesafedeki topa yan hakemi uyarmamasına rağmen gol kararı vermiş bir hakemdir. Yani bu ülkede Fb lehine tartışmalı bir karar verme ama aleyhine oldumu, 50 metreden penaltı çalma, 20 metreden arkan dönükken küfür duyma ve kimden geldiğini tespit etme, her dilden küfrü anlama, direkten dönen topa yardımcı bayrak kaldırmamasına rağmen gol verme gibi saçmalıklar yapabilirsin, sorun yok...
19 Kasım 2012 15:31
Açıkçası ben Fırat Aydınus hakkında yazılanlara katılmıyorum. Aydınus Fenerbahce'nin bugune kadar oynadığı birçok kritik maça verildi, ancak hiçbirinde Fenerbahceyi hedef alan bir yönetim sergilediğini hatırlamıyorum. İnönü'deki Fenerbahce - Beşiktaş maçında Gökhan'a yapılan penaltıyı vermedi, yan hakemin marifetiyle Colin Kazım'ı saçma bir şekilde oyundan attı, evet. Ama aynı hakem geçen sene Galatasaray'ı deplasmanda yendiğimiz maçın da hakemiydi, Trabzon maçında Sow için kalkan ofsayt bayrağına iştirak etmeyen de oydu, ondan evvelki sene şampiyonluk önündeki en kritik maç olan yine bir başka Galatasaray deplasmanında da hakem Aydınusdu. Bu maçlarda gayet başarılıydı, aleyhimize de çalsa, lehimize de. O yüzden Aydınus'un Eskişehir maçındaki yönetimine bakıp aksi takdirde hayli makul sayılabilecek senaryoların bir parçasını bulmaya çalışmak gereksiz. İşte tam da o tuzağa düştüğün zaman Fenerbahce'nin iki yıldır yaşadığı baskının, toplumsal linçin, ve peşinen yargılama milli pratiğimizin bir benzerini kendini an itibariyle savunmaktan aciz bir adama yapıyorsun.
Biraz basit olmak lazım. Pozisyon belli. Hakem Caner'in faul beklediğini tahmin ediyor haliyle, herhalde çalıp çalmamak arasında gidip geliyor. Sonra top Meireles'e doğru açılınca kafasını çevirmeye başlıyor ve ordan Veysel'in utanmazca faul beklediğinden mütevellit isyankarca savurduğu lan'lı cümle geliyor. Aydınus'un da muhtemelen dengesi ve morali futbol dışı şeyler sebebiyle bozuk olduğundan - hatta dikkat edilirse eski sempatikliği ve herkesi teskin etmek için düzenlediği saha içi şenliklerinden de eser kalmadı - bu lafı, ne kadar saçma olursa da olsun, kaldıramıyor. Önceki pozisyonda herhangi bir serzeniş varsa bunun ancak Caner'den gelebileceğini düşündüğü için de gidip Caner'e kırmızıyı boca ediyor. Elbette burda Fenerbahce'den ziyade Caner'in kamuoyundaki algısı nisbeten rol oynuyor, ki zamanında aynı şey Colin Kazım ve Lugano için de geçerliydi. Velhasıl, ben Fırat Aydınus'un Fenerbahce'yi bilerek, isteyerek, veya bir algının mahkumu olarak dogradıgına inanmıyorum. Bu ülkede böyle bir komploya ya da hataya iştirak etmeyeceğine inandığım bir hakem varsa o da Aydınusdur.
Tabii ki bu demek değil ki Aydınus skandal bir karar vermedi. Geçen haftaki penaltı ve bu haftaki kırmızı kart ancak kötü bir hakemin verebileceği kararlardı, ki yıllardır gözümün önünde olmasına rağmen yanlışında dahi saygı duyduğum bir hakemin iki hafta üst üste bu tarz hatalar yapmasını gerçekten yalnızca ciddi moral bozukluğu ile açıklayabiliyorum.
Her neyse, inşallah hata hatayla kalır ve hem Caner'in cezası, hem de Aydınus'a karşı girişilen linç kampanyası son bulur.
19 Kasım 2012 16:20
Mükemmel bir yazı!
19 Kasım 2012 17:26
-- seyircisiz mac oynama cezaları verilir baska takımlara , gerekcesi anlasılmadan ceza kalkar
-- ilk defa bir stada biber gazı bizim statta atılır
-- Hep biz "şike yapmışızdır" , şampiyon olmasaydık "temiz lig" olmuş olacaktı
--Caner macların ilk yarıları bitmeden en azından sarı kart gormesi gerekir ki fair play eksik olmasın futbolda
-- Aglıyorlar gene derler kendileri ya haksız penaltı hazırlayanları yetiştirirler yıllardır yada ayar cekmek için lobi yapmaya çalışırlar
-- Tiyatro devam ediyor
19 Kasım 2012 18:07
Hakem ve hakim Arapça kökü hukm, yani bizdeki karşılığı ile hüküm olan kelimeler. Bu kişiler hüküm verme konusunda ehil ve yetkili kişilerdir. Verdikleri kararlar sıradan insanların kararlarından daha ehil, daha adil, daha doğrudur.
3 Temmuz sürecinde açılan davaya bakan hakim, sadece hukuken asli delil olmayan telefon kayıtlarına dayanarak, yani kanaatle, suç işlendiğine dair hüküm verdi. Aynı ülkenin hakemi, elinde somut delil olmadan hüküm vererek, bu mahkemenin küçük modelini uyguladı. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ancak esas sorulması gereken soru, lafın sahibi Veysel, lafı kendisinin yüzüne söylese idi, oyundan atacak mıydı sorusudur.
Hakem "lan" lafını mı, yoksa bir Fenerbahçe'li oyuncunun "lan" lafını mı kaldıramayacak kadar doluydu sizce? Fırat Aydınus, Fenerbahçe'nin bulunmadığı başka bir maçta, arkadan kendisini hedef alan bir laf duyduğunda, bunu söylemesi en olası oyuncuyu oyundan atabilecek miydi? Yoksa karşındaki Fenerbahçe forması giyen Caner, Kazım veya Emre olduğunda işler daha mı kolay oluyor?
Fırat Aydınus kendisini asla affetmemelidir çünkü, Fırat Aydınus hakemliğin ruhuna ihanet etmiştir. Hakemliğin özünü anlayamamış bir kişi hakem olamaz. Hakemlerin de, hakimlerin de kanaatle hüküm vermeyeceği günleri görürüz inşallah.
Yine de şükrediyorum. Yan Caner'in ettiği laftan dolayı, Veysel atılsaydı!
19 Kasım 2012 19:55
Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler Türkiye de neyle yarıştıklarını, kendisine karşı ne tür kumpasların, oyunların, alaverelerin dalaverelerin yapıldığını hala anlamamış ve hala bunlara karşı YEKVÜCUT birleşip mücadele etmez ise, başarılı olması, rakiplerinin hem ligde hem Avrupa da önüne geçmesi MÜMKÜN değildir…
Bu takım benim izlediğim ve şahit olduğum son 20 yıldır sürekli olarak hakemler tarafından güçlerinin test edildiği ve kendi egolarını tatmin ettikleri kulüp oluyorsa, FENERBAHÇE bu ülkenin büyük kulübü müdür ??? Bu nasıl büyülüktür ki büyük takım vasfına rağmen, hakemler Fenerbahçe maçlarında Fenerbahçe aleyhine karar verirken hiç düşünmezler, hiç çekinmezler…
Bazen kendi kendime Fenerbahçe bu ülkenin en çok şampiyonluk yaşamış kulüplerinden biri değil mi diyorum… Yada Fenerbahçe bu ülkenin en çok taraftara sahip kulüplerinden biri değil mi diyorum…Hakemler FENERBAHÇEMİZE karşı neden bu kadar cesaret ve kararlılıkla yanlış düdükler çalabiliyorlar ??? Fenerbahçe’ye çalınan yanlış düdüklerin benzerleri neden rakipleri olan, en başta Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon’a çalınmıyor ??? İTÜNÜN penaltı konusunda yaptığı araştırma sonuçlarıyla da görüldüğü üzere Fenerbahçe lehine ve aleyhine çalınan penaltılar birbirinden neden yüz seksen derece farklı olabiliyor ??? Fenerbahçe lehine çalınan penaltılar artık cinayete teşebbüs noktasında iken, aleyhine çalınan penaltılar neden bu kadar uyduruk olabiliyor ??? Böyle uyduruk penaltılar ligimizin diğer maçlarında neden çalınmıyor ??? Fenerbahçe aleyhine verilen penaltılar ve gösterilen kartların benzeri veya aynı tarzda olanları, Fenerbahçe lehine neden verilmiyor ???
Fırat AYDUNUSUN 2004 yılından bu tarafa yönettiği 32 Fenerbahçe maçında Fenerbahçe futbolcularına gösterdiği 8 kırmızı kart sadece hakemin adil olarak verdiği karar mı yoksa AYDUNUSUN bu maçlara karşı bilenerek çıktığının ve fırsat kollayarak atmak için pusuda beklediğinin ispatı değil mi ??? Bu maçların 14’ünü Fenerbahçe’nin kaybetmesi, 6 maçtan da berabere çıkması Fırat AYDUNUSUN Fenerbahçe’ye karşı önyargılı olduğunu ispat etmiyor mu ??? Fenerbahçe’ye açık açık düşmanlık yapmış Selçuk derelinin yönettiği maçlarda bile böyle istatistik eminim yoktur…
Ancak sorunu AYDUNUS boyutunda görürsek yanlış yaparız… Fenerbahçe maçlarında AYDUNUSLAR, GÖÇEKLER, DERELİLER, MÜFTÜOĞULLARI neden bu kadar maçları tek taraflı yönetmektedirler ??? Fenerbahçe’nin oynadığı maçlarda kolay düdükler neden lehine bu şekilde kolay çalınmamaktadır ??? Yıllarca AZİZ YILDIRIM şeytanlaştırılarak tüm kötülüklerin babası ilan edilerek taşlanırken ve hedef tahtasına oturtulmasıyla, kamuoyu algısının İTÜNÜN PENALTI RAPORUNDA gösterdiği gibi gerçeklerden bambaşka yönlere çekilmesiyle, değiştirilmesiyle birileri bu ülkede ÜSKÜDARI geçtiler…
Artık uykudan uyanma zamanı… Artık BU MÜCADELEYİ BİR TEK AZİZ YILDIRIMIN DEĞİL, MİLYONLARCA AZİZ YILDIRIMIN verme zamanı… Artık hiçbir hakemin FENERBAHÇE maçlarında SHOW yapmasına müsaade edilmemeli… Galatasaray maçlarında yüzde yüz net pozisyonları dahi Galatasaray aleyhine çalamayan hakemlerin Galatasaray’ın spordaki lobisi nedeniyle kariyerinin sekteye uğrayacağını düşünüp korkması, o düdükleri çalmayan hakemlerin FENERBAHÇE üzerinde güç denemesi yapmasına izin verilmemelidir… Böyle kararları Fenerbahçe maçlarında veren hakeminde artık kariyeri bitmeli… Fenerbahçe’den de en az Galatasaray’dan korktukları kadar korkmalı… Aksi halde sen istersen 1 milyon forma sat, bütün stadın kombinesini tüket, futbolcuların dünya ülkelerinin milli takımlarından olsun, hiç fark etmez… Sen hep böyle ırmakları dahi geçemeden o sularda boğulursun… Zaten okyanusa ( ş.ligi, Avrupa arenası ) hiç gidemezsin… Gidersen de sürekli gitmen engellenir, motivasyonun bozulur, tam çıkışa geçip rakibin karşısında psikolojik üstünlük elde edeceğin zaman önün böyle kesilir…
19 Kasım 2012 19:59
Şöyle geçmişi bir düşünün Fenerbahçe maçlarında gösterdiği felaket kötü yönetim sonrası düdüğünü asmak zorunda kalan bir tane hakem oldu mu ??? Ya Galatasaray maçlarındaki bırakın felaket maç yönetimini, tartışmalı dahi yöneten hakemlerden düdük asan oldu mu ??? Hatta tartışmalı değil, yüzde yüz doğru kararlarla yönetmesine rağmen hakemliği Galatasaray’ın medya gücü ve spordaki yöneticileri vasıtasıyla bırakan hakem olmadı mı ??? Beşiktaş’ın maçındaki yüzde yüz doğru kararlarına rağmen hakemliği yapılan baskılar sonucunda bırakan hakem olmadı mı ??? Peki rakiplerin maçlarında rakipler aleyhine yüzde yüz doğru kararlar vermesine rağmen, rakiplerin gücünden ve tff ve federasyon üzerindeki ikili ilişkilerinden ve lobilerinden çekinen, taraftarlarının tepkilerinden ötürü korkan ve düdüklerini duvara asmak zorunda kalen hakemler bir tarafta, diğer tarafta ise Fenerbahçe maçlarında FELAKET derecesinde kararlar vermesine rağmen uyduruk birkaç hafta dinlenip daha sonra tekrar FENERBAHÇE maçlarına çıkan hakemler diğer tarafta…
Fenerbahçe’nin başarısızlığını artık saha içerisinde aramamak lazım… Türkiye de ve Avrupa da özlediğimiz, istediğimiz, bunun gerçekleşmesi için bütçemizden alın terimizden, helal kazancımızdan kulübümüze kaynak olsun diye ayırdığımız onca paramızla bu işin olmayacağını, birilerinin Fenerbahçe’nin emeğiyle, taraftarının rızkıyla, hayalleriyle, umutlarıyla bu kadar kolay oynamaması gerekiyor… Fenerbahçe taraftar boyutunda, kongre üyeleri boyutunda, divan üyeleri boyutunda, Fenerbahçeli işadamı bürokrat boyutunda organize olmalı… Haklarını böyle fütursuzca yemek isteyenlere dur demeli… Böyle yemek isteyenleri yaptıklarına yapacaklarına pişman ettirmelidir… Aksi halde Fenerbahçe bu ülkede sürekli üzerine oynanan, ligin izlenme ve parasal kaynağı olarak kullanılma ve istenildiğinde engellenen basit bir figürü olmanın ötesine asla geçemeyecektir…
Türkiye de her alanda ve her kurumda yaşanan ikili ilişkiler kullanılarak, perde arkasında işlerin halledilerek atı alanın Üsküdar’ı geçtiği bu düzenin anladığı ve bu düzenin geçerli Akçesi olan ve maalesef başarı için şart olan oyunun kurallarını eğer biz de Galatasaray gibi oynamaz isek, mağdur olan, şampiyonlukları çalınan, engellenen, kupaları gasp edilen, sahada hakemler tarafından doğranan, biçilen kulüp olmanın ötesine asla geçemeyiz… Bu kısır döngüyü bir tane aziz yıldırım kıramaz… 100 TANESİ DE kıramaz… Ancak ve ancak BU DÖNGÜ TIPKI 3 TEMMUZ SÜRECİNDE yaşandığı gibi taraftarın ve camianın TEKVÜCUT olup KENETLENMESİYLE ve birlik olmasıyla kırıla bilinir…
Şu maçta yaşananlar Galatasaray maçında yaşansaydı, bugün medya da eski başkanından tut, şimdiki başkanına, teknik adamından yöneticisine, futbolcusundan tanınmış Galatasaraylı yazar ve çizerine varana kadar herkes açıklamalarıyla AYDUNUSU topa tutar, federasyona aba altından sopa gösterilir, medya da ki Galatasaraylılar BAŞTA HAKEMİ, mhk’yı ve tff başkanlarını taraftar önüne atarak hedef gösterir, günlerce bu kararlar tartışılır, imalar yoluyla AYDUNUSUN maça sanki talimat alarak çıkmış gibi gösterilmesi sağlanarak, kamuoyu algısı da oluşturulur, böylece AYDUNUS bu kararları verdiğine vereceğine bin pişman ettirilirdi… Elbette aydunusun başına gelecek olan bu olaylar neticesinde diğer hakemlerde yaşananları ve olan bitenleri gördükten sonra, Galatasaray maçlarında, Galatasaray aleyhine karar verirken kılı kırk yararlar ve düdük çalmamayı tercih ederlerdi… Lehine ise çok kolay düdükler çalarlardı… Çünkü hakemsen ve yükselmek istiyorsan tff içerisindeki, spor yöneticilikleri içerisindeki, medyadaki ve bürokrasi içindeki Galatasaraylıların himmetini, yardımını, onayını almak zorundasın…
Galatasaray’a karşı yüzde yüz haklı düdükler dahi çalsan, spordaki ve medyadaki bu Galatasaray lobisi sana aferin demez… İşte uzun uzun anlatmaya çalıştığım bu sistemi kırmadıkça FENERBAHÇE olarak asla hakkımız olan ne düdükler çalınır, nede haksız düdükler engellenir, sonuçta da şampiyonlukların ve kupalarımızın bir kısmı elimizden alınır…
19 Kasım 2012 20:03
Fenerbahçe’nin iddia edilen DEVASA taraftar gücünü artık kullanmalıyız… Galatasaray’ın spordaki bu LOBİSİ ( medyadaki kalemşörleri ve sporun her aşamasındaki yöneticiler ve çalışanlar ) karşısında FENERBAHÇENİN her kesimiyle organize olup, karşılarında denge kuracak bir lobi gücünü oluşturmadığımız sürece ne yaparsak yapalım hedeflere gidemeyiz… Saha ya isterse Fenerbahçe 11 tane messi koysun bu sistem ve düzen karşısında kendi haklarını koruyamaz ve bu şekilde çok basit düdükler çalınmasını engelleyecek saha dışı gücünü göstermez ise, hiçbir zaman asla biz taraftarların özlediği başarıları yakalamasına izin verilmez…
3 Temmuz sonrasında digitürkümü iptal ettirdim… O gün bugündür hiçbir lig maçı seyretmedim… İlk kez bir maçı izlemek için içimde istek uyandı… Bunda Galatasaray’ın puan kaybetmesinin, Fenerbahçe’nin birkaç haftadır kazanıyor olmasının, sow’un formunun ve takımın bir galibiyet serisi yakalayacak oluşuna dair olumlu belirtiler göstermesinin etkisi olmuş olabilir… Ancak maçta yaşananları gördükçe bu takıma asıl 3 Temmuz darbesinin hala sahalarda vurulmaya devam ettiğini, söylediğim ve tespit ettiğim şeyler yapılmazsa böylede devam edeceğine ALLAHIN VARLIĞINA inanır gibi, kendimin varlığına inanır gibi, ateşin yakmasına, suyun gerçekliğine inanır gibi inandım…
2006 yılında şampiyonluğumuz engellenmese idi, o takım çok kuvvetle ihtimal üst üste en az 5 veya 6 şampiyonluk elde edecek bir ivme ve istikrar kazanacaktı… O başarıların gelmesiyle Avrupa da da mutlaka bir takım eşikler geçilecekti… Eskişehir maçı kazanılsa ki, maç adam gibi yönetilse çok büyük ihtimal kazanılacaktı… Böylece belki de bir galibiyet serisi yakalanacak, rakiplerin önüne geçilecek ve şuan ki kötü ve daha tam taşları oturmayan Galatasaray’ın ligde geride kalması sağlanmış olacaktı… Fenerbahçe psikolojik üstünlüğü ele alırken, Galatasaray psikolojik olarak SIKINTILI bir döneme girecekti… Aydunus’un bu kararları sadece bir maçta kaybedilen 2 puana mal olmadı… Belki de sezon sonunda kaybedilecek şampiyonluğa gidecek süreci başlattı… Onun temelleri atıldı… Fenerbahçe gerek sakatlık olsun, gerekse takım içi problemlerle uğraşırken bu şekilde bir hakem kıyağı gördü mü ?? Peki şuan çeşitli sorunlar yaşayan Galatasaray’ın yarışta geride kalmaması, elindeki psikolojik üstünlüğü kaybetmemesi noktasında bu maç ne kadar etkili olacaktır ??? İşte bu sebeplerle bu maçta yaşananların ve geçmişte defalarca görüp izlediğimiz şeylerin organize ve belli bir sistemin ürünü olduğunu anlamalıyız…
Fenerbahçe medyadaki şehir efsanelerinin aksine özellikle aziz yıldırım döneminde engellenmemiş olsa idi, şuan hem ligde hem de avrupa da büyük başarılar yakalamıştı… Türkiye liginde bu takım şuan itibarıyla 30.’uncu şampiyonluğunu yaşayacak performansı da gösterdi, bu düzeyde gücüde ( sportif anlamda ) var… Ancak bugün o nokta da değilse bunda yarıştığı rakiplerin kendisine karşı zaman zaman güçlerini birleştirmesinin etkisi yüzde 40 ise, yüzde 60’şıda Fenerbahçe’nin kulüp olarak, camia olarak, taraftar olarak kendisine karşı birleşenlere ve GS’NİN sportif LOBİSİNE karşı organize olmamaları, saha dışındaki yaşananlarla mücadele etmemeleri, uğradığı haksızlıkların hesabını topyekûn sormamasıdır… Şayet bundan sonra da bu şekilde sistemin devamına FENERBAHÇELİYİM diyen herkes izin vermeye devam edecekse bizler daha bu şekilde defalarca doğranırız…
19 Kasım 2012 20:04
Ben ALİ ŞEN’İ şimdi konuşurken görmek isterim… Ben şimdi saadettin saranı FENERBAHÇENİN hakkı yenerken ortada görmek isterim… Ben şimdi eski Fenerbahçeli yöneticinin, futbolcunun tavır koymasını ve taraftarın sözcüsü olarak duygularını, düşüncelerini kamuoyuna taşımalarını isterim… Ben Selim Soydan’ın FENERBAHÇENİN doğranmasına şimdi isyan etmesini görmek isterim… Fenerbahçeli olan ve Fenerbahçe sevdalısı olanlar bu söylediklerimi kendilerine bir görev olarak alırlar ve seve seve yaparlar…. AZİZ YILDIRIMI işte bu gerçek FENERBAHÇELİLİĞİ nedeniyle seviyoruz… Fenerbahçe’nin hakkını aradığı için, hesap sorduğu için seviyoruz… Aziz yıldırım işte bunun için GS MEDYASINCA TU KAKA ilan ediliyor… Sesini çıkartmaması, hakkını aramaması, DÜZENİ VE SİSTEMİ BOZMAMASI isteniyor… 3 Temmuzla devrilmesi istenen aziz yıldırım, DÜZENİ VE SİSTEMİ BİRAZCIK BOZDUĞU İÇİN BU OPERASYON yaptırıldı…
Yargı ve emniyet bence GS LOBİSİNİN kışkırtmasıyla kullanılarak bu operasyon yapıldı… Galatasaray’ın mali yönden FENERBAHÇEYE yetişmesi BİR OPERASYON yapılmadan mümkün olmayacaktı… Elbette mali yönden güçlenen FENERBAHÇE ile mücadele edebilmek için, onun kadar değilse de ona yakın bir mali gücünüz olmalı… Yorumumun ilk bölümlerinde FENERBAHE 11 MESSİ DE sahaya koysa bu iş olmaz derken, Galatasaray’ın oyuncu kalitesinin Fenerbahçe kadar olmasa da ona yakın olmasıyla bu sistemin devam edeceğini belirtmek isterim… Yani elbette mali gücü FENERBAHÇENİN çok gerisinde kalacak Galatasaray bu durumda FENERBAHÇE ile yarışmasının mümkün olmayacağını gayet iyi biliyor… Ancak kadro ve mali yapısı FENERBAHÇEYE yakın olursa, SPORTİF LOBİSİYLE ( medyadaki gs gücü ve spor her dalında ki ve kademesindeki gs gücü ) her zaman FENERBAHÇEYİ geçecekleri de bir gerçektir… 3 TEMMUZUN en büyük nedeni budur…
Türk sporunda son 10 yılda yaptıklarıyla türk sporunun liderlik koltuğuna oturan FENERBAHÇENİN o koltuktan kolluk kuvveti kullanılarak indirilmesi operasyonudur 3 Temmuz… Ancak FENERBAHÇE kulübünün bu süreçte birleşmesi, birlik olmasıyla amaçlarına FENERBAHÇEYİ gücünden düşürerek ulaşamadılar… BU seferde işi Galatasaray’ı ekonomik olarak düze çıkartıp FENERBAHÇENİN karşısına rakip olarak dikmekte aradılar… Bunun için de bu işi Galatasaray’ın mali yapısını gerek 3 Temmuz operasyonu ile gerekse geçen yıl şampiyonluk hediye ederek, gerekse de SPK’NIN soyguna göz yummasıyla düzelterek yaptılar… FENERBAHÇE ile kadro ve mali yapısını dengeleyen GALATASARAY, şimdi yıllardır kullandığı LOBİ GÜCÜ vasıtasıyla sahalarda geçmişte yaptığı gibi işi halledip, FENERBAHÇENİN hakkı olan başarıları yaşamasını engelleyecek ve kendisi o başarıları yaşayan takım olacaktır…
ARTIKKKK UYANMA VAKTİ VE FENERBAHÇEMİZE HERKESİN ELİNDEN GELDİĞİNCE SAHİP ÇIKMA VAKTİDİR… FENERBAHÇEMİZİN KURDA KUŞA GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ YEM OLMASINI İSTEMİYORSAK, ULUSOY GİBİLERİN, ADNAN POLATLARIN, SELÇUK DERELİLERİN, ALİ İPEKLERİN HAYALLERİMİZİ, ÜMİTLERİMİZİ, ŞAMPİYONLUKLARIMIZI, EMEKLERİMİZİ, RIZIKLARIMIZI ÇALMALARINI İSTEMİYORSAK, GÖZYAŞI DÖKMEK, ÜMİTİSİZLİĞE VE YILGINLAĞA DÜŞMEK İSTEMİYOR İSEK BİRLEŞMELİ VE FENERBAHÇEYE HAKSIZLIK EDENLERE HADLERİNİ BİLDİRMELİYİZ…
22 Kasım 2012 21:56
sonra?? iyice ezik anadolu kulübü olduk. bloglarımızda salya sümük. sonuç?? koca bir sıfır beton kafa bir başkan, ahmak bir teknik adam ağlak bir taraftar grubu. Federasyon önümü açsın diye bu kadar pervasızlaşabiliyorsa birileri fenerli bir manyak her an zarar vereblir diye de korkmalı. bunu sağlamak lazım. Yoksa sürekli ağlamak bir süre sonraa itici olmaya başlıyor.