28 Ocak 2009
Fenerbahçe 1 - Bursaspor 0
FTK - 28/01/2009
NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Fortis Türkiye Kupası çeyrek final ilk maçında Bursaspor'u 1-0 yendi. Deivid'in 44. dakikada kaydettiği golle rakibini geçen sarı-lacivertliler, yarı-final için avantaj yakaladı.
Fenerbahçe ile Bursaspor, Fortis Türkiye Kupası çeyrek final ilk maçında Şükrü Saracoğlu Stadı'nda karşı karşıya geldi.
Sarı-lacivertliler, Deivid'in 44. dakikada kaydettiği golle Bursaspor'u 1-0 mağlup ederken, rövanş maçı için avantajlı bir skor elde etti.
Konuk takım Bursaspor, karşılaşmaya savunma güvenliğini ön planda tutarak başladı. Seyircisi önünde sahadan galibiyetle ayrılmak isteyen Fenerbahçe ise, rakibinin yaptığı sert savunmayı aşmak için yoğun çaba harcadı.
Vederson ve Emre'nin ceza sahası dışından yaptığı sert şutlarla sonuca gitmek isteyen sarı-lacivertliler, kaleci Ivankov'u aşmayı başaramadı.
Kontrataklarla Fenerbahçe kalesinde pozisyonlar bulan Bursaspor, bu fırsatları değerlendiremedi.
Karşılaşmanın 44. dakikasında kullanılan köşe vuruşunda ceza sahası içinde topla buluşan Deivid, kafa vuruşuyla toplu ağlara göndererek Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirdi.
Kalan sürede başka gol olamyınca ilk devre 1-0 sarı-lacivertlilerin üstünlüğüyle tamamlandı.
Soyunma odasına 1-0 geride giden Bursaspor, ikinci yarıya daha etkili başladı.
Fenerbahçe kalesinde önemli pozisyonlar yakalayan yeşil-beyazlılar, son vuruşlarda başarılı olamadı.
Çabuk toparlanan sarı-lacivertliler Bursaspor kalesindeki baskısını artırırken, bir kez daha fileleri havalandıramadı ve karşılaşma Fenerbahçe'nin 1-0 üstünlüğüyle sona erdi.
FENERBAHÇE: 1 - BURSASPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Mustafa Kamil Abitoğlu, Tarık Ongun, Volkan Narinç
Fenerbahçe: Volkan Babacan xx, Gökhan Gönül xxx, Önder xx, Lugano xx, Roberto Carlos xx, Kazım xx (Dk. 71 Gökhan Emreciksin x), Selçuk xx (Dk. 65 Deniz x), Emre xx, Vederson xx, Deivid xxx, Semih xx (Dk. 78 Güiza x)
Bursaspor: Ivankov xx, Ali xx, Ömer xx, Tuna xx, Mustafa Keçeli xx, Volkan xx, Mustafa Sarp xx, Kirita xx (Dk. 80 Bekir Ozan x), Romaschenko x (Dk. 75 Eren x), Halil x (Dk. 46 Gökhan Güleç x), Sercan x
Gol: Dk. 44 Deivid (Fenerbahçe)
Sarı kart: Dk. 89 Lugano (Fenerbahçe)
Devamı ...
26 Ocak 2009
Fenerbahçe 0 - Trabzonspor 0
TSL - 26701/2009
NTVSPOR ve Ajanslar
Süper Lig'in 17. haftasında karşı karşıya gelen Fenerbahçe ile Trabzonspor'un mücadelesi başladığı gibi bitti. Yüksek tempolu maçta bir çok pozisyon kaçarken, şampiyonluk adayları 1'er puana razı oldu.
Turkcell Süper Lig'in 17. haftası dev bir maçla kapandı. Şampiyonluk yolunda büyük önem taşıyan maçta Fenerbahçe evinde Trabzonspor ile karşılaşırken, iki takım gol kaydına muvaffak olamadı.
Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki maçın ilk yarısında yüksek tempo vardı. Henüz ilk 2 dakikada Fenerbahçe adına Deivid, Trabzonspor adına da Umut net fırsatları kullanamadı.
İlk 20 dakikanın ardından topa daha çok sahip olan konuk ekip, Yattara ve Gökhan'la pozisyonlar yakalarken, Fenerbahçe de Alex ve Güiza ile şanslar buldu.
Seyir zevki yüksek ilk yarıdan gol sesi çıkmazken, ev sahibi takım ikinci yarıya daha atak başladı. 54'te Deivid'in kafa vuruşu tehlike yarattı, ancak 57'de en net pozisyonu bulan taraf Trabzonspor oldu. Gökhan Ünal, Volkan'la karşı karşıya kaldığı durumda topu kalecinin ayaklarına nişanlarken, 60. dakikada da çerçeveyi bulamadı.
İlk yarıdaki gibi topa daha çok sahip olmaya başlayan konuk ekip, 63 ve 72'de Cale ile net fırsatları yine harcarken, kalan bölümde iki takımın da çabaları sonucu değiştirmedi.
0-0'lık sonuçla Fenerbahçe'nin 4 maçlık galibiyet serisi son bulurken, ligdeki 3. beraberliğini alan sarı-lacivertliler, puanını 33 yaptı ve haftayı 5. sırada kapattı.
10 yıldır kazanamadığı Kadıköy'den yine galibiyet çıkaramayan ve son 6 haftada sadece 2 galibiyet alan Trabzonspor ise, 35 puanla lider Sivasspor'un iki puan gerisinde ikinci sıradaki yerini korudu.
FENERBAHÇE: 0 - TRABZONSPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer xxx, Serkan Ok xxx, Cem Satman xxx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xxx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xx, Edu xx, Roberto Carlos xx, Deivid xx, Selçuk x, Emre x, Uğur x (Dk. 46 Kazım x), Alex xx (Dk. 64 Josico x), Güiza x (Dk. 83 Semih x)
Trabzonspor: Sylva xxx, Serkan xx, Song xx, Egemen xx, Cale xx, Hüseyin xx, Colman xxx, Selçuk xx (Dk. 90 Ceyhun ?), Yattara xx (Dk. 90 Tayfun ?), Umut xx (Dk. 76 Isaac x), Gökhan x
Sarı kartlar: Dk. 63 Hüseyin, Dk. 65 Cale (Trabzonspor), Dk. 71 Selçuk (Fenerbahçe)
Devamı ...
23 Ocak 2009
Askerlik Süresi Kısalsın, Gricek'in İyileşme Süresi de
Gricek'in sakatlığından daha uzun sürmese de hiç de kısa denemeyecek kısa dönem askerliğin sonuna geldik nihayet. Er gazinolarında basketbol maçlarına pek talep olmadığı için bu sene basketbol takımının hiçbir maçını seyredemedim. Son Karşıyaka ve Casa Ted Kolej maçlarını izleyerek altı aydır uzak kaldığım basketbol topu sesine merhaba demiş oldum böylece. Askerlik boyunca internetten maç sonucu takip etmenin yanında "Gricek bu hafta da yokmuş" cümlesini tekrarlamaktan yoruldum artık. Sezonun yarısı bitti Gricek hâlâ ortalıklarda yok nasıl bir sakatlıktır, ne zaman dönecek, tam iyileşmeden neden bir-iki maçta kısıtlı süreler aldı bunları hiç bilemeyeceğiz maalesef. Zira SSK hastanelerinden bile kötü yönetim vizyonu olan bir sağlık ekibimiz var.
Sezonun yarısını neredeyse takımın yarısı sakat olmasına ve felaket bir guard eksikliğine rağmen gayet iyi kapattık. Tbl'de normal sezonu Efes'in ardından ikinci bitireceğimizi düşünüyorum. Gelelim Euroleague'deki ölüm grubunda ne yapabileceğimize. İtiraf edelim çekilebilecek en kötü kurayı çektik, bazen forumlarda görüyorum "Cska eski Cska değil" klişesini ve gülüyorum sadece. Takım savunması olarak belki de Avrupa'nın en iyi iki savunma takımı Cska'yı ve Siena'yı guardsız, Griceksiz ve muhtemelen de 3000-4000 kişinin geleceği bir salonda yenebilmemiz mucize olur. Geçen sene daha güçlü bir kadroyla Siena'ya iki maçta da yenildiğimizi bu sene Cska ve Siena ayarında f4 adayı Tau'ya iki maçta da yenildiğimizi hatırlatalım. Eğer yabancı transferinde biraz isabetli davranabilsek sağlıklı bir Gricek'in yanına hiç değilse Siena'daki Mc Intyre gibi birini alabilsek ve Ömer Aşık'ın sakatlığı geçmiş olsaydı bu gruptan çok zor gözükse de kesinlikle çıkabileceğimizi düşünürdüm. Bu kadar iyi bir Türk jenerasyon yakalamışken birazcık doğru transferlerle bu takımın önümzdeki birkaç yıl içinde bir final four yapması gerek muhakkak. Umarım ekonomik kriz bahanesiyle yönetim pat diye basketboldan elini ayağını çekmeye kalkmaz da takım bu gelişimi gösterebilir. Devamı ...
1 Komik, 1 İronik, 1 Fantastik
Lig tatil olsa da medyamız malzemesini taştan çıkarıyor. Çok da çalışmalarına gerek kalmıyor gerçi, futbol dünyamız malzeme açısından verimli. Yalnız yıldızlar yörüngesinden mi oynadı, Mars Dünya'ya mı yaklaştı nedir, son haftalarda iyice uçanlar oldu. 2000 yıl sonra blogger sunucusunu topraktan çıkaracak arkeologlara fikir vermesi için birkaç şahane örnek verelim.
Komik
İbrahim Üzülmez, sezon başında yaşadığı bir transfer görüşmesiyle ilgili olarak itiraflarda bulundu... Deportivo’dan teklif aldığını, ancak daha önce İspanya’da forma giyen Rüştü ile görüştükten sonra Beşiktaş’ta kalmaya karar verdiğini açıkladı. Üzülmez, “Rüştü uyum sorunu yaşayabileceğimi söyledi, gitmedim. Türkiye’de sürekli eleştiriliyorum ama hep isteyenim var” ifadesini kullandı.
İronik
Fenerbahçeli yöneticiler sanki Bekir kendilerinin malıymış gibi açıklamalar yapıyor. Bu etik değil. Bekir Gaziantepspor'un sözleşmeli futbolcusu. Şu anda da Gaziantepspor'da forma giyiyor. Kimse bizim lisanslı futbolcumuz hakkında açıklama yapamaz. Bekir'in hangi kulübe vereceğimize ben karar veririm. Bizim haberimiz yokken Bekir ile irtibat kurulmuş ve bu futbolcunun kafası karıştırılmış, anlaşmaya varılmış ve sonra bizim haberimiz oldu. Ben Bekir için 3,5 milyon dolar istedim, sonra 2 milyon dolara, son olarak da 1,5 milyon dolara indim. Ancak bunlar şimdi de yok kardeşim 500 bin dolara vereceksin diyor. Vermezsen sezon sonu ben şu paraya alırım diyor. Gaziantepspor büyük bir camia, Fenerbahçe ne ise Gaziantepspor da odur. Galatasaray'a, Beşiktaş'a bedava gönderirim, Fenerbahçe'ye vermem. Gerekirse 500 bin doları da Mehmetçik Vakfı'na, Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlarım. İnatsa inat. Bekir İrtegün'ü gerekirse Galatasaray'a şimdi gönderirim, 1 yıllık parasını da ben cebimden karşılarım ama Fenerbahçe'ye vermem. Sezon başında da aynı şeyi yaptılar.
Fantastik
Üstünel, Florya Metin Oktay Tesisleri'nde basın mensuplarıyla yaptığı sohbette, Sivasspor ile kupadaki iki maçı İzmir'de oynanmasının uygun olabileceğini dile getirerek, "Kabul etsinler, 2 kupa maçını İzmir'de oynayalım. Böylece iki tarafın da hasılatı yüksek olur" dedi.
Devamı ...
18 Ocak 2009
Fenerbahçe 3 - Eskişehirspor 0
FTK - 18/01/2009
NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Fortis Türkiye Kupası D Grubu'nu gol yemeden ve puan kaybetmeden bitirdi. Gruptaki son maçında Eskişehirspor'u konuk eden sarı-lacivertliler, ilk yarıda 10 kişi kalan rakibini 3 Brezilyalısı ile geçti.
Fenerbahçe, Fortis Türkiye Kupası D Grubu'ndaki son maçında sahasında Eskişehirspor'u 3-0 mağlup etti.
Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki maça Eskişehirspor daha etkili başladı. Serdar ve Batuhan ile yakaladığı net fırsatları harcayan konuk ekipte, Youla'nın attığı bir gol ise ofsayt gerekçesiyle geçerli sayılmadı.
26. dakikada Emre Özkan'ın Gökhan Gönül'e yaptığı hareket bariz gol şansını engellediği gerekçesiyle kırmızı kartla cezalandırılınca Eskişehirspor 10 kişi kaldı. Rakibini eksik kalmasının 2 dakika sonrasında Alex ile öne geçen Fenerbahçe, soyunma odasına bu golle 1-0 üstün indi.
Nispeten tempo artırarak başladığı ikinci yarının başında Fenerbahçe golü de buldu. 52. dakikada Deivid ile 2 farklı üstünlüğü yakalayan sarı-lacivertli ekip, 87. dakikada Roberto Carlos'un vuruşuyla skoru belirledi.
Bu sonuçla grubunda 4'te 4 yapan Fenerbahçe, 7 gol atıp, hiç gol yemeyerek 12 puanla lider olarak çeyrek finale yükseldi.
D Grubu'ndan çeyrek finale yükselen diğer takım ise son maçında Tokatspor'u 6-0 yenen Bursaspor oldu.
FENERBAHÇE: 3 - ESKİŞEHİRSPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Deniz Çoban xx, Murat Şahin xx, Asım Yusuf Öz xx
Fenerbahçe: Volkan Babacan xx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xx (Dk. 68 Önder xx), Roberto Carlos xx, Deivid xxx, Emre xx, Selçuk x (Dk. 29 Deniz xx), Uğur xxx, Alex xxx, Güiza xx (Dk. 57 Semih xx)
Eskişehirspor: Ivesa xx, Koray x, Nadarevic x, El Saka xx, Emre Özkan x, Youla xx (Dk. 82 Selçuk x), Emre Toraman x (Dk. 46 Poljak x), Bülent Ertuğrul xx, Bülent Kocabey x (Dk. 32 Serkan x), Serdar xx, Batuhan x
Goller: Dk. 28 Alex, Dk. 52 Deivid, Dk. 87 Roberto Carlos (Fenerbahçe)
Kırmızı Kart: Dk. 26 Emre Özkan (Eskişehirspor)
Sarı Kartlar: Dk. 23 Emre Özkan, Dk. 31 Bülent Kocabey (Eskişehirspor)
Devamı ...
14 Ocak 2009
Sorun Kaptanda mı Kaptanlıkta mı?
Alın size sitcom referansıyla başlayan bir yazı daha. Zaten sadece futbol üzerine yazıp insanlara afyon verdiğimiz ve topluma faydalı olamadığımız yetmiyormuş gibi bir de sitcom referansları vererek toptan zararlı oluyoruz. Gerçi Shakespeare referansıyla başlamak için uğraştım ama çıkmadı, ileride o da olacak inşallah. Jerry Seinfeld'in Seinfeld başlarken verilen stand-up kesitlerinden birisi (The Boyfriend'den)
At the health club, people are working out and they're training, getting in shape but strangely, nobody's really getting in shape for anything. The only reason that you're getting in shape is that so you can get through the workout. So we're working out so that we'll be in shape for when we have to do our exercise.Yani diyor ki "Spor salonunda egzersiz yapılıyor ve insanlar forma giriyor fakat garip olan şu ki insanların forma girmesinin bir sebebi yok. The sebep var o da egzersizi bitirebilmek. Yani egzersiz yapıyoruz ve forma giriyoruz çünkü egzersiz yaparken formda olmamız gerekiyor."
Tabii burada olay iyice karikatürleştiriliyor ve egzersiz yapmanın diğer tüm amaçları görmezden geliniyor fakat birazdan değineceğim konuda karikatürleşmeye gerek yok. Futbol takımlarındaki kaptanlık müessesesinden bahsedeceğim. Emre kaptanlık bandını takınca çok konuşuldu, aynı şeyleri tekrar etmeye gerek yok. Bir anlam yüklenen bu bandı Emre'nin takmaması gerekiyordu. Diğer yandan bunları tartışmadan önce senelerdir kafayı taktığım kaptanlık müessesesi hakkında konuşmak isterim, bir de kaptanlığın ne kadar gereksiz olduğundan...
Önce takım kaptanının resmi veya resmi olmayan görevleriyle başlayalım. Kaptan saha içinde para atışına katılır, hakemle konuşulması gereken durumlarda o konuşur ve, ve başka da bir görevi yok... Takım içinde abilik yapmak, yeni gelen oyunculara "aramıza hoş geldin" demek, iki haftada bir resmi siteye "taraftarımız arkamızda olunca bizi kimse durduramaz" demeci vermek de bizim kaptana yüklediğimiz görevler. Bu görevleri de hesaba katınca herkesin katıldığı bir takım kaptanı belirleme kriterleri var
- Takımda uzun yıllar görev almak
- Taraftarlarca ve diğer oyuncularca sevilen bir oyuncu olmak
- Etkili iletişim kurmak
- Mümkünse hakemlerle aynı dili konuşmak
- Mümkünse iyi bir oyuncu olması
- FM'de influence'nin 20 olması, gerçek hayatta bunu bakışlardan anlayabiliyoruz. Örneğin İbrahim Üzülmez'in bakışlarından anladığımız kadarıyla influence en fazla 8, fakat Alex frikik için top başında eli belinde beklerken attığı bakış influence'nin 20 olduğunun kanıtı.
Bunların hepsini bir araya toplayan oyuncu bulmak zor tabii ki. Örneğin Beşiktaş kaptanlarından İbrahim Üzülmez'de 1 numaralı özellik dışında hiçbirisi yok. Bir de Beşiktaş özelinde Kadıköy'de çıkılacak maçta Nobre'nin kaptan olması maddesi var fakat o bizi ilgilendirmiyor.
Kaptan olma vasıflarını geçtik, şimdi kaptanın yaptığı ve yapmasını beklediği şeylere dönelim.
- Hakemle iletişim kurmak
- Arkadaşlarıyla iletişim kurmak
- Taraftara mesajlar vermek
Yani Jerry Seinfeld'in en başta anlattığı hikayedeki mantık örgüsü aynen burada da karşımıza çıkıyor. Bir oyuncuyu saygı gördüğü ve iyi iletişim kurabildiği için alıp kaptan yapıyoruz çünkü sahada iyi iletişim kurmamız gerekiyor. Kafa karıştırmamak için daha ayrıntılı açıklamam gerekiyor burada
Bir oyuncu takım arkadaşları arasında sevilen, taraftarca saygı duyulan ve uzun yıllar o takımla oynayıp takımla özdeşleşmiş bir oyuncuysa ve de insanlarla iyi iletişim kurabiliyorsa zaten bu vasıfları sebebiyle sözü en fazla dinlenen ve en fazla itibar edilen oyuncu hem sahada hem de saha dışında o olacaktır. Sizin bu oyuncuya koluna bant takmanıza, bir vazife vermenize gerek yok, zaten adamda doğası gereği var bu özellikler. Diğer yandan kaptanlık bandı takarak oyuncunun takımda oynadığı süreyi 5 yıl arttıramadığımıza ve 2 saniyede saygı duyulan bir insan haline getiremediğimize göre kaptanlık bandının hiçbir pratik amacı kalmıyor. Tamamen amaçsız bir bant bu, banttan başka bir şey değil. Protesto için takılan siyah bantlar çok daha anlamlı.
Sembolik bir anlamı var tabii kaptanlığın ama yine aynı mantık hatası sebebiyle o anlamı kaptanlığa yüklüyoruz. Zeki Rıza Sporel Fenerbahçe'de kaptanlık yapmasa da efsane olacaktı. Rıdvan da, Cemil Turan da... Bu oyuncular kaptanlık bantları sebebiyle efsane olmadılar. Efsane olmalarının sebebi kaptan olmaları ile aynıydı zaten en başta. Fenerbahçe Alex yerine Ali Bilgin'i kaptan yapsa 50 sene sonra Ali Bilgin mi hatırlanacak?
Bu kadar önemli bir meseleyse bu, neden basketbolda bu kadar öne çıkmıyor, takımlarda kaptan kim, kim değil bilmiyoruz? Şimdi düşünün, kaptanlık kurumu kaldırılıyor, o bant artık takılmıyor, para atışına her maçta kaleciler gidiyor. Futbol ne kaybeder?
- Gazeteler "Alex'e kaptanlık yaradı", "Delgado kaptan olunca açıldı" gibi saçmalıklarla sütunları dolduramaz.
- İbrahim Üzülmez gibi futbolcular emekli olunca CV'lerine "Beşiktaş 200 maç - 5 sene kaptanlık - 2 gol" yerine "200 maç - 2 gol" yazar ve CV'leri rezil görünür. Şirketlerde beyaz yakalı herkese bir çeşit müdür ünvanı verilmesi ve onu gururla CV'lerine yazmaları gibi "Assistant to the Regional Manager"
Kaldırın şu gereksizliği Allah aşkına.
Devamı ...
13 Ocak 2009
Yahu Hakikaten Bunlar Ne Oldu?
2005-2006 sezonunun başında Atatürk Olimpiyat stadında Everton'la hazırlık maçı yaptık. Hatırladığım kadarıyla maçta güzel bir oyunla galip gelmiştik ve basın "Fenerbahçe lige hazır" kalıplarını dolaptan çıkarmıştı. Fenerbahçe lige hazırdı fakat o maç belki de sezon sonunda şampiyonluğun kaybedilmesine en büyük katkıyı sağlayan maçlardandı. O gün ne oldu peki?
O gün tribünlerde ateşlenen bir silah olduğu ve bir kişinin ayağından vurulduğu iddia edildi. Fenerbahçe 1 maç seyircisiz oynama cezası aldı ve sezonun sahasındaki ilk maçını Diyarbakırspor'a karşı taraftarsız oynadı. O maçta beraberlik zor kurtarıldı, sezona puan kaybıyla başlandı. O sezon kaybedilen nadir puanlardandı... Vurulduğu iddia edilen taraftar kulübü mahkemeye vereceğini açıkladı. O mahkemeden senelerdir ses yok. Maça giden kimse silah sesinden falan bahsetmiyor, ortalıkta tanık yok. Silahla yaralama tribün teröründen çok daha vahim bir olay, sadece federasyonun incelemesi veya soruşturması yeterli değil, olay adli bir vaka fakat böyle ciddi bir olay hakkında o günden beri sesini çıkaran olmadı. Soruşturmalar, mahkemeler ne durumda? Yaralı taraftar hakkını nasıl aldı, neden olayın peşinden gitmedi? Binlerce insanın bulunduğu bir ortamda sıkılan bir kurşun nasıl oldu da maçın gidişini, tribünü etkilemedi? İnsanlar bir hazırlık maçı için ölüp bitiyordu ve kurşunu bile duymaz mı olmuştu? O gün orada gerçekten ne oldu? Ortada bir yalan varsa kaybedilen puan ve şampiyonluğun hesabını kim verecek? Bu olay unutulması bu kadar basit bir olay mı?
Akıbetinden haber alamadığımız başka bir olay da Cihan Oskay isimli bir şahsın Telegolde ortaya attığı şike iddiaları. Şimdilerde medyaspor diye birden türeyen ve acayip acayip haberler yapan bir site Telegol müdürü Serhat Ulueren'in yaptığı ısmarlama haberlerin ve manipülasyonların belgelerini yayımlıyor. Bu şike iddiaları da benzer mekanizmalardan çıkan manipüle edilmiş bir iddia mıydı? Bu iddiaların ardından federasyon "bu iddialar bize geldi fakat zaman aşımına uğradığı için kovuşturmadık" diyerek "bizce ortada şike var fakat kanıtlasak da hukuki yaptırım gücümüz yok" demeye getirip topu ortaya atıp kaçmıştı. Fenerbahçe yönetimi bunu görmüş ve arttırmış, federasyondan ne olursa olsun inceleme talep etmişti. Hatta bu inceleme talebi resmi sitede yayınlanmıştı. Federasyonun bu iddiaları kovuşturması ne aşamada? Serhat Ulueren ve Cihan Oskay'ın ifadeleri ve suçlanan insanların ifadeleri alındı mı? Federasyon söz verdiği gibi Fenerbahçe Kulübü'nün isteğiyle soruşturmaya devam etti mi? 2 sene zarfında bir sonuca varıldıysa neden bu duyurulmadı? Bir şampiyonluğun sahibini belirleyen maç hakkında şike belgeleri olduğu dile getiriliyor ve Fenerbahçe bunu yalanlıyor. Daha sonra bu olay unutulup gidiyor. Fenerbahçe yönetimi aklanmamaktan, aklandıysa bile bunun açık ve net biçimde duyurulmamasından rahatsız değil mi? Yönetim kurulu bu olayı ne kadar takip etti, federasyonun soruşturması hakkında bilgileri var mı?
Hepsinin yerine geçen mega kupon niyetine soru; yahu bu kadar ciddi olayları unutmak bu kadar kolay mı?
Devamı ...
11 Ocak 2009
Tokatspor 0 - Fenerbahçe 1
FTK 11/01/2008
NTVSPOR ve Ajanslar
Fortis Türkiye Kupası D Grubu'nda Fenerbahçe, deplasmanda Tokatspor'u 1-0 mağlup ederek çeyrek finale yükselmeyi garantiledi.
Fortis Türkiye Kupası D grubu maçında Fenerbahçe, deplasmanda Tokatspor'u 9. dakikada Kazım'ın attığı golle 1-0 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi.
D grubunda yaptığı 2 maçta 6 puanla, aynı puana sahip Bursaspor'un önünde averajla lider durumda bulunan Fenerbahçe, yaptığı 2 maçta 1 puan toplayan Tokatspor karşısına kaptan Alex, Roberto Carlos, Selçuk, kaleci Volkan Demirel, Semih, Tümer, Can, İlhan, Gürhan ile yeni transferler Gökhan Emreciksin ve Abdulkadir Kayalı'dan yoksun bir kadroyla çıktı.
Bu 11 oyuncusunu Tokat'a getirmeyen Fenerbahçe teknik direktörü Luis Aragones, maç kadrosuna aldığı genç kaleci Fehmi Mert ile Burak, Önder, Maldonado, Ali Bilgin, Deniz ve Yasin'i yedek kulübesinde bekletti.
Kaptan Alex ve ikinci kaptan Semih'in yokluğunda kaptanlık pazubandını Uğur Boral taktı.
Evsahibi Tokatspor ise maça tam kadro çıktı. Yıllarca üçüncü ve ikinci ligde mücadele eden, bu sezon da TFF 2. Lig'de play-off grubuna kalmayı başaran Tokatspor, 40 yıllık tarihinin en önemli maçına çıktı. Tokatspor, tarihinde ilk kez ''3 Büyük'' takımdan biriyle karşılaştı. Tokatlı futbolseverler de Tokat'ta ilk kez bir büyük takımı izleme fırsatı buldu.
Kentte sabah saatlerinden itibaren etkili olan kar yağışına rağmen, futbolseverler maça ilgi gösterdi. Tokatlı futbolseverlerin yanı sıra çevre illerden de taraftarlar maçı izlemek üzere kente geldi. Toplam 7 bin seyirci kapasiteli Tokat Gaziosmanpaşa Stadyumu, kale arkasındaki boşluklar dışında doldu. Kapalı tribünün sol yanındaki bölümde yerini alan yaklaşık 700 Fenerbahçeli taraftar da takımını Tokat deplasmanında yalnız bırakmadı.
Gaziosmanpaşa Stadyumu'nun karlı zemini, sabah saatlerinde ve maç başlamadan önce Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevlilerince temizlendi. Maçın ilk düdüğünün çaldığı anlar da kar yağışı etkisini artırmaya başladı. Yağışın etkisini artırmasıyla zeminin yavaş yavaş karla kaplanmaya başladığı görüldü. Hakem Selçuk Dereli, kar nedeniyle fark edilmeyen çizgilerin belirgin hale getirilmesi için maçı ilk yarıda 3 kez durdurdu.
Maç, orta alan mücadelesi şeklinde başladı. 5. dakikada hakem Selçuk Dereli, kar yağışının etkili olması üzerine fark edilmeyen beyaz renkli topun, kırmızı renkli topla değiştirilmesi talimatı verdi. Dereli'nin talimatı üzerine maç bu dakikadan sonra kırmızı renkli topla oynandı.
Karşılaşmanın 9. dakikasında Kazım'ın attığı golle Fenerbahçe 1-0 öne geçti.
Tokatspor golden sonra zaman zaman Fenerbahçe kalesinde kontraataklarla gol aramaya çalıştı.
İlk yarıda her iki takımın da gol çabası başka gol getirmeyince devre 1-0 Fenerbahçe'nin üstünlüğü ile sona erdi.
İkinci yarıda Fenerbahçe'nin İspanyol golcüsü Güiza'nın ağır zeminde etkili olamadığı gözlenirken, Tokatspor ilk yarıda olduğu gibi kontraataklarla gol aradı.
Maçta başka gol olmayınca Fenerbahçe, Tokatspor'u 1-0 mağlup ederek 9 puanla çeyrek finale yükselmeyi garantiledi. Ev sahibi Tokatspor ise bu sonuçla Fortis Türkiye Kupası'na veda etmiş oldu.
TOKATSPOR: 0 - FENERBAHÇE: 1
Stat: Gaziosmanpaşa
Hakemler: Selçuk Dereli xxx, Neşet Merdin xxx, Ömer Faruk Yeşil xxx
Tokatspor: Mehmet xx, Taner Savut xxx, Gökalp xx, Fatih xx, Şamil xx, Şahin xx, Ahmet Turan xx (Dk. 83 Sinan xx), Mustafa Ceviz xx (Dk. 75 Mahmut xx), Adem xx (Dk. 46 Ersan xx), Bülent Karaman xx, Evren Odyakmaz xx
Fenerbahçe: Volkan Babacan xxx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xxx, Vederson xxx, Josico xxx, Kazım xxxx, Uğur Boral xxx (Dk. 60 Ali Bilgin xx), Emre xxx (Dk. 78 Deniz xx), Deivid xxx, Güiza xxx (Dk. 64 Burak Yılmaz xx)
Gol: Dk. 9 Kazım (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 55 Ersan, Dk. 89 Evren Odyakmaz (Tokatspor), Dk. 66 Burak Yılmaz, Dk. 71 Lugano (Fenerbahçe)
Devamı ...
8 Ocak 2009
Fenerbahçe 2 - Bursaspor 0
FTK 08/01/2009
NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Fortis Türkiye Kupası D Grubu'nda Bursaspor'u Selçuk Şahin ve Roberto Carlos'un golleriyle 2-0 mağlup etti. Bu sonuçla puanını 6'ya çıkartan sarı-lacivertliler, liderliğe yükseldi.
Fortis Türkiye Kupası D Grubu'nda Fenerbahçe, grup lideri Bursaspor'la Kadıköy'de karşı karşıya geldi.
Karşılaşmanın ilk dakikalarında iki takım da rakip kalede etkili olamadı. İlk yarının son bölümünde daha etkili olan sarı-lacivertlilerde Alex'in 42. dakikada kullandığı köşe vuruşunda ceza sahası içinde topla buluşan Selçuk Şahin, kafa vuruşuyla topu filelere gönderdi ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti.
Kalan sürede başka gol olmazken, ev sahibi Fenerbahçe soyunma odasına 1-0 önde gitti.
İkinci yarıya hızlı başlayan Fenerbahçe oldu. Alex ve Kazım ile Bursaspor kalesinde önemli gol pozisyonları yakalayan sarı-lacivertliler, bu fırsatları değerlendiremedi.
Bursaspor skora denge getirmek için daha fazla risk alarak ileri çıkmasına rağmen Fenerbahçe kalesinde istediği pozisyonları yakalayamadı.
Savunmasında açıklar veren Bursaspor'un kalesinde etkili olmaya devam eden sarı-lacivertliler, 84. dakikada Roberto Carlos'un ceza sahası dışından yaptığı sert vuruşu filelerle buluşturmasıyla farkı 2'ye çıkarttı.
İki takım da kalan sürede skoru değiştiremeyince, karşılaşma 2-0 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona erdi.
Haftaya 6 puanla lider giren Bursaspor'u 2-0'lık skorla geçmeyi başaran sarı-lacivertliler, Fortis Türkiye Kupası'nda oynadığı 2. karşılaşmayı da kazanarak puanını 6'ya yükseltti.
FENERBAHÇE: 2 - BURSASPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Cüneyt Çakır, Mustafa Emre Eyisoy, Aleks Taşçıoğlu
Fenerbahçe: Volkan Babacan xx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xx, Roberto Carlos xx, Selçuk xxx (Dk. 71 Deniz xx), Kazım xx, Deivid xx, Alex xx (61 Josico xx), Uğur Boral xx (Dk. 77 Ali Bilgin xx), Güiza xx
Bursaspor: Ivankov x, Veli x, Ömer Erdoğan x, İbrahim Öztürk x, Yenal x (Dk. 35 Mustafa Keçeli x), Volkan Şen xx (Dk. 86 Halil Zeybek), Mustafa Sarp xx, Bekir Ozan x, Romaschenko xx, Gökhan Güleç x (Dk. 65 Zuniga x), Sercan Yıldırım x
Goller: Dk. 42 Selçuk, Dk. 84 Roberto Carlos
Sarı Kartlar: Dk. 28 Yenal, Dk. 45 Volkan, Dk. 45 Romaschenko, Dk. 56 Bekir Ozan (Bursaspor), Dk. 31 Edu, Dk. 78 Josico (Fenerbahçe)
Devamı ...
4 Ocak 2009
Neden Derbileri Kaybediyoruz?
Basketbolda iki sezondur ezeli rakiplerimizden fark yiyoruz. Sene sonunda play-offlarda bizden yukarıya tırmanamayacaklar muhtemelen ama yine de fark yiyerek yenilmek üzücü. İstanbul'dayken hafta içi, hafta sonu demeden, futbol maçlarını bile satarak basketbol maçlarına gittiğim günlerden sonra 2 sezon önce olan olaylar yüzünden basketboldan iyice soğudum, hemen ardından da zaten teknik olarak maçları izlemenin imkansız olduğu bir yere gelince konu hakkında yorum bile yapmıyorum, maçları izleyemiyorum çünkü. Birazdan vereceğim rakamların da hiç anlamı yok aslında, belki "neden bu bizden zayıf takımlardan fark yiyoruz"un cevabını arayan vardır ve onlara yardımcı olur.
1995-1996 sezonundan beri play-off'lar dahil Galatasaray ile oynadığımız maçların listesi aşağıda. İbrahim Kutluaylı ve İbrahim Kutluaysız kadroların maçları olarak ikiye ayırdım, bakalım ne çıkıyor. Kaynak, http://www.tblstat.net
İbolu kadrolar
-------------------------
95-96
Fenerbahce 78 - 79 Galatasaray
Galatasaray 82 - 86 Fenerbahce
96-97
Galatasaray 70 - 88 Fenerbahce
Fenerbahce 66 - 65 Galatasaray
97-98
Galatasaray 53 - 74 Fenerbahce
Fenerbahce 73 - 65 Galatasaray
98-99
Galatasaray 78 - 71 Fenerbahce
Fenerbahce 97 - 80 Galatasaray
06-07
Fenerbahce Ulker 75 - 64 Galatasaray Cafe Crown
Galatasaray Cafe Crown 57 - 91 Fenerbahce Ulker
Fenerbahce Ulker 76 - 70 Galatasaray Cafe Crown
Galatasaray Cafe Crown 64 - 69 Fenerbahce Ulker
Ibosuz Kadrolar
-------------------------
99-00
Galatasaray 59 - 53 Fenerbahce
Fenerbahce 85 - 73 Galatasaray
00-01
Fenerbahce 83 - 64 Galatasaray
Galatasaray 75 - 86 Fenerbahce
01-02
Galatasaray 79 - 78 Fenerbahce
Fenerbahce 111 - 109 Galatasaray
Galatasaray 87 - 100 Fenerbahce
Fenerbahce 92 - 97 Galatasaray
Galatasaray 85 - 88 Fenerbahce
02-03
Fenerbahce 68 - 96 Galatasaray
Galatasaray 76 - 74 Fenerbahce
Galatasaray 96 - 88 Fenerbahce
Fenerbahce 83 - 66 Galatasaray
Galatasaray 71 - 74 Fenerbahce
Fenerbahce 78 - 91 Galatasaray
03-04
Galatasaray 66 - 64 Fenerbahce
Fenerbahce 98 - 79 Galatasaray
04-05
Fenerbahce 80 - 69 Galatasaray
Galatasaray 63 - 90 Fenerbahce
05-06
Fenerbahce 78 - 71 Galatasaray Cafe Crown
Galatasaray Cafe Crown 75 - 59 Fenerbahce
07-08
Galatasaray Cafe Crown 88 - 77 Fenerbahce Ulker
Fenerbahce Ulker 76 - 72 Galatasaray Cafe Crown
08-09
Galatasaray Cafe Crown 78 - 62 Fenerbahce Ulker
2007-2008'de İbo kadroda fakat iki Gs maçında da oynayamıyor.
Sonuç;
İbolu kadrolar: 10 galibiyet - 2 mağlubiyet
İbosuz kadrolar: 13 galibiyet - 11 mağlubiyet.
- Bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarıyor hocam?
- Onu kendiniz bulun evladım.
Devamı ...
2 Ocak 2009
Melih ft Satan: Obamacasına 'I Can Change'
Melih Gökçek’ten bu nisan ayına damgasını vuracak bir şarkı: Obamacasına ‘I Can Change’
İşte o sözler
Some people say that i'm a bad guy..
They may be right, they may be right.
But it's not as if I don't try..
I just fuck up, try as I might
But I can change, I can change!
I can learn to keep my promises, I swear it!
I'll open up my heart and I will share it..
Any minute now I will be born again!
Yes I can change, I can change!
I know i've been a dirty little bastard
I like to kill! I like to maim! Yes, I'm insane!
But it's okay, 'COS I CAN CHANGE!!
It's not my fault that i'm so evil..
It's society, society.
You see my parents were sometimes abusive..
And it made, a prick of me.
But I can change, I can change!
Satan: What if you remain a sandy little butthole?
Hey Satan! Don't be such a twit
Mother Teresa won't have shit on me!
Here I am, just watch me change..
Here you go, i'm changing!
Devamı ...
Kimse Vazgeçilmez Değildir
Aurelio, Appiah, Tuncay, Alex, Deivid. Hiç biri vazgeçilmez değil. Maldonado, Josico, Uğur, Alex, Deivid. Mevcut orta saha. Fenerbahçe’nin yeni transfer mottosu, “Fenerbahçe’nin menfaatleri doğrultusunda”, “kadro arasındaki uyumu bozmayacak” oyuncular olarak adlandırılan “Josico, Burak Yılmaz, Maldonado” gibi isimleri alıp, hali hazırda kadro içerisinde bulunup uyum sorunu yaşamayan ve Fenerbahçe’nin kalibresini yukarı taşıyan Tuncay, Aurelio gibi futbolcuları kaybetmek. Elbette herhangi bir futbolcunun takımda 23 sene oynaması için pratikte hiçbir sebep bulunmuyor, Ronaldinho’nun satılabildiği bir çağda hiçbir oyuncu da takımdan gönderilemez değil, bir şartla elinizde bir Messi varsa. Ancak siz Aurelio'ları gönderip Maldonado'ları alıyorsanız, teknik direktör için bir vazgeçilmez oluyor, Maldonado.
Bu basit bir mantık, işin içine Messi’yi Ronaldinho’yu sokmam tamamen heyecan yaratıp okuma azminizi teşvikten, yoksa kalanı sıkıcı. Zira basit, bilindik ve çok kolay anlaşılabilir bir fikir üstüne kurulu bu yazı: Hiçbir oyuncu vazgeçilmez değildir eğer yerine aynı yetenek ve kalitede bir başka oyuncu varsa.
Transfer politikasının temeli, mantıklı olanı, takımın kalite ortalamasının altında kalan mevkilere bütçenin el verdiği en kaliteli futbolcuyu almaktır. Basitçe, takım kalitesinin altında kalan mevkiler belirlenir, bu mevkilere uygun futbolcu adayları çıkartılır ve finansmanın el verdiği en uygun futbolcular alınır. Buradaki fayda maliyet analizinin temel rasyosu da aynı kalitede aynı tipte bir oyuncuyu satın almak bonservis bedeli gibi ekstra masraflar sebebiyle elindeki kaliteli oyuncuları tutmanın daha ucuz olmasıdır. Örneğin Alex’i takımda tutmanın maliyeti her zaman Alex gibi bir oyuncuyu almaktan daha ucuz olacaktır, eğer 20 yaşında geleceğin yıldızı olarak gösterilen bir Brezilyalı bulmamışsanız.
Takımlar bu tip maliyetleri küçültmek, devirdaimi arttırmak ve potansiyel yıldızları şimdiden alarak yeteneklerinden istifade etmek için uluslar arası çalışmalar yürütür, araştırma / izleme birimlerinden istifade eder, bunun yanında da eksik mevkilerini tespit ederek sezon boyunca potansiyel transfer hedeflerini belirler. Böylelikle modern ve mantıklı bir kulüp transfer döneminde yırtık perdeden fırlamış hokkacıbaşı gibi dımdızlak ortada kalmak yerine planlı, mantıklı bir transfer operasyonu yapabilir
Bu temel gerçek ortada ise, bu halde Fenerbahçe’nin son zamanlardaki transfer politikasını nasıl değerlendirebiliriz?
Aurelio’ya bir milyon dolar vermemek için Josico’ya 1 milyon dolar vermek veya Tuncay’a daha fazla para vermemek için Uğur Boral’ı satın almak, Fenerbahçe’nin daha az para harcamasına veya genel olarak takıma herhangi bir fayda sağlamış olabilir mi? Şimdi elimizdeki ÖSS tipi “Aziz Yıldırım tipi transfer problemi”ni biraz derinleştirelim.
“A.Y’nin 8 yabancı kısıtlı takımında bulunan milli futbolcu M.A 5 senede toplam 156 maçta takımda oynamıştır ve Türk statüsündedir. M.A, A.Y’den senede 3 milyon € istemiştir.
Yabancı bir kulüpte oynayan milli futbolcu E.B, sezonun yarısını sakat olarak geçirmektedir ve senede 4.3 milyon € istemektedir.
Yabancı bir kulüpte aynı mevkide oynayan J ise senede 11 maç oynamıştır. V takımının yedek oyuncusudur. 1 Milyon € istemektedir.
M.A’ya hali hazırda Senede 2 milyon € vermekte olan A.Y’nin normal şartlar altında ortalama zekaya sahip makul bir vatandaş olduğundan hareketle düşününüz.”
Düşündük. Ortalama zekaya sahip makul bir vatandaş bu şartlar altında M.A ile sözleşmeyi uzatır, J ile de yabancı kotasını dolduracağına takımın ihtiyacı olan kanat mevkiine bir oyuncu daha alır.
Gerçekte ne oldu? Mehmet Aurelio gitti. Josico geldi. Aynı Alex’in gidişinin yolu yapılırken yerine takıma katılacak olanın belirsizliğiğ, Tuncay giderken Uğur Boral’ın alınması gibi. Bu oyuncuların hiç biri elbette vazgeçilmez değil, vazgeçilmez olan doğru tercih yapmaktır, vazgeçilmez olan mantıklı rasyonel hareket etmektir, vazgeçilmez olan yöneticilerin kulübün menfaatini öne koymasıdır.
Bu da ancak takımın ortalama kalitesinin daha düşük bir finansman ile yükseltilmesi ile olur, her sene milyonlarca dolara takım kalitesinin altında transferler yaparak kadroyu zayıflatarak değil.
Şimdi transfer dönemindeyiz, henüz Gökhan Emreciksin ile dahi anlaşılmış değil. Takımın en az 2 kanat ve 1 adet önliberoya ihtiyacı varken bu atalet, bu şaşkınlık insanı çileden çıkartıyor. Şampiyon olması yalnız beklenen değil, bu sezon olabilecek ve elde kalan “tek hedef” olan bir takım için buncasına basiretsiz başlayan bir sezondan sonra biraz basiret görmek hakkımız olmalıydı. Yönetim yapılabilecek en kötü seçimleri yaptı, bundan bir ders çıkarmalıydı.
Heyhat 5 Ocak’a kadar bekleme talimatından başka bir şey yok,
Oysa bilsinler kimse “vazgeçilmez değil” Fenerbahçeliler de “aynı veya daha yüksek kalitede ancak kendilerine daha az maliyet ödetecek” bir yönetimi bu yönetime tercih edebilir hızla. Nihayeten şu söz hep doğru, herkes için doğru, teğet geçmez mazallah:
“Fenerbahçe için kimse vazgeçilmez değildir, vazgeçilmez olan tek şey Fenerbahçe’dir.”
Aziz Yıldırım
Devamı ...
Reisinin Direktörü: Bülent Uygun Tigin
Sivassporun her daim medyatik mehmetçiği “Turkish Coffee” Bülent Uygun, ultra milliyetçi ve ne halta da yaradığı, neden söylendiği anlaşılmaz buyruklarına devam ediyor, tebligat no.1: “Lige verilen aranın nedeni yabancıların Christması rahat geçirmesidir. Bu uygulamanın tamamen karşısındayım ve saçma buluyorum. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzetiyorum.” [1]
Tek tek ele alıp esastan bir tartışmaya girmeden önce en azından usul kısmını geçmeye ihtiyacımız var, davamız baki kalsın, Bülent Uygun dilerse futbolcularına “christmas” tatili vermeme hakkına sahip mi? Turkish Coffee halleri ile futbolcularını noel, yılbaşı, paskalya, şükran günü, hamursuz hangi bayramı bulursa bu bayramlarda çift idman, bol şınavlı, teknik taktik çalışmalı bir antrenman programına oturtabilir mi? Evet. Bu hal ve şart altında Federasyonun vermiş olduğu aranın hangi sebeple tam karşısında “dini akideler” sebebiyle duruyor anlamak mümkün değil. Bulunduğu müslüman mahallesinde müslüman çocukları yerine “salyangoz” alırcasına aldığı “gayri müslimler” ve onlarla girdiği “Ben Balili’yi oğlum gibi severim, kol kanat gererim” diyalektindeki “hoşgörü” bahşişi paralelindeki uygulama neden rahatsız ediyor Uygun'u? Belki “hangi mahallede ne satılabilir obligasyonları ve direktifleri” konulu kara kitap nedensizce bu zamanda gelip medyaya fışkırıyorsa usulün ilk şartı “çevreye” bakmak olabilir, büyüklerimiz hep söylemiştir "iyi arkadaş" çok önemli.
Fotoğraf açık. Güler Kömürcü’nün “Ben seni salonda çok sevdim Sedat” diyerek dilimizin gelişmesine katkıda bulunduğu, Küçük Onur’un “Sahtekar dolandırıcı piç” güzellemelerine “babacığım” diye cevap verdiği [2], organize suç örgütü kurmak ve yönetmekten 14 yıl 5 ay hapis cezası alan Veli Paşasının, Abdullah Çatlı’nın, Kızıl Elmanın hiphopçu “Reis”i Sedat Peker ile Bülent Uygun yanyana.
Elbette paylaşılacak şeyleri var, emin olmamak mümkün değil kahve ile su gibiler, beraber “Turkish Coffee”ler. Hiç esasa girmeden bu güzel abi çevresi ile bu kalibreden farklı bir zihinsel çıktı beklemek mümkün mü yani?
Bülent Uygun da belki Güler Kömürcü gibi, belli o da abisini “sahada çok sevmiş”
Sedat Peker efektiymişçesine:
Allah razı olsun…
[1] http://www.taraf.com.tr/haber/24350.htm
[2] http://www.milliyet.com.tr/2005/06/05/guncel/agun.html
Devamı ...
1 Ocak 2009
Iniesta mı Gelecek Yerine?
UEFA’nın resmi internet sitesinde canlı chat’e katılan Brezilyalı çalıştırıcı “Bizimle kalmaya devam edecek misiniz?” şeklindeki soruya “Fenerbahçe’de kalmam benim için zor görünüyor. Şu ana kadarki gelişmeler istediğimiz gibi olmadı. Kontratımın bitmesine 15 gün kala yardımcılarım hakkında bazı sorunlar ortaya çıktı. Bunu yaşamak beni üzdü. Burada 2 sezon geçirdikten sonra bana daha fazla süre verileceğini düşünüyordum” yanıtını vererek yaşanan gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
Diğer taraftan, Fenerbahçe'nin durumunu anlamıyorum. Dört yıldır bu kulübün futbolcusuyum ve sadece dört defa sakatlandım ve hiçbiri de ciddi sakatlıklar değildi. Benim saha içinde ki çalışmam da her zaman iyiydi. Herkese saygı duyuyorum ve herkesin de bana saygı duyduğuna inanıyorum. Ama şuana kadar kulüple yaptığımız görüşmeler sonrasında bende bazı şüpheler uyandı ve bundan dolayı rahatsız oldum. Hele bir de bunca zaman Fenerbahçe forması giymiş ve kulüp için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış olmama rağmen hala bu şüpheleri gideremedim.Déjà vu'yu hafıza ile ilişkilendiren bilimsel çevreler Fenerbahçe'yi incelemeli, kesin yanıtlara ulaşacaklardır. Zico olan biteni sözleşme yenilenmeyeceği kesinleşince açıklamıştı fakat Alex erkenden rest çekti. Alex bunu Fenerbahçe'de yapabilecek tek futbolcunun kendisi olduğunu biliyor. Van Hooijdonk'un ipini teknik direktörün isteğiyle çeken yönetim onu da devre arasında gönderememiş, taraftar onun yokluğuna alıştıktan sonra devre sonunda gönderilmişti. Zaten onun da yaşı 36'ya dayanmıştı ve Van Hooijdonk'un gönderilmesi büyük bir tepki yaratmamıştı. Alex'in en az iki yıl daha iyi oynayacağını tahmin edebiliyoruz. Kendisi de zaten "toplam dört kez sakatlandım ve uzun süreli değildi bunlar" diyerek bunu anlatmaya çalışıyor. Yani Alex diyor ki eğer sakat olduğum için veya anlaşmaya yanaşmadığım için gittiğim söylenirse bilin ki bu yalan... Geçen sene hocasının başına gelenlerden sonra cin gibi davranıyor Alex.
Alex'le neden anlaşılamıyor peki? Birincisi maddi konularda yaşanan anlaşmazlık olabilir. Bu çok olası çünkü Aziz Yıldırım'ın Aurelio ve Emre konularına açıklık getirirken kullandığı şu mantık, Alex'e Emre'nin aldığının yarısını önermiş ve bunu kabul etmesini bekliyordur. İkincisi Alex'in gönderilmesini hoca istiyor olabilir. Bu durumda tamamen onun istediği kadro kurulmayacaksa ve yine "benden petrol bulmamı beklemeyin" şeklinde şikayetlerde bulunacaksa, Aragones Alex'in gönderilmesi için bahane olarak kullanılıyor demektir. Son olarak da aylar önce komedi olsun diye yazdığım
Bir de aslında fikir olan ama aslında ben söylediğim için bence kesin doğru olan teorimi ekleyeyim. Aragones ve Guiza transferleri ve Zico'nun gönderilmesi, ardından Aurelio'nun maliyeti nedeniyle gitmesine göz yumulması Aziz Yıldırım'ın Brezilya ekolünden sıkıldığının ve belki de Arsenal-Fransa veya Liverpool-İspanya tarzında bir Fenerbahçe-İspanya ekolü yaratmak istediğinin göstergesi. Alex'in sözleşmesi sona erince ona da güle güle diyeceğiz. Roberto Carlos'a da güle güle deriz demek isterdim ama aethewulf Roberto Carlos konusunda çok hassasparagrafı aslında şaka değil gerçeğin ta kendisi ve yönetim gerçekten Brezilyalıların takıma zarar verdiğini ve son üç senede kaybedilen iki şampiyonluğun sebebinin onlar olduğunu düşünüyor. Bu doğruysa Alex yerine oyuna giren Ali Bilgin'e bakıp üst üste gelecek şampiyonluklar için kadeh kaldırabiliriz.
Nobre teknik değildi, bencildi, çok para istiyordu, bir hafta sonra kovulacak hocası istemiyordu diye gönderildi, biz hâlâ forvet arıyoruz. Tuncay dağınık, savruktu ve gittiğinden beri onun yarısı kadar performans gösteren bir adam yok, onun yaptığı şeylerin daha yarısını bile yapmayan Arda Türkiye'nin en büyük oyuncusu ilan edildi. O hayallerinin peşinde gitti dedik. Aurelio manajer kavgası yüzünden gitti, önce o da hayalleri yüzünden gitmek istiyor diye düşündük, sonra bizzat başkandan duyduk ki mesele paraymış. 2020 gibi yerini doldurmayı düşünüyoruz. Şimdi Alex gidiyor. Bu sefer kendisi gitmek istiyor diyebilecek kimse yok çünkü o erkenden konuştu ve kalmak istiyorum dedi. Eğer mesele paraysa Emre, Guiza ve Kezman'a harcanan paralara bakıp utanmalı, açık çek uzatmalılar Alex'e. Mesele teknik bir meseleyse de Alex gittiğinde takım şu andakinden iyi olmazsa bir gün bile koltuklarında oturmamaları gerekiyor çünkü hata bir kere yapılır, beş kere yapılınca affedilmez.
Alex'i gönderme operasyonu Aragones'in isteğiyse ve onun istediği bir takım kurulacaksa Fenerbahçe'de devrim oluyor demektir. Fakat o bu konuda ısrarcı değilse ve bu yönetimin tavsiye ettiği bir kararsa kangren ilerlemiş ve geri dönüşü imkansız bir hâl almış demektir. Ayrıca bu mesele ikinci yarı bütün takımı olumsuz yönde etkileyecek, belki de şampiyonluğa mal olacak.
Devamı ...