Derbide Ne Olur?
Bütün derbi maçlarda kazanmaya yakın tarafın ev sahibi olduğunu düşünüyorum. Bu maçın favorisi bence Galatasaray. Gerçi benim karamsar yapım ve kritik maçlardan önceki çekimserliğim de böyle düşünmemi tetikliyor muhtemelen ama nedenlerini de anlatmaya çalışacağım. Öncelikle Fenerbahçe Galarasaray'ı sürekli yeniyor geyiğini unutmak gerek. Çünkü bu tespit sadece Kadıköy'de geçerli.
Son 10 sezona baktığımız zaman kupa maçları dahil Ali Sami Yen'de 6 kez Galatasaray, 3 kez Fenerbahçe kazanmış, 2 beraberlik var. Fenerbahçe galibiyetleri ise Kadıköy'deki gibi rahat galibiyetler değil, hepsi tek farklı galibiyetler. Şampiyonluk maçını deplasmanda oynadığımızı unutmamakta fayda var. Çok rahat bir futbol oynayıp net bir galibiyet almamız bu yüzden pek olası değil. Hem şartlar, hem futbolcu psikolojisi bunun önündeki en büyük engeller. Kendi sahasında, coşkulu taraftar önünde oynamanın güveniyle saldıracak, pes etmeyecek bir takım olacak karşımızda.
Fenerbahçe'nin sene boyunca, özellikle Şampiyonlar Ligi maçları gibi zor maçlarda oynadığı düzene bakarsak yine aynı şablonla başlayacağız. Topu kontrol ederek, bol ve isabetli pas yaparak, rakip alanda yığılarak ve rakibi yıpratarak gol atmaya çalışacak Fenerbahçe. Bol ve isabetli pas Fenerbahçe'nin oyun karakteri. Bunu Beşiktaş derbisinde de gördük. Topu orta sahada tutan Fenerbahçe istediği zaman tempoyu arttırıp rakip yarı alanda seri ve isabetli paslarla istediği zaman gol pozisyonu üretebiliyor. Bu oyun düzeninin kendi alanına yığılıp savunma yapmayan, ileri çıkan takımlara karşı ortaya konması daha kolay. Galatasaray'ın da kendi evinde defans ağırlıklı oynamayacağını düşünürsek topa hakim Fenerbahçe'nin istediğini yapması daha kolay olacaktır.
Fenerbahçe'nin oyununu bozacak bazı etkenler var. Birincisi bu sene oynanan kupa maçında da olduğu gibi rakip çok tempolu ve ileride sert baskıyla oyuna başlayınca takımın oyunun kontrolü tamamen yitirmesi. O kupa maçında daha 10. dakikada üç pozisyon bulmuş ve bir gol atmıştı Galatasaray. Aynı şekilde Sevilla deplasmanında 10 dakikada iki gol yenildi ve Chelsea daha 5. dakikada 1-0 öndeydi. Rakibin saldırganlığına cevap vermek yerine rakibi önce durdurmaya çalışan Fenerbahçe bunun bedelini özellikle defans oyuncularının basit bireysel hatalara meyilli olması nedeniyle ödeyebilir. Wederson önce Chelsea sonra Ankaraspor maçında iki ciddi hata yaptı ve goller onun hataları sonucu geldi. Her ne kadar Edu ve Lugano da son haftalarda müthiş bir uyumla oynasalar da çizgi halinde kaldıklarında yavaş olmaları nedeniyle araya atılan toplar tehlike yaratıyor. Kupadaki Galatasaray maçında golü böyle yemiştik.
Başka bir sorun da Galasaray orta sahasının kalabalık ve sert oynayacak olması. Geçen haftaki maçlarını izleyemedim ama 5 orta sahayla oynamışlar, temelde Fenerbahçe'nin orta sahasını bozup rahat pas yapmasını engellemek olacak hedefleri. Bu sene özellikle Sivas deplasmanında, Sevilla deplasmanında ve geçen haftaki Denizli maçında kanatları kullanan Fenerbahçe sadece orta sahadaki seri paslarla değil kanatlardan da tehlikeli olabileğini gösterdi. Bu sene geçen seneye oranla kanatları daha etkili kullanmamızı sağlayan isimlerin başında tabii ki Gökhan var. Yani orta sahada baskıyla karşılaşan ve istediği paslaşmaları yapamayan Fenerbahçe'nin kanatları kullanması olası. Kazım'ın yedeğe çekileceğini, Sağda Deivid, solda Uğur'un oynayacağını varsayarak bu alternatifi çok verimli kullanmamızın Arda'nın performasına bağlı olacağını söyleyebiliriz. Arda'nın sürekli soldan etkili bindirmeleri Gökhan'ı yarı sahasına kilitleyebilir çünkü Devid'den savunmaya hiçbir zaman yeterli destek gelmedi. Bu durumda ofansif olarak etkili olan sağ kanadımızın gücü sadece Devid'le sınırlı kalacaktır. Deivid de çizgiye inen klasik bir sağ açık olmadığı için oyun yine ortaya çekecek, orta alanda topu tutma ve pas yüzdemize bağlı olarak şekillenecektir. Bu noktada farkı yaratacak oyuncu Uğur olabilir. Bir maç mükemmel oynayıp sonraki beş maç aldığı her topu kaptıran Uğur gününde olursa rakibin Sabrili sağ kanadında maden bulabiliriz.
Fenerbahçe'nin oyununu bozan başka bir unsur orta sahadaki top kayıpları olabilir. Deivid'in Kasımpaşa ve Ankaraspor maçlarındaki kadar top kaybı yapmasına çok fazla dayanamayız. Aynı şekilde çok kritik toplar kaptırabilen Selçuk var. Daha sağlam oynayan Maldonado o yüzden ona tercih edilebilir. Selçuk ve Deivid'in yapacağı top kayıplarına bir de Uğur'un top kayıpları eklenirse ileri taşınan 5 toptan 3'ü kontra atak olarak bizi vuracaktır. Eğer son haftalarda olduğu gibi Deivid solda, Kazım sağda başlarsak sağ kanattan etkili oluruz fakat bu sefer sol kanat saatli bomba olur.
Kısacası, Galatasaray maça baskılı başlayacaktır, ilk 15-20 dakika bu baskıya karşılık vermek için Fenerbahçe'nin oyun karakterinden vazgeçmemesi, oyuncuların bol bol koşması, pas için uygun alan yaratmaları ve topu mümkün olduğunca ayakta tutmakta diretmeleri gerekiyor. Galatasaray'ın 90 dakika maça başladığı direnci göstermesi fiziksel olarak imkansız olduğu için, kupa maçındaki gibi maçın ilerleyen bölümlerinde kontrolü ele alan, isabetli paslarla çıkmaya başlayan Fenerbahçe istediği baskıyı yaratabilir. Bu yüzden erken gol yememek, yersek de ikinciyi yememek için direnmek şart. İkinci gol gelirse taraftarın da etkisiyle maçı çevirmek imkansızlaşır. Maçın Fenerbahçe için kilit oyuncuları oynarsa Uğur ve Deivid olacak. Galatasaray'da da Arda'nın ve tek forvet kim çıkacaksa onun performansı belirleyici olacaktır. Uğur Sevilla daplasmanındaki, Deivid Inter maçındaki oyunlarını oynarsa Fenerbahçe istediği oyunu rahatlıkla oynar. Bu maçta duran toptan kafa golü bulmanın Servet nedeniyle kolay olacağını sanmıyorum. Fenerbahçe golü bulacaksa Beşiktaş maçındaki gibi seri paslarla orta sahayı geçerek veya kanatlarda yapılan ortalarla bulacaktır. Kontra atak oynamaya uygun bir yapımız olmadığı için kontra ataklarla gol bulabileceğimizi de düşünmüyorum.
Bu maçın beraberlikle sonuçlanma ihtimali bence yüksek değil. Ancak Galatasaray ilk yarı bir gol bulur ve Fenerbahçe ikinci oyunun kontrolünü alıp bir gol atarsa 1-1 biter, onun dışında bir beraberlik ihtimali zayıf. Fenerbahçe ilk golü atarsa savunmanın 90 dakika direnmesi çok olası, böyle bir senaryo gerçekleşirse maçın 1-0 ihtimali yüksek. Galatasaray 2-0 kazanırsa ilginç bir tablo ortaya çıkar. Haftaya Sivas Galatasaray'ı, Fenerbahçe Gençlerbirliği'ni yenerse o zaman iddaaseverlere bir tüyo verelim, 34. hafta karşılaşması Galatasaray 8 - GB Oftaş 0. Ayrıca hakemden tek ricamız ilk 20 dakika her faule kart göstermemesi ve taç atan oyuncuları oyundan atmaması, umarım çizgiden çıkan topun gol olup olmadığını anlamak kadar zor olmayan bu işi becerir kadrolu derbi hakemi.
27 Nisan 2008 17:43
Ortaamın yazısını dikkatle okudum. Canım sıkılmadı desem yalan olur. Zira genel olarak kabul edildiği gibi bir yazıyı dikkatle okuduğunu belirten her yazar daha sonra canının biraz sıkıldığını da belirtmelidir. Bu aynı bazı sorulara verilen standart cevaplara benzer, “2+2 ne eder?” – “4”, “Rusya’nın dış politikası nedir?” – “Sıcak denizlere açılmak” ve “Aşkım ne düşünüyorsun?” – “Seni ne kadar sevdiğimi”, aksi düşünülemez.
İşte tam bu can sıkıntısıyla boğuluyordum ki, “Türrrrrrrkiye’nin Açılış Sayfası” imdadıma yetişti. Hürriyet derbiyi kimin kazanacağı konusunda bir anket yapmış. Tabi bu hürriyetin daha önce yaptığı “Sizce kim Cumhurbaşkanı olur, Milli Piyango günah mıdır” ve bence en muhteşemi olan “Uzaylılar gerçekten var mı?” anketlerinden daha isabetli bir anket. Sonuç da Hürriyet’e yakışır. Ankete katılanların %83,6’sı Galatasaray kazanır demiş. http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/8799076.asp?gid=229&sz=50402
Evrene dair herkesçe bilinmesi gereken şeylerden biri Hürriyet okurlarının bizim evrenimizde olmadığıdır. Bunu yalnızca Hürriyet’in kendi okurlarına uzaylıların gerçekten olup olmadığını sormasından anlamayız. Hürriyet okurlarının genel yorumlarına bakıldığında da görürüz. Onlar fantastik, eşi benzeri bulunmaz ve bizim bildiğimiz evrenin tamamen tersi olan bir evrende yaşayanların yapabileceği türden yorumlar yapmaktadırlar ve bu paralel evrenden dünyaya anketlere katılım metoduyla bilgi göndermeye çalışmaktadırlar. En başta hürriyet okurları gerçekten sonuna kadar Oktay Ekşi’yi okurlar, Ertuğrul Özkök’ün hakikaten bir yazar olduğuna büyük bir inanç beslemektedirler ve Hürriyet onların gerçekten açılış sayfasıdır ki bu bence internet yasasını tartışmamız için de iyi bir başlangıç noktası.
Hal böyle olunca, Hürriyet okurlarının yaptıkları yorumlardan gerçek dünyada ne olacağını çıkartabiliriz, tam tersi olur. Hürriyet okurları 22 Temmuz genel seçimlerinde AKP’nin baraj atlında kalabileceğine inanmış ve Bekir Çoşkun’ca ifade edildiği üzere AKP’nin %47 oy alması karşısında büyük, korkunç, eşi benzeri bulunmayan bir şaşkınlık yaşamışlardır. Bu şaşkınlık, hürriyet okuru şaşkınlık bareminde Emin Çölaşan’ın gazeteden ayrılmasından sonra yaşanan şaşkınlıktan biraz daha küçük ve Yılmaz Özdil’in gazetede yazmaya başlamasından dolayı duyulan sevinçten biraz daha büyüktür. 2 numaradır.
Şimdi tam 300.000 Hürriyet okuru Galatasaray kazanacak diyince hepimiz rahat bir nefes alıp Fenerbahçe’nin yeni, büyük, benzersiz ve tarihe girecek bir galibiyet alacağından emin olabiliriz. Bunu düşündüm rahatladım, ferahladım. Bence Zico’da Türk futbolcularını bu şekilde motive etmelidir.
İstatistikler de bu durumu onaylıyor. Galatasaray 50 maçlık periodda %56 galibiyet ortalaması ile oynarken Fenerbahçe aynı periodda %64’lük bir kazanma oranına sahip. Ali Sami Yen’de oynanan son 5 maçın üçünden de galip ayrılan takım Fenerbahçe.
Bütün bunların yanında Fenerbahçe’nin bir teknik direktörü, takım stresse girdiği zaman onu rahatlatacak bir lideri ve takımın oturmuş, son 5 sezondur başarılı olan bir şablonu bulunmakta. Galatasaray ise aynı dönemde 5 teknik direktör değiştirmiş, buna karşın 2005 senesinde alınan Türkiye Kupası ile 2006 senesinde alınan Şampiyonluk haricinde takımın hiçbir başarısı yok.
Galatasaray stress yükü yüksek maçlarda da başarısız. Örneğin evlerinde oynadıkları Helsingborg ve dışarıda oynadıkları Leverkusen maçları bunun açık göstergesi. Kasımpaşa’ya evinde yenilen Galatasaray son 5 maçtır iç sahada mağlubiyet yaşamasa da bunun bir sebebi yüksek standartta bir takımla oynamamaları da olabilir. Fenerbahçe ise deplasmanda oynadığı son 5 maçta 3 galibiyet 2 beraberlik kazanmış. Bunların arasında gene stres yükü yüksek Beşiktaş maçı da bulunmakta.
Maçın kilidini çözebilecek ilk 15 dakikada atılacak goller açısından duruma bakıldığında, Fenerbahçe bütün gollerinin %14’ünü bu sürede atmış. Galatasaray ise aynı sürede ancak 9 gol atabilmiş, tüm gollerinin %11’i. Fenerbahçe bu sürede daha çok gol atıyor ve hemen hemen aynı oranda bu sürede gol yiyor. Galatasaray %20’ Fenerbahçe %21.
Uğur Meleke affetsin, klişe, maçı istatistikler kazanmaz. Futbol üç sonuçlu bir oyun, 90 dakika her şeye gebe, top yuvarlak, hakemler sonuca müdahale etmesin filan ama eğer futbol’da bir taraf kazanmaya daha yakınsa, stres yönetme becerisi Türkiye Ligi’nde herhangi bir takımla karşılaştırılamayacak oranda yüksek, sistemi oturmuş, futbolcuları Galatasaray’ın sahip olduklarından çok daha kaliteli , futbol zekasına sahip bir teknik adamca yönetilen Fenerbahçe bu maçı kazanmaya daha yakındır. Bu maçı kazanma stresi de bundan Fenerbahçe’li futbolcular üstünde değil, Galatasaray’ın daha çok ihtiyacı var. Her geçen dakika bu yük zaten stres yönetemeyen Ayhan, Hasan Şaş, Sabri, Barış gibi oyunculara sahip Galatasaray’ın üstüne çöreklenecekken Fenerbahçe soğukkanlılığı ile istediği sonucu alacaktır.
Galatasaray bu sezon ilk kez bir Avrupa deviyle maç yapıyor, onlardan fazla şey beklemeyelim, alışık değiller ve sezonun başından beri çok az şey değişti, Fenerbahçe hala şampiyonluğun en büyük favorisi.
27 Nisan 2008 21:09
Ciddiyet sampiyon oldu. En ciddi rakibinizin evinde kaybetmeniz normaldir ama butun sezon gordugumuz laubaliligi bu macta da gorduk. Acik ara en iyi kadro bizde ama gecen sene rakiplerin yaptigi asiri puan kayiplariyla cok da zor olmadan kazandigimiz sampiyonluk takima hicbir sey ogretmemis belli ki. Lig ciddidir, ciddiye alman gerekir, almazsan senden kotu takimlar ciddiyet ve calisma ile seni gecerler. Umarim bu laubalilikle ligi ilk 2'de bitirmeyi basaririz.