Uzunlar Denize Dökülünce 97-93



Deplasman maçları öncesi en önemli şeyin sakin kalmak olduğunu yazmıştık ikinci maç sonrası. Maçın başlangıcındaki 4-0 dan sonra arka arkaya 11 sayı yiyip skorda geriye düştük. Lavrinoviç-Schumpert eşleşmesini kullanacağız diye her topu sağ köşede sırtı dönük Lavrinoviç'e verince hücum düzeni bozuldu. Oğuz'un rezalet savunması ve ribauntlardaki etkisizliği ile Galatasaray'ın kolay sayı bulmasına ve Fenerbahçe'nin sahadaki beşinden dördünün kontrolünü kaybetmesine rağmen Ömer tek başına direnip hücumda attığı sayılarla maçı skor olarak başa baş götürmemizi sağladı. İlk krizi atlatıp 8-9 sayılık farkı eritip 23-21 geride kapattık ilk periyotu

İkinci çeyrek yine felaket pota altı savunmamız devam etti, Oğuz'un yarattığı basket faullere Kaya'nın yaptırdığı basket fauller de eklenince Galatasaray kolay sayı bulmaya devam etti. 15. dakikada ilk kez topu pota altına sokmayı becerebildik. May'in basketiyle de ilk pota altı sayımızı bulduk. Top kayıpları sonrası kolay basketler yiyip Oğuz'un teknik faulüyle çift hanelere çıktı fark. İkinci çeyreğin son üç dakikasında Ukiç ipleri ele alıp hücumda bire bir zorlamalarla sayı buldu. Son hücum Lavrinoviç'in basket faulden bulduğu üç sayıyla Galatasaray'ın ikinci hamlesine karşı da bir yanıt vermiş aldık ve ilk devre 50-45 sona erdi. Rezalet savunma yaptığımız, özellikle ilk çeyrek ribaunt bile almakta zorlandığımız bir bölümde önce Ömer'in sonra Ukiç'in ekstra gayretleriyle maçta kalabildik.

Üçüncü çeyreğin başında farkı kapatık beraberliği sağlamamıza rağmen bu bölümde hiç öne geçemeyişimiz maçın kırılma anlarından biriydi. Schumpert'in sakatlığı sonrası hücumda opsiyonları iyice sınırlı olan Galatasaray bu bölümde Caner ve Haluk'un üçlükleriyle maçta skor üstünlüğünü korudu. Emir'in asistleri üzerinden bulduğumuz sayılar ve faul çizgisini sık ziyaretimiz skorun açılmamasını sağladı. Tutku'nun son hücumdaki üçlüğüyle Galatasaray iyi oynamadığı üçüncü periyotu da 5 sayı üstünlükle geçmiş oldu. 72-67

Son periyot da özellikle Ermal'in de yorulmasıyla Galatasaray hücumları tamamen Jerry Johnson üzerine kaldı. Fenerbahçe'nin Ukiç-Saras'ın birlikte parkede olması hamlesine Galatasaray'da Tutku-Johnson'ı bir arada sahada tutarak yanıt verdi. Saras'ın ikili oyunlarda vatandaşını bulmasıyla kolay sayılar bulsak da maç boyunca yerlerde sürünen potayı savunma konusunda bu periyotta da kritik yerlerde çok kolay basketler yedik. Maçın son üç dört dakikası savunmada Galatasaray'ı durdurduğumuz bölümde faul hakkı dolan rakibin üzerine penetre etmek yerine şut atmayı tercih ederek öne geçme şansını bir kez daha kullanamadık. Özellikle maç başa baş giderken hücumda tamamen kontrolden çıkıp, içeriyi zorlamamamız maçın elimizden kaymasına yol açtı. Galatasaray dört sayılık bir avantajla son 1.30 dakikaya girse de Saras'ın faul çizgisinden bulduğu sayıların sonrasında Ukiç'in gözyaşı damlasıyla skorda eşitliği sağladık. Galatasaray son hücumu Ermal'le değerlendiremeyince maç uzatmaya gitti 84-84

Uzatmaya iki turnike yiyerek başladık yine. Hücumda aklını kaybetmiş halimiz uzatmada da devam etti. Ömer'in özellikle sakatlık sonrası tamamen ritimini kaybetmesi, Tomas'ın üçlük çizgisi gerisinden felaket yüzdesi ve Lavrinoviç'in göstere göstere yaptığı top kaybı sonrası bir kez daha ipler Galatasaray'ın eline geçti. Saras'ın faul çizgisinden çıkardığı sayıya Emir'in şahane asisti eklenince bir kez daha skorda dengeyi buduk. Andriç'in faul çizgisinden bulduğu sayıların ardından hücumda kaçırdığımız boş atışlar sonucunda Shipp'in ikide sıfır faulünün ardından gelen Saras üçlüğüyle bir kez daha umutlansak da Andriç faulleri sokup Emir kaçırınca maçın yönü de belli olmuş oldu. 97-93

İlk iki maç çok iyi olduğumuz üçlük yüzdesinde bugün Galatasaray'ın çok gerisinde kaldık. Tomas ve Ukiç 0/7 üçlük kullanmışlar. Ömer muazzam ilk periyot performansından sonra ikinci yarı tamamen durdu. 7/23 le yani %30 la üçlük sokmuşuz Galatasaray ise 8/15.

Düşük üçlük yüzdesine rağmen deplasmanda 93 sayı attığınız bir maçı kaybediyorsanız sorun girmeyen şutlarda değil savunmadadır. Maçı kaybetmemize yol açan şey potayı savunamamaktı. Oğuz'un yaptığı bütün fauller basket-faulle sonuçlandı,en ufak bir sertlik göstermedi, Kaya'da ilk yarı sonunda faul problemine girip sertlik gösteremeyince pota altında tamamen dağıldık. Ermal yorulmasa herhalde 30 sayıyı bulurdu. Özellikle Johnson ne zaman adamını geçse potaya gitti, en ufak bir yardım girişimi bile yoktu. Maçta en sert olmamız gereken yerde yani uzatmada bile yerleşik hücumda boş turnike yedik. Savunma yapmazsan ne kadar kaliteli kadro olursan ol maçı kazanamıyorsun, geçen maç 25 dakika savunma yapmamıştık ama 15 dakika savunma yapmamız maçı kazanmamıza yetmişti. Bugün 1 dakika bile iyi savunma yapmadık. Dördüncü periyot sadece 12 sayı yemişiz gerçi ama bunu Schumpert'in sakatlanması ve Ermal'in yorulması sonrası neredeyse hücum opsiyonları bitmiş bir takımın kısırlığına bağlamamız lazım bizim savunma becerimizden ziyade.

Sonuçta bir maç kaybettik seri devam ediyor, bu atmosferde deplasmanda maç kazanmak kolay değil, hele böyle savunma yaparak hiç mümkün değil, Salon atmosferi olarak Sinan Erdem'den çok daha iyi Abdi İpekçi'deki tribün ortamı. Seyircinin saha üzerindeki etkisi çok daha fazla. Bizde skorda ilk periyottan sonra hiç öne geçemeyerek seyircinin kendi takımı aleyhine bir baskı unsuru olabilmesini beceremedik. Dördüncü maçta en az bu kadar zor olacak, savunma yapmayı hatırlarsak kazanırız, uzunlar böyle rezil oynamaya devam ederlerse kaybederiz.

Bir parantez de iki oyun kurucuya Jerry Johnson''ın çok sayı attığı skora katkıda bulunduğu maçlar olmuştu bundan öncede ama takımın sisteminin dışına çıkarak buluyordu genelde bu sayıları. Bugün takım krize girdiği anlarda eli titremeden, sistemin dışına çıkmadan 18 sayı 6 asist 3 ribauntla çok ciddi katkı verdi. Diğer tarafta Ukiç ise ikinci periyotun sonunda giden maça tutunmamızı sağlayan hamleyi,Johnson'la aynı skor katkısını yapsa da kritik yerlerde yine tuhaf tercihler yaptı. Özellikle şu topu kimseye vermeden post up yapıp saçmalama huyunu bırakması lazım. Kaçırdığı son turnike de maça noktayı koyan pozisyondu. Kriz anında bir kez daha güvenilirliği konusunda şüphe yarattı Ukiç. Maç krize girdiğinde takımı oynatmayı değil kendisi bir şeyler yapmayı deniyor. Bugün ilk yarı sonunda bu tercihi başarılı oldu, son periyotsa tutmadı.

İlk iki maç Ülker'i kaybettikten sonra bugün Fenerbahçe'yi yenen şizofren Galatasaray taraftarını da Türk psikologlarına emanet ediyoruz.


0 comments:

Yorum Gönder