Hıncalla Hıncallaşma!


foto

Hepimize Hıncal Uluç’tan gına geldi. O, bu haliyle bütün takım taraftarlarının üstünde birleşebilecekleri emsalsiz bir konsensus noktası. Hepimiz el ele veriyoruz, bütün rekabet hisleri, fanatizm, aklımızı ele geçirmiş bütün duygu durumlarını bir kenara bırakıyoruz ve külliyen bunu hissediyoruz.

Bu korkunç bir his. İnsanın pek de yaşamaması gerekecek türden bir duygulanım. Hayatımızda zaten ta en başından beri olmaması gereken Bay “çokbilirimherşeyiben11yaşındaklasikleriokudum!” , köşesinde yayınladığı “sevdiğim laflar” kadar faydalı varlığıyla “Abuzittin’den Tecelli’ye Mektuplar” absürdlüğünde beyin haritalarımızda yer ediniyor. Artık ondan uzaklaşsak hepimizin ruh sağlığı için hayırlı olacak. Türkiye’nin kızgın bir sacın üstünde oturup halinden yakınmasından biraz daha şaşırtıcı kitle mazoşizm örneğini gerimizde bırakmalıyız. Gerçekten dehıncalizasyona bu ülkenin ihtiyacı var.

Ama.. (Hıncal iki noktası)

Aması şurada, artık yaşadıklarımız Hıncal’a maruz kalmayı da aştı. Artık herkes Hıncallaşıyor. Hıncal’la mücadelenin ancak Hıncallaşmakla mümkün olduğuna dair bir inanç ile daha da Hıncallaşan taraftarlar, daha da Hıncallaşan yöneticilerden sonra Hıncallaşma başkanlara da musallat oldu. Öylesine Hıncalki ortalık Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören, Hıncalı olabilecek en absürd şekilde “Pembe kazaklı” olmakla itham etti.

Taraftar bunu sevmiş görünüyor. Forumlarda kendisinden “Pembe kazaklı Hıncal” diye bahsedilmesi vaka-i adiye. Bu tipik şahsa saldırı örneği ise sui generis bir acziyet vesikası.

Beşiktaş başkanı ve Beşiktaş'ın yeryüzündeki temsilcisi; ulu babasının izniyle, sattığı binlerce tüpün parasını peşin peşin Beşiktaş’a yatırma cefasını göstermiş fedakarlığın simgesi, babası müsaade buyururlarsa halife olasıca Yıldırım Demirören bir gazeteciyle bildiğiniz laf yarıştırıyor. İlkokul 5 standartlarında. “Ey Hıncal”lamalar, bana bak Hıncal diyen Hıncal Hıncal tekerlemeler arasında Hıncal’a açıkça “İbne” diyemediği için “Pembe kazakların” alt metninden medet umar bir tutumla hakaret edebiliyor, ettiğini sanabiliyor. Babası da bunlara bir şey demiyor! Ne ayıp!

Şayet böyle pembe kazaklardan ibne çıkarımları yeteri kadar acziyeti ispatlıyor olmasaydı dahi, yapılanın sonucu ispata kafi: Hiçbir şey olmuyor. Beşiktaş başkanı Hıncallaşmasında görülebilecek en normal sonuç bu. Hiçbir şey.

Hıncal bildiği gibi Hıncallaşmaya devam ediyor. Çünkü şu evrende Hıncal’ın Hıncal olmak dışında yapabileceği hiçbir şey yok. Bizler Hıncal’ın bu kadar Hıncal olmasına şaşırarak üzülüyoruz. Kendisine merhamet dahi göstermek istiyoruz. Belki o “Kimse bana anlatmasın” derken sessizce arkasından yaklaşıp başını da okşayabiliriz. İçimizdeki bütün gınaya rağmen bunu yapabiliriz, çünkü o Hıncal’dır, kendisinden başka bir şey olamaz. Ama başkalarının, özellikle de basiretsizliği gökkubbe altındaki bütün spor kulüplerine pay olarak dağıtılsa Manchester United’ın sıradan bir İngiliz Üçüncü Ligi takımı olmasına yol açabilecek Yıldırım Demirören’in Hıncallaşması bizi halsiz bırakıyor. Bir insanın Yıldırım Demirören olması dahi çok ağırken Hıncallaşması, insanlığın kaldıramayacağı kadar ağır bir yük.

Ancak sonra düşününce, bu da normal. Buncasına babalanmış, babasallaşmış bir kimsenin, babasının izni ve gözetimiyle sürdürdüğü beceriksizlik şöleni bunu bize göstermeliydi! O buncasına basiretsizliği herhalde müthiş, emsalsiz ve şu dünyadaki eşi benzeri bulunmamış bir lider olduğu için yapmadı. Sonuca müstehak kabiliyetleri bulunduğu için böyle yaptı, bu basiretsizliklerine de yeni ve açık bir basiretsizlikle devam ediyor. Türkiye kupasını alıp koşa koşa Haluk Ulusoy’un babasına giden bu şahane kalender, dost canlısı, Adnan Polat kankası, GS eş başkanı olasıca kimse Hıncal’la Hıncal olmaya kalkışabilecek kadar kendini kaybedebilmelidir. Matematik yanılmaz. Basiretsizliğin sonsuz sayıda görünümü ve bir basiretsiz varsa mutlaka hepimizi şaşırtacak bir basiretsizlik gerçekleşecektir.

Ama ne oldu? Bu saçma oyuna Fenerbahçe de düştü. Hem de bir değil birkaç defa. En sonuncusu, Fenerbahçe’nin resmi sitesinin 16 yaşında bir Lise 1 öğrencisi tarafından düzenlendiğini düşündürtecek kadar korkunç. Yazıda yer alan Hıncal’ın psikologa gitmesini tavsiye etmeler karısıyla kavga eden mecalsiz bir kocanın son laf sokma çabalarını, caps lock ŞEREFSİZ’ler ise taraftar forumlarını hatırlatıyor. (http://www.fenerbahce.org/popdetay.asp?ContentID=11517) Hiç biri kuruma yakışmıyor.

Böyle bir yazı beklenen sonucu getirmeyecektir. Belki taraftar Hıncal’a karşı biraz daha öfkelenebilir ancak bu yayın son noktasıdır. Daha fazla kimse kimseye öfke duyamaz. Hıncal’ın ratingi ise artacaktır, çünkü gündemde Fenerbahçe Galatasaray maçı değil, Hıncal Uluç olacaktır. Derbiyi bile gölgeleyebilecek bir gücü olduğunu hisseden Hıncal ise bu yazılardan ancak teorilerinin ispatlandığını çıkartır, çıkartmalıdır, çıkartacaktır. Hepimiz duyacağız: “Yalanlamadılar. Bana hakaret ettiler. O halde kabul ettiler”

Taraftar yine de Hıncal’ı takip edecektir çünkü Türkiye’deki bütün kulüplerin resmi ağızlardan üstüne gittiği bir gazetecidir. “Ateş yakmasa bu kadar duman çıkartmaz”, “Adam doğru söylemese üstüne gitmezlerden” mürekkep fikirlenmelerle insanlar Hıncal’ı izleyeceklerdir. Bu hıncal’ın yarattığı kısa Hıncal Döngüsü’dür. O döngüde ne kadar Hıncallaşırsanız mutlaka ve katiyetle Hıncal kazanır. Ne kadar itham da bulunursanız Hıncal daha beterini getirecektir, ne kadar üstüne giderseniz insanlar o kadar merak edip izleyeceklerdir ve ne kadar bu döngüde yer alırsanız o döngü o kadar meşrulaşacak.

Açıklamalar Hıncal’ı durdurmaz. Ancak benzin görevi görür. Bu türde açıklamalarsa Hıncal’a dokunmaz, ancak Fenerbahçe’ye zarar verir. Bu basit, küçük, Yıldırım Demirören’e özgü kalması gereken ve onunla müsemma dil kulübün ağırlığını taşımamaktadır. Zira Fenerbahçe büyük bir kulüptür. Fenerbahçe bir spor kulübü olarak işini iyi yapan, başarılı ve iyi yönetilen bir kulüptür. Fenerbahçe yalnız kamuya mal olmuş değildir, önce ve katiyetle bir simgedir, bir semboldür, Türkiye’nin çıkardığı ve hepimizin bilincinde yer etmiş bir imgedir. Fenerbahçe basit ve küçük bir dilin yanında duramayacak kadar değerlidir.

Yapılması gereken de Hıncal’a izahat vermek değil, dava açmaktır. Hıncal’ı iddialarını ispata çağırmak en adil, en akil ve meşru yoldur. Hıncal komplo teorilerinden ibaret çıkarımlarıyla bulandırdığı ortak futbol aklına karşı dik durmak, bir sefer dahi olsa itham etmek yerine ispat etmek, bir kere dahi olsa insanları zan altında bırakmak yerine zanlarının nasıl temelsiz olduğu gerçeğiyle karşılaşmak durumundadır.

Hıncal vicdana havale edilmelidir. Hıncal insanları birbirine düşman yapan, simgeleri değersizleştiren, zevk almak yerine öfke duymamızı, beraber şakalaşmak yerine kavga etmemizi sebepleyen dili ile nasıl bir “hate speech” yaratıyorsa bunun ceremesini de çekmelidir.

Biz hıncal’dan çok çektik, bir kere de Hıncal Hıncallığından çeksin.

Doğrusu budur. Fenerbahçe yönetiminin laf yarıştırması değil.

Zira ikisi aynı anda olamaz, ya Hıncal olursunuz ya büyük ve Fenerbahçe büyüklüğünden vazgeçemeyecek kadar değerlidir.



0 comments:

Yorum Gönder