7 Temmuz 2011

Emniyetin Amacı Ne?



Türkiye’de masumiyet karinesi kavramı tersine işliyor. Polis sizi gözaltına aldıysa kesin suçlu oluyorsunuz, masumiyetinizi ispat edebilecek kadar uzun ömürlü ve şanslıysanız yargılama sonunda masum olabiliyorsunuz. Evrensel hukuka göre masumiyet ilkenizin devam ettiği gözaltı ve tutukluluk süresi boyunca emniyet sizin itibarınızı zedeleyebilecek her türlü görüntüyü medya yoluyla sızdırma, servis etme hakkına da sahip.

Hakkında herhangi bir hukuki karar olmayan Aziz Yıldırım’ın hastanede atletle resmini yayınlamak, gözaltına alınış anını göstermek, emniyetteki resmini medyaya sızdırmak tipik itibarsızlaştırma hamleleri. Emniyetin başından beri hüküm verdiği bir soruşturmayla karşı karşıyayız. Kamuoyu algısını sağlam tutup Fenerbahçe’nin düşürülmesi için federasyona baskı yapmak konusunda ilk günden müthiş bir çaba gösteriyorlar. Bahsettikleri sağlam deliller, güçlü deliller, valla öyle böyle değil çok sağlam deliller onca şey sızdırmalarına rağmen hala ortada yok. 19 maçta şike tespit ettik diyen adamların elinde bir tane futbolcu var. Ona da isnat edilen suç hakkında avukatlarından duyduğumuz kadarıyla somut hiçbir delil yok.

Emniyetin hüküm verme sonuç açıklama gibi bir yetkisi yok, “19 maçta şike tepit ettik” diye açıklama yapması yargıyı da kendisinin verdiğinin en net göstergesi. Şike tespiti gerekçesiyle dosyayı savcılığa gönderdik, ya da şike şüphesiyle savcılığa gönderdik, değil "şike tespit ettik" diyorlar. Amaçları belli kamuoyu algısıyla bir an önce Federasyon tarafından verileceğini umdukları kararı etkileyebilmek. Emniyetin dünkü açıklaması aşağıda:


İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak organize suç örgütlerine karşı geçmiş dönemde yürüttüğümüz ve birçok organize suç örgütünün çökertildiği başarılı operasyonlara, hassasiyetle ve titizlikle devam edilmektedir. Bu mücadelemizde vatandaşlarımızdan aldığımız büyük destek bizi son derece memnun etmekte ve motivasyon kaynağımız olmaktadır."
Açıklama bu, halktan aldıkları destekle motive olup tüm kulübün kapısına kilit vurabilirler demek ki. Emniyet Müdürlüğü halk desteği falan sağlamayı bırakıp böyle saçma sapan demeçler vermek yerine, hukukun temel ilkelerini yerine getirsin, kolluk kuvvetlerine verilen yetkinin dışına çıkıp bilgi belge kanıt toplama görevinin ötesinde hüküm veren saçma sapan açıklamalar yapmasın. İnsanların ev arama görüntülerini, şubede savunmasız halde çekilen fotoğrafları medyaya servis etmesin. Fenerbahçe hakkında bize kanıt diye sunulan şeylerle alınabilecek bir karar temiz futbolun falan önünü açmaz. Bursa taraftarının 7 senedir ortada herhangi bir idari karar falan da yokken soğumayan haksızlığa uğramışlık psikolojisini, bu kanıtlara dayanılarak verilecek bir ceza sonrası Fenerbahçe taraftarında belki yüz kat daha şiddetli bir şekilde göreceğiz.

Besmele gibi sürekli her yazıda bunu söylemekten bıktık ama vicdanı kararmış kör fanatik olmadığımızı dolayısıyla ortada şike suçu varsa ve bu net bir şekilde kanıtlarla ortaya konularak ispat edilebiliyorsa derhal küme düşürülmeye hiçbir itirazımızın olamayacağını belirtelim. Şunu da ilave edelim şike konusunda suçlu bulunduğu halde yok marka değeri, yok ligin toplam kalitesi, medya ilgisi falan gibi gerekçelerle -30 puanla lige başlama pazarlığı yapan Fenerbahçe yöneticisi ya da taraftarı çıkarsa şike yapmış kadar aşağılıktır benim gözümde.

Aklı selim sahibi taraftarı tatmin edecek deliller varsa koyun önümüze, yoksa uyduruk delillere inanıp centilmen olmamızı uysal koyun gibi başımıza önümüze eğip kaderimize razı olmamızı beklemeyin. İnsanların en büyük tutkularından biriyle bu kadar pervasızca oynayabilmenin böylesine manipüle edebilmenin bir bedeli olmalı.
Devamı ...

5 Temmuz 2011

Medya Yoluyla Linç



Türkiye’de herhangi bir soruşturmanın, kovuşturmanın salt hukuki gerkeçelerle yapıldığına dair en son ne zaman bir inanç oluştu hatırlamıyorum, bu ülkenin siyasi gündemini takip etmeye başladığımdan bu yana dillere pelesenk olan insanların resmi görüşü haline gelmiş ama kimsenin inanmadığı “adalete güven” ilkesinin bu topraklarda işlemediğini biliyoruz.

Pek çok siyasi soruşturma sırasında ve sonrasında, dünya görüşü olarak çok farklı konumda hissettiğimiz insanların bile basın yoluyla nasıl itibarsızlaştırıldığını, bel altından vurma yöntemleriyle evrensel hukukun en temel ilkelerinin ırzına geçilerek medya linçine maruz bırakıldığını görüp tiksindiğimiz zamanlar da oldu.

Bugüne kadar soruşturma öznesi olmuş gerçek kişi ya da kurumlara yönelik herhangi bir kişisel sempati ya da aidiyet hissi duymadan bile uğranan haksızlıkları en içinde hisseden birisi olarak hayatta en çok değer verdiğim, renklerini kazara bir yerde görse tüylerimin ürperdiği, tarihine, sosyolojisine, efsanelerine meftun olduğum bu kulübü iki gündür sanık sandalyesinde görmek kadar beni kahırlandıran bir şey olmamıştı.

Olayın ne olduğu nereye gittiği basına sızdırılan şeylerin neden sızdırıldığı, telefon kayıtlarındaki somut veri olabilecek şeylerin yanına konulmuş ipe sapa gelmez ve yanlış veriler, özellikle hükümete yakın gazetelerin olayı yansıtışındaki çoşkunun mide bulandırıcılığı maalesef daha önce de eşine sıkça rastladığımız bir medya yoluyla itibarsızlaşma operasyonu. Dava sonuçlanana ya da karar verilene kadar insanların beyninde “bunlar her şeyi yapmıştır abi ” havasını uyandırabilmek asıl mesele.

Dörtte üçünün Fenerbahçe nefretiyle solunum yaptığı bir ülkede böyle bir medya yoluyla itiabarsızlaşmanın ne kadar etkili olacağı da iki gündür bu renkleri sevmek dışında bir suçu olmayan taraftar olarak maruz kaldığımız ithamları görünce gayet iyi anlaşılıyor.

Soruşturmayı yürüten savcıların da federasyonun da bu olayları açığa çıkarmakla yükümlü olan her türlü kurumun da bir an önce bizlerin vicdanlarını rahatlatacak bir karar vermeleri lazım. Eğer soruşturmanın şu ana kadar ki tavrına benzer bir sonuçla Fenerbahçe hakkında verilecek bir karar başta Fenerbahçelilerin vicdanını tatmin etmedikçe hakka, hukuka, temiz futbola falan değil kan davasına neden olur. Fenerbahçe üzerine leke getirmiş birisi varsa bu insanları kulüpten temizlemek nasıl her vicdan sahibi Fenerlinin göreviyse kulübü “gücün hukukuyla” çevrelemeye çalışan iktidar odaklı bütün yapılara teslim etmemek de her Fenerlinin görevidir.

Her kim ki renkleriyle, zaferleriyle, hüzünleriyle, göz yaşlarıyla sevdiğimiz, 15 yaşındayken70 yaşındaki biri gibi ellerimizin titremesine neden olan , 25 ine gelmeden bizi tansiyon hastası yapan, çoğu zaman sağlığımıza, cüzdanımıza, kendimize zarar verdiğimiz bu dünyanın en büyük tutkusuna bir tutam çamur bulaştırmışsa bu dünya da da diğer dünyada da elimiz yakasında olacak.
Birileri “yeni Fenerbahçe’yi” kendi emelleri doğrultusunda dizayn etme çabalarına girmişse o enkazın altında önce kendileri kalırlar. Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın çocuk oyuncağı haline getirildiğinde nasıl tepki gösteriyorsak, iktidarın oyuncağı haline getirilmesine karşı sesimizi daha da gür çıkarırız.

Varolmanın zorlaştığı şu günlerde Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nin yazarı Kundera'nın dediği gibi "iktidar sizi nerenizden yaralıyorsa kimliğiniz orasıdır". Bizim kimliğimiz de Fenerbahçe "

Bir son söz de Aziz Yıldırım tarzı yönetimin yarattığı bir kısım Fenerbahçe müşterisine etmemiz lazım. Kulüp tarihinin en zor günlerinde "yok kombine ne olacak yok borsadaki hisseler düştü ne yapacağız" derdinde olan “homo economicus” Fenerbahçe müşterileri de bir zahmet bu kulübün de bu armanın da bir daha yanında durmasın gitsinler İş Bankası C yi falan desteklesinler.
Devamı ...