Olimpiyatta Ne İzlenir? 7 Kişisel Öneri


Olimpiyatı bir benzetme yapacak olursak ayda yılda bir gördüğümüz hiç tatmadığımız yemeklerin ve aşinası olduğumuz ve çok sevdiğimiz yemeklerin bir arada bulunduğu bir açık büfe olarak düşünebiliriz.
2012 Londra’da 28 ayrı dal var tabii ki bunların hepsini aynı anda izleyebilmek çok mümkün değil. Ayrıca kişisel olarak çok sevdiğimiz ya da hiç umurumuzda olmayan sporlara da aynı vakti ve mesaiyi ayırmamız beklenemez. Ben kendi adıma bir öncelik listesi yapayım, bu açık menüden hangilerini niye tercih edeceğimi,nelerin beni cezbettiğini anlatayım istedim. Başlayalım büyük boy açık menü tabağımızı doldurmaya.

1- Tabii ki olimpiyat demek atletizm demek. Dolayısıyla olimpiyat takip ederken bütün dünya gibi öncelikli olarak atletizm müsabakaları açık büfeden tabağımıza aldığımız en lezzetli yemek kategorisini bu olimpiyatta da başka bir şeye kaptırmayacak. 100 ve 200 metrede Bolt-Blake rekabeti, uzun mesafelerde adeta ESPN klasikler dizisine girebilecek Kenya-Etiyopya rekabeti, erkekler yüksek atlama ve uzun atlamada birbirine yakın çok sayıdaki atletin olması, kadınlar yüksek atlamada Cicerova-Lowe çekişmesi (maalesef Vlasic katılamıyor), sırıkla yüksek atlamada İsinbayeva’nın ne yapacağı , dekatlonda Ashton Eaton’dan dünya rekoru beklentisi, takım yarışmalarında ABD bayrak takımının her zamanki sakarlıklarından birini yapıp yapmayacağı merakla takip edeceğimiz şeylerden bazıları olacak. Olimpiyatlara atletizmde daha önce hiç olmadığı kadar fazla sayıda sporcuyla katılmamız bu olimpiyatta Türk spor kamuoyunun atletizme fazladan biraz daha odaklanmasını sağlayabilir.
Atletizm bizim geleneksel olarak madalya alabildiğimiz bir branş değil. 1948 de üç adım atlamada Ruhi Sarıalp’in Londra’da aldığı bronz madalyadan sonra bir diğer atletizm madalyası için 56 sene beklemek zorunda kaldık. 2004 ‘de çekiç atmada Eşref Apak’ın önündeki sporcuların birisinin dopingli çıkmasıyla kazandığı bronza kadar atletizmde sesimiz soluğumuz çıkmadı. Pekin’de Elvan’ın 5 ve 10 binde gümüş dublesiyle ilk kez atletizmde bir olimpiyatta birden fazla madalya kazandık. Son yıllarda Türk Atletizmi’nin artan bir ivmesi olduğu muhakkak, eskiden hayal bile edemediğimiz dallarda iddialı sporcu yetiştirebiliyoruz. Peki bizim sporcularımız olimpiyatta ne yapabilir ? Bu katılımı madalya sayısında da bir rekora dönüşübilir mi ?

Nevin Yanıt’ın 100 engellide final koşması büyük başarı olur, Fatih Avan’ın ciritte kendi en iyi derecesine yakın bir atış yaptığı takdirde madalya alma şansının bir hayli yüksek olduğunu düşünüyorum. Orta mesafelerde hem kadınlar hem erkeklerde madalya şansımız var ama buralarda birden fazla atletleri yarışan Kenyalı ve Etiyopyalıların yarış içi taktiklerine karşı koymak da bir hayli zor olacaktır.1500 de Aslı Çakır Alptekin'in 3.56 sı yılın en iyi üçüncü derecesi ama olimpiyatta tempoyu belirlemek çok kolay iş değil. 3000 su engellide Gülcan Mıngır’ın son zamanlardaki inanılmaz formu devam ederse atletizmin bu en zor dalında bir madalya da fazla sürpriz olmaz. Gülcan'ın 9.13 ü de 3000 su engelli de bu sene dünyanın en iyi beşinci derecesi.

2- Menümüzün ana yemeklerinden ikincisi yüzme. Son zamanlarda mayo teknolojisinde FİNA’nın geri adım atmasıyla artık dakikada iki dünya rekoru kırılmıyor ama bu yüzmenin albenisinden bir şey götürecek değil. Michael Phelps- Lochte rekabetini büyük bir heyecanla bekliyoruz. Gerçi 2004 Atina’da tüm zamanların en büyük yüzücüleri Phelps-Thorpe- Peter Von Hoogenband –Popov gibileri bir arada gördükten sonra sadece iki kişiye inmiş bir rekabet yavan gelebilir ama zaten tarihe geçmiş Phelps’in tarihte kapladığı yerin hacminin genişleyip genişlemeyeceğini göreceğiz. Phelps’in olimpiyatlar için basıncın çok fazla olduğu Colarado’da ve 10.000 kalorilik günlük beslenmeyle hazırlandığını söyleyelim. Garibim, Amerikan mutfağı berbat bir mutfak olduğu için saçma sapan hamburger, 8 yumurta gibi şeylerle 10.000 kaloriyi dolduruyor. Benim 10.000 kalorilik beslenme gibi bir lüksüm olsa bu hakkımı günde 16 tane künefe yiyerek kullanırdım!
Yüzmede Türk sporculardan bu olimpiyatta da umut yok. Muhtemelen olimpiyat elemeleriyle ilgili haberlerde sabah seansında 100 metre kelebekte yarışan sporcumuz serisinde 6. genel toplamda 34. falan olarak elendi diye haberler okuyacağız yine. Olimpiyat kafilemizin en genci 16 yaşındaki Hazal Sarıkaya 100 sırt üstünde kendi derecesini geliştirmeye çalışacak Pekin kafilesinin en genci, şimdi 19 yaşında olan Ediz Yıldırımer ise 1500 serbestte boy gösterecek. Ediz’in iki üst üste gençler Avrupa şampiyonluğu var ama 19 yaş yüzme için öyle çok genç kabul edilebilecek bir yaş değil. 15 yaşındaki potansiyelini düşünürsek şimdiye kadar kendisinden büyükler kategorisinde beklenilenlerin altında kaldığını söyleyebilliriz. Derya Büyükuncu’nun 6. Kez olimpiyata katılacak olmasını nasıl yorumlamak lazım. Takdir edilesi bir büyük sporcu performansı mı , keçinin olmadığı yerde koyunun Abdurrahman çelebi olması mı ?

3-Bir diğer lezzetli branş basketbol. 1992 ‘den beri NBA oyuncularının gelmesiyle olimpiyatın kenarda köşede kalmış sporundan başrollüğe terfi eden basketbolda bu sene de dünyanın en üst seviyedeki on iki takımını izleyeceğiz bir kez daha. Amerika’nın yine zorlanmadan şampiyon olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu sefer finalde Avrupa basketbolunu domine eden İspanya’nın olmayacağını düşünüyorum. Gönlüm Arjantin’den yana. Kadınlar basketboluna da bu yıl ilk kez katılacağımız için ayrı bir gözle bakacağız. Ben grupta ilk dörde gireceğimizi ama çapraz gruptan gelebilecek Avustralya, Rusya ya da Kanada’dan birine çeyrek finalde eleneceğimizi düşünüyorum. ABD maçında Birsel-Sue Bird eşleşmesini merakla bekliyorum. Merakla beklemediğim bir diğer eşleşme ise Diana Taurasi-Şaziye eşleşmesi!

4-Bir diğer salon sporu voleybolu öncelik sıralamasında dördüncü sıraya koyuyoruz. Erkek voleybolunda Rusya-İtalya-ABD arasındaki mücadele keyifli olacaktır. Kadınlarda ise ABD ve Brezilya’nın ardından madalya şansı en yüksek olan takımlardan biriyiz. Grubun zorlu olması olası çeyrek final eşleşmesinde ABD ve Brezilya’yla karşılaşmayacağımız anlamına geldiği için bence aslında bizim lehimize olacak. Eğer ilk grubu üçüncü bitirebilirsek çaprazdan gelecek ikinciyi (İtalya ya da Rusya’yı bekliyorum) yenebileceğimizi düşünüyorum ki bu bizi ilk dörde atacaktır. Takım sporlarında gelecek ilk olimpiyat madalyasının kadın voleybolundan geleceğini düşünüyorum, bu olimpiyat olmasa diğer olimpiyatta olur ama mutlaka olacaktır.

5-Tekrar açık havaya dönüp menümüze ara sıcak olarak 5. sıradan tenisi koyalım. Aslında Grand Slam’lerin gölgesinde kalsa da Olimpiyat’da Wimbledon kortlarında tenis izlemek yine de büyük bir keyif. Gerçi Nadal’ın olimpiyattan sakatlığı nedeniyle çekilmesi bir Nadal’cı (böyle bir tabir de var artık güzel Türkçemizde Federer’ci Djokovic’ci gibi ) olarak bir hayli üzdü beni. Olası bir Djokoviç – Federer finali ihtimali de bu sonuçla ortaya çıkmış oldu. Andy Murray’in Wimbledon’ın duygusal etkisinden kolay kolay sıyrılamayacağını ve onun pek şanslı olmadığınu düşünmüyorum. Nadal’ın olmadığı ya da elendiği turnuvalarda ikinci olarak Tsonga’yı destekliyorum. “Alles Tsonga” diyelim

Kadınlara gelince Sharopava ve Venus gözüküyor şu an olimpiyat için iki favori ama son 5-6 yıldır kadınlar tenisi öyle bir halde ki herkes herkesi yenebiliyor. Erkekler tenisi tüm zamanların en yüksek seviyesindeyken açıkçası kadınlar tenisinin yerlerde sürünüyor. 90’larda olsa ne Steffi Graf’dan ne Monica Seles’den hadi sevmesem de hakkını vereyim ne de Hingis’den set alabilecek oyuncular turnuva kazanıp dünya bir numarası oldular kadın tenisinde. 90’ların sonuna kadar kadınlar tenisini daha fazla izleyen biriyken şimdi neredeyse kadın maçlarını, bir an önce bitse de erkekler maçı başlasa diye seyreder oldum. O yüzden kim kazanırsa kazansın çok fazla sürpriz olmaz. Sevdiğim bir tenisci falan da yok tamamen tarafsız izleyeceğim bir branştır kadın tenisi.

6-Pek kimsenin bilmediği iki tatlıyla sonlandıralım menümüzü. İlki merakla beklediğim çim hokeyi. Bu topraklarda hokeyin buzda oynanmasına da çimde oynanmasına da pek alışık değiliz. Sürekli kafa eğik yürümek ve koşmak zorunda kalınan bir spor olduğu için insan evriminin bir önceki halkasındaymışız gibi hissediliyor ekrandan izlerken. 80’lere kadar Hindistan ve Pakistan’ın domine ettiği bu sporda son yıllarda Avrupa ülkeleri üstünlüğü ele geçirdi. Düşman kardeşler Hindistan ve Pakistan'ın nükleer silahlanma ve Keşmir dışında en çok rekabet ettikleri alan kriketle birlikte hokeydi. Son yıllarda bu iki ülke ekseninde Asya eksenli hokey üstünlüğü yerini Avrupa üstünlüğüne bıraktı. Erkeklerde Almanya’nın son olimpiyat şampiyonu sıfatıyla favorilerden olduğunu ekleyelim. İspanya’da favorilerden biri.

Falkland( biz Arjantin muhipler cemiyeti üyeleri için Malvinas) savaşından beri her karşılaşmaları spordan öte bir anlam taşıyan Arjantin-İngiltere de erkeklerde aynı gruptalar. Arjantin’in erkeklerde çok iddiası yok ama kadınlar çim hokeyinde Hollanda’yla beraber madalya şansı var. Zaten Hollanda Avrupa kıtasında kadınlarda çim hokeyinin en çok rağbet gördüğü ülke. Arjantin ise Latin Amerika’da pek tutulmayan hokeyin tek temsilcisi konumunda. Zaten kendilerini biraz Avrupalı olarak görmeleriyle diğer Latinlerden ayrılan Arjantin için çok şaşırtıcı değil.
Arjantin’in olimpiyatlardaki bayrağını da onca tanınmış futbolcu ve basketbolcusu varken kadın hokeyci Luciana Aymar’ın taşıdığını söylersek hokeyin ne kadar ciddiye alındığını da görmüş oluruz.
Bu çim hokeyinde köşe penaltısı diye bir kavram var, , gol olma ihtimalinin yüksek olduğu bir duran top organizasyonu,üstteki resimdeki enstantene bu köşe penaltısı sırasında çekilmiş bir fotgraf; sadece köşe penaltısı sırasındaki teyatral diziliş ve gayri nizami harp unsurlarını savunma refleksiyle kale önü savunma anı için bile hokey izlenilebilir bir spor değil mi sizce de.

7-Yine aşina olmadığımız bir spor dalıyla bitirelim. Ben Fenerbahçe başkanı olsam yapacağım ilk iş su topu şubesi açmak olurdu. Bizde bırakın profesyonel şekilde ilgi görmeyi artık plajlarda insanların kendi aralarında yaptığı bir spor olarak bile bir hükmü kalmadı su topunun. Geçen yıl Balkan gezisinin Karadağ ayağında deniz kıyısında bizde her 100 metrede karşımıza çıkan balık çiftlikleri sıklığında su topu kaleleri görmüş ve bir kez daha adamların spor kültürüne hayran kalmıştım. Karadağlı rehbere iki- üç sene önce nüfusu Eskişehir kadar olan bir ülkeden nasıl olup da Avrupa’nın bir numaralı kupasında son sekize üç takım kaldığını sorduğumda “bizde yüzme öğrenmeden çocuklar su topu oynamaya başlar” demişti. 2008 Pekin’de olimpiyat yarı finalini daha iki sene önce aynı ülke olan Sırbistan ve Karadağ’ın oynadığını söylersem Balkanlar’ın o bölgesinin su topu oyuncu rezervlerinin ne kadar zengin olduğunu sanırım anlatmış olurum.

Bu olimpiyatta da yine Sırbistan, Karadağ ve son olimpiyat şampiyonu Macaristan iddialı takımlar arasında. Orta ve Güney Avrupa dışında sadece Amerika onlara rakip olacak ülke olarak gözüküyor. Sırpların ve Karadağlıların ve diğer Balkan ülkelerinin erkeklerde bu kadar dominant oldukları sporda kadınlarda olimpiyata gelememeleri ilginç aslında. Erkek su topunda güçlü olan Balkanlar bölgesini kadınlarda temsil edecek ülke yok. Son olimpiyat şampiyonu Hollanda’da olimpiyatlara katılamadı. Amerika ve Avustralya kadınlarda bir adım öndeler madalya için.

Olimpiyatlar spor seven birisi için şölen. Türkiye’de olayı milliyetçi bir düzlemde değerlendirip sporcumuz olmayan branşlara ilgi gösterilmeyeceğini biliyorum .Bizim sporcular kazanırsa da seviniriz tabi ama açıkçası bin tane insan hikayesi dururken bunları umursamayıp vatan –millet –sakarya havasında olmak da olimpizmin ruhuna aykırı gibi geliyor bana. Türkiye dışında takım sporlarında destekleyeceğim takımları da yazayım ABD seçimlerinde gazetelerin desteklediği başkan adayını açıklaması gibi. Sonra "objektif blogger" böyle mi olur falan demeyin.

Erkek Futbol : Uruguay
Kadın Futbol: Kuzey Kore
Erkek Basketbol: Arjantin
Kadın Basketbol Avustralya (Penny yok diye yalnız mı bırakalım)
Erkek Voleybol : Brezilya
Kadın Voleybol: Güney Kore, (Kim’in sözleşmeyi uzatması hatırına)
Erkek Hentbol : İzlanda (Yalnız ve güzel ülke kontenjanından)
Kadın Hentbol : Danimarka
Erkek Sutopu : Karadağ
Kadın Sutopu: İspanya
Kadın Çim Hokeyi: Arjantin
Erkek Çim Hokeyi: Pakistan


7 comments:

  1. fullycharge dedi ki...

    Eğer bisikletle de ilgileniyorsanız ctesi koşulacak olan yol bisikleti yarışını da tavsiye ederim ;) Son Fransa Turu şampiyonu İngiliz takımının favori olduğu yarış enteresan olabilir. Gerçi yarış sanki sprinterler için İngilizler (Mark Cavendish başta) kazansın diye yapılmış gibi. Ama her zaman sürprizler ( kaza vb.) şeyler olabilir;)

  2. Rehavet dedi ki...

    "Benim 10.000 kalorilik beslenme gibi bir lüksüm olsa bu hakkımı günde 16 tane künefe yiyerek kullanırdım!"

    ahahah... şahane bir beyanat!

  3. Adsız dedi ki...

    800 metreyi unutmayin! :) Atletizmde 100 ve 200 metreden sonra sanirim en heyecanli yaris olacak. belki bir rekor bile gelebilir Rudisha'dan.

  4. correios dedi ki...

    Yarışmaları canlı yayında ne kadar takip edebiliriz bilmiyorum ama Yelken'i de ilave etmek isterim: Türkiye'den 5 sporcu katılıyor (2'si Fenerbahçe, 2'si İstanbul Yelken ve 1 tanesi Heybeliada Su Sporları Klubü'nden).

    İlgilenenler için detay aşağıdaki link'de;

    http://www.ntvspor.net/haber/diger-sporlar/68699/turk-sporcular-londrada-yelken

    Ayrıca Sutopu'na değinmeniz de isabet olmuş; bu branş Türkiye'de Galatasaray'ın kalesi olmuş durumda. Son 10 yılda kimseye Şampiyonluğu kaptırmadılar. Çünkü mücadele eden diğer klupler çok düşük bütçeler ve imkansızlıklar içerisinde bu yarışta var olmaya çalışıyor. Fenerbahçe'nin bu branşta şubeleşmemesinin nedenini anlamak mümkün değil. Olaya fanatik gözle bakmadan, Fenerbahçe'nin bu rekabetin içerisine girmesi ister istemez bu sporda rekabete ve beraberinde gelirlerin artmasına ve bu sporda başarının artmasına neden olacak. Şu an Türkiye'de şampiyon olacak bir sutopu takımı yaratmanın yıllık maliyeti 750,000 TL - 1,000,000 TL arasında değişir. Yani bir futbolcunun yıllık gelirinden çok daha az....

  5. adropinocean dedi ki...

    Açık büfeye yaklaşımınız, tabağa aldığınız ilk seçiminiz, sırasıyla diğerleri, hepsi harikulade. Hemen hepsini vakfettiğiniz (ve sindireceğiniz) belli.
    1500 metre kadınlarda 2004 Atina öncesi yaşadığımız S. Ayhan şokundan 8 yıl sonra finalde kız(lar)ımızın koşabilme ihtimali şimdiden heyacanlandırdı.
    2.menüde 16 tercihin hepsinin künefeden yana kullanılmasını şölen coşkusuna veriyorum.
    5. menü biraz baharat(dal)lı geldi bana. Az Federer'li olabilirdi.
    Bisklette velodrom takım yarışlarını da meyve tabağına eklemektek yanayım.

  6. gurkan dedi ki...

    yukarda bahsi gecen 12 takim sporunun min 5inde sampiyon usa olur.

  7. Unknown dedi ki...

    naim süleymanoğlu ve halil mutlu'dan sonra popüler olan halterde ne kadar madalya umudumuz pek olmasa da çekişmeli mücadelelerin yaşanabileceğini düşünüyorum

Yorum Gönder