Mahkeme Neyi Tescil Etti?


Bir yıldır süren çadır tiyatrosu dün öğlen pek de alışık olmadığımız “hata yaptıysak Yargıtay’da düzelir, hakkınızı helal edin” temalı bir hakim girizgahıyla sona erdi. Mahkemenin bu kadar büyük bir toplumsal çalkantıya sebep olmuş bir davada bir yıldır tutuklu bulundurduğu insanlar ortadayken bu süreçte zaten beraat kararı vermesini beklemek aptallık olurdu. İddianamenin yüzde seksenini oluşturan telefon dinleme kararlarının 6222 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce yani ortada bir suç yokken alındığı ortadayken bu temel üzerine yapılmış bir soruşturma ve kovuşturmadan hukuki bir sonuç beklemek de komedi olurdu elbette.

Şimdi Türkiye’de ortada Fenerbahçe aleyhine bir mahkeme kararı olunca mal bulmuş mağribi gibi bu kararın üzerine abanacak çok sayıda nefret ideolojisi neferi insan var. Bunların mantıklarına göre her türlü iktidar mücadelesinden bağımsız “Yüce Türk Adaleti” Fenerbahçe’nin şikeci olduğunu tescilledi.

Bunların, soruşturmanın başlatılmasından davanın son gününe kadar yapılan usulsüzlükleri listeleyip önlerine koysak da görüşleri değişmeyecek. İddianamenin temelini oluşturan telefon dinleme izni hukuksuz, ÖYM’nin kendi görev alanına girmeyen bir davaya bakması hukuksuz, savcının psikolojik baskıyla, emniyetin fiziksel darpla aldığı ifadeler hukuksuz, ortada para transferini ispat eden tek delil yok, buna karşın Trabzon hakkında teşvik primi teklifi alındığını Sivas başkanı mahkemede söylüyor, mahkemede sanık sıfatıyla bulunan Trabzon’un yöneticileri şaka yaptık, gırgır amaçlı falan diye ifade veriyor ve bütün bunların olduğu bir sürecin sonunda çıkan karar Fenerbahçe’nin şikeci olduğunu tescil ediyor.

Siz nefret yüzünden beyni erozyona uğramış insanlar olabilirsiniz de biz bu sistemden adil bir sonuç, hukuka uygun bir karar bekleyecek kadar salak değiliz. Adorno’nun yanlış hayat doğru yaşanmazından mülhem diyelim “yanlış yargılamayla doğru karar verilemez”
Yargı, dolayısıyla hukuk, kitabi olarak diğer erklerden bağımsız olma durumundaysa bile tarih bize bunun böyle olmadığını ispat eden binlerce örnekle dolu. Özellikle bu topraklarda hukuk her zaman meşruiyetin gücünü değil gücün meşruiyetini temsil etti. Egemen gücün en önemli “idelojik aygıtı” olarak işlev gördü. Özellikle son anayasa değişikliği referandumundan sonra egemen gücün artık geri döndürülemez biçimde dönüşümüyle hukuka egemen olan Kemalist- laik- devletçi kliğin tasfiyesiyle hukuk yeni efendilerinin dümenine geçti. Bülent Arınç’ın veciz ifadesiyle yaradan verdikçe veriyor, Kemalist iktidar blokunun yerine muhafazakar blok toptan el koyuyordu.

Türkiye’de hukuk 2010’dan önce siyasiydi ama şimdi hukuki oldu diye bir salaklığa düşecek kadar aptal olmamak lazım. Geçmişte Atilla Yayla’ya Atatürk’e "bu adam" dedi diye açılan dava ne kadar hukukiyse bugün Fazıl Say’a dine hakaret etti diye açılan dava o kadar hukukidir. Anayasa mahkemesi’nin 2007’deki 367 kararı ne kadar siyasiyse bugün KCK Davası da o kadar siyasidir. Yani Kemalistler hukuku nasıl araçsallaştırıp yeri geldiğinde siyasallaştırıyorlarsa bugünkü egemen güç /cemaat de aynı ölçüde üstelik polisle kanka olarak hukuku bir linç malzemesi olarak görüyor.


Ümit kırıcı olan şeyse yukarıda anlatmaya çalıştığım şeylerden çok başka bir şey. İnsanların sırf zulüm gören kendileri değil, ve o dava kendilerine dokunmuyor diye linç korosuna katılma istekleri.Bugün Aziz Yıldırım’a haksızlık yapıldığını, ÖYM’lerin operasyon mahkemesi olduğunu söyleyen birisi beş dakika sonra aynı mahkemenin Van Belediye Başkanı’nı tutuklamasına ses çıkarmıyor. Balyoz davasındaki kanıt CD lerine sonradan ekleme yapıldığını duyup soruşturmayı yapan polislerden şüphelenen bir ulusalcı Galatasaraylı şike davasında Baransu’yu referans alacak kadar kendinden geçebiliyor. Bugün sokakta çevirsek Türkiye’deki adalate inanmadığını söyleyen bin tane adam "mahkeme tescil etti Fenerbahçe şikeci" diye zafer çığlıkları atabiliyor. Toplumun etik değerleri bir yana bırakıp nefretleri doğrultusunda kompartmanlaştığı bir ülkede bütün bu adalet kisvesi altındaki zulümler tabii ki devam eder.

Sivas’ta insanları yakan otelden iki sokak ötede 20 yıl yaşamış adamı bulamayan, Hrant Dink cinayetinde örgüt bulamamış, parasız eğitim isteyenleri 11 yıl, Kürtçe eğitim isteyeni 7 yıl hapse mahkum etmiş, seçilmiş belediye başkanlarını, sendikacıları sudan delillerle içerde tutan bir ideolojik aygıt haline gelmiş bir sistem Fenerbahçe’ye leke falan süremez. Bana Türkiye’de son 50 yılda sonucu halkın vicdanında kabul görmüş bir tane toplumsal dava gösterin de vay be "Ankara’da hakimler varmış" diyebileyim. Yassıada Mahkemesi’nden, Dep’lilerin yargılanmasına, Sivas katliamından, Hrant Dink suikastine, Malatya’daki misyoner cinayeti davasından, Dev-Yol davasına hangi dava sonucu bizim vicdanınızı tatmin etti de şike davası tatmin edecek.

Bugün bir yıldır Fenerbahçe'ye yapılan sistematik zulme "objektif" kalan bu garip cenah şöyle bir paranoyak ruh haliyle bütün şike sürecini izledi. Onlara göre Türkiye’de yargı felaketti, ÖYM’ler kötüydü, Balyoz, Ergenekon KCK falan hepsinde acayip hak ihlalleri vardı ama şike davasını İsviçreli bir savcı ve Lüksemburglu bir hakim heyeti yürüttüğü, kolluk kuvvetleri CSI Miami ekibinden olduğu için o dava sorgusuz sualsiz meşruydu. Nefretleri ideolojisini esir almış, beynini hıncına teslim etmiş, linçseverliği objektiflik diye pazarlayan paranoyak gruptan da elbette şike davasını bir fanus içinde ülkede bütün çarpıklardan azade bir örnek dava olarak görmelerine ve mahkme şikeyi tescil etti diye sevinmelerine şaşırmadık.

Dünkü mahkeme kararı Fenerbahçe’nin lekeli olduğunu tescil falan edemez. Bu mahkeme kararı da bundan önceki pek çok mahkeme kararı egemen güç değişince tarihin çöplüğündeki yerini alacak. Türkiye’de hukukun tarihi aslında bir hukukzuluklar tarihidir. Ve dün mahkeme başkanının kararı açıklarken ki girizgahı aslında 1961’de Menderes’i ipe götüren kararı imzalayan Salim Başol’un söylediklerine benzerdir. “Yassıada’ya sizi tıkan irade bunu istiyor" cümlesini 50 sene sonra “ Metris’e sizi tıkan irade bunu istiyor” şeklinde de okuyabiliriz.

Cezaevleri değişir mağdurlar ve failler de değişir, dünün mağdurları bugünün efendileri de olabilir, ama Türkiye’de değişmeyen tek şey hukukun bir linç aracı olarak hüküm gördüğüdür. Artık kendimizi daha da aptallaştırıp "Yüce Türk Adaleti", "adalete güveniyoruz" gibi saçma sapan fetişleşmelere girmeden bu ülkeden bir şey beklememek gerektiğini kendimize itiraf edelim. Dünkü mahkemenin tescil ettiği tek şey bu ülkede Adalet Ağaoğlu dışında söyledikleri ciddiye alınacak bir “adalet”in olmadığıdır.



26 comments:

  1. uzerindeyuregindenbaskamuskatasimayan dedi ki...

    tarih boyunca otoritenin şekillendirdiği çıkarcı hukuka sırtını dayayıp, mahkeme kararlarını kendine referans yaparak ahlakçılık taslayan, topluma vaaz verenler türemiştir;

    bizim trajedimiz bu operasyon için seçilen medya vaizlerinin sefil, aciz ve nefret dolu karakterleri.

    şu dava hakkında biraz bilgisi olup da vicdanı ve ahlakı olan bir kişi tayfur havutçu, korcan çelikay ceza alırken şunu yapabiliyorsa orada artık eşref-i mahlukat olma vasfı yitirilmiştir :

    https://twitter.com/ulas_ugras/status/219888070068146176

    tarihin çöplüğü otoritenin bu sahte ahlakının zavallı ve sefil vaizleri ile doludur; ama unutmayın insanlığı DİRENENLERin AHLAKI ayakta tutar.

    Aylar önce yazmıştım tekrarlayayım:

    Dünya kurulduğundan beri tekrarlanan vicdanın yeniden inşa edilme süreci, bu topraklardaki yeni döngüsünü FB'lilerin sırtında tamamlayacak.

  2. Klio'nun Şarkısı dedi ki...

    Çok çok haklı bir yazı...

  3. levent dedi ki...

    dün başkanımız tahliye olur olmaz bir anda yeni bir taktik oluşturdular.
    üç temmuzun hemen başlangıcında operasyonu yapan polislerin ve savcının çok iyi fenerbahçeli olduğu anlatılıp süslenirken dün ve bugün itibarı ile mahkeme başkanının çok iyi çok bilgili, davaya çok hakim biri olduğu ve şimdiye kadar hiçbir hükmünün yargıtaydan dönmediği sayıklanmaya başladı.neymiş efendim çok sevilen mehmet ağar bile hapis yatıyormuş yorumları yapılarak aziz yıldırımda yatsın imaları yapılmaya başlandı.operasyonun bir kolu olan basındaki bu kansızlar amaçları için nereye kadar devam edebilecekler.
    Şu dünyada ALLAH'ın gönderdiği peygamberlere bile işkenceler yapıldı, zindanlara atıldı, öldürüldü, Aziz Yıldırımı iftiralarınızla içeri atsanız attırsanız ne olur. bu dünyada hesabını vermesenizde nasılsa birgün herkez ölecek,işte o zaman pisliklerinizin iftiralarınızın yediğiniz kul hakkının cezasını vereceksiniz.
    Buradan sadri şenere de birkaç sözüm olacak.
    ey sürekli kupa isteyen sadri şener, sen bu haksız ve yalan davada aklansanda kendininde bildiğin gibi bizde senin temiz olmadığını biliyoruz, Aziz Yıldırıma yapılanları ve onun senin için yaptıklarını şöyle iyice bir düşün ve taraftarına şirin gözükmek uğruna zalimlik yapmaktan vazgeç, seni ahirette taraftarın kurtarmayacak...

  4. zachpaulsen dedi ki...

    dediklerinin tamamında haklısın. türkiye'deki hukuk sistemi ve yargı daima egemen güçlerin istekleri doğrultusunda karar vermiştir.

    ancak şike davasını ve Fenerbahç'yi hangi siyasi gerekçe veya menfaat ilişkisi adı altında şu an ki egemen güçle ilişkilendiriyorsun onu anlayamadım?
    burada iktidarın, polisin, savcının ve mahkemelerin Fenerbahçe'ye veya Aziz yıldırım'a neden ve nasıl bir garezi var ki bu 'operasyon' yapıldı?

    Eğer sadece mesele Aziz Yıldırım'ı bitirmekdiyse neden sadece ona yönelik bir operasyon yapılmadı? Daha önce benzerlerini Aydın Doğan, Cem uzan, Karamehmet, İsmet Acar gibi kişilerde gördüğümüz işleri pekala istese yaparlardı? buna neden koskoca bir Fener camiası alet edildi? milyonlarca insan karşılarına alındı.

    Bana pek Fenerbahçe üzerinde oyunlar oynanıyor, cemaat veya şu grup Feneri ele geçirmek istiyor tezi mantıklı gelmiyor.

    Öte yandan olan biten herşeyden sonra bende ve birçok kişide şike ve teşvik suçu işlendiğine dair yüksek şüphe oluştu. ancak ceza yargılamasında savcının kesin ve net delillerle bu iddiasını kanıtlaması gerekiyordu. Görünen o ki elde sadece tapeler var. Para alışverisini, şikenin kimlerle yapıldığına dair delil yok. Bu durumda bunun Yargıtay'dan döneceğini düşünüyorum. bu durumda hukuken ortada bir suç oluştu diyemezsin. Ceza hukuku kanaatle yürümez.

    Son olaral sen bir Fenerli olarak 1 yıldır TFF içinde dönen dolaplardan, Mehmet Ali Aydınlar ve sonra Gelen Yıldrım Demirörenin Fenerbahçeyi kurtarmak için 58. maddeyi değiştirmesinden rahatsız olmadın mı?

    PFDK ve Tahkime göre maç sonucunu bağlama olayının gerçekleşmesi kabul edilmesine rağmen bu durumdan bir tüzel kişilik olarak Fenerbahçe takımın yarar sağlamasına rağmen sırf değiştirilen 58 dolayısıyla zarar görmemesinden; TFf tarafından Aziz Yıldırım'ın bu olaylarla hiç bağlantısı olmaması kararından hoşnut musun?

    Türkiye'de şike ve teşvik vardı. bunu ilk yapan Aziz Yıldırım değildi. ama o yakalandı. Bu olayın cezasız geçilmesinin kime ne faydası olacak onu da göreceğiz.

    Aziz Yıldırım neden savunmasın başka takımlara saldıracağına ama onlar da şike yaptı, şu maçta şike yapıldı gibi savunma yapacağına kendisine isnat edilen suçlamaları çürütmek için uğraşmadı.

    ben de bunları merak ediyorum.

    not: galatasaraylıyım ve ceza avukatıyım...

  5. Adsız dedi ki...

    Paylaşımlarınız çok güzel Macbook Servis olarak başarılarınızın ve paylaşımlarınızın devamını diliyoruz.

  6. erimoc dedi ki...

    @hücum futbol
    galatasaraylısınız ve ceza avukatısınız ama Aziz Yıldırım ın yaptığı savunmayı hiç okumadığınızı yada okusanız da anlamadığınızı üzülerek görmekteyim.O çok sevdiğiniz kukla tff bile kendi içinde 1 tek suç bile yüklemedi Aziz başkana,ceza avukatı olarak iddaları devlet kurumlarının verdiği belgelerle çürüten bir savunmaya laf edip ortada olmayan bir belgenin gazete küpürü şahit gösterilerek karar veren bir mahkemenin olduğu bu ülkede cemaatin veya egemen gücün neden fenerbahçeye el atmaya çalışıyor sorusuna cevap bulamamanız ayrı bir konu,ama sizde bu merak varken ömrününüzün kalanında bayağı bir iş yükünüz olacağı kesin.fenerbahçeliyim ve Allah a çok şükür bu hukuk denen garabetin bir parçası değilim.

  7. Adsız dedi ki...

    hücum futbol rumuzlu arkadaşa yazıyorum…Ceza avukatı olman söylediğin şeylerin doğru ve mantıklı olmasını sağlamıyor… Bu dava ile ilgili tartışmaya türkiye de şike var mı yok mu sorusuyla başladığımızda sonuç olarak varılmak istenen sonuç önceden belirlenmiş ve bu sonuç haklıymış gibi bir algının oturtulmasına ve zihinlere yerleştirilmesine varılıyor… Türkiye de şikenin var olması bu davanın şikeyi ortaya koymuş olduğu noktasına varmamız için yeterli değildir… Türkiye de şikenin yapılıyor oluşu, bu kişilerin de şike yapmasını sağlamaz… Türkiye de herkes şike yapmış olsa da bu durum aziz yıldırımın şike yapmamış olma ihtimalini ortadan kaldırmaz… Bu mantıkla yada bu tezle hareket etmeye kalktığımızda her soruşturma ve kovuşturma ve yargılama haklıdır gibi ABSÜRT bir sonuca ulaşırız… O zaman da adnan polatın beraat etmesini nasıl açıklayacaksınız ??? Genellemeler bir mantık ve düşünme hatasıdır… Türkiye de bir yıldır yaşanılanları bu şekilde sorularla formüle etmek için, ya bu ülkede yaşananları bilmiyor olmak, ya çok saf olup, propagandist medya yalanlarından bilinci zehirlenmiş olmak, yada fanatik duygulara yenilmiş olmak gerekir… 58.maddenin değişmesiyle fenerbahçenin kurtarılmak istendiğini söylemenle niyetin ve samimiyetin ortaya çıkıyor… FENERBAHÇE şike yapmakla suçlandı… Değişen maddede şike yine küme düşmekle cezalandırılıyor… Bu nasıl fenerbahçeyi kurtarmak oluyor sayın avukat ??? Bu mudur sizin eğitiminiz ??? Teşebbüs ve teşvik yapmakla itham edilenler tff’ce suçlu bulunsa eski ve yeni 58.madde bu takımlara karşı ne yaptırım getiriyor şikeye ne yaptırım getiriyor ??? şikenin cezasında her iki hal de de bir değişiklik yok, teşebbüste ve teşvikte değişiklik var ??? ve bu durumda Fenerbahçe kurtarılıyor… hadi gidin işinize beeee… bir de gerçekten ceza avukatıysan çok yazık bu memlekete…

  8. Adsız dedi ki...

    Bu dava sürecinde bir hukukçu, davalarda usulde yapılan hukuksuzlukların, davanın esasından istenilen sonucun elde edilmesinin zor olacağı durumlarda sıklıkla tercih edilen bir yol olduğunu söylemişti… Türkiye de birçok dava, yazılı hukuk kurallarına uyulmayarak yapılan yargılamalarla elde edilmiştir… Hukukta usul esastan ayrılmaz bir parçadır… Hukukun adil ve maddi gerçekleri ortaya koyabilmesi ve objektif bir yargılama sürecinin dolayısıyla da adaletin tecellisi için davalarda hukuki usullere uyulması ve bu usullerin korunması şarttır…

    Usulün param parça edildiği davalarda adaletten bahsedemeyiz… Dolayısıyla usulü param parça eden bir yargılama sonucunda ortaya çıkan hüküm geçersizdir… Yüzyılın iftira operasyonu 3 temmuz davasın da yapılan usulsüzlükleri düşündüğümüzde şuan verilen bu kararın ve bunca usulsüzlüklere rağmen yargıtay’ın verebileceği onama kararı asla adil bir karar olmayacaktır…

    masumluk karinesi hukukun evrensel bir usul prensibidir… Bunun içinde birçok kural belirlenmiştir… Bunlardan bir tanesi davanın gizliliğidir… Bir tanesi kamuyu ilgilendiren yada kişilerin manevi ve kişilik haklarının zedelenebileceği durumlarda yayın yasağıdır… Göz altı süresi 4 gündür… 8 gün değil… Özellikle masumluk karinesi ve adil yargılanma hakkına yapılan bilinçli saldırılar karşısında hiçbir tedbir almayan, bu yönde yapılan yayınlara dur demeyen yargı sisteminin vereceği karar ne kadar adil olabilir ???

    Dinleme kararları hukuka uygun değil… Usulünce alınmış izinler yok… Bu davayı yargılama yetkisi olmayan mahkeme, yorumla yargılama yapabiliyor… İnsanların tutukluluğuna klişe cümlelerle karar verilmesi… Ergenekon davasında 6 yıldır tutuklu olan insanlar var… ve bu insanlar hala delilleri karartma bahanesiyle içeride tutulabiliyor… Diğer davalarda da birçok hukuki cinayetler işlenmiş… Yüzyılın iftira kampanyası olan 3 temmuz davası diğer davalarda yaşanan hukuksuzlukları daha fazla kamuoyunun dikkatine sunmuştur…

    Futboldaki kör fanatizm nedeniyle diğer birçok davada yaşanılan hukuksuzluklar konusunda sesi çok çıkan bazı adamların sırf renk ve takım taraftarlığı nedeniyle 3 temmuz iftirası sırasında sessizliğe bürünmeleri de kendileri adına büyük bir talihsizliktir… Çünkü hukuksuzluklarla tek başımıza mücadele edemeyiz… Bir başkasının yaşadığı hukuksuzlukta onun yanında olabilirsek, onlarda bizimkilerde yanımızda olacaktır… Böylece hukuksuzluklar kimden ve nereden gelirse gelsin, büyük oranda bu duruma maruz kalanlar yalnız kalmadıkları için hukuksuzluklara bedel ödememiş olsunlar… Ülkemizin sorunu da budur… Kemalist, muhafazakarın yanında olmaz, muhafazakar laiklerin yanında olmaz…. Sünni alevinin, alevi sünninin yanında olmaz… Fenerbahçelisi galatasarayın, Galatasaraylı, fenerbahçenin yanında olmaz… Bu örnekleri çoğaltabiliriz… İşte bu nedenle herkes kendi hukuksuzluğu ile baş başa kalır ve yaşadığı hukuksuzluk yanına kar kalır… Bu durumu değiştiremediğimiz sürece asla medeni bir ülke olamayız… Yüzyılın iftirası davasında bunca hukuksuzluklar yaşanırken özellikle muhafazakar ve dinci medya ve akil adamlarının inanç liderlerinin yaşadığı sessizlik ve bu hukuksuzluğu yapanlara verdikleri desteği İSLAMIN hangi ilkesiyle, hangi düşüncesiyle bağdaştırabildiklerini merak ediyorum !!!

  9. fatih dedi ki...

    @hücum futbol
    aziz yıldırım savunmasında diğer takımlara falan saldırmadı, böyle saçma sapan manipülasyonlar yerine resmi sitede bulunan savunmayı okursanız izafe edilen suçlamalara ilişkin herşeye cevap verdiğini görürsünüz. aslen maddi menfaat temini olan şike suçu için 1 yıl dinlemesine rağmen bir tane maddi transfer ispatlayamayan emniyetin 19 maçta şike tespit ettik dediği bir ülkede adalet bir tiyatrodur. cemaatin kendisine karşı biat etmeyen bütün kurum kuruluşlara kişilere karşı hasmane bir tutum takındığı, insanların hayatını cehenneme çevirecek şeyler yaptığını bu ülkede yaşayan aklı başında herkes görebilir sanırım, bu bağlamda cemaat başlı başına özerk bir güç olan fenerbahçe'yi doğrudan ele geçirmeden ziyade t fenerbahçe üzerinden bir operasyonla da toplumda herşeye dokunabiliyoruz mesajını vermiş olacaktı. yani fenerbahçe'yi ele geçirmek gibi bir amaçları var mıydı bilmiyorum ama yeni türkiye'de fenerbahçe'ye dokunmanın sembolik olarak bir güç gösterisi ve meydan okuma olduğunu düşündüklerinden bu operasyon konusunda bu kadar taraf oldular diye düşünüyorum.

    federasyon konusunda burada 58. madde kararında da tahkim kurulu kararı konusunda da yazdıklarımızı okuyabilirsiniz. federasyon kararlarına karşı en büyük tepkiyi federasyonca suçlu bulunmayan aziz yıldırım'ın göstermesi de manidar ayrıca. 3 temmuz sabahından bu yana fenerbahçe suçlu mu suçsuz mu dan ziyade fenerbahçe ne ceza almalı diye bir kamuoyu yaratılması sizin bir ceza avukatı olarak hoşunuza gidiyor mu peki

  10. Unknown dedi ki...

    Sevgili Fatih,

    Yazı için teşekkürler.Her zamanki gibi yüksek perdeden dile getirmişsin.

    Ancak şu kemalist-laik-devletçi kliğin tasfiyesi cümlenize takıldım.

    1950 de başlayan karşı devrim süreciyle Ülke Kemalizm diye adlandırılabilecek bir izm varsa hızla uzaklaşmış siyaset egemen güçlerin hegemonyasına girmiştir. Bütün üst yapı ona uygun olarak inşa edilmiştir.Hukuk ta buna dahildir. Bugüne çakmak için illa Kemalizme çakmak.Bari bu yanlışa siz düşmeyin.

    Atilla yayla örneğine gelinceye kadar yüzlerce binlerce örnek var. NAzım Hikmet, Uğur Mumcu,Uğur Alacakaptan,Mümtaz Soysal,Deniz gezmiş, Doğu perinçek,Ali Sirmen ve yüzlerce aydın.Sizin deyiminizle kemalist-laik devletçi anlayışın Mahkemelerinde yargılandılar yada hüküm giymeden tutuklu kaldılar. Bu insanların pekçoğu Atatürkçü olarak bilinmesine karşın Kemalist sistem tarafından yargılandılar öylemi?

    Taşları yerine doğru oturtmak gerekir. Evet Geçmiştede Hukuk bu ülkede sancılıydı. Ama bugünkü Guguk'la ilgisi yoktu. Bugünkü Guguk sistemi, daha insanları yargılamadan toplu linç kampanyası ile itibarsızlaştırıyor. iddianame bile ortaya çıkmadan sizi değersiz,kimliksiz,zavallı hale getiriyor. Yetmiyor ise hakkınızda sahte belge üretiyor.Hiç bir zaman Hukuk sistemimizde sahte belge üretilmedi. Medya bu denli algı yaratmak için kullanılmadı.

    Bugün Mahkemeler gördük ki subjektif kararlar verecek. Verdikleri her subjektif kararda da toplumun bir bölümünden destek alacaklar.Karar doğrudur diyecekler.

    Şike davası Fenerbahçe davası algısı yaratıldığı için, diğer takım taraftarlarınca karar doğrudur alkışlarıyla karşılanacak.

    KCK davası, bunlar zaten PKK'lıydı diye karşılanacak.

    Ergenekon,bunlar derin devletin tasfiyesiydi.

    Balyoz bunlar zaten darbeciydi denecek.

    Bu kadar yıldır tutuklu bulunan insanlara bir şekilde subjektif olarak suç isnat edecekler.Ve toplumda bunlar karşılıkta bulacak.Zaten bunun için toplum bu kadar ayrıştığı için kolaylıkla kotarıyorlar bu işleri.

    Hep deriz,Adalet bir gün herkese lazım olabilir diye.Yer yerinden oynaması gerekirken Hürriyet anketinde %80 karar doğrudur çıkıyorsa durup düşünmemiz gerek.Bu durumdan nasıl çıkılır onu da bilmiyorum.

  11. zachpaulsen dedi ki...

    Ben bu davada gerek usul gerekse esasen hatalar olduğunu düşünüyorum. zaten hukuken bir suç oluştuğunu söyleyemeceğimizi belirttim. asliye cezada işlemesi gereken bir dava, OYM'de görüldü. 23 celsede 93 sanıklı bir davayı bitirmek mümkün değildir. en azından bunca yıllık avukatlık hayatımda böyle bir şey görmedim. tape dışında delil olmayan bir davada kesin şike suçu işlenmiştir hukuken mümkün değildir. nerede itirafçılar, parayı alanlar, para alışverişi vs.. bir takım telefon görüşmeleri veya ortam dinlemeleri ile bunu ıspatlayamazsın. Savcı sınıfta kalmıştır. yeterli delil toplanmadan iddianeme hazırlanmıştır. Yargıtaydan kesin döner. sonuç olarak ceza hukuku açısından ortada bir şike suçu bence yoktur. Artı tutuklu yargılama ise insanlık suçudur. Kesinlikle tutuksuz yargılamar olmalıydı.

    buraya kadar hukukçu olarak objektif görüşlerimi söylüyorum. ama öte yandan TFF'nin 1 yıldır bu olayı örtbas etmek gibi bir görüntü verdiği, soruşturma devam ederken 58. maddeyi değiştirme, 6222 sayılı yasayı değiştirme işleri bence rahatsız ediciydi.eğer olaya Fenerbahçe üzerinden oyunlar oynanıyor iktidar ve/veya cemaat Feneri ele geçirmek istiyor penceresinden baktığında tabi ki olan bitene inanmak mümkün değil. Ama hukuken sadece tapelerin delil oluşturamayacağını söylerken; vicdanen ortada birşeylerin döndüğüne dair insanda intiba bırakması sizce şaşırtıcı mı? Orada isimleri Adnan polat, adnan sezgin, mehmet helvacı vs... ile değiştirin siz ne düşünürdünüz? ha o tapelerde fabrikasyon diyorsanız ona itirazım yok ama en azından savunma makamı burada geçen konuşmaları inkar etmedi sadece orada geçen konuşmaların şike veya teşvik yapılıyor anlamına gelmediği konusunda savunma yaptı.
    Son olarak sahaya yansıdı yansımadı hikayesi ise sadece bize özgü bir uydurma olabilirdi, onu da yaptık. kim hangi merci ve hangi kritere göre sahada şike olup olmadığına karar verebilir? böylesine subjektif bir yargı olur mu? ben sivas-fener maçında Korcan'ın yediği gollerde şike var derim, sen kaleci hatası dersin.
    Şike böyle anlaşılmaz! ama Federasyon hukuken aslında ceza oluşturmayacak olan bir takım şüphe, kaanaat gibi kavramları disiplin yargısı açısından kullanabilecekken bunları elinin tersiyle itti. Oysa ki İtalya Calciopolide Moggi'nin hakem atamaları ile ilgili telefon konuşmalarını deli olarak sayıp Juventusu küme düşürmüştü. Kimse sahaya yansıdı mı demedi veya Moggş'nin yaptığı kulübü bağlamaz, kişilerle kurumları ayıralım falan demedi.

    bir de böyle bakalım arkadaşalar. Bu tapeler Galatasaray'ın yöneticileri tarafından yapılsaydı; ben bu kadar emin olamazdım herhalde.

  12. ahmet dedi ki...

    Önceden sığınılan tek şey masumiyet karinesiydi. Şimdi ne oldu o da elden gidince mahkemeler tanınmamaya başlandı. Kabul edin artık yapılan pislikleri örtmeyen herşey size karşı oluşturulan komplonun parçaları size göre. Yapılan pisliklerin yediğiniz hakların hepsinin farkındasınız ancak güce taptığınızdan kendinize yediremiyorsunuz. Gidin ağlayın şimdi..

  13. aethewulf dedi ki...

    @hücumfutbolu lütfen, "ben de fenerbahçeliyim ama" ile ne bizi aptal yerine koyun ne de riyakar olun. sadece başkasına hoş gözükmek için bir iletişim metodu olarak kimliğinden vazgeçebilecek birinin söyledikleri daha az inandırıcı oluyor.

    ikincisi,

    bir hukukçu iseniz, en azından söylediğiniz şeyin hukuki bir bağlamı olup olmadığına dikkat etmeniz gerekir.

    en azından şu sorulara bir baştan cevap vermek lazım

    1) ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü iddiasıyla yargılananlar hangi mahkemede yargılanır? aziz yıldırım veya savcının aziz yıldırım grubuna mensup olduğunu iddia ettiği herhangi bir şahsın tehdit, cebir, şiddet suçuyla suçlandığı vaki mi? eğer böyle bir bağlantı yoksa, bu davada neden davaya öym baktı?

    2) kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gereği şike suçunu düzenleyen kanun nedir? blogger yazıları mıdır? mehmet demirkol makaleleri midir? kafamızdaki bir algı mıdır? 6222 sayılı kanun şike suçunu açıkça tarif etmiş, ne diyor? iki şahıs arasında bir müsabaka sonucunu etkilemek amacıyla yapmış olan anlaşma. hukukçu şu soruya cevap vermeli, eldeki hangi delilde böyle bir anlaşma var?

    3) hangi davada zan üstüne karar verilir? bir hukukçu olarak herkes iddiasını ispat ile maluldur diyorsak, bu davada şike suçunun ispatlandığını gösteren fiziki deliller nelerdir? savcı herhangi bir şekilde bir delil ortaya koyabilmiş midir?

    4) spor hukuku alanında uzman sayılabilecek TFF Etik Kurulu ve PFDK şike suçunun işlenemdiğini, etik dışı hareket olduğunu ifade ederken, bu kararların en azından uzman görüş olarak dahi dikkate alınmaması normal midir?

    5) spor hukuku alanında uzman olmayan mahkemenin suçun maddi unsurlarını açıkça ortaya koymadan, destekleyici delilleri toplamadan hüküm koyması kabul edilebilir mi?

    sonuçta şuna mı denk geliyor?

    tabi 1 yıl boyunca büyük haksızlık yapıldı, tutukluluk kararları hatalıydı, polisin bilgi ve bulguları sızdırması yanlış, masumiyet karinesi ihlal edildi, adil yargılanma hakkı elinden alındı, davaya öym de bakmamalıydı, elbette kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gereği mahkeme ceza vermeden kanunun saydığı unsurların varolup olmadığını denetlemek zorunda, savcıların elinde teknik takip dökümanlarının yorumlarından başka ciddi deliller yok AMA GENE DE SUÇLU

    çüş.

    bu kadar fanatik olmayın.

  14. fatih dedi ki...

    @ilker ertan
    tabii ki özellikle darbe dönemlerinde ideoloji ayırmadan herkes bu zulümden payını aldı da genel olarak görece normal dönemlerde özellikle yüksek yargıda eski türkiye'de kemalist refleksin hakim olduğunu düşünüyorum. tabii o zaman bunları eleştiren birisi olarak şimdi atatürkçü düşünce derneğine gidip tövbe edip ben sizi çok eleştirdim ama sizin zamanınız da iyiymiş durum diyecek raddeye geldiğimizi de itiraf edeyim:)

  15. onur oymak dedi ki...

    @hücumfutbol

    Son yazdığından da anlaşılacağı ve seninde inkar etmeyeceğin üzere Sonuçta Hukuken Fenerbahçe SeninHukuk Bilgin ve anlayışında aklanmış olmalı artık.

    Artık gelelim Yine yorumunun 2. kısmına Bu kadar tapeden sonra bu kadar konuşmadan sonra Hiç mi vicdanınız sızlamıyor falan demişsin. PEki sen o tapelere karşılık gelen savunmaları okudun mu? Onlarda hepsinin açıklaması var.

    Ve sonra sormuşsun işte M.a.a yı Y.D. i 58. Madde Fenerbahçeyi kurtarmak için değişti demişisnde. Hatırlatmak isterim Geçen sene bizim Daha SAVUNMAMIZ DAHİ ALINMAMIŞKEN AVRUPADAN MEN EDEN M.A.A.ydı. Sen Şimdi bu adamın Fenerbahçeyi kurtardığını mı iddia ediyorsun? Peki Bu mantıklı mı? Ya da Yine geçen sene aynı zamanlarda madem Avrupa ya göndermediniz BİZİ KÜME DÜŞÜRÜN diyen kimdi? Peki Sana bir soru daha Geçen sene biz Avrupaya gönderilmezken Aynı Suçtan yargılanan BJK ve TS nin gönderilmesine Özellikle de TS nin Bizim yerimize Gönderilmesine Sizin SESSİZ kalmanız NASIL BİR VİCDAN ANLAYIŞIDIR? Sizin VİCDANINIZ RENKLERE GÖRE Mİ ÇALIŞIYOR?

    Aynı şekilde yukarıda bir sürü G.S li isim saymışsın da Ben sana Yenilerini ilave edeyim. Lütfü Arıboğan Şu anda NEREDE ÇALIŞMAKTADIR? Hangi Takımlıdır? İlhan HELVECI Hangi TAkımlıdır Hangi Takımlı Yöneticinin Kardeşidir? Kaldı ki Bu isimler Dil bilmeyen M.A.A. nın yerine görüşmeleri takip eden ve sürdüren kişiler olması da Basit Bir Tesadüf müdür?

    Yine dönelim en başa Tapeler deyip durmuşsun en alta da eklemişsin Ceza Amaçlı falan. O Tapelerde Şekip Mosturoğlunun, İlhan Ekşioğlunun Stresten maç seyredemediklerini , Kendilerini (Maç Saatinde) Dünyadan soyutladıklarını neden es geçiyorsunuz? Şike yapan adam Bu kadar Strese girer mi? Bu Konuda Vicdanın ne diyor?

    Yine o Tapelerde Ümit Karanın Abi Sizi de Yenicez LAzları da yeneceğiz Demesini , G.S.lı eski Voleybol Federasyonu Başkanı Ahmet GÜLÜM'ün Mahmut Özgenere " Abi sende ,leventde özellikle Lütfü de Uzak Durun Bu AZİZ den " hem de taaaa 9 Marta bu uyarıyı yapmasını nasıl yorumluyorsun?

    Ya da T.S. li Yöneticilerin Hem Şike Hem de Teşvik Girişimlerinin olduğu, Ayrıca İktidar partisinin Teşkiletlarını kullanarak Para Topladığı Tapelerin neden ve nasıl HASIR ALTI edildiğini VİCDANINIZ NASIL DEĞERLENDİRİYOR? Acaba?

    Ya da 2006 da ki kayıp 1.000.000$ davanızla ilgili o kadar müracaat olmasına rağmen ( HEM SAVCILIK HEM DE MECLİS NEZDİNDE) ört bas edilmesini, O zaman ki Malatyaspor Yöneticisinin Feryatlarının sus pus edilmesini NASIL KARŞILIYOR VİCDANIN?

    Bir G.S. li için çok yazdım. Son Söz olarak Her hangi bir Fenerbahçeliye şu maçta şu hareketle şike olmuştur deyin cevabını versin. Ya da Kabul etsin. Ama Bizi ÖNCE İKNA EDİN?

  16. Val Resnick dedi ki...

    @hucum futbol

    Calciopolide Moggi konuşmaları ile Aziz Yıldırım'ın görüşmeleri bir mi sence? Okuyalım karar verelim;

    acetobalsamico'dan gelsin;

    pairetto: merhaba
    moggi: gigi? nerdesin?
    pairetti: gittik biz.
    moggi: ne biçim hakem gönderdiniz bize be?
    pairetto: oh öyle mi, fandel en iyilerdendi.
    moggi: biliyorum, ama miccoli'nin golü nizamiydi.
    pairetto: hayır, değildi.
    moggi: nizamiydi lan işte!
    pairetto: hayır değildi, hakemin gözü önündeydi pozisyon.
    moggi: nası ya.. neden bahsediyosun sen gözü önünde değildi adamın... maç boyunca işleri bizim için berbat etti!
    pairetto: ama fandel en iyi hakemlerden..
    moggi: şimdi gidip kendini .....ebilir. ve stockholm'deki rövanş için sana güveniyorum/senden bir şeyler bekliyorum!
    pairetto: evet.. bu maç kesinlikle adil ve dürüst bir maç olmalı.
    moggi: hayır, biz kazanacağız! anladın sen...
    pairetto: (zaten) güçsüz adamlar (djurgardens)...
    moggi: bunun [fandel sanırım] gibi başka bir hakemle daha zor maç olmaz mı? anladın?

  17. il_padrino dedi ki...

    Hukukçu değilim ama mühendisim. Yani olayları mantık süzgecinden geçirebildiğimi düşünüyorum çok şükür.

    "Şike yapılmıştır" diyelim. Bunun için A ve B tarafları gerekmekte değil midir? Şike sonucu bir taraf sportif, bir taraf da maddi kazanç sağlayacaktır. Sportif çıkar konusu subjektiftir, yani yenilen bir gole "şike" de denebilir, "kaleci hatası" da. O yüzden bu noktada, eğer ortada ciddi bir itiraf ya da somut bir delil yoksa, UEFA'nın da yaptığı gibi maçın hakem, gözlemci ve temsilci raporları dikkate alınıyor sanırım. (bkz. Dinamo Zagreb - Olympique Lyon maçı) Fenerbahçe'ye isnat edilen suçlara dair ne bunlarda bir şey var, ne de somut delil. Kalıyor geriye maddi çıkar konusu.

    Maddi çıkar konusunda da devletin kolluk kuvvetleri şüphelenmiş, -hukuksuz da olsa- 8 ay boyunca takibat yapılmış, delil toplanmış, bir pazar sabahı başlayan operasyon ve yargılama süreci 1 yıl sürmüş (halen de sürmekte) ama 20 aylık bu çalışmada ortada maddi çıkara yönelik tek delil de yok. Hakkındaki her iddiayı Aziz Yıldırım belgelerle çürütmüş, ilgili kurumlar kulübün ve ilgili sanıkların hesabında en ufak bir uygunsuzluk veya açık bulamamış.

    Buna rağmen Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe suçlu, öyle mi? Hadi canım siz de!

    İlhan Ekşioğlu'nun bir telefon konuşmasında sorduğu "kuzenden ne haber?" sorusunu "kuzey'den ne haber?" olarak tape eden (bu "tape" kelimesini de sevmiyorum, İngilizce "tapped"den geliyor ama bir sakillik var kelimede; "teyp" desen de olmuyor; neyse) ve "kuzey-->Karabük-->Karabükspor maçında şike" olarak algılayan savcının iddianamesinin nasıl bir "sanat eseri" olduğunu gördük. Bu "sanat eseri"ne bel bağlayan, balıklama atlayan, ülkenin adalet sistemindeki hukuksuzluklara isyan edip sırf "öteki" olduğu için Fenerbahçe kararını alkışlarla karşılayan insanlar oldukça bizden bir halt olmaz. İyi veya kötü, Arap bile bahar yapar, bizde durum "winter is coming".

    Öte yandan, iğneyi başkasına batırırken kendimize de bir çuvaldız ayıralım. Yukarda eleştirdiğimiz tavrı biz de gösteriyoruz, Adnan Polat konusunda örneğin aynı şeyi yapıyoruz. Ya da "bunlar copy-paste" dediğimiz tapelerde ve aynı iddianamede Sadri Şener'le ilgili şeylere gözümüz kapalı inanıyoruz. Trabzonspor'la ilgili itirafların belki de yalan beyan olabileceğini düşünmüyoruz. (Gerçi Sadri Şener'in sırf mizah anlayışı bile başlı başına ceza almasını gerektirir ya, ayrı konu.)

    Çok dağıldı konu. Son olarak şunu söylemek istiyorum. 3 Temmuz 2011'den bugüne ben, taraftardan fanatiğe, Fenerbahçeli'den Fenerbahçe'ye evrildim. Bu süreç bir çok kişiyi de aynı şekilde etkiledi. Bu da camianın ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Böyle bir büyük "güç" neden iktidar veya cemaat tarafından kontrol edilmek istenmesin?

    Fenerbahçe yıkılmaz...

  18. Unknown dedi ki...

    Adalet bir gün size de lazım olduğunda anlarsınız Ahmet nickli arkadaş.

    O zaman bakalım mahkemeyi tanırmısınız. Saygı gösterirmisiniz kararlarına.Ayrıca daha ilk aşaması bitti. masuniyet karinesi hala geçerli. yargıtay bozarsa ne olacak.

    Ve Yargıtay geçmiş içtihadlara bakacaksa kesinlikle esastan bozması gerekir.

    Maddi delil yoktur davada. Ceza Hukukcusu Hücümfutbolu'nun yukarıda dediği gibi maddi menfeat para ilişkisi kanıtlanmamıştır. Tapeler 1.derece delil kabul edilmemektedir. Bu içtihadı veren ben değilim yargıtay.

    Hepimizi, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ikna etmiş olsalardı o zaman sizinle aynı noktada olurduk.

    Niye 19 maç. şike için 1 maç yeterli. Şike olduğuna inanıyorsan teknik takip,fiziki takip yapıp maçın sonunda yada birkaç gün içerisinde para alışverişini de suç üstü yaparsın oldu bitti. Neden 19 maç neyi takip ediyorsun.Sana ne düşenden,kalandan,kimin şampiyon olacağından.

    Sana ne ülkede seçim mivar, geçim mi. ne ilgilendirir seni.Yap soruşturmanı tamamla işi bitir. Anında suç üstü yapılsın.

    Ama işler öyle olmuyor.Ligler bitiyor.tescil ediliyor. Seçimler geçiyor. Avrupa ya gidecek takımlar bildiriliyor. 3 Temmuzda düğmeye basılıyor. Normal mi bu sureç sizce?Böylemi olması gerekiyordu? Hiç kafanızda soru işareti oluşmadı mı?

    Aykut Hoca'nın surecin başında söylediği bir söz vardı. "Eğer bu temizlikse,bütün sistemin çöküp yeniden yapılandırılması gerekir" diye. Herkes temizdi de bir tek takım mı pisletiyordu acaba? Yok ortam pis ise tek pisleten bizmiyiz?Diğerleri sütten çıkma ak kaşıkmı?

    Bütün sistemin kiri Fenerbahçe üzerinden mi temizlenecek. Var mı böyle bir Adalet?Yada size göre bu mu Adalet?

    Güce tapan derken sizin neye taptığınız belli. Asıl güce tapan sizsiniz. Bugünkü Adaletsizin gücüne tapıyorsunuz.

    Ama ileride bir gün, size de Adalet lazım olursa onun teminatı da biz oluruz. merak etmeyin.

  19. rakiteri dedi ki...

    58. madde olayına da açıklık getireyim:
    58. madde kimsenin haberi olmadan alelacele gizli oturumla kabul edilmiş bir karardır.Daha evvel hayata geçirilmiş pek çok örneği vardır, ekseriyetle vergi meselelerinde kullanılır.Gizli oturumlarla son dakikada paket/torba yasalara eklenen kanun/kanun hükmünde kararname/geçici yasa değişikliği yürürlüğe konur, vatandaş bütün bunları ertesi sabah ilk defa gazetelerden duyar ve öğrenir.
    Bunları yazmam bile toplumumuzun içler acısı halini anlatmaya yeter.Aylardır tartışması yapılan 58. maddenin basit bir mantık yürütmeyle nasıl ortaya çıktığı ve amacı anlaşılabilirdi: Şike yapan insanlar böyle bir engizisyon kararını yaparak/onaylayarak kendi ayaklarına kurşun sıkar mıydı? Bile bile lades yapmış ''şikeciler''...
    Hukukçu olduğunu iddia eden bir şahsın bunları hepimizden iyi bilmesi gerekirdi.Gerçi hukukçu olmak toplumumuzun muzdarip olduğu balık hafızalılığı engellemiyor.
    Postmodern bir flozun bütün gözlemleri Türkiye'de gerçekleşmekte, keşke yaşasaydı da bu günleri görseydi.Memlekette devasa gerçeklikler inşa ediliyor, en basit örneğiyle Batı karşıtlığı Batılı yaşam tarzına sahip olanların payına düşüyor.
    İşin sırrı sürekli ve yüksek sesle tekrar etmekte.Televizyonu açtığınızda karşılaştığınız hem fikren hem de vokal borazanların var olma ve yazma sebebi bu.
    Küçük Amerika olarak Amerikan tarzı politik dualite ve başkanlık sisteminin de hayalden gerçeğe dönüşmesine şahit olmak kıvanç verici.

  20. gumgumok dedi ki...

    (1)
    @hücumfutbolu,
    Eğer süreci iyi takip etseydiniz, 58. madde konusunda hem fenerbahçelilerin hem de aziz yıldırımın rahatsızlığını görürdünüz. 58. madde değişikliğinin nasıl eyyam bir karar olduğunu bu bloga yazılan yazılardan okuyabilirsiniz. Ne şiş yansın ne kebap diyen mantığını tüm ocakbaşını yakmasıdır 58 değişikliği.

    cemaat-fener konusuna gelince. Cemaat feneri ele geçirmeye mi çalışıyor, aziz yıldırım'ı devirmeye mi, diğer kurumlarda olduğu gibi futbolda kontrol sahibi olup toplumu dizayn etmeyi kolaylaştırmaya mı çalışıyor (ki ben sonuncusu olduğu fikrindeyim) bilemem, emin olamam. Ancak emin olduğu bir şey var ki, cemaatin ya da cemaat içindeki bir kesimin bu davada kesinlikle bir dahli olduğudur. Şöyle ki:

    Sizin de kabul ettiğiniz üzere bu davanın ÖYM'de görülmemesi gerektiği neredeyse tüm hukukçuların ortak görüşüyken bu dava neden ÖYM'de görüldü? Buna bir cevabınız olmalı. Bu öyle, 'aman bir yanlışlık yapılmış, ne olacak ki?' diye geçiştirilemez. Diğer taraftan ÖYM'lerin kaldırılması gündeme geldiğinden beri nereyse 2 hafta boyunca manşetten buna karşı yayınlar yapan Zaman gazetesi, sizce de ÖYM savcı ve hakimlerinin çoğunluğunun cemaat desteğinde olduğunu göstermiyor mu? Bütün ÖYM operasyonlarında aynı polislerin, aynı gazetecilerin, aynı yöntemlerin uygulanması sizde de hukukun normal işleyişi dışında 'bir kesimin' bu davaları yürüttüğü izlenimini uyandırmıyor mu?

    Elbette bunların doğru olması, ortada şike olmadığını kanıtlamaz. Fakat usulde ya da esasta yapılan hataları, yetersiz delilleri, hukukdışı ve ayrıca aşırı zorlayarak Aziz Yıldırım'a uzandıran dinlemeleri, detaylı ve güçlü savunmaları (şu sizin okumadağınız) falan bir kenara bıraktım; bir kesimin denetiminde gerçekleştiği görmek isteyenler için apaçık ortada olan mahkemelerin verdiği kararlara zerre kadar güvenmemem için yeterli nedenlerdir.

    Aşağıdaki linklere bakın lütfen. Bağımsız dediğimiz bir yargıda yapılan bir değişiklik, bir gazetenin bu kadar savunmacı yazı yazmasına (ki daha onlarca gönderebilirim) nasıl yol açabilir? Cemaatin gazetesi olan Zaman'da ÖYM'lerin bu kadar korunması, sizde de bu mahkemelerin cemaatle çok bağlantılı olduğu fikrini uyandırmıyor mu? Hal böyleyken, ÖYM'de görülmesi mümkün olmayan bir davada Fenerbahçe'nin başkanının yargılanmasının cemaatin, fenerbahçe ya da futbol üzerinde bir hesabı olduğu fikrini taraftarda yaratması gayet doğal değil mi?

  21. gumgumok dedi ki...

    (2)
    Özetle, şu linklere ve daha onlarca açıklama ve yazıya bakınca, başbakanın 'devlet içinde devlet olmaya çalışan bir kesim var' sözüne bakınca ÖYM'lerin çoklukla cemaat kontrolünde olduğuna kendi adıma eminim. Ve Fenerbahçe başkanının, yetkisi olmadığı halde bu ÖYM'lerde hukuk aşılarak yargılandığını heralde hepimiz kabul ediyoruz. Dolayısıyla bunun şike davasının ötesinde ve cemaatin bazı amaçları doğrultusunda olduğunu düşünüyorum. Birçok fenerbahçelinin de böyle düşündüğünü zannediyorum. Şimdi bu neden haksız bir düşünce olsun? Neden komplo teorisi olsun?

    29.06-10.06
    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1310780&title=vur-fakat-dinle-kabilinden
    "Özel Yetkili Mahkemelerin bu alanda yaptığı hizmeti, Türkiye'nin demokratikleşmesine sağlanan desteği kimse küçümseyemez."

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1300220
    "özel yetkili mahkeme savcı ve yargıçları, bu ülkede yüzyıllık vesayet sistemini çözdüler. Kimsenin cesaret edemediğini, evet kahramanca yaptılar. "

    Bu yazılarda bir tür mahkemeye övgü düzmek garip gelmiyor mu? Daha önceki savcılarda yetki yok diye mi bu kahramanlıklar yapılıyordu, yoksa savcılar mı değişti? 'Hizmet'in hizmetinden söz ediyor olabilir mi? Yoksa ben mi kuruntu yapıyorum?

    29.06
    http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1310743&title=ozel-yetkili-mahkemeler-kalkarsa-turkiye-1990li-yillara-geri-doner
    "Kamuoyu, terör örgütleriyle, çetelerle ve darbecilerle mücadelede önemli rol oynayan 'özel yetkili mahkeme'lerin (ÖYM) kaldırılmasının Türkiye'ye neler kaybettireceğini tartışıyor."

    29.06
    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1310742
    "Özel yetkili mahkemeler, tüm suç örgütlerinin nefes almasını engelleyen kararların aktörü konumunda."

    28.06
    http://www.zaman.com.tr/yazdir.do?haberno=1310236
    "Türkiye'nin demokratikleşmesinde önemli bir rol üstlenen özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağına dair haberler hukukçuların da tepkisini çekti. Hukukçular, böyle bir düzenlemenin 'demokrasiden geri dönülmesi' anlamına geleceğini söylüyor."

    15.06
    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1303901
    "İtalya'da Gladio'yu bitiren süper savcı Felipe Casson, Türkiye'nin son yıllarda darbe, cunta ve çetelere karşı verdiği mücadelede etkin rol oynayan özel yetkili mahkemelere yönelik düzenleme tartışmalarını değerlendirdi."

    10.06
    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1301433&title=avukatlar-ozel-yetkili-mahkemelerin-kaldirilmasi-dusuncesi-kaygi-verici
    "Avrasya Hukuk ve Demokrasi Derneği Başkanı Avukat Mehmet Turcan, "Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK)'nun 250.madde ile ilgili olarak özel yetkili mahkemelerin kaldırılması veya yetkilerinin azaltılması ile ilgili düşünce ve gelişmeler kaygı vericidir." dedi.

    07.06
    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1299483
    "Türkiye'de, kaldırılması ya da yetkilerinin azaltılması için kamuoyu oluşturulmaya çalışılan özel yetkili mahkemeler, Avrupa'da örgütlü suçlarla mücadelenin en önemli aracı olarak işlev görüyor."

    05.06
    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1298347
    "Boğaziçi Avukatlar Derneği üyesi bir grup, özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kaldırılmaması çağrısında bulundu."

  22. Adsız dedi ki...

    @hücumfutbolu
    ama Federasyon hukuken aslında ceza oluşturmayacak olan bir takım şüphe, kaanaat gibi kavramları disiplin yargısı açısından kullanabilecekken bunları elinin tersiyle itti. Oysa ki İtalya Calciopolide Moggi'nin hakem atamaları ile ilgili telefon konuşmalarını deli olarak sayıp Juventusu küme düşürmüştü. Kimse sahaya yansıdı mı demedi veya Moggş'nin yaptığı kulübü bağlamaz, kişilerle kurumları ayıralım falan demedi…

    Sırf bu cevabı bu bloğa giripte yorumları okuyan arkadaşların bir kısmının yanlış düşünceler geliştirmemesi için yazıyorum… Yoksa yazdığınız şeylerin cevap verilecek bir tarafı yoktur… 3 temmuzdan bu tarafa medyanın yoğun bir bombardımanla kamuoyunu yanılttığı yalanlardan biride JUVENTUS örneğidir… Sırf telefon konuşmaları düzeyinde örnek olarak iki olay karşılaştırılarak, türkiye ile italyada durumun farklı oluşu, FENERBAHÇEYE kıyak yapılıyor gibi topluma sunuldu… Elbette araştırma yeteneği olmayan birçok taraftar medyanın ortaya attığı bu yalanlara balıklamaya atladı.. İtalyadaki olayda juventus yetkilisi moggi, hakem atamalarına müdahele ettiğini kabul etti… Yani ortada suçu kabul etme var… Aziz başkan veya sanıklardan bir tanesi, şike veya teşvik faaliyetini kabul etti mi ??? Yada itiraf etti mi ??? Galatasaraylıların bir çoğu bunu bilir… Ama sırf kelime oyunlarıyla yada gerçekleri örterek haklı çıkma peşinde koştururlar… İtalya da ikinci olarak SPOR MAHKEMELERİ olduğunu da belirtelim… Spor mahkemeleri ve federasyonun disiplin işleyişi bizim ülkemizde olduğu gibi çorba şeklinde değildir… Karşılıklı etkileşim içindedir… Disiplin yargılamasının son mercisi spor yargısıdır…Ayrıca daha soruşturma safhasında dahi juventus örneğinden hareketle ceza verilmesini talep etmek, yargısız infazın ağa babasıdır… Sürekli bu konuda fenerbahçe aleyhine sorularla süreci sorgulamak nasıl bir vicdan ve insaflıktır...1 yıldır o kadar çok içimize sinmeyen ama diğer takım taraftarlarınca görmezlikten gelinen noktalar var ki, bunların hiçbirini konuşmayıp, hadi kendinizi aklayın tarzı yaklaşımlar iyi niyetli yaklaşımlar değildir... Bunlar kör fanatizmin sonucudur.. Bunlarla lütfen sitemizi kirletmeyelim...

  23. emre dedi ki...

    @hucumfutboluna birseyler yazdim dun aksam ama teknik bir ariza sebebi ile gonderemedim. Bugun girip yazayim dedim baktim papazincayirindan asina oldugum isimler benimde bu huksuz surecle ilgili bildigim seyleri ve fazlasini yazmislar. Aslinda bu surec biz Fenerbahce'lileri sadece bir araya getirmekle kalmadi, bir seyin dogrusunu arastirip ogrenmenin gucunu belletti bize. @hucumfutbolu gibi hukucular bile sadece gazete kupurlerinden yola cikarak karalama yorumlar yaparken biz bin tane maddi kanitla dikildik karsilarina. Biz "ne yapalim yaptiysa takimi icin yapti" diyip svunmadik Aziz Yildirim'i, 10 Temmuz'a kadar oturduk okuduk, mantikli gelmeyen seyleri kesfettikce ufak ufak sesimizi cikarttik. Aralik ayinda iddianame aciklaninca hayatimizda bir avukatla bile 5dk konusmamis olan bizler oturup bastan sona iddianameyi okuduk .Sadece okumadik, sonra her platformda, iddianamede ki yanlislari bulup birbirimizle paylastik. Sonra savunmalar basladiginda, gazetede yazdigi gibi "Aziz Yildirim savunma yapmiyor baskalarini sucluyor" safsatasina da inanmadik, oturduk bin kusur sayfa savunmalari okuduk. Yani biz sizi gibi ..otumuzu yayip sallamadik, onun yerine bilgi sahibi olduk. O yuzden de bir fikrrimiz var, rahmetli Ugur Mumcu'nun dedigi gibi

  24. levent dedi ki...

    Tüm yorumlar çok güzel ama onur oymak arkadaşımızın verdiği cevap ve soruları harika. Helal olsun sana onur oymak.......

  25. onur oymak dedi ki...

    Çok saol Levent kardeşim harika olan benim yorumlarım değil sizlerin gerçeği gerüp süzebilen mantıklarınızdır.

    Emre nin de belirttiği gibi bu süreç hepimizi araştırmacı - hukukçu yaptı :)

  26. semih aydın dedi ki...

    TFF ye göre ne Fenerbahçenin ne de Aziz Yıldırım ın, şike yada teşvikle uzaktan yakından ilişkisi olmamıştır. Ancak adlî yargıya göre (yani futboldan anlamayan adamlara göre)Aziz Yıldırım, Fenerbahçenin haksız yere maç kazanmasını sağlayacak şekildeki birtakım organizasyonların içinde yer almıştır.
    Yani; işin gerçeği, ortada yarısına kadar su ile dolu bir bardak durmaktadır. Ve bardak kimilerine göre yarısı dolu olarak kabul edilmekte, kimilerine göre ise yarısı boş olan bir bardak olarak ifade edilmektedir.
    Olaya en başından beri, önyargılı ve peşin hükümlü olarak bakan kesim; 'işte gördünmü, yalnış hesap Bağdat tan döndü, adli yargı gereken cezayı vererek, TFF nin de maskesini düşürdü, Fenerbahçe ile Aziz Yıldırım ı kurtarma çabaları boşa gitti, şimdi yapmaları gereken de, Fenerbahçeye ve Aziz Yıldırım a gereken cezaların verilmesi olmalıdır.' şeklinde konuşmalara başladılar.
    Peki; olaya birde tersinden bakalım. Diyelim ki ÖYM, ne Fenere, nede Aziz Yıldırım a verilebilecek bir cezanın olmadığına ve beklenti içindeki kesimi hayal kırıklığına uğratacak şekilde beraat kararı vermiş olup da, TFF bunun tam aksine, Fenerbahçe ile Aziz Yıldırım ın şike yada teşvik yaptığına karar vererek cezalandırılmaları gerektiğine karar vermiş olsaydı. Bu seferde mahkemenin vermiş olduğu karar için 'ulan, siz futboldan ne anlarsınız ki, böyle bir beraat kararı veriyorsunuz, siz TFF ile onun yetkili kurullarından daha mı çok anlıyorsunuz da futbolla ilgili bir hususda bu adamları aklamaya çalışıyorsunuz, zaten türk hukuk sistemi çarpıklıklarda dolu, olmaz olsun böyle adalet' şeklinde söylemleri olur muydu olmazmıydı? Lütfen herkes bu soruyu kendi kendine bir sorsun.
    Ben kendime sormiyacam, çünkü cevabını biliyorum.
    Neyse ! şimdi biz realiteye bir gözatacak olursak, Özel Yetkil Mahkemelerin, zavallı özel hakimleri şuan kara kara düşünüyorlardır herhalde. Ulan bi halt ettik de şu Aziz Yıldırım a ceza verdik. İyi güzel de millet bizden gerekçeli karar bekliyor. Biz öyle bir gerekçe yaratalım ki, hem kitabına uysun, hemde milleti ikna etmeye yetecek bir şekilde olsun. Tabii ki bunun için herhalde en az 5-6 ay uğraşacaklar ve biraz da olayın soğumasından istifade etmek için bilinçli olarak geciktirecekler. Ama eninde sonunda,' biz tapelerden anladığımız kadarıyla, yapılan telefon görüşmelerinin galiba şifreli konuşmalar olduğunu zannettik, herne kadar şifreleri çözemediysek de, konuşmalarda geçen karpuz lafının futbol topu, futbol oynanan alanın da tarla gibi bir yer olması gerektiği, bu camiada da futbolculara galiba işçi şeklinde hitap edildiğini zannettik, eh artık bunca belgeden sonra da şike yapıldığına kanaat getirdik ' diyeceklerdir herhalde.
    Tabiiki bu karar yargıtaydan dönecektir. Bu kararın onanması gibi bir ihtimali düşünmek bile istemeyiz. Zaten, hernekadar Türk Adaletine olan güvenimizi yitirmiş olsak da, ümidimizi halâ yitirmiş sayılmayız.

Yorum Gönder