Takımdaki Bayrak adamlığa doğru bir isim: VOLKAN DEMİREL
Oynakbeyi papazın Çayırı'nda yazdı:
Sizi bilmem ama Volkan Demirel, Fenerbahçe’ye transfer olduğu günlerden itibaren, hep aklımda bir “acaba?” sorusu, düşüncesi vardı. Bu “acaba” sorusu da uzun süre varlığını korudu… Sebep ortada. O zaman için Türkiye’nin en iyi kalecisi olarak anılan Rüştü Reçber, hali hazırda kalecimizdi ve hakkını vermek gerekir ki, çok iyi işler çıkartıyordu.
Dahası, gece hayatı olsun, bar pavyon hayatı olsun; mankeni, türkücüsü, oyuncusu olsun, Televolelerden günümüze miras kalan, magazin dünyasının as kadrosuna giremeyecek kadar çirkin, kariyerinin ilk dönemlerinde sıradan bir futbolcu gibi konuşan (galibiyet veya mağlubiyet hakkında devrik ve ülkemizdeki futbolcuların çoğunluğunun zeka - eğitim seviyesini ortaya koyan cümleler), gol yemeyen “sürf! tabi ki yiyen,!” bir isimdi Rüştü. Ve evet Arsenal, Manchester, Madrid, Barcelona gibi takımlar; onu transfer etmek istese, “gitsin abi, hakkı” derdik. Ki kendisini vaktinde dövmüşlüğümüz bile vardır! Onun yeri öyle ayrıdır bizim için...
O Rüştü’nün yedeği olarak transfer edildiğinde; jöleli saçları, temiz sakal tıraşına kontrast çenedeki ince çizgisiyle fantastik bir model uygulayan, fiziği boyu posu yerinde ve yakışıklı, hanımların gözdesi olmaya aday ve kısa sürede kendini gece hayatına adama riskini fazlasıyla üzerinde bulunduran bir oyuncu görünümündeydi… Alıştığımız üzere, böyle bir görüntüsü olan futbolcular, kaleci bile olsa otel odalarında fantastik partilerin gediklisi olmaya adaydır.
Aslına bakarsanız kendisi gece hayatına dair haberlerde çok fazla anılmamış olsa da, ilk yıllarda zaman zaman şans bulduğu kalede gösterdiği, “bu maç bitsin dakkasında barda karılarlayım,” tavırları; zor pozisyonlardaki kurtarışlarının ardından sergilediği, kibirle yüklü edası ve topu garip bir kendine güvenle sektirmeler, uçmalar, poz vermeler... ne yalan söyleyeyim gözümüze “Cansel’e olan aşkını, sezon arasında / tatilde güneşlendiği havuza, ‘onun arabası var güzel mi güzel’ dedikten sonra ters takla atarak dalan, Alpay gibi” görünüyor ve bu takımın “adam gibi” bir kaleciye ihtiyacı var Rüştü’den sonra dedirtiyordu.
Rüştü’nün başarısız bir Katalunya seferinden sonra -ki kanaatimce THY’nin sponsorluk fikri o vakit ortaya çıkmıştı- artık Rüştü abisine kaleyi zor vermeye niyetli olduğunu göstermişti Volkan. Dahi Daum, bunu görmediği gibi, haklı olarak Rüştü Fenerbahçe’nin kalesine, Volkan yakışıklı yedek kulübesine geri dönmüştü. Rüştü mü Volkan mı sorularının ortaya çıktığı sıralarda her zaman “Rüştü abisine yedek olmanın gururu”ndan bahsetmiş, o sene Rüştü’nün yeniden birinci kaleci olmasının akabinde FB ikinci olmuştu. Bir sonraki sene, Volkan birinci kaleci, Rüştü kupalardaki kaleci olmuştu. Senenin sonunda FB şampiyon olmuş ve resmen, Rüştü tahtından olmuştu. Rüştü’nün o sırada uzun süren sakatlığı olmasa, bazılarımız hâlâ, “Rüştü’yle devam etmeli bu takım, Volkan serseri mayın gibi” diye düşünmüş; Volkan’a dair şüphesini devam ettirmişti. Biz ettirmesek bile, fularıyla, kravatıyla, beyaz Beymen gömleğiyle, kalın ensesiyle; “Volkan da güven vermiyo aeabii yeaa” diyerek kaykıldığı koltuğundan, yavşak bir ağızla futbol yorumu yapan kişiler bizi / bizim gibileri kolaylıkla etkileri altına alıyorlardı.
Tam da bu sırada Volkan; auta çıkan topları görmek için, adeta barfiks çeker gibi üst demire asılarak bakacak, derbi maçtan sonra coşkunun ölçüsünü kaçırıp omzunu çıkaracak, UEFA’nın en önemli markamız dediği Şampiyonlar Liginde dünya s.kine minare g.tüne tavırlar sergileyip Shalke’den bir komik gol yiyecek, spikere ‘Yapma volkan, Volkan naaptın,’ dedirtecek, takım arkadaşları onun bu hatasını telafi için nadiren ulaştığı gol sayılarına ulaşacak, birkaç yıl sonra derbi maçta GS’nin Alex’i olarak transfer edilen, ancak eline bile su dökemeyecek Lincoln’ün nazik aletine tekmeler atarak ağır cezalar alacak, milli maçlarda gördüğü kırmızı kartlar ile belki de tarihe geçecek, takımın attığı gollerde ürkütücü derecede açtığı ağzıyla kimilerince gorile veya ayıya benzetildiği için sinirlenecek ve ‘onların ben ta mına koyayım,’ edasıyla açıklamalarda bulunacak, memlekete döndükleri ilk derbide GS şutunu ‘kıçı’yla kurtararak iyi kaleci olsa bile, uzun bir süre centilmen olamayacağını ispatlayacak ve bizi şüphelerimizde haklı çıkarmaya her kulvarda başarıyla devam edecektir.
Her sezon bitiminde; takım şampiyon olsun olmasın, Volkan’ı bir Avrupa takımının transfer edeceği dedikodusuna yarımız inanmayarak, yarımız inanıp umursamayarak, yarımız da “gitsin, anasını satayım, daha iyisini buluruz,” isyanıyla değerlendirecek ve cüz’i bir ücret artışıyla (rakamlardan çok emin olmasam da) ücretinde düzeltme yapılacak ve Volkan da takımda kalmaya karar verecektir; her sezon sonunda öyle veya böyle bir yerlerden çıkan bu transfer dedikoduları; ‘üç beş kuruşun hesabını yapıyor oğlum bu adam,’ hissi yaratacak ve kendisi için içimizde yeşertmeye çabaladığımız sempatinin bir türlü fide vermemesine sebep olacaktır. Ta ki yaklaşık iki yıl öncesine kadar…
Aslında elbette daha evveli de var, ama güvenimizi kazanmaya başlaması elbette ki Aykut Hoca’nın önce takıma sportif direktör olarak, akabinde teknik direktör olarak geldiği zamana denk düşecektir. Ki Volkan, takımın kaptanı olmasa bile Müjdat, Rıdvan, Can Bartu, Selim Soydan gibi gibi sembol isimler arasında anılacağının, belki daha da ileri geçerek Bayrak Adam olacağının ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Bilhassa 3 Temmuz 2011 itibariyle başlatılan hukukî skandal süreci (açıkçası taraftarlığın haricinde böyle değerlendiriyorum) boyunca yaptığı açıklamalar, sergilediği tavır ve istikrar sözünü ettiğimiz yolda ilerlediğini de gösterdiği gibi, bunda yine öyle veya böyle Aykut Kocaman’ın etkisi gözardı edilmemelidir. Zira, Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye geldiği, o senenin sonunda haklı olarak yine bir transfer dedikodusu işitmişsek de hatırlanmayacak kadar kısa sürede sona ermiş; evvelinde kiloyla jöle sürdüğü saçları ‘üç numara’ tıraşlanmış ve bütün jölelerinden arınmış, model sakal artık tamamen kirli sakala evrilmiş, yakışıklı çocuk kendini çirkinleştirmek için çabalar gibi olmuş, zaten hiçbir zaman magazine yansımayan özel hayatı, sessiz sedasız bir evlilik hayatına evrilmiş gözlerden uzaklaşmıştı. Artık Shalke maçındaki gibi goller yediği zaman; Allah belanı versin bedduasıyla başlayıp sonra küfre evrilen tepkilerle değil, “ah be Volkan”, “tüh be ne şanssızdı” veya “nasıl bir hatadır o,” diye geçiştirilerek üzüntü yaratmış ve “hatadır olur” diyerek nasıl olsa takımın bunu telafi edeceğine olan güvenimizi Volkan’a yöneltmiştik. Zira biliyorduk ki, bir sonraki hafta takımı kurtaracak adam Volkan olacaktır. Öyle ki, Volkan’ın yedeği bile, kurtardığı penaltı ile takımın şampiyonluk yolundaki en önemli işe imza atacak; daha önceki yıllarda olsa sezonun kaderini etkileyen bir penaltı kurtarışı Volkan’ı yedeğe almak için geçerli akçe olabilecekken (gerçekten Rüştü’yü ve eski Volkan’ı çok rahat keserdi…) bir sonraki hafta Volkan yine kalesine geçecektir. Gerek takımı kurtardığı, gerekse görevini yaptığı maçlardan sonra yaptığı açıklamalarla mantıklı, tahrikten uzak cümleler kuracak ve kurtarışlarına dair övgülerin hepsini takımın kazanmasının daha önemli olduğunu ısrarla dile getirerek görevini yaptığını dillendirecek; ilk fırsatta konuyu geçiştirip maçın geneline dair soruları cevaplamaya geçecektir. Dahası bunu milli maçlarda da istikrarlı bir şekilde devam ettirmektedir ki, Volkan olgunluğunun da getirisiyle, Totti, Gerrard, Gigs-Rooney, Puyol veya bir dönem Raul gibi bir isim olma yönünde evrildiğini göstermektedir.
Sosyal medyanın en önde gelen nimetlerinden twitter hesabında da (belki suçlu, belki suçsuz, belki sevdiğimiz, belki sevmediğimiz) Başkan Aziz Yıldırım’ı gerçekten özlediğini dile getirerek birbirlerine sarıldıkları bir fotoğrafı samimiyetle paylaşacak
Şike meselelerinin etkisiyle bütün takımın kolaylıkla transfer edilebileceği söylentilerine kaptanlar kadar, hattâ onlardan da yüksek sesle itiraz edecek, sezonun başlaması ile birlikte her maçtan sonra ısrarla yenilmemeleri üzerinde ve takım içindeki dostluk üzerinde duracak, önceki senelerde olsa tribünleri dolduran 50 bin kadının olduğu bir maçta Higuita misali taklalar atarak top kurtarmasını bekleyeceğimiz Volkan, neyse ki bunları yapmayacak ve “ses sizi rahatsız etti mi, rahatsız olmadınız mı?” minvalinde sorulara Aykut Hoca gibi; takımına tüm dünyaya örnek olacak bir bağlılıkla sahip çıkan taraftarının hakkını teslim etmek için, rahatsız olmuşsa bile bunu kati surette belli bile etmeyecek, şakasını bile yapmadan övüp bir yıl önce sergilemeye başladığı istikrarlı tavrını sergilemeye devam edecekti...
Milli maçta sakatlanmasının ardından birkaç hafta sonra forma giydiği Beşiktaş maçının akabinde, yaptığı konuşmada, açıkça belirtmeden, günün kendisi için önemini (27 Ekim tarihi Volkan’ın doğumgünüydü) kısaca dile getirip, maçın en önemli tarafının takımın yenilmemesi olduğunu söyleyecek ve “benim için çok önemli bir maçtı çünkü yenilmek istemiyoruz, bizim bu sene yenilmek lüksümüz yok,” sözleriyle devam edecek ve sezon başından beri takım için söylenenler dolayısıyla nasıl bir motivasyona sahip olduğunu gösterecektir. Mucizeyi gerçekleştirircesine şampiyon oldukları bir sezonun sonunda şike söylentileriyle lekelenmeye çalışılan şampiyonluğunu aklamak için, sezon başından beri karalamaya çalışanlara; sezon sonu yine şampiyon olup şike söylentilerine esaslı bir cevap vermeyi planladığını ve asıl söyleyeceklerini -bu sene bir türlü söyleyemediklerini- o zaman söyleyecek gibi duruyor Volkan, tüm sakinliğiyle.
Üstelik Volkan, yedek kaleciyken de, as kaleci olduğunda da; kilolarca jöle kullandığında da, üç numara traş ettiğinde de, transfer dedikodularının olduğu günlerde de, derbi maçtan sonra rakip takım oyuncuları ‘bayrak dikilmesin diye’ nöbet tuttuklarında da, asla taraftara üçlü çektirmemiş, ‘bir baba hindi’ klişesini uygulamamıştır. Bunun son örneği; İnönü Stadı’ndaki derbiden sonra örneklenebilir
Seneye şampiyon olur muyuz bilinmez, olmaz mıyız o da bilinmez, volkan başka takıma transfer olur mu olmaz mı o da önemli değil. Ancak şu bir gerçek ki, Volkan Demirel geçen seneki performansı, bu sene ise hem performansı hem de genel tavrı itibariyle heykeli dikilecek adam olmasa da, bayraklara amblem olacak adam olma yolundadır. Belki de olmuştur da biz hâlâ farkında değilizdir.
Bu yazıyı daha önceki yıllarda kaleme almış olsaydım, “Umarım haklı çıkarım,” diye bitirirdim, emin olun. Ama şimdi haklı çıkmasam da önemli değil, hatadır olur diyorum. Bunu diyorsam bile, haklı çıkmışım demektir…
10 Kasım 2011 12:07
Yahu kardeşim bu blogda yazan arkadaşlarım, abilerim sizler nasıl insanlarsınız, nasıl böyle yazılar yazabiliyorsunuz aklım almıyor. Ben mi bu cümleleri kurmakta zorlanıyorum, yoksa bu cümlelerle oluşan düşünceleri meydana getiremeyecek kadar aptal mıyım? Ellerinize, dillerinize, en önemlisi düşüncelerinize sağlık.
10 Kasım 2011 13:51
Emeğine sağlık kardeşim.
10 Kasım 2011 13:54
güzel ve gerekli bir yazı olmuş. bu dönemde oldukça duyarlı, özverili ve olgun şekilde davranan tüm fenerbahçelileri ve sporseverleri kutlamak, takdir etmek gerekiyor. futbolda alexten sonra bence kaptanlığı hak eden kişi olduğunu düşündüğüm Volkan da bunların başında geliyor.
Yıllardır, adam gibi adam Aykut kocaman'ı tüm aksi yöndeki yorumlara karşı mutlaka fenerbahçenin başında kalması gerektiğini ve uzun süreler hizmet etmesi gerektiğini, Fenerbahçenin Alex Fergusonu olması gerektiğini düşündüğüm gibi, yine tüm aksi yönde yorumlara rağmen Volkanın Türkiyenin en iyisi ve Dünyada da ilk 5e giren bir kaleci olduğunu düşünüyorum. sizin de belirttiğiniz gibi bu düşüncelerim son 2 senedir daha da güçlendi ve benim gibi düşünenlerin sayısı da bu sürede oldukça arttı.üstelik bunu düşünen sadece fenerli taraftarlar değil.
Fenerbahçede görmek istediğim hırsı Volkanın gözlerinde, kimi zaman kükreyen sesinde görebiliyorsunuz. Geçmiş dönemde Tuncayın isteği ve iştahını yıllardır Volkan veriyor takıma. Fenerbahçe futbol takımının son yıllarda çok fazla istikrar sorunu yok. ancak kaleci konusunda son 15 yılın en istikrarlı ve başarılı takımı konumunda. üstelik bu istikrar bir 10 yıl daha sürecek gibi görünüyor.
yıllar önce Volkan için söylenmiş, "Yapma bunu Volkaaannn" sözü "ellerini öperim Volkan, her tarafını öperim Volkan" şekline dönüşmüş durumda.
fenerbahçeli futbolcularda güzel bir ahlak gelişmiş durumda. bu bir gelenek, kültür haline gelmeye başladı. beni en mutlu eden de bu. Alex, Gökhan Gönül, Volkan ve sahalarda göremesek de efendiliğini çok beğendiğim Uğur Boral bunun en güzel kanıtı. Aykut Kocaman ile bu kültürün daha da gelişeceğini, kocaman olacağını düşünüyorum.
Sevgiler.
11 Kasım 2011 13:21
''o sene Rüştü’nün yeniden birinci kaleci olmasının akabinde FB ikinci olmuştu. Bir sonraki sene, Volkan birinci kaleci, Rüştü kupalardaki kaleci olmuştu. Senenin sonunda FB şampiyon olmuş ve resmen, Rüştü tahtından olmuştu''
Rüştü'nün Barcelona'ya transfer olduğu sezon 2003-2004 sezonudur.kiralık olarak Fenerbahçe'ye döndüğü sezon olan 2004-2005 sezonunda sizin de söylediğiniz gibi kaleyi Rüştü devralmış fakat FB 2.değil şampiyon olmuştur.(Yani şampiyon olduğumuz sezon Volkan kaleyi ligde sadece 7 maçta korumuştur.)ertesi sezon olan 2005-2006 sezonunda ise Rüştü kiralık olarak FB'de kalmış ama ne Rüştü kupa kalecisi Volkan as kaleci olmuş ne de FB şampiyon olmuştur.Sezonun ilk yarısında Volkan iknci yarısında ise Rüştü kalede yer almıştır.Son haftada maalesef şampiyonluğu kaybetmiştir.Ondan sonraki sezon olan 2006-2007 sezonunda yani 100.yılımızda ise Kasım 2006'da yapılan İtalya-Türkiye milli maçında Rüştü'nün çapraz bağları kopmuş kaleye Volkan geçmişti.Volkan'ın inanılmaz düşük performansı yüzünden(hatırlayınız az alkmaar maçları ve ligdeki maçlar)kaleye Serdar Kulbilge geçmiş, son 12 hafta kaleyi korumuş ve Fenerbahçe şampiyonluğa yürümüştü.Sezon sonunda ise Rüştü BJK'ye geçmiş Serdar ise istediği astronomik konrat yüzünden FB İle anlaşamamış kale Volkan'a kalmıştı.Yani Volkan'ın FB kalesini devralmasında öyle epik,destansı bir hikaye bulunmamaktadır.
Volkan'a FB tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir sabır gösterilmiştir.Çok ama çok fazla hatalı ve kritik goller yemiştir,bundan 2 sene önce bir gün oturmuş kalede bulundugu süreler içerisinde ligde yediği gollere bakmıstım tam 23 tane ''Volkan bu da yapılmaz ama''dedirtecek cinsten golün sorumlusu olduğunu teyit etmiştim.Çok iyi olduğu 2 sene vardır.Bunlardan biri Rüştü'nün Barcelona'da olduğu 03-04 sezonunda Recep'ten kaleyi devralıp harika bir performans gösterdiği sezon.Diğer sezon ise geçtiğimiz sezondur.
Volkan'ın Fenerbahçeli olduğundan şüphem yok,kişilik olarak ise bayrak adam özellikleri tasıdıgına dair endişelerim var.
Rüştü Türk Spor Tarihinin en büyük kalecisidir fakat bizi çok büyük bir ihanete ugratmıslıgı da vardır.(Profesyoneldir,kendi yolunu secmistir diyenler de olacaktır fakat ben taraftarım o gözle bakamıyorum,onun icin burada ''ihanet'' kelimesine basvuruyorum.)Neyse konuyu dagıtmayalım,Rüstü Barcelona'dan döndügünde BJK'ye gecmemis,FB Tarihinde hatılı sayılır bir yere sahipti,o geldiginde sizin aksinize dogrulugundan tam emin olmamakla birlikte gazetelerde Volkan'ın ''Rüştü abi gelirse bizim önümüz kapanır''gibi ağlak ifadeler hatırlıyorum.Doğrudur kapanır da güzel kardesim daha 23 yasındasın o adam sen kısa pantolonla gezerken 96'da Avni Aker'de Aykut-Oğuz'la birlikte takımı sampiyonluga tasıyordu,bi zahmet kapansın.(yukarıda dedigim gibi dememis de olabilir)
Bu söylemde bulunduysa bile 23 yasındadır,daha genctir,hata yapmıstır diyerek bunu gecistirebiliriz fakat Volkan olgun sayabilecegimiz yaslarda dahi tuhaf hareketlerde bulunmus(popoyla top kontrolü,elini bacak aralarına götürmeler,anlamsız kavgalar,kırmızı kartlar,''sahaya giren cimbomlu olsunlar'' vs.)En önemlisi 2009'da sözleşme yenilerken o kadar formsuz olmasıyla birlikte cok fazla hatalı goller yemesine ragmen bu kulüp kendisine inanılmaz sabır göstermesine ragmen astronomik fiyatta ısrar etmistir(yıllık 2 milyon euro diye hatırlıyorum)
11 Kasım 2011 13:21
Beni Volkan'da en rahatsız eden sey ise yediği hatalı gollerden sonra genelde herhangi bir acıklama yapmaması.2 sene önce Sami yen'de Selçuk'un golüyle kazandıgımız macta,Keita'nın son dakikada sutunu mükemmel çıkarmış.Maçtan sonra ise ''Arkadaşlarım bu kadar güzel oynarken benim kalitemde bir kaleciye o golü yemek yakısmazdı''gibi enaniyet kokan bir acıklama yapmıstı.O sezon sampiyonluğu son hafta kadıköy'de kaybettiğimiz macta arkadasları mükemmel bir futbol ortaya koymus,volkan burak'ın bile gol olduguna sasırdıgı buram buram hata kokan bir gol yemistir.tabii ki sampiyonlugun kacmasındaki tek sorumlu volkan degildir ama Volkan'ın acıklamasına mahsusen ''hani güzel kardesim arkadasların bu kadar güzel oynarken senin kaliten de bir kaleciye o golü yemek yakışmazdı.''denebilir,denmelidir,ve diyorum.Volkan'ın o mactan sonra da herhangi bir acıklama yaptıgını hatırlamıyorum.
Velhasıl kelam Volkan su anda iyi bir kaleci ama iyi oldugu kadar da ne zaman ne yapacagı belli olmayan bir kalecidir.Volkan'ın su anda Fenerbahçe kalesinde olma sebebi yetenegi ve kulübün,taraftarın gösterdiği inanılmaz sabırdır.Fenerbahçeliliği güzeldir,hostur.Fakat ben Aykut,Rıdvan gibi bayrak adamlardan biri olacagına ihtimal vermiyorum.
11 Kasım 2011 23:18
Bu gün yapılanlar, rakiplerin de Volkan'ı bayrak adam olarak gördüğünün göstergesi. Yılma koçum benim bekle Aralık'ın 7'sini alayına koymak için
12 Kasım 2011 00:32
Kardeşlerim içinize mi doğdu Milli maç öncesi Volkan için yazmak?
12 Kasım 2011 21:48
rüştü 2004-05 sezonunda birinci kaleciydi, fener şampiyondu. 05-06 sezonunda daha ziyade volkan vardı kalede. meşhur shalke maçı da bu seneye denk gelir.
ama onun dışında yazıya topyekün bir itirazım olamaz. volkan artık'can'dır.
30 Kasım 2011 12:22
Bir kaleci için en verimli yaşlarında Volkan.İyi gitmeye devam edecek.