Rıza Efendi 2 (parça) insanlık, 1 (az) vicdan!



Oynakbeyi hızını kesmedi. Bu kez Papazın Çayırı'nda şikenin aslında ne olduğunu yazdı:


Başlık size birçok şeyi çağrıştıracaktır. Öyle olmalı zaten. Ama ilave kelimelerle daha da değiştirilmiş bu başlığın sebebi; romantik taraftarın isyankar taraftara evrilmesinden başka bir şey değildir.

Hiçbir zaman kulüp forması taşımamış, fanatizmin yanına uğramamış ve her fırsatta FUTBOL TARAFTARI olduğunu dile getirip, birçoklarınca "yavşaklık" veya "kaypaklık"la yargılanmış bir insan olarak, memlekette çivisi çıkan birçok şeye (ki buna futbol uzun zaman önce dahil olmuştu ama, o çivi bu kadar KANIRTILMAMIŞTI) üstün bir hızla adapte olan taraftarların eyyamcı kitlelere dönüşmesi birçok asılsın iddiadan daha çok üzdü beni ve benim gibi düşünenleri...

Tam bu üzüntünün üstesinden gelmenin yollarını farklı mecralarda ararken, Rıza Çalımbay'ın NTV Spor'da konuk olduğu 90+ programı seyrediyordum, sıradan bir taraftar olarak. Gerek futbolculuğunda, gerek başka takımlardaki teknik direktörlük yıllarında, gerekse Sivas yıllarında, o alıştığımız "efendi" kimlikli, "duruşu" olan ve ne olursa olsun, taraflı tarafsız herkesin, sevip saydığı, eski tabirle önünde ceket iliklenecek dürüstlükteki futbol adamlarındandır! Bunun en güzel ispatlarından birisi de, Sivas'taki maç öncesinde, sadece meslektaşı Aykut Kocaman'ın değil, bütün Yedek Kulübesi'nin tek tek elini sıkıp onların hatrını sorması bile, geçen seneden beri herkesin 'çirkin ima'larda bulunduğu takıma karşı girişilen en samimi tavırların başında geliyordu.

Programda da, gerek Fenerbahçe ile birkaç gün önce yapılmış maça, gerekse daha önceki maçlara dair konuşuldu tahmin edeceğiniz üzere. Akabinde, 2010-2011 sezonunun 34. hafta mücadelesine, yani Sivasspor-Fenerbahçe mücadelesine dair sorular soruldu. Hani Savcı'nın "maçın sonucunu, maç daha oynanmadan biliyorduk biz," dedikleri; 7-70'e memleketin futbol konusunda her fırsatta ahkam kesen, kahvecisi, işportacısı, bakkalı, manavı, gazetecisi, eski futbolcusu, milletvekili, spor yazarı, eski hakemi, tapecisi, polis muhabiri, blog yazarı, tribün liderine kadar herkesin "evet yahu o maç bile tezgâhlanmış," cümlesiyle nakatara eşlik ettikleri 4-3'lük maça dair sorulardı bunlar.

Rıza Çalımbay, bütün sükûnetiyle şöyle cevapladı soruları:

Yazıdan gerekli bölümü alıntılamak gerekirse;


"O maçın bizim için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bizler için onur ve kişilik maçıydı. Öyle maçları çok oynadım. Fenerbahçe maçına tam kadro çıkalım diye bir önceki maç bazı oyuncularımızı oynatmadık. Sahaya her şeyimizi vererek hazırlandık. Yerimiz garantiydi ve lig bitti diye kimseye izin de vermedim ülkesine gitmesi için. Ben hedefi olan bir insanım, o maçı kazanmak için her şeyimizi ortaya koyduk. 5 dakika daha olsaydı biz kesinlikle golü atardık, o maçı çevirirdik," (vurgu bana ait).


"Sadece o maç değil, tüm maçları kazanmak istiyoruz. Bizi bilen biliyor, bizim işimiz sahada, her şeyimizi alnımızın teriyle kazanıyoruz. Vicdanen rahatız..." diye konuştu.

Alıntıda vurgu yaptığım cümleyi canlı canlı duyduğum anda, büyük bir şaşkınlık yaşadım. O dürüstlük abidesi Rıza Çalımbay gözümüzün içine baka baka bizleri kandırıyordu hâlâ. "5 dakika daha olsaydı biz kesinlikle gol atıp maçı çevirirdik," diyor. Yani, koskoca bu memleketin savcısının "sonucunu günler öncesinden biliyorduk" dediği maçın sonucunu değiştirebileceğini iddia ediyordu. Haydi savcıyı umursamıyordu Rıza Çalımbay, kahvecisi, işportacısı, blog yazarı, kulüp yöneticisi, eski futbolcu, eski hakem ve diğerlerini de mi umursamıyordu Rıza Çalımbay? Bu memleket, göz göre göre yalan söyleyenleri anlamaz mı sanıyor, diye isyan ettim. Sonra bütün sakinliğimle 3 Temmuz'dan öncesini, 3 Temmuz'dan sonrasını düşünerek "Türk futbolumusun üzerindeki kara bulutlar" olarak adlandırılan, "ŞİKE" kavramının tam olarak ne olduğunu düşünmeye başladım!

Şike, her sene ezeli rakiplerin taraftarları arasında veya genel olarak iki ayrı takımın taraftarı, fikstürdeki herhangi bir galibiyeti değerlendirmek için kullandıkları kavramlardan biridir. "Hadi oğlum, o maçı devre arasında satın aldınız, tarihinizde 3-0'dan 4-3 aldığınız maç mı var, sizin?" cümlesidir en sağlam argüman. Ancak iz bırakmayan temaslardandır bunlar. Para-Şike-İşte xx İşte! nidalarıyla tribünlerde on binlerin yılda bir veya iki kere dillendirdikleri, ama o maçın sonunda unutulan bir tezahürat modelidir belki de. Ancak bunlar Q7 / BY17 / R9 / A10 gibi futbolcuları marka olarak adlandırmadığımız, Şeytan, Ordinaryüs, Kral, Mehmetçik, Sarı Fırtına, Atom Karınca, Karınca Ezmez, Baba, Takoz, Şifo gibi lakaplarla andığımız yılların, yani endüstriyel futbolun (hani herkesin muhalif olduğu futbol türü) dişlileri arasına sıkışmadığımız günlerin yorumlarıdır bunlar. Haliyle şike değil, şakadan ibarettir literatürümüzde...

Oysa evvelâ Rıza Çalımbay'ın konuşmasından hareketle biraz geriye gittiğimizde, 2010-2011 sezonunun şampiyonunu belirlemeden önce, bir takımın taraftarının Rıza Çalımbay'a "Rıza Hoca, 2
Ekmek 1 Süt'ü unutma" demesidir şike!

Rıza Çalımbay'ın "o pankart açıldığında, akılları neredeydi, şimdi sapla samanı karıştırmasınlar," cümlesiyle özetlediği cevabından sonra utanmamaktır Şike! Sivasspor-Fenerbahçe maçı, 4-3 bittikten sonra, Sivasspor futbolcularına ve Rıza Çalımbay'a "satılmış" demektir Şike!

Aynı Rıza Çalımbay ve aynı Sivasspor, 27 maç sonra Fenerbahçe'yi Sivas'ta yendikten sonra, "bravo Rıza Hoca'ya seriyi durdurdu çok etkili bir futbolla, mağlubiyetle tanıştırdı, motivasyonu kırdı," demektir Şike!

Bir gün Sivasspor'u destekleyip ertesi gün sövmek, tam sövmeye hazırlanırken yeniden övmektir Şike!

Şike, eski forvet oyuncun, millî futbolcun Rusya'dan memleketine avdet eylediğinde, takımda sana yer yok deyip, başka takıma transfer olduktan sonra, o takımın Fenerbahçe ile maçı öncesi idmana gidip o futbolcuya "çelenk vermek"tir Şike! "Fener'e gol at, hemşehrilerini sevindir. Memleketini ne kadar sevdiğini göster," deyip, primsiz teşvik primi uygulamak ve bunca zaman takımına yaptığı katkıları hiçe saymaktır Şike!

Mağlup olan takımın teknik direktörü, "5 dakikamız daha olsaydı o maçı çevirirdik," dediği maç için, savcının, "skoru günler öncesinden biliyorduk," demesidir Şike!

Herhangi bir kulüp yöneticisinin, gününe göre Fenerbahçe'yi veya TFF'yi överken veya ikisinden birini eleştirirken, birtakım çıkar hesapları yaparak konuşmasıdır Şike.

Kurduğu cümlenin nereye varacağını hesaplayamayıp, etkisini gördükten sonra "vay efendim yanlış anlaşıldım," demektir Şike.

Şike var diye, bas bas bağırıp ama şike yapanları düşürürseniz, lig değer kaybeder endişesiyle verdiğin kararın arkasında duramamaktır Şike.

İki yüzlülüktür Şike!

Yöneticilere ayrı, medyaya ayrı, siyasî liderlere ayrı konuşmaktır Şike!
Yaptığın basın toplantısında birbiri ardına kurduğun üç cümlenin de birbiriyle çelişmesidir Şike!

Taraftarı istediği için kazandığı Türkiye Kupası'nı federasyona iade edip. Kulübün kasası istediği için, yabancı futbolcularının kariyerine gerekli olduğu için Avrupa Kupaları'na sessiz sedasız gitmektir Şike!

Her millî maçta "kahraman" olarak nitelediği, kimi zaman "şehit"lerle bir tuttuğu, her şeyin üzerinde tuttuğu bayrağın formasını giyen futbolcuya, aynı millî formanın altında bile ana avrat sövüp, şikeci diye tempo tutmaktır Şike! Yani kendisi iki haftada bir profil fotoğrafını bayraklarla donatırken, o bayrağı temsil eden formayla devletin yetkili mercîlerince madalyayla ödüllendirilmiş oyuncularına sövmektir Şike!

Milli Takım'daki 'tarafsız' görevine halel getirecek ölçüde, bir futbolcuya ona güvenimiz sonsuz diye kayırıp, bir başka futbolcu veya futbolcular için ayıp ettiler demektir Şike!
Göz göre göre yaşanan hukuk dışı muameleyi görmezden gelip, bir tane âkil hukuk adamına seyri sormamaktır Şike!

Her fırsatta 'Endüstriyel Futbol'a karşı olduğunu beyan edip, kapitalist anlayışın bütün vahşi kurallarını uygulayarak, galibiyet yolunda ne olursa caizdir zihniyetiyle, birtakım pisliklere eyvallah demektir Şike! Yanlı ve yanlış bilgileri jurnallemektir Şike!

İstanbul'da başka, televizyon programında başka, Trabzon'da başka konuşmaktır Şike!
Daha sonuçlanmamış değil, iddianamesi bile belli olmayan bir davada herkesi suçlu ilan etmektir Şike! Aynı davada, herkes masumdur diye bağırmaktır aynı zamanda Şike!

Birtakım siyasî veya benzeri çıkarları uğruna, insanların isimlerine leke sürmektir Şike!

Yeni sezonun başında, emektar futbolcuna jübile yapma şansı bile tanımayıp "kendine kulüp bul" dedikten sonra, milyon dolarlar verip transfer ettiğin yerli veya yabancı oyuncuya binlerce kişi önünde imza attırmaktır Şike!

Aynı futbolcu iki hafta formsuz olduğunda, tribünlerdeki binlerce taraftar tarafından sövülüp ıslıklanmasıdır Şike!

Taraftar olarak, yıllarca futbolculara, teknik direktörlere, rakip takım oyuncularına, rakip takım taraftarlarına ana avrat sövmektir Şike!

Tribün terörü olur, ben kimsenin güvenliğini sağlayamam bahanesiyle taraftarı tribünlere sokmamaktır Şike! 1 Mayıs'ta, sıradan bir öğrenci yürüyüşünde, memur eyleminde tam techizatlı ama davranış bilimlerinden gayri mücehhez polisleri meydana salıp, döner bıçağıyla, kiloluk taşlarla, stadyum çevresinde deplasmana igden taraftarı bıçaklayan, öldüren, yaralayan holiganı izlesin diye 25 polis görevlendirmektir Şike!

Yıllardır A takımından B takımına transfer olan bir futbolcunun sözleşmesine, A takımı ile B takımının maçlarında forma giyemez, maddesi ekletmektir Şike! Aynı maddeyi ekleten zihniyetin, sezon sonunda A takımına transfer olacak B takımı oyuncusunun, oynamadığı maç için "şike var" demektir Şike!

Omurgasızlıktır Şike!

Kenar yönetimde 'sakin' duruşuyla birilerini rahatsız eden ve bahane olarak 'skoru biliyordu onun için öyle sakindi' demek ve duruşuyla bile herkese örnek olacak insanlara iftira atmaktır Şike!

Ömründe hiç maç yapmamış, futbolculuk geçmişi olmayan spor yorumcusuna 'ömründe yeşil sahaya çıktın mı' diye bağırıp, sövüp, eski futbolculara da ana avrat sallamaktır Şike!

Eski hakem, eski futbolcu, eski yönetici olup; dahil olduğu spor programında LAN, ULAN diye hitap edip, kıraathane sohbetleri yapıp, pastırmanın faydasından, tombalanın eğlencesinden, tavuğun hormonundan söz edip, halkı uyutmaktır Şike!

Polisin savcının servis ettiği TAPE’leri cımbızlamaktır Şike! İddiaların ortaya atıldığı ilk iki hafta her kanalda, her yerde, bas bas bağırarak, insanları suçlayarak konuşup, köşeye sıkıştığında ‘elimdeki belgeler bu kadar,’ diyerek sonradan susmaktır Şike! Dava onun istediği gibi olursa, ben demiştim, daha nice belge var bende, diyerek rant peşinde koşmaktır Şike!
İyi oynadığı zaman takımı bağrına basıp, iki hatada takımı taşlamaktır Şike!

Ne zaman açıklanır bilinmez, ama şayet yaptıysa Aziz Yıldırım hangi kulübe ne kadar parayı ve niye verdiğini bir şekilde açıklayacaktır elbette. Ama 3 Temmuz tarihinden beri, eyyam yapıp ortalığı alevlendirenler tüm bu yaptıkları omurgasızlıkları birgün kime, nasıl ve hangi yüzle açıklayacaklar işte onu merak ediyorum. Tüm bu yaptıklarının açıklamasını dürüstçe yapamamaktır Şike!

Haliyle, insan Rıza Hoca'dan omurgasız futbol dünyamız için, 2 parça insanlık ve 1 az vicdan istiyoruz. Hazırda satılmaz ama, en azından örnek alırlar umuduyla!


6 comments:

  1. Unknown dedi ki...

    çok güzel yazı olmuş. tebrikler. ne bir şey ekleyebilirim, ne de şurası yanlış derim...

    sadece gelebilecek bir tepkiyi söylüyorum... suçlu olduklarına dair kanı oluşunca, yasa maddelerini değiştirmek için tutuşmaktır şike! diyenler olacaktır... bunun sorumlusunun yasayı saçma sapan ve insan hakları sınırlarının dışında hazırlayan ve bunları kabul eden, geçiren insanlar olduğunu düşünüyorum...

  2. MilanRapajic dedi ki...

    Yazı müthiş ancak gereksiz bir ekleme yapmadan edemeyeceğim. Yıllardır içimde uktedir, tribünlerimiz için bir utanç olan "o" pankart için önümüzdeki Sivas maçında ya da gelecekte Rıza Hoca'dan çok güzel bir şekilde, belki daha büyük bir pankartla özür dilenmelidir.

  3. samael dedi ki...

    Eline sağlık.

  4. Tufan dedi ki...

    Ağzına,klavyene sağlık.tonischumacher.blogspot.

  5. ronin dedi ki...

    İyi tespitler ama birçogunun işine gelmez...Ekran başında bol keseden b.k atacaklarki reytingleri artsın...

  6. Milky Way dedi ki...

    yazi super. bu arada hakikaten fenerbahce taraftarinin saniyorum riza hoca'ya gecikmis bir ozur borcu var ve bunu en kisa zamanda bir sekilde dile getirirse cok da iyi olur.

Yorum Gönder