Garip.. Biz


Türkiye'de öteki olmanın, öteki olmaya maruz kalmanın yarattığı sonuçlardan biri de, bu ayrımcılığın muhatapları arasından bütün insanlığı kaplayacak, herkesi kucaklayacak bir ruhi olgunluğun simgelerinin de çıkması. Onlar şarkıları, şiirleri, sözleri, aşağı doğru düşen gözleri ile hepimizin hayallerini büyütüyor, insanlık hakkındaki bilincimizi arttırıyor. Neşet Usta Abdaldır, güzellerin güzelidir. Sözleri, müziği rengine kandığımız bu yalan dünyanın ipine un serer, bizim ruhlarımızı ince eleklerden geçirir. Orta anadolunun koyu karanlığa çalan bozkırlarında bozlaklar havalandırır, "kadınlar insandır, biz insanoğlu" diye haddimizi bildirir.

"Almanla Fransız, öteki beriki, insanca anlaşmışlar aralarında, sınırı kaldırmışlar.. Ne güzel. Bir gün bütün dünya birleşecek" diye hem umudu güçlendiriyor hem de içinde bulunduğumuz bu düşmanlıkla beslenen, ötekinin üstüne babalanma, saldırma, ezme, yoketme, aşağılama "kültürünün" tam ortasından barış, bereket, insanlık filizleri çıkartıyor. "Zenginsen ya bey derler ya paşa / yoksulsan ya Abdal derler ya Cingan haşa" sözünün ağırlığı üstümüzde, içinde bulunduğumuz kültürün güce, güçlüye meftun hallerine rağmen, Neşet Ertaş güzellikleri yarattı, yaratıyor. 20 sene unutulup, Almanya'larda, gurbeti ev yapmaya mecbur edilmiş bir insan olarak kulağımızda, kalbimizde sesini kocaman havalandırıyor.

Şimdi o da gitti.

Bütün abidelerin göçüp, cücelerin gölgelerine mahkum ve mahdum kaldığımız basbayağı karanlık zamanlardan geçiyoruz. Türkiye'de her iktidar bloğu öyle veya böyle sanata dair yepyeni bir sözün, abidevi insanların çıkmasına müsaade etmiş, böyle insanların çıkabileceği atmosferi mümkün kılmıştır. Münir Nurettin Selçuk, tüm aksiliği ve huysuzluğuna rağmen "şarkı söylediği zaman mevsimleri değiştirir" dudaklarında şafaklar doğardı. Yaşar Güvenir'lerin, Şecaattin Tanyerli'lerin tangoları hepimizin içini burkar, sensiz saadet neymiş, görmedim bilemem ki diye sorarken hala daha hepimiz mahsunlaşır, mecnun gibi kendi içimize bakarız. 60'lar, 70'ler, dev sanatçılar üretmiştir. İzmir Fuarının ortasında mini eteği ile yükselen Zeki Müren, sanat güneşi gibi doğar, sesinin büyüsü, Türkçe'ye hakimiyeti hepimizi mahveder. İçinde bulunduğu bu topraklardaki hakim, muhafazakar, baskıcı kurgunun üstünde, beyaz topuklu ayakkabıları ile yükselir, sesinin büyüsü ile meftun eder nicesini. Bülent Ersoy'lar, Barış Manço'lar, Cem Karaca'lar, abide üstüne abide.. Dönemin güzel kızlarından Ajda 2012 yılında bile gençliğin aklını başından alıyor. Müzikal kurgusu, kalitesi bir kenara, hafif sesli batı müziği en nihayetinde pop olduysa hikmetin bir kısmını Ajda'nın inatçı güzelliğinde, sesinde, çalışkanlığında aramak lazım.

80'ler, Orhan Gencebay'lar, İbrahim Tatlıses'ler ile yanık sesli, yanık bağırlı insanların isyanına da konu olur. Batsın bu dünya ile efsaneye çıkar, 90'lar bile nihayetinde Tarkan'ı çıkardı, o kötü koalisyon dönemlerinden bile bu ülkedeki sanatsal üretimin çerçevesine artı bir diyeceğimiz bir kaç kişi çıkmıştır.

Şimdi ne kaldı? Ne kaldı? Koyu, kapkatı bir muhafazakarlığın ekseni altında, geçmişin şarkıcılarını anıyor, rakısını vuran, sandalla yalıların önüne gidip Çamlıca sırtlarına kadar
sesinin heybetiyle tüm İstanbul'u dize getiren Münir Nurettin'lere, Zeki Müren'lere, gözyaşlarımızın haklı sahipleri Müslüm Gürses'lere, Neşet Hocalara sığınıyor, sığınıyor, Cem Karaca ile Barış Manço ile bir şarkı dinleme keyfine ulaşıyor, hala eskilerin zerafeti karşısında aklımızı kaybetmiş gibi bakakalıyoruz. Gidin bakın, şu Yaşar Güvenir'in bir benzerini hangi tv kanalında 10 yılda bir kere gördünüz, bir daha da görebileceksiniz?


Sabahtan akşama kadar anlatıyorlar, kardeşim elimizde kalan Nihat Doğan'dır. Bu iktidarın yarattığı yeni müzikal akım, içinde yaşadığımız bu koyu karanlık muhafazakar tahakkümün öz çocuğu bizzatihi Nihat Doğan personasıdır.

Övmeye doyamadılar. Beyaz devrim, sessiz devrim, halk iktidara el koyuyor, demokrasimiz inkişaf etti, kafayı yemiş gibi gözlerini yere düşüre düşüre övgü sözcükleri arıyorlar. Bir tane Cemil Meriç mi çıktı, bir tane Edip Cansever satırı mı, bir tane hayatımıza damga vuran, çocuğumuza dinleteceğimiz şarkı mı var? Ümit Yaşar'ın tek bir şiirinin bir sözü, Necip Fazıl'ın deliliği hiçbir şey yok. Sanatsal bir türbe gibi ülke, bir tane Neşet Ertaş çıkmayacak bir daha, geçtim ustayı Barış Manço çıkmayacak, geçtim Barış abiyi, Tarkan bile çıkmayacak. MP3'lerden geçmişi arıyor arıyor, hüznümüze, mutluluğumuza, eğlencemize, ağıtımıza katık ediyoruz. Neden be kardeşim? Neden yeni bir şey çıkmıyor? Bugün neden Nihat Doğan bir hayatın ortasına kapılı kaldık da, bu ülkenin sanat üreten tüm bereketli damarlarının teker teker yok olduğunu, birer birer kurak, insanlığa, insaniyete, evrensele dokunması imkansız bir kıç sallama, had bildirme, öfke nöbeti kusma, racon kesmeden ibaret şarkıların zindanına düştüğümüzü görüyoruz?

AVM'ler dikmeye, zenginleşmeye, yalılara, gayri menkul yatırım ortaklıklarına, kentsel dönüşüme, en güzel demir coplara, benzersiz kalitede organik biber gazlarına kavuştuk çok şükür. Birer birer kurtuluyoruz terörist üreten devlet okullarından, kinine sahip çıkan, tinerci de olmayan dindar nesillerin yükselişi karşısında dilimiz boğazımıza kaçıyor, biliyorsunuz alevi diye seçim meydanlarından muhataplarımıza hitap ediyor, gerekirse ermenileri evlerine göndermeyi düşünüyor, bir kaç mehmet öldü diye de şuradan şuraya adım atmıyoruz. Müthiş, mükemmel bir adalet sisteminin gölgesi hepimizin üstüne çökmüş, her alanda yukarı, aya fezaya çıktık, AB gıpta ile bakıyor da,

kardeşim bir tane güzel cümle neden çıkmıyor?

Şimdi Neşet usta da gitti. Alın cücelerinizin gölgesi daha da büyük gözükecek aşağıdan. Abidelerin haşmeti hafızalarımızdan silindikçe, Nihat Doğan'ların boyu uzayacak belki.

diye umarsınız..

Hala geçmişe dönüyor bu ülke, güzel bir iki cümle duymak için, gözyaşı da kahkahası da geçmişe kilitli,

hapsolduğu bu güzellik üretemeyen bugünden sığınıyor, kendi dününe.

Nur içinde yat usta, evelimiz sendin, ahir de oldun.



6 comments:

  1. gumgumok dedi ki...

    Çok çok güzel yazı.

    Sabahtan beri Ah Yalan Dünya'yı dinliyorum, öyle bir ses, saz, söz gitti ki aramızdan; temelden bir büyük tuğla gitti sanki, en sağlam harcımız gitti sanki.

    Resmen yitiriyoruz insanlığımızı. Bizi insan yapan her şeyi her Allah'ın günü kemirip bitiriyoruz. Deniz kenarlarını yitiyoruz, ormanları, mahalleleri, pazarları, bağlamayı, hak aramayı her şeyi yitiriyoruz.

    Bugün sokakta açlıktan kemikleri çıkan bir kedi-köpek bile görsek, bu şehirleri ne hale getirmeyi düşünmeliyiz; doğaya, insan insana konuşmaya, iletişime, duygulara, Neşet Ertaş'a ne kadar muhtaç olduğumuzu görmeliyiz.

    Eriyoruz işte günden güne. Neşet Usta da gitti. Elimizde ne kalacak acaba bizi bize hatırlatacak?

  2. tolga dedi ki...

    Ustam duman ettin beni, umudum kırılmıştı zaten artık hiç kalmadı. Başımız sağolsun

  3. Yalçın dedi ki...

    Kendi kendine İmparator,mega-ultra star diyebilenlerin olduğu bir dünyada
    Devlet sanatçılığı ünvanı verildiğinde ''haşa haklın sanatçısı olmak bize yeter '' diyebilen bir abide. Allah rahmet eylesin.

  4. Sekhranikos dedi ki...

    Perişan olmuş berbat eğitim sisteminde harap edilmiş harcanmış beyinlerin hesabını 10 yıldır kendince muktedir bir iktidara kesmen herhal üstadın ölüm acısından olsa gerek. Sanatçı dediğin 10 yılda ne yetişir ne yokolur. Bu ülke uzun zamandır berbat halde, iktidar olduğunu zanneden şahıs maksimum bu rezilliğe tüy dikmiştir. Yoksa esas olan neşeti çıkaran muharremler yerine hayatları bir sonraki iphone olan babalar gelmiştir. onlardan da ancak nihat doğanlar tarkanlar çıkıyor.

  5. mehmet cicekli dedi ki...

    Turku uretimi azaliyor ama bunun sebebi ne su anki iktidar ne de bundan onceki iktidarlar. Turkunun oluma ortaminin koy hayatinin azalmasi yerine ise rock ve pop turevlerinin kaynagi olan hayatin cok hizli, tatlarindan cabuk sikilinan gurultulu,janjanli gece isiklariyla sehir hayati aliyor. Tabi insanin bir derdi olursa iktidarlara giydirmek , onun icin caba harcar. Forumda belki bircok yerde hakli gerekceler uretiliyor ki zaten iktidarin bircok yanlisi var. Ama butun gunahlarin sahibi olarak gostermek sacmalik. Kimseyi savunmuyorum, Insana guvenmem zaten. Tarkan ve sezen aksu hakkinda da konusmak gerekir ama belki daha sonra. Simdilik bu kadar elestiri yeter.

  6. deddaq dedi ki...

    Bir Asik Veysel, bir Nesat Ertas daha gelmez, gelmiyecek.. gelmemeli de zaten, eger geliyorsa ilerleme yok demektir, kimse onlarin actigi yoldan gitmemis, hicbirsey degismemis demektir. Sanat evrenseldir donemseldir iktidarsal degildir ustune ustluk kureseldir. O yuzden beatles la baris manco ayni doneme rastlar. Turkiyede ve dunyada muzigin sanatin bittigine inanmiyorum herhangi bir iktidarin da sanati bitirebilecegine de inanmiyorum. iyi muzik gercek sanat istisnalar haric, doneminde populer degildir,arayip bulmak gerekir. Neset Ertasa allah rahmet eylesin, guzel turkuler guzel fikirler icin allah razi olsun.

Yorum Gönder