Arena, Gladyatörler ve bir kısım Taraftar



Şikayetçiyiz futbolun bu hal-ipür melalinden. Bu ligin marka değerinin abartıldığına inanıyoruz. Federasyon’un ve Kulüpler Birliği’nin yayın gelirleri yüzünden yayıncı kuruluşa bu kadar teslim olmasına karşıyız. Milyonlarca futbolseverin şifreli yayın yüzünden kahvehanelere doluşmasından, artan bilet fiyatları yüzünden alt ve orta sınıf futbolseverin statlardan sürülmesinden, sponsorlara teslim edilmiş “arena”ların mutenalaştırılmasından muzdaribiz. Futbol metalaştıkça statları arenalara, futbol emekçilerini gladyatörlere, bizleri de müşterilere çeviren sisteme isyandayız. Hele ki 3 Temmuz’dan bu yana bu kulübü siyasi ikballerine cirolamak isteyenlere karşı bayrak açmış “itaatsizler”iz biz. Ama tahammülümüzün de bir sınırı var. Eğer bu takım Marsilya ile kendi sahasında 2-2 berabere kalıyorsa tavrımızı koymasını da biliriz: Aykut Kocaman istifa!



İşte bu kadar kolay aslında. Bir gün, hem de şampiyonluk yarışının düğümlendiği bir maç öncesinde, elma ile armutu ayırdedebildiği kadar iyi futbolcu ile kötüsünü ayırdetmekten aciz bir başkan gelir ve sırf size bir türlü kanı ısınamadığı için, sizin ve sizinle birlikte en az sizin kadar günahsız bir arkadaşınızın biletini kestiğini söyler. Öyle kolaydır işte. Bütün istikbaliniz kariyerine genç yaşında manav olarak başlamış bir zengin adamın iki dudağının arasındadır işte. Kanı ısınmamıştır size. Ötesi yok. Ne heykelinizi vardır Yoğurtçu Parkı’nda, ne de sizin için o manavdan hesap soracak otuz küsür bin taraftar. O forma ile son maçınız olduğunu bile bile çıkarsınız o maça ve iki kafadar attığınız birer golle takımınızın o maçı 2-1 kazanmasını sağlayıp, şampiyonluğun kapısını açarsınız. Ne maçın öncesinde ne de sonrasında bu haksızlığa dair tek laf duyulmaz ağzınızdan. Maç sonu uzatılan mikrofona söylediğiniz aklımızda, elinizin altında twitter olsa ne gam.


Futbol hayatınızın sonunda oyuncusu olduğunuz bir kulübün teknik direktörü olursunuz. Ne var ki kulübün sahipleri tası tarağı toplayıp kaçınca, koca bir sezon boyunca santim santim batan bir geminin kaptanı olmak durumunda kalırsınız. Deplasmana kalkacak otobüsün parasının çıkışmadığı, takım menajerinin futbolculara yemek pişirdiği bir takımda hem de. Sonrası çeşitli “Anadolu” takımları. İmkanlar (aslında imkansızlıklar) ve hayaller ( belki de hayal kırıklıkları). Sonra bir gün apansız koparıldığınız takıma teknik direktör olursunuz. Hem de hiç haddinizi bilmeden. Halbuki muadilleriniz, (Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam) önce kendilerini Avrupa liglerinin kalbur üstü takımlarında ispatlamış, sonra ligimizin bu “büyük” takımlarına büyük mutluluklar yaşatmışlardır. Siz ki bir “Anadolu” takımını bile şampiyon yapamamış bir teknik direktörsünüz, haddiniz midir Fenerbahçe’ye teknik patron olmak. Görev sürenizin ilk yılında takımı şampiyon yaparsanız şayet, bilin ki bu taraftar soyadınızdan ilhamla her türlü tezahüratı imal etmeye muktedirdir. Olmayan deneyiminizin panzehiri yoktan var ettiğiniz başarılardadır. Ve bilin ki başarıdan anladığımız en azından şampiyonluktur. Az bizi kurtarmaz, çoğun kadrini bilmeye ehil değiliz.


Şampiyonluğun kutlamaları bitmeden, 3 Temmuz’da patlak veren sözüm ona şike soruşturması ile takımınızın en değerli oyuncularını kaybedersiniz, yerlerine kısıtlı imkanlarla, son dakika transferleriyle yeni isimler gelir. Takımınızın Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı elinden alınır. Ananızın ak sütü gibi helaldir oysa. Kulübün başkanı ve bazı yöneticileri mahpustur. Ortada konuşmaya yanaşan bir yönetici yokken, çıkar oyuncularınızın emeğini savunursunuz. Türk spor tarihinde hiç bir takımın kıyısından bile geçmediği bir travmanın ertesinde takımı bir arada tutan isim olursunuz. Öyle ki bir oyuncunuz neden golden sonra hocasına koştuğu sorulduğunda “Son dönemde onun bize yaptıklarını adama babası yapmaz” diye özetler. O sezonu şampiyonluğu son maçta, yarım puanla kaçırır takımınız ama sezonu oyunculuk döneminizde sizin bile şahit olamadığınız Türkiye Kupası ile kapatıp, taraftarın artık içinin almadığı sığ ve kaba istihzalar silsilesine son verirsiniz.


Gelelim 2012-2013 sezonuna. Bu sezon ligde henüz 4 maç oynadık. 4’te 4 yapan bir takım yok ve liderin 2 puan gerisindeyiz (Hayır, olmasak ne olur. Daha sadece 4 maç oynandı). Şampiyonlar Liginde ise ön eleme maçlarında Spartak Moskova’ya elendik. “Spartak Moskova ciddiye alınması gereken, Şampiyonlar Liginde iş yapabilecek, güçlü bir takım” demecinizden sonra S. Moskova’nın deplasmanda oynadığı Barcelona maçında 2-1 öndeyken, Messi çıkıp Barcelona’yı kurtarsın diyen kaç “futbolsever” varsa, bu ülkenin futbol aklının derinliği onların sayısına ters orantı yapılıp ölçülür işte. Bırakalım başkalarının liglerini de gelelim geçen Perşembe günü Avrupa Liginde oynadığımız son maça.


Aykut Hoca’nın taktiği yanlıştı diyenler olabilir. Oyuncu tercihleri yanlıştı diyenler de olabilir. Hatta şu ve ya bu oyuncu kötü oynadı diyenler de olabilir. Bu tip eleştirilerin en sarih örneklerinden birini bizim blogda yayınlanan Fatih’in son yazısında, diğerini ise Eurosport’ta yayınlanan Alper Öcal’ın yazısında bulabilirsiniz. Hemfikir olmak zorunda değilim, ama biliyorum ki zihin açacak bir yapıcı bir tartışmanın yolunu açıyor o yazılar. Ancak maç boyunca zaman zaman bazı oyuncuları yuhalayıp, maç sonunda Aykut Hoca’yı istifaya davet edenler için aynı şeyi söylemek çok zor.


Özellikle 3 Temmuz’dan bu yana yerleşik düzene, onun dinamiklerine ve bunlardan nemalanan aktörlere karşı bayrak açan, Fenerbahçe’nin bir kupalar yekününden daha fazlası olduğunda ısrar eden taraftarın, grubun ilk maçında en iddialı rakibiyle son saniyede yediği golle berabere kalan takımının hocasını istifaya davet etmesi büyük çelişkidir. Bir hoca aynı zamanda hem takımı galip geldiği müddetçe galibiyetten daha anlamlı “kocaman” ümitlerin sahibi olmakla taltif edilip hem de daha sezonun başında gelen beraberlikte istifaya davet edilen adam olamaz.


1997 yılından bu yana bu takım 16 defa teknik direktör değiştirdi. 15 senede 16 teknik direktör. İçlerinde dünya çapında kariyere sahip Löw, Aragones, Daum gibi isimlerin yanı sıra Mustafa Denizli, Rıdvan Dilmen, Turhan Sofuoğlu gibi Türk futbolunun önemli isimleri de var. En çok dayananı 3 sene görevde kalabildi. Onun da kovulma sebebi son maçta takımı şampiyon yapamamak. Peki bu arena daha kaç gladyatörün kellesini istiyor? Daha ne kadar kan dökülürse bu tezahüratın müsebbibleri huzur bulacak?


Belki çok daha önemli bir soru: eğer gelen beraberlik sonunda takınılan tavır arenada gladyatörün kellesini isteyen “müşteri”ninkinden daha anlamlı değilse nerede kaldı 3 Temmuz’dan bu yana sürdürülen mücadelenin o düzene meydan okuyan devrimciliği? Eğer bu takımın stada gelen taraftarı, son 2 senede yaşananları, bütün olımsuzluklara rağmen gelen başarıları ve uğruna soyadından ilhamla tezahüratlar ürettikleri bu başarının baş mimarını bir kalemde silip, kendini galibiyete – hadi gönül düşürüp en azından güzel oyuna- para ödeyen bir müşteriye indirgeyip, henüz 5 – 6 bilet önce parasını ödeyip geldiği maçta kendisine unutulmaz mutluluklar yaşatan adamı da istifaya davet edebiliyorsa, o sözümona futbolun kurulu düzenine meydan okuyanların da bu uğurda yaptıkları kadar yıktıklarını da konuşması gerekir. Fenerbahçe’de devrimin kendi çocuklarını yeme potansiyeli de bu tartışmadan hareketle başa bir yazının konusu olsun.




27 comments:

  1. tofi dedi ki...

    Haklisin, taraftar vefasiz ancak travmayi da anla biraz, 2-0 ondesin, ve yoruldugunu dusundugun bi alex var, bence daha 10 dk daha oynamaliydi ama neyse, ama bienvenuye ne demeli, birak top saklamayi, daha top bile stop etmekten aciz,ve taraftar begenmese de selcuk denen her daim elinden geleni fazlasiyla veren oyuncun var almiyorsun, ben canerin dilinin disarda oldugunu 80 metreden goruyorum, sen gormuyorsun, stochu son dk oyuna aliyorsun, 2. Yari boyunca oyunu organize eden cheyrou ya ve sahanin yildizi valbuenaya gram onlem alamiyorsan, bir daha dusun aykut kocaman.

  2. Yalçın dedi ki...

    İddianamelerle,savcılarla taraftarı bölemeyen güçler Aykut Kocaman'ın Aziz Yıldırım dan daha tehlikeli olduğunu fark ettiler.
    Medya eliyle itibarsızlaştırma ,çözme ve çözülme süreci başlamıştır.
    Kendini taraftar değil müşteri gibi gören zihniyet kan istemektedir.Kanı görmeden gösteriye para ödemek istemez bu tip müşteriler.

  3. Arkhe dedi ki...



    Taraftar alacaklı olduğunu, geçtiğimiz sene yaşadıkları ve yaptıkları sebebiyle takımın, hocanın, yönetimin yani Fenerbahçe'nin kendisine borçlu olduğunu düşünüyor. Bu çok sakat bir psikoloji.

  4. rddk dedi ki...

    Olgu eline sağlık... Muhteşem...

  5. Barisk dedi ki...

    Goremeyiz biz bunlari. Biz, yani Fenerbahce taraftari (aslinda daha da genelinde Turk insani) esen ruzgara gore tepki veririz. Bir laf cikar "Kocaman umutlarimizin sahibisin" diye, 1 sezon herkes onu sakiz eder agzina, dusunmeden.
    Sonra medya gazi, provokasyon vs ile "Hoca Emre'yi bitirdi, Alex'i de yiyecek" laflari cikar , hemen cark ederiz pozisyonumuzdan, isi "Hoca istifa'ya kadar getiririz. Hc dusunmeyiz, Alex'in kariyerindeki en verimli sezonunun onu "yiyecegi" iddia edilen adamin takiminda gecirdigini.

    Velhasil yarin 3 mac ustuste kazaniriz, "Kocaman umutlarimizin sahibi" "kocaman kocaman koyarak" geri doner. Merak etmeyin..

    Biz buyuz iste, o nedenle ulke olarak, takim olarak gelebilecegimiz nokta da budur. Daha otesi olamaz..

  6. gereksiz adam dedi ki...

    türk eğitim sisteminin insanımıza öğrenmeyi değilde ezberlemeyi öğretmesinin sonucudur bunlar. bu sayede insanlar bir şeyleri , birileri yaptığı için yapar. kimse hangi durumda hangi şartlarda nasıl davranılır muhasebesini yapmadan otomatikleşmiş bir biçimde sonuçları benzeyen her olaya aynı şekilde davranır. halbuki iki olayın sonuçlarının aynı olması onlara gösterilecek tepkilerinin de aynı olmasını gerektirmez. bazen takımınız 3-0 kaybettiğinde hocayı alkışlamak gerekir bazen 5-0 kazandığında istifa demek gerekir. ama bu ayırımı ancak prensipleri olan ve hareketlerine bu prensipleri hakim kılanlar bu ayrımı yapabilir. demek istediğim şudur: biz Türkiye' yiz diyoruz ya... işte Türkiye' de budur.

  7. gökmen dedi ki...

    Sıkıldım artık Aykut Kocaman'a yapılan haksızlıklardan. Kardeşim adam teknik direktör tabiki hata da yapacak ama şu 2 seneden beri oynanan ayak oyunlarına rağmen takımın başında dimdik duran bu kişiye yapılan büyük bir saygısızlık. Sanki karşında sıradan basit bir takım varmış da onunla 2-0'dan 2-2 berabere kalmış muamelesi yapmak futbolu bilmeyen bir topluluğun taraftarlık yapmasıdır. Peki tersi olsaydı; yapılan değişiklikler sonrası 3-5 kontratak yapıp Bienvenu ya da Cristian bunlardan birini gole çevirseydi ne diyecekti şu an istifa diyenler? Büyük Hoca, oyunu çok iyi okudu vs vs. Aykut Kocaman bu maçta hata yapmıştır (Alex ve Sow biraz daha oyunda kalmalı eğer baskı yemeye başlamışsak değişiklikler o zaman yapılmalıydı) ancak bunun istifa varacak şekilde eleştirmek büyük bir haksızlıktır..

  8. 2Os dedi ki...

    Maraton Ust C blok ust siralardaki kopuren arkadas, "Aykut Istifaaaa" diye bagirislarin sonrasinda sana bakislarimin yazili metni buradadir. Canimi vermem gerekiyorsa veririm ama sakinlestiginde konusmak istersen onumuzdeki ilk mac ben yine ordayim.

  9. Adsız dedi ki...

    işin aslı şu; geçen sene olanlar sportif manada geçen senede kaldı 3 temmuz süreci ve mücadelesi ayrı o hep devam edecek ve hiç bitmeyecek . Ama burası bir spor kulübü ve bir noktadan sonra sahaya bakılır ve bu yapılırken geçmiş geçmişte kalır geriye bakılmaz şu an ne olduğuna bakılır. Örnek, şu an hakkında destanlar yazılan ezeli rakip 2 maç kaybetse aynı fokurdama oradada olur. Yani teori sistem birşeyleri oturtmak kadar önemli olan şey kazanmak ve bunu arzu eden bir psikolojinin sahada görülmesidir . Eğer siz ezeli rakibinizle oynadığınız ve kaybettiğiniz bir kupa finalinden sonra '' biz bu maçı hazırlık diye düşündük hedefimiz bi sonraki maçtı '' derseniz ve bi sonraki maçıda kaybederseniz yani iki kere kaybederseniz taraftar niye kazanamadık der ! bunu söyleyenlerle Hoca ya hakaret edenleri istifa diye bağıranları ayırmak gerekir ama bu kayıplar devam ederse tabiyatiyle bu istifa sesleri giderek artar bu dünyanın her yerinde böyle olmuştur . Bu o insanların Aykut Kocaman ın sevmemeleri değil önceliklerinin FB nin başarılı olmasını istemeleridir . hatta taraftar müşteriden bile daha çok ister çünkü taraftar başarıya müşteriden daha açtır Müşteri için statda geçirilen güzel zamanlar bi telafi olabilir ama tv başında radyo başında veya stada sınırlı imkanlarıyla gelmiş taraftar daha çok öfkelenir kötü neticeye ve oyuna, daha sabırsızdır . Aykut Kocaman a çok güzel imkanlar verilmiş durumda başarılı olmaması için bir neden yok . Basit olan en zordur ve Hoca bunu başaramıyor . 65 de maç 2-0 ve Alex takımı önde tutan tek adamken çıkmaz ! işte bu kadar basit hadi onu geçtim yerine mevkisine baroni girmez , selçuk stoper oynamaz , kuyt veya bienvenü sol açık oynamaz ,Alex ilerde tek santrfor oynamaz , selçuk topal yanyana olmaz v.b. ve bu maçtan sonra '' maç bitmişti '' diye demeç vermez benim bildiğim hakem düdük çalmadan maç bitmez . hayatı zorlaştıran hamlelere gerek yok . 2 takımlı bir ligdeyiz ya o ya bu şampiyon olacak . O yüzden başarı çok uzak değil hatta çok yakın , yakınken basit olanı yapmak lazım , takım ne oynayabiliyorsa onu oynatmak lazım devrim yapacaksan iş işten geçti lig başladı 1 kupa 1 kulvar kaybedildi devrim Türkiye kupasının kazanıldığı maçın ertesi günü yapılırdı . Hoca herşeye teorik ve kağıt üzerindeki değerler üzerinden bakıyor . Olayın ruhunu psikolojisini önemsemiyor . Maçtan sonra verdiği demeçlerdeki vücud dili oynattığı futboldan çok daha olumsuz etkiliyor camiyayı . Aykut Hoca nın bu tarzı geçen sene işe çok yaradı ama dedim ya geçen sene orada kaldı bu senenin psikolojisi farklı ve Aykut Hoca bu psikolojiyi iyi yönetemiyor , Hoca rahat olacak gülecekki takım sahada rahat olsun ve taraftar tribünde . Haydi Aykut Hocam yüzün gülsün takım sahada rahat ve arzulu olsun bak bakalım tribünler Marsilya maçındaki 80.dk ya kadarki gibi nasıl çoşacak ! Seni seviyoruz Aykut Hocam ve başarılı olmanı çok istiyoruz lütfen buna engel olma ...

  10. jay_jay dedi ki...

    yahu arkadaslar kendi kendimize sorun yartmayi ne kadar cok seviyoruz, üc bes kisi kocaman istifa diyor diye yazilacak yazimi bu? sanki traftarin büyük bir bölümü hocanin istifasini istiyormus gibi bir yazi yazmaya ne gerek var? durduk yere hoca istifa etsin algisi yaratmaya fayda saglamaktan baska ne ise yariyor? her seyi yeri zamaninda yapmak lazim. suanda böyle bir yainin hic yeri ve zamani degil.

  11. gumgumok dedi ki...

    Bazen çok yorgun olduğunuzda, normal bir gün olsa rahatsız olmayacağınız, üst komşudan gelen bir müzik sesi sizi boğar. Ya da o gün yanınıza gelen kız arkadaşınız bile size ağır gelir. Final haftasından yeni çıkmışsanız, sınava girecek başka bir arkadaşınızın destek talebini geri çevirebilirsiniz. İşyerinizdeki yoğun bir dönemin hemen ardından, başka bir iş gelirse müdürünüze bağırabilirsiniz bile.

    3 Temmuzun taraftarda benzer etkiyi yarattığını düşünüyorum. Taraftarın çoğu yıprandı ve aradan bir zaman geçmedikçe 'katlanmak', 'destek vermek', 'üzülmek' gibi duygu ve hareketler şu anda yapmanın zor geldiği şeyler onlar için. Elbette aralarından bazıları daha başından beri Aykut Hoca'yı istemiyordu, fakat diğerleri gerçekten de yıprandığı bir süreçten sonra artık ferahlık istiyor ve bu psikoloji onlara 'şartların ne olduğu umrumda değil' dedirtiyor.

    Maalesef Aykut Hoca'nın kafasındaki oyun ciddi bir sabır gerektiriyor, fakat hocanın şansızlığı o kadar fazla ki böyle bir dönemde yapmaya çalışıyor. Davalar, hapis dönemi, basının tavrı, çok beğendiği oyuncularını kaybetmesi yetmiyormuş gibi yıllardır sakatlık nedir bilmeyen topçuların sakatlanması derken bir de taraftarın bir nevi sırt dönmesi. Bir insan için ciddi bir yük bu.

    Yapılan eleştiriler sadece oyun anlamında olsa, bir nebze bertaraf edebileceksiniz belki; ama bakıyorsunuz siz 24 saat kafanızda Fenerbahçe'yi yaşarken, bunun için çalışırken, ilk senenizde şampiyon olmuşken, yöneticilerin bile işi bıraktığı noktada, öğrencilerinizle beraber camiayı ayağa kaldırmışken, her şeyin dibe vurduğu bir sene 1 golle şampiyonluğu kaybetmişken, 30 senedir alınamamış bir kupayı kaldırmışken; 'koltuk sevdalısı', 'sinsi', 'kıskanç', 'başkanın adamı' gibi en son size söylenecek kelimelerle size geliyorlar. Bıkıp ben gidiyorum dememek çok zor.

    Kendisine sabır diliyorum. Umarım taraftar da, geçen senenin bu takımdaki gelişmeleri sıfırladığını, bu seneyse sadece Spartak Moskova gibi sağlam bir takım olmaya az kalmış bir ekibe elendiğimizi hatırlar. Umarım her Allah'ın günü başkan, hoca ve kaptan üzerinden Fenerbahçe'yi tekrar yıpratmaya çalışan kesimi görür, hocasına da kaptanına da başkanına da sahip çıkar.

  12. Cengiz dedi ki...

    Fenerbahçe taraftarı olarak şu öz eleştiriyi kendimize yapmamız gerektiğini düşünüyorum: hakim eleştiri dozajımız, efsaneler yaratma aslansın-kaplansın, en büyüksün ile derhal istifa etsin arasında salınım yapıyor. şu işin ortasını objektif olarak bulduğumuzda taraftar olarak sahaya olan katkımızın doruklarına ulaşacağımız kanısındayım.

    ne Aykut Kocaman'ın malum süreçte camia ve takım üzerindeki harç görevi onu eleştirmemeyi, ne de sahadaki olumsuz görüntü ve sonuçlar vefasızlığı gerektirir. Aykut Kocaman eleştirilmeyecek bir teknik adam değil hatta eleştirilmeye ihtiyacı olan bir teknik adam. ancak korkak, yetersiz, ifadesiz gibi sıfatlar eleştiri değil açıkça kişiliğe saldırıdır. Benim şahsi kanaatimce Aykut Kocaman nezdinde kendisine teknik ve taktik anlamda yapılan her eleştiri değerlidir ve o da bu değerin kadrini bilecek kadar düzgün bir insandır. ancak içimizde kim "ulan o alex'i niye oynatmıyosun korkak mısın" diye bir eleştiri(!) alsa alex'i oynatmamak için elinden geleni yapar.

    hepimiz şahidiz ki alex ile aykut kocaman arasındaki kriz medyanın alex'in atmaması gereken o malum tweetinin üzerine dedikoducu müzevir mahalle karıları gibi atlaması ve sabah akşam götünden alex devre arası nereye gidiyor haberleri uydurması sonucu patlak verdi. nihayetinde geçtiğimiz 2 sezonda da alex ve aykut kocaman'ın arası limoni idi. ancak iş sahaya geldiğinde ikisinin de kendi egolarını fenerbahçe'nin başarısı için nasıl törpülediğini görük. aradan geçen sürede bu adamların şahsiyeti ya da takıma bakışı değişmedi ancak değişen şey medyanın bu ikilinin ilişkisini ele alış biçimi oldu. her ne hikmetse de bu haberler aziz yıldırım'ın tahliyesinden sonra hızlandı.

    3 temmuzdan bu yana hakkında etmediğimiz küfür kalmamış olan medyanın gazı ile ne alex'i ne de aykut kocamanı harcayamayız. geçen iki sezonda alex ile aykut hoca nasıl uzlaştı ve takım için birlikte çalıştıysa bu sene de öyle olacak.

    ancak burada özellikle taraftarın tepki dozajı çok önemli bir yerde duruyor. çünkü bu işin denge noktasını biz bulmalı, tepkimizi buna göre ayarlamalıyız. yoksa hem alex'i hem de aykut hoca'yı kaybedeceğiz.

  13. Adsız dedi ki...


    Aykut Kocaman’ın istifa etmesi ve yerine yeni bir teknik adamın gelmesi sonrasında başarı yakalanması garanti midir ??? Aykut Kocaman’ın 3. Yılına girdiğimiz teknik adamlık serüveninde bir önceki sezon ve ondan önceki sezonda normal bir sportif yarış mı yaşanmıştır, yoksa bir daha hiçbir takımın başına gelmeyecek bir süreç mi yaşanmıştır ??? Aykut Kocaman son saniyede Marsilyalı futbolcunun ceza sahasında kafa vurmasına engel olamayan futbolcu mudur ??? İki yıldır her türlü devlet desteği de dahil olmak üzere, her türlü yardım ve teşviki alan Galatasaray futbol takımı süper futbol mu oynamaktadır ??? Galatasaray takımı ile yapılacak kıyaslama ne kadar adil ve objektiflik taşıyabilir ??? Süper kupa maçında caner’in pozisyonun da, aykut mu git adama kontrolsüz gir demiştir ??? 3 temmuz gibi bir süreç yaşayan kulübün , başka bir futbol karakterine bürünmesi noktasında Aykut Kocaman yapmak istediklerini bir anda hemen yapmaya kalksa idi bu durumun getirebileceği sıkıntılara bu taraftar ne kadar sabır gösterip hoşgörülü olabilirdi ??? Tercihlerini yaparken ne kadar özgürce ve korkusuzca yapmaktadır ??? Oyuncular kötü gidecek maçlar sonunda faturanın ilk olarak kime kesileceğini düşünmektedir ??? Aykut Kocaman’ın gitmesi ve yerine yeni bir teknik adam gelmesiyle Fenerbahçe Avrupa kupalarının gediklisi ve liginde en iyi takımı bir anda olabilecek midir ??? Aykut Kocaman’ın futbol bilgisine ve hocalığına güvenilmiyorsa neden bu takımın başına getirilmiştir ???

  14. Adsız dedi ki...

    2010-2011 sezonunda rekorlar kırarak şampiyon olan takımın hocası Aykut Kocaman değil midir ??? Alexs Ferguson’un Manchestera 1986 yılında teknik adam olduktan sonra ilk 6 yıl şampiyonluk yaşamadığını kaç taraftarımız biliyor ??? Daha sonraki 20 yılın 12’sinde şampiyon olmasında ilk 6 yılında FERGUSONA sabır gösteren ve destek veren camia ve taraftarın rolü nedir ??? Fergusonlu ilk 6 yılda kulübün iki kez ligi 11.sırada bitirdiği, bir kez de 13. Sırada bitirdiğini kaçımız biliyoruz ??? Şampiyonluğun yaşanmadığı ilk 4 yılda bir tek FA kupası alan Manchester bu süreçte yeni bir teknik adamla başarıya ulaşmayı akıl edememiş midir ??? Fenerbahçe AYKUT KOCAMANLA ligi beşinci bitirse bu derece Fenerbahçe’nin büyüklüğünden bir şey kaybettirir mi ??? Birkaç yıl hiçbir kupa almaksızın ligde de ilk üç dışında kalmış olsak ne kaybederiz ??? Soruları çoğaltmak mümkün… Aykut Kocamanla başladığımız yeni sezonda takımın daha oturmaması ve bazı maçlarda kötü oyun ve skorların istediğimiz gibi gelişmemesi sonrasında medyanın da sezon başından bu tarafa suni gündemle haber yapması neticesinde herşey AYKUT KOCAMAN’IN istifasıyla bir anda süper olacaksa, AYKUT BİR SANİYE DÜŞÜNMEZ ve istifa eder… Bırakalım da bu taraftarın nasıl bir takım görmek istediğini BİZZAT yaşayarak öğrenmiş ve bu isteği yüreğinde hissedecek NADİR FENERBAHÇELİLERDEN biri olan HOCAMIZ istediği şekilde hareket etsin… Doğruyu geçte olsa bulsun… Takımı bir evin yapılmasında olduğu gibi birer birer inşa etsin… En ufak bir korkusu olmasın… Yalpalamasın… Doğru bildiğinden şaşmasın… SABIR denen HASLET birkaç maçla ve birkaç sezonla ortaya konulacak basitlikte değildir…

  15. fishersad dedi ki...

    GÜNCEL DEĞİL GENEL OLARAK taraftarın kafasını karıştıran konu aslında çok net. SEZONLARDIR RAKİBİ SAHADAN SİLDİĞİMİZ MAÇ SAYISI KAÇ TANE? yani uzunca bir zamandır çoğu maçta hem oyun hem de skor olarak ZORLANIYORUZ.

    neden için bir kaç seçenek;

    *rakipler bize farklı oynuyor (ne kadar iyi takım kurarsak kuralım ne kadar iyi td getirirsek getirelim bu değişmeyecek... öyle ise yandık. çünkü mali açıdan gittikçe güçlenen anadolu kulüpleri hem farklı motivasyonlarıyla hem de kaliteleriyle Fenerbahçeyi gittikçe daha da zorlayacaklar. gerçek etken bu ise ileride karşılaşılacak olası bir mali kriz durumunda kadro kalitesi olarak küçülecek olan Fenerbahçe'nin bırak şampiyonluk vs. kümede kalması bile imkansızlaşır... rıdvanın dediği "Forma ilk 5'e oynar" hikaye olur) ACABA OLAN BU MU? çünkü son yıllarda (havız vs) diğer kulüpler aşırı güçlendi. Kadro maliyeti fenerbahçenin 1/10'u iken şimdi çoğu kulüp bu oranını yükseltti.

    *aslında alınan milyon dolarlık futbolcular kalitesiz, kadro kalitesiz (buraya birşey yazamıyorum, anelka, ortega, kuyt, hoydonk, alex ...)

    *uzunca bir süredir tercih edilen TD'lerde ve oyun felsefelerinde sıkıntı var (sorunun asıl nedeni bu ise devam edeceğe benziyor, taraftarın bir kısmı da buna inanıyor, buna kocaman'ı da dahil ediyor, dahil etmeye başladı) KONRTOLLÜ FUTBOL, ALEX SİSTEMİ, ÇİFT ÖNLİBERO, TOPUN ARKASINA GEÇMEK, ÇOK KOŞMAK, RAKİBE GÖRE OYNAMAK.... bu ifadeler gittikçe itici geliyor. SALDIRAN FENERBAHÇe'ye özlem artıyor. (88-89 sezonu 3 yesek 5 atarız inancı... nerde kaldı? şimdi 1-0'lık skorlar, son dakikalarda kaçan şampiyonluklar hepimizi neredeyse kanser etmişken, durumun daha da kötüleştiğini hissediyoruz)

    yoksa bütün kötülüklerin anası çok sevdiğimiz ALEX mi? yani onunla gelen Alex'li sistem denilen şey mi? yoksa kocamanın farkettiği ama beceremediği "devrim" bu mu?


  16. emre dedi ki...

    Yorum yazmadan once papazincayirina bir tesekkur etmek istiyorum. 3 Temmuz'un ilk gunlerinde kesfettim sizi, ve o gunden beri, ne zaman memleketle ya da Fenerbahce ile ilgili icimi sikan ya da sevindiren (ki o zamandan bu gune bu sevinclerin sayisi birkac taneyi gecmedi maalesef) bir sey olsa gelip buraya bakiyorum once. blogun yazarlarindan bir tanesi birseyler karalamis mi, ve en az o kadar onemlisi, buranin genelde akliselim takipcileri neler yazmislar diye. Hem bu blogun yazarlari hem de takipcileri sizler cok yasayin.

    40 yasimi geceli oldu birkac sene. Tevellutten bahsetmemin sebebi, Turkiye'de ve Fenerbahce'de cok enteresan donemlerin degisikligi bizzat yasadim. Ortaokul doneminden itibaren, surekli baskan, hoca ve kadro degistiren ve adi acilarin takimina cikan gunlerde sadece diger takimlari kizdiran tezahuratlar oldu benim avuntum. O yuzden de Aziz Yildirim donemi ile baslayan yonetim istikrarinin ve 2002'den sonra Aziz Yildirim'inda ogrendigi hoca istikrarinin bu takima kattigi degeri o kadar iyi biliyorum ki.. O yuzden simdi iki mac sonucu ile Kocaman istifa diye bagiranlarin aslinda boyle bir adimin Fenerbahce'yi nereye goturebilecegini bilmeme cehaleti ile tanimliyorum. Evet @Barisk'in da dedigi gibi bu Turk insaninin dogasi maalesef. Tarihi okumuyoruz, tecrubeleri anlamiyoruz, o yuzden de her karsilastigimiz olayda ancak kendi tecrubemiz varsa ve o tecrubeden birseyler ogrenmissek ona gore davraniyoruz. Yoksa, her canlinin yaptigi gibi icgudulerimizle hareket ediyoruz. maalesef ben @jay-jay gibi "Istifaaa, Istifaaa" diye icgudusel bagiranlarin uc bes kisi olduguna inanmiyorum, cunku bu ulkenin insaninin cok buyuk bir kisminin sadece icguduleri ile yasadigini dusunuyorum.

  17. emre dedi ki...

    ...(devam)
    Ancak, bu arada Aykut Kocaman'in da bu sureci dogru yuruttugunu ve 3. yilini yasadigi Fenerbahce Teknik Direktorlugunde de kendisini gelistirerek devam ettigini dusunmuyorum. Bu takimin taraftarlarinin kirilganligi aslinda 3 Temmuz'da baslamadi, bu isin basi 2006 Denizli macina kadar gidiyor, ve biz o gun de dahil olmak uzere cok buyuk travmalar yasadik. Benim olcume gore buyukten kucuge 3 Temmuz, 2006 Denizli, 2010 son Trabzon maci, Cuneyt Cakir'in katlettigi GS ile olan kupa yari finali, ilk 4 tanesi. Her faciadan sonra Fenerbahce taraftarinin takimdan tek bir beklentisi oldu, rtik onumuzdeki sene oyle bir kadro olacak ki, bu kadro oyle bir top oynayacak ki, onumuze ne engeller cikarsa ciksin hepsinidevirip gececegiz.... Ama bu beklenti hic bir zaman gerceklesmedi, ve biz o gunden beri ne kazandiysak hep sidik zoru ile kazandik. Aykut Kocaman geldiginde hepimizin umudu, bu takimin icini disini bilen, akli zekasi ve en onemlisi ahlaki averaj futbol zekasinin ve ahlakinin fersah fersah uzerinde olan bu adamin, 2006'dan beri biriktirdigimiz acilarin karsiligini yaratacak adam olarak gorduk. Kendi fikrimce bunun tanimida 3 sene sampiyon olsun, Avrupa'da final oynasin falan degildi. Su takim her kimle oynarsa oynasin, eze eze (tribun tabiri ile, YENILSEN BILE MACIN SONUNDA SIRILSIKLAM OLSUN O FORMA) oynayan bir takim yaratsin istedik. Aykut Kocaman Marsilya macinda 65'de isterse Alex'i alir, onun yerine isterse Selcuk'u koyar, isterse Bienvenu'yu koyar. Bu beni ilgilendirmez, ve haddime de degildir. O dakka da sahada benim goremedigim bir seyi gormustur ki istedigi degisikligi yapar. Yaptigi degisiklik tutmayadabilir. O gun icin kafasinda ki sey gerceklesmeyebilir, bunun icin de Aykut Kocaman'i sorgulayamam. Ama Aykut Kocaman 3.senesinde ne oynadigini ya da ne oynamayi vaad ettigini gosteren bir takim gostermesi gerekiyor artik. Goreve geldigi ilk senenin ikinci yarisinda (16/17 yaptigimiz donem) maca cok hizlibaslayan, ileride rakibe baski yapip, 1-2 gol atan daha sonra tempoyu dusurup sonucu alan bir takim izledik. Gecen sene, anafikrimiz, topla cok oynayan, co pas yapan, mac icinde yakaladigi firsatlardan 1 ya da 2 tanesini degerlendiren ve boyle mac kazanan bir takim izledik. Bu sene simdilik, kosu mesafeleri ve ileri uzun toplarla cikmaya calisan bir felsefe ile ilerliyoruz. Ve ben 3 sene de bu kadar zig zaglar yaparak ilerlemeye calisan bir teknik adam gordugumde, sanki 3 sene de 3 farkli hoca ile calismisiz gibi hissediyorum. Bu yuzden de yazinin basinda bahsettigim basari icin gerekli olan istikrarin istikrarli olup olmadigini soruyorum kendime.

  18. fishersad dedi ki...

    alex krizinin çözümü için atılacak en önemli adımın "alexin heykelinin biran önce dikilmesi ve kocaman'ın heykelin açılışını yapması/bulunması" olduğunu önceden yazmıştım. bu gerçekleşti. ancak anlaşılan takım düzelmedikçe bu kriz vb.leri devam edecek...
    taraftarın tepkisini ayarlaması, alexin egosunu düşürmesi, yıldırımın daha etkili olması vs. şart ama, bir taraftar olarak sahada gördüğümüz, kendimizce yorumladığımız teknik hataların da düzelmesi öncelikli şart.

    "Meireless çıkacaktı vazgeçti, onun yerine baroniyi alacaktım, vazgeçince alex'i aldım..." işte bu olmuyor!
    bir taraftar olarak;
    meirelesin olası çıkışında (dk.50-60) plan belli, onun görevini yapmak üzere baroni girecek, alex'de görevini yapmaya devam edecek... hocanın kafasındaki plan bu, en azından 80. dk'lara kadar. kendisi öyle söylüyor. Anlamadığım bu plan ile alex'in oyundan çıkması baroninin girmesi arasında dağlar kadar fark var. hoca ya önceki düşüncesinde hatalı, ya da sonraki...
    merieles çıkmalıyım dediğinde (yok iyiyim dese bile) o dakika planını uygulayacaksın (önceden düşünmüş, uygulamışsın)... otorite sensin!
    Peki Alex "iyiyim" diyor neden çıkarıyorsun? üstelik iyi de oynuyor, hatta sonra "3 gol atsa da çıkaracaktım" diyor... Daha önce denenmiş, işe yaramamış planları neden zorluyorsun? Aykut Kocaman kadıköyde GS maçında 2-0 öne geçtikten sonra aynı değişikliği (hatayı), yada maça 3 önliberoyla çıkma planını (hatayı) yapar mı, yapmaz mı?

    cevap: yapacak...
    sonuç: muhtemelen hüsran
    e peki?
    yani sadece kuyt krasiç veya kabız stoch ilk 11'e girince mi "kocaman sistemi" işleyecek... sanmıyorum...

  19. Sekhranikos dedi ki...

    Umut denilen şeyin dayanağı olmak zorundadır. Fenerbahçeye gelinceye kadar hiç bir yerde başarılı olamamış bir hocadır Aykut Kocaman. Fenerbahçede ki başarısının üzerindeki gölge ise hala duruyor.

    İnsanların Aykut Kocamanı bu kadar rahat istifaya davet etme sebepleri ışık görümüyor oluşları. Yoksa istifa etmesi demek nerden bakılsa 1 senenin heba olması demek ama aynı zamanda gelecek senenin kurtarılması demek. Şampiyon olduğu senede dahil aranızda rahat maç izleyeniniz oldu mu? Yahu nasılsa tarız diye maç izleyemeyeli kaç sene oluyor. Bir hata, bir sonuç sürekli tekrar ediyorsa şansızlık veya tedadüf değildir.

    Arkasında bıraktığı hiç bir takım iflah olmamıştır ve bu korku fener içinde geçerli artık. o bıraktıktan sonra takımın kişilik bulması çok zor olabilir. Artık sahaya korkarak çıkan hiç takım kalmadı. her takım biliyorki feneri yenebilir ve bunu çok rahat yapabilir.

    Bunu artık fener taraftarıda biliyor. Sıkıntı biraz burdan kaynaklanıyor.

    Duygusal Aykut Kocaman yazılarının yanında konya maçındaki açıklamaları sonrası yediği sözlerinide yazmak lazım. Sürekli hakeme meyleden kafa yapısından bahsetmek lazım. İlk geldiğinde 5 yılda 1 şampoiyonluk gibi manupulatif cinliklerinide yazmak lazım. Ne övüldüğü kadardır, ne yerildiği kadardır. Futbol camiası içinde ortalam üstü olsada genel itibarı ile çok özel biri hiç değildir.

    Ve ben bu takımı veselinoviç döneminde tutmaya başlamış biri olarak bu kadar ezik ve kimliksiz görmekten haz etmiyorum. bu feneri izleyen çocukların fenerli olma ihtimalleri yoktur.

  20. sen naber ya.. dedi ki...

    galatasaraya kadıköyde kupa kaldırtıyorsan! 2-0 dan 2-2 maçları veriyorsan! süper kupayıda galatasaraya karşı kaybediyorsan! kusura bakmasında 3 temmuz falan hikaye,lefter gelse aynı şeyleri yaşar! Fenerbahçe güçkü olmak zorunda özelliklede bu yıl! kimse de stadı dolduran ve o an milyonları temsil eden Fenerbahçe taraftarının kararlarına ve tepkilerine entellektüel futbol ulemaları gibi yorum yapamaz! şampiyon yaparsa alkışlarız,yapamazsa istifa! kimse efsane değildir,Fenerbahçe efsanedir ve böyle kalması için herşeyi yaparız!

  21. fairtail dedi ki...

    eline sağlık...

  22. Anıl dedi ki...

    Fenerbahçe skordan bağımsız olarak 7 8 tane galatasaray maçında arka arkaya ezik oynuyorsa orada birşeyler ters gidiyor demektir. 100 yıllık psikolojik üstünlüğü kaybedecek duruma geldik. Bu sene galatasarayın kadıköye gelirken son derece rahat geleceğini düşünüyorum açıkçası.

  23. gökmen dedi ki...

    Bu yıl yeniden bir iskelet oluşturma çabası var. Bunun yanında orta sahayı dikine ve çabuk geçecek adamların transferleri yapıldı. En sıkıntılı yerimiz şu an için defans kurgusu görünüyor bakalım o nasıl hallolacak? Üst üste gelen önemli ve zor maçlar bu uyum dönemini sıkıntıya soktu. İstenen sonuçlar gelmeyince de takım demoralize oldu, kendine güven kaybı yaşadı. Tabi buna ilk 11'in değişmez elemanları olması muhtemel yeni transferlerin sakatlıkları da eklenmeli (Krasiç, Egemen, Kuyt vs.) En önemli maçlarda bu oyuncular birer birer sakatlandı. Ben yine de ligin 7. ya da 8. haftasından sonra Fenerbahçe'de yukarıya doğru bir ivmenin başlayacağına inanıyorum, takım tekrar güven kazanıp istenen sonuçlar hem de güzel oyunla mutlaka alınacaktır..(Tabi o döneme kadar olağanüstü durumlar oluşmazsa!)

  24. odinnn dedi ki...

    Aykut Kocaman'a olan tahammülsüzlüğün sadece alınan kötü sonuçlardan kaynaklandığını söylemek biraz zorlama olmuş. Çoğu taraftar skordan bağımsız olarak oynanan çağdışı futbolla kurulan kadronun kalitesi arasındaki "KOCAMAN" uçurumdan rahatsız. Marsilya maçında skor 2-0 lehimizeyken de homurdanan hatta isyan eden çok kişi vardı. Sebebi de iç saha dahil üst düzey maçlarda oyananan mahkum oyun, kısırlık, temposuzluk gibi Aykut Kocaman döneminde iyice kronikleşen sorunlar. Şimdi bir insan Fenerbahçeyi tutuyorsa kimse kusura bakmasın da sahadaki futbolu ve bunun sorumlularını eleştirebilsin. Sonuçta futbol taraftarı ilk başta futbolla ilişkili tepki koyar doğal olarak. Ha Elazığspor taraftarından daha alçakgönüllü olmasını bekleyebilirsiniz ama Fenerbahçe gibi beklentileri (skor değil oyun anlamında) yüksek bir takımın taraftarının beklentisinin karşılanmadığı durumda tepkisini koyması gayet normal karşılanmalı. 3 Temmuz döneminde hükümeti istifaya davet ederken sırtı sıvazlanan cefakar taraftarın teknik direktörün isitfasını istemesinde "horgörüyle" karşılanması da çok tutarlı gelmiyor açıkçası.

  25. AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için" dedi ki...

    Yapilir mi lan bu Alex'e?

  26. AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için" dedi ki...

    Yapilir mi lan bu Alex'imize alcaklar? Ikinizde pesinize teneke baglanip gideceksiniz. Ve Fenerbahce tarihinde kirli bir leke olarak kalacaksiniz.

  27. AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için" dedi ki...

    vah vah! bir hic icin ne methiyeler duzmussunuz.

Yorum Gönder