Yolun sonu ve İstifa


UEFA’nın aldığı karar çok açık net. Disiplin Soruşturmasının sonucunda Fenerbahçe 2+1 yıl UEFA Turnuvalarına katılmaktan men edildi. Dolayısıyla herhalde bundan daha ciddi, bundan daha net bir şey bulabilmek de mümkün değil. Bu karar yüzünden Fenerbahçe asgari 80 milyon € maddi ve paha biçilemez manevi bir zarara uğradı. Soru da şu, Fenerbahçe neden böyle bir sonuçla karşılaştı ve bundan sonra ne yapılması gerekir?

Neden böyle bir sonuçla karşılaştık?

Bu konuda Galatasaray yönetimi ve taraftarını suçlamanın hiçbir manası yok. Galatasaray Yönetimi ve Galatasaray taraftarı ister Fenerbahçe / Aziz Yıldırım düşmanlığı / nefreti olsun, ister burada bir avantaj gördükleri için olsun, ister ortaya çıkan bulgular sebebiyle şike suçunun işlendiğine inandıkları için olsun bu konuyu gündemde tuttu. Buna da hakları var. Dünya tarihinde UEFA’ya gönderilen fakslar yüzünden veya twitter trending topicte öyle yazdığı için ceza alan bir tane kulüp yok. Galatasaray’ın şayet bahsedildiği gibi etkin figürleri de bir iletişim kampanyası yapmışsa, kendi fikir ve düşüncelerini uluslararası ve ulusal karar vericilere aksettirmişlerse buna da hakları var. Lütfi Arıboğan ve birkaç kişiyi saymazsak, bunun gerçekten suç olduğunu veya belirleyici olduğunu düşünmek mümkün değil.

Galatasaray Yönetimi ve taraftarı Özel Yetkili Mahkemeleri kurmadı, delilleri karartmadı, basına yanlı ve tek taraflı bilgi vermedi, kamuoyu algısı yönetimi için polis fezlekelerinden, eşkal fotoğraflarına kadar her şeyi medyaya servis etmedi. Bu operasyonu planlamadı, yönetmedi, tutukluluk kararı vermedi, dosyanın ÖYM tarafından görülmesi için bir başvuruda bulunmadı, HSYK kararlarını hiçe saymadı.

Ünal Aysal çok başarılı bir şekilde süreci yönetti, takip etti, bilgi aldı ve bu bilgileri de kamuoyu ile paylaştı. Neye kızacaksın? İşi bu ve bu işi çok iyi yapıyor. Çok haklı. Bir yönetici öyle davranır. Kendi kulübünün menfaatlerini korumaya çalıştığı için kendisini suçlamak da doğru değil.

Bu konuda ahlaken söylenebilecek tek şey, bu hareketlerin yapılarak özel yetkili mahkemelerde yapılan türlü çeşit hukuksuzluğa meşruiyet tanındığı olabilir. Bu da söylendi zaten. Ancak geldiğimiz noktada bunu öncelikli olarak gündeme getirmek mümkün değil. 1,5 yıl önce bunu derdik, dedik de, ama bugün kimse Aziz Yıldırım Recep Tayyip Erdoğan’a sevgisini açıklayıp, Mehmet Ağar ve İhsan Kalkavan ile buluşurken Aziz Yıldırım'a bir şey demeden bunu söyleyemez. Ünal Aysal'a gelene kadar insan önce kendine bir bakacak.

İkincisi, siz kendi hakkınızı savunmuyorsanız, Ünal Aysal da doğal olarak savunmaz.

Özel Yetkili Mahkemeler’de görülen davaların hepsinde benzer hukuk ihlalleri var. Bu bir şablon ve uygulanıyor. Genellikle hükümete muhalif veya bir şekilde hükümetin ilgi alanı dışında kalmış gruplara karşı “örgütlü bir suç” iddiası ile soruşturmalar açılıyor, soruşturma süreci sırasında emniyete mensup bazı kişiler tarafından bilgi ve belgeler hükümet ile cemaate yakın medya gruplarına sızdırılıyor, bu medya grupları ile bir kamuoyu algısı oluşturuluyor, bu yolla masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı ihlal edildikten sonra da uzun bir yargılama süreci ile davalar devam ettiriliyor.

3 Temmuz süreci ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelen soruşturma kapsamında kamuoyunda bu mahkemelerin genel olarak “cemaate” yakın şahısların kontrolünde olduğu yönünde bir algı oluştu. Başbakan “alacaksan beni al” diye açıkça buradaki otonom iktidar yapısına cephe aldıktan sonra da özel yetkili mahkemeler –mevcut davaları sürdürmek kaydıyla- kapatıldı, yerlerine de bölge ağır ceza mahkemeleri açıldı.

Gerçekten de Türkiye’de emniyet – yargı – medya bileşenlerine sahip alternatif bir iktidar yapılanmasının olduğu, mevcut kanunlar kapsamında, belirli bürokratlar eliyle operasyonlar yönettiği, çeşitli soruşturmalara ve dava süreçlerine yer verdiği görülüyor. Bunu da artık Türkiye’de herkes söylüyor. Fenerbahçe de böyle bir alanda bir operasyona maruz kaldı.

Ancak Ahmet Şık’ın ifadesini hiç unutmamak lazım, doğru tanımlama “hükümetin açtığı yolda hareket eden bir örgüt”tür ve Hakan Fidan ile ilgili olaya kadar da tüm bu davaların arkasında hükümetin iradesi / desteği / bilgisi bulunmaktadır. Nihayetinde Tayyip Erdoğan da kendisini bazı davaların savcısı olarak ilan ederek bu iradesini gösterdi. Yine 3 Temmuz’da soruşturma başlamadan önce kendisine emniyet güçleri tarafından bir brifing verildiği ve müsaade aldığı da ortaya çıktı.

Çok geniş bir tahlile gerek yok, Fenerbahçe’ye yönelen dava da bu sistemin içerisinde hayat buldu, yine bu sistemin bileşenleri tarafından uygulandı ve sonuçlandı.

Bu davayı diğer davalardan ayıran şey ise Fenerbahçe’ye yönelen bu davanın Fenerbahçe’nin ismi nedeniyle kamusallaşması, geniş bir kitle desteğine kavuşması, özel yetkili mahkemelerdei uygulamaların meşruiyetini daha güçlü bir şekilde sorgulatır hale gelmesi oldu. Cengiz Çandar’dan Ahmet Hakan’a kadar geniş bir spectrumda da bu davaya destek gittikçe büyüdü, bu davanın gayri hukuki yöntem ve delillere dayanan bir operasyon olduğu yönünde de kamuoyunda güçlü bir irade ortaya çıktı.

Dolayısıyla evet Özel Yetkili Mahkemeleri mümkün ve var kılan sistem Fenerbahçe’nin başına gelenlerden sorumludur. Fenerbahçe yargının siyasetin dominasyonu altında olduğu bir alanda, adil yargılanma, masumiyet karinesi gibi temel haklarından mahrum bir şekilde savunma yapmak zorunda kalmıştır ve bütün bunlarda birincil sorumlu, bu sistemi kuran, işleten, savunan, değiştirmeyen, İçişleri Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklara bağlı birimler eliyle de sürece bizatihi müdahil olan iktidardır. O kadar net.

Net de bu da bugünün bilgisi değil. 1 yıl önce de biliyorduk.

Bu sonucun bir tane gerçek sorumlusu var.

Aziz Yıldırım.

Eldeki deliller 6222 sayılı kanun anlamında bir şike suçu işlediğini göstermiyor. 1 yıl boyunca da çok önemli bir savunma ortaya koydu. Metris’te hem özel yetkili mahkemelerin ne olduğu, nasıl olduğu ve davanın niteliği hakkında ciddi bir kamuoyu oluşturdu. Haksızlıklardan yakındı, zulme ve zalime cephe aldı, Çayan Birben’den, Cihan Kırmızıgül’e kadar haksızlığa uğrayanlara da selamlarını gönderdi, yanında olduklarını gösterdi.

2 Temmuz 2012 tarihinde hapisten çıktığı zaman kendisi Türkiye’de toplumsal bir figürdü. Bunu şundan söylüyorum, ne yaptığını hiç anlamamış. Ne olduğunu da anlamamış.

Türkiye tarihinde ilk kez bir karikatür dergisi bir spor kulübü yöneticisini kapak yaptı, hem de dalga geçmek için değil, desteklemek için.

Türkiye’nin çok önemli entelektüelleri destek yazıları yazdı, Türkiye onun üzerinden adaleti, hukuk sistemini ve demokratik uygulamaları tartıştı.

Hayatı boyunca sokağa bir kere bile çıkmamış, her politik görüşten binlerce insan sokaklara çıktı.

Adalet ve özgürlük talebi öyle basit iki kelime değildir. Çok ciddi bir şeydir, dünyayı değiştirir. Çok haklıdır, çok meşrudur, zalimlere karşı çok net bir taleptir ve milyonlarca insanın kalbini ateşler. İnsanlar haksızlığa isyan ettiler.

Bu halk hareketi, bu meşru talepler, sokakta binlerce insanın yürümesi siyasi bir bedel olarak da ortaya çıktı. İktidarın süreci dikkatle takip ettiğini ve bu olaylardan sonra uzlaşmacı bir tutum sergilediğini, nihayetinde 6222 sayılı yasada bazı değişiklikler yapıldığını da biliyoruz. Bunu iyi okumak gerekiyordu. İktidar bu noktaya geldiyse, Türkiye’nin her yerinde binlerce insanın ortaya koyduğu mücadele sonucunda geldi.

Ancak, işin gerçeği şu:

Aziz Yıldırım eğer bu işin kendisine yönelik şahsi bir destek olduğunu vahmettiyse son derece yanlış bir vehme sahip. İnsanlar haksızlığa isyan ettiler. Kimse şahsen Aziz Yıldırım için yürümedi, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe’ye yönelik haksızlığa karşı çıkmak için herkes elinden gelen mücadeleyi ortaya koydu.

İkincisi, Aziz Yıldırım dik durduğu için bu desteği arkasında toparladı. Sustuğu için değil. Uysal koyun gibi davrandığı için değil. Uslu uslu boyun eğdiği için değil. Hakkını aradığı için. Nazım Hikmet şiirleri göndermeler, Zülfü Livaneli şarkılarını statta çalmalar, mücadelemiz zulüm ve zalimledir cümleleri, “ne futbolu memleket elden gitmiş” demeçleri de uzun zamandır bu haksız uygulamalara şahit olan binlerce insanın kalbinden ve gönlünden geçenlerin yansıması oldu.

Ancak 2 Temmuz 2012 tarihinde bu iş bitti. Net olarak bitti. Aziz Yıldırım 3 Temmuz’dan bir gün öncesine geri döndü. Aynı kibir, aynı yönetim mantığı, aynı bakış açısı.

1 yıldır kulübü yönetiyor. En başta bekledik, umduk, sabrettik, sessiz kaldık, öğrenmiştir dedik, değişmiştir dedik, ancak 1 yılda yapılan hatalara herhangi bir insanın gözünü kapatması mümkün değil. Esasında “doğru yapılan ne var” diye sorulduğu zaman kurumsallaşmadan başka bir şey diyemiyoruz, o da Aykut Kocaman’ın istifası sürecinde görüldüğü gibi büyük bir balondan ibaret.

1 yılda neler oldu?

Mehmet Ağar ziyareti ile açılışı yaptık, sene başında bütün vaatlerin aksine “ben buradayım” diyen bir takım kurulmadığını gördük, bir stat dolusu kadın taraftara fırça çekilmesini seyrettik, Alex’in gönderilmesi sürecinin nasıl bir krize çevrildiğini de izledik, divan kurulunda “bu zamana kadar kulübü bakkal dükkanı gibi yönetmişiz” denildiğini de duyduk.

Bir çok kez konuşursam yer yerinden oynar denildiğini de sessizliği de gördük. Muzlu basın toplantısı gibi gerçekten “dahiyane” bir girişime şahit olup, en sonunda Gezi Parkı’nda bu ülkenin çocukları dayak yerken Nusret’te Mehmet Ağar ve İhsan Kalkavan ile yemek yenildiğini de öğrendik. Afiyet olsun.

Çok uzatmayayım, kimse Aziz Yıldırım’dan bir Subcommandante Marcos olmasını beklemiyordu. Haksızlığa karşı çıkmak sadece Zapatistaların görevi değil. Bir insan “mücadelemiz zulüm ve zalimledir” dedikten sonra böyle pelte gibi duruyorsa, susuyorsa, zalimlerin yanında çok fazla duruyor, mazlumlara karşı da çok mağrur oluyorsa en azından bu sözünü yerine getirmiyordur. Susulacak yerde konuşmak, taraftara fırça üstüne fırça çekmek, hükümet istifa sloganları atan Fenerbahçe taraftarına marjinal gruplar demek bu sözün hakkını vermiyor.

Belki unutmuştur ama bu sloganlar 10 Temmuz’da Bağdat Caddesi’nde de atıldı.. O sloganları atanlara marjinal diyenler de Aziz Yıldırım’ın cellatlarıydı.

En büyük geyik ise "siyasallaşmayalım." Korkunun yeni adı. 3 Temmuz'dan sonra bu kulüp siyasallaşmadı mı? Bana bir operasyon yapıldı, "ne şikesi memleket elden gidiyor" demek siyaset değil miydi? Özel yetkili mahkemelerden şikayet etmek, Cumhuriyet dönemine referanslar vermek komposto tarifi miydi? Hakkı korumak ve gerçeği söylemek siyaset değil insanlık vazifesidir.

Davan asliye hukuk mahkemesi'nde görülmesi gerekirken Özel Yetkili Mahkeme'de görülüyor. Deliller belirli bir grup tarafından belirli medya organlarına sızdırılıyor. Bu operasyonda hangi "siyasi" cenahın yer aldığı belli. Eğer bunların adil, haklı olduğunu düşünüyorsan neye itiraz ediyorsun? Madem itiraz ediyorsun "hak talebin" neden siyasi olsun? Evet bir hak talebinin de siyasi sonuçları vardır ve hakkını talep etmek zalimleri de kızdırabilir ama bu siyaset değildir. Bir mazlum hakkını savunurken siyaset yapmaz, insan olmanın gereğini yapar. Bütün bunlar korkunun, güçlü iktidar başımıza büyük belalar açabilir korkusunun başka tümcelerle söylenmesinden ibaret. Temkinli olmaya evet, korkaklığa hayır. Buyrun işte korkunuzla hareket etmediniz, sustunuz, ne oldu? Ben hayatımda korkakların tarih yazdığını görmedim. Aziz Yıldırım da korktuğu için değil, korkmadığı için 2 Temmuz'da oradan çıktı ve şimdi korktuğu için de başına bunlar geliyor.

Buyrun işte haşmetmaaplarının önünde eğildiniz. Şimdi neden onların hükmüne razı değilsiniz? Bu isyana hakkınız yok. Kendinizi emanet ettiklerinizin hükmüne de razı olacaksınız. Hayatın kuralı bu. Madem satranç masasında tavla oynamayı tercih ettiniz, buyrun işte zarlar böyle geldi, şimdi bunu kabul edeceksiniz.

Bir şey daha var, Aziz Yıldırım kendisini korumak için herhangi bir şey yaptı mı? Hayır. Bütün bunlar yapılırken, geçen 1 senede kulübün haklarının savunulması ve haksızlıklardan hesap sorulması için hangi adım atıldı? Sıfır.

UEFA süreci takip edilmedi, edilmediğini görüyoruz. Edildiyse bile bunun iyi yönetilmediği belli. Kulübe zarar verenlerden de hesap sorulmadı, susuldu. Taraftarların sesi dinlenmedi, 3 Temmuz ile ortaya çıkan büyük halk hareketinin beklentileri de motivasyonu da karşılanmadı. Çok uzun anlatmaya gerek yok, öze dönüş yaşandı, tek adam bütün haşmetiyle kendi bildiği yolda yürüdü.

Şimdi o yolun sonundayız. Evet bir insan aynı anda hem inşaattan, hem hukuktan, hem siyasetten, hem halkla ilişkilerden, hem futboldan, hem betondan, hem transferden, hem coğrafyadan, hem insan kaynaklarından anlamaz.

İyi yöneticiler, her şeyi bilen adamlar değildir, iyi yöneticiler doğru sistemleri kuran, profesyonellerden yararlanan, ödül ve yaptırım mekanizmalarını işleten, hedef koyan, hedeflere ulaşılmasını denetleyen kişilerdir.

Bu sistemler kuruldu mu? Hayır.

Bugün geldiğimiz noktada Fenerbahçe’nin Başkanı ve bazı yöneticileri “teknik olarak” yok. UEFA’dan 2 + 1 yıl men cezası almış durumdayız ve Yargıtay süreci önümüzde bekliyor.

Belirli makamlara seçilenler icra görevine sahiptir. Bu işin sefası başarının gururunu yaşamaktadır. Fenerbahçe çok vefakardır. Borcunu öder. Bütün Türkiye isminizi biliyor. Herkes sizleri izliyor, görüyor. Binlerce insan alkışlıyor, başınıza bir şey geldiğinde bedel ödemeyi göze alarak hareket ediyor. Ancak sefayı yaşayan cefaya da razı olmalı. Başarısız olan da cefayı çeker. Yönetemeyen istifa eder.

Aziz Yıldırım artık yönetemiyor. Kendisine itiraf edebiliyor mu bilmiyorum ama yönetemiyor. Aziz Yıldırım’ın yönetememesi, bu yönetim zaafiyeti de kulübe zarar veriyor. Büyük umutlarla başlanan bir yılın sonunda geldiğimiz nokta budur. Bunun da bir tane sorumlusu var. Kendisi.

Bizim kulüp yönetimimiz kendisini savunmazken, susarken, Stockholm sendromundan muzdarip gibi kendi celladına aşık aşık bakarken, kendisine kumpas kuranların kendisini kurtarmasını umarken, “stratejik” adı verilen bir teslimiyet politikasını benimserken kimseye kızacak halimiz yok. Adama sorarlar, Mehmet Ağar ile yemek yiyenler mi zulmün karşısında, İhsan Kalkavan ile oturanlar mı “cemaat” ile mücadele ediyor?

Geçiniz.

Fenerbahçe’nin baştan ayağı yenilenmesi lazım. Daha iyi, akıllı ve çağdaş bir yönetime, her şeyin tek adamın iki dudağı arasında olduğu bir sistemden kurumsal ilişkilere, kapris, sitem, kavga üzerine kurulu medya iletişim stratejisinden çağdaş bir medya iletişim stratejisine, muzlu toplantı yapan akıldan daha sofistike düşünebilen bir yönetim aklına ihtiyacımız var.

Heyecan, tansiyon, sinir, öfke nöbetlerine değil hesaba, kitaba, planlamaya, programlamaya ihtiyacımız var. Duble yollar gibi projelerden daha çok stratejik akıl üreten mekanizmalara, çağdaş işletme metotlarına, kamuoyu iletişimine ihtiyacımız var.

Uygun yöntem ve araçlarla kulübün haklarının savunulması için önce bu uygun araç ve yöntemleri mümkün kılacak bir değişim gerekiyor.

Yol bitti. Kredi sıfır.

Lütfen artık istifa edin. Kötü bir yıl geçirdiniz, bütün yılı çok kötü yönettiniz ve çok zarar verdiniz. Daha fazla zararı engellemek için hareket etmek de bir “hizmettir.”

Bugün yapılabilecek tek hizmet bu kaldı..



53 comments:

  1. emin dedi ki...

    Aziz Yıldırım'ın suçlu olduğuna dair kanıtınız mı var?

  2. Behçet Üstün dedi ki...

    Yazının ikinci kısmından itibaren büyük kısmına katılıyorum. Ancak ilk bölümde Galatasaray'ın savunulması gereksiz uzun olmuş bence.

  3. miracsaral dedi ki...

    Çok güzel yazı hocam, elinize sağlık. Pek çok fenerbahçe taraftarı sizin gibi düşünüyor. Ama ne yazık ki 2-3 gün sonra "hain" olarak adlandıralacaksınız. bu boktan sistemde işler böyle yürüyor maalesef.

  4. xander dedi ki...

    çok ama çok üzgünüm. yazının altına imzamı atıyorum ama çık konuş be başkan kaybedecek daha neyimiz kaldıki. çık konuş, konuşursam yer yerinden oynar deme çık konuş. gs nin başkanı çıkıyor fb ceza alacak diyor bizimkilerden ses seda çıkmıyor. gs başkanı biliyor ama bizim başkan bilmiyor mu? ceza alacağımızı anlayınca alınacak cezadan tff sorumludur demek ne büyük gaf.
    dediğiniz gibi yapılabilecek tek hizmet kaldı ama fb yi dibe doğru çeken aziz yıldırım ın büyük egosu buna izin verir mi? hiç sanmıyorum.

  5. gumgumok dedi ki...

    Yazıda 2 farklı durumu inanamadığım bir şekilde içiçe geçirmişsiniz. Yönetme kaabiliyetsizliği, uefa'da lobi yapma ya da en azından sağlam şekilde ilerleyerek bilgi ve görüş alma, heyet gönderme, hocanın istifası, ani kararlar, başbakanın arkasında durmalar vs hepsi tamam. Bana göre de bu konularda üst üste hatalar yapan bir yönetici istifa etmelidir.

    Fakat uefa kararlarıyla ne ilgisi var? Kendiniz söylediniz, her şeye 2 temmuza kadar olması gerektiği gibiydi. Ve 1 sene içinde gerçekleştirilen direnç, 2 temmuzda başkanın çıkmasını sağladı. Ee? Başkan şikeden 3 sene ceza almadı mı?
    Diyelim ki iyi savunma, dimdik duruş, sert bir direniş sayesinde önceden 16 sene ceza alacak başkan 3 sene ceza aldı. Ee? Bu duruş devam etseydi, son 1 senede yapılan akıl almaz hatalar (bu hataların yapıldığına katılıyorum) yapılmasaydı yargıtay kararı bozacak, uefa ceza vermeyecek miydi?

    Böyle bir şey yok. 3 temmuz 2011 tarihinden 7 ay öncesinden başlayarak polisiyle, savcısıyla, basınıyla, öym'siyle, uefa'sıyla bu iş böyle yürüdü ve başından itibaren karar verilen neyse uygulandı. Polisin tutanakları aynen iddianameye ve gazetelere, iddianamenin aynısı mahkemenin gerekçeli kararına, gerekçeli kararın aynısı uefa kararlarına kadar girdi ve Fenerbahçe şikeden ceza aldı.

    3 temmuzdan sonra başkanın, taraftarın ve takımın direnişi bir muhalefet yarattı, kazanımlar elde etti. Ama o kadar. Uefa'nın kararıyla bu direnişin değişmesinin hiçbir alakası yok. Bunun Aziz Yıldırım'ın yönetme ya da savunma kabiliyetiyle ilgisi yok. Yazıda da bu ilişkinin nasıl kurulduğuna dair bir şey bulamadım. Varsa bir teoriniz lütfen söyleyin.

    Aykut Hocanın istifasından sonra başkanın istifa etmesi gerektiğini söyledim. Şimdi de söylüyorum. Ama uefa kararlarının ya da bundan sonra olacaklarda başkanın ne gibi bir hatası var da istifa gerekçesi bu olsun, anlayamadım.

  6. HDTD ve sonrası... dedi ki...

    A'dan Z'ye nefis bir yazı ve yorum olmuş. Tebrikler...

  7. Griffith dedi ki...

    Çok geç kalmış bir istifa çağrısı bu.

  8. professeur dedi ki...

    hadi lan sen de Aziz Yıldırım düşmanları...

  9. Unknown dedi ki...

    çok güzel bir durum özeti. tebrikler.

  10. ender dedi ki...

    Yaziklar olsun. Bu ulkenin onun icinde gaz yiyen cocuklari hala gaz yerken baskanin Mehmet Agar la yemek yemesi mide bulandirici. Ne kadar cabuk unutuldu memleket elden gidiyor cikisi. FB sermayesini yaratanlarin bu sermayeyi yonetme hakki da olmali. Bunun icin bir sey yapmaliyiz..

  11. Unknown dedi ki...

    Bugün gelinen şu noktada,demoklesin kılıcı gibi başında Yargıtay süreci duruan Aziz Yıldırım,bütün bu yazdıklarınızı asla haketmiyor bence.

    Fenerbahçedeki en büyük sorun içinde barındırdığı rantçı kesim ve Fenerbahçeliyim diyen hainlerin varlığıdır.

    Tamam Aziz Yıldırım gitsin,ve diyelimki bugün istifa etti,kimdir alternatifi onu yazında bilelim.

    Deyinki Aziz Yıldırım gitsin onun yerine şu kişi gelsin,Aziz Yıldırımın yapamadıklarını o yapacaktır deyin.


    Böyle Aziz Yıldırım istifa demekle olmuyor bu işler.


    Herşey bir kenara şu yazdıklarınız inanılmaz bir kere:
    "Galatasaray Yönetimi ve taraftarı Özel Yetkili Mahkemeleri kurmadı, delilleri karartmadı, basına yanlı ve tek taraflı bilgi vermedi, kamuoyu algısı yönetimi için polis fezlekelerinden, eşkal fotoğraflarına kadar her şeyi medyaya servis etmedi. Bu operasyonu planlamadı, yönetmedi, tutukluluk kararı vermedi, dosyanın ÖYM tarafından görülmesi için bir başvuruda bulunmadı, HSYK kararlarını hiçe saymadı. "

    El-insaf yahu....Lütfü Arıboğan başta olmak üzere ROK'lar Baransular vs.kimlerin neler yaptığını çok iyi bildiğiniz halde,hala Galatasaray yönetimini ve camiasını aklamaya çalışmak....inanılır gibi değil.

    Sizi taaa antu forumlarından beri takip eden biriyim,şu yazdıklarınızı görünce çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyebilirim.


  12. samael dedi ki...

    dört dörtlük yazmışsın aethewulf...

  13. Unknown dedi ki...

    Galatasaraylıyım
    Takimda para yokken, prekazi, savas, kovacevici izlerken, fenere 4-3, 5-2 yenilirken, hayrettin yuzunden kaybederken daha fazla bagliydim bu takima cemaat topcularinin ve mehmet agar dostlarinin takima girdigi sampiyonluklarla dolu yillardan. Simdi de galatasarayliyim degil bazen sakayla drogbasporluyum diyorum, adamligindan. Gezi direnisinin kazanimlarindan biri de bu olsun lutfen, sevgimizi zincirleyen bu bagdan kurtulup eskisi gibi delicesine rekabet etmek. Ali sen - yurdasen karahasan- metin asik- ergun gürsoy bile (sike yapsalar bile ellerine yuzlerine bulastirmadiklari icin) bunlardan daha sevimli gorunuyor gozume. Bu nedenle dun soyledim bugun tekrar ediyorum, eger lutfuariboganin bir fenerbahceli cocugun kalbinin kirilmasinda en ufak bir payi varsa takimimda isi yok, istifa etmeli hemen. Ayni sekilde yildirim demirorenin ve aziz yildirimin.

  14. asturias dedi ki...

    Artık ne biliyorsa anlatıp çekilmesi lazım. Ancak sorun sonrasında ne olacağı, akla gelen isimler dehşet verici (Saran,Aydınlar,Şahenk vs.) 15 yıldır tek adam tarzında yönetimin peşine anlattığınız tarzda bir yönetim yapısı şekillendirmenin zaman alacağı kanaatindeyim. Bunu sağlayabilecek gibi görünen aday yok. En azından önümüzdeki 2-3 yılın çok kolay geçmeyeceğini düşünüyorum. 3 Temmuz sonrası bizi güçlü kılan taraftar birlikteliği de bugün yok. Çok zor bir süreç bizi bekliyor...

  15. jbck dedi ki...

    Eline sağlık.

  16. The Secret dedi ki...

    1 yıl önce de bunları söyledik diyorsunuz ama alakası yok. Ünal Aysal bu ateş üfleyerek sönmez dediğinde buralar yandı ayağa kalkmıştı.

    Bugüne kadar tüm yazıları okumuşumdur herhalde ama papazincayiri olarak sürekli bir aziz yıldırım destekciliği sözkonusu idi. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, Aziz yıldırım üzerinden fenerbahçeyi desteklemekti. Yazının başında bile galatasaray ile ilgili sözler. Bunların artık edilmemesi gerekli.Kim ne yaptıysa.

    O sezon maçlarının hepsini hatırlarım çünkü çok iyi takip ettim o sezonu. Dişe diş savaşan bir fenerbahçe vardı.Rakipleri de o derece saldırıyordu. E normaldir dedik trabzonspor'un şampiyonluğunu istemeleri doğaldır dedik. Hatır şikesi bu olsa dedik. Ama bu düşmanlığı yaratan da kimdir sorarım?

    ve görüyorum hala mehmet agardır bilmem nedir diye olaylar var. ya bırakın bu edebiyatı artık. Evet herkes biliyor bu ülkede şikenin en kralı yapıldı. Para şike işte cimbom işte tezahuratları boşuna söylenmedi.

    Ve hala siyasi diyoruz. UEFA ne istiyor arkadaş bizden peki?

    Artık bırakılım düşmanlığı, düşman yaratmayalım kendimize. Kimse bize düşman değil anlayın artık. ha anlamıyorsanız da sizin sorununuz. Biraz eleştiriye açık olalım

  17. Arda dedi ki...

    Yazının tamamını okuyup, sonuç olarak bunu mu çıkardın ?

  18. Unknown dedi ki...

    Bir çok kişinin içinde olan ama toplayıp yazıya dökemediklerini yazmışsınız...

  19. Unknown dedi ki...

    Gürcan Bilgiç. FENERBAHÇELİYSEN, ARTIK GERÇEKTEN FENERBAHÇELİ OL. 6alatasaraylı değil...

  20. Unknown dedi ki...

    Herşeye rağmen DİK DUR FENERBAHÇEM....

  21. Unknown dedi ki...

    siz diyosunuz ki yani.Tecavüzün tamamlanması için gözümle görmem gerek. Hertürlü elle taciz edilmiş bir kulüp var ve siz hala kanıt mı istiyosunuz ? Aziz yıldırımı prangalı falan görseniz hala ne bahane bulacaksınız çok merak ediyorum.Bütün kurum ve kuruluşlar bir yönde birleşmişse siz daha neyin derdindesiniz anlamadım.Sizin sevginizin fenerbahçe kulübüne olması gerekir şahıslara değil..

  22. Unknown dedi ki...

    hatırladığım kadarıyla aethewulf yıllardır aziz yıldırama muhaliftir. ben de 3 temmuz sürecinden çok ama çok önce aziz yıldırımın klube zarar verdiğini düşnüyorum. ama 3 temmuz süreciyle birlikte şike yaptığına inanmadğımız için aziz yıldırıma destek verdik. aziz yıldırım için "iyi adamdır" diyemem ancak aziz yıldırım "şike yapmamıştır" diyebilirim.

    3 temmuz sürecinden itibaren bize şike yapıldığına dair net bir delil sunamayan, meşruluğu sorgulanması gereken özel yetkili mahkeme, medya, bazı rakip takımların işbirliği sonucu bu gün uefa tarafından cezalandırılmış bulunmaktayız. bazı aptallar hariç herkes bilir ki uefa dediğimiz organizasyon ve onun aldığı kararların temeli çeşitli çıkar ilişkilerine dayanmaktadır. daha önce disiplin uygulamaları dışında şampiyon klupler kupası ya da uefa avrupa ligi konusunda yaptığı düzenlere bakmak yeterli olacaktır. uefanın önceliği büyük klupleri ve onun büyük takımlarının çıkarlarını karumaktır. uefanın tüm kararları barcelona, münih, milan vs... gibi takımların çıkarlarını/ekonomileri korumak üzerinedir.

    uefanın sözde şike ile mucadelesini de bu kapsamda düşünmek gerek. uefa sözde şikeye ağır ceza verip gerçek şikeyi yapan ingiliz, fransız ve italyan kluplerine bir mesaj göndermektedir. çünkü o kluplere bu cezaları veremeyecektir. en fazla transferde usulsüzlük olacak değerlendirilebilecek bir konunun şike/maç sonucunu etkileme olarak kabul edilip bu cezaların verilmesi de bu yüzdendir. bjk ve Fenerbahçe'ye verilen bu cezanın amacı bir fransız klubune ikaz gibidir. "sakın bir daha yapma, ya da açıkca yapma" demek gibi bişeydir.

    uzun lafın kısası uefa Fenerbahçe ve Bjk üzerinden son derece basit ve net bir mesaj veriyor: kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diyor. ama şike ile mucadele olsa platininin ülkesindeki takımlara bakması gerekiyor.

    Fenerbahçe'nin bu sürecteki yanlızlığı ise yönetimsel olarak sorgulanmalıdır. aziz yıldırım'a karşı yıllarca mucade eden taraftarlar 3 temmuzdan günümüze kadar aziz yıldırıma destek verdi ama bu destek Fenerbahçenin masumiyetine olan inancımızdan geliyor. aziz yıldırımın bu saatten sonra yapacağı en büyük iyilik istifa etmesidir. gezi eylemleri sonucu gs ya da bjk taraftarına sempati duyanlar olabilir ancak şunu unutmayın öküz ölünce ortaklığınız biter. bu sürecte gs nin ya da taraftarının bir şuçu yok bunu biliyoruz. ancak çoğunluğu gsli olan ve belli çevrelere yakın adamlar Fenerbahçenin kuyusunu kazmak için çok çaba sarf etmişler ve bunda da başarısız olduklarını söylememiz zor. gs ya da bjk taraftarı benim için dost olmadıkları gibi düşman da değiller. ancak onların iyi niyet taşıdıklarına inanmıyorum. ts içinse söylenecek tek şey serefsizlikte3 karadeniz insanı asla sınır tanımaz.

  23. graylion dedi ki...

    Bir tane taşaklı adam çıkıp Ali Koç ile beraber;
    "Düşürün bizi diye diretemedi, balık hafızalarımız, bu seneki Avrupa Kupası ve Lig Şampiyonlugu hayali ile tamamen sıfırlandı. Biz taraftarız, kulübe ve takımlarımıza sahip çıktık destek olduk. Süreci takip etmesi gerekenler kulaklarının üzerine yatıp uyudular ve sonuç ortada.
    Biz dik duran ve camianın başkanına sahip çıktık, o da camiaya sahip çıkıp
    hapisteyken tekrar aday olmayacaktı.
    Benim heyecanım, benim gözyaşım ve benim sevdam ile oynamaya kimsenin hakkı yok!
    CAS a başvurmak da birşey değiştirmeyecek, tüm bu şartlar altında 6S ye birileri yol verdi ve bizi sürklase ettiler .

  24. houses p. dedi ki...

    Öym'lerin siyasiliği, soruşturmanın gerçekten de komplo teorisi olmayacak kadar açık şekilde Aziz Yıldırım'a karşı yapılmış olması, diğer davalarda olduğu gibi burada da belaltı oynanan oyunlar, medya marifetiyle ideolojik yönlendirmeler, ts'nin kollanması...hepsini her platformda baş argüman yaptık, ama bunlar kadar bir gerçek de var ki kötü niyetli iktidara bu kozu Aziz Yıldırım kendisi verdi. O seneki şampiyonluğun sahadaki mücadele açısından hak edilmişliği bu gerçeği değiştirmiyor, hepimiz baransulara ihtiyacımız olmaksızın biliyoruz ki aziz yıldırım o sene birden fazla maçta şikeye teşebbüs etti, kaçında amacına ulaştı bilmiyoruz. Ama hala "suçluluğuna dair kanıt var mı" diyen antu kafasından sıyrılamamışlar var. gençler, ibb, manisa, sivas..tüm konuşmaları suç içerikli, bir takım futbolculara ulaşmaya çalışıyor, ne kadar becerdi bilmiyoruz. Ama takım tarihinin en iyi oyun kalitesini yakalamışken i.akın gibi yılda 6 gol ortalamayla oynayan üçüncü sınıf bir topçuya, üstelik forvete, kendi sahanda rakibin hiçbir amacı olmadığı ve 4 gün sonra tarihi maça çıkacakları halde şike teklifi götürmek için insanın aklını yitirmiş olması gerekir. Bu zihniyette bir adamın bugüne kadar bile başkanlık yapması kulübe hakarettir, siz hala a.y. düşmanı falan sayıklayın. Hem siyasi davalar hem a.y. karşıtı olmak mümkün, denedim tavsiye ederim.

  25. birkan dedi ki...

    Hepinize bir iyilik yapıldı ama farkında değilsiniz.
    Farzedin ki Uefa'da lehte karar çıktı.
    Ne değişecekti? Şampiyonluğu bırak Şampiyonlar Ligi'ni bile göremeyecektiniz çünkü oradan gelecek gelirlerin tamamının biatçı içoğlanlarına kalması çoktan kararlaştırıldı.
    Transfer parası oradan karşılanıyor.
    Futboldan elinizi eteğinizi çekin. Futbol öleli çok oluyor. Futbol artık çoğunluğun yönlendirdiği bir spordur çünkü yeryüzünde çoğunluğun yönlendirdiği hiçbir şey kalmadığı için çoğunluğa yönlendirmesi için lütfedilmiştir. Bazılarının Kabe bellediği Uefa bu durumun baş uygulayıcısıdır.
    Malumunuz olduğu üzere çoğunluk bir süredir Barcelona'dan sıkılmıştı, anında alaşağı edildiler. Takım aynı takım, futbolcular aynı futbolcular, kısa sürede performansı gece ile gündüz gibi farklı bir hale büründü.
    Euro 2012'nin ilk günlerinde bir anda bir çok kişi koro halinde İtalya'nın başarılı olması talebini seslendirdi. Sayıları gün geçtikçe arttı. Sonunda İtalya yarı finalde bugün (yani çok değil bir yıl sonra) kimsenin yere göğe sığdıramadığı Almanları 2-0 yendi. O maçta Almanların ayağına sanki pranga vurulmuş gibiydi.
    Geriye doğru gittiğinizde de benzer örnekler görebilirsiniz, 2010 ve 2012'de iç açıcı performanslar sergileyemeyen ve (doğal olarak) şans tanınmayan İnter ve Chelsea'nin şampiyonlukları gibi.
    Yazıda Mehmet Ağar'ı görünce yine kitlelerin yönlendirilmesi ve tarih yazımı ister istemez akla geliyor. Gülen, Ağar, Yılmaz. Birileri silsileler halinde iktidar yandaşlığı yaparken insanların hafızasına erk sahibi oluş ve olumsuzluk namına Fenerbahçe'nin kazınması. Burası Türkiye, hırsızlar güven ehli olarak bilinir, yetim hakkı yiyenler hayırsever olarak tanınır. Bugün malum tayfa da aynı yöntemi uyguluyor. Onca holding, hastane, üniversite, okul, vakıf varlığına rağmen Türkiye'deki rejimin mağdurları oldukları iddiasındalar.
    Kısa bir süre sonra ülkenin çöküşü resmiyet kazanacak. Başı sonu belli tiyatroyu izlemeyi, boş beleş işlerle vakit harcamayı bırakın. Başınızın çaresine nasıl bakacağınızı düşünün. Kendi çalıp kendi oynayanlar, kendi söyleyip kendi dinleyenler buna devam edebilirler. Herkesin kendi yolunu çizeceği zaman geldi.

  26. Marco dedi ki...

    Elinize sağlık. Güzel yazı.

  27. Gökhan Arabacı dedi ki...

    Tek çözüm tüm branş ve şubeleriyle kulübü fesh etmek Türk sporunu Fenerbahçesizliğe mahküm etmektir. Bu faşist iktidar, bu adaletsiz güç düzeni, bu sahtekar medya ve bu ikiyüzlü sözde spor rekabetine en büyük başkaldırımız yokluğumuz olacaktır.

  28. The Secret dedi ki...

    Uğur Meleke'nin son yazısını bir okuyalım.
    meleke.com adresinden...

  29. Unknown dedi ki...

    Fenerbahçe 3 Temmuz 2011 de düşmedi. 2 Temmuz 2012 de düştü maalesef.
    Büyük Başkan Aziz Yıldırımın 2 Temmuzdan itibaren neler yaptığına veya neler yapmadığına bi bakarsak herşey ortada.Hep bekledik çıkıp konuşsun anlatsın, hakkımızı savunsun diye.
    Başkan ne yaptı? Hiçbirşey hakkımızı savunmadı.

  30. Ertuğ Kaya dedi ki...

    Güzel yazı ama olayın dikkate almadığınız bir boyutu var. S. Bükreş'in aleyhinde maddi delil olmasına karşın cezası ertelenirken, yani aslında ceza almazken, iki kulübümüz kanaatle ceza aldı. Fenerbahçe zaten 1 yıl hak ettiği halde ŞL'ye gidememişti. Onu da eklediğinizde 3 katılım hakkı elinden alınmış oluyor. Dikkat ediniz, kanaatle. İlgili maçları seyretmeden hem de.

    UEFA'nın "Delillerin yasal olarak toplanmadığı konusu bizi ilgilendirmez" dediklerine yönelik medyada bir haber var. Bu doğru ise zaten CAS cezayı kaldıracaktır.

    Başkan kulübü aklamadan koltuğu bırakırsa, daha zor durumda kalır. Bu süreç tamamlandığı an istifa etmesi başta kendisi için daha iyi olur. Süreç tamamlanmadan kulübü seçim trafiğine sokup, dikkatimizi başka alanlara dağıtmamamız daha uygun olur. Ama başkan şimdiden sürecin sonucunda kulübü aklayıp, istifa edeceğini açıklamalıdır.

  31. Onur Tirkes dedi ki...

    peki siz de bu süreçle ilgili bir özeleştiri yapacak mısınız? .. türkiye'de yargı sistemini savunacak değilim ya da mevcut hükümeti.. ama sizin bloğunuz başta olmak üzere birçok yön belirleyici taraftar oluşumunun hükümet muhalefeti görevine soyunup bu uğurda aziz yıldırım ve bazı yöneticileri adeta halk kahramanı mertebesine yükselttiğiniz ve bu esnada suçlu olup olmadıklarını ve dahası 3 temmuz sonrası tutumlarının klube zarar verip vermeyeceğini ne kadar tatrışmaya açtınız?... aziz yıldırım'ı olaydan iki sene sonra suçlu ilan etmenin ne faydası var?

    3 temmuz sürecinin en başında taraftarların birçoğu "şerefimizle küme düşelim" noktasındaydı..hatta kombinelere büyük talep olacağı yönünde bir hava vardı.. bu tavrın arkasında duramadık ne taraftar olarak bizler ne de sizler gibi etkili gruplar..

    ülkenin iyiyden iyiye kutuplaşan siyaset ortamında bu konu da siyasete kurban gitti ve ne yazıkki bundan en büyük zararı yine fenerbahçe gördü..

  32. Adsız dedi ki...

    yazıyı yazdıran UEFA kararları ise, ki bıçağın kemiğe dayandığı yer olarak görüldüğü için öyle anlaşılıyor, gereksiz bir istifaya çağrı olmuş.

    En baştan söyleyeyim, Aziz başkan istifa etsin, hatta bana sorarsanız 3 temuzda istifa etmeliydi. Sonrasında verdiği mücadeleye benim de saygım sonsuz, ancak hapisten çıktıktan sonra - madem çeşitli pazarlıklarla bu işten sıyrılabileceğini düşünüyordu - yine istifa etmeli, bir birey olarak "kendine has yöntemleriyle" direnişine devam etmeliydi. Herşeyi geçtim, bu sezonun sonunda Aykut ile beraber istifa edebilirdi.

    Kısacası meselem Aziz başkanın istifası değil. Lakin bu kararın UEFA ile ilintilendirilmeye çalışmasını anlamıyorum.

    UEFA denilen kurum AIHM değil. CAS bile değil. Platini bir nevi demirören, Sepp bir nevi Ulusoy, müfettişlerinin raporu da bir nevi badem bıyıklı ÖYM savcı raporu. Kısacası bu kurumun da verdiği kararların da benim gözümde hiç bir değeri yok, en az örneklerini verdiğim yerel karşılıkları kadar aşağılıklar, kokuşmuşlar, utanmazlar.

    Dolayısıyla bana UEFA hiç birşey ifade etmiyor. Başkanın istifasıysa mevzu bahis, yazdığım gibi, bugünden çok daha iyi şanslari çok daha anlamlı dönemeçler vardı.

    Bugün istifası yerine oturup dibine kadar cefayı çeksin isterim! Bildiği gibi savaşsın, saçmalasın, paralansın! belki de müstehaktır, ama belki de hem onun adına hem de FB adına ufak bir ışık doğar...

    Yazının GS kısımlarına ise katılmam mümkün değil. Aysal'ın şike süresince yaptığının iyi yöneticilik olduğunu düşünüyorum demekle akbabaların, leş kargaların hayvanlar aleminin en asil mahlukatlarını olduğunu söylemek aynı benim gözümde.

    Böyle yöneticilik, böyle taraftarlık, böyle spor, böyle insanlık olmaz olsun. Allah hepsinin belasını versin.

  33. alonzoeb dedi ki...

    bence de gs kısmı fazla uzun ve hatta gereksiz olmuş ama sonra yazılanlara katılmamak mümkün değil..içeri girince zülfü'lerle nazım'larla selam yolla... ''memlekette adalet falan kalmamış''a getir lafı.çıkınca öym teröründen haksızlıklardan bahsetmen beklenirken kayda değer hiçbirşey söyleme.solugu mehmet ağar ın yanında al.cemaate yakın adamlarla buluş ye iç.sanki ''yaw ben de sömürenlerdendim.ne oldu da bana kafayı taktınız .geri alın beni aranıza''dercesine tavırlara gir.zaten içerde 3 yöneticimiz varken hertarafta birtek bunun adının geçmesine uyuzdum.artık tüy dikildi yani..

  34. fahri çelik dedi ki...

    aziz yıldırım kuşatıldı. bütün yazı boyunca diren vs tarzında güzel bir düşünce yazılmış. ama adam (başkan), önyargılı ve baştan karar vermiş durumdaki; mahkemelerce, cemaatle, Trabzonspor ve Galatasaray'la, platini ile ve şimdi de diğer mahkemeler ve yargıtayca kuşatılmış. şimdi ahkam keserek yönetemiyorsun demek kolay. çevresi önyargıları ve çıkarlarıyla cezalandırmaya odaklı insanlarla çevrili. ha şimdi başkana feda et kendini git, bunlar da fenerbahçenin üzerine çullanmazlar o zaman desen buna düzgün bir analiz derim. adam (başkan) don kişot gibi saldırıyor, yine saldıracak uygun zamanda eminim. ama sen intihar saldırısı bekliyorsun ya da saldırmadan intihar et diyorsun. peki bu da bir fikir. ama adamı suçlamadan yap önerdiğin seçimi. çünkü önerin direniş değil intihar ve önerdiğin kişi de kendin değil başkan.

  35. alihoca dedi ki...

    1-3 Temmuz Öncesi; Soruşturma, dinleme, takip evresi ve bilgi belge toplama evrensel hukuka uygun şekilde mi yapıldı?

    2-Tutuklama, sorgulama ve ifade alma işlemi evrensel hukuka uygun şekilde mi yapıldı?

    3-Tutukluluk; hal, süreç zaman sınırı hukuka uygun mudur?

    4-Delil toplama ve Tutuklamayı gerçekleştiren güvenlik güçleri ile sorgulama safhasını yürüten kanun adamlarının bizzat medyaya verdikleri beyan-yönlendirme-itiraflar hukuka uygun mudur?

    5-Delil diye sunulanlar herhangi bir Avrupa Ülkesinde yargılama aşamasında kabul görür mü?

    6-Aynı davada yargılanan bir başka kulüplerin tapelerinin yargılama aşamasında suç unsuru olarak gösterilmemesi hukuka uygun mudur?

    6-Savcının suçladığı zanlının lehine olan bilgi, belge ve savunmayı dikkate almaması hukuka uygun mudur?

    7-Masumiyet karinesinin araştırma, soruşturma, tutuklama ve yargılama aşamasında dikkate alınmaması hukuka uygun mudur?

    8-Savcı kanaatleri ile karar verilmesi hukuka uygun mudur?

    ...

    HAYIR.

    Yargıtay süreci ve sonuç kararı da dahil olmak üzere iç hukuk kararlarında hangi kararı çıkarırsa çıkarsınlar.

    Aslolan budur.

    Bu dava sürecinde bu ve benzeri onlarca hukuka aykırı uygulama ve kararlar;

    En son durak olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden gerekli cevabı alacaktır.

    Aziz YILDIRIM'ın kişisel eksik, hata ve kusurları;

    Bu tutuklama, sorgulama, yargılama süreç ve kararlarındaki haksızlıkları, adaletsizlikleri örtmek, haklılaştırmak için kullanılamaz.

    Ütopik hayallerimiz, Kişisel umut ve beklentilerimiz karşılık bulmadı diye;

    Bu haksız, araştırma, delil toplama
    tutuklama, sorgulama, yargılama ve kararlarını kabullenecek miyiz?

    Yoksa bu haksızlığa karşı mı çıkacağız?

    Mesele budur...

  36. alihoca dedi ki...

    Bakın;

    Tutuklanma, sorgulanma ve yargılanma süreçlerinde dik duruşu karşısında(ki beğendiğimizi deklere ediyoruz)bir gece evimiz barkımızdan alınabilecek kadar sert yazılar yazabiliyoruz.

    On binlerimiz, yüzbinlerimiz meydanlarda sopa, gaz yiyor ama direniyoruz. Karakollarda işkence görüyor kanıyoruz, saldırılarda yollarda öldürülüyor ama yine direniyoruz.

    Ve bu haksızlığa karşı şanlı direniş toplum hafızasında yer edinerek aylar sonra icra organının kimi haksızlıklarına karşı direnişin tohumlarını ekti diyoruz.

    Sonra zindandan çıkan yetmiş yaşındaki Başkanın Che'ye evrilmesini hayal ediyor, umuyor ve bekliyoruz...

    Sonra sonrası malum toplumun bilinç düzeyi, mevcut liderlerin eğitim, algı, bilgi bilinç düzeyi neyse o oluyor.

    Başkanımız sevmediğimiz insanlarla görüşüyor, hata ve kusurlar işliyor. Ve umut ve hayal ettiklerimizi yapmıyor yapamıyor. Nihayetinde beklentilerimiz karşılık bulmuyor.

    Kırılıyor, üzülüyor ve kızıyoruz. Sonrası yine malum, Fenerbahçe Düşmanlarının ağzına bir parmak bal çalar gibi başlıyoruz konuşmaya, bağırmaya, yazmaya...

    Buraya kadar tamam. Hatta iyi hoş...

    Ama bizim ağızlarına bir parmak bal çalar gibi yazdığımız da pis sinekler gibi buralara doluşan Adamlarsa;

    Medyaya sikini gösterene.
    İmparator diyorlar..

    Kendi liseli medyasından eleştirene 'Bıyığını Sikerim' diyene.
    Dünyanın en iyi teknik direktörü diyorlar..

    Stadını bile yapamayan ve kulüplerini milletin vergilerinden yetimin hakkından oluşan devletin kapısında dilenci yapanları yerlere göklere sığdıramıyorlar..

    Başkanları takımlarının borsada hissesini alarak destek olan taraftarlarını kanunsuz ve usulsüz yol ve yöntemlerle sermaye artırımı yaparak çoluğunun çocuğunun nafakasından ayırdığı parasını soyuyor çalıyor.
    En büyük Başkan diye nerdeyse tapınır hale geliyorlar...

    Ne kadar garip değil mi?



  37. Adsız dedi ki...

    Olmadı aethewulf… Senin gibi katıksız, menfaatsiz yalın doğrunun yanında olan bir insanın Aysal’ı haklı gören şu yazısı hiç olmadı… Süreçte Fenerbahçe’ye zarar verdiği, Fenerbahçe’yi rakibi olduğu için alaşağı etmek için yaptıklarını mubah gören anlayış her şeyden önce asla evrensel ahlak ile bağdaşamaz… Şayet Ünal Aysal’ın ve Galatasaraylıların bu süreçte yaptıklarını doğru buluyorsan, aziz yıldırımın da yaptığı isnat edilen ama bizim gözümüzde iftira olan eylemleri şayet gerçekte yapmışsa bile suçlanabilir mi ??? Bu sitede bugüne kadar ki çizgisini takdirle takip ettiğim aethewulf bence kendini inkar eden bir yazı yazmış… Şayet aethewulf’un ahlak anlayışı amaca giden yolda yapılan eylemleri mubah görmekse ben kendi adıma bugüne kadar boşa takip etmişim demektir…

    Sorumlu bir makamda oturan insan, daha elinde dosyanın tümüne ait belgeler yokken, ayrıca suçlanan insanlar dinlenmemişken, uefa müfettişine Fenerbahçe’nin yüzde bir bile şike yapmama olasılığı yok mu diye sorulunca yoktur, yüzde yüz şike yapmıştır diyorsa ben o adamın adamlığının beş para etmez olduğunu düşünürüm… Lütfi bunları acaba tek başına sırf Galatasaray’ın önü açılması için hiç kimseden herhangi bir telkin ve zor duruma düşme durumunda kollanma garantisi almadan yapabilir mi ??? Ya helvacıya ne demeli… Aydınlara infantinonun gönderdiği şantaj veya karşılıklı antlaşma sonucu gelen mektubun muhtevası hakkında tam bir bilgi verilmemesine ne demeli… Bence uefanın konuyu tekrar soruşturup, Avrupa birliğinin tanımadığı ÖYM kararından hareketle Fenerbahçe’mize tekrar ceza verilmesinde siz uefadaki Galatasaraylıların parmağının olmadığını mı düşünüyorsunuz ???

    Levent Bıçakçı, Türker Arslan ve Mehmet Helvacı son raporu hazırlayan İspanyol raportöre hiç mi telkin yapmamıştır ??? Bu hamleyi de SPK’NIN bence ikinci sermaye artırımına izin vermemesinden dolayı, bu yıl Fenerbahçe’nin tekrar hamle yaparak Galatasaray’ı geçmemesi için yapmışlardır… Böylece SPK üzerinden yapamadıklarını UEFAYI yanıltarak, kullanarak her zaman olduğu gibi saha dışında gene işlerini tıkıt tıkır yürütüyorlar… Galatasaray’ın bu lobi faaliyeti karşısında biz de bir şeyler yapmalıyız… Bu anlamdaki eleştirinize katılıyorum… Ama biz lobimizi yaparken, rakibimize kumpas kurarak, engelleyerek yada arkasından iş çevirerek tuzak kurarak yapmamalıyız… Haklılığımız için, içerideki yaşadığımız tüm hukuksuzluklar için lobi yapmalıydık… Yada geçmişte aziz yıldırımın yüzde bir milyon haklı olduğu ve bu yönde yaptığı açıklamaların çarpıtılmaması için lobi yapmalıydık… Yalanların fütursuzca sıralanıp insanların kanaatlerinde Fenerbahçe başkanının mahkûm edilmemesi için yapmalıydık… Aziz Yıldırım işte bu noktada yetersiz ve böyle bir lobi faaliyetinin önündeki en büyük engel…. Yönetim tarzı, her şeye karar verme isteği bu anlamda sıkıntı yaratan konular… Ünal Aysal’a ve Galatasaray kulübünün bu yönü ile ilgili değerlendirmelerinize katılıyorum… Ama 3 temmuzda başarılı bir süreç götürdüler yaklaşımınızı kabul etmem imkansız…

  38. Adsız dedi ki...

    Aziz Yıldırımın içeriden çıktıktan sonraki sessizliğine ve boyun eğmiş tarzdaki yaklaşımı konusundaki eleştirinize katılmakla birlikte çıktıktan sonra Aziz Yıldırımın her hareketi ve sözü için pusuda bekleyen çakal ve sırtlan takımını düşününce yine de çok da kızamıyorum… Ama Aziz Yıldırımı bitirmek için her yolu kullananlara karşı içerdeyken bir savaş başlatmışken ve bu mücadelede her geçen gün rüzgâr Aziz Yıldırım lehine eserken, çıktığında kaldığı yerden devam etmesi gerekirdi… Aziz Yıldırım kendisini içeriye atan İRADENİN kendisinden korktuğundan dolayı taviz verdiğini düşünüyorsa çok yanılıyor… Aziz Yıldırım hukuk sisteminde yaşanan acayiplikler, haksızlıkların dile getirilmesi noktasında sembol olması ve taraftarında desteğiyle hukuk sisteminin sorgulanmaya, eleştirilmeye başlanması sebebiyle dışarı çıkartıldı…

    Aslında mücadelesi korkutmuştu… Ama aziz yıldırımda köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi tercih etti… Ben bu süreçte kulübün kongre üyelerinin de iradesiyle dava açılıp aziz başkan tutuklandığında futbol branşını dondurmasını isterdim… Medyanın karşısına çıkar ve 100 yıllık bir kulübün başkanı tutuklanarak, ilgili kanunun emrettiği mahkeme yerine terörist muamelesi yapılarak özel yetkili mahkemede yargılanmasını kabul edemem der ve mücadelenin en sertini daha ilk günde yapardım… O zaman belki de bu kadar medyaya yalan yanlış her şey servis edilmezdi… O zaman baransu, rok, erman gibi çirkeflere söz düşmezdi… Dava dosyası paylaşıldığında bu işi evrensel hukuk ölçüsüne göre delillendirmezseniz, başta savcı ve diğer emniyet yetkilileri hakkında içerde ve dışarıda olmak üzere davalar açacağımı söylerdim… Fenerbahçe’nin bana göre en büyük yanlışı daha en başta yargılamanın ve kovuşturmanın bu kadar soru işareti taşıdığı, her türlü sanığa ait temel hukuk kaidelerinin bizzat soruşturma yapan ve yargılayanlarca paramparça edildiği bu dava da hukukun normal işleyeceğini düşünmeleri, bir yerde bu davayı açan iradenin insaflı olacağını düşünmeleridir…

    Ben bu önerimde bu mahkemeyi tanımayalım demiyorum… Sadece başlangıçta bu davanın diğer davalar gibi hukuksuzluklar üzerine inşa edilmesi halinde türk sporundan çekilmekte dahil her türlü kararı hiç çekinmeden vereceğimi deklare eder, hatta ilk gün çekilir hukuksuzlukların yapılmasını engellerdim demek istiyorum… Fenerbahçe bu tavrı gösterdiğinde gene bildiklerini okusalar da bu yaşadıklarımızın bir çoğunu yaşamazdık… Çünkü o zaman en sıradan, günlük gelişmeleri bile takip etmeyen Fenerbahçeli bir şekilde taraf olacaktı… Deliliniz yoksa Fenerbahçe’ye yapılan bu işlemin hesabını ilk önce SİYASİ OTORİTEDEN daha sonra da bu işin altında imzası olanlardan sorarım diyecekti… Belli bir zaman bu iş biraz taraftarların tepkisi üzerinden yürüdü… Ama kongre üyelerimiz ve Fenerbahçeli olduğunu iddia eden iş adamı ve geçmiş yöneticilerin birçoğunu meydanlarda göremedik… Tıpkı gezi olaylarında içten içe akp hükümetine kızan ama kamuoyu önünde tepki gösterirsem hükümetin hedefi olur çıkarlarım zedelenir diye korkanlar gibi kamuoyuna mal olmuş Fenerbahçelilerde korktular… Korkunun ecele faydası yok… Korktuğun zaman korktuğun şey daha fazla sana bedel ödetir… Cesaretli olursan bir gün ölürsün… Korkarsan her gün ölürsün…

  39. Adsız dedi ki...

    YORUM 1
    Aziz Yıldırımın yaptığı basın toplantısında cas davasının geri çekilmesi konusunda söylediklerinden ben tatmin olmadım… CAS davasını çekenleri hiçbir zaman affetmeyeceğim… O dava içeride ve dışarıdaki yargısız infaz yapmak isteyen tüm çakal ve sırtlan takımına bu süreçte atabileceğimiz tek tokattı… O dava kazanılsaki, şayet hâkimler hukuka uygun değerlendirme yaparlarsa kesin kazanılacak bir dava idi… Bu durumda yüzyıl sonra bile bu süreç konuşulduğunda 3 temmuz davasının hukuki bir dava olmadığının en büyük İSPATI cas davası olacaktı… Önce namusumuz denilerek sonra çekilen bu dava ile, kamuoyundaki aziz yıldırım ve Fenerbahçe algısı gene kötü yansıtıldı… Bu dava Baransulara, Roklara, Ermanlara, Aysallara, Arıboğanlara, helvacılara atılmış bir tokat yüzlerine tükürülmüş bir gerçek olacaktı…


    İşte biz taraftar için anlamı ve ruhu çok büyük olan bu dava çekildi… Aziz Yıldırım 2020 olimpiyatları için çekmek durumunda kaldık diye ağzındaki baklayı çıkardı… Ben bir kere buna kesinlikle ama kesinlikle inanmıyorum… Daha doğrusu inanmak istemiyorum… Seni hapse atan İRADEYE hizmet edecek bir eylemi yapmak için ya çok korkak olacaksın, yada o irade ile anlaşmış olacaksın… SENİN ülkeyin polisi, savcısı, medyası, rakip takımı hep bir olmuş üzerine benzin döküp yakmaya kalkışmışlar ve sen bu insanlara menfaat sağlayacak bir karar alıp taraftarını kahrediyorsun… Akıl ve mantık bunu kabul edebilir mi ??? Fenerbahçelileri bu kadar hiçe sayanlara, adam yerine koymayanlara, her gün hakaret edenlere hizmet edecek karar alınır mı ??? 3 Temmuz günü benim için futbol bitti… Digitirkü bir hafta içinde iptal ettirdim… 3 Temmuzdan bu tarafa Fenerbahçe’nin de dâhil Türkiye milli takımları da dâhil hiçbir maçı seyretmiyorum… Siyasetin, yalanın, dolanın bu kadar pişkinlikle yapılıpta tüm bunların günahını da Fenerbahçe’ye ödetmek istedikleri için artık Türkiye ile ilgili hiçbir şey ile ilgilenmiyorum…

    Davanın çekilmesi ile ilgili ben kendi görüşümü söylüyorum… Davanın çekilmesi karşılığında 6222 sayılı yasa da değişiklik yapılması kararlaştırıldı… Fenerbahçe’nin de bu dava nedeniyle avrupaya bir kez gidememe dışında bir ceza almayacağı söylendi… Belki biraz da maddi kayıpların telafisi konuşulduysa o kadar olmuştur… Aziz Yıldırım ve yönetim 3 temmuzu planlayan ve uygulayan İRADENİN sözüne güvenilmeyeceğini hesap edemediler… Yarın bir gün farklı bir olay sebebiyle tekrar başlarına çorap örülebileceğini unuttular… Çocukluğum ve gençliğim Fenerbahçe’nin güçlü, kuvvetli olduğu algısıyla geçti… Ben Fenerbahçe’nin bu kadar güçsüz, lobisiz, adamsız oluşunu ( taraftarını kastetmiyorum, zaten tek gücü taraftarı ) yaşayarak öğrendim… 3 Temmuz hayat görüşümde, ülke sevgimde, spor zevkimde ve spora bakış açımda kökten bir değişim yarattı…

  40. Adsız dedi ki...

    DEVAMI 2
    Eskiden hazırlık maçlarından tutunda, paf takımlarının maçına kadar futbola tutkulu bir futbolsever olan ben, şimdi hiçbir maçtan zevk alamaz oldum… Yapılan adilikleri, şerefsizlikleri, yalanları, dolanları, tuzakları gördükten sonra futbol benim için çoktan ölmüş ve mezara girmiş bir olgudur… Bundan sonra Türkiye de futbol benim için 3 temmuzculara karşı alınacak bir nefret ve intikam aracından başka hiçbir anlam ifade etmemektedir… İşte o CAS davası içimizde bitirdikleri futbol sevgisinin tekrar yeşermesi adına küçücükte olsa, minnacıkta olsa bir ümit ışığıydı… Onu da sağ olsun geri çekerek bizleri tamamen öfkemizle baş başa bıraktılar…

    Adnan menderesi astılar… 29 yıl sonra devlet iade-i itibar yaptı… Ancak bu o dönem yapılan zulümleri geri getirebiliyor mu ??? O dönem zalimlik yapanlara bedel ödetilebildi mi ??? Kalbi kırılanların kalpleri düzeltile bilinir mi ??? İşte o dava tüm bunları yapma konusunda yüreğimize serpilecek bir avuç su misaliydi… O dava değil ERDOĞAN, mezarından kalkıpta saygı duyacağınız hangi lider, hangi düşünür veya sevdiğiniz insan olursa olsun yine de çekilmeyecek bir davaydı… Bu süreçte kaybettiğimiz bazı dönemeçler oldu… Bence en büyük darbeyi o davayı çekerek yedik… Davanın çekildiğini öğrendiğimde çöküp kaldım… O gün yenilmişliğin ve mağlubiyetin en büyüğünü yaşadım… Hala Fenerbahçe diyorsam sırf yapılan adaletsizlikler adına diyorum…

    Benim için bu davayı açan başta Zekeriya öz ve Mehmet berk olmak üzere, organize şube yetkilileri yargılanmadıkça, Arıboğan ve helvacıya dava açılıp yaptıkları alçaklık nedeniyle yüzlerine tükürülmedikçe spor ve futbol bitmiştir… Artık saha da maç yapmıyoruz ve yapmayacağız… En azından bu benim gibi düşünenler için geçerlidir… Saha da amansız bir mücadele yapılacaktır… Atılacak goller ve kazanılacak kupalar sportif anlamından ziyade saha dışındakilere verilecek cevabımız olacaktır… Ülke futbolu batmış tükenmiş yok olmuş hiç umurumda değil… Umarım bu hissiyatlarımız doğru okunur da karar alınırken ona göre davranılır…

  41. Unknown dedi ki...

    Gene Fenrbahçeli doğrucu davuttur söylemleriyle dolu bir yazı. basının yaptığını,ziya şengülün yaptıklarını eleştiriken ben doğrucuyum mantığıyla gs yi bile övme pahasına Aziz başkanı kötüleme klasik FENERBAHÇELİ GÖRÜŞÜ niye? Çünkü buzamana kadar destek olunan Aziz yıldırım! hemde hepimiz kardeşizdiyen #direnlice diyen özgürlük haykırışının sesi geziden kardeşlik adına liceye destek veren yazarın dünya görüşüne uymayan insanlarla görüşmesi,yemek yemesi(bende hiç hazetmem o insanlardan ama),gs yi kendi görevlerini yaptı diye överken,Aziz Yıldırımın bu insanlarla görüşme sebebinin ne olduğunu bilmeden veya bilerek eleştirmek çelişki değilmidir,Başkanın en ufak ters bir konuşmasında yargıtaydan dönüşü imkansız bir FENERBAHÇEYE lekeye dönüşdürecek karların alınmaması için,sizin söyleminizle gs gibi Aziz başkanın kulubünün haklarını korumaya çalışması içinde olabileceğini neden düşünmessiniz.Öyle bir çalışma başkanın hakkı değilmidir.Yiyeceği cezadan çok Fenerbahçeye bulaşacak yargı kararlı lekenin oluşmamasını sağlamak için konuşmaması neden suç olsun.

    Takım içinde yaptıklarını ilk defamı görüyorsunuzda yadırgıyorsunuz! başkan hep böyle değilmiydi zaten.ALEX olayında Aykut hocaya yapılan büyük yanlış yokmuydu?Alex hocanın harcanması içinoyunlar oynamadımI?Başkanda yapması gerekeni yaptı eğer Alex isteseydi burdan onu kimse göndermezdi oda inandı başkan nasıl olsa gidecekdiye o yüzden yanlış ata oynadı.

    Sizde her sözde FENEBAHÇELİ futbolcu eskileri gibi,yazarlar gibi FENERBAHÇE üzerinden şahsi düşüncelerinizin etkisiyle Azizyıldırıma vuranlardan olmuşsunuz,Bu vurmayıda sözde Fenerbahçeliyim ama diyenlergibi doğruluk ,dürüslük kisvesi altında yapmışsınız yazık verilen mücadelelere.

  42. Dohavo dedi ki...

    Aziz Yıldırım istifa ederse Fenerbahçe'yi ele geçirirler.

  43. atomsistem dedi ki...

    Merhaba yazınızı çok beğendim çok güzel iyi çalışmalar dilerim.

    teknik tamir servis google yükseltme domain tescil hosting bayiligi isim tescil reseller clup web tasarım kameralı sohbet Ankara masör kurtlar vadisi Millet Vekilleri Millet Vekili kasgönder kameralı sohbet kameralı arkadaşlık kepenk tamiri Sıhhi Tesisat

  44. yener dedi ki...

    @Ali Hoca ve @berkmert

    Yazınızı içim acıyarak ama keyifle okudum. İçim acıdı çünkü bildiğimiz ama unutmaya başladığımız gerçekleri bana tekrar hatırlatan ifadeler var. Hatta bir kısmını facebookta paylaştım bile.

  45. cromvemitra dedi ki...

    AZIZ Başkan..

    FENERBAHCE ‘ye 15 senede Çağ Atlatan BAŞKAN..

    Mevcut stadının kirasını dahi ödeyemediğinden elinden alınmak üzereyken katakulli yapılarak DEVLET in kendilerine hibe ettiği Stadda oynayan BAŞKALARI gibi değil, her sene bir bölümünü taraftarıyla birlikte inşa ederek ortaya koyduğu şanlı ŞÜKRÜ SARACOĞLU Stadyumu…

    Saymakla bitmeyecek antrenman tesisleri, spor salonları, Kulüp tesisleri…

    5.000 lerden 20.000 lere gelmiş Genel Kurul / Kongre Üyesi..

    100.000 e yakın FENERBAHÇE Kart sahibi..

    Her sene 35 – 40.000 Kombine kartlı seyirci

    Dünyaca ünlü takımların hayranlıkla izlediği TOPUK Yaylası tesisleri..


    Emeklilik yaşına gelmiş futbolcular değil daha zirvedeyken transfer edilen Avrupa’nın ve Dünyanın en başarılı futbolcuları, basketbolcuları, voleybolcuları…

    2012 de 5 ana branşta 5 şampiyonlukla BEŞİ BİR YERDE takan Avrupanun tek kulübü…

    FENERBANK, 1 Milyon üye, Uluslararası Alanda bilinen bir isme Stad isim hakkı ve Forma reklamı projeleriyle Milyar Euro’luk projeler…

    Yapılan her şeye rağmen, son iki şampiyonluk rakibine havale edilmişken, hala en yakın rakibinin iki katı piyasa değerine ulaşmış bir Şirket değeri…

    Ve…

    6222 sayılı Hukuk tekniğine aykırı, usulsüz dinleme kanıtları ile daha şimdiden kadük olmuş saçma bir Özel Yetkili Mahkeme kararıyla mahkum edilmeye çalışılan FENERBAHÇE…

    Avrupa’da finale çıkma mücadelesi verirken, usulsüz belgeler ve mahkeme kararıyla men edilmeye çalışılan FENERBAHÇE..

    Taraftarının parasıyla, Yönetim ve Başkanının çabalarıyla yapılan Stadı ve tesisleri elinden alınmaya çalışılan FENERBAHÇE…

    BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?.

  46. Unknown dedi ki...

    başkan olay uefa ceza onanınca tekrar halka döndü.

  47. cmfrtblynmb dedi ki...

    Burada yorumlardaki cognitive dissonance inanilmaz. Tum dunya fenerbahceye karsi birlik olmus. UEFA galatasaray'ca yonlendiriliyor. Ya da GS ve UEFA ayni odaklarca yonetiliyor. Pek tabii kaniti yok bunun. Ama Fenerbahce'nin yaptiklari tape'lerde acikca gosterilmes? Onlardan kanit mi olur, degil mi?

    Bu kadar dusunup, akil yurutuluyor, sirf bir seyi inkar icin: Aziz Yildirim sike yapti. Bir saniye durun ve bu adamin sike yaptigi ihtimalini dusunun. Bir anda her sey nasil yerine oturuyor degil mi? Her sey hic zorlama varsayimlara, inkarlara gerek kalmadan nasil da mantikli gorunmeye basliyor? Bir an icin bu ihtimali dusunun.

  48. Unknown dedi ki...

    bence sizler bu süreci anlamamamışsınız...süslü laflar yaparak şöhretinizi arttırıyorsunuz...

  49. Unknown dedi ki...

    ünal aysala övgüler düzen papazın çayırı...aykut kocamana sallayan papazın çayırı...ne istediğini bilmeyenlerden farkı olmayan papazın çayırı...geçin efendiler geçin..

  50. Unknown dedi ki...

    buradan süsülü kelimeler yazmak ne kadar kolay..o anlam verilemeyen futbol oyunu için bu adamlar hapis yattı..hala daha yanlışlardan bahsediyorsunuz...takımını satan kaptanı sorgulayın önce...antu'dan ne farkınız var...aykut hocaya sallarsınız...hoca istifa eder..başkanı suçlarsınız...kusura bakmayın hepinizin kaba etleri rahat...

  51. kurtulan dedi ki...

    işte dere yi görmeden paşayı sıvama modu budur. siz armut ile elmayı karıştırmışsınız

  52. Unknown dedi ki...

    hala umut var
    www.ask1907.com

  53. Unknown dedi ki...

    Bir Trabzonsporlu olarak yazınızı dikkatle okudum. Özel Yetkili Mahkeme adaletsizliğinin 3 Temmuz sürecine bağlamadayı hala bir temzilenme aracı olarak görülmesi dışında tespitleriniz doğru.. Fenerbahçe gücündeki bir camianın her anlamda birkaç seviye daha yukarıda olması gerekirken özel yetkili gösterip tek adam faşizmine teslim olması kabul edilebilir bir durum değil. Umarız daha profesyonel yapıyla (kongre üyesi olduğum kendi kulübüm için de aynısını temenni ediyorum) sportif başarılarıyla gündeme gelir Fenerbahçe.. Şu an hatırladığım bir konuyu daha belirteyim.. Şike soruşturmasının ilk sayfalarını okursanız; konun Fenerbahçe'den çok bahis ve futbol mafyasına yönelik olduğunu görürsünüz.. Aziz Yıldırım yani Fenerbahçe'nin sürece dahil olması,Şike soruşturmasının asıl 1 numaralı sanığı Olgun Peker ile görüşmesiyle başlar. Görüşme Fenerbahçe kongresindeki muhalifleri darp etme vs ile engelleme tehdit etme içeriklidir.. Fenerbahçe yöneticileri radara asıl bu nedenden ötürü takılıyor..Soğukkanlılıkla,objektif olarak tekrar değerlendiriniz davayı lütfen..Bu geleceğiniz için çok mühim..

Yorum Gönder