Devrim Hangi Baharın Çiçeğidir?


Ben sizin gibi biri değilim. Bunu bugün biraz daha net olarak görüyorum. Spora, futbola, taraftarlığa bakış açılarımız arasında kapanmaz uçurumlar var. Ben değişmeyeceğim, onu biliyorum. Aramızdaki o uçurumu kapatıp sizi bana yaklaştırabilecek bir güç de göremiyorum artık. Ben galiba fazla duygusal bakıyorum taraftarlık meselesine. Bir çeşit aitlik hissi bu. Bir bütünün parçası, bir ailenin ferdi olma hissi. Birlikte sevinip, birlikte üzülebilme lüksü. Lüks diyorum, çünkü belki de zamanın ve şartların getirdiği beklenmedik ve giderek artan bir yalnızlığı bertaraf edebilmenin bir yolu olarak gördüm Fenerbahçeliliği. Zamanla arttı bu his, genişledi ve başkalarının açtığı boşlukları –belki de üzerine vazife olmadığı halde- doldurdu. Galibiyeti, güzel futbolu, zaferleri sevdiğimi inkar edecek değilim. Beni de en az sizin kadar sarhoş ederler. Ama demek istediğim, benim için Fenerbahçelilik bu galibiyetlerin, zaferlerin ötesinde bir aile olma halidir. Ama bugün Aykut Hoca’yı istifaya çağırıp, “Şike” diye bağıranlarla aynı ailenin parçası olma fikrini aile olmanın doğasına aykırı buluyorum.

Hayır, Aykut Hoca ile ilgili methiyeler düzmeyeceğim. Her kelimesinde samimi olduğum çok şey yazdım Aykut Hoca için. Yine de az yazmışımdır. Zihnim, kalemim bu kadarına yetti. İstatistiklerle de konuşmak mümkün. Bu gece “bardağın dolu tarafına bakmak gerekirse” diye başlayan ve Aykut Hoca’nın Fenerbahçe’deki başarılarını özetleyen çok yorum dinledim, ne gariptir ki bu koroya geçmişte onu eleştirenler de dahil. “Aykut Hoca’nın devre arasında takımı bırakması daha çok zarar verir” topuna girecek kadar pragmatist de değilim. Bu gece onca laf kalabalığı içinde duyduğum en anlamlı sözü Cem Pamiroğlu söyledi: “Bu ülkede taraftarlar takımları mağlup olunca, o sevdikleri insanların canlarını acıtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.” Benim derdim bu vasatla işte.

Bu ülkede taraftarın vasatı –ki ezici bir çoğunluğa tekabül ediyor- rakip takımların üzüntüsünden marazi bir mutluluk devşirmekte ne kadar mahirse, kendi takımının başarızlıklarında da o takımın hocasına, oyuncusuna karşı sadist, acımasız, abartılı bir tepki geliştirmekte o kadar mahir. Galip geldikçe alkış tuttukları, iltifata boğdukları o insanların canını acıtmadan, kalbini kırmadan kendi üzüntüsünü, sinirini bertaraf edemeyecek, huzur bulamayacak bir taraftar profili bu.

Benim kişisel Fenerbahçelilik tarihim – özellikle ilk yarısı- bolca mağlubiyet, hezimet barındırıyor. Fenerbahçe’nin dış mihraklara ihtiyaç duymadan kendi türbülansını kendi yaratabildiği dönemler. Dile kolay, 88-89 sezonundan sonra 2001 yılına kadar tek şampiyonluk görmüşüz. İlkokul, ortaokul derken lise bitmiş, bir şampiyonluk. Avrupa macerası ondan fena. Bu tablonun etkisiyle midir bilmiyorum, benim Fenerbahçe ile meselem galibiyet/mağlubiyet ikileminin hep ötesinde oldu. Bu beni mağlubiyetlere üzülmekten alıkoymamakla birlikte o mağlubiyeti de sahiplenme duygusu geliştirdi. Bir aile, bir cemaat olma hissi bu damardan büyüyüp gelişiyor.

Bu noktadan sonra taraftarlık kişisel tarihinin, alışkanlıklarının, rutininin bir parçası olmanın da ötesinde bir çeşit mesai halini alıyor. Antrenman nasıl geçti diye düşünüyorsun mesela. Takımda formsuz bir oyuncu varsa aklın onda oluyor, nasıl toparlar diye dertleniyorsun. Moralini yüksek tutsa bari. Maçta biri sakatlansa onunla birlikte acı duyuyorsun. Tam da yükselişe geçmişti. Deivid sakatlıktan döndüğü maçta gol atıp, göz yaşlarına boğulunca gözün onunla birlikte dolar. Galip gelmenin hazzı, onun yanında bir hiçtir. Aileye yeni katılanlar olur mesela. Stoch’la takımın buluşmasını hala hatırlıyorum. Boş olan takım otobüsüne binip önlerde bir koltuğa oturmuştu. Otobüse binen her oyuncu elini sıkıyor ya da kucaklıyordu. Stoch şaşkın ve çekingen, otobüse biri bindikçe kıpırdanıp, doğruluyor. Çabuk kaynaşsalar diyorsun. Sezer’le Emenike’ninki ise herkesin hatırındadır. Koca takım otelin önünde toplanıp karşılamış, kucaklamıştı. Emenike 1 maç oynamadan gitti ama aylar sonra hem de rakip takımın hocası olduğu halde oyundan çıkarken o ailenin babasının elini öptü, o günlerin hürmetiyle. Bir kere bu ailenin ferdi olunca ne kadar uzağa gidersen git kopamazsın diye düşündün.

Benim gibi bir taraftar için Göztepe maçı öenmlidir mesela. Galip geldiğimiz için değil. Yenilip elensek de dünyanın sonu değildi. 29 sene alamadığımız bir kupadan bahsediyoruz. Önemli olan takımın bir süredir bir profesyoneller ordusundan bir aileye dönüşme haliydi. Recep Niyaz gol atınca stadın güvenlik görevlileri bile kendi oğulları gol atmışcasına sevindi. O Recep, and içmiş ilk golümü atınca sevincimi hocama sarılıp yaşayacağım diye. O hocasına sarıldığında bir an için bir baba ya da bir evlat olduğunuzu anımsadıysanız o galibiyetten önemlidir. Ya da tüm takım Krasic’e moral bulsun, özgüveni yerine gelsin diye gol attırmaya çalışıp nihayet başarınca hakkı ödenmeyecek bir dostunuzu anımsayabiliyorsanız bu galibiyetten önemlidir. Futbol gerçek hayatı taklit edebildiği ya da dolaylı olarak da olsa onu yeniden üretebildiği ölçüde değerlidir. Galibiyet ya da mağlubiyet bunun ancak birer parçası olabilirler.

Aykut Hoca’ya bu takımın başına geçmeden önce de büyük hayranlığım vardı. Gol kralı olması, bu takımın efsane oyuncusu olması filan bir tarafa duruşu, karakteri, futbola bakışı ile Fenerbahçelilik kimliğini – şayet böyle tek bir kimlikten bahsetmek kabilse- üzerine inşaa edebileceğimiz bir figür olarak gördüm. Fenerbahçeliliğimin bir ölçütü oldu. Fenerbahçe’yi sadece başarıya endeksli yönetici ve taraftar profilinden, aldığı paraya bakan cilalı profesyoneller ordusundan bir aileye evrilmesini sağlayacak bir aktör olacaktı. O yapamazsa zaten kimse yapamazdı. 3 Temmuz süreci bütün yıpratıcılığa rağmen Aykut Hoca’ya bu fırsatı da sunmuş oldu bir bakıma. Bir süre için de olsa Fenerbahçe taraftarı şampiyonluğu ikinci plana atıp kenetlendiler, bir onur mücadelesinin neferi oldular.

Ben 3 Temmuz sürecinin verdiği bütün zararların yanında, etnik, dini ya da sınıfsal bir saikle bir araya gelmemiş Fenerbahçe taraftarını ortak bir mücadele alanı üzerinden örgütleme, kimliğini bu mücadele üzerinden yeniden tanımlama imkanı sunduğuna inandım. Bu kimlik üzerine inşaa edilecek Fenerbahçelilik olgusunun dayanışmacı, zalime direnen, mazlumun yanında bir cemaat, bir aile olmaya imkan vereceğini düşündüm. Aykut Kocaman bu olası dönüşümün sembolü olabilirdi pekala. Bunun önündeki en büyük engelin başta stadı dolduran “müşteriler” olmak üzere Fenerbahçeliliğini galibiyet/mağlubiyet matrisi üzerinden tanımlayan taraftarlar olduğunu berabere biten Marsilya maçından sonra yazmıştık:

“Belki çok daha önemli bir soru: eğer gelen beraberlik sonunda takınılan tavır arenada gladyatörün kellesini isteyen “müşteri”ninkinden daha anlamlı değilse nerede kaldı 3 Temmuz’dan bu yana sürdürülen mücadelenin o düzene meydan okuyan devrimciliği? Eğer bu takımın stada gelen taraftarı, son 2 senede yaşananları, bütün olumsuzluklara rağmen gelen başarıları ve uğruna soyadından ilhamla tezahüratlar ürettikleri bu başarının baş mimarını bir kalemde silip, kendini galibiyete – hadi gönül düşürüp en azından güzel oyuna- para ödeyen bir müşteriye indirgeyip, henüz 5 – 6 bilet önce parasını ödeyip geldiği maçta kendisine unutulmaz mutluluklar yaşatan adamı da istifaya davet edebiliyorsa, o sözümona futbolun kurulu düzenine meydan okuyanların da bu uğurda yaptıkları kadar yıktıklarını da konuşması gerekir. Fenerbahçe’de devrimin kendi çocuklarını yeme potansiyeli de bu tartışmadan hareketle başa bir yazının konusu olsun.”


O yazıyı yazmaya bile fırsat vermediler. Aykut Hoca nihayet istifa etti. Belki de Türkiye futbol tarihinde ilk defa yerlisi/yabancısı, kadroda olanı/olmayanıyla futbolcular tesislere gidip hocaya “sen yoksan biz de yokuz” dediler. Sahadaki oyunu kıyasıya eleştirebilirsiniz. Hocanın teknik/taktik bilgisini de. Malum bu ülke bilgisayar başında CM oynayarak sabahlayanın, o tecrübeyle hocaya yeteneksiz diyebilme cürretine sahip olduğu bir futbol atmosferine sahip. Elinizi korkak alıştırmayın. Ama hakkını da teslim edelim. Şu kısıtlı zamanda taraftarı dönüştürmek mümkün olamadı ama görünen o ki takım bir aile olmuş.

Yarın Aykut Hoca geri döner mi bilmiyorum. Bu saat itibariyle gelen haberlere göre dönme ihtimali yüksek görünüyor. Dönse bile, hatta dönüp de sezon sonunda takımı şampiyon yapsa bile artık bir devir bitmiş gibi geliyor bana. Bugün statta takım mağlup duruma düştüğünde Hoca’yı istifaya çağıranların, “şike” tezahüratı yapanların, Kuyt gol atınca yuhalayanların, hasılı takımları mağlup olunca, o sevdikleri insanların canlarını acıtmak için ellerinden geleni yapan “müşterilerin” futbol ikliminin vasatı oldukları, o vasatın da ezici bir coğunluğa tekabül ettği bir ülkede devrim bu baharın çiçeği değildir. Belki başka bahara. Kim bilir..


53 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    senin hangi yazini okusam ufkum genisliyor ruhum ariniyor.keske sahip cikabilseydik hocaya. yuregine ve diline saglik

  2. Admin dedi ki...

    tarayıcımın kısayollarında ilk sıralardasın. neredeyse burda yazılan her şeyi okudum. sana şuan çok şey söylemek isterdim ama bu yazıda da benim söyleyeceklerimi dile getirmişsin. yine bana birşey bırakmamışsın. ne desemki.? aşkolsun sana çocuk aşkolsun...

  3. Klio'nun Şarkısı dedi ki...

    İnanın ağladım. Çok güzel bir yazı olmuş. Şu "can acıtma" meselesini ben de düşünmüştüm bu akşam maç sırasında ve sonrasında. Çocukluğumun, ilk gençliğimin futbolcusuydu Aykut. Olayların bu duruma gelmesi üzücü. Hayatın stresini, ağırlığını futbol üzerinden manasız hareketlerde bulunarak dindirmeye çalışıyor insanlar. Taraftarlık bu değil. Yazık!
    Bu arada "aile olmuşlar" dediğiniz futbolcuların da biraz toparlanması lazım. Ben onlara çok kızdım bugün. "Suç bizde" demişler. Doğru söze ne denir?

  4. Osman Alpsoy dedi ki...

    Elinize, kaleminize saglik. Guzel yazi, dogru tespitler..
    Devrim bu baharin cicegi olmasa da hic bir sey eskisi gibi degil artik. Eskiye gore cok daha bilincli, cok daha direncli ve taraftarlik tanimini cok daha sihhatli yapabilen buyuk bir gurup var artik. Bu gurup harekete gectiginde, sahadaki sonuclardan bagimsiz olarak, her sey cok daha farkli olacak.

  5. asturias dedi ki...

    “Bu ülkede taraftarlar takımları mağlup olunca, o sevdikleri insanların canlarını acıtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.”
    Bizim stadımızda yuhlanan ilk aile ferdi Aykut Kocaman; son da olmayacak. Olması gerekenler üzerinden bir sürü şey yazılabilir, ama sizin yazdıklarını tekrarından fazla bir şey yazmak mümkün değil. Yazdıklarınız çok etkileyici, koşulsuz karşılıksız Fenerbahçe taraftarını ağlatacak kadar tesirli. Ama dün akşamki manzarayı ortaya çıkaran aklı stop etmiş, vicdanı taşlaşmış adamlarda öfkeden başka reaksiyona sebep olmaz. Zaten okumazlar da, -onlar her şeyin iyisini bilirler ve Fenerbahçe'yi hepimizden çok sevenlerdir(!)-

  6. samael dedi ki...

    yıkılmayan son kale söylemi şu gök kubbede bir hoş seda imiş... 3 temmuz bilinçli taraftar sayısını önemli ölçüde arttırmıştır, en azından salt takım sevgisinin yanına düşünce olarak birşeyler konmasına vesile olmuştur.

    fakat akşam son kalede düştü, belli bir grup ve ona bağlı lümpen topluluk kazandı maalesef...

  7. Yalçın dedi ki...

    Kurtlar sofrasında Kocaman yürekli adama sahip çıkamadık.
    Yazıklar olsun bize.Binlerce kez yazıklar olsundün gece Kuyt'un golünden sonra şike ..şike diye tezahürat yapanlara tepki gösterince dışarda Sefa sizi bekliyor diyen korkalara.
    Yazıklar olsunÇağlayan'da Jop, Kadıköy'de biber gazı yemiş olan gerçek Fenerbahçe tarafarını Sefa adındaki çapulcuyla korkutacaklarını sanan zavallılara...

  8. Unknown dedi ki...

    müthiş yazı elinize sağlık

  9. Unknown dedi ki...

    kalemine yüreğine sağlık okurken boğazım düğümlendi gözlerim yaşardı

  10. tofi dedi ki...

    ilk devre bitiminde soyunma odasına giderken oyuncular, yuhalayanlardan ne beklersin, evet kötü oynadık, hiç mücadele etmedik, bilhassa baroni filan yine yeniden kaçak oynadı, ama yuhalama, alkışla, o da bi tepkidir anlayan anlar..o adam gibi adama istifa deme, yönetim istifa deme, en acısı şike şike deme, bir an dalga geçiyorlar sandım, yine iç güçlerle yıkılıyoruz, asıl paralı askerler telekom tribünunde oturuyordu, ayıptır ya..ilk defa kötu oynamadı bu takım, takıma moral ve hırs lazım, bir de 10 numara...ama sen gol atan kuyt ı bile yuhalarsan, yarın taraftar bile küser maça gitmez, it kopuğa kalır meydan.

  11. Limxona dedi ki...

    Ne zaman sıyrılacaksınız bu romantiklikten anlamıyorum. Aziz Yıldırım konusunda bu kadar realist davranırken Aykut Kocaman konusunda neden böyle romantik tavır alıyorsunuz anlam veremiyorum.

    İyi o zaman bu camianın çocuğu diye rezil futbol oynattığı halde kalsın bu takımın başında bu mu yani mantık? 3 temmuz falan demesin kimse, en büyük kaymağını Aykut Kocaman yedi bu kulüpte. Yerine hangi yerli teknik direktör olsaydı takımı bir arada tutmak için çırpınırdı. Aykut Kocaman olmazdı bir başka yerli teknik direktör olurdu. Ama eyvallah bir arada tuttu takımı, çabaladı emeklerine teşekkür ediyorum binlerce kere bende. Ama artık o günler geride kaldı. Eline ne imkanlar veriliyor ve halen daha takım kendi evinde küme düşecek bilecek bir takımdan 3 yiyor, rezil futbol sergiliyorsa da bıraksın gitsin. Bu aşı tutmadı işte, diretmeye gerek yok.

    Ayrıca ezberleri bozalım lütfen ligin yarısında teknik direktör değiştirmek ligi çöpe atmak demek değil. Chelsea geçen sene Şampiyonlar Ligi kupasını yanlış bilmiyorsam da A.Madrid EUFA'yı aldı hocasını değiştirdikten sonra.

  12. mtalhakoz dedi ki...

    Yaziya basladiginiz cumle gibi, "ben sizin gibi biri degilim"; bu yazdiklarinizi okurken bir Fenerbahce'linin gozleri dolmuyorsa durup dusunmeli...

  13. fairtail dedi ki...

    eline sağlık..
    o taraftar müsveddelerine de tek kelimeyle yazık..

  14. Erol dedi ki...

    Yazı güzel ama eksik olmuş. Stada gelen müşteri dediğiniz o binlerce kişiyi yaratan ve öyle bir seyirci kitlesi isteyen fenerbahçe yönetimine ne demeli? Şu an ki Fenerbahçe yönetimi taraftarını her zaman müşteri olarak gördü. Bunu bilet fiyatlarına bakarak rahatça görebiliriz. Ve bu müşteri kesiminin böyle bir tavır göstermesi de son derece normal. Ayrıca Aykut fanatizmi yapmak da bu takıma ne kazandıracak onuda anlamış değilim. İnsanlığına, kişiliğine diyecek sözümüz yok ama teknik direktörlüğü, oyuncu seçimi bizi bu duruma getirdi birazda objektif bakmak lazım. Aykut hocayı tekrar takımın başına getirip daha fazla yıpratmaya da gerek yok. Bıraksınlar Kocaman gururumuz olarak kalsın. Yönetim bunu bilinçli yapıyor çünkü Aykut Kocaman gidince bir sonraki hedef onlar olacak. Bu yüzden onu bir yem olarak kullanıyorlar.

  15. Unknown dedi ki...

    Elinize sağlık dostum, Eğer Aziz Yıldırım ve ekibi gerçekten samimiyse ki buna yürekten inanmak istiyorum, çünkü şu RTE çıkışına hala takıntılıyım "beni başbakanımızla ters düşürmeye çalışıyorlar" lafı biraz beni endişelendirmiyor değil. Süreç bunlar tarafından başlatıldıysa ve bununla Cemaat te elini kolunuda Fb ye sokmaya çalışıyorsa o zaman bu cümle neyin nesidir demek geliyor sadece. Neyse dönelim Samimiyse den sonrasına; Fenerbahçe artık bir dönemeçte ve artık bunun geri dönüşü olmayan yolda ya teslim çıkacak ya da hakikaten baş kaldıracak. Bunu yanında sportif başarı gelebilir çünkü eğer Aziz Yıldırım bu çıkışı başarmak istiyorsa Fenerbahçenin Apoletine bir Yıldız eklemek durumunda o da en az UEFA şampiyonluk yıldızıdır, bununla beraber Şmp. Ligine de demir atmak ve öyle böyle değil artık bu saatten sonra çok sert ve çok can yakarak girmek durumudadır.. Yani kısaca ben dünyadaki ilk 20 yim diyebilecek kadar ses getirecek bir Fenerbahçe yaratmak zorundadır ... Tabii bu yazdığım ilk şart doğruysa "samimi" çünkü Fenerbahçe atılımı hazır, ve bunaa yetecek güce de sahip parasal anlamda başarı geldikçe de bunun yanında yatırımcı da artacaktır.. Bekleyelim görelim hep beraber .. Yolumuza devam .. yazınız için teşekkürler

  16. cengo dedi ki...

    Aykut Kocaman bu camianın efsanesi idi. Kendi kendisini bitirdi. Artık zorlamanın bir manası yok. Dalga konusu olduk. 2-3 ay içinde bu takım çok iyi olacak diyerek insanları kandırmanın manası yok. Bazı şeyleri tadında bırakmak lazım. Olmuyor olmuyor. Kendi efsaneliğine, kariyerine yazık ediyor. Artık bıraksın, ne olur bıraksın.

  17. Unknown dedi ki...

    İmzamı atıyorum,ama şuda varki Aykut hocadan bir başkası bu sonuçları alsa idi bütün stad ıslık tutardı,birileri bu grubu ıslıkladıysa ,bir fenerbahçelilik kimliği gelişmeye başlamış demek.turkiyede başka hicbir kimlik cengiz çandarla bedri baykamı uzlaştıramaz.ben cengiz çandarı dinlerken bu mevzulatda ,başka birçandar görüyorum ,bu önemli

  18. Unknown dedi ki...

    tamam. biz aykut kocaman düşmanları (?) iğrenç insanlarız. aykut kocaman da ikna edilsin (ki sanmıyorum, bu çocuk oyuncağı değil artık).

    ama nasıl? hangi şartlarla? hangi oyunla? hangi anlayışla? hangi umutla?

    aykut kocaman'ın teknik direktörlüğünü eleştirmemizi ve artık yürümediğini söylememizi sanki fenerbahçe ailesini parçalamak için yapıyormuşuz gibi algılıyor kimileri. ben bundan fena halde sıkıldım. taraftarlığımı sorgulatacak değilim.

    aykut kocaman fenerbahçe'den aforoz edilsin mi diyoruz da bu kadar taraftarlık dışına itiliyoruz biz? bu kadar mı değersiz eleştirilerimiz? altı üstü bir oyun olan futbolu bu kadar kutsayarak en önemli unsur olan "sahada oynanan futbol kalitesi" mevhumundan uzaklaştırıp salt vefaya, adamlığa indirgedik. aykut kocaman'a vefasızlık edilsin diyen kim?
    tam tersi gün be gün futbol olarak eriyen ve ufukta herhangi bi iyileşme emaresi olmayan fenerbahçe'nin en sevdiği eski efsanelerden biri olan hoca'nın da itibarını kollamaktır bu eleştiriler. defalarca söyledi herkes. bir kaç farklı söylem haricinde aykut kocaman'ı eleştiren herkes cümlesine "hocam sizi çok severim ama ...." diye başladı. hal böyleyken neden bu kadar tepki var eleştirilere. bu eleştiriyi yapan taraftarlığı holigan etmediğiniz kaldı. fenerbahçe tüm tarihini reddedercesine ilk kez bu kadar tırsak, ürkek, pozisyonsuz, ümitsiz oynuyor. tüm maç boyunca "işte bu maçı kazanırız" dediğimiz bir maç yok artık. bunun taktikle ilgili bir sorun olduğunu söylemek suç mu? aragones dönemi bile daha umut vericiydi inanın. en azından bu kadar disiplinsiz değildi futbolcular.

    neden kutsandı fenerbahçe hocalığı? aynı başkanlık makamının bir aralar kutsanıp dokunulmaz hale gelmesi gibi şimdi de yine başkan kanallı bir dokunulmazlık makamı oldu fenerbahçe antrenörlüğü.

  19. Hayriye Haliloğlu dedi ki...

    Öylesine içim buruk ki, görünce sağımda solumda, önümde arkamda, sarı leacivert kavgaları, yuhalamaları, bu insanlar bizim taraftarımız olamaz dedim, işte dedim son nokta, tüm fener düşmanlarının istediklerini alıp zevkten dört köşe oldukları an...yazık, bizim taraftarımız bizim Kocaman'ımız bu değil...!

  20. tato dedi ki...

    Yine ağladım, üzgünüm devrimin gerçekleşmesini çok isterdim.Umarım o güzel günleri görürüz.

  21. Unknown dedi ki...

    Ben Aykut Hoca için Kemal Tahir'in Köy Enstitüleri için kullandığı tabiri kullanmak istiyorum.Aykut Hoca bir BOZKIRDAKİ ÇEKİRDEKTİR.Fakat bozkırlarda çekirdek olmaz,çekirdek olsa zaten orası bozkır olmaz.Bu bozkırlara Fatih Terimler,Burak Yılmazlar,Mehmet Baransular,ROKlar yakışır;Aykut Kocamanlar yakışmaz.

  22. Unknown dedi ki...

    Yazdiklariniza aynen katiliyorum. Takim hangi kosullar icinde olursa olsun, gol attiginda yuhalayan zihniyeti anlamak benim icin zor. Macta ve fenerium tribunundeydim. Telekom tribununu ve arada demir parmakliklar olmasa uzerimize saldiracak insanlari gorunce 'hangi fikir paydasligi' diye dusundum ister istemez. Hala kabullenemiyorum, nasil bir destek anlayisi bu. Umarim hic bir zaman boyle bir kitle psikolojisine kapilacak kadar a+limizi kaybetmeyiz.

  23. dede dedi ki...

    Burda hala yazıyı anlayamayan arkadaşlar var aykut hoca başarısız diyenler var evet diyelim ki başarısız bu şekilde küfür edilerek mi göndereceğiz yada siz tanımıyormususnuz bu adamı zaten anladığı an kendi kendine gider sezon ortasında gitmez kimse de beklemesin gideceğini devrim için aykut hoca gibi birinin başkan olması lazım.

  24. Unknown dedi ki...

    Şuraya iki satır yorum yazıcak hal kalmadı. Bu yazının benim için ne kadar değerli olduğunu ifade edebilecek kadar iyi yazabilen biri değilim. Bunu arşivleyip büyüdüğünde kızıma okutacağım. Bunun için teşekkür ederim.

  25. Signature dedi ki...

    İSTİKRAR sadece bir kelimedir bu topraklarda.Lafa geldiğinde herkes "Abi 10 sene şampiyon olmayalım ama 20 yaş ortalaması olan bi takımımız olsun,iki tane de abi atarlar aralarına mis gibi olur." der,ama en iyimser haliyle şampiyonluğun gelmediği ilk sene homurdanmalar,ikinci sene istifa gelir.Çünkü hani çok meşhur bi laf vardır ya,bu halkın plana değil,pilava ihtiyacı vardır!

    Aykut Kocaman iyidir kötüdür tartışması yapmak saçmalıktan öte bir şey değil.Çünkü olumlu her özelliğinin karşısına olumsuz bir şey yazabiliriz.Benim için ortadadır şu anda.Ama sonuç olarak başarısız diyebileceğimiz br istatistik yok elde.Ben,futbolu bilinçli olarak Daum'lu Fenerbahçe'den itibaren başladım diyebilirim.Daum gittiğinde çok üzülmüştüm,çünkü yapılabilecek her şey yapılmış,ancak üst üste 3.şampiyonluk alınamadığı için tü kaka olmuş gönderilmişti.Zico geldi,bu sefer Daum badem gözlü oldu.Her hafta her hafta,Rıdvan Dilmen'in de içinde olduğu grup Zico'nun ne kariyeri varmış ki zaten,kötü bi teknik direktör ki zaten dedi durdu.ŞL'de çeyrek final gördü,Galatasaray'ı yenip şampiyon olamadığı için gönderildi.Taraftar gönderdi,yönetim değil.Ondan sonraki dönem de malum zaten.

    Genel olarak Fenerbahçe'nin problemi hep aynıydı.Deplasman sorunu ben kendimi bildim bileli var.Zaten deplasmanda 3-5 puan fazla alınan sezonlarda şampiyon oluyoruz.Daum dönemi haricinde kondisyon sorunu olan bir takım var.Gene Daum dönemi hariç,doğaçlama oynar gibi bir görüntüsü olan bi takım var.Her topta Alex'i arayan bir takım...Aykut Kocaman bunları değiştirmek istedi.Bunlar da öyle iki ayda düzelecek şeyler değiller.Birden olmayacağı için bu sezon az da olsa Alex'ten yararlanmayı düşündü,ancak o işi Alex bozdu.Evet!Alex'in ayrılışında ben onu suçluyorum.Çünkü o,Giggs'in,Scholes'un gösterdiği büyüklüğün yarısını gösteremedi.Tamam suçludur demiyorum.Anlaşmazlık vardır ama Aykut Kocaman topa tutulamaz bu yüzden.Alex gidince de işleri hızlandırmak zorunda kaldı Kocaman.Ocak ayında ofansif yaratıcılığı yüksek ama mücadele gücü de iyi seviyede olan bir oyuncu alınacaktır.Takımın fiziksek ksikleri büyük oölçüde kapanacaktır yüklemeyle.Onun gitmesi sadece tek umut olan ocak ayını da çöpe atar.

    Son olarak da,tamam Aykut Kocaman'ı onunla kıyaslamak saçmalık,ama Alex Ferguson Aykut Kocaman'ın yaşındayken ManU'nun başına geçti ve 7.senesinde ilk şampiyonluğunu aldı.26 senede 12 şampionluğu var yanlış bilmiyosam.Bizim taraftarımız "Nerde peki o kayıp 14 şampiyonluk!!!??" diye sorar eminim ki.

    Öyle 17'de 16 yaparken Kocaman ümitlerin sahibi olan adam,takımın durakladığı bi dönemde herkese sırtını dönmesi ayıptır!Şimdi Kocaman'ın Fenerbahçe'si ikinci devre Avrupa'da çeyrek final,ligde de ilk 2'yi görse bu kitle çılgınca sevinmeyecek mi?Ha ama unutmuşum,eğer ki ikinci devre takım düzelirse,Sow olmasaydı görürdüm,Kuyt olmasaydı görürdüm olacak.

    Ve en son olarak da,Topal Meireles ikilisini kullanması yüzünden bu adamı topa tutan medyadan,taraftarına kadar herkes bir düşünmeli artık Karabük maçından sonra.Bu adamlar önemsiz ya,büyük takım o ikisini yan yana koyup oynatmaz ya o bakımdan.

  26. omer sisman dedi ki...

    Başta Aziz Yıldırım olmak üzere, pek çok figürün Karabük maçında istifa diye bağıranları "bir grup muvazzaf" olarak addetmesi, Adnan Polat'ın RTE'ye karşı tezahürat yapan bütün bir stadı 300 muvazzaf diye lanse etmeye çalışmasına benziyor. / Buraya AEL maçı sonrası bir yorum yazmıştım. O gün tribünden net olarak görünen şey, taraftarın önemli bir kısmının hoyratça kopartılan (ki 3 temmuz sonrası kenetlendi sandığımız insanların bu süreçten bir insanlık dersi çıkarmak bir yana nasıl Alex'in gözünü oymakta iştahlı olduklarını gördük) Alex'e sevgisini dile getirmeye çabaladığı, arpalandığı iddia edilen GFB'nin ise yuhalayarak bunu bastırmaya çalıştığıydı. Karabük maçında onlarda da yönetimin arkasında duracak takat kalmadı herhalde. Bu Aykut Kocaman zor zamanlarda dimdik durdu argümanı bize zarar veriyor. O zaman sportif direktör olsun Kocaman. Teknik direktör olarak bu saatten sonra başarılı olacağına inanan var mı? Oyuncuların saman alevi gibi periyodik parlamaları dışında Kocaman'ın kazandığı bir oyuncu, senelerdir Daum'dan miras aldığı sistemi bırakıp yeni bir sistem oluşturma yönünde olumlu bir adımı yok. Skorlar önemli değil, bu takım mücadele edip canını dişine taksaydı zannediyor musunuz ki istifa sesleri yükselirdi. Galatasaray karşısında sahada bu kadar ezildiğimiz, bu kadar korkaklaşıp acizleştiğimiz bir başka dönem hatırlamıyorum 80'li yıllardan beri. Kocaman'ın istifa haberini duyunca ilk aklıma gelen, önce evinin önüne 300-500 sevgi gösterisi yapan taraftarın yığılacağı, hafta içinde camianın ileri gelenlerinin -güya- ikna turları atacağı, 3-5 güne kalmaz da geri dönebileceği oldu. Klasik Fenerbahçe gerçeği. Kocaman buna gönül indirmez umarım. En kısa zamanda Aziz Yıldırım ve bu yönetim de bu camiaya daha fazla zarar vermeden emaneti devretmeli. Kim gelir bilmem, Ali Koç ya da camianın güvenebileceği bir başkası. Aziz Yıldırım "Ben bir yıl hapis yattım, taraftar ne yaptı?!" demiş. Taraftar da göz yaşartıcı bombayla, dayak yemekle, adliye önünde sabahlamakla meşguldü o sırada. Hatırlayanınız var mı bilmem, bu kulübü Aziz Yıldırım kurmadı. Kulübe önemli, yadsınamayacak hizmetleri oldu amenna, ama kabul edin, 3 Temmuz süreci en çok onun tükenmeye yüz tutmuş kredi limitini çoğalttı, o da bu limiti bir güzel çarçur etti. O giderse cemaat gelecek diye de endişelenmesin kimse, şu yönetimin içinde cemaatçi var mı, var, cemaat asıl şimdi kulübün içinde.

  27. correios dedi ki...

    Aykut kocaman romantizmi nedir ? Aykut hocayi desteklemek icin romatik falan olmaya gerek yok, bilakis her realist akli selim insan, destekler. neden mi? Dunku futbol beni de cok uzdu, krasic vesaire beklenen performanstan cok uzakta! Ama biz hocayi + futbolculari islerini yapabilecekleri saglikli ortami sagladik mi? avrupada adamlar 5 senelik program yapiyor, biz yarim sezon dayanamiyoruz! ustune hemen her hafta baska krizle ugrasti bu takim, bu hoca bu futbolcular!! alex krizi, caner olayi, meireles, her gun medyada farkli kesimler hem hocayi hem futbolculari idam sehpasina yatiriyor. Yine de 3 kupada iddiasi suruyor takimin, henuz hersey bitmemisken istifaya davet etmekmidir taraftarlik... Tekrar ediyorum, oyanan futbol tatmin edici degil ama yeterli zamani verdik mi? bu takim hayatimda ilk defa avrupa kupasinin son macina gazozuna mac yapmaya cikti, ne cabuk unutuyoruz!!! spor bu arkadaslar spor, inisler cikislar elbette olacak, belki sampiyon da olamiycaz, bunlar recep'in, salihin geleceginden, potansiyellerini gorme sansimizdan onemli mi?

  28. Adsız dedi ki...

    Yıldan 1 uzun bir süredir FENERBAHÇEYE aşağılık nitelendirme yapan zümrenin yaptıkları neyse de FENERBAHÇELİ olduğunu iddia eden, geçmişte tüm yönetimlerce beslenip büyütülen, FENERBAHÇE üzerinden nemalanıp, FENERBAHÇENİN EN KÖTÜ ZAMANINDA ortalıkta gözükmeyen GENÇ FENERBAHÇELİLER grubu FENERBAHÇENİN sırtındaki en büyük KANBURDUR… Geçmişte birilerince hep kullanılan bu oluşum FENERBAHÇEYE ödetilen bir çok BEDELİN MÜSEBBİPLERİNDEN biridir… Taraftarlar olarak içimizdeki İRLANDALILARDIR…

    Kendi egoları ve menfaatleri için FENERBAHÇE sadece bir araçtır… Bu kişiler nedeniyle ve birilerince hep kullanılan bir güruh olduğundan GS LOBİSİNCE istenildiği gibi kullanılan, manipüle edilen ve kışkırtılan ve zerre taraftar olarak katkısı olmayan bu oluşumun tekrar bir araya bir daha gelmemek üzere yok edilmesi lazım… Bunun için de yönetim ne gerekiyorsa yapsın… SESSİZ ÇOĞUNLUK olan FENERBAHÇELİLER olarakta bu grubu yok etmek için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız…

    Bu oluşumdaki CANİLERE SORMAK lazım… Sizin FENERBAHÇELİLİĞİNİZ buysa DEFOLUN ARAMIZDAN demek lazım… 3 Temmuz denen LANET SÜREÇTE GIKINIZI TAYYİP AMCANIZLA aranızın açılmaması uğruna ve EGEMEN GÜÇLERLE TERS DÜŞMEMEK adına çıkartmayan sizler FENERBAHÇENİN F’SİNE kurban olun… Sizin gibi FENERBAHÇELİ olacağına, MİLYARLARCA GS’Lİ DÜŞMANIMIZ olsun yeter… Hiç olmazsa DÜŞMANI bilir ve ona göre tedbir alırız… Ancak İÇİMİZDEKİ HAİNLERİ çoğu zaman tanımakta güçlük çekiyoruz…

  29. Adsız dedi ki...

    Futbolcu kardeşlerimizin istifadan sonra, Hocalarını döndürmek için yaptıkları eylemleri nedense benim gönlümde bir türlü kabul görmüyor… Hocalarının sevgisiz ortam nedeniyle gitmesine neden olanlar kendileri değil mi ??? Fenerbahçe’nin gerek sahada gerekse masa başında uğradığı haksızlıkları direkt olarak yaşayanlar futbolcular değil mi ??? Ağızlarını açtıklarında bizler taraftarlardan daha çok üzülüyoruz derler… Oysa üzüldükleri falan yok… Bu futbolcular biz gerçek FENERBAHÇE sevdalılarının onlardan neler istediğini bir türlü ne öğrenebilmişler, nede fark edebilmişler…

    Meireles olayının peşinden çıktıkları bu ilk maçta oyuncularımızın VERİLEN HAKSIZ KARARLARA karşı sahada bir REFLEKS göstermelerini bekliyorduk… Fenerbahçe bu şekilde mağdur olurken biz oyunculardan ne kupa ne şampiyonluk ne galibiyet istiyoruz… Biz sahada DİRENEN, KAFA TUTAN, İNANÇLA VE EKİP RUHUYLA MÜCADELENİN KRALINI VEREN bir ekip istiyoruz… Şu maçı OYUNCULAR mücadele ederek kaybetselerdi ZERRE ÜZÜLMEZDİK… Ancak hafta içi MASA BAŞINDA HAKSIZLIĞA uğrayan FENERBAHÇELİLERİN sahada ki TEMSİLCİSİ olan futbolcuların bu VURDUMDUYMAZ VE İSYAN ETMEZ, HİÇBİRŞEY olmamış tavırları beni kahreden şeydir… Eminim ki birçok FENERBAHÇELİ arkadaşımın isteyeceği şeyde budur… Hele de bu oyuncuların birçoğu 3 TEMMUZU yaşamış oyuncu iken, SAHADA İSYANA VE DİRENİŞE AİT hiçbir şey görememek BİZLERİ DERİNDEN yaralıyor… Sanırım AYKUT HOCAMIN İSTİFA ETMESİNDEKİ EN BÜYÜK NEDENDE budur…

    Oyuncular AYKUT HOCAMIZA söz vermişler… Ama güzel kardeşim, bu sözü vermektense icraat yapsaydınız da bu noktaya gelmesek olmaz mıydı ??? Hakemler kötü olabilir, haksızda olabilir, ama siz kazanamayacağınızı bilseniz dahi ONURLUCA SONUNA KADAR DİRENEREK,SAVAŞARAK, TERİNİZİN SON DAMLASINA KADAR OYNAYIN, bunun sonucunda isterseniz her maçı kaybedin sizden başka bir şey istemiyoruz… Fenerbahçe taraftarı olarak 7 düvele, tüm düzenbazlara, kutsal ittifaklara, iftiracılara ve dedikoduculara karşı bizler mücadele veriyoruz… Bu mücadelemizin BAYRAKTARLIĞINI DA sizler yapıyorsunuz… Şayet taraftarın bu mücadelesine uygun hareket etmek ve sahada BU DÜŞÜNCEYLE YER ALMAK istemiyorsanız BİR SANİYE BİLE BEKLEMEDEN bu formayı sırtınızdan çıkartın… Yok eğer bu DİRENİŞTE SİZİN SÖZCÜNÜZÜZ, TEMSİLCİNİZİZ DİYORSANIZ, lütfen bu mücadeleye LAYIK hareket edin…

  30. Beyond the Normal dedi ki...

    Gerçekten yazılanlar bazıları için hâla hiçbir şey ifade etmiyor. Bir alex değil, Aykut Kocaman bir alex değil diye tezahürat yapan, şike diye bağıran ve kendi taraftarına saldıran insanlar için birşey ifade etmemesi de aslında bizi şaşırtmamalı. Dediğiniz gibi belki devrim bu baharın çiçeği değil. Bizim gibiler 3 temmuz ve sonrasındaki ortamdan ümitlenmiştik. Ancak dün tam bir hayal kırıklığıydı. Umudum ve tek isteğim en azından bu sefer iyinin, Kocaman umutlarımızın sahibinin kazanan olması.

  31. Unknown dedi ki...

    Garabeti şu;sen hem şikeye inanacaksın,şike diye bağıracaksın,sonrada maça geleceksin,kendi adıma söylüyorum:eğer fenerin şike yaptığına inansaydım,değil forma giyip maça gitmek,fenerbahçe ve futbol aşkı benim için biterdi.yazıklar olsun şike diye bağıranlara.

  32. Unknown dedi ki...

    Aykut Kocaman üç galibiyetten, iki tane güzel pastan, baskılı oyundan fazlasıdır.

    Parasını ödeyip "sonuç" isteyen taraftarla, parasını ödeyip anında "iyi futbol" isteyen taraftarın pek bir farkı yoktur.

    İki kombine, üç yeni forma kaç tane baskılı oyun satın alır ? Müşteriliğin son noktası bu mudur ?

    Aykut Kocaman`ın, üstelikte şöyle bir durup uzaktan bakıldığında başarılı da olmuşken ( iki yılda bir şampiyonluk, bir kupa, bu sene üç kulvarda da devam eden bir takım), böylesine bir tepkiyle karşılaşması benim Fenerbahçe`den soğumama neden oldu.

    Fenerbahçe takımının başarı dolu maçları, baskılı oyunları hep olacaktır. Ama arkasında herşeye rağmen duracağı ve kulübe bir ruh katacak hocası bir daha kolay kolay olmayabilir.



  33. Adsız dedi ki...

    Cumartesi Kocaman aleyhine, Fenerbahçe aleyhine bağıranlar bunu ilk defa yapmıyorlar. Başlarında bir çapulcu, sesi gücünden daha fazla çıkan bir grup serseriden ibaret bir grup.

    Onları geçiyorum. Öenmsiyorum ama yine de geçiyor. Her dönemde her devirde böyle maşa gruplar olacaktır. Şike diye bağıran orospu çocukları, kendilerine küfrediyorlar, onun bile farkında değiller.

    Aykut Kocaman'a gelince; Şunu bilelim dostlar, bu grubun başındaki it kopuk neyse, klubün başındaki insanlarda aynı DNA'nın insanlarıdır. Bu rezillerle aynı seviyede, aynı cibiliyesizliktedirler demiyorum, kesinlikle hayır. Çok daha kaliteli, çok daha özel, ve ömrüm boyunca da kalbimde yaşatacağım insanlar - bir çoğu. Ancak DNA'ları aynıdır, taraftar refleksi gösterirler, karar mekanizmaları arızalıdır, öfke kontrolleri zayıftır.

    Bu camianın FARKLI DNA'sına sahip tek üst düzey birimi Aykut Kocaman'dır. Bu nedenle Aykut hoca gitmemelidir, çünkü yerine konulacak akıl akıl değildir, yerine konulacak duruş duruş değildir!

    Bu sade, yalın gerçekle hepimizin yüzleşmesi şart. Aziz Yıldırım, Sadri Şener, ROK, Baransu, Selcuk Yula, Engin Verel, Fatif Terim - herneyse adları, tarafları, bunlar ayrı DNA'ların adamları. Bırakın bir tane farklı adam bulmuşken ona tutunalım. Şartlar el verdiği müddetçe istikrar diyelim, bir karakter inşa edelim..

    Sportfi açıdan da bu adamın kredisi vardır hala. Bu sezon UEFA da çeyrek, Kupa,ve ligi ilk3te bitirse bu adamı taşlayamayız. Fenerbahçenin arada bir 2inci olma luksu olmalıdır! 3uncu olma luksu de olmalıdır! ilk devre bitti, fark 6 sayı. Bunu kapatamayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

    Bekirin kalesine vurduğu top dışarı gitse bugün tablo başkaydı. Futbol detay oyunu, ama yönetim, irade, güven değil. Orada çizgiler baya kalın, ve Aykut Kocaman da bizi diğerlerinden ayıran en kalın çizgi. Artık akıllanalım, kurda kuşa yem olmayı bırakalım, ellerini ovuşturanları iyi gözlemleyelim.

  34. Bolat dedi ki...

    Sözkonusu futbol ve taraftarlik oldugunda, romantiklige anlam veremeyip, rasyonel tavirlar beklemek gercekten cok ilginc. Klise olacak ama, alti delik ayakkabasini degistiremedigi halde FB'nin deplasman maclarini kacirmayan taraftarlarin oldugu bir yerde ne rasyonelligi. Futbol takimi taraftari olmak bir kere zaten tek basina rasyonellikle aciklanabilecek bir sey degil.

    Elbette benim de icinde oldugum "Aykut Kocaman severler" bircok romantik nedenden dolayi Aykut Kocaman'i desteklemeye devam edecektir. Üzgünüm, sayimiz da cok az olmadigi icin sizlerin canini sikmaya, asabini bozmaya devam edecegiz...

    Fakat bunca hadise üzerine, bu duygu durumunu bir kenara birakip olan bitenle ilgili birkac "sogukkanli" analiz yapmadan da geri cekilmek istemiyorum:

    1. Karsilasma 2-0 oldugunda etrafimdakilere, bu aksam Aykut Hoca istifa edebilir demistim. Iyi tanidigimi düsündügüm bu insan beni yaniltmadi ve hakikaten de istifasini verdi mac sonunda. Ilk basta bir rahatlama hissettim kendimde. Hafifleme. Sonra tuhaf bir sekilde hüzünlendim ve Fenerbahce'ye artik daha uzak oldugumu hissettim. Kim gelirse gelsin Fenerbahce bana artik daha yabanci bir takim olacakti sanki. O yüzden icten ice hep geri gelse keske dedim. Fakat acikcasi hic beklemiyordum, onun geri adim atacagini. Sasirdim. Yanildim ve mutlu oldum.

    2. Istifa edip geri dönmesi bence kendisine cok büyük zarar verecektir. Cünkü bu homurtular ve mutsuzluklar hic dinmeyecek. Kaybedilen her karsilasma sonrasinda ortaya cikacak ve Aykut Hoca'nin vücut dilinden formuna kadar pekcok parametre onun bu isin altindan artik saglikli ve basarili bir sekilde kalkabilecegini göstermiyor.

    3. Fakat devrearasi hoca degisimi, her seye ragmen bence takima faydali olmaz daha kötü sonuclara götürürdü. Bunun örneklerini cok yasadik. Eger illaki bir ayrilik gerekiyor ve bu FB'nin menfatine olacaksa gercekten, sezon sonuna kadar Aykut Hoca'nin devam etmesi ve sezon sonunda sonuclar ne olursa olsun bir sonraki teknik ekibe Hoca'nin simdiye kadar koydugu taslarin üzerine koymaya devam edebilecek, devamliligi saglayacak alternatifler bularak gecis yapmak olcaktir en iyisi.

    4. Hersey bir tarafa, ROK'un Serdar Ali Celiker'in göguslerine vura vura iki gündür tvlerde Kocaman'in ayrilisindan sonra orgazmik zevk yasamalari, Cakar'in, Toroglu'nun, Baransu'nun heycanlarini gördükten sonra Aykut Kocaman ve Aziz Yildirim'a daha fazla sahip cikmayi istemeyip hala, Kuyt solda oynamir mi, Amerika'yi yeniden keyfetmenin ne alami var, ya da Cristian ile Alex'in yeri doldurulmaya calisilir mi gibi yorumlari duymak komik oluyor.

  35. Murat dedi ki...

    Hiç de aktif olmadığım sosyal medyanın en sevdiğim yanı da bu. Azınlık da olsak , benimle aynı görüşe sahip olanları görmek.

    Gerçek taraftar ile müşteri arasındaki farkı anlatmaya çalışan güzel bir yazı.Fenerbahçe ile sadece güneşli günlerde aynı gemide olmayı seçen ancak bulutlu havalarda , zor günlerde futbolcuları yuhalayan, antrenörü, yönetimi istifaya çağıran , sezon boyunca Ümit Özat'ı , Deniz Barış'ı , Selçuk Şahin'i yuhalayıp, sezon sonu şampiyonluk geldiğinde utanmadan şampiyonluk kutlaması için stada giden müşterilerle bırak aynı takımı tutmayı , aynı dünyada oksijen tüketmek bile bana koyuyor.

    Ben hayatımda hiç şampiyonluk turuna çıkmadım. Yine hiçbir zaman alınan bir GS ya da BJK galibiyetinden sonra ertesi gün dışarıya forma veya atkıyla da çıkmadım. Zaten onu yapacak onbinlerce adam var. Ama ben her derbi mağlubiyetinden sonra ya da üst üste mağlubiyetlerin alındığı ve şampiyonluk yarışından erken kopulan sezonlarda FB formam ya da atkımla dolaştım.

    Fenerbahçe'li değilim Fenerbahçe'yim. O yüzden de nasıl ki başarıda sevindiysem, mağlubiyetlerde de hep futbolcum gibi , teknik direktörüm gibi, başkanım gibi üzüldüm. Hiç bir zaman kimseyi yuhalamadım , sırtımı dönmedim.

    Aykut Kocaman başarının sevincinin de , başarısızlığın hüznünün de paylaşılacağı en uygun adamdır ve Fenerbahçe'de yıllar boyu çalışmalıdır.

    Gidecek olan birileri varsa onlar da sadece iyi gün Fenerlisi olan , " Ben para verdim kombine aldım galibiyet görmek istiyorum, şampiyonluk istiyorum yoksa s...in gidin bu kulüpten " mantığındaki müşterilerdir.

    Bu kulüpte AYKUT KOCAMAN gibi adamlar çalışsın da , varsın biz 1 sene şampiyon olalım 2 sene olmayalım , 2 sene şampiyon olalım 3 sene olmayalım.

    Kimse de kombinesi var diye, deplasmanlara gidiyorum diye kendini bu kulübün sahibi sanmasın.

    Yine her kötü sonuçtan sonra takıma, hocaya , yönetime sırtını dönenler kalkıp da İslam Çupi'nin "Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür..." sözlerini ağzına sakız etmesin.

  36. Signature dedi ki...

    Para verip stada gidiyorum para verip ürün alıyorum onlar da insan gibi değil köpek gibi oynayacaklar sahada diyen adamlara söylemek lazım:Herkes belli bir kurum için çalışıyor.Çalışılan kurumların pek çoğunun borsada hissleri var.Ee borsada senin şirketinin hissesine para yatırmış adamlar var,senin maaşın o paraların katkısıyla ödeniyor,o zaman sabah akşam kahve içip lak lak etmeyecek,köpek gibi çalışacaksın!

    Dün Galatasaray maçından sonra basın toplantısında Fatih Terim dedi ki:Oyuncularım tatile erken girmişler.Benim için bundan daha büyük bir terbiyesizlik yoktur.Kazandığın her maçtan sonra benim takımım bu diye böbürlen,kaybedince oyuncuların özverisiz oynamış olsun,sonra da imparator ol.İşte buyuz biz.Aykut Kocaman normalde takımı sırtında taşıyan oyuncuların formsuzluklarının ardına sığınsa,en azından paratoner gibi bütün tepkileri çekmeyeceğini bilmiyor mu?Ama yapmaz,yapamaz.Adaletli adamdır çünkü o.Bırakın futbol dünyamızı,bu ülkeye fazla maalesef böyle adamlar.Aykut Kocaman,Şenol Güneş gibileri İskoç olsaydı şu an oralarda el üstünde tutuluyorlardı.Tek suçları Türkiye gibi bir ülkede bu kadar "insan" gibi düşünmeleri,hareket etmeleri.

    Fazladan 30-40 liram oldukça maçlara giden biriyim.Hiç formam olmadı,bir tek taraftar kartım var.Daha geçen sene yılbaşında Fenerium'dan atkı almışlar,dünyalar benim oldu.Orta sınıfta bir öğrenci olarak endüstriyel futbola para yetiştiremem maalesef.Ve korkuyorum:Acaba iki forma alınca ben de mi o müşterilerden olacağım?

    Kocaman vazgeçti galiba artık istifadan.O devam etsin,etmesin çok da önemli değil.Ama Karabük maçında 3.golden sonra stadı terk eden taraftarlar mümkünse bir daha gitmesinler maça.Hayattaki her başarısızlıklarında sevenleri terk etse ne olurdu bu adamları?90 dakika taraftarlık bile yapamayanlar,saatlerce takım şöyle kötü böyle kötü diye konuşmasın.

  37. Unknown dedi ki...

    her ne kadar birçok yerine katılmasam da ellerinize sağlık çok güzel yazmışsınız. özellikel şuraya katılmıyorum; "Belki de Türkiye futbol tarihinde ilk defa yerlisi/yabancısı, kadroda olanı/olmayanıyla futbolcular tesislere gidip hocaya “sen yoksan biz de yokuz” dediler." "Ama hakkını da teslim edelim. Şu kısıtlı zamanda taraftarı dönüştürmek mümkün olamadı ama görünen o ki takım bir aile olmuş." - bence bu bir yalan. kasımpaşa maçında da hocasına söz veren oyuncular sahada koşmuyor, sorumluluk almıyorlar. hırs, arzu bir kaç oyuncu da ancak var. hocasını seviyorlarsa, baba gibi görüyorlrsa sahada her şeylerini vereceklerdi. ama sahada yürüyen ve sonrasında samandırada toplanan sahtekarlar görüyorum. oyuncular hocanın yanlışlarına başarızılıklarının arkasında gizleniyorlar. ben de bir fenerbahçeli olarak böyle bir aile grubunun oluştuğunu görmek, inanmak isterdim ama böyle bir rüyaya aldanmayacağım.

  38. Unknown dedi ki...

    Kimin haddine düşmüş taraftarın haklı isyanını müşteri mızmızlanması yerine koymak, GFB denen musibete indirgemek. O GFB değil miydi üç beş maç önce taraftarın karşısında durmaya çalışan. Şimdi temiz futbol, vefa vesaire diye nağme okuyanların buralarda çıtı çıkmıyordu o zaman. Karabük maçında taraftarın sesi GFB'yi de, Aykut Kocamansporluları da ezdi geçti, olay bu kadar basit. Bu gerçeği görmek için görme cesareti lazım tabii, o ayrı. Merak da etmeyin, Aykut Kocaman'ınız dönecektir. Ankaraspor'a nasıl döndüyse -ki belki de ilk karakter aşınması oydu- Fenerbahçe'ye de öyle dönecektir.

  39. Nihat ANGIN dedi ki...

    Nihat ANGIN,

    adını bilmem seni tanımam zaman zaman yazılarını okurum, ben kimim bir muharip gaziyim , diğer bir gaziden esinlenip fenerbahçeli olmayı seçtim ne güzel yapmışım. üye olmak için imkanlarım yeterli olmadı, eşim hamile bir oğlum olursa ilk işim yaşını doldurmadan onu fenerbahçeye üye yapmak olacak, yazını okurken gözlerim doldu sen yanlız olduğunu düşünüyorsun gibi geldi şimdi koskoca bir kalabalığız 2 kişi olduk.

  40. omer sisman dedi ki...

    herkes kendi psikolojisinin düğümleriyle bakıyor.
    alex benim için çocukluğum, bir başkası için aykut kocaman belki haksızlık yapılıp işten atılan babası... vb. futbol bayağı güçlü bir psikoloji kazanı.

  41. gumgumok dedi ki...

    Etrafımda her cümlesine, her sözüne katılabileceğim taraftarlar olduğunu görmek beni çok sevindiriyor; ancak Cumartesi günü stadta gördüklerim beni bitirdi resmen.

    Kupalar, skorlar benim de Fenerbahçeli kimliğimin arka sayfasında duruyor; ama yine de bir Fenerbahçe bir Avrupa kupası kazanırken, kupanın Aykut Hoca'nın ellerinde yükseldiğini defalarca hayal ettim. Mourinho'nun, Löw'ün falan değil; Aykut Hoca'nın.

    Ama işte burası böyle bir ülke, böyle bir futbol iklimi barındırıyor ve gerçekleşebilecek hayalleri de söndürmekte hiç zaman kaybetmiyor.

  42. Adsız dedi ki...

    @hiper sensitif - ya yalan söylüyorsun ya da samimiyetle olan bitenin farkında değilsin. Tüm stad homurdanıyordu ama istifa sesi GFBden geldi. Üstüne aynı it kopuklar şike ve "anons yapsana" diye tempo tuttular. Bir tek Alex de Souze tezahuratında Migros taraflarından destek verilir gibi oldu, onun dışında ıslıklı protesto vardı.

    Kuytın golu ıslıklanınca da artık dayanılamadı ve telekom dışarı diye bağırıldı tek bir ağızdan. bu da sessiz çoğunluğun çıkardığı en gür sesti bütün maç.

    hiper dostum, akocamanspor yok, gfb yok, Fenerbahçe var. Karabuk 8de atsa Fener gol atınca ıslıklayan adamın taa sülalesine çiçek yollayayım, bu kadar net. ister hocamız Terim olsun, ister başkanımız ROK. Fener gol atınca sevinmeyen adamın yuzune tükürürüm.

    Dezenformasyon yapmayın, stattakiler gayet farkında olayların.

  43. momos dedi ki...

    bugün okuduğum bir haberden ilhamla aklıma bir fikir geldi. haber yalan olabilir önemli değil, fikrin kendisi değerli. bence aykut kocaman ne olursa olsun kulüpte tutulmalı. ancak şu anki pozisyon kocaman hocamızı oldukça yıpratıyor. hak etmediği günler yaşıyor. eski pozisyonu sportif direktör konumuna geçip, beraber çalışabileceği bir teknik direktör ile anlaşılmalı bence ki buna en uygun isim lucescu. harika bir çözüm olur. hem aykut hocamız takımdan ayrılmamış olur hem de çok iyi bir teknik direktöre kavuşmuş oluruz. sportif direktör olarak aykut hocamdan beklediğim bu. herkes için kazan kazan formülü. tabi bu çözüm için görev tanımlarının çok iyi belirlenmiş ve kimsenin görevine karışılmaması şart. ne aykut lucescu'nun üstü, ne de o aykut'un üstü olmalı. başkan da kabul ederse olur bu iş.
    bence şu aşamada en optimal çözüm bu. ve ihtiyacımız olan da çözümler yeni kaoslar değil.
    bu arada öyle ya da böyle yönetimden halen yeni bir lige katılım açıklaması bekliyorum. bu çok zor biliyorum ama umudum bu yönde çalışmaların başlatılmış olması. bugün okudum başka haberlere göre boklu ligimizi premierleague'e benzetme çabaları varmış, adalet olmadığı sürece adını veya statüsünü değiştirmek bir işe yaramaz.

  44. Adsız dedi ki...

    Bu yorumu yazdığım dakikalarda Aykut Hocamızın kesin kararını bilmiyordum… Aykut Hocamız istifası konusunda belli noktalarda haklı olabilir… Ancak Türkiye’nin şartlarını, Türkiye de ki taraftar kültürünü, Fenerbahçe’nin nasıl bir ortamda spor yaptığını, nasıl kösteklendiğini herhalde hepimizden daha iyi biliyordur… Hele de taraftarın tamamının kendisinden desteği çekmesi gibi bir durumda oluşmamışken, bu şekilde istifa etmesi beni üzüyor… Aykut Hocamız bu kadar kırılgansa bu iş zaten zor demektir… Ayrıca işin doğası gereği birtakım zorluklara katlanmak gerekiyor… Kararlı olmak, doğru bildiği şeylerden vaz geçmemek, en önemlisi de gs lobisine bu kadar erken teslim olmamak gerekiyor… Ayrıca böyle hemen küsmemek, kaçmamak gerekiyor…

    Şayet GS MEDYASININ yıpratmasından usanmışsa, bugüne kadar FENERBAHÇE teknik adamı olmadığı dönemlerde GS MEDYASININ VE YALAKA VE ÇAKALLARIN övgüsünü, hürmetini kaybetmek istemiyorsa, istifasından asla geri dönmesin… Bize GS LOBİSİ karşısında pes etmeyecek, sonuna kadar direnecek ve gerektiğinde o lobiye LAFI SOKACAK adam gerekiyor… Başarılı olmak için sen elinden geleni yap, BİZ HAKKINI her zaman teslim ederiz… GS MEDYASI ağzınla kuş tutsan sana iyi demez… Çünkü onlar FENERBAHÇENİN İSTİKRARLI olmasını istemez… Çünkü onlar FENERBAHÇELİ olduğunu iddia eden, kendi menfaatinin adamı olan genç Fenerbahçeliler ve onlar gibi taraftarı hocasına, futbolcusuna, yönetimine karşı kışkırtmaya bayılır… Bu şekilde FENERBAHÇEDE hiçbir zaman HUZUR istemezler… Aykut Hocam beni sükûtu hayale uğrattı… Bu kadar dirençsiz olmamalıydı…

    Yine de çok fazla eleştirmekte istemiyorum… Aykut Hocam bundan sonra bana göre de çok fazla verim vermez… Her an yaşanacak olumsuzlukta geri dönüşünden pişman olacak kişi yararlı olmaz… Bence İTALYAN bir teknik adam getirilmeli, uzun süreli sözleşme yapılmalı, kendisinden neler beklenildiği iyice anlatılmalıdır… Yabancı hoca sezon sonunda gelmeli, ikinci devre yardımcı hocalarımız işi götürmeli, anlaşılacak teknik adam ikinci yarıda takımı gözlemeli, rakiplerin maçlarını da izlemeli, böylece gelecek sezon uyum sağlaması, kadro tercihi gibi konularda daha sağlıklı kararlar vermiş olacaktır…

  45. ali düz dedi ki...

    3 temmuz sürecinde aykut kocaman takıma hem hocalık hem başkanlık yaptı tespiti, aykut kocaman'ın 3 temmuzdan sonraki süreçte saha içinde yaptığı hataları ve bunların sonuçlarını görmezden gelmeyi gerektirmez tabi, fakat aykut kocaman'ın şu saatten sonra takıma verecek bir şeyi olmadığını söylemek de aynı oranda ıskalıyor meseleyi. hatalar şunlardı bence, birkaç maçta oyuncu değişikliğinde gecikmesinden falan ziyade, şu son 2 ayda oyuncuların -heleki 3 temmuz gibi bir süreçten sonra- mutlaka sahaya koymaları gereken hırsın gözükmemesi veya süratle gevşemesine karşı, gevşemeyi gerektirecek hiçbir gelişme olmadığını oyunculara sağlam bir şekilde işleyip duruma sert bir müdahele yapmamasıdır. kadro seçiminde adaletsiz davranmadı asla, oyuncu değişikliklerinde ise çok vahim sonuçlar doğuracak hatalar yoktu, sürecin tespitini ve işin doğası/ahlakı gereği oyuncuların sahaya koyması gereken eforu dillendirdi zaman zaman, ama sadece dillendirmenin veya yedek soyundurmanın yetmeyip duyguları biraz daha derinlemesine yöneterek gidişata yani saha içindeki gevşek psikolojiye müdahele etmenin lazım geldiği anlarda ise bu sefer aykut hocanın biraz gevşediğini hissettim. bu gevşemeyi biraz yorgunluğa ve son dönemdeki krizlerin hocada yarattığı moral bozukluğuna da bağlıyorum. sonuçta insan bu adam da, 1 yılda ağaran saçlar, sürekli maruz kalınan haksızlıklar(bitmeyen temmuz) ve bunlardan daha önemlisi kendi öz taraftarının verdiği tepki, attığı küfür söz konusu. adamı yorar yani. aykut hocanın hatalarını hafifletecek başka sebepler de sıralayabiliriz, ilk 11'de 6-7 oyuncunun değişmesi, transferlerin yaşadığı sakatlıklar, adaptasyon süreci... gibi; ama sonuçta futbol neticelerle değerlendiriliyor, hatalara hata, olmayana da olmuyor demek zorundayız. futbol dinamik bir oyun, bir şey olmuyorsa başka bir şey yaparsın, futbolcu değişir hoca değişir ve oyunun gerektirdiği dinamizme ayak uydurursun bu değişimler sayesinde...
    tüm bunlara rağmen, aykut hocanın takımın başında kalması olumlu ve gerekli bir hadisedir. benim oğuz-aykut-rıdvan üçlüsünden birini, yani içimizden birini içimizde geliştirerek başımızda tutma ve uzun yıllar onunla yürüme ve başarılar kazanma gibi bir hayalim var. rıdvan'la olmadı, oğuz'un hala ihtimali var, ama en güçlü aday istanbulspor'da oyuncu-antrenörlük yaptığı dönemden itibaren aykut kocaman'dır. 10 yıl aykut kocaman'la yürüyelim istiyorum. kazanalım kaybedelim, ama hep gelişelim, savaşalım. hiçbir teknik direktör hiçbir takımı her sene şampiyon yapamaz, sistem'in de buna hoş gözle bakmayacağını da biliyoruz ayrıca. ama ukrayna'da lucescu örneği ve 20 yıldır ingiltere'de yaşanan örnekler, teknik bilgisine ve oyun sistemine ve grup yönetimine inandığımız adamlara sabır göstermeniz gerektiğini öğretiyor. lucescu çok savunmaya dönük oynatıyor diyorlardı, oysa adam ta galatasaraydayken izleri görülen ve 5-6 yıl sonra daha da kendini baskılayacak olan oyun sistemini oturtmaya çalışıyordu yönettiği takımlarda. dünyada çift forvetle oynayan takım sayısı çok az ve istisnai maçlar dışında bu şu an için en mantıklı yol. aykut hocanın oynatmak istediği oyun, kabaca, özellikle merkezde pas kabiliyeti ve ayağa oynama oranı yüksek, kanatlarda ise süratli akın yapabilen, kanat oyuncularının 2. forvet gibi parladığı ve savunma kontrolüne de katkı sağladığı son derece gerçekçi ve anlamlı bir oyun düzenidir. bu oyunu bu yıl hiç koyabildik mi sahaya, neredeyse hiç koyamadık. ama şampiyon olduğumuz yıl seri yaptığımız dönemde kuvvetli örneklerini gösterdik. ve bu oyunu geliştirerek ileriye götürüp, rakiplerimizle makası açmamız en doğal beklentiydi. olmadı ve hala olmuyor, ama olmayacak diye bir şey yok. dünyada nerede kuvvetli bir yapı kurulmuşsa sabır gerektirmiştir mutlaka. lucescu'nun shaktar'ını iyi inceleyelim. ve bir kere yaptıysak bir kez daha yapabiliriz. bunlar manalı ilkeler bence. ve zamanında bu ilkelere dair ışığı, teknik hakimiyeti ve etik aidiyeti ve saha pratiğini kendisinde fazlasıyla gördüğümüz aykut kocaman'a güvenmiycez de kime güvenicez?

  46. deddaq dedi ki...

    fenerbahce taraftari takimin basinda morinyo ister sol acikta ronaldo sag acikta messi forvete ibrahimovic ister. sampiyon olmazsa onlari da yuhlar.. boyle bir fenerbahce seyirci profili var son yillarda. ali sen tipi baskanlarin fenerbahceye hediyesidir bu. aziz yildirimi da burda ali sen tipi baskan saymalimiyiz tam karar veremiyorum. secilme sebebi guclu parali olmasi. ama daha sonra bazi yaptiklari soylemleriyle daha istikrarli guce bagimli olmayan bir fenerbahce istedigi izlenimi birakti bende. 3 temmuz sureciyle bu basariya ac taraftar profili biraz kirilmisti ama hadibusezonsampiyonolmasanizdaolur sezonundan sonraki sezon basari gelmeyince yine eskiye donus basladi ustune ustluk bi de ikiye bolundu taraftar. simdi nasil bir mucize gerceklesicek antalya kampinda bilemiyorum. aykut un isi zor. sezon sonu gider, belki aziz yildirim da gider. zaten su mahkeme olaylari olmasa bence birakir sezon sonu. peki sonra, yine guclu baskan takimin yarisini yollar, bi suru para harcanir, 1 sene sure kazanilir. lucescu gardiola ziko mu daum mu tarzi biri gelir. basarili olamazsa (sampiyon olamazsa) tekrar bastan filan, ben feci sikildim bu fenerbahceden. eger aykut kocaman bu sezon oynadigi 1-2 mac ve sampiyon oldugumuz sikeli sezonun ikinci yarisindaki bicok mac gibi sert dinamik pas delisi takimi yaraticaksa ben 10 sene beklerim sampiyon olmadan ama, bu seyirciyle zor. tek keskem takimi cekiceklerdi gecen sezon amator kumeden gelirdik ufak ufak seyirci de cenesini kapardi 5 sene nadas, neyse iste bana ne bu takimin baskani yonetim kurulu teknik direktoru boku pusuru yok mu, banane sizene bi rahat verin. maca da gitmeyin kardesim mac izlemesini bilmiyosunuz ruh halinizin sahadaki futbolcuya nasil sirayet ettiginin farkinda degilsiniz. pas veremeyince cikan o ah sesinden sonra ben futbolcu olsam o topun pesinden daha da kosmam. daha da ayagima top gelsin istemem. neyse konudan konuya atlamiyalim banane demistim orda durayim.

  47. Adsız dedi ki...

    deddag@ efendi daha önce bu bayat numarayla kafa karıştırmak isteyen çok Galatasaraylı oldu… Onun için böyle ucuz numaraları bir kenara bırakıp delikanlıca rengini belli ederek görüşlerini yaz da yazılanlar incir çekirdeğini azıcıkta olsa doldursun… Şu berbat ötesinden de rezil yorumları yayınlayarak sitenin kirlenmesine izin vermeyin lütfen…

  48. deddaq dedi ki...

    sevgili berk ben gs li degilim. fb yi cok uzun yillar takip ettim ve hep ayni hikayeyi izliyormusum gibi geliyor. Her basarisiz sezonun veya yari sezonun ardindan transfere ya da teknik direktor gondermeye kalkisan bir fb gormek istemiyorum. fenerbahcenin kadrosu da teknik direktoru de bence yeterli. futbol bir takim oyunu ve butun is takim olmakta yatiyor. iyi bir kadro ve iyi bir italyan teknik direktorle basarinin gelecegine inaniyorsan cok uzaklara degil fb basketbol takimina bakman yeterli. malesef henuz takim olamadilar ve oyle yarim sezonda takim olunamiyor. aykut kocamana gelirsek, spartak moskovaya elendiginden beri her maca kelle koltukta cikti bu takim. marsilyayla 2-2 berabere kaldigimizda dagiliyodu zar zor toparladilar. ben uzak oldugumdan stada gidemiyorum ama tv basinda bayaa bi delirdim 2-2 olunca. stada gitsem belki ben de homurtulu kalabaliga kendimi kaptirabilirim bilmiyorum, ama biraz sabretmek lazim. fb seyircisi bu sezon hic sabretmedi daha ilk yenilgide catlak sesler yukseldi bu da fb nin takim olmasini engelledi bu sene. aykut kocamani ben de elestiriyorum koru korune kocamanci degilim, krasici gereksiz aldi bence, daha cesur olabilir, selcuk sahin yerine salihi oynatabilir falan filan. ama aykut teknik direktor degil demek haksizlik herkes hata yapar. son olarak sunu soyliyim aykut sezon sonu yuzde doksan gidecek, belki sezon sonunu bile getiremiyecek ama nasil gittigi benim icin cok onemli, aykut kocaman yuhalanarak gidecekse eger bosa cekmisim ben bu fenerin kahrini. bir rezil yorum daha yaptim, bi daha da yapmam berk. kusura bakma.

  49. Adsız dedi ki...

    “ eger aykut kocaman bu sezon oynadigi 1-2 mac ve sampiyon oldugumuz sikeli sezonun ikinci yarisindaki bicok mac gibi sert dinamik pas delisi takimi yaraticaksa ben 10 sene beklerim sampiyon olmadan ama, bu seyirciyle zor. tek keskem takimi cekiceklerdi gecen sezon amator kumeden gelirdik ufak ufak seyirci de cenesini kapardi 5 sene nadas, neyse iste bana ne bu takimin baskani yonetim kurulu teknik direktoru boku pusuru yok mu, banane sizene bi rahat verin. maca da gitmeyin kardesim mac izlemesini bilmiyosunuz ruh halinizin sahadaki futbolcuya nasil sirayet ettiginin farkinda degilsiniz.”

    Şu yazılanlar rezil değil de nedir ??? 3 Temmuz iftirasına “EMENİKENİN PARA SAYMA GÖRÜNTÜSÜNÜ” görmeden inanan kişi ASLA GERÇEK FENERBAHÇELİ olamaz… Şikeli sezon demek, amatör küme demek, çenesi kapanırdı lafları ZİHNİYETİNİ AÇIKÇA ortaya koyuyor… Öyle elde delil yokken, VARLIK SEBEPLERİ FENERBAHÇE NEFRETİ olanların çenesi kapansın diye SÜRÜLMEK İSTENEN ÇAMURA razı olmak FENERBAHÇELİLİK değildir deddaq efendi… Korkaklık değildir FENERBAHÇELİLİK… Pursmak, birileri üzerine geldi diye, soru sormadan sorgulamadan inanmak hiç değildir… Tekmili birden antifenerli ve bukalemunsporluların ve onların medyasının yıllardır saçtıkları zehiri görmeyen fenerbahçeliyi de ben Fenerbahçeli olarak göremiyorum…

  50. hakanchoban dedi ki...

    Keske yazinizda "cemaat" yerine "camia" kavramini kullansaydiniz.. Ya da "aile" ...

  51. hakanchoban dedi ki...

    Keske yazinizda "cemaat" yerine "camia" kavramini kullansaydiniz.. Ya da "aile" ...

  52. deddaq dedi ki...

    ayni dili konusmuyoruz sanirim berk, dediklerimi yanlis anlamissin. sikeli sezon derken sikeye inandigimdan soylemedim, hangi sezondan bahsettigim anlasilsin diye oyle yazdim. (sen simdi bunu da yanlis bulursun ozur dilerim) cenesini kapatsin dedigim de sampiyon olmayan bir takimi her daim basarisiz goren fb seyircisi. 3 puanla sampiyonlugu kacirinca takimin yarisini gonderiyosan orda bi sorun vardir bana gore. (turkiyede bunu her takim yapiyor sadece fb degil) hakemler fenere karsi medya fenere karsi kadro kotu yonetim pasif, e kardesim neden aykut istifa diye bagiriyosun o zaman? zaten butun bunlarla ugrasan bi adama bi de sen istifa diye bagirma diyorum bi rahat ver. git medyaya bagir hakemlere bagir. yenilsen de yensen de taraftariz senle diye bagir. takim kotu de oynasa alkisla bu sezon olmaz mi?

  53. ali düz dedi ki...

    dünyada şu an oynanan futbola en uygun sistem 4-2-3-1'dir. (barcelona gibi ayağa hakim ve kısa paslı akın organizasyonu güçlü bir takımsan bu oyunu ufak bir dokunuşla 4-5-1'e de dönüştürebilirsin.) ama genel olarak çift forvetli akın oyunu realitesini yitirmiştir. çünkü, genel olarak takımların koşu miktarı, savunmayı sahaya yayma bilinci ve orta sahaların defansif katkısı arttı. alman takımları bu yeni realiteyi, sisteme sadakatte ciddi bir disiplin göstererek en verimli kullanan takımlar oldu genelde. fakat, tabii 4-2-3-1'le oynuyorsan da ayağa oynama becerin, pas kaliten iyi olacak. kanatlarının fizik gücü yüksek olacak ve defansın topu yerden sakin ve isabetli bir şekilde oyuna sokacak. bunları yapmak yazmak kadar kolay değil, ama fenerbahçe yapmak zorunda olan takımlardan biri. yani oyun sistemimizde genel olarak sıkıntı yok, ama uygulama şiddetimizde ağırlıklı olarak oyuncu grubundan kaynaklanan sıkıntılar var. semih-sow çift forvetini sistem olarak benimsemek mantıklı olmaz. elazığ maçının 2. yarısındaki tempoyu sürekli ortaya koyamazsın. o gerçek ve sürekli bir görüntü olamaz yani. önemli olan, o görüntüye mecbur kalmayacak daha adamakıllı 90 dakikalık görüntüyü ortaya koymak. kaldı ki enerjisi ve fizik gücü/sürati de çok yüksek bir takım değiliz. çift forvetle oynayan galatasaray'ın da şu ana kadar bizle oynadıkları maç dışında hiçbir zor maçı kazanamadığını, ligde 24 kaybettiğini ve ş.liginde ise müthiş bir şansla üst tura çıktığını ve mesela kendi sahasındaki braga maçını niye kazanamadığını biliyoruz.
    fenerbahçe'nin ihtiyacı, özellikle ilk yarılarda daha fazla koşu yapmak, orta sahada daha fazla alan daraltmak ve şu saçma pas hatalarından kurtulmaktır. ve çift forvetli baskı anlamına gelmez tabii. daha çok verimli koşu ve alan daraltma hadisesi bir de pas kalitesinin artması için bir kere en az belhanda gibi bi adam bu takıma lazım. daha önemlisi ve benim aykut hocaya asıl kızdığım konu, yobo-bekir-egemen'e gereğinden fazla sırtını dayamasıdır. sene başından krasiç'ten falan önce sağlam bir stoper alınmalıydı bu takıma. baroni'nin istikrarsızlığı candan bezdirdi adamı artık. fenerbahçe'de o mevkiide sürekli 11 oynayacak adam değil baroni. belhanda gelsin. krasiç'tense ümidimi tamamen kesmiş değilim hatta. sağlam bir stoper ve belhanda öncelikli transferler olmalı. mevcut kadronun şimdiye kadarki en yeteneksiz kadro olduğunu ise kesinlikle söyleyemeyiz bence. söylersek ayıp olur açıkçası.
    tüm bunlar kadar önemli olan mevcut oyuncuların oyunun ilk dakikalarından itibaren daha eforlu, birbirlerine geometrik olarak daha yakın ve hızlı oynamaları gerektiğidir.
    hocadan veya takımdan ümidimi kesmiş değilim. taraftar grubu da genel olarak "iyi günde dost-kötü günde yargısız infaz"dan vazgeçerse önümüz uçurum değil.

Yorum Gönder