Alex - Aykut Hoca- Aziz Yıldırım: Sistem nerede?


Kaos'a ve kaotizme aşık bir ülkede, komplo teorilerinin kahvehane sayısı kadar bol, nezaketin aptallık, iyiniyetin saflık sayıldığı bir düşünsel kültürün göbeğinde, insanlarla iletişim gerektiren herhangi bir işi sağlıklı yapmak çok zor. Kaba, kızgın, öfkeli, bağırıp çağıran, ateşli, heyecanlı, ağzına geleni söyleyen, zenginlik ve statü sembollerini alabildiğine kullanan, beyaz gömlekli takım elbiseli her adamın İbrahim Tatlıses, Fatih Terim, Recep Tayyip Erdoğan hattında bir noktada statü elde ettiği bir yerde Alex ve Aykut Hoca gibi temelde mülayim, az konuşan, ciddi insanların toplumu tatmin edememesi de doğal.

Bu tatminsizlik öyle boyutlara ulaşıyor ki, bir büyük kitle iletişim mekanizması içerisinde insanları kendi varlıklarından, olayları da ağırlığından kopartıyoruz.

Hiç bir sağlıklı toplumda, seri katil olmadıkça, karısını evde kör testereyle kesmedikçe, bir yere bomba koyarken yakalanmadıkça veya çırılçıplak sahaya atlayıp edep yerlerini kitleye arz etmedikçe bir tercümanın istifa etmesi manşet olmaz. Savaşın eşiğinde yaşayan, 8 milletvekili, 108 gazateci, 500'ün üzerinde üniversite öğrencisinin tutuklu olduğu, sabah Bitlis gibi bir şehrinde roketatar saldırısının gerçekleştiği bir ülkede "manşet" haber buydu.

Hiçbir sağlıklı ülkede, bunca sorun varken, Bir Başbakan işinden ayrılmış bir futbolcuyu arayarak kendisini Kasımpaşaspora davet eden bir konuşma yapmaz. Lafı uzatmayayım ama içimde de kalmasın, Başbakan niye Alex'i arıyor arkadaş? Bu memlekette sorun mu yok? Hadi aradı, Başbakan niye Türkiye'de kal diyor? Adam gidecekse gider, neticede bir futbolcu. Hadi kal dedin, Kasımpaşa'nın idari menejeri misin, kulüp başkanı mısın, teknik direktörü müsün, niye "Seni Kasımpaşa'ya alalım" diyorsun? Belki adam 8 milyon € isteyecek senede, cebinden mi vereceksin? Ne yapacaksın? Başbakanların bunlarla uğraştığı bir ülkeye sağlıklı bir ülke, psikolojisi normal bir ülke gözüyle bakılır mı?


Bu sorun hepimizde olduğu için oturduğumuz yerden karakter tasarımına başlıyoruz. Üçüncü veya dördüncü vites yok. 1 yıl içerisinde Alex ve Aykut Hoca o kadar "kahraman" ve "hain" oldularki insan şaşırıyor. Halbuki, Alex'in aynı anda temiz bir aile babası, iyi bir kaptan, lider özellikleri taşıyan bir futbolcu, heykeli dikilecek bir efsane ve sinsi, yalancı, hain, kötü insan ilişkileri olan bir hıyanet abidesi olması mümkün değil. Aykut Hoca, bir yandan Fenerbahçe aşığı, "kocaman umutlarımızın sembolü", taraftarın önünde yerlere eğilecek kadar mütevazi, Yaşar Kemal'le sohbet etmeyi seçecek, bir mayıs dolayısıyla basın mensuplarının bayramlarını kutlayacak kadar düşünceli ve arkadan iş çeviren, Alex'i kıskanan, büyüklüğü kaldıramayan, küçük, hesapçı, sinsi bir insan da olamaz.

Tembel ve ahlak yoksunu bir medya ortamının ortasında yaşıyoruz. Bu medya için "gerçekler" değil sansasyon, skandal ve bunun en ucuzu matah. Çünkü "gerçekler" sıkıcı ve kolay değişmiyor. Televizyonun başında olup reklam izlemeniz için, internet sitelerine girip "tık" sayısını arttırmanız için medya yöneticilerinin genel politikası kadın poposu resmi koymak veya üzerinde konuşacağımız, birbirimize düşman olacağımız büyük sansasyonlar imal etmek.

Çünkü aslında hiç kimsenin 7/24 bir haber ajansına ihtiyacı yok. 7/24 haber ajansları Irak savaşından sonra kuruldu, zira gerçekten de medya çağında ilk kez 7/24 takip edilebilecek bir haber vardı. Bu iş bir iş olarak tanımlanınca da artık 7/24 takip edilebilecek tiynette haber yaratılma safhasına gelindi. Amerika'da da böyle, Türkiye'de de böyle, Almanya'da da böyle. 24 saat takip etmemiz gereken bir haber olmadığı için, 24 saat izlememiz, takip etmemizi gerektirecek, ucuz, basit, skandalı yoğun "dedikodular" haber olarak sunulmaya başlandı.

Beyler bayanlar, bu da bizim aklımızı iğfal etti. Hiçbir şeyi normal karşılamıyoruz.

Bakın baştan söylüyorum, Alex'i çok severim. Üstüne döktüğüm methiyeler bu blogda duruyor. Hiçbirinden pişman değilim. Ama arkadaş, Alex'in iş akdinin feshi "hıyanet", "insafsızlık", "zulüm" bandında tartışılabilecek bir konu değil? Senede 4 milyon, 5 milyon para alan bir futbolcu kulübünden ayrılmış. Aç yok, ortada kalan yok. Futbolculuk böyle bir meslek. Hiç kimse bu meslekte kimseye 8 yıl bir kulüpte oynama garantisi veremez. Ronaldinho'lar, Johan Cruyff'lar bu şansa sahip olmadı. Her futbolcunun iş akdi feshedilebilir. Bir futbolcunun iş akdinin feshini bir zulüm hikayesi gibi anlatmak akıl ile bağdaşır iş değil. Eğer birinin iş akdinin feshine isyan edeceksem, 13 milyon işsizin olduğu bu ülkede asgari ücretle 3 çocuk büyütmeye çalışan insanlar için isyan ederim. Gerçekten isyan edilecek şey, bu insanların yaşadığı dramdır. Üst yönetimde, üst seviye işlerde hiçbir profesyonel ömrü billah orada çalışmayı nasıl garanti edemezse, kurumlar da kişilere ölene kadar çalışmayı garanti edemez. Yılda 4 milyon kazanıyorsan, iş akdinin herhangi bir zaman diliminde sona erdirilebileceğini de kabul etmen lazım. Ortada bir felaket, katastrofi filan yok. Bu seviyedeki işlerin normal prosedürü budur, böyle olur, böyle olmaya da devam edecek.

Ancak bu olayı tartışmayalım demiyorum, tartışmayı doğru zeminde yapalım diyorum. Ne Alex'in işten ayrılması, ne kulübün onla çalışmak istememesi, Alex - Aykut Hoca - Aziz Yıldırım hattındaki dedikodular ve insani bir takım sorunlar mesele değil. İnsanların karakterlerini tartışma hakkımız da yok, bizi bu tartışmaya götürecek bir olay da yok. Yok soyunma odasına girdim, yok oradan çıktım, yok bacak bacak üstüne attı, yok tweet attı üzerinden gelen "kim daha terbiyeli" tartışması lise dönemleri için makul bir tartışmadır, insanlar birbirlerine küserler, ama bu seviyede, Fenerbahçe gibi bir kurumda böyle bir olayda masaya koyacağımız argümanlar bunlardan ibaret olamaz.

Esas sorun bir kaç soru ile net bir şekilde ortaya konabilir.

8 yıl takımda kalmış, kaptanlık yapmış, takıma katkısı çok yüksek, oyun zekası tartışmasız bir oyuncuyu nasıl bu kadar pespaye bir şekilde kaybettik?

Oyuncu takımdan ayrılabilir. Takıma katkısı düşüktür, yeni sistemle uyumlu değildir, mükemmel bir futbolcudur ama antremanlara çıkmıyordur, disiplinsizdir, insan ilişkisi zayıftır, aldığı ücret fazladır, ekonomik getirisi düşüktür veya basitçe kulübün yeni şemasında kendisine yer yoktur. Evet. Ama bir oyuncuyla bu şekilde ayrılınmaz.

Futbolcular teknik direktörlerle, teknik direktörler başkanlarla, başkanlar kendi yönetimleriyle, yöneticiler maaşlı çalışanlarla, maaşlı çalışanlar karılarıyla, karıları da kuaförlerle kavga edebilir. Hayat böyle bir şey. Emek yoğun işlerin tamamında insan faktörü önemlidir. Hele bu işler spor, sanat, siyaset gibi insan unsurunun kendi üretiminin belirleyici olduğu, ikamesinin de bulunmadığı alanlarda oluyorsa, daha da büyük çatışmalara gebedir.

Senede milyonlarca dolar kazanan, gazetelerde boy boy resimleri çıkan, sokakta iki adım attığında insanların ilgisine mashar olan, bizleri güldüren ve ağlatan insanların egosu da doğal olarak güçlü olur. Niye? Çünkü o bunlara sahip ve sen değilsin. Bu insanlar 20 - 35 yaş aralığındaysa, bunca maddi imkan ve manevi destek mekanizması ile karakterleri ve kendilerine duydukları hayranlık da büyür. Normal. Adamın heykelini dikecek kadar sevebiliyorsan, onun da kendisini sevmesine kızmaman gerekir. Sen heykel dikecek kadar önemsiyorsan, o da kendisini mutlaka önemseyecektir.

Yine böyle yapıları yöneten yöneticiler de egosu güçlü insanlardır. Onlar da yüksek bir gelir seviyesine sahiptir, onlar da değerlidir, kitlenin ilgisine / sevgisine mashar olur.

Bu iki güçlü egonun karşılaşmasında çatışma çıkması beş bilinmeyenli quantum denklemi değil. Ne oluyor? Sen de çalıştığın yerde patronunla kavga ediyorsun, arkasından söyleniyorsun, kafan bozuluyor, yoruluyorsun, moralin düşüyor, motivasyon bekliyorsun. Anlaşılmayacak bir şey yok.

Ancak büyük kulüpler, büyük olmaya devam etmek istiyorlarsa, ortaya çıkması muhtemel ihtilafları çözebilecek sistemler kurarlar. Sistem tanımlanmış görevleri olan ve bu görevleri belirli bir kalitede sürekli bir şekilde sunan insan istihdam etmek demek.

Kulübün sürekli oyuncuları izleyip, onların psikolojik durumlarını analiz edip, yönetime tavsiyelerde bulunan bir psikolog ekibi var mı? Ben bilmiyorum. Halbuki bu insanların psikolojilerinin doğru yönetilmesi, desteklenmesi temel bir öncelik. Oyuncu alırken de, oyuncuyu takımda kullanırken de nasıl fizik terapistine, masöre, doktora ihtiyacımız varsa, psikologa da var. Halbuki bu kadro boş.

İki, bu seviyedeki her kulüp futbolcularla yönetim arasında bir irtibat kurabilecek ara seviye yönetici ekipleri çalıştırmalıdır. Bu insanlar futbolcuların sosyal yaşamlarını takip etmeli, yaşadıkları ülkede karşılabilecekleri çevresel sorunları çözmeli, çocuklarını okula yerleştirmeli, çocuklarının okullarında sağlıklı ve güvenli eğitim alabilmesini takip etmeli, karılarını mutlu etmeli, çocukları arada bir yemeğe götürmeli, sosyal yaşam alanlarına sokmalı, doğru arkadaşlıklar edinmelerine yardımcı olmalı, dertleşmeli, paylaşmalı, sorunlarını dinlemeli ve bazen de hata yaptıklarını söylemeli. Bu kurum içi iletişim / destek mekanizması oyuncuların insani olarak ihtiyaç duydukları ilişkilerin yönetimini yapmalı, onların kulübe zarar verebilecek bir şekilde büyümesini engellemeli. Sen 8 yıldır çalıştırdığın kaptanınla bir Hakan Bilal Kutlualp, bir Volkan Ballı ayarında ilişki kuramıyorsan bu temelde senin sistem olarak hatan olduğunu gösterir. Parasını verdiğin insanla ilişkin de iyi olmak zorunda. Yapamıyorsan, hata senin.

Üç, bu seviyedeki her kulübün teknik direktörüne geniş bir ekip kurma şansı verilmeli. Üç kişiyle, 4 kişiyle olacak işler değil. Kulübün kendisine bağlı bir organizasyon takımı olmalı, basın müşavirliğinin yanı sıra teknik direktörün basın danışmanı olmalı, imaj danışmanı olmalı, yaratıcı içerik üretecek metin üretim ekipleri kurulmalı, hukuk danışmanı olmalı, psikoloğu olmalı, oyuncu takip ve izleme komiteleri kurulmalı, özel kalemi olmalı, ülke içerisindeki imajını güçlendirecek ve kamuoyuyla iletişimini sağlamlaştıracak, onun organizasyonlarını belirleyecek, yapacak ve onu bir iletişim aracı olarak kullanacak bir ekibi olmayan teknik direktör, 7/24 medya çağında köpekbalıklarının ortasına atılmış bir parça kırmızı etten başka bir manaya gelmez. Kardeşim Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsunuz, insanların nasıl bir fanatizm seviyesinde olduğunu, kamuoyu algısının nasıl üretildiğini, medyanın nasıl polarize olduğunu ve medya araçlarının propaganda aracı olarak algı üretimi için nasıl kullanıldığını görüyorsunuz. Doğru iletişim metotları ve strtejilerini uygulayamazsanız, çökmeye mahkumsunuz.

Dört, Fenerbahçe kendisine artık bir başkanlık katı kurmalı. Aziz Yıldırım her şeyden sorumlu insan değildir. Aziz Yıldırım'ın da bunu anlaması lazım. Her işi iyi yapamıyor. Her işi en iyi yapacak insan da kendisi değil. Aziz Yıldırım en iyi sekreter, en iyi faks çeken adam, en güzel görüntüleri bulacak kameraman, mali tabloyu en iyi takip edecek maliyeci, birinci sınıf bir inşaatçı, adına kürsü kurulacak bir hukukçu, müthiş bir hatip, benzersiz bir medya iletişim dehası değil. Nasıl kulübün masörü varsa ve o bu işi diğer herkesden iyi yaptığı için belirli bir ücretle istihdam edilip, o işi yapma sorumluluğu veriliyorsa, hayattaki başka diğer işler de personel istihdam etmeyi gerektirir. Aziz Yıldırım bu kadar kolay ulaşılan, soyunma odasına girip çıkan, oradan inşaata giden, oradan basına elini kolunu sallayarak çıkan bir insan görüntüsü veremez. Vermeyi tercih ettiğini biliyoruz, hakkı olmadığını da anlamamız lazım. Aziz Yıldırım'ın artık hukukçulara, medya iletişim danışmanlarına, 7/24 yanında olacak stratejik kararlar verecek ve bunları yönetecek danışmanlara ihtiyacı var. Daha önemlisi Aziz Yıldırım'ın da artık kendisini modern ekiplere emanet etmeye ihtiyacı var. Bunu Amerikan Başkanı yapıyor, Başbakan yapıyor, TOBB Başkanı, TÜSİAD Başkanı yapıyor. Salak mı bu adamlar? İş yapmayı mı bilmiyor? İletişim, siyasi strateji, kurum yönetiminden mi anlamıyorlar? Hayır. Bir insan bu kadar yoğun bir programda, bütün bu kamusal yönü olan ve hayatının gidişatını belirleyen her işi kendi yapamaz, sağlıklı karar alamaz, yorulur, disiplini bozulur. Bir insan bu işlerle bizzat kendi uğraşırsa, yöneticilik yapmaya vakti kalmaz. Eğer generaller siperlere gidip tüfekle ateş ederse, askere komutanlık edemez. Bizim Başkan'a ihtiyacımız var, eğer o inşaatçılık, idari menejerlik, teknik direktörlük ve gazetecilik yaparsa, Başkanlık yapmaya vakti kalmıyor demektir. Sözün gücünü iyi kullanmak, kitleyle dorğu bir şekilde iletişim kurmak, doğru pozisyonlamayı yapmak ve yönetmek için bu ekipler kuruluyor. Türkiye'de yetişmiş insanlar da var. Böyle bir ekip kurulması atla deve de değil. Fenerbahçe futbol takımına, en iyi futbolcuları, en iyi teknik direktörü, en iyi kondisyoneri layik görüyorsan, Fenerbahçe Başkanı da en iyi ekiplerle çalışmak zorunda.

Beşincisi, kardeşim her işi Başkan yapamaz. Başkan bu kadar kolay ulaşılabilir bir insan da olamaz. Yönetim nerede? Belirli yöneticilerin, bazı alanları yönetmesi ve bu sorunları halletmesi gerekir. Alex kadro dışı bırakılmış, duştan çıkıp başkanın yanına çıkıyor. Bu rezaletin daniskası. Fenerbahçe Başkanına kimse böyle langır lungur çıkamaz. Arada yönetici yok mu? Gitsin onlarla görüşsün, sorununu anlatsın, ara kademelerin çözemeyeceği büyüklük ve ehemmiyetteki sorunlarla Başkan muhatap olsun.

Altı, olay patladığı andan itibaren kriz yönetimi sıfırın altında. Alex bir tweet attı ve hepimiz altında kaldık. Halbuki böyle bir olay olduktan sonra medya ile görüşülür, doğru bilgilendirme yapılır -nasılsa öğrenecekler- bunun medya iletişimi planlanır, kim nereye ne zaman çıkacak ve ne diyecek sorusu belli olur.. Konu hakkındaki politika oluşturulur ve hareket edilir. Bu işi kendi haline bırakırsanız, sonuçta o tweet döner, sonra başka bir olay olur, sonra başka bir olay olur ve sizin muhalifleriniz bu süreçleri kullanarak işi yönlendirirler. İki artı iki dört. Medyayla zaten iyi ilişkileri olmayan, medyada sevilmeyen, temel medya yöneticilerinin hepsiyle bir çok bakımdan sorunlu bir kulübün bu süreci kendi haline bırakması, kendisini medyanın insafına bırakması demektir. Böyle bir şansımızın olmadığını anlamak için daha kaç kriz yaşamamız lazım?

Yedi, taraftarın da biraz sakin olması lazım. Bu kadar kolay ikiye ayrılacak, Alexciler Aykutcular üzerinden birbirine düşecek, birbirini hainlikle ve ağza alınmayacak laflarla suçlayacak bir kitle olmak sağlıklı değil. Tek bir olay üzerinden, binlerce başka iyi ve güzel olayın üstünü çizerek asalım, keselim, siktirsin gitsin noktasına gelmek kulübe hem zarar veriyor hem de zaten sıhhat durumumuz hakkında şüphe uyandırıyor. Bugün Alex'i kaybettik, aynı anda Aykut'u çok üzdük, Aziz Yıldırım'ı daha radikal haraketlere sürükledik, birbirimize düştük, sevgi bağlarını yok ettik. Sonuçlar, yaptıklarımızın doğru olmadğını gösteriyor. Böyle bir olayı doğru yorumlayıp, pozisyon alamayan ve kendini bu hale düşüren bir kitlenin belki sesi gür çıkar ama etkileme gücü olmaz. 3 Temmuz gibi bir süreci efsane olacak bir dayanışma ve isyan ruhuyla geçirmek duygusal hasletlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ancak bu ruhu kendisini sürekli kulübün üzerinde sallanan bir demokles kılıcı haline getirir ve her olayı skandal bir komplonun uzantısı, hainlerin yeni oyunu, büyük bir savaşta atılmış fantastik bir adım olarak tanımlamak da iletişimi baştan engelliyor. Hayatta sadece hainler ve efsaneler yok. Esasında bunlar hiç yok, doğru ve yanlış hareketler yapan insanlar var. Roma'nın sahibi kitledir ve kitle sürekli kan isterse en sonunda yöneticiler verecek kan yoksa da birilerini kesip kitlenin önüne atmayı öğrenirler. Sürekli olay beklentisi içerisinde olursanız o olaylar mutlaka yaratılır. Biz de buna kulübe destek olmak değil, kaos bağımlılığı deriz ve bu sürecin de kulübe zarar verdiğini söylemek zorunda kalırız.

Alex gider, Aykut Hoca gider, Aziz Yıldırım da gider. Kulüpler kişilerle kaim değil. Ancak bu olaylar, kurumların eksiklerini görerek kendilerini yenileyebielcekleri bir alan olmalı. Ben daha güçlü bir Fenerbahçe istiyorum. Ben kişilerin "bizzat kendi yaptıkları" ile değil, bir lider olarak kuruma yaptırdıkları ile övündüğü bir Fenerbahçe istiyorum. Ben sosyal hayat içerisinde olan, Bitlis'te çocuklarla, Batman'da insanlarla oturan, İstanbul'da zor durumda olanların yanında olan, mazlumların arkasında, zalimlerin karşısında kendisini konumlamış, finansal durumu yüksek, kamuoyu iletişimi güçlü, sadece spor alanında değil ama sosyal hayatın her alanında söyleyecek sözü olan ve bu sözleri söyleyen, medya tarafından karanlık dehlizlerine yuvarlanmak yerine medyayı bir araç olarak kullanıp kendi düşüncelerini aksettirebilen, tıkır tıkır çalışan bir sistem istiyorum. Bunu kurabildiğimiz gün, Fenerbahçe sadece sahada kazanmayacak, Fenerbahçe kalpleri, gönülleri ve düşünceleri de kazanacak.

O kadar zor değil, başarmak için bir kaç küçük adım bekliyor sadece.


15 comments:

  1. gereksiz adam dedi ki...

    tek kelime ile mükemmel altına imzamı atarım. tebrikler ve teşekkürler...

  2. ersoy dedi ki...

    manifesto gibi bir yazı olmuş.

    dört ve dördüncü maddeler için başkan ikna edilmeli. zor bi durum ama, yapılmalı bu. en sondan bir önceki paragraf için (bence taraftarın demokratik bir zeminde örgütlenmesi gerekli. bu işi yapacak taraftar örgütleri olmalı.

  3. Adsız dedi ki...

    Yazının içerisinde yer alan bütün cümlelere imzamı atıyorum… Aziz Yıldırımın bu işleri hem kişisel olarak hem de şu yaşadığımız olaylar nedeniyle yapma şansı yok… Bu kulübün kongre üyelerinde hiç mi vizyon yok ??? Dolayısıyla kulübümüz taraftar yönüyle, aziz yıldırımın çok büyük emekleri sonucunda ( her zaman müteşekkir olacağız ) tesis yönüyle Mercedes marka araç gibi… Ancak kulübün algı yönetimi dört teker üzerinde giden, en kötü markadan dahi kötü bir durum…

    Aziz Yıldırımın yaptıklarının yarım kalmaması ve kulübün zarar görmemesi adına, bazı Fenerbahçelilere aziz başkanın yaptıklarını eleştirmedik… Ancak selim soydan, şadan kalkavan, hakan bilal Kutlualp, sadettin saran ve buna benzer Fenerbahçelileri de sürekli taraftarın önüne atıp hedef göstermekle kulüp yönetilmez… Bu insanlar Fenerbahçeli değil dersek yanlış olur… Aziz Yıldırımın da artık ben her şeyi yaparım, her Fenerbahçeliyi gerekirse kırarım, çiğnerim demeye hakkı yok…

    Bu kulüp aziz yıldırımın kişisel kulübü değil…Yapılan eleştirileri olgunlukla karşılayacak… Bugün karşısında bu kadar Fenerbahçeli yer alıyorsa, aziz yıldırımda şapkasını önüne koyup ben nerede yanlış yaptım diyecek… İnsanları kırarak, Fenerbahçe’ye hizmet etmişleri yok sayarak FENERBAHÇEMİZE hizmet edilemeyeceğini görecek… Yönetimine aldığı bazı insanların daha sonra neden kendisinden uzaklaştığını iyi tahlil edecek… Her konuya kendisi karar vermeyecek…

    60’lı, 70’li ve 80’li yılların en sevilen ve taraftarı uzak ara en fazla olan kulübümüzün bir tek kişiyi dahi kaçırtmaya, yeni nesilleri KAMUOYU ALGISI NEDENİYLE kaybetmeye lüksü yoktur… Aziz Başkan çok yoruldu, çok yıprandı… Dava süreciyle de çok demoralize oldu… Sevabıyla günahıyla şu sezonu da tamamlayalım ama ondan sonra Aziz Başkan da NOKTAYI koysun… Bayrağı daha genç ve daha modern ve algı yönetimini her hattıyla doğru yapabilecek insanlar kulübümüzün başkanı olsun…Aziz yıldırımda onursal ve unutulmaz başkan olarak kalbimizde kalsın..

  4. AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için" dedi ki...

    Kac gundur bekliyorum Kaptanin gonderilisinden bu yana ne zaman yazacaksiniz diye. Sizi takip ettigim icin gumdem reflekslerinizin iyi oldugunu biliyorum. Alex'in bugunku basin aciklamalarini beklemissiniz ne yazik. Ve sizin gibi yine takip ettigim Ebru Koksaldi'nin da hala kendi blogu trajikte bu konu hakkinda tek kelime etmedigidir. Neden acaba? Nasil yazilarinizi tekdir edip desteklediysem 3 temmuz sonrasi, simdi guzel insan Alex icin yazdiklarinizi da kiniyorum. Bu yazdiklariniz da tamamen demogojiden ve "Padisahim sen cok yasa" ciliktan baska birsey degil. Hele son paragrafiniz da bahsi gecen konu o kadar komiklesiyor ki " mazlumların arkasında, zalimlerin karşısında kendisini konumlamış" diye yazmissiniz. Bu krizde kimin mazlum, kimin zalim oldugu apacik ortadayken hangi kurumda nerede olursa olsun hala fasist bir zihniyetin arkasini kotarmaya calisiyorsunuz. Sana bir acik sorum var: Sen fasist misin? Eger degilim diyorsan bu Fenerbahce veya ulkenin baskani dahi olsa onun bu yaptigi despotlugun karsisinda yeralirsin. Ama siz ne yapiyorsunuz kurumsal yapinin nasil islemesi gerektiginden, kurumun bolunmez birlik butunlugunden (bunu biryerlerden hatirliyacaksiniz) dem vurup sizlerin deyimiyle hikaye anlatiyorsun. Ben Turkiyede spor yonetimi okudum arkadas, sizin ve A.Yildirim agzina sakiz olan o dediginiz kurumsal yapiyi hic bir yerde tanik olmadim. Buna fakulte yonetimi ve ogretim gorevlileri de dahil. Sizin bahsettiginiz seylerde fantaziden ibarettir Turkiyede. Ulkedeki her kucuk, buyuk, tasrada, kentte teskilatlanmis kurumlarda tek adamlik gercegini bilmenize ragmen hala soyle olmaliydi diyorsunuz ya guluyorum. Oyle olsaydi biz issiz kalmazdik. Bu despotluk "kaptanin gonderilmesi" ve "zavalli tercumanin" o hallere dusurulmesi de iyice gosterdiki A.Yildirim Fenerbahcenin tek adamidir, padisahidir. (Bu gercegi ulkenin devlet kurumlarina da siz tegetleyin.) Padisah ne zaman kelle isterse verilir. O kadar... Ne guzel Padisahim, hapisanede mazlumken disarida zalim olmak. Iste sizin arkasini kotarmaya calistiginiz gercek. Orman kanunu: Buyuk balik kucuk baligi yutar. Arkasi boyle sivazlandigi surecede daha coookk yutacak.



  5. AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için" dedi ki...

    Devami...
    Neden Kaptanin aciklamalarinda bir iki tane orneklemediniz. Ornekleme genelde ulkedeki cevap verme seklidir de. Cunki Kaptan, o kadar yalin, masum bir dille dile getirdiki gercekleri o elestirdiginiz boktan medya da dahil herkes kafasini topraga sokmaga cabaliyor. Siz ve sizin gibi Kaptanin aciklamalarindan endiselenlerin korkmasina gerek kalmadi. Curumus medya, ayni A.Yildirimin havalimaninda yaptigi kisa basin aciklamasinda ki gibi daha cig sozler ve davranislar bekliyordu.Ama medya da dumur oldu. Diyeceksin bende acikladim yazimda medya soyle-boyle diye. Bir farkla senin yazinda endise sonrasi rahatlik var Kaptanin medyaya aciklamlarinin yeni bir krize neden olmadigindan oturu. Oysaki o yalin aciklamalardan sonra hepimiz endiselenmesi lazim.

    Buradan bana cevap verecek herkeze: Bakin, Ben Alex'i kaptani tanimam, elin ogludur (maalesef canli canli da izleyemedim. Aykut'u canli izledim Kadikoyde. Oyle cok agim sahim bir oyuncuda degildi. Biraz kivrakti.Sanirim kucuklugunde cimnastik egitimi almis. Daha once ogrendigin bir brans faydali da olabilir, olmayabilirde. Faydali olmus ki birebirde kivrakti. Hic duymadim Aykut var maci koparacak ya da sonradan girdiginde "Hah Aykut girdi oyuna" gibi cumleler. Ridvan icin bir nebze evet, ama O da zaten tam randimanli bir sezon oynamistir.). Alex oyle miydi. Sen bile soylemissindir "Kaptan var birazdan birseyler olur". Ama ulkemi,ulkemin insanlarini tanirim. Yurt icinde kulhanbeyi, yurtdisinda sut dokmus kedidir. Ayni isyerinde patrondan azar isitmis, eve dondugunde de hincini karisindan cocugundan cikaran koca gibidir. A.Yildirim da Aykut'ta boyledir. Disarida mazlum, iceride zalimdir. Ben mazlumun yanindayim bu boyle biline. Fenerbahce haricinde hep favori olmayan, kucuk takimlari tuttum buyuk takimlara karsi futbolda. Hep Afrikali veya oteki yoksul ulkelerin atletlerini tuttum ve kazandiginda havalara zipladim (ayni 1986 dunya kupasi finalinde oldugu gibi) sampiyonalarda ve olimpiyatlarda. Bu cok sevdigim Fenerbahcem dahi olsa, mazlumun yaninda yer almiyorsam yuh olsun.

    Tek bir sey Kant'in dedigi gibi "Ahlak". Durust ve ahlakli olamak en buyuk meziyettir insanlik icin.
    Simdi durustce soruyorum: Kim ahlaksiz bu durumda(Kaptanin gonderilisi)?



  6. momos dedi ki...

    çok başarılı bir tahlil yazısı olmuş, tebrik ederim. her cümlesine katılıyorum.

    yalnız, alex konusunda uğradığım hayal kırıklıkları belirtmek isterim. taraftar bir futbolcunun heykelini dikiyorsa ve bu tarihte sadece ikinci kez oluyorsa, ister istemez o futbolcudan beklentiler de farklı oluyor. alexin takıma zarar vermesi muhtemel açıklamalardan kaçınmasını beklerdim. dün söylediklerinin çoğunda haklı olabilir, bence öyle değil ama önemli olan bu da değil, önemli olan zamanlaması. mutsuzluğunu hazırlık kampında kulübüyle konuşması ve net bir karara varması gerekiyordu bence. daha az oynatılacağını hepimiz biliyorduk, kimse fazlasını vaat etmedi, eğer bu durum onu rahatsız edecekti ise, en baştan takımdan ayrılacaktı ki herkes planlamasını ona göre yapsın.

  7. gumgumok dedi ki...

    Bu olay bence o kadar önemli bir olay ki, istifa istemek, hocayı suçlamak, kaptanın hatası demek, yönetim zaafiyeti demek, basının başarısı demek küçük ifadeler olarak kalıyor artık.
    Şu anda özellikle belli bir yaşın altındaki kitlede, belki de kendilerinin ya da bizlerin de şu anda farkedemeyeceği şekilde bir duyguda yaralanma hali var. Kaptanın böyle gidişi, Fenerbahçe'nin bir kimlik olarak inşa olacağı sürece de bir darbedir bana göre.
    Yazdıklarınız, bu krizin neden ortaya çıktığı ve ileride tekrarlanmaması için neler yapılması gerektiğini özetliyor. Ama bu krizin çıkardığı bahsettiğim sonuç, çözülmesi gereken en önemli sorundur bence. Şimdiki yönetim bunu yapabilecek konumda değildir maalesef. İleride bunu geç olmadan giderecek bir yönetim anlayışı da çıkar mı ortaya, emin değilim.

    Bir de işin bizim gibiler tarafı var. Yani Aykut hocanın Fenerbahçeliliğine laf edenlerin, ona sinsi, kuyu kazıcı diyenlerin olduğu bir ortamda, onu çocukluğunun Fenerbahçe kahramanlarından biri olarak bellemiş; Fenerbahçe'nin alacağı bir Avrupa kupasının en çok onun ellerine yakışacağını düşünenler. Biz nasıl tamir oluruz, o da belirsiz.

  8. jay_jay dedi ki...

    ben de afiadora benzer düsünüyorum her ne kadar yazarin yazilarin büyük bir zevkle okuyor olsamda bu defa hayalkirikligi oldugunu üzülerek belirtmem gerekiyor.
    aethewulf sürekli türkiye deki anti demokratik ve fasizan uygulamalardan yakiniyor, yani hakli olarak zalimin zulmüne karsi hakli tavirlar koyuyor. ancak bjk macinda forma disinda alex le ilgili hic bir seyin stada sokulmamasinin akp demokrasisinden farki nedir? sen binlerce insanin karsi oldugu bir faaliyet bulun ve bunun protesto edilmesini bile yaskla. yani aethewulf öyle tatli ve seker yazmisski sanki yasananlar basit, siradan, gündelik hayatta herkezin yasadigi sorunlar ve profesyonel bir calismayla her sey giderilir. ama yok öyle yagma. insanlarin protesto hakkinin bile elinden alindigi bir ortamdan söz ediyoruz. kaldiki önerdigin profesyonellesme ve kurumsallasmanin kisa adi endüstriyel futboldan baska bir sey degildir. aethewulf un önerileri kulübü dahada cok paranin kölesi haline getirecektir. hem alexin aldigi milyon dolari elestireceksin hemde onun kac kati daha fazlasi gider yaratacagin yada obamanin calisma ekibi gibi bir ekip kurmayi savunacaksin? ikisi bir arada biraz abes olmuyormu aethewulf ?

  9. sivanc dedi ki...

    Öncelikle ben turkceye senin kadar hakim degilim.soyleyeceklerimi bu kadar guzel anlatamam.2 satır bir yazmışlıgım da,tecrubem de yok ;Sen 8 sene boyunca bir takımın butun yukunu çek,herkese örnek bir kaptan ol,takımın voleybol maçlarında dahi ailenle tribunde yerini al,insanları en kötü gününde attıgın gollerle sevindir sonra 1 sene hapiste magdur olarak yatmış,seni en olgun şekilde karşılaması gereken insanın sana deger vermeyip ,bir kalemde silmesini kabullen.Olacak iş mi bu?
    Alex efsane degil demesi bile başlı başına bir suç.sen lefter'in kaç maçını izledin, kaç davranışını biliyorsun?Ailesinin, çocuklarının bu takım için ne yaptıgını gördün? bu takımın efsanesi ALEX'dir arkadas.Çocukların odalarında son 10 senedir tek resim var,sen ne dersen de.Bu insanlar ALEX i izledi,okudu, youtube dan takip etti.ligtv kameralarında bakışlarını gördü.40 sene onceki gibi bir LEFTER vardı olmayacak yıllar sonra.ALEX i herkes bilecek.Bu kulubun o ALEX i nasıl gonderdigini de.Mütareke spor basınının halini de görecek.AFIADOR a sonuna kadar katılıyorum."Aziz başkan da herseyi dogru yapamaz, yanlış da yapabilir"le bu kadar buyuk bir ayıbın altından kalkamazsın.Kurumsal yapıyı kurmayan da, kursa bile ona uymayacak olan da başkandır.Onun dedigi hep dogrudur çünkü.Guiza nın hep arkasında duran da,ARAGONES'e "işte en çalışmak istedigim kafamdaki teknik direktör" diyen de oydu.Sorsan asla hatasını kabul etmez.şampiyonlugumuza mal olan da onun o zamanki inadıdır.
    ALEX in toplantısında tum turkiyeye verdigi asalet dersini de anlamaz.ordan gider anlamsız bir cumleye takılır.yok karısına sms atmasına takılır.tribunler ters birsey soyluyorsa mutlaka organizedir,çunku hepimiz ,her muhalifin dolduruşuna gelebilecek,düsünme yetisi olmayan,onlarla sürekli iletişim halinde ,işsiz güçsüz insanlarız.hep beraber konusup,organize bagırırız.
    Biz kesin şike ya da girişimi bile yapmamıştır diye mi Aziz başkanın arkasında durduk ?
    Hayır yeterli delil yokken,olmayan belgeler,delil sayılırken,herkes tutuksuz yargılanıp o içerde tutuldugu için yanındaydık.magdur du çünkü.Zannediyor mu ki bugun aynı sey olsun,arkasından gelecek 100 kişi bulabilecek? VEFA VEFA.Selcuk erdem in ilk gün olay sonrası attıgı tweetle bitireyim.guzelce özetliyor herseyi.
    "Ilk defa bir futbol yorumu yapacagım;AYIP LAN!"

  10. Yalçın dedi ki...

    Alex Fenerbahçemizin 8 yıllık geçmişi idi.

    Aykut Kocaman ise önümüzdeki 10 yıllık geleceği olmalıdır.

    İkisi de ayrı ayrı saygıyı hak ediyor.

    Bu günden itibaren geleceğimize daha çok sahip çıkmamız lazım.

  11. Adsız dedi ki...

    @ AFIADOR "Korelmis Kalemleriniz için"
    Simdi durustce soruyorum: Kim ahlaksiz bu durumda(Kaptanin gonderilisi)?

    Aykut ile alexs Fenerbahçe futbol takımının futbolcularımı ki ikisinin futbolculuğunu kıyaslıyorsun ??? Alexs gidince formayı Aykut mu giyip sahaya çıkacak ??? Alexsin sözleşmesinin fesih edilmesini ne hocamız ne de yönetim istedi… Alexsin gönderilmesi diye bir şey mi var da ahlaksızlıktan bahsedilsin… Herşey ortadayken hala alexsin gönderiliş hikayesine sen inanmak istiyorsan inanabilirsin… Taraflı medyamız kısaca ben bunlara gs medyası diyorum… Konuyu alexsin gönderilişi noktasında ele alarak, Fenerbahçe yönetimi ve teknik adamına vefasızlık yaptıkları eleştirisiyle yüklendikçe yükleniyorlar… Oysa gerçeği apaçık bir şekilde hepimiz görüyoruz…Alexsin kendisi dahi herşeyi anlatıyor… Aziz başkan sen nasıl olmasını istersen öyle olsun diyor…Yine alexsin ifadesiyle aykut hoca alexsin daha önce kapının önüne konulmasına karşı çıkıyor… Hala bu olayda alexsin gönderilişi diyerek yönetimi ve hocamızı eleştirmek KANTTAN yaptığın alıntıdaki ("Ahlak". Durust ve ahlakli olamak en buyuk meziyettir insanlik icin.) insanlığın neresine uygun düşüyor???

    Konuyu çarpıtarak, eksik parçayla ve bile bile lades denecek yanlış ve yalan yorumlarla işlemek nasıl bir dürüstlük ve ahlaktır??? Şu yorumların ve eleştirilerin açıkça yönetime ve hocamıza yapılmış bir ayıptır… Alexs gitmesin diye ve mutlu olsun diye daha ne yapacaklardı ??? İnsanlar arası ilişkiler her zaman iki yönlüdür…Aykut hocamızdan alexsi idare etmesini isterken neden alexsden de hocasına yardımcı olmasını, saygı duymasını, kararlarına uymasını istemiyoruz ??? Alexs dünkü çocuk mu ??? Sivas maçında AYKUT HOCAMIZ alexsi çıkartırken alkışlıyor da, takımın patronu olan teknik adama elini uzatmamak neyin nesi oluyor ??? Bir de futbol kulüpleri üzerinden ahlak dersi vermeye kalkanlara uyuz oluyorum… Kulüp dediğin soyut varlık öyle komplike ve farklı kesimlerden oluşur ki, burada ki koca kitlenin tümünden nasıl ahlaklı olması istenir anlamıyorum… Ayrıca ahlakla bir futbolcunun kendi isteği ile sözleşmesinin fesh edilmesi arasında nasıl ilişki kurabiliyorsunuz doğrusu pes diyorum… Eğer ahlak arıyorsan, hakem Cüneyt çakırın yakasına yapışan engini görmedim diyen, Beşiktaş maçında burak’ın kendini atmasına görmedim diyen, ancak kendi takımı aleyhine hakem kararlarında, örneğin manchestar maçındaki penaltı pozisyonunu gören terimi ve onun gibi yapanları eleştirmek lazım… Futbol oyununda ahlak arayacaksak, bunu daha çok saha içinde aramak gerekir… Ayrıca dediğim gibi futbol kulüplerinde ahlaktan bahsedeceğimiz o kadar çok yanlış varken, kendi isteğiyle ayrılan bir sporcunun ayrılmasını ahlaksızlık olarak görmek bana göre çok ucuz bir istek olmuş…

  12. Unknown dedi ki...

    sonuna kadar katildigim bir yazidir.

    alex de souza olayi aslinda islam cupi nin belirttigi fenerbahce buyuklugunun bir yansimasidir...

    demis ya ustad ne kupa ne galibiyet buyuklugu diye iste son bir haftadir yasananlar bunun kanitidir. alex de souza bir futbolcudur ve sizin de dediginiz gibi su ana kadar yasamis sozlesmesi bir sekilde feshedilmis 5845846586 futbolcudan sadece bir tanesidir.

    ha neden turkiye savasin esigindeyken basinin bir numarali konusu budur, iste ona da islam abi zaten cevabi vermistir yillar once...

    fenerbahce spor kulubu yapilmasi gereken bir dogruyu yanlis bir sekilde yaparak taraftarini uzmustur, olay bundan ibaret...

    anlamak isteyen insan etraflica dusundugu zaman sureci anlar. anlamak istemeyenlerde formalarini mi asiyorlar ne yapiyorlarsa yapip uzaklassinlar yeter ki golge etmesinler.

  13. correios dedi ki...

    Alex benim Fenerbahçe'de izlediğim "tartışmasız" en büyük futbolcudur. Futbolculuk bakımından Aykut Kocaman ile kıyaslanması gerçekten de çok anlamsız.
    Yönetim ve Aykut Hoca'nın özellikle bu sene Alex'i takımda tutmak için ellerinden geleni yaptığını düşünüyorum. Aziz Yıldırım defalarca uyardı, Aykut Kocaman inanmadığı halde taviz vererek birçok maçta ilk11'de oynattı, elini sıkmak istedi(karşılık bulmadı), heykelinin açılışına gitti, daha ne yapacaktı?
    Ancak belki de;@aethewulf'un bahsettiği eksikliklerden(psikolojik danışman vb..)süreç onun ayrılışı ile son buluyor. Ama bu yüzden yönetimin de/Aykut Kocaman'ın da başında boza pişirmek liselimedya'ya çanak tutmak olur.
    Keşke Alex gibi bir futbolcu daha huzurlu bir ortamda ülkesine dönseydi. Ancak; bu sonun hazırlanmasında aslan payı yine kendisinin...Yolu açık olsun...

  14. Adsız dedi ki...

    Paylaşım için Teşekkürler. Tiberium Alliances Ekibi

  15. deivid de souza dedi ki...

    genel anlamda yazıya katılmama rağmen bazı sıkıntılı kısımlar ve yine sıkıntılı yorumlar gördüm.şimdi bu yazıyı yazan arkadaş bu olayı profesyonel ilişki çerçevesinde "iş akdinin feshi" olarak tanımlamış ve bu ifadeyi birkaç kere vurgulayarak bunun üzerinden olaya yaklaşmış.sonra da profesyonel iş hayatındaki başka sorunlara dikkat çekerek kısaca işçi sınıfının bu alandaki sorunlarıyla kıyaslayarak "ne var bunda?" şeklinde bir tavırla yorumlamış olayı.şimdi birincisi bu sol perspektif olabileceği gibi daha milliyetçi "o kadar şehit verdik hala alex'i konuşuyonuz"şeklinde yorumlarda mevcut.ama burdaki bakış açısıyka biz futbola dair hiç bir şeyi konuşamayız ki!yani bu bakış bizi "ulan o kadar insan aç,işsiz hala milyarlar kazanan adamların muhabbetini yapıyosunuz" ya da "lan vatan elden gidiyo hala fener diyonuz" şeklinde yorumlara da götürebilir.oysa biz sadece futbolu ve takımımızı seviyoruz ve onun iyiliğini istediğimiz kadar hayatın diğer alanındaki sorunların da düzelmesini istiyoruz.yani dünyanın en çok kazanan topçusu da haksız bir şeklide takımından gönderilirse ,bunu haketmedi çünkü işini iyi yapıyordu dolayısıyla bu bir haksızlıktır, diyebiliriz.

    ikincisi bu olayı "iş akdinin feshi" gibi modern ve duygusuz bir ifadeyle yorumlanmak ise olayın hassasiyetini tam yansıtmıyor.bu olaya daha uygun ve daha bizden bir tabir bulmak gerekirse hiç düşünmeden "kovulmak" derim.kovulmak kelimesi mevzuyu kendiliğinden olan doğal bir süreç gibi değil de bir tahakküm iradesinin kastı ile olan bir şey olduğunu vurguluyor ki olan da budur.

    aynı zamanda tüm bu kurumsallaşma,aşırı profesyonelleşme dilekleri arasında meseleyi modernist ve duygu dışı bir alanda işliyor bu yazı.oysa bu mesele hassasiyet,değerler ya da tam olarak duygularla ilgili bir durum.mesela 8 yıllık bu sürecin istatistiklerle anlatılması fena sıkıyor, içimi bunaltıyor.biz ısrarla vefa derken karşımıza çıkıp "birisi gelir birisi gider" gibi laflar ediyorlar örneğin.başkan "kimse fb'den büyük değil kişiler gelip geçer" diyor.ama bunun esas anlamı ile kimse benden daha büyük değil demek istiyor aslında.çünkü kendisinin zamanı çoktan gelmesine rağmen gelip geçmiyor.herkez gider aziz kalır demek istiyor.güya alex'in isminin kulübün önüne geçmemesini istiyorlar.peki aziz bey'in ismi nerde duruyor?alex sadece sahaya çıkıp topunu oynayacak bir futbolcu,bu kriz atlatılsaydı alex'i sadece attığı şutlarla konuşacaktık.ama aziz bey için senelerdir konuşulan şeylere bakıcak olursak diktatörlükten başka bir şey yok.insanlar azizbahçe yakıştırmasını yaparken tamam kızalım onlara ama şu var ki türkiye genelinde fb'liler dışındaki herkez için a.yıldırım ismi fb'nin önüne geçmiştir.biz fb'liler olarak fb'nin önünde zaten hiç bir şey düşünemeyiz.

Yorum Gönder