29 Şubat 2012

#direniyoruz



En son Eskişehir’de anladık ki Fenerbahçe taraftarına direnmekten başka çare yok. Meydanlar, caddeler, sokaklar, kaldırımlar… Adliye saraylarının kapılarında, stadyumlarda, İstanbul'da, Eskişehir'de, Van'da, Diyarbakır'da, Ankara'da... Türkiye'nin her yerinde direne direne kazanacağız. Çünkü her sabah özgürlüğe doğar Fenerbahçe Devamı ...

25 Şubat 2012

Oksimoron İddianame



Birbiriyle çelişen iki unsuru, fikri bir arada bulunduran önermeler bir oksimoron oluşturur. Karanlık ışık, orijinal kopya gibi. Biliriz ki kopyanın tanımladığı durum zaten orijinal bir eserin çoğaltılmış hali olmasıdır, bir eserin aynı anda hem orijinal hem kopya olması, cehennemin cennet olması mümkün değildir.

İddianame ortaya açılıp saçıldıkça, ortaya çıkan şeyin bir oksimoron iddianamesi olduğunu daha net, daha açık bir şekilde görüyoruz. Bu davada bütün iddialar birbiriyle çelişiyor, yanyana birlikte olması düşünülemez şeyler bir arada bulunuyor. Öyle ki şu an dava bize uçan filler olduğunu, su altında yüzen kaplanlar bulunduğunu, balinaların da otlamak için yaylaya çıktığını iddia ediyor.

İddia neydi? Aziz Yıldırım'ın öncülüğündeki bir örgüt, sistematik bir şekilde 6222 sayılı kanunda belirtilen şike suçunu işledi.

Örgüt nedir? Suç veya yasadığı faaliyet gerçekleştirmek için bir araya gelen üç veya daha fazla insandan oluşan topluluk.

Şike suçu ne? Bir müsabaka sonucunu etkilemek için yapılan, karşı tarafa bir menfaat sağlayan anlaşma.

Anlaşma nedir? İki kişinin karşılıklı ve birbirine uyumlu bir halde ortaya koydukları rıza.

Yani biz bir anlaşma dediğimiz zaman en azından iki kişi arayacağız, aralarında birbirlerine uyumlu bir irade olup olmadığına bakacağız, bir teklif var mı, bir kabul var mı bütün bunlara bakacağız.

Emniyet 6 Temmuz tarihinde 19 maçta şike yapıldığını iddia ederek işe başladı, iddianamede şike yapılan maç sayısı 13'e indi, etik kurulu raporu damping yaparak bunu 5'e indirdi. Savunmalardan sonra şike veya teşvik girişimi konusunda cidid şüphe uyandıracak tek bir maç var, orada da teşvik girişiminde bulunan kulüp Fenerbahçe değil, Trabzonspor.

Şike / teşvik primi bizzatihi rüşvet veya fuhuş suçu gibi, konusu suç olan bir eylem üzerinde iki tarafın anlaşmasını içerir. Bu taraflar bir müsabakanın sonucunu değiştirme noktasında anlaşmalıdır ve nihayetinde de bu anlaşmanın bir de maddi menfaat unsuru olmalıdır.

Bugün tutuklu bulunan veya hakkında ciddi suç şüphesi olan Fenerbahçelilerden başka kimse yok. Bu adamlar kendi aralarında mı şike yaptılar? Oksimoron. İnsan kendi kendisiyle şike yapamaz, çünkü bir anlaşma için en az iki kişi lazım. Fuhuş anlaşması için de bu böyle, işe giriş sözleşmesi için de bu böyle. E kardeşim Fenerbahçeli yöneticilerin anlaştıkları diğer kişi kim? Bu kişi ile yaptıkları hangi görüşmeden biz aralarında bir anlaşma olduğunu anlıyoruz? Anlaşma nerede?

Savcı bize diyor ki bugün, başka bir kişi yok, varolmayan bu kişiyle yapılmış bir anlaşma yok ama şike var. kanadı yok, gagası yok, ayağı yok ama kuş. Oksimoron.

Peki aralarında bir anlaşma olduğunu gösteren teknik takip dökümanı yok. Sen bu adamları 8 ay takip etmişin. 8 ayda başka bir takımın yöneticisi, futbolcusu veya teknik direktörü ile Fenerbahçeli bir yöneticinin veya temsilcisinin tek bir anlaşmasının fiziki takibini bulamadın? Ne arıyoruz? İnsanlar birbiriyle oturup kalkar, yemek yer, dönderciye veya dondurmacıya gider. Bizim aradığımız olağanüstü bir şey. Para transferi? Var mı? Yok. En yaklaştıkları vaka Manisa vakası, onun da bir borç ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Belgeli. Diğerlerinde içinde para olduğu iddia edilen poşetlerden ya forma çıktı ya da Sivas Valisinin şehadetiyle bilet.

Yani savcı diyor ki öyle bir anlaşma var ki, anlaşan taraflar yok, dahası diğer tarafa geçen bir maddi menfaat de yok.8 ay boyunca Allah günü bu insanları dinledik, ona rağmen bir kere olsun fiziki takiple bunu tespit edemedik.

Sonra da diyor ki yine de şike var!

Şike sahada yapılır. Zaten anlaşmanın konusu bir MÜSABAKA sonucunu değiştirmektir.Müsabaka da oyuncular tarafından ortaya konur. Aziz Yıldırım'ın Sturm Graz - Galatasaray maçını örnek göstermesi bu sebeple anlamlı. Diyor ki, bakın sahada futbolcular açık açık müsabakanın belirli bir sonuca sahip olması için belli fiiller, eylemler içerisine giriyor. Eldeki raporlarda bir tane müsabakada şike şüphesi uyandıracak maç var mı? Yok. Kimse şüphelenmemiş.

Şimdi işin daha vahim noktası da şu,

içinde futbolcuların olmadığı, başka takım yöneticilerinin bulunmadığı, herhangi bir menfaat geçişinin olmadığı, para transferinin bulunmadığı, sahada da gözükmeyen bir "şike" var.

Yani bu Real Madrid - Barcelona Kral Kupası maçı da "şikeli" Eğer olmayan unsurlar üzerinden bir maçı şikeli olarak tasnif ediyorsak, bugün dünyadaki her maç şikeli. Bunlarda da anlaşma yok, bunlarda da bir menfaat intikali yok, bunu kanıtlayan deliller yok, sahada da şike olduğu gözükmüyor

Ama YİNE DE ŞİKE!

Şimdi bu neye benziyor? Adam kanepede uzanmış, elinde gazete var, ayaklarını uzatmış, gazetesini okuyor. Birden polis içeri giriyor: "sen fuhuş yaptın!"

Adam diyor ki e kardeşim kadın nerede? Kadın yok. İyi kadın yok ama peki bu fuhuşu gösteren bir telefon konuşması filan var mı? Hayır telefon konuşması da yok. E kardeşim para mı vermişim birine? Yok hayır para da vermemişin. E kadın yok, para yok, anlaşma yok bu nasıl fuhuş?

Özel yetkili fuhuş.

Mantık bu.

Emniyet güçleri 8 ay boyunca belirli insanların telefonlarını takip ediyor, kayıtlarını tutuyor, gün gün bunları takip ediyor ancak bu 8 ay içerisinde bir tane bile şike suçunu ispat edecek fiziki takip dökümanı, belgesi, görüntüsü ortaya çıkartamıyor. Üstelik savunmada bütün para transferi resmi belgeler, faturalar ve Dernekler Daire Başkanlığı'nın hukuka uygunluğunu tespit ettiği dökümanlarla legal olarak belgelenmiş. Yani her şey temiz.

Tam da bu sebeple emniyet güçleri Sezer'i darp ediyor, 44 yıl bir kulübe tertemiz hizmet etmiş Tamer Yelkovan'a hakaret edip, vuruyor, İbrahim Akın'ın da psikolojik sorunlarından yararlanarak zorla itiraf almaya çalışıyor.

Şimdi biz hepimiz bu oksimoron mantığına bir şeyin varolmadığını ispat etmeye çalışıyoruz. Carl Sagan'ın garajımdaki ejderhası ile karşı karşıyayız. Garajımızda bir ejderha var, elle tutulmaz, gözle görülmez, ateşi yok, kokusu yok, ayak izi yok, çarpamazsın, dokunamazsın ama garajımızda bir ejderha var!

Böylece şu an karşı karşıya olduğumuz iddia yalnız bir oksimoron da değil, ispatlanamaz bir hipotez. Bugün varolmayan bir örgütün varolmadığını, yapılmamış bir şikenin yapılmadığını, işlenmemiş bir suçun zaten işlenmediğini gösteren tüm kanıtlara rağmen bir şike olduğunu iddia eden, akıl fukurası bir mantık dizininde kısılı kalmış durumdayız.

Bu oksimoron davanın, hukuk tarihinde bir yer alacağı muhakkak. Engizisiyon mahkemesi mantığı ile, bir şeyin yokluğuna dalalet eden tüm kanıtları da yok sayarak yine de bir suçun işlendiğini iddia eden bir gruba karşı, aklı, mantığı, ahlakı, temel mantık ilkelerini seslendirmek zorunda kalmışlığımız, 21. yüzyıl açısından önemli bir sayfa olacak.

Bütün bunları izleyip susmak insan ahlakı ve onuruyla bağdaşmaz. Bu kadar kötü hazırlanmış, hiçbir delile sahip olmayan bir iddiaya inanarak insanları suçlu ilan etmek, onların cezalandırılmasını talep etmek 16. yüzyıl açısından dahi vahşi, geri kalmış, ahlaksız bir zihni bize gösterir.

Herkes de bugün cephesini buna göre seçmelidir. Bugün mesele Fenerbahçe veya şike değil. Oksimoron iddialarla bir dava açıp, hiçbir delil bulamadan bir insanı özgürlüğünden mahrum edebilecek bir sisteme aldığımız konumla ilgili. Biz bunların yaşandığı, yaşanabileceği bir ülkede mi yaşamak istiyoruz yoksa bunların düşünülmesinin bile imkansız olduğu bir adalet ülkesinde mi. Herkes formasına bir de bu gözle bakmalı.
Devamı ...

24 Şubat 2012

Trabzonspor UEFA'dan Ceza Alabilir



Bugün, mahkeme salonunda, hakim karşısında ve sağlıklı koşullar altında Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz Trabzonspor'un kendisine teşvik teklifinde bulunduğunu kabul ve ifade etti. Bu ifade, şike soruşturması başladığından beri, ortaya çıkan, sağlıklı koşullar altında yapılan, yalanlanmamış tek ifade / itiraf. Üstelik Mecnun Odyakmaz Mehmet Yıldız'ın da kendisine bir teşvik teklifinden bahsettiğini söyledi.

Serinkanlı bir şekilde bakarsak, bu ifadeyi destekleyecek diğer maddi delilleri ve Trabzonspor'un savunmasını görmek isteriz.

Ancak şu saatten sonra ortada başka bir durum var.

Şampiyonlar Ligi Yönetmeliği'nin 2.04 nolu maddesinin g bendinde açıkça şu yazmaktadır:

"To be eligible to participate in the competition, a club must fulfil the following criteria:
it must not have been directly and/or indirectly involved, since the entry into force of Article 50(3) of the UEFA Statutes, i.e. 27 April 2007, in any activity aimed at arranging or influencing the outcome of a match at national or international level and must confirm this to the UEFA administration in writing."

2.05 ve 2.06 nolu maddeler ise aynen şu hükme sahip:

"If, on the basis of all the factual circumstances and information available to UEFA, UEFA concludes to its comfortable satisfaction that a club has been directly and/or indirectly involved, since the entry into force of Article 50(3) of the UEFA Statutes, i.e. 27 April 2007, in any activity aimed at arranging or influencing the outcome of a match at national or international level, UEFA will declare such club ineligible to participate in the competition. Such ineligibility is effective only for one football season. When taking its decision, UEFA can rely on, but is not bound by, a decision of a national or international sporting body, arbitral tribunal or state court. UEFA can refrain from declaring a club ineligible to participate in the competition if UEFA is comfortably satisfied that the impact of a decision taken in connection with the same factual circumstances by a national or international sporting body, arbitral tribunal or state court has already had the effect to prevent that club from participating in a UEFA club competition.

2.06 In addition to the administrative measure of declaring a club ineligible, as provided for in paragraph 2.05, the UEFA Organs for the Administration of Justice can, if the circumstances so justify, also take disciplinary measures in accordance with the UEFA Disciplinary Regulations.


Yani ne diyor?

1- UEFA Şampiyonlar Ligine katılacak her kulüp, ulusal veya uluslararası seviyede maç sonucunu etkileme faaliyeti içerisinde doğrudan veya dolaylı olarak yer almadığını yazılı olarak beyan eder.

2- Eğer bir kulübün ulusal veya uluslararası seviyede bu faaliyetlerine karıştığına yönelik ciddi deliller varsa UEFA idari tedbir olarak bu kulübü 1 yıl Şampiyonlar Ligi'nden men eder.

3- Eğer durum bunu meşru hale getiriyorsa UEFA Disiplin Yönetmeliğindeki ilgili hükümler de uygulanır.

Nereye bakacağız?

UEFA Disiplin yönetmeliğine.

Madde 5bis

All persons bound by UEFA's rules and regulations must refrain from any behaviour that damages or could damage the integrity of matches and competitions organised by UEFA and they must cooperate fully with UEFA at all times in its efforts to combat such behaviour."


Yani ne diyor? UEFA kurallarına bağlı herkes, maçların ve organizasyonların dürüstlüğünü bozacak faaliyetlerden kaçınır ve UEFA ile bu konularda tam manasıyla işbirliği içerisinde davranır.

Madde devam ediyor ama anlayacağımız şu, UEFA'ya "spor ahlakı" ile ilgili konularda herkes tam ve dürüst bir şekilde ifade vermek zorunda. Yoksa? Yoksa da madde 7'ye bakıyoruz. Ne diyor? Bu kurallara uymayan 5 yıla kadar ceza alabilir. Eğer bunun fahiş etkileri varsa ceza 8 seneye de çıkabilir.

Şimdi ahlaken şuna ihtiyaç var, UEFA'ya bu durum bildirilmeli. UEFA Şampiyonlar Ligi'ne katılmış bir takımın yönetiminin bir kulübe teşvik teklifi verdiğinin diğer kulüp tarafından itiraf edildiğini bilmek zorunda.

Ondan sonra da disiplin hükümlerini uygular mı uygulamaz mı hep birlikte göreceğiz.

Zulüm ile abad olunmuyormuş, şimdilik bu kadarını görmek de yeter.
Devamı ...

Aziz Yıldırım'ın Savunması



"Sayın Başkan Sayın Üyeler,
Adalet topaldır; ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç ulaşır." düşüncesiyle sekiz ay sonunda Sayın Mahkemenizin huzurlarındayız.

3 Temmuzdan bu yana yaşananlar ve yaşatılanlar, hepimizin malumudur. Soruşturma süresince evrensel hukuk kuralları ve masumiyet karinesi açıkça ayaklar altına alınmış ve Anayasa güvencesindeki tüm haklarımız açıkça gasp edilmiştir. Gizlilik kararları ihlal edilmiş; avukatlarımızın dahi alamadığı tüm bilgi ve belgeler özel hayatın gizliliği kuralı çiğnenerek basına açıkça servis edilmiştir. Tüm kamuoyunun, sadece polisin istediği ve kendine göre değerlendirip sunduğu tapeleri gün be gün takip etmesi sağlanmış; böylece Aziz Yıldırım ve arkadaşları toplum önünde itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Hukuka uygun olmayan delil ve yöntemlerle alınan dinleme ve fiziki takip kararlarıyla, kanunlarda olmayan suçlar ihdas edilerek, hakkımızda kanıtsız ve asılsız iddialar düzenlenmiştir. Ve bu iddialar öyle yerlere taşınmıştır ki, Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri yasadışı örgüt kurmakla suçlanmış; bu örgütün kuruluş amacının ise Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak olduğu açıkça gerekçe olarak gösterilmiştir. Hatta o kadar ileri gidilmiştir ki, öncelikle bu örgütün silahlı suç örgütü olduğu öne sürülerek soruşturmanın özel yetkili mahkemelerce yapılması için en uygun hukuki zemin tüm hukuksuzluklarla yaratılmaya çalışılmıştır. Ancak bu iddianın arkasında duramayacağını anlayanlar, yargılamanın özel yetkili mahkemelerce yapılmasını sağlamak ve yeni bir hukuksuz gerekçe haksız ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü suçlanmasında bulunmaktan kaçınmamışlardır.

İddiacılar, Şubatta kurduğum sözde "örgüt"ün şike ve teşvik eylemelerinden bir süre sonra sıkıldığımı ve kendime bir de ceza verilmesini sağlamak için 6222 sayılı Yasayı çıkarttığımı dahi ileri sürmüşlerdir. Bu düşünceye sahip olanlar nedense sadece Fenerbahçe’nin kazandığı maçlara ilişkin dinleme ve fiziki takip tutanaklarını kullanarak sonuca, yani amaca göre soruşturma yapılıp iddialar oluşturulduğunu açıkça ortaya koymuşlardır.

Lehe delil toplama görev ve sorumluluğu da bulunan Sayın Savcılık, her nedense Fenerbehçe’nin puan ya da puanlar kaybettiği maçlara ilişkin hiçbir bilgi ve belgeyi iddianameye koymamıştır.

Aşağıda çok daha ayrıntılı olarak değineceğim üzere, işbu süreç tarafımızdan endişe ile izlenmiş ve bu süreçte yaşadıklarımız yüzünden adalete olan inancımız sarsılmıştır. Ve daha da ötesi söz konusu bu hukuka aykırı uygulamalar bizleri, "neden, niçin ve kim tarafından" sorularını sorma noktasına getirmiştir.

Önemle ve ısrarla belirtirim ki, bu operasyon Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’a karşı yürütülen bir operasyondur. Her ne kadar huzurunuzda Fenerbahçe’nin değil, sadece şahısların yargılandığı gibi bir algı yaratılmaya çalışılsa da, yargılanan bu şahısların Fenerbahçe’nin başkan ve yöneticileri olduğu, bu şahıslara isnat olunan her asılsız eylem nedeniyle Fenerbahçe Spor Kulübü’nün sorumlu tutulacağı gerçeği unutulmamalıdır. Hatta Spor Hukukunu bir kenara bırakıp neredeyse saha kapama cezasını dahi özel yetkili mahkemeye terk etmeye çalışan ve polis fezlekeleri ile savunma isteyen bir Federasyon’un varlığı göz önüne alınırsa Fenerbahçe’nin bu asılsız iddialardan zarar görmediği ve görmeyeceği düşünülemez. Bu yüzdendir ki, bugüne kadar ısrarla talep ettiğimiz husus, yargılamanın her aşamasında yer alan tüm iddia ve isnatların Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri ile temsil ettikleri kurumun büyüklüğüne ve ciddiyetine yakışır nitelikte olması gerekliliğidir.

Aslında bu sürecin ders alınması gereken bazı yönleri de olmuştur. Fenerbahçe taraftar ve camiasının büyüklüğü, birlikteliği ve nedenli büyük bir güç olduğu, tüm kamuoyu tarafından açıkça anlaşılmıştır. Ve yine açıkça anlaşılmıştır ki, Fenerbahçe camiası, her türlü baskıya rağmen bu koca çınarından tek bir yaprak dahi koparılmasına izin vermeyecektir. Ve buradan müjdelerim ki, Fenerbahçe’nin bu tavizsiz yürüyüşü bundan böyle sadece sportif olaylarla sınırlı kalmayacak, her türlü sosyal, ulusal ve yönetsel konularda Fenerbahçe taraf olarak gereken yeri alacaktır.

Bütün bunların yanında bu ulu çınarın tek bir yaprağı olan Aziz Yıldırım’ın şahsi akıbetinin hiçbir önemi yoktur. Bu nedenlerle bilinmelidir ki, ben de huzurlarınızda bulunduğum sürece her Fenerbahçe Başkanının Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız yargısına karşı göstermesi kaçınılmaz olan saygı ve güveni özenle taşıyacağım. Hatta söz konusu kararlar, haksız yere Fenerbahçe Başkanının esaretine sebep olmuş olsa bile.

İsteğimiz, "Bırakın adalet yerini bulsun. İsterse kıyamet kopsun" yönündedir. Bu aşamadaki sözlerime son verirken, ozanın şu öğütlerini hatırlatmak isterim:
"Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye,
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye,
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak."

İddianamede yer alan tüm hususlara tek tek cevap vermeden önce Sayın Heyetinizle bizzat tartışmak ve değerlendirmek istediğim hususlar bulunmaktadır. Bu nedenle savunma esaslarına sadık kalarak önce bu hususları sizlerle paylaşacağım.

FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ HAKKINDA KISA BİLGİ

Ben, 15 Şubat 1998 tarihinden itibaren Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı’nı yapmaktayım. Sayın Mahkemenizdeki davanın açılmasından önce, soruşturma safhasında ve şu anda yürütülmekte olan kovuşturmada bu sıfatımı devam ettirmekteyim.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı gibi gurur ve onur kaynağı olan bir sıfatı bugüne kadar büyük bir doğrulukla, dürüstlükle yerine getirdim. Bu sıfatın Bana kazandırdığı ve yaşattığı onurun tarihsel boyutunun yanı sıra Fenerbahçeli olmayı her şeyin üzerinde tuttum. Başkanlığa geldiğim 1998 tarihinden ve Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu’na seçildiğim 1990 tarihinden bu yana geçen 22 yıl boyunca hayatımın en önemli ideali ve yaşamamı sağlayan en büyük amacı hep Fenerbahçe’ye hizmet olmuştur. Fenerbahçeli olmayı her şeyin üzerinde tutmam Benim için en önemli sıfattır ve erdemdir.

20 yıldan bu yana ilk basamaklarından başlayarak Başkanlığı’na kadar yükseldiğim ve halen bu onurlu görevini yürüttüğüm Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

19. Yüzyılın sonlarında bir grup genç 1907 yılında Fenerbahçe Kulübü’nü kurdu. Kurulan kulübün adı o tarihlerde oturdukları semtin dillere destan güzelliği nedeniyle Fenerbahçe olmuş ve kulüp amblemi olarak da Fener Burnu’ndaki geceleri ışık saçan Feneri seçilmişti. Kurulan kulübün renkleri ise ilkbahar müjdecisi papatyaların rengi olan ve aynı zamanda temizliği temsil eden sarı ve beyaz renklerden oluşmuştu.

Bu tarihsel gerçeklere dayanarak ve Fenerbahçe’nin üstünlüğünü ve yüceliğini daima göz önünde bulundurarak 100 üncü yılda 21. yüzyılın başlarında bin bir emekle yeniden inşa ettirdiğimiz Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nun yanına, Kulübü sembolize etmek amacıyla bir fener yaptırmış ve kulübü seven milyonlarca taraftara geçmiş yılları, kuruluş günlerimizi hatırlatmak istemiştim.

"Sarı ve lacivert" ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem şu anlamları taşımaktaydı ; "Fenerbahçe Spor Kulübü 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, saflık ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken; bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk ise asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı, Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı.

1911 – 1912 Futbol sezonunda Fenerbahçe ilk defa hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluk Kulübün itibarını, imkânlarını da arttırıyor. Bugünkü Altıyol’da bir lokal kiralanıyor ve Kulüp futbol dışında da diğer spor dallarıyla da ilgilenen bir kuruluş haline geliyordu. Bu nedenle aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü’nün adı, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak değiştirilmiştir.

1920’li yılların İstanbul Halkı’nın yaşadığı simsiyah günler ve gecelerde İstanbul’lulara Türklük gücünü, yaşama sevincini veren kulüplerin başında Fenerbahçe Spor Kulübü geliyordu. Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımların her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek Milletimizin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu. Bu yıllarda işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul’daki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor; Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda, 50’sini Fenerbahçe’nin oynadığı toplam 80 maç yapıyor, işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegâne olay haline dönüşüyordu.

Onlar, cephelere gönderdikleri vatan evlatlarının, Çanakkale’de yaptıkları müdafaanın bir örneğini de sanki Taksim’in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra Kocatepe’den verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın provasını yapıyorlardı. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbulluların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. Fenerbahçe takımı artık Kuva-i Milliye ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun sebebi, oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi. Diğer bir konu da Anadolu Harekâtı’nın başında olan Mustafa Kemal’in Fenerbahçeli olarak bilinmesiydi. (Fenerbahçe Tarihi, Kuruluşu ve işgal altındaki İstanbul’da kazandığı zaferler konusunda Bak. Ek 1) Bu nedenledir ki ulu önderimiz Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ediyor ve de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına da şu mısraları geçiyordu; "Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini (yaptığı üstün çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı) mübahiyim (mutluyum). (03.05.1334 (1918). Ordu Kumandanı: MK)"

Bu tarihsel gerçeklere dayanarak huzurunuzda, şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki; Fenerbahçe Spor Kulübü bir yüzyılı aşkın süre önce işgal altındaki İstanbul’da yaşayıp kendi güçlerini ve Türk olmalarını unutmayan ve her şeyin üstünde tutan gençler tarafından kurulmuş ve yüceltilmiştir. Bu yükselme sadece spor sahalarındaki yarışmalarda ispat edilmemiş, yurdu sevme ülkenin kurtulmasına çalışma ve bu uğurda hayatı dahi feda etme şeklindeki hareketlerle Anadolu topraklarına Türk’ün gücü, kuvveti ve kararlılığı şeklinde yayılmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Fenerbahçe’nin Türkiye’de dalga dalga yayılışının ve yükselişinin temelinde bu vardır: "Müstevlilere (işgalci düşmanlara) karşı spor alanlarında yarışmak kadar savaşta da onlara karşı silahla mücadele etmek…" Fenerbahçe bu sebeple büyüktür ve Biz bu sebeple her yerde ve her şekilde Fenerbahçe Cumhuriyeti diyoruz. Bu nitelemeyi yapmak basit bir övünme değildir. Fenerbahçe Spor Kulübü, sporun bütün alanlarında, sosyal hayattaki atılımları ile Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle paralel bir kuruluş ve yükseliş içinde yaşamıştır.

Kulübün tarihçesini anlatmaya devam etmeden önce şunu huzurunuzda öncelikle söylemek isterim ki; sekiz aydan bu yana hakkımda ve Yönetim Kurulumuzun bazı değerli üyelerine karşı gazetelerde, televizyonlarda aleyhimize yürütülen karalama kampanyalarının başlıca sebebini kuruluş yıllarındaki bu temel felsefemizi yıkma gayretinde aramak gerekir. Ben ve arkadaşlarım, Fenerbahçeliler hep içinde yaşadığımız toprağa bağlı kaldık. Ben ve arkadaşlarım, Fenerbahçeliler hep Türkiye’nin daha ileriye gitmesi, sporda daha da yükselmesi Türk gençliğinin daha iyi koşullar içerisinde spor yapabilmesi ve bin bir zorluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca Türk insanına, tıpkı Fenerbahçe Burnu’ndaki beyaz ve sarı ışık saçan fenerin gece aydınlatan ışığı gibi inanç ve yükselme düşüncesini aşılamaya çalıştık. Bu nedenle Fenerbahçe Cumhuriyeti nitelemesi bizim hayatımızın çok önemli bir ilkesidir. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olarak ve onun etrafında kenetlenerek yüz yıllık hayatımızı sürdürdük. Bu yüz yıllık çizgi içerisinde hep Atatürk ilkeleri ve hep Türk gençliğinin ve Türk halkının sporda ileri noktalarda olması gerekliliği, ideali bizlerde ana düşünce olarak yer etti. Bütün çabalarımız, geceli gündüzlü çalışmalarımız bunun içindir.

Bugün şike, şike teşebbüsü, teşvik gibi yasadışı eylemleri yapma karalaması ile Benim ve değerli yönetici arkadaşlarımın itham edilmesinin nedeni kanaatimce yüz yıldan bu yana Fenerbahçe’nin sürdürdüğü bu temiz, ülke sever ve ATATÜRKÇÜ YOLDA BİZ FENERBAHÇELİLERİ ÇEVİRME GAYRETİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Fenerbahçe Cumhuriyeti boşa söylenmiş, sadece gazetelerin spor sayfalarında yer alan bir slogan değildir. Fenerbahçe Cumhuriyeti her şeyin üzerinde Atatürk’ü ve Türk gencini tutan ve sembolize eden bir nitelemedir. Bu sembol şike ya da teşvik ile karalanamaz. Bir yıldan beri takip edilmemizin sebebini Bugün bu şekilde izah edebiliyorum. Ben ve yönetici arkadaşlarım hiçbir zaman ve hiçbir şekilde Fenerbahçe’ye layık olmayan bir hareket içinde bulunmadık. Çünkü biz kendimizi tarih önünden sorumlu addeden kişileriz. Telefon konuşmalarındaki birbirini tutmayan, anlamsız, çelişmeli, nerde, nasıl ve ne şekilde söylendiği belli olmayan sözleri, Emniyetin ve Cumhuriyet Savcısının yorumlarıyla şike olarak nitelemek çok ağır ve layık olmadığımız bir ithamdır. Tekrar ediyorum Biz Fenerbahçe tarihi ve geçmişi önünde hiçbir zaman Fenerbahçe ilkelerine aykırı hareketlerde bulunmadık ve bulunmayız. Bu karşı ithamların tıpkı gece karanlığının gündüze kavuşması gibi bu yargılama ile ortadan kalkacağına inanmaktayım. Fenerbahçe’mizin kuruluş yıllarında tıpkı Ziya, Ayetullah ve Necip Beylerin işgal kuvvetlerine karşı savaşıp kurtuluşa kavuşmaları gibi bu yargı sonucunda da, masumiyetimiz ortaya çıkacaktır. Buna inancımızın tam olduğunu, bir yıldan bu yana çektiğimiz inanılmaz zorluklara karşı tarih önünde vereceğimiz hesaptan temiz olarak çıkacağımızı burada ifade etmek isterim.

Fenerbahçemiz 1940’lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devletine yıllarca Başbakan olarak hizmet etmiş Şükrü Saraçoğlu’nun başkanlığı altında Türk sporuna nice unutulmaz zaferler kazandırmıştır. Ali Naci Karacan, Sayit Selahattin Cihanoğlu, Ali Muhittin Hacı Bekir, Osman Kavrakoğlu, Medeni Berk, Faruk Ilgaz, Şükrü Saraçoğlu, Zeki Rıza Sporel dönemlerinde kulüp, futbolun yanı sıra sporun diğer dallarında da Türkiye’de ve Avrupa’da yüzlerce şampiyonluk kazanmış, binlerce gencin yetişmesini ve gelişmesini sağlamıştır. Bugün Fenerbahçe Spor Kulübü’nün müzesi binlerce şilt, madalya ve kupayla Türk gençlerinin kazandıkları nice zaferleri belirten, gurur sembolleri ile doludur. Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne girme çabasındaki ilişkileri ve uluslararası alanda pek çok spor kulübü ile yarışmalarının sıklaştığı günümüzde Fenerbahçe, sporun her alanında, futbol, basketbol, voleybol, kürek, atletizm, yüzme, boks, yelken, masatenisi sporları gibi alanlar da dahil olmak üzere her yaş ve cinste sporcunun faaliyet gösterdiği Avrupa ve Dünya çapında bir Türk spor kulübü niteliğindedir.

Bu spor kulübünü, tekrar ediyorum şike, şikeye teşebbüs, teşvik primi gibi faaliyetleri icra eden yöneticilerin içinde bulunduğu bir kuruluş olarak Türk kamuoyuna göstermek son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Ben 22 yıldan bu yana Fenerbahçe Kulübü’nün üyesi ve 14 yıldan beri Başkanı olarak hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bu rencide edici, alçaltıcı eylemde bulunmadım. 2011 yılı temmuz ayından itibaren içinde yaşadığımız cehennemi andıran günler içerisinde, gerek Emniyette gerek Savcılıkta ve gerekse sorgulama aşamasında Nöbetçi Hakim önünde reva görüldüğüm muamele tarzını hiç mi hiç hak etmedim. Benim ya da bir takım kişilerin telefonlarda söylemiş oldukları bir takım sözlerin hemen teşvik ya da şikenin delili olarak addedilmesi son derece yanlış ve gayri ahlaki bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin Siz Sayın Yargıçlarının yapacağınız adil yargılanma sonucunda söz konusu suçları işlemediğimi tespit edeceğinize inancım tamdır. Bununla birlikte şayet yüksek Makamınız ileri süreceğim savunma dışında ve hukuk çerçevesinde yapacağım savunmayı dikkate almadan aleyhime karar verirseniz, bunu şahsen Aziz Yıldırım olarak kabul etmeye hazır olduğumu beyan ederim. Ancak Beni, Siz ne kadar mahkûm ederseniz edin ve ne şekilde yargılarsanız yargılayın Fenerbahçe’yi ortadan kaldırma imkânınıza sahip olmadığınızı ifade etmek isterim. Çünkü Fenerbahçe ve Fenerbahçelilik çok yüce kavram ve duygulardır. Bunları ortadan kaldırmaya hiç birimizin gücü yetmez. Bu nedenle her zaman söylediğim sözü savunmamın bu aşamasında da önünüzde haykırmak isterim: "Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe olacaktır."

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BÜNYESİ İÇERİSİNDE BİR FENERBAHÇELİ OLARAK YAPTIĞIM ÇALIŞMALAR

Fenerbahçe Spor Kulübü içindeki Faaliyetlerim

HAYATIMIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ BU KULÜBE HİZMET ETMEKLE GEÇİRDİM. 1990’da 38 yaşında kulübün futbol şube sorumlusu olarak Metin Aşık Başkanlığındaki Yönetim Kurulu’na seçildiğimden bu yana hep Fenerbahçe Spor Kulübü’ne katkıda bulunmaya çalıştım. Çeşitli spor kollarının gelişmesi için varımı yoğumu kulüp yararına, kulübün ilerlemesi için, gençlerin daha ileriye gidebilmesini sağlama amacıyla kulübe feda ettim. 1998 yılında Sayın Vefa Küçük’e karşı başkanlığı bir oy farkla kazandıktan sonra bugüne kadar hep bu şanlı ve şerefli Kulübün Başkanlığını yürüttüm.

Başkanlığımdan önce Fenerbahçe kongrelerinde gruplar ortaya çıkar ve bunlar Fenerbahçe Futbol Takımının ve diğer takımların karşılaşmalarını alabildiğine eleştirirlerdi. 90’lı yılların sonlarına doğru Fenerbahçe Kulübü hep grup tartışmaları, grupların içinden yükselmiş kişilerin çeşitli amaçları doğrultusunda kulübü yanlış yönlere ya da kendi kişisel görüşleri doğrultusuna çekme mücadeleleri içinde geçmişti. Her Kongrede farklı farklı gruplar ortaya çıkar ve bunların mücadeleleri Kongreden sonra da devam ederdi. İlk defa benim başkanlığım zamanında bu kişisel çekişmeler, grup mücadeleleri sona ermiş ve Fenerbahçe iç barışa kavuşmuştur. (Bkz. Gürdoğan Yurtsever, Fenerbahçe Değişim ve Dönüşüm, İstanbul, 2011, sh.29-33 – EK-2) Fenerbahçe Başkanlığım sırasında huzurunuzda tek tek sayamayacağım pek çok başarılara ve kalıcı teşebbüslere imza attığım gibi kulübün gelişmesi için pek çok etkinlikleri gerçekleştirdim. 25.000 kişilik Fenerbahçe Stadının 50.000 kişi alan bir stadyum haline gelmesi, Kadıköy Ataşehir’de 15.000 kişilik Fenerbahçe Ülker Spor Salonu’nun yapılması, İstanbul – Ankara arasında Düzce’de Topuk Yaylası tesislerinin inşası, Kadıköy Kurbağalı Dereağzı’nda basketbol, voleybol ve su sporları tesislerinin gerçekleştirilmesi, Samandıra’da futbol antrenman sahalarının yapılması, Fenerbahçe Burnu’nda sosyal tesislerle birlikte denizcilik sporlarının yapıldığı yüzme havuzları ve yelkencilik tesislerinin inşa edilmesi, bu yirmi yıl içerisinde gerçekleştirilen spor alanları olmuştur. Bu alanların ve spor yapılarının hiç birinde adım yoktur. HİÇBİR SPOR TESİSİNE ADIMI KOYDURMADIM. Buna karşılık stadyuma Şükrü Saraçoğlu, sosyal tesislere Faruk Ilgaz, Samandıra tesislerine Can Bartu, Dereağzı tesislerine Lefter Küçükandonyanis adlarını Ben, arkadaşlarım ve Yüksek Divan Kurulu üyeleri birlikte karar verdik. Bütün bu tesislerde yetenekli Türk gençlerinin fiziki ve ruhi yönden gelişmelerini sağlamak için her zaman, her şekilde sportif faaliyetlerde bulunmalarını, antrenman yapmalarını, Başkanlığım altındaki yönetim sağladı. Ayrıca tüm bu tesisleri son derece modern, gelişmiş, teknik alet ve edevat ile Biz donattık. Bu nedenledir ki; Fenerbahçe Stadyumu’nda Türkiye’de uluslararası bir organizasyonun finali gerçekleştirilmiş ve UEFA finali Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda oynanmıştır. Ayrıca Fenerbahçe müzesini herkesin girebileceği, görebileceği, gururla seyredebileceği bir yer haline getirdim. Türkiye’de ilk defa bir spor kulübünün çeşitli giyim eşyalarına amblem ve logosunun verilmesi ve Fenerium adındaki mağazalarda satılması Benim Başkanlık yaptığım döneme rastlar. Bunun yanı sıra Türkiye’nin her tarafında Fenerbahçe taraftarlarının kurduğu dernekler, lokaller ile Fenerbahçe bütün Türkiye’ye yayıldı. Bununla da kalmayıp Amerika’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde benzer dernekler ve lokaller kurulup, bu yerler yabancı ülkelerdeki Türklerin ve Türk emekçilerinin sığındıkları yerler haline geldi. Bunların dışında ilk defa bir televizyon kanalı Fenerbahçe bünyesinde kuruldu. Diğer Kulüplerin televizyon istasyonlarını kurmaları Fenerbahçe’den sonradır. Bunu Fenerbahçe radyosu ve Fenerbahçe dergisi izledi.

Ben, bugün örgüt kurmakla suçlanıyorum. Şayet kısaca belirttiğim etkinlikler örgüt kurma ise ve şayet bu etkinlikler hukuka aykırı ise ve gene şayet bu spor alanları, stadyumlar, antrenman alanları, televizyonlar, radyolar, dernekler, lokaller örgüt ise evet ben örgüt kurdum. Bunu huzurunuzda yüksek sesle söylüyorum. Yalnız bu örgütlerin hepsi Türkiye içindir, Türk gençleri içindir, Türkiye’nin onurunu ve gururunu yükseltmek için yapılmıştır. Şayet bunlarla Beni suçlayacaksanız suçumu kabul ediyorum.

Şimdi iddia makamı Beni örgüt kurmakla suçluyor ve buna çıkar amaçlı suç örgütü diyor. Bunu şiddetle reddederim. Çıkar amaçlı suç örgütünün mafyanın Türkçe karşılığı olduğunu siz de bilirsiniz. HİÇ KİMSE VE HİÇBİR MAKAM FENERBAHÇE’YE VE FENERBAHÇELİ YÖNETİCİLERE ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ VE ÜYESİ DİYEMEZ. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İLE ÖZDEŞLEŞMİŞ BİR GEÇMİŞTEN GELEN FENERBAHÇE’YE VE FENERBAHÇELİLERE KİMSENİN MAFYA DEMEYE HAKKI, CESARETİ VE YETKİSİ OLAMAZ. HAKKIMIZDA SEKİZ AYDAN BU YANA GAZETELERDE, RADYOLARDA VE TELEVİZYONLARDA BU GİBİ AŞAĞILAYICI TERİMLERLE TEK YANLI VE YOKLUĞUMUZDAN FAYDALANARAK ÇİRKİN İSNATLARDA BULUNAN KİŞİLERİN TUTUM DAVRANIŞ VE SÖZLERİNİ ŞİDDETLE TAKBİH VE TEL’İN EDERİM (BÜTÜN GÜCÜMLE REDDEDER VE BU KİŞİLERİ KINARIM).

Sayın Başkan, Sayın Üyeler,

3 Temmuz 2011’den bu yana yaşanan gelişmeleri anımsayarak savunmamı yapmaya devam ediyorum.

Önü alınamaz gelişim ve büyüme, aynı zamanda Türk sporuna yapılmış bir yatırım ve Türk sporunun gelişmesi anlamına gelse de bugün bu ilerlemeyi çekemeyen bazı odaklar, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün önünü kesebilmek, yükselişine dur diyebilmek adına bir kurgu yarattılar.

3 Temmuz 2011 tarihi, sadece futbol ya da Fenerbahçe adına değil Türk spor tarih adına da son derece önemlidir.

Bugüne dek Fenerbahçe Spor Kulübü ve Başkanının özellikle Türk futbolunun içinde oynanan oyunlara dikkat çekmesine kulak tıkayanlar, başkalarının suçları ile Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ve Başkanından yöneticisine, taraftarına kadar bütün bir camiayı cezalandırmaya, onun da ötesinde yargısız bir infaz yapmaya çalışmaktadırlar.

Yaşanan süreçte, sadece Türk sporu adına değil ülkemiz hukuk tarihi adına da birçok tuhaflık ilk kez görülmektedir.

6 Temmuz 2011 tarihinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bir açıklama yaparak daha ortada iddianame dahi yokken karar açıklamıştır. Emniyet’in resmi internet sitesinden yapılan açıklamada; "Örgütlü bir şekilde, Süper Lig ve Banka Asya Birinci Ligindeki toplam (19) maçta şike ve teşvik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ve delillendirilmiştir." denilmiştir.

Ancak daha sonra açıklanan iddianamede sadece 13 maçtan bahsedilmektedir. Yani sözde şike tespit edilen üstelik de tespitle kalınmayan aynı zamanda delillendirildiği resmi olarak açıklanan 6 maç adeta buhar olup uçmuştur.

Benzer şekilde yine 6 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünün basına dağıttığı görüntülerde gösterilen silahlar ile Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım sanki silahlı bir çetenin lideriymiş gibi gösterilmeye çalışılmış ancak buna dair hiçbir delil bulunamadığı için, bu sav iddianameye sokulamamıştır.

Emniyetin, süreçteki inanılmaz tavırları bunlarla da sınırlı kalmamış ve Emniyet bir ilke daha imza atmıştır. Ülkemizde devlet adamları, eski milletvekilleri, bürokratlar, sanatçılar gibi sayısız insan bugüne dek çeşitli nedenlerle gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır. Bu kişilerin hepsinin Dünyanın her yerinde olduğu gibi Emniyette kayıt amaçlı fotoğrafları çekilmiş ancak hiçbirinin fotoğrafı basına sızmamıştır.

Ancak 7 Temmuz 2011 sabahı Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım’ın sabıka kaydı için çekilen fotoğrafı basına sızdırılmış ve yüksek tirajlı bir günlük gazete adeta bir poster yayınlarmışçasına, ilk sayfada ve tam sayfa olarak yayınlamıştır. Fotoğraf daha sonra binlerce internet sitesinde de yer almıştır.

Bunlarla birlikte 7 Temmuz 2011 günü İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı; aralarında asbaşkanlar Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu’nun da bulunduğu 20 kişiyi tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etmiş; aynı tarihte yine Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri birlikte 15 kişi tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.

Emniyetin basına dağıttığı görüntülerde; içinde şike parası olduğu iddia edilen, Sivas maçından önce yöneticilerimizin kaldığı otele getirilen siyah çantanın içerisinde maç biletleri olduğunu, Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ertuğrul Özkök köşesinde yazmış; ilerleyen aylarda Sivas valisi de savcılığa giderek kendi isteği ile bilgi vermiş ve çantada biletlerin olduğunu anlatmıştır.

3 Temmuz’da gözaltına alınmamı takiben hakkımda, Nöbetçi Mahkeme 10 Temmuz 2011 tarihinde tutuklama kararı vermiştir. Gözaltına alındığım tarihten bu yana aradan 8 gün geçmiş, gözaltı süresi de ihlal edilmiştir. Ben henüz gözaltındayken, HAKİM KARŞISINA ÇIKMAMIŞKEN VE SAĞLIK SORUNLARI İLE MÜCADELE EDERKEN GETİRİLDİĞİM HASTANEDE ADRES KISMINA "METRİS CEZAEVİ" YAZILARAK ASLINDA KARARIN ÇOKTAN VERİLDİĞİ AÇIKÇA BELGELENMİŞTİR.

3 Temmuz 2011 sabahından itibaren özellikle medyanın belirli bir bölümü de bu süreçte kendisine biçilen rolü mükemmel bir biçimde oynamıştır. Televizyon ekranlarında ve gazete köşelerinde daha ortada iddianame dahi yokken Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler ve tüm camia suçlu ilan edilmiş, her maç öncesinde misafir takıma verilen yemek davetleri dahi şike yemekleri olarak adlandırılmış ve soruşturma kapsamında adı geçen birçok takım ve şahıs olmasına karşın tüm soruşturma Fenerbahçe Spor Kulübü, Başkanı ve yönetimi üzerine sistematik bir biçimde yıkılmıştır.

Öyle ki; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün büyük umutlarla transfer ettiği ve transferinde en ufak bir usulsüzlük dahi bulunmayan futbolcuları, gözaltına alınmış, üzerlerinde baskı kurulmuş ve bunun neticesinde Türk spor tarihinde bir ilk yaşanmış ve bir sporcu transfer olduğu takımın formasını bir kez dahi giymeden kulüpten ayrılmıştır.

Emanuel Emenike, profesyonel bir sporcu olarak, yaşanan sürece dayanamamış ve Türkiye’den ayrılmak istediğini belirterek Rusya’ya transfer olmuştur. Oysa Karabükspor başkanı Sayın Feridun Tankut daha sonra verdiği ifadesinde Emenike transferinin TFF, UEFA ve FIFA kurallarına uygun olarak gerçekleştirildiğini açıkça beyan etmiştir.

GAZETELERDE, 3 TEMMUZ HAFTASINDA YER ALAN HABERLERDE ISE EMENIKE’NIN ŞIKE IÇIN ALDIĞI PARALARI SAYARKEN ÇEKILMIŞ FOTOĞRAFLARININ OLDUĞU ILERI SÜRÜLMÜŞ; ANCAK BU FOTOĞRAFLAR HIÇBIR ZAMAN ORTAYA ÇIKMAMIŞTIR. ÇÜNKÜ NE ŞIKE PARASI NE DE PARA SAYAN EMENIKE FOTOĞRAFI VARDIR. ŞİKE PARASI SAYARKEN KAMERAYA YAKALANDI HABERİNİ YAPANLAR DA, AHLAKSIZ BİR DAVRANIŞ SERGİLEMİŞLERDİR. ONLERI ELLERİNDEKİ EMENİKE’Yİ PARA SAYARKEN GÖSTEREN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİ YAYINLAMAYA DAVET EDİYORUM. FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNDEN KENDİSİNE PARA ÖDENDİĞİNİ VE ÖDENEN BU PARANIN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER, BU GÖRÜNTÜLERİ YAYINLAMAZLARSA, ONLARI HEM MÜFTERİ, HEM DE AHLAKSIZLIK YAPTIKLARI İÇİN AHLAKSIZ ADDEDİYORUM (EK-2/I EMENİKE GAZETE KUPÜRÜ) BENZER ŞEKILDE; ESKIŞEHIRSPOR’DAN TRANSFER EDILEN SEZER ÖZTÜRK ILE ILGILI DE ESKIŞEHIR KULÜBÜ BAŞKANININ YINE TRANSFERIN KURALLARA UYGUN OLARAK YAPILDIĞINI BEYAN ETMESINE RAĞMEN BU TRANSFER DE ŞIKE TRANSFERI OLARAK NITELENDIRILMIŞTIR. BU TRANSFERLERDE GÖRÜŞMELERI YÜRÜTEN ASBAŞKAN ŞEKIP MOSTUROĞLU, BUGÜN HALEN METRIS CEZAEVI’NDE TUTULMAKTADIR. OYSA SEZER ÖZTÜRK, FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMINDA TOP OYNAMAKTADIR.

Ancak yaşanan tüm bu kurguyu gören Fenerbahçe taraftarı, Bağdat Caddesi’nde, Topuk Yaylası’nda takımına destek olmuş; yaklaşık 100 bin taraftar yürütülmekte olan soruşturma ve Fenerbahçe’ye karşı uygulanan linç politikasını protesto etmek amacıyla Bağdat Caddesi’nden Boğaz Köprüsü’ne doğru üzerlerinde formalar, ellerinde atkılar ile yürümüşlerdir.

10 Temmuz 2011 tarihindeki yürüyüşte, polis sadece yürüyerek kulüplerine sahip çıktıklarını gösteren taraftara biber gazı sıkmış ve coplarla taraftarları dövmüştür.

Tüm bu karmaşada; Türkiye Futbol Federasyonu da BJK’nin 14 Temmuz 2011 tarihli "süreç tamamlanana kadar Türkiye Kupasını iade etmek istediğimizi, TFF Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar’a ilettik" açıklaması ile bir bocalama sürecine girmiştir.

Bu arada BJK kulübü, daha sonra 29 Ağustos 2011 tarihinde yaptıkları açıklamada kupayı iade etmediklerini ancak sürecin sonunda suçlu bulunurlarsa iade edeceklerini söylediklerini, Kulübün ikinci başkanı Metin Keçeli’nin ağzından duyurmuştur.

İşte tüm bu gelişmelerin ardından; 3 Temmuz sabahından sadece 4 gün sonra çiçeği burnunda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 7 Temmuz 2011 tarihinde kameraların karşısına geçti ve sürecin en başında liglerin planlandığı gibi 5 Ağustos’ta başlayacağını Süper Kupa finalinin de Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş arasında 31 Temmuz 2011 tarihinde oynanacağını duyurdu.

TFF başkanı bu açıklamadan sadece 12 gün sonra 19 Temmuz 2011 tarihinde yeniden kameraların karşısına geçti ve Süper Kupa Finali’nin ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladı. Bundan bir hafta sonra 26 Temmuz tarihinde de bu defa TFF’den liglerin ertelendiği açıklaması yapıldı.

TFF daha önceki açıklamasının aksine aldığı bir kararla Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya Birinci Lig’in 9 ve 10 Eylül 2011 tarihlerinde başlayacağını duyurdu. TFF’nin erteleme gerekçeleri belli değildi. Çünkü ortada ne iddianame ne de başka bir belge vardı.

Ancak TFF’nin elinde olmayan, belge ve delil olarak sunulan telefon kayıtları, 4 Temmuz 2011 tarihinden itibaren her gün gazete sayfalarında, internet sitelerinde ve TV kanallarında yayınlandı.

Dosyada gizlilik kararı vardı ancak kimsenin gizlilik kararına uymuyor olması ile ilgili hiçbir işlem yapılmıyordu. HALBUKİ HALEN SORUŞTURMASI DEVAM EDEN MİT DOSYASINA GİZLİLİK KARARI UYGULAMASI YAPILIYOR, BASINA HİÇBİR BİLGİ VERİLMİYOR. BU DA, BİZLERİ KARALAMAK ADINA BİLGİLERİN KASITLI OLARAK MEDYAYA SIZDIRILDIĞININ EN GÜZEL ÖRNEĞİDİR.

Tıpkı iddianamede olduğu gibi telefon konuşmalarından sadece belirli bölümler, gazetelerde ve TV kanallarında yayınlanarak suç isnat edilmeye çalışıyordu.

Hedefte ise Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yöneticileri vardı.

Liglerin ertelenme kararının ardından Fenerbahçe Spor Kulübü, futbol takımının Ukrayna’nın Shaktar Donetsk takımı ile Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda bir hazırlık maçı oynamasına karar verdi.

Tüm bu yaşananların ardından, Fenerbahçe Futbol Takımı, 21 Temmuz 2011 tarihinde ilk kez taraftarının önüne çıktı.

Ancak özellikle Başkanın "Fiş Fotoğrafı"nı yayınlayan Habertürk Gazetesi’ne yönelik başlayan protestolar bir anda büyüdü; maç, seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle iptal edildi.

Bu arada soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları’na katılmaları ile ilgili UEFA, 12 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada kararın TFF’ye ait olduğunu, şu an soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları’na alınmaması için bir neden olmadığını duyurdu.

Aynı UEFA, muhtelif zamanlarda çeşitli yöneticileri aracılığı ile de bu kararını sözlü açıklamalar ile yineledi.

Ancak aynı UEFA, 14 Ağustos 2011 günü, hukuk baş müşaviri Pierre Cornu’yu Türkiye’ye gönderdi. Cornu’yu TFF başkanvekili Lütfi Arıboğan ve TFF hukuk baş müşaviri İlhan Helvacı havaalanında karşıladı ve tüm seyahati boyunca bir an olsun yanından ayrılmadılar. Cornu, soruşturma savcısı Mehmet Berk’i de ziyaret etti ancak Savcı dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle kendisi ile herhangi bir bilgi ya da belge paylaşmasının söz konusu olamayacağını Cornu’ya iletti.

Cornu’nun Türkiye ziyaretinde kendisine söylenenler ve konuşulanlara ilişkin bilgiler, daha sonra Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne verdiği ifadesinde ortaya çıktı.

İsviçre’ye dönen Cornu, TFF yetkilileri Arıboğan ve Helvacı’nın ısrarlı talepleri ve hatta hayati tehlikeleri olduğu iddiaları üzerine UEFA Genel Sekreteri Infantino’ya, TFF’ye bir mektup yazdırdı.

UEFA, mektubunda; "Biz Fenerbahçe’yi kesinlikle Şampiyonlar Ligi’ne almayız ya da FB gelirse size ceza veririz" demedi. Ancak TFF, bu mektubu gerekçe göstererek, 23 Ağustos 2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimine "Şampiyonlar Ligi’ne katılmayacağınızı açıklayın" dedi.

Bunun sert bir biçimde reddedilmesi üzerine de TFF, 24 Ağustos günü akşamüzeri yani Şampiyonlar Ligi kura çekiminden bir gün önce Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne göndermeyeceğini açıkladı. Bunun devamında yine TFF’nin onayı ile Şampiyonlar Ligi’ne soruşturmada adı geçen bir diğer kulüp olan Trabzonspor gönderildi.

Fenerbahçe Spor Kulübü, 25 Ağustos 2011 sabahında Tahkim Kurulu’na başvuruda bulundu. Ancak Fenerbahçe’nin başvurusu uluslararası kurallar gerekçe gösterilerek reddedildi. Böylece Trabzonspor’un TFF tarafından UEFA Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmesi Fenerbahçe’nin ise cezalandırılmış olması onanmış oldu.

Oysa aynı TFF, 15 Ağustos tarihinde düzenlenen basın toplantısına şu noktaya dikkat çekmişti:

"Soruşturma evrakının, şüpheli kulüp ve gerçek kişilerle paylaşılamaması, Federasyonumuzca yapılacak disiplin yargılamasında ilgili taraflara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., Anayasamızın 36. ve Futbol Disiplin Talimatı’nın 72. maddesi ile teminat altına alınan savunma hakkının tanınmasına engel olmaktadır. Savunma hakkı tanınmadan yapılacak bir disiplin yargılamasının, hak arama hürriyetini ve adil yargılanma hakkını ağır bir biçimde ihlal edeceği açıktır."


Bir hafta önce bu açıklamayı yapan ve karar vermesinin imkânsız olduğunu belirten TFF, hemen bir karara varmış Fenerbahçe Spor Kulübü’nü suçlu ilan etmiş ve Şampiyonlar Ligi’ne göndermemiştir.

Aynı toplantıda; TFF, soruşturma kapsamında adı geçen 52 kişiyi PFDK’ya sevk etmiştİ. Sevk edilen bu kişilerin arasında, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri, idari menajeri ve hatta tercümanı da vardı.

Yargısız infaz yapılarak, sürecin en başında henüz elinde belge dahi bulunmadığını söyleyenler tarafından suçlu ilan edilerek Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmeyen Fenerbahçe Spor Kulübü, 26 Ağustos 2011 tarihinde yaptığı açıklama ile TFF tarafından Bank Asya Birinci Lig’e gönderilmesi gerektiğini belirtti.

30 Ağustos 2011 tarihinde, TFF yönetimi yaptığı açıklama ile bunun söz konusu olmadığını duyurdu.

Bu gelişmelerin ardından, Fenerbahçe Spor Kulübü, UEFA Şampiyonlar Ligi’ne alınmama süreci ile ilgili Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi CAS’a başvurdu. CAS, 5 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe’nin açtığı davayı kabul ettiğini açıkladı.

TFF, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, taraftarların yaşananlara tepki olarak Shaktar Donekts maçında çıkardığı olaylar nedeniyle, 2 maç seyircisiz oynama cezası verdi.

Fenerbahçe, 12 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda seyircisiz maç yaparken taraftarlar stadyum dışında toplanarak yaptıkları tezahüratlar ile seslerini; hakları yenilen, emekleri yok sayılan, 70 milyonun izlediği maçlarla ilgili, haksız yere suçlu ilan edilen futbolculara duyurdu.

Aynı taraftarlar, 7 Ağustos 2011 tarihinde de Metris Cezaevine bir konvoy ile giderek seslerini içerideki Başkan ve yöneticilerine duyurmaya çalıştı.

TFF, daha sonra aldığı bir kararla, seyircisiz oynama cezası verilen maçlarda kadın ve çocukların seyirci olarak stadyumlara girebileceğini açıkladı. Bu kararını, tam da Fenerbahçe’nin Manisa ile 20 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda oynayacağı maçın hemen öncesinde açıkladı. Fenerbahçe kadın ve çocuklarının stadyuma koşması ile bu karar, Dünya spor tarihinde yeni bir rekor yazılmasına neden oldu.

20 EYLÜL 2011’DE, FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADYUMU’NDA OYNANAN FENERBAHÇE – MANISASPOR SPOR TOTO SÜPER LIG MAÇINI, 45 BINDEN FAZLA KADIN VE ÇOCUK TARAFTAR SEYRETTI. BU MAÇ, TÜM DÜNYA BASININDA GENIŞ YER BULURKEN GUINNES REKORLAR KITABINA GİRDİ. TFF, maçın ardından yayınladığı teşekkür yazısında, Fenerbahçe’nin adını dahi kullanmadı sadece maça gelen futbolseverlere teşekkür etti.

YİNE 18 ŞUBAT 2012’DE FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADINDA OYNANAN FENERBAHÇE – SİVASSPOR MÜSABAKASINI ONBİNLERCE KADIN VE ÇOCUK SEYRETTİ. Şimdi hepinize sormak istiyorum, iddianamede belirtildiği gibi korku, tehdit ve cebirle başkanlığı elimde zapt ettiğim doğru olsa idi başkanlığım öncesinde erkeklerin tekelinde bulunan futbola kadınlarımızın bu denli büyük ilgi göstermesini sağlayabilir miydik? Cevabı ben vereyim: Hayır. İddia makamının safsatalarının tam aksine, bu durum Fenerbahçe Başkanı’nın kulübünün her bir mensubuna duyduğu sevgi ve gönül bağının bir nişanesidir.

BU ARADA, FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BAŞKANI AZIZ YILDIRIM OLARAK, UEFA BAŞKANI MICHAEL PLATINI HAKKINDA İSTANBUL MAHKEMELERİNDE PLATINI’NIN MASUMIYET KARINESINI IHLAL ETTIĞI GEREKÇESI ILE DAVA AÇTIM. PLATINI, BU DAVADAN DUYDUĞU RAHATSIZLIĞI, 30 EYLÜL 2011 TARIHINDE YAPTIĞI AÇIKLAMA ILE DILE GETIRDI.

Öte yandan sürecin başından itibaren 6222 sayılı Kanunun uluslararası ceza normlarına uygun olmadığı ve değiştirilmesi gerektiği tartışmaları başladı. Meclis, yasa değişikliğini gündemine aldı.

24 Kasım 2011 tarihinde, 6222 sayılı yasada öngörülen değişiklikler, TBMM genel kurulunda oylanarak kabul edildi.

Yapılan değişiklik ile yasadaki hapis cezaları "5 yıldan 12 yıl yerine, 1 yıldan 3 yıla kadar" şeklinde değiştirildi.

Yasada yapılacak değişiklik basının özellikle belirli bir bölümü tarafından, sistematik bir biçimde "Aziz Yıldırım’ı kurtarma yasası" olarak lanse edildi. Bu öylesine etkili oldu ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2 Aralık 2011 tarihinde yasa değişikliğini veto ettiği gerekçesinde;

"6222 sayılı Kanun’da değişiklik öngören bu Kanun’un gerekçesinde, yapılan değişikliklerin diğer kanunlarda öngörülen suçlara verilen cezalar dikkate alınmak suretiyle adil ve hakkaniyete uygun cezalar belirlenmesi amacıyla gerçekleştirildiği belirtilmekte ise de kamuoyunda, genel ve gereklilikten doğan bir düzenleme olmaktan ziyade, halen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğu intibasını uyandırdığı, bu durumun da değişikliğin esas amacı dışında özel bir saikle hazırlandığı eleştirilerine sebebiyet verdiği görülmektedir"

ifadelerini kullandı.

Yasa, Cumhurbaşkanı’nın vetosunun ardından yeniden Meclis gündemine geldi ve aynen kabul edildi. 14 Aralık 2011 tarihinde, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Yasanın değişmesi ile birlikte tahliye edilenler oldu. Ama Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı ve yöneticilerinden bir tek kişi dahi tahliye edilmedi.

Oluşturulan yanlış kamuoyu algısı ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ile yöneticileri üzerinde oynanan oyun böylelikle bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı, 6222 sayılı Yasanın kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğunu söyleyip, bu yasayı veto etti. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve MİT yasasını özel bir düzenleme olmadığını düşünerek hemen imzaladı.

Bu tarihten itibaren, hemen her Fenerbahçe maçı öncesinde birtakım yeni gelişmeler yaşandı.

2 ARALIK TARIHINDE, FENERBAHÇE-ANKARAGÜCÜ MAÇININ HEMEN ÖNCESINDE IDDIANAME AÇIKLANDI. FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR YARATILAN YENI KARMAŞA ORTAMININ TAM ORTASINDA SAHAYA ÇIKTILAR.

12 ARALIK 2011 GÜNÜ FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR BURSA’DA MAÇ ÖNCESI SON TOPLANTISINI YAPARKEN METRIS CEZAEVINDEN TAHLIYE HABERLERI GELDI. EKRAN BAŞINA TOPLANAN FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR TAM DA MAÇ ÖNCESINDE BIR HAYAL KIRIKLIĞI DAHA YAŞADILAR. KENDI BAŞKANLARI VE YÖNETICILERI TAHLIYE EDILMEMIŞTI. ÜSTELIK AYNI GÜN, YINE AÇIKLANAN KARARLA BAZI KIŞILERE YÖNELIK STADYUMLARA GIRIŞ YASAKLARI DA KALDIRILDI.

Bu çerçevede Bursasporlu futbolcu Gökçen Vederson’un yasağı kaldırıldı, Vederson maça çıktı. Ancak Vederson ile şike görüşmesi olduğu iddia edilen görüşmede tercümanlık yapan Fenerbahçe Spor Kulübü tercümanı Samet Güzel’in stadyumlara giriş yasağı kaldırılmadı. Daha doğrusu yine Fenerbahçe’den hiç kimsenin yasağı kaldırılmamıştı.

7 Aralık 2011 tarihinde, Fenerbahçe kafilesi derbi maçı için Türk Telekom Arena stadyumuna giderken, seyirden men cezaları kaldırıldı haberi duyuldu. Ancak sonradan bu kararın idari tedbirlerin kaldırılması kararı olduğu anlaşıldı. Cezalar kaldırıldı diye yola çıkan Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı Menajeri Hasan Çetinkaya, Kaleci Antrenörü Murat Öztürk ve Tercüman Samet Güzel yarı yolda otobüsten inmek zorunda kaldılar. Bir kez daha maç öncesinde Fenerbahçeli futbolcuların moralleri altüst edildi.

Fenerbahçe’nin futbol maçları öncesinde TFF’nin de ilkleri uygulama alışkanlığı bunlarla da kalmadı. TFF’nin;
- Derbilere taraftar götürmeme kararı,
- Seyircisiz oynama cezası verilen müsabakaları, yalnızca kadın ve çocukların izlemesi,
- Kadınlara ücretsiz bilet uygulaması ve hafta içi ilk derbi maçı gibi,

bütün yeni uygulamaları, Fenerbahçe’nin oynayacağı lig maçları öncesinde karara bağlandı ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nden bunları uygulaması istendi.

Öte yandan, Fenerbahçe’nin CAS’ta devam eden davası da birçok ilginç gelişmeyi ortaya çıkardı. Fenerbahçe Spor Kulübü, 29 Kasım 2011 tarihinde CAS’ta devam eden dava ile ilgili bir basın toplantısı düzenleyerek kamuoyuna açıklamalarda bulundu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi, bu basın toplantısında daha önce Türkiye’ye gelen ve TFF yetkilileri Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı tarafından karşılanan ve ağırlanan UEFA Hukuk Baş Müşaviri Pierre Cornu’nun CAS’a verdiği ifadeyi kamuoyu ile paylaştılar.

İfadeye göre Cornu, İstanbul’da görüştüğü TFF yetkililerinin kendisine Fenerbahçe’nin şike yapmamış olma ihtimalinin yüzde 1 bile olmadığının kendisine anlatıldığını söylüyordu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi; "TFF, UEFA’yı açıkça yanıltmış ve yönlendirmiştir" dedi.

30 Kasım 2011 tarihinde; Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün iddialarına cevaben bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Mehmet Ali Aydınlar, 21 Kasım 2011 tarihinde UEFA’ya gönderilen bir yazı ile Cornu’nun ifadesinde yanlışlar olduğunu, olayların kesinlikle Cornu’nun ifadesinde anlatılan şekilde olmadığının belirtildiği ve ifadenin düzeltilmesi için başvuruda bulunduklarını söyledi.

4 Aralık 2011 akşamı, Kanaltürk Televizyonu’nda yayınlanan Telegol programında; Mehmet Ali Aydınlar, Cornu’nun ifadesinden kendisinin 18 Kasım 2011 tarihinde haberdar olduğunu ve 21 Kasım 2011 tarihinde de hemen düzeltme yapılması amacıyla UEFA’ya mektup gönderttiğini söyledi. Fenerbahçe Spor Kulübü avukatı, canlı yayında Aydınlar’a söz konusu belgenin, TFF’ye 8 Kasım 2011 tarihinde iletildiğini, ancak mektubun Fenerbahçe Spor Kulübü asbaşkanı Cihan Kamer tarafından 18 Kasım 2011 tarihinde Mehmet Ali Aydınlar’a söylenmesine kadar kendisinden gizlendiğini söyledi. Aydınlar, bu iddiayı da reddetti. "Benim belgeden haberim var, gördüm biliyordum," dedi.

Ancak ne gariptir ki aynı Aydınlar daha sonra bu belgede yazanlardan haberim yok diyerek istifa edecekti.

Yaşananları ve Şampiyonlar Ligi’nden men edilme sürecinin tamamen ortaya çıkmasının ardından, daha önce Topuk Yaylası’na giden, Bağdat Caddesi’nde yürüyüş düzenleyen, 45 binden fazla kadın ve çocuk seyirci ile Guinnes Rekorlar Kitabına giren Fenerbahçe taraftarı, tutuklu bulunan yöneticilerine ve kulübüne sahip çıktığını göstermek adına, 24 Aralık 2011 tarihinde Kadıköy meydanında miting düzenledi.

Binlerce kişinin katıldığı mitingde başkan Aziz Yıldırım başta olmak üzere tutuklu bulunan yöneticilerin mesajları okundu.

TFF Disiplin talimatnamesinin 58. Maddesi, şike yapma ya da teşvik primi alma ya da verme eylemlerine karışan ya da teşebbüs edenlerin küme düşürülme ve puan silme cezası ile cezalandırılmalarını öngörüyor.

Soruşturma kapsamındaki takımların bir defaya mahsus olmak üzere küme düşme cezası ile cezalandırılmaması adına 58. maddenin değiştirilmesi konusu, kamuoyu gündemine geldi.

Bu madde de tıpkı 6222 sayılı kanunda yapılan değişiklik gibi Aziz Yıldırım’a mal edilmeye çalışıldı, bu kez de "Fenerbahçe küme düşmesin diye talimat değiştiriliyor" yorumları ile kamuoyuna duyuruldu.

TFF, 6 Ocak 2011 tarihinde yaptığı bir açıklama ile olağanüstü genel kurul çağrısı yaptı. Genel Kurul’da, 58.madde değişikliğinin tartışılıp oylanacağı duyuruldu.

Genel Kurul öncesinde, TFF yönetimi Ankara’da 13 Ocak 2011 tarihinde Kulüpler Birliği Başkan ve yöneticileri ile bir araya gelerek değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıda, 58. Maddenin değişikliği konusu tartışılırken Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım olarak Ben avukatları aracılığı ile bir açıklama yaptım. 58. madde değiştirilemez diyerek ve şunları kaydettim;

"
Uzun bir süredir Türk Futbolu’nun üzerinde oynanan oyunları ibretle izlemekteyim. Tasarlanan bu oyun adım adım hayata geçirilmekte ve Türk Futbolu adeta dört bir yandan abluka altına alınmaktadır. Üstelik kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde görenler bu projelerini hayata geçirmek için Yüce Meclisin, yasama, yürütme ve hatta yargı erklerini dahi kullanmaktan çekinmemektedirler. Ancak bunu yaparken unuttukları en önemli şey Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’dır.

Çok kısa bir süre önce 6222 sayılı yasada yapılan değişikliğin kamuoyuna nasıl servis edildiği herkesin malumudur. Aziz Yıldırım’ı kurtarma yasası olarak kamuoyuna sunulan ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dahi "Kişiye özel yasa" şeklinde nitelendirilmek durumunda kalınan yasanın sonuçları ortada olup bu yasadan kimlerin faydalandıkları açıkça ortadadır. Aziz Yıldırım’ın ismini kullanarak emellerini hayata geçirenler şimdilerde yeni bir oyunu hayata geçirmenin peşindedirler ki; bu yeni oyunun adı da 58.maddedir. KAMUOYU AÇIKÇA BİLMELİDİR Kİ 58.MADDE DEĞİŞEMEZ VE DEĞİŞMEMELİDİR."


Bu gelişmelerin ardından, 26 Ocak 2012 tarihinde, Ankara’da TFF Olağanüstü Genel Kurulu toplandı. Kulüp temsilcileri, 58. madde ile ilgili ret kararı verdi ve talimatnamede herhangi bir değişiklik yapılmadı.

Olağanüstü Genel Kurul’dan ret kararının çıkmasının ardından TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın istifa edeceği dedikoduları ortaya atıldı. Ancak Aydınlar, 30 Ocak 2012 tarihinde TFF genel merkezinde yapılan yönetim kurulu kararının ardından TFF’nin tüm kişi ve kurumları ile görevinin başında olduğunu ilan etti.

Aynı günün akşamında, Habertürk Televizyonu’nda bir spor programına katılan CAS hakemi Kısmet Erkiner; "Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne UEFA almamış değildir; Fenerbahçe’yi TFF göndermemiştir" dedi ve bu sözlerini UEFA, TFF ve CAS arasındaki 6 Eylül ve 3 Kasım tarihli yazışmalarından okuduğu bölümler ile açıkladı.

Ertesi gün, yani 31 Ocak 2012 tarihinde Mehmet Ali Aydınlar; Kısmet Erkiner’in açıklamalarında okuduğu belgelerin içeriğinden haberdar olmadığını, bunları henüz öğrendiğini, "UEFA yetkililerinin bize karşı farklı, CAS’ta farklı tavır almaları; UEFA gibi Avrupa futbolunun çatı örgütü olan bir kuruluşun yapmış olduğu uygulamanın, içinde bulunduğumuz ortamın ne kadar güvensiz ve samimiyetsiz olduğunu gösterdi." diyerek istifa ettiğini duyurdu.

Aydınlar, açıklamasında Kısmet Erkiner’e teşekkür etti.
Aynı Mehmet Ali Aydınlar, 9 Şubat 2011 tarihinde katıldığı 32. Gün programında "Kısmet Erkiner doğruyu söylemiyor," dedi. Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerini eleştirdi ve suçladı.

AZİZ YILDIRIM’IN DİNLENMESİ VE DİNLENMESİNİN AMACI

"Olgun Peker liderliğindeki suç örgütüne yönelik teknik takiplerde; Olgun Peker’in Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile yakın ilişki içerisinde olduğunun, bir dönem başkanlığını yaptığı Giresun Spor Kulübü hakkında transfer yasağı bulunması nedeniyle bu yasağın kaldırılması için Mahmut Özgener aracılığıyla bazı girişimlerde bulunduğunun görülmesi üzerine Mahmut Özgener de soruşturmaya dahil edilmiş, Mahmut Özgener’e yönelik iletişim tespitlerinde, Aziz Yıldırım’la; şüphe çeken bazı görüşmelerinin olduğu, aracılar üzerinden görüşüp buluştukları, Aziz Yıldırım’ın; Fenerbahçe futbol takımının oynayacağı müsabakalarda görev alacak hakemlerin Fenerbahçe aleyhine karar vermemesi için girişimlerde bulunduğu, bazı müsabakalar için hakem ayarlaması yapmaya çalıştığı, Mahmut Özgener’in bu işler karşılığında futbol camiası içerisinde etkin konumda bulunan Aziz Yıldırım’ın desteğini almayı hedeflediği, Aziz Yıldırım’dan gelen her türlü talebe olumlu cevap vermeye çalıştığı görülmüş, ardından Aziz Yıldırım hakkında da örgütsel ilişkilerinin tespiti ve ortaya çıkarılması için 17.02.2011 günü adli çalışmalara başlanmıştır. "

Dinlenmeye başladığımız bu tarihten itibaren şike ve teşvik primi iddiası ile yargılandığımız 13 maça ilişkin toplamda 1028 adet tape yer almaktadır. Bu tape kayıtlarının ise 103’ü yani %10’u şahsıma aittir ve ileride görüleceği üzere bu tape kayıtlarının hiçbirinde şike veya teşvik primi vermeye yönelik hiçbir saik yer almamaktadır. Sayın Savcı tape kayıtlarımızı yetersiz bulmuş olacak ki; ismimin geçtiği tapeleri birden fazla şike ve teşvik primi verme iddiasına dayanak göstermiştir.Buna ilişkin liste ekte sunulmuştur. EK-2/a: LİSTE

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile yaptığım sakıncalı olduğu iddia edilen bu görüşmeler neticesinde dinlemeye alındığım söyleniyor.
Kısaca bu dinleme kararını açıklayalım;
4 adet tapeden dolayı dinleme kararı alınmıştır.

• 07.02.2011 Günü, 09.59’da Mahmut Özgener’in Aziz Yıldırım’ı aradığı kayıt
• 10.02.2011 Günü, 14.34’te Mahmut Özgener’in Aziz Yıldırım’ı aradığı kayıt
• 15.02.2011 Günü, 14.22’de Mahmut Özgener’in M.UfukÖzerten’i aradığı kayıt
• 15.02.2011 Günü, 17.43’de M.UfukÖzerten’in Mahmut Özgener’i aradığı kayıt


07.02.2011 Günü, saat 09.59’da Aziz Yıldırım ile Mahmut Özgener arasındaki görüşme (Tape 2154)- EK-3

Tapenin açılımına baktığımızda hakemle ilgili hiçbir konuşma yapılmamaktadır. Mahmut Özgener; Adnan Polat’la Serdar Adalı’dan bahsediyor. Ben konuya girmiyorum. Topuk yaylası için Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nden randevu alıp gitme konusuyla ilgili konuşma yapıyorum.

10.02.2011 Günü, saat 14.34’te Mahmut Özgener ile Aziz Yıldırım arasındaki görüşme (Tape 2161)- EK-4

Bu tapede hakemle ilgili söylediğim tek söz Oğuz Sarvan’ın pazartesi günü maçı idare edecek hakemle konuşmasını istememdir. Hakemlerden bir şey istemediğimizi söylüyorum. Bu hakem Beşiktaşlı olduğunu bildiğimiz Fırat Aydunus’tur ve maçta Kayserispor’la oynayacağımız maçtır. Burada herhangi kötü bir niyet veya suç var mıdır?

Gökmen Özdemir Vatan gazetesinde yazan bir gazetecidir. 01.05.2011 Tarihinde, saat 22.04’te Sadri Şener’i, Gökmen Özdemir’in aradığı iki sayfalık görüşme içerisinde Sadri Şener söylüyor.

Bu iki tapeyi okuyunca kimin suç işlemiş olduğunu anlıyoruz. Ben hakemin iyi maç yönetmesi yönünde TFF Başkanına ricada bulunuyorum, Trabzonspor Başkanı TFF’ye rica edip hakem değiştiriyor. Size göre hangi konuşma içeriği suç unsuru içermekte ve iş bu Dinleme kararlarına delil olma niteliği taşımaktadır?

Mahmut Özgener, Mehmet Ufuk Özerten arasında yapılan telefon görüşmesinde (Tape 2165) EK-5, Benimle ilgili hiçbir söz var mıdır? Kendi aralarında maç için hakem ataması hakkında konuşmaktadırlar. Beşiktaş - Fenerbahçe maçına Cüneyt Çakır’ın atanmasını TFF Başkanı istiyor. Cüneyt Çakır, Türkiye’nin ve Avrupa’nın iyi hakemlerinden biridir. Burada herhangi bir suç yoktur. Ben olayların tamamen dışındayım.

15.02.2011 Tarihli 4.tapeye baktığımızda Mahmut Özgener’le Mehmet Ufuk Özerten aralarında hakem atamalarıyla ilgili konuşmaktadırlar. Burada benimle ilgili hiçbir konu bulunmamaktadır. Oysaki bu tapede Hakem atamaları ile ilgili görüştüğüm iddia edilmektedir ki, bu her türlü gerçeklikten uzaktır.

16.02.2011 Tarihinde ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ŞUBE MÜDÜRÜ GALATASARAYLI NAZMİ ARDIÇ, "Organize Suç Örgütü liderliğini Olgun Peker isimli şahsın yaptığı suç örgütünün eylemlerinin ve yapısının tüm yönleriyle deşifre edilebilmesi amacıyla ’iletişim ve kayda alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır’ diyerek dinleme kararı almak için Beşiktaş’taki Özel Yetkili Savcılığa müracaat etmektedir. (EK-6)

Ne tesadüftür ki, Galatasaray Kongre üyesi Savcı Zekeriya Öz hemen aynı gün 12.Ağır Ceza mahkemesi Başkanlığından ’suç örgütü kurmak ve buna bağlı olarak örgütün faaliyetleri’ diyerek benim için 3 aylık dinleme talebinde bulunmuştur.

Hemen ertesi gün yani 17.02.2012 tarihinde Mahkeme Hakimi de "suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu, talep edilen tedbirin CMK 135/6 maddesine ilişkin olması, ancak başka surette delil elde etmek mümkün bulunmadığı değerlendirildiğinden telefon dinleme kararının alındığını" ifade ederek dinleme yetkisini Emniyete vermiştir.

Bu dört tapeden dolayı yukarıda yazılı şekilde Emniyet, Savcılık ve Mahkemenin dinleme kararı almasını haklı ve gerekli kılan bir sebep var mıdır? Bu durum, tamamen şahsımın ve Fenerbahçe Spor Kulübünün hedef alındığı bir organizasyonla karşı karşı kaldığımızı göstermektedir Bu tamamen bir organizasyonun olduğunu bize göstermektedir. BU SORUŞTURMADA TÜM KULÜPLERLE İLGİLİ FİZİKİ TAKİP VE İLETİŞİM DİNLEME KARARI AYNI ANDA ALINSA VE UYGULANSAYDI, O ZAMAN BUNUN ŞİKE VE TEŞVİK OPERASYONU OLDUĞUNU KABUL EDERDİK. Ancak Trabzonspor kanadı bile son 1 ayda dinlenmeye başlanmıştır. Bu soruşturmanın Fenerbahçe Spor Kulübü ile Aziz Yıldırım’a yapılmış bir operasyon olduğu gün gibi aşikârdır. Türk Sporunu ele geçirmek isteyen bir grup bu operasyonu organize etmiştir. Emniyetin hazırladığı fezlekede ’suç örgütünün klasik çıkar amaçlı suç örgütlerinde görüldüğü şekilde adliye içerisinde bağlantılarının bulunduğu ve kamu görevlileri ile ilişkilerini iyi tutmaya çalıştıkları anlaşılmıştır’ diyerek (Yargıtay ve Danıştay üyelerine yemek ve forma olayına istinaden bu tespit açılmıştır) Yargıtay ve Danıştay üyelerine de suçlama getirmektedirler.

Eğer Bizlere bu bakış açısıyla suçlama getirilirse Emniyetteki bu kişilerin bilmesi gereken bazı konulara zoraki açıklık getirmem gerekecektir.

Zira Fenerbahçe Başkanının sosyal ilişkilerinin olmaması gerektiğini düşünmek ve hatta yukarıda ismi zikredilen Hakim ve Savcıları töhmet altında bırakacak şekilde ima yoluyla suç isnat etmek kanundan önce bizlerin ahlak anlayışına uygun düşmemektedir. Bu yargı mensuplarının, en az bu soruşturma ve iddianameye imza atanlar kadar saygın olduğu unutulmamalıdır. Kaldı ki Bizlerle ilişki kurmak suç örgütü suçlaması için yeterli olsa idi, başta Savcı Zekeriya Öz, Savcı Mehmet Berk, Savcı Fikret Secen, Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç ile Emniyet Md.Yrd. Mutlu Ekizoğlu’nunda aynı örgütün üyeleri olması gerekirdi; zira birlikte yemek yediğimiz, top oynadığımız, maçlara gittiğimiz bu şahısların Bizlerle olan ilişkilerini unutarak, bu durumdaki diğer insanları suçlamalarını kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Hatta bu kişilerden bazılarının FB Kulübü kongre üyesi oldukları,bu üyeliklerinin örgüt kurucusu benim tarafımdan bila bedel yaptırıldığı ve hatta bu kişilerin kefillerinin ise örgütün tutuklu üyelerinden Şekip Mosturoğlu, Tamer Yelkovan, Serkan Acar olduğu bu kadar açıkken…. Ancak yinede Bizler için hakkımızda ki bu hukuka aykırı soruşturmaya imza atmış olsalar dahi Devletin önemli görevlerini ifa eden bu şahıslar hakkında yorumda bulunmak doğru ve etik değildir. Ancak Bizi gerçekten yaralayan, bu şahıslarla olan tüm ilişkilerimiz sırasında bu şahısların aslında Bizler hakkında çoktan dinleme ve teknik takip kararlarını almış olmalarıdır. Keza "Başkaca delil elde etme imkanı olmadığı" gerekçesini bu kararlarına hukuki dayanak yapanların başlattığı soruşturmanın ne denli hukuka uygun olduğunu Sizlerin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum.

Futbol camiası içinde etkin durumunda olmamın, yani kısaca, güvenilir ve güçlü olmamın sıkıntısını yaşayanların olduğunu anlıyoruz. 14 yıl Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, Türk Sporuna hizmet etmiş bir spor adamı olarak tabiî ki güçlü olacağım. Kulüpler Birliği Başkanı olduğum dönemde 160 milyon $ olan naklen yayın hakkını Türkiye Futbol Federasyonu ile beraber yaptığımız çalışmalar sayesinde 450 milyon $’a çıkarttık. Kulüplere fayda sağladım. Yapılan iyi işler her zaman insanlara güç kazandırır.

Türkiye Futbol Federasyonu Başkan’ı seçimle gelir. Mafya usulü seçimler 10 yıl öncelerde kalmıştır. Seçimlerin nasıl yapıldığını Hükümette, Spor Bakanlığı da yakından takip eder. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 7 delegesi Genel Kurulda oy kullanma hakkına sahiptir. Eğer biz 7 oyla Genel Kurulu demokratik şekilde yönlendirebiliyorsak, Savcının bizi tebrik etmesi gerekirken Bana suçlama yapıyor. KISACA HİÇBİR ÖRGÜTSEL İLİŞKİM YOKKEN TÜRK SPORUNU ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞANLAR ADINA FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NE, ARKADAŞLARIMA VE ŞAHSIMA OPERASYON YAPILMIŞTIR.

Hakem ayarlamasını Mahmut Özgener kanalıyla yaptığımız söylenmektedir. Eğer bu tez doğru olsaydı o zaman maçlardan sonraki hakem hataları ile ilgili tepki ortaya koymamamız gerekirdi. Ligin ilk devresi Trabzonspor lehine yapılan hatalardan dolayı Ben ve Teknik Direktörümüz Aykut Kocaman ligin devre arasında hakem camiası ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun dikkatini hakem hatalarına çeken beyanatlar vermiştik. Eğer Biz bir organizenin içinde olsaydık sahamızda oynadığımız Fenerbahçe – Bursa (EK-6/A) ve Fenerbahçe – Gaziantep (EK-6/B) maçlarındaki hakem hatalarını yaşamamış ve Bizler de PFDK’na sevk edilmemiş olurduk. Fenerbahçe – Bursa maçını yöneten Kuddusi Müftüoğlu ile Fenerbahçe – Gaziantep maçını yöneten Hüseyin Göcek yönettikleri maçlarda bariz şekilde kötü bir hakemlik örneği göstermişlerdir. Kuddusi Müftüoğluy’la ilgili Ahmet Çakar’ın bu maçtan önceki yorumu şöyledir. BUNU DA FEZLEKEDEKİ TAPELERİ OKUDUĞUMUZDA GÖRÜYORUZ.

Bucaspor – Sivasspor maçının sonucu 4-0 Sivas lehine bitmiştir. Maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu’dur. Bu maçtan sonraki hafta Fenerbahçe – Bursaspor maçı oynanacaktır. Ahmet Çakar, 03.04.2011 günü oynanan Fenerbahçe – Bursaspor müsabakasında hakem Kuddusi Müftüoğlu’nun tartışmalı bir pozisyonda Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol takımı lehine penaltı vermemesinin nedenini açıklıyor. "Müftüoğlu ve Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan Cuma günü Silivri’de bir otelde buluştu. Oğuz Sarvan, Kuddusi Müftüoğlu’na yönettiği Buca-Sivas maçını hatırlattı ve ’kötü maç yönettin. Verdiğin penaltı ve kırmızı kartla Sivas maçı kazandı. Eğer böyle tartışmalı bir penaltı daha verirsen, Sivas Başkanı Mecnun Odyakmaz ile Fenerbahçe’nin Başkanı Aziz Yıldırım’ın dostluğu ön plana çıkarılır dedi’ şeklinde sözlerle yorumlara katıldığı tespit edilmiştir." Bunu söyleyen Ahmet Çakar, "sözde" tespitle dinlemeyi yapan ve delil toplayan ise İstanbul Emniyet Organize Şubedir.

Fenerbahçe – Bursaspor maçında Kuddusi Müftüoğlu Fenerbahçe’yi tutmayacağım diye Fenerbahçe’mizin penaltısını vermemiş ve kötü maç yönetmiştir. Ahmet Çakar’ın yorumunda görüldüğü gibi Fenerbahçe’nin Merkez Hakem Kurulu Başkanının tavsiyeleriyle, futbol deyimi ile ’önü kesilmeye çalışılmaktadır’. Benim tarafımdan hakemlerin baskı altına alındığı söylense de gerçeğin böyle olmadığı apaçık ortadadır. Aziz Yıldırım’ın ’hakemleri ayarladığı, baskı altına aldığı’ söylevine rağmen hakemlerle ilgili hiçbir konu iddianamede yer almamaktadır. Açıkça görülmektedir ki Aziz Yıldırım hiçbir hakemle veya Merkez Hakem Komitesi başkanı ve üyeleriyle konuşmamıştır. Benimle ilgili yapılan bu suçlama bir hayal ürünü ve safsatadır. Beni suçlamak amacıyla Hacivat - Karagöz oyununa benzeyen bir ortaoyunu oynanmaktadır.

Beni bu şekilde suçlayanlar Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’in 01.05.2011 Günü, saat 22.04’te Gökmen Özdemir isimli gazeteciyle yaptığı görüşmede dediklerine ne yorum yapacaklardır?

10.05.2011 Günü, saat 13.47’de Nevzat Şakar ile Sadri Şener’in konuşması : (Tape 3825); EK-7

Hakem ataması: Cüneyt Çakır atandı.

Fenerbahçe Futbol Takımının oynayacağı müsabakalarda görev alacak hakemlerin Fenerbahçe aleyhine karar vermemesi için girişimlerde bulunduğum söylenmektedir. Bu iki tapede Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, yöneticisi Nevzat Şakar ile gazeteci Gökmen Özdemir arasındaki diyaloglar hakem atamalarını kimlerin yaptırdığını göstermektedir. Benim aleyhimize karar vermemesi için hakemlerle ilgili girişim yaptığım söyleniyor; hâlbuki benim böyle bir icraatım olmadığı açıkça görülmektedir. Ancak;Ben Metris’te yatmaktayım Onlar ise bu konularla ilgili suçlanmıyorlar bile. En önemlisi ise, Ben hakemlerle ilgiliyim diye dinlenmeye alınıyorum, başkaları alınmıyor.

Burada ortaya çıkan sonuç adaletin renk skalasında sarı ve lacivertin olmadığıdır. Ama unutulmaması gereken husus "SUÇLULARIN BERAAT ETTİĞİ YERDE YARGIÇLAR HÜKÜM GİYER" sözünün gerçekliğidir.

İddianamenin 147. Sayfasında;

’1998 yılından itibaren Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanlığı’nı yürüten Aziz Yıldırım’ın : Olgun Peker liderliğindeki suç örgütü ile ilişkili olduğu, kendisiyle birlikte hareket eden Mecnun Odyakmaz, Bülent Uygun, Bülent İbrahim İşçen, Ali Kıratlı, Yusuf Turanlı, Abdullah Başak ve İlhan Ekşioğlu isimli şüphelilerinde Peker Grubu ile irtibatlı oldukları görülmüştür’ denmekte ve sonra da ’Aziz Yıldırım’ın Olgun Peker ile irtibat halinde olmasına rağmen suç örgütü bünyesinde yer almadığı, etrafına topladığı şahıslarla birlikte, kendi liderliğinde, farklı bir yapılanma içine girdiği’ diye devam etmektedir.

Savcı tarafından kısaca Aziz Yıldırım’ın, Olgun Peker ile ilgili suç örgütüyle bir eylemin içinde olmadığı açıkça belirtilmektedir. O zaman Olgun Peker’in dinlenmesi, arkasından Mahmut Özgener’in dinlenmesi ve iddiaya göre de benim Mahmut Özgener’den dolayı dinlenmeme baktığımızda hiçbir suçun olmadığını Sayın Savcı Mehmet Berk’in iddianamedeki anlatımlarından anlıyoruz. Eğer bir eylem içinde yok isem neden Olgun Peker’in suç örgütü içinde dinlenmeye tabi tutuluyorum ?

Konuşma tapelerine baktığımızda, Benim Olgun Peker’le hiçbir konuşmam görülmemektedir. İlhan Ekşioğlu’yla konuştuğu tapede ise benimle ilgili düşüncesini 07.04.2011 günü, saat 17.49’daki görüşmesinde söylüyor. (Tape no : 2021), EK-8

Yukarıdaki diyalogları inceleyince benim Olgun Peker’le ilgili bir soruşturma içinde olmamam gerektiğini görmekteyiz.

Hâlbuki Olgun Peker’in Mahmut Özgener, Nevzat Şakar ve Serhat Ulueren’le de konuşmaları bulunmaktadır. Esas dinleme konuşmasına muhatap olan Mahmut Özgener hiçbir soruşturma geçirmeden hakkında net ve inandırıcı delil elde edilmediğinden dava açılmamıştır.

Olgun Peker suçlu ise neden konuşmasına müsaade ediliyor? Hâlbuki Olgun Peker’le benim hiçbir görüşmem yoktur. Buna rağmen bu örgüt içinde olmam için Organize Şube tarafından "çaba" gösterilmektedir. Tüm bu tespitler ışığında soruşturmaya olan güvensizliğim sizce haksız mıdır?

Mecnun Odyakmaz Kulüpler Birliğinde 3 yardımcımdan biridir. Aynı zamanda Sivasspor Kulübü Başkanıdır. Bu görevlere gelirken hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Savcılarından Temiz Kâğıdı belgesi alıyoruz. Bu belgelerle beraber Kulüplerimizde seçimlere katılır, kongre üyelerince seçilerek görevlerimizi yaparız. Kulüplerimiz adına görevlerimizi yaparken illerimizin Vali, Kaymakam, Askeri sorumluları ve Belediye Başkanlarıyla sıkça görüşürüz. Bunun da ötesinde Sayın Başbakan başta olmak üzere Devlet ve Hükümet sorumlularıyla bir araya geliriz. Şimdi sormak istiyorum Peker Grubuyla bir araya gelinmesi sakıncalıysa Mecnun Odyakmaz’ın neden Sivasspor’a Başkan olmasına müsaade edildi? Bizleri de kimse neden Mecnun Odyakmaz’la görüşmemizin sakıncalı olduğunu söyleyip neden uyarmadı? Uyarmak Devletin sorumluluğunda değil midir? Hepimizin geçmişte hataları vardır. Kanun önünde alacağımız cezalardan arındıktan sonra geçmişin hesabının sorulmaması gerekmez mi? Geçmişte yaşadıklarımızın hesabını verip beraat etmiş olsak dahi geçmişin hesabından ölene kadar sorumlu mu olacağız?

Bülent İbrahim İşçen, 2004 yılı öncesinde sahibi olduğu oto satış galerisinden Sedat Peker’e, bir araç satmasından ibaret olan ticari ve beşeri münasebeti sebebiyle, son derece haksız ve hukuksuz bir şekilde, bu bir örgüt üyeliği faaliyeti olarak değerlendirilecek, kamuoyunda "Kelebek Operasyonu" olarak bilinen soruşturmaya şüpheli sıfatıyla dahil edilmiştir. Ancak yapılan yargılama neticesinde; İstanbul Özel Yetkili 9 uncu Ağır Ceza Mahkemesinin 30.01.2007 tarih ve 2001/289 esas ve 2007/9 sayılı kararıyla, yüklenen örgüt üyeliği suçu sabit olmadığından, Bülent İbrahim İşçen’in BERAATİNE hükmedilmiştir. Söz konusu karar halen kesinleşmiş durumdadır. Bu tarihten sonra da, Bülent İbrahim İşçen’in hiçbir şekilde ne bir suç, ne de bir suç örgütüyle ilgi ve alakası olmamıştır. Beraat edilen bir davadan dolayı devamlı olarak bireyleri suçlu göstermek Devlet kurumlarına yakışmaz. Gerçeklerle bağdaşmayan, yanlış bilgilere dayanılarak yapılan suçlamanın hem Bülent İbrahim İşçen’e hem de Büyük Fenerbahçe camiasına zarar vermek amaçlı olduğunu bilgilerinize sunarım.

Bülent Uygun tüm sporseverlerin tanıdığı bir kişidir. Kendisini Fenerbahçe’de futbol oynadığı yıllardan tanırım. Sivasspor ve Eskişehirspor’daki teknik direktörlüğü sırasında da kendisini takip etmişimdir. Ancak kendisiyle Eskişehir’e gittiğimiz 09.04.2011 tarihinde Eskişehir Spor Kulübü tesislerindeki görüşmemin dışında görüşmem olmamıştır. Tüm kamuoyunun tanıdığı Bülent Uygun’un Benimle ilişkisi de bu kadardır.

Ali Kıratlı da Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyesidir. 1997 yılında Kulübe üye olmuştur. Benim Başkanlığımdan önce kendisi Kulüp üyesidir. Ben de kendisini Fenerbahçe Kulüp üyesi olmasından dolayı tanıdım. Kendisi ile maçlarda karşılaştığımda gerektiğinde görüşürüz. Gökmen Özdemir gibi gazeteci müsveddelerinin dediği gibi Benim adamım değildir. Kendisi özel sektörde çalışan bir işadamıdır.

Ali Kıratlı’nın Eskişehir’deki Eskişehir – Trabzon maçına gitmesi hakkında bilgim yoktur. Bununla ilgili ileride açıklayacağım tapelerde bunu açıkça göreceğiz. Eskişehir’e gidişiyle ilgili kamuoyundaki konuşmaları Şekip Mosturoğlu’yla (bir tapede) konuşarak 6222 sayılı yasaya göre suç duyurusu yapılmasını istiyorum. Eskişehir’deki Eskişehirspor– Fenerbahçe maçından önce Ben ve yönetici arkadaşlarım Eskişehirspor Kulüp Başkanı Halil Ünal’ın davetlisi olarak Eskişehir tesislerine gitmiştik. Orada kahvaltı yaptık. Sonra güvercin uçurmaya gitmek için alt salondan yürürken BÜLENT UYGUN’UN ODASININ ÖNÜNDEN GEÇERKEN ODADA BİR KİŞİ VARDI. BÜLENT UYGUN’UN BABASI OLDUĞUNU SÖYLEDİLER. BEN DE BU ŞAHSIN ELİNİ SIKARAK MERHABALAŞTIM VE ORADAN AYRILDIM. ALİ KIRATLI, İLHAN EKŞİOĞLU’NU ARAYARAK BENİM ODADA BÜLENT HOCAYLA GÖRÜŞTÜĞÜMÜ VE TAHTADA YAZILI ESKİŞEHİR’İN KADROSUYLA MAÇA ÇIKARLARSA FENERBAHÇE’NİN YENECEĞİNİ SÖYLEDİĞİMİ İLHAN EKŞİOĞLU’NA ANLATMIŞTIR. BÖYLE BİR OLAY OLMADI. NORMALDE EĞER YENEBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNDÜĞÜM BİR TAKIM KADROSU İÇİN NEDEN YORUM YAPAYIM? ALİ KIRATLI’DA BU KONUYA HERHALDE AÇIKLIK GETİRECEKTİR.

Diğer bir konu da Ali Kıratlı yine ileride göreceğimiz bir tapede konuşmasında Benim evime geleceğini belirten ifadeler kullanmasıdır. Ali Kıratlı hiçbir zaman Benim evime gelmemiştir. Bu konuşmaları o andaki durumuna göre yaptığını düşünüyorum. Yani kısaca Ali Kıratlı kamuoyunda yaratılmaya çalışılan Aziz Yıldırım’ın adamı rolündeki kişi değildir.

Yusuf Turanlı’yı hiç tanımam. Metris’te 2 veya 3 defa spor saatinde spor salonunda görmüşümdür. İlgim ve alakam yoktur. Kendisiyle ilgili hiçbir tape konuşmamda iddianamede yer almamaktadır. Kendisiyle görüşenlerin benim ismimi kullandıklarını maalesef tapelerde gördüm.

Abdullah Başak ta maçlarda gördüğüm İlhan Ekşioğlu’nun totemidir. Hoş sohbet olduğu içinde herkesle diyalog kurabilir. Tamamen sohbet amaçlı kafilelerde yer almıştır.

2- YASADIŞI EKONOMİK VE ÇIKAR AMACLI ÖRGÜT SUÇLAMASI
Şahsıma isnat edilen diğer bir suçlama, yasadışı haksız ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü kurduğum yönündedir. İddianamede söz konusu iddia şu şekilde açıklanmıştır:
"Aziz Yıldırım’ın 1998 yılından itibaren Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanlığını yaptığı, Fenerbahçe futbol takımının 2010 -2011 Süper Lig sezonuna kadar 4 lig şampiyonluğu kazandığı, en son şampiyonluğunu 2006-2007 yılında elde ettiği, 2005-2006 ve 2009-2010 sezonlarında ise şampiyonluğu son maçta kaybettiği ve sırasıyla bu sezonlarda Galatasaray ve Bursaspor’un şampiyon olduğu, bu durumun camia içerisinde huzursuzluğa yol açtığı, başarının sadece kupa ve şampiyonluklarla ölçüldüğü Fenerbahçe gibi büyük kulüplerde, üst üste birkaç yıl şampiyonluk elde edemeyen yönetimin başarılı kabul edilemeyeceği, son yıllarda yaşanan sezon sonunda son maçlarda şampiyonluğun kaydedilmesinin gerek camiada gerekse yönetimde şok etkisi yarattığı, bu nedenle yönetimin sezon başında üst üste 3 yıl şampiyonluk vaadinde bulunduğu, dolayısıyla bu sezon başında (2010-2011) mutlak şampiyonluk beklentisinin oluştuğu, ligin ilk yarısında oynanan maçlar sonunda lider Trabzonspor’la oluşan puan farkının ise şampiyonluk ihtimalini azalttığı, bunun da camia içerisinde sezon sonu yönetimin değişebileceği söylentilerine yol açtığı, Aziz Yıldırım ve ekibinin ise Fenerbahçe Spor Kulübünün yönetimini bırakmak istemedikleri, kulüp içerisindeki gücünün devam etmesi gerekliliğine inanan Aziz Yıldırım’ın bu nedenle sezonun 2.yarısı başladığında puan kaybına tahammülünün olmadığı, ayrıca sezon sonuna kadar futbol takımının puan kaybetmemesinin de tek başına yeterli olmadığı, rakibi durumundaki Trabzonspor’un da puan kaybetmesinin gerektiği, şampiyonluğun sadece sportif faaliyetlerle elde edilemeyeceğini düşünün Aziz Yıldırım’ın, bu nedenle, yönetimde yer alan bazı şahıslar ve geçmişte Sedat Peker grubu ile irtibatlı olan bazı şahıslarla birlikte ayrı bir oluşuma gittiği, yönetimde görev yapan diğer üyelerin bilgi ve rızaları dışında oluşan bu yapılanmanın kendi içerisinde ayrı toplantılar tertiplediği, kamu yararına dernek statüsünde bulunan Fenerbahçe Spor Kulübünün; ismi, toplumdaki saygınlığı ve köklü geçmişinin getirdiği etki ve gücü de kullanılarak örgütsel faaliyetlere zemin hazırladığı,

Fenerbahçe Spor Kulübünün gelirlerine bakıldığında, sadece 2010 yılında 315 milyon TL gelir elde ettiği, 2011 yılı bütçesinin ise 367 milyon TL olarak Mali Genel Kurul sonucunda belirlendiği, 2010-2011 sezonu Spor Toto Süper Lig şampiyonluğu sonucunda Fenerbahçe SK’nün Türkiye Futbol Federasyonundan dayanışma payı dışında, şampiyonlar payı olarak 18 milyon TL, 26 galibiyet ve 4 beraberlik sonucunda 21 milyon TL ve şampiyonluk primi olarak 15 milyon TL almaya hak kazandığı, şampiyonlar Ligine doğrudan katılacak olması nedeni ile 16 milyon TL almaya hak kazandığı, 2010-2011 sezonu Süper Lig Naklen Yayın Gelirlerine bakıldığında, Fenerbahçe SK.’nün şampiyon olması sonucunda diğer kulüplerin alacağı paydan fazlasını almaya hak kazandığı, bu gelirlerin ; Fenerbahçe :64.1 milyon TL, Trabzonspor : 49.875 milyon TL, Beşiktaş : 40.325 milyon TL, Galatasaray: 40.1 milyon TL, Bursaspor :36.650 milyon TL, şeklinde sıralandığı,

Tüm bunlar göz önüne alındığında Fenerbahçe Spor Kulübünün büyük bir ekonomik değere sahip olduğu, bu değerle birlikte Fenerbahçe Spor Kulübünün yöneticilerinin de sosyal ve ticari hayat içerisinde etkin bir konum kazandıkları, bu nedenle Fenerbahçe kulübünün yönetimini uzun yıllardır elinde bulunduran Aziz Yıldırım ve talimatıyla hareket eden örgüt üyelerinin kulüp yönetimini bırakmak ve elde ettikleri etkinliği kaybetmek istemedikleri,

Aziz Yıldırım liderliğinde oluşturulan suç örgütünde, İlhan Yüksel Ekşioğlu ve Mehmet Şekip Mosturoğlu’nun etkin konumda oldukları, örgüt içerisinde tam bir hiyerarşik yapının bulunduğu, Aziz Yıldırım ile bu örgüt üyesi şüpheliler arasındaki ilişkinin kulüp başkanı – kulüp yöneticisi ilişkisinden çok, örgüt lideri ile elemanı arasındaki ilişki şeklinde olduğu, şahısların Aziz Yıldırım’ın talimatlarını legal-illegal ayrımı yapmadan emir olarak algılayarak yerine getirdikleri, örgüt üyeleri ile Aziz Yıldırım arasında suç işleme amaçlı bir birlikteliğin var olduğu, "ileri sürülmektedir.

15 Şubat 1998 Tarihinden beri Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı görevini yürütmekteyim. Bu dönem süresince yapmış olduğumuz tesisleşme, ekonomik ve sportif başarılarımızla ilgili bilgileri gösteren dokümanları ihtiva eden 1 adet kitap incelenmesi amacıyla Başkanlığınıza sunulmuştur. (EK-9: Sportif ve Ekonomik Tesisleşme, Mali Hususlar Kitabı)

Bu dönem içerisinde Fenerbahçe futbol takımı 5 birincilik, son maçta birinciliği kaybettiği 2 de ikincilik kazanmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü, 2000 lisanslı sporcuyu bünyesinde barındırmaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübünde futbol takımından başka basketbol, voleybol, kürek, yüzme, masa tenisi, boks, yelken, atletizm şubelerinde her branşta ve her yaşta bayan ve erkek sporcularımız Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ve milli takımı Türkiye, Avrupa ve dünya şampiyonalarında temsil etmektedirler.

Sayın Başkan,
15 ŞUBAT 1998 YILINDA BAŞKAN OLDUĞUMDA FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN BÜTÇESİ 16.000.000 $ DI. BEN VE ARKADAŞLARIMIN ÇALIŞMALARI SONUCUNDA FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNÜN 2011 YILI BÜTÇESİ 225.000.000 $’A ULAŞTIRILMIŞTIR.
BUNUN YANINDA FENERBAHÇE SPORTİF A.Ş.’NİN DEĞERİ 1,5 MİLYAR $ RAKAMINA ÇIKMIŞ, ANCAK 3 TEMMUZ DAN İTİBAREN BU DEĞER 700.000 MİLYON $ CİVARINA DEĞER KAYBEDEREK İNMİŞTİR. %15 İ HALKA ARZDIR.


Şike ve teşvik suçlamasıyla Kulübümüze sorumsuzca yapılan suçlamalar halka arz olan şirketimize ve hisse senedi sahibi vatandaşlara zarar veren boyutlara ulaşmıştır.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Fenerium, taraftar kart, Fenercell, Fenerbahçe Koleji gibi ayrıca şirketleri de bulunmaktadır.

2005-2006 ve 2009-2010 yıllarında iki defa olmak üzere son maçta şampiyonluğu kaybettik. 2009-2010 yılının son maçını Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu’nda Trabzonspor’la oynadık. Maçın sonucu 1-1 beraberlikle bitince şampiyonluğu Bursaspor’a hediye ettik. Geçen yıl hem Türkiye kupasını Trabzon’a hem de Türkiye ligini Trabzonspor’la berabere kalarak Bursaspor’a kaybetmiş olduk.

Buradan Trabzonspor Başkan ve yöneticilerine sormak istiyorum. Geçen yıl ki lig maçından önce kendi futbolcularına, kendi yönetim kurulundaki yöneticilerine Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu veya sporcularından hiç kimse şike teklif etti mi veya şike teşebbüsünde bulundu mu? Böyle bir girişim içinde bulunmadığımızı açıkça Ben beyan ediyorum. Eğer bunun aksi bir olay varsa Trabzonsporluların açıklamasını arzu ediyor ve bekliyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak Biz isteseydik geçen yıl şampiyon olurduk. Nasıl mı? Anlatayım. (EK-9/A Bursasporlu Ozan İpek isimli oyuncunun beyanlarının video görüntüsü)

İstanbul’da İ.B.B. Sporla Diyarbakırspor maçı son dakikada seyircinin sahaya girmesiyle hakem tarafından tatil edildi. Maçın skoru 1:0 İ.B.B. lehineydi. T.F.F. Diyarbakırspor’u hükmen mağlup edecekken bu konunun memleket meselesi haline gelebileceğini belirterek, "gerekirse siyasilerle konuşun" önerisi yaptım. ŞAHİTLERİM MAHMUT ÖZGENER VE GÖKSEL GÜMÜŞDAĞ’DIR. T.F.F. BAŞKANI DA GEREKLİ GÖRÜŞMELERİ YAPARAK MAÇIN NETİCESİNİ 1-0 İ.B.B. LEHİNE TESCİL EDEREK HÜKMEN MAĞLUBİYET KARARINI ALMADI. EĞER DİYARBAKIRSPOR İ.B.B.SPOR MAÇINA, MAÇ BİTMEMİŞ, YARIDA KALMIŞ GİBİ BİR İŞLEM YAPILSAYDI VE KURALLARI UYGULANSAYDI DİYARBAKIRSPOR KÜME DÜŞMÜŞ OLACAKTI. BİZ SAHAMIZDA BERABERE KALDIĞIMIZ İÇİN KAYBETTİĞİMİZ 2 PUAN BİZE GERİ VERİLECEKTİ. O ZAMAN DA FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMI ŞAMPİYON OLACAKTI. BİZ ÜLKE MENFAATİ İÇİN BUNU YAPMADIK. UCUZ ŞAMPİYONLUKLARIN PEŞİNDE KOŞMADIK. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ DÜŞÜNEREK KENDİMİZDEN TAVİZ VEREREK ÜLKE İÇİN OLABİLECEK OLUMSUZLUKLARI ÖNLEDİK.

2006 yılındaki şampiyonluk hikâyesi de ne yazık ki acıdır. Bu yıl Türkiye’de Federasyonlar eliyle şampiyonlukların, düşmelerin tayin edildiği yıldı. Denizli’deki Denizlispor – Fenerbahçe maçı 16 dakika durduruldu. Sahaya konfetiler atılarak maçın devamlı oynanması önlendi. Oyuncularımızın konsantrasyonu bozularak maça motive olmaları bu şekilde önlenmiş oldu. Denizlispor kümede kaldığı halde bu 16 dakikada bir yıl boyunca göstermediği, yapmadığı mücadeleyi sahaya koydu. Acaba neden? Kamuoyuna son 6 maç incelensin dedik. Her türlü dedikodu yapılıyordu. Galatasaray tarafından teşvik primi verildiği her yerde konuşuluyordu. Ama kimse konuyu incelemiyordu. Bugün konu kısmen de olsa gündeme geldi. Bize dolandırıcılıktan iddianamede suçlama yapan Savcı Mehmet Berk, Denizli maçıyla ilgili görevsizlik kararı vererek dosyayı Çağlayan Adliyesine göndermektedir.

Denizli’deki maçtan önce Denizli Başkanı Ali İpek çantaların ortada gezdiğini, sezon sonunda neler olduğunu açıklayacağını söyledi. Ama Denizli ligde kalınca sustu. Bugün bunları açıklamanın zamanıdır. Şike ve teşvik temizliği yapılacaksa herkesin konuşması gerekir. Ali İpek, Can Çobanoğlu, Yusuf Şimşek, Galatasaraylılar. Herkes konuşmalı. Yalan söyleyerek değil gerçekleri söyleyerek konuşmalılar.

Galatasaray Stumgraz maçını da hep beraber tekrar tekrar beraber seyredelim. O TOLERANSLI ŞİKE NASIL YAPILIR?.
22 oyuncunun nasıl şike yaptığını ibreti alem için tekrar görelim. Galatasaray’ın Malatyaspor’lu oyunculara verdiği arabaları, Bursaspor kalecisine teklif edilen şikeyi, Eskişehirspor Kalecisi Zalad’a, Ankaragücü’nü 8-0 yenmesini yeniden irdelemek lazım. O zaman temiz futbolu anlarız. Denizli’ye ne kadar teşvik primi verildiğini bir bürokratın ağzından dinleyelim. Bugünlerde adaletin bekçileri olanların bu ülkeye şikeyi, teşviki getirdiğini unutmayalım. Ancak konu şike ve teşvik meselesi değildir. Bugün konu Türk sporunu ele geçirme operasyonudur.

Fenerbahçe’ye anlam veren kupaların şampiyonlukları değil, kupalara şampiyonluklara anlam veren ’Fenerbahçe’dir.

Daha önce de söylediğim gibi; soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan Savcı Mehmet Berk’i Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Ben üye yaptım. Üyelik formundaki kefilleri ise Şekip Mosturoğlu, Tamer Yelkovan ve Serkan Acardır. Kefillerinden ikisi Metriste benimle beraber hapis yatmaktadır. Serkan Acar da tutuksuz yargılanmaktadır.

İddianamede Savcı Mehmet Berk Fenerbahçe Spor Kulübünde başarının sadece kupa ve şampiyonluklarla ölçüldüğünü söylemektedir. Savcı, görülen o ki, büyük bir çınara benzeyen Fenerbahçe Spor Kulübü’ne üye olduğunun maalesef farkında değil. Buna rahmetle andığım İslam Çupi’nin sözleriyle cevap vereceğim;

"TÜRKİYE’DE FENERBAHÇE CUMHURİYETİ SAĞLIKLI, BAŞARILI VE İLKSE, BU ÜLKEDE HER ŞEY MUTLU VE HUZURLUDUR. ESNAFIN YÜZÜ GÜLER, PERAKENDECİ VE TOPTANCILARIN TEZGÂHINDA MAL KALMAZ. TİYATROLAR, SİNEMALAR, SAZLAR, BARLAR, MEYHANELER FULDUR. STATLAR TÜRKİYE’NİN HER VİLAYETİNDE LEBALEPTİR. FENERBAHÇE GİTTİĞİ HER KENTE KENDİ İLE BİRLİKTE BÜYÜK BEREKETİNİ GÖTÜRÜR. KÖTÜ (!) UĞURLANMASINA RAĞMEN. FENERBAHÇE CUMHURİYETİ ORTALIKTA YOKSA TÜRKİYE YOKTUR, FUTBOL YOKTUR, BOLLUK YOKTUR, İNSANLAR YOKTUR, CANLILAR GÜÇ NEFES ALIR VE BU ÜLKE KISA SÜRE SONRA YAŞAYAN YER OLMAKTAN ÇIKIP, MEZARLIK OLUR. FENERBAHÇE BÜYÜKLÜĞÜ NE ŞAMPİYONLUK BÜYÜKLÜĞÜ, NE KUPA BÜYÜKLÜĞÜDÜR. ONUN BÜYÜKLÜĞÜ BAŞKA BİR BÜYÜKLÜKTÜR İŞTE, ADI KONAMAZ"

Bugün de adını koyamadığımız gibi. Bir camia ki suçlandığı konuda hiçbir savunma yapmadığı halde dimdik ayakta durabilmektedir.

Diğer bir konu da; İddia Makamının, "Aziz Yıldırım ve ekibinin Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimini bırakmak istemediklerini, kulüp içerisindeki gücünün devam etmesi için bunun şart olduğunu" ileri sürmesidir.

Ben, 15 Şubat 1998 tarihinde 1 oy farkla Fenerbahçe Spor Kulübü kongresinde Fenerbahçe’ye Başkan seçildim. BU BENİM VE AİLEM İÇİN ONURDUR, ŞEREFTİR. 2001 YILINDA FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMININ ŞAMPİYON OLMASINDAN SONRA BAŞKANLIĞI BIRAKTIM. Fenerbahçeliler geri dönmem için yürüyüşler yaptılar. Her kesimden fakslar, telefonlarla Başkanlığı bırakmamam yönünde telkinler, ricalar geldi. (EK-10 : Gazete Kupürü)

O günkü bir taraftarın mesajını burada hatırlatmak istiyorum; çünkü bugünkü yaşadığımız süreci benim açımdan en iyi anlatan mesajdır. SAYIN LERNA YOLDAŞ YAZMIŞ, ŞÖYLE DİYOR;(EK-11 yazı)
"Tek bildiğim şu ; Türkiye liglerindeki hiçbir takım Fenerbahçe Camiası kadar kenetlenmenin ne olduğunu bilemez. Bu kenetlenmeyi bize öğreten kim ?
AZİZ YILDIRIM !!!
Peki, camiayı bırakıp giden kim ?
AZİZ YILDIRIM !!!
Eğer bir insan Fenerbahçe sevgisini bildiği tüm değerlerin üzerinde tutuyorsa ve buna rağmen bırakıp gidiyorsa geride kalan insanların suçu ne ?"
"BİZ TÜM TARAFTARLAR OLARAK HER ZAMAN SİZİN FİKİRLERİNİZE ÖNEM VERİP DESTEKLERKEN, BİZİ, SİZİ DESTEKLEMEYEN BİR DÜŞÜNCEYE KARŞI ZORLAMAYIN VE LÜTFEN MİLYONLARCA İNSANIN İNANÇLARINI ZEDELEMEYİN. FENERBAHÇE CUMHURİYETİ HER ZAMAN EN İYİLERLE AYAKTA KALMIŞTIR VE KALACAKTIR."
Değerli Fenerbahçeli bunu 30.05.2001 tarihinde yazmış.

Bu sözlerden sonra Başkanlığa yeniden aday oldum, Başkanlığa devam ettim. Bu söz bugün için de geçerlidir.

2006 yılında da son maçta Denizlispor’la berabere kalarak şampiyonluğu kaçırmış olduk. 2 yıl arka arkaya şampiyon olmuştuk. 2006’da 3 üncü şampiyonluğu yaşayarak ileriki yıllarda diğer Kulüplerle aramızda her yönden farklar meydana gelecekken T.F.F. ve onunla beraber hareket edenler bunu önlediler. 2005 yılı Mart ayında Ankara’da yapılan o zamanki Gençlik ve Spor Bakanı Sayın MEHMET ALİ ŞAHİN BAŞKANLIĞINDAKİ TOPLANTIDA, T.F.F. BAŞKANI İLE KULÜPLER BAŞKANLARININ KATILDIĞI BU TOPLANTIDA ŞİKENİN TÜRKİYE’DE OLDUĞUNU DİLE GETİREREK BUNUN ÖNLENMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEMİŞTİM. O zaman şike T.F.F. tarafından yandaşı olduğu kulüplerle beraber yapılıyordu.

29 Kasım 2006 tarihinde yapmış olduğum basın toplantısından sonra 15.12.2006 tarihinde T.F.F. Disiplin Kurulundan 1 yıllık hak mahrumiyeti aldım. SEBEBİ "BU KADAR PİSLİĞE BATMIŞ BİR ORTAMIN ALTINDAN FEDERASYON KALKAMAZ. ÇÜNKÜ İŞİN İÇİNDE ONLAR VAR. ONLARIN OLDUĞU YERDE TEMİZLİK OLMAZ" dediğim için hak mahrumiyeti cezası almıştım. Bu konuşmada T.F.F. eliyle yapılan şikeleri gündeme getirmiştim. (EK-11/A)

01.12.2006 Tarihinde Sayın Bakan M. Ali Şahin bana şu sözlerle yanıt vermekteydi.

BAKAN ŞAHİN’DEN AZİZ YILDIRIM’A YANIT:
BAKAN ŞAHİN, AZİZ YILDIRIM’IN ŞİKE İDDİALARININ ARAŞTIRILMASI İÇİN DEVLETİ GÖREVE ÇAĞIRMASIYLA İLGİLİ OLARAK "ASLINDA ’DEVLET BU İŞE EL KOYSUN’ DEMEK ’BU SİYASİLER TÜRKİYE’Yİ YÖNETEMİYOR, ASKERLER EL KOYSUN’ DEMEKTEN FARKSIZ" AÇIKLAMASINDA BULUNDU. MAKUL BİR SÜRE SONRA OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL ÇAĞRISINDA BULUNMAK ZORUNDA KALACAĞINI BELİRTEN ŞAHİN "ŞİKE İDDİALARINA FEDERASYON EL KOYSUN" dedi.


2006 Yılı Mayıs ayında Başkanlıktan istifa ettim. Tekrar göreve gelmem için Fenerbahçeliler yürüyüşler yaptılar. Sayın Başbakan Ereğli’de bir bayan vatandaşın isteği üzerine Başkanlığa devam etmemi istedi. 2006 yılında Kongrede aday oldum. Tek aday olarak 2824 oy alarak 8 inci kez seçildim. Böyle bir insanın Fenerbahçe Başkanlığından ayrılma korkusu olabilir mi? Bugün Savcı ve Emniyet herhalde Fenerbahçelilerin düşüncelerini biliyorlardır. Kongrede verdiğim 3 yıl şampiyonluk sözü bir hedeftir. Bizler için önce Fenerbahçe sevdası gelir. Savcı Mehmet Berk gibi Fenerbahçeliler için ise önce kendileri gelir. 3 yıllık seçimle gelmiş bir Başkanım. 3 yılın sonunda Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyeleri sevabımla, günahımla Fenerbahçe’mize yaptıklarımla beni değerlendirirler ve gerekeni yaparlar.

24 Haziran 2006 daki konuşmamdan bir pasaj okuduğumda bazı konuları daha iyi anlayacağız.

"Ben bu camiaya borçluyum. En azından 2 kupa söz verdik ama olmadı. Ama yine söz verdik. İnşallah yapacağız. Ben sevildiğimizi biliyordum ama bu kadar olduğunu bilmiyordum. Hele bir bayan taraftar dedi ki ’Ben 4 aylık hamileyim ve gittiğinizi doğan çocuğuma nasıl anlatırım. Fenerbahçe ile güzel güneşli günler göreceğiz’. Taraftarın da dediği gibi ’Darağacında da olsak son sözümüz Fenerbahçe olacak’ demiştim. 6 yılda ne değişmiş, hiçbir şey. Tüm Fenerbahçeliler daha da sevdalanmış, daha arzulu hale getirmişiz sevdamızı. Bu sevdayı kimse engelleyemez. Ne Metris ne darağacı. 1 Nisan 2006’da Fenerbahçe Dergisindeki yazımda bunların hepsinin farkındayız diyorum. Bugün de tüm Fenerbahçeliler aynı düşüncedeyiz. Büyük Fenerbahçe camiası sivil toplum örgütü olarak ülkemizin geleceği için artık bir şeyler yapmanın gerekliliğini görmeli ve buna göre tavır almalıdır. Üzülmeyin, kaybettiğimiz her şey başka bir biçimde geri dönecektir diyor Hz. Mevlana"

2001 ve 2006 yıllarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığından ayrılmak istedim ama her iki ayrılışımda da camia başkanlığa devam etmemi istediği için kongrede aday oldum ve Başkanlığa yeniden seçildim. Herhalde anlattıklarım Fenerbahçeli olduğunu söyleyen Savcı Mehmet Berk ve iddianameyi düzenleyenlere Fenerbahçe Cumhuriyeti ile ilgili bir şeyler anlatmaktadır. 14 Yıllık Başkanlık sürecimde 10 defa seçimli olağan ve olağanüstü kongrede Başkanlığa seçildim. Fenerbahçe Genel Kurul üyelerine teşekkür ederim. (EK-12: Seçimleri gösteren liste)

Daha önce belirttiğim gibi, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı’na seçildiğim 15 Şubat 1998 tarihinde Fenerbahçe’mizin bütçesi 16 milyon $ dı. 2011 yılındaki bütçesi ise 225 milyon $’a ulaşmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü profesyonel şube gelirleri açısından Avrupa’nın 20 takımından biri olmuştur. Her yıl yapılan yatırımlar sayesinde Kulüp, Dünya Kulübü olma yolunda emin adımlarla yürümektedir.

Fenerbahçe Spor Kulübü her yıl dünyaca tanınan yıldızları Türkiye’ye getirerek Türkiye’deki futbola ilgiyi arttırmış ve diğer kulüplere de örnek olmuştur.

Fenerbahçe Yönetim Kurulu ve Fenerbahçeliler Devletten bir kuruş almadan Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu’nu yapmıştır. Bu stadın ardından Devlet eliyle Türkiye’de statlar yapılmaya başlanmıştır. Devletin de spora bakış açısı değişerek ülkenin her yerinde stat projeleri devreye sokulmaya başlanmıştır.

Telekom Arena için Devlet 600 trilyon TL para harcamıştır. "Bu stat bu ülkeye yapılıyor" diyerek Fenerbahçe Yönetimi olarak yapılmasına hiçbir olumsuzluk göstermedik. Bugün de; Arena, kullanan Kulübe yılda 60 milyon $’a yakın gelir sağlamaktadır. Kayseri’de yapılan stadı da Kayseri Belediyesi yapmıştır. Bundan sonra yapılacak statlar da Devlet eliyle yapılacaktır.

Fenerbahçe kendi bütçesiyle Dereağzı Tesislerinde basket salonları, boks salonu, atletizm pisti, çim antrenman sahaları yapmıştır. Dereağzı Lefter Küçükandonyanis tesislerinden olimpiyatlarda görev alan sporcuların %40’ının Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesinden çıkan sporculardan olması buraya yapılan tesislerin önemini göstermektedir. 100 metre engellide Avrupa Şampiyonu olan kızımız Nevin Yanıt, Boksta dü;nya şampiyonu olan Gülsüm Tatar gibi değerler hep bu tesislerden yetişmişlerdir.

En çok üzüldüğüm de ekonomik çıkar sağlayan bir örgüt lideri olarak yargılanmamdır. Kendi kaynaklarından 30 milyon $ sevdası Fenerbahçe için harcayan bir insanın bu şekilde suçlanması ayıptır. AYIPTAN ÖTE İNSAFSIZLIKTIR. FENERBAHÇE’NİN 1 LİRASINI ZİMMETİME GEÇİRDİĞİM İSPATLANIRSA KENDİMİ ÖLÜMLE CEZALANDIRIRIM. ANCAK BANA BU SUÇU ÖNGÖRENLERDE DE AHLAK VARSA ONLARIN GÖREVLERİNDEN İSTİFA ETMELERİNİ BEKLEMEKTE TABİİ HAKKIMDIR.

İddia Makamı bilmelidir ki, futbol havuzunun 400 milyon $ ların üzerine çıkmasında büyük emeğim vardır. Fenerbahçe’nin ikinci olması durumunda bile 60 trilyon para alacağını herhalde Savcı hesaplamaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü her şekilde cezalandırılmasına rağmen bu yıl taraftarlarının katkılarıyla maddi kayıplarını karşılamıştır. Fenerbahçe Yönetim Kurulundaki kişilerin kendi işleri mevcuttur. Fenerbahçe’den dolayı hiçbir menfaat sağlamamışlardır. Şahsım olarak 14 yıllık Başkanlık dönemimde hiçbir şekilde kendim için Devletten hiçbir şey istemedim. Bu da tapelerde açıkça gözükmektedir. Bunun tersini söyleyen varsa buyursun ve burada bilgi ve belgelerini ortaya koysun. Tüm bunlar göz önüne alındığında, yukarıda anlattığım gibi bütün değerlerimizi Biz Fenerbahçeliler beraber yarattık. Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu, Dereağzı’ndaki Lefter Küçükandonyanis Tesisleri, Ankara İncek Tesisleri, Sancaktepe Can Bartu Tesisleri, Düzce Topuk Yaylası Tesisleri, Fenerbahçe Ülker Arena, Sapanca Kürek Tesisleri, Faruk Ilgaz Tesisleri, hepsini yani bu değerleri Biz yarattık. Fenerbahçe’ye hizmet edenler her zaman hak ettikleri şekilde ilgi, alaka görürler. Onlar tarihteki yerlerini alırlar. Bizlerin hiçbir zaman Fenerbahçe’den bir şeyler almak amacı olmamıştır. Her zaman söyleyemediğim bazı şeyleri burada söyleme ihtiyacı hissediyorum.

1998 – 2000 YILLARI ARASINDA 30 MİLYON $ KENDİ MADDİ KAYNAKLARIMDAN FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NE VERDİM VE BUNU GERİ ALMADIM. O yıllarda Okacha ve Baliç’i de 36 milyon $ ’a yurt dışına sattım. Bu bütçeyle Fenerbahçe’mizin buralara gelmesini sağladım. 3 TEMMUZ’DAKİ BU OPERASYONDA ALINDIĞIM ZAMAN BANKALARA 76.000.000 $ FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN KULLANDIĞI KREDİLER İÇİN KEFALETİM BULUNUYORDU. ŞU ANDA KEFALETİM DEVAM ETMEKTEDİR. (EK-13: Kefalet bilgileri)

Fenerbahçe’yle yattım, Fenerbahçe’yle kalktım. Türk sporunu ileriye götürmek için çalıştım. Benden önce amatör sporları kaç kişi takip ederdi? Avrupa’da ismimiz duyulur muydu? Bugün Dünya, amatör branşlarda bizi takip ediyor. NBA de 3 tane Fenerbahçe patentli basketbolcumuz var. Fenerbahçe’yi bugün bu şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerinin sosyal ve ticari hayat içerisinde etkin bir konum kazandıkları büyük bir yalandır. BEŞİKTAŞ’TAKİ SAVCILAR VE HAKİMLERLE DE BAZI ZAMANLARDA BERABER OLDUK. ACABA ONLAR MI SOSYAL YÖNDEN FENERBAHÇE’DEN FAYDALANDILAR; YOKSA METRİS DE YATANLAR MI? BUNUN DEĞERLENDİRMESİNİ KAMUOYUNA BIRAKIYORUM. FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN BÜYÜK EKONOMİK DEĞERE SAHİP OLDUĞUNU İDDİA MAKAMI SÖYLÜYOR. EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ YARATANLAR AZİZ YILDIRIM, YÖNETİM KURULU VE BU CAMİANIN BİREYLERİDİR. SANKİ UZAYDAN GELENLERİN YORUM YAPMASI GİBİ YORUM YAPILMAKTADIR. TÜRKİYE VE FENERBAHÇE GERÇEKLERİNİ GÖRMESİ GEREKENLER GÖZLERİNİ KAPATARAK BU BÜYÜKLÜĞÜN NASIL ZOR ŞARTLAR İÇİNDE BUGÜNE GELDİĞİNİ GÖRMEZLİKTEN GELMEYE ÇALIŞMAKTADIRLAR. HERŞEY BİLİNİR AMA KENDİNE GÖRE DEĞİL, BİLENİN KAPASİTESİNE GÖRE DİYOR BOETHİNS, NE KADAR DOĞRU BİR SÖZ DEĞİL Mİ?

• 16.03.2011 Tarihinde T.F.F. dan gelen 2.500.000TL’nin evrakları ve yapılan ödemelerin dökümü
• 30.03.2011 Tarihinde T.F.F. dan gelen 2.000.000TL nin evrakları ve yapılan ödemelerin dökümleri
• 21.04.2011 Tarihinde T.F.F. dan gelen 1.000.000TL nin evrakları ve yapılan ödemelerin dökümleri
• 17.05.2011 Tarihinde T.F.F. dan gelen 1.000.000TL nin evrakları ve yapılan ödemelerin dökümleri (Ek’te tüm ödeme listeleri verilmiştir.);
Yukarıdaki liste T.F.F. dan alınan avanslar ve bunların harcandığı yerleri gösteren belgelerdir. 15 Haziran 2011 tarihi olarak T.F.F.’na Fenerbahçe Spor Kulübü’nün hiçbir borcu yoktur.
Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın 23.09.2011 tarihindeki araştırma raporundaki
Yevmiye No Tarih Tediye Fişi No Miktar(TL)
6407 11.05.2011 6421 65.700.-
6408 11.05.2011 6422 35.950.-
6415 11.05.2011 6429 106.500.-
6419 11.05.2011 6433 14.500.-

222.650 TL İlhan Ekşioğlu hesabına girmemesi gereken bir meblağdır. Çünkü kombine biletler ile ilgili sahiplerinden alınan kart paralarıdır. Tamamen kulüple ilgilidir. Kombine biletlerin kredi kartından çekilen Kulübün POS cihazıyla tahsil edilen bedellerdir. Kısaca yanlış tespit edilmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü hesaplarında olan bir paradır.

08.06.2011 tarihindeki 7761 yevmiye no’lu 636.400TL lik (400.000$) Fenerbahçe burnundaki havuzlarla ilgili çatıların yapılması için alınan avans ödemesidir. Anlaşılan firma Sönmez İnşaat anlaşmadaki şartları yerine getirmediği için 400.000$, 22.06.2011 tarihinde 8372 yevmiye no’lu 8389 no’lu fişle 225.000$ olarak CH karşılığı olarak,

23.06.2011 tarihinde 8459 yevmiye no 8476 fiş no ile 175.000$ Fenerbahçe muavin defterindeki hesabında açıkça görüldüğü gibi geri alınmıştır. (EK-14: İnşaat sözleşmesi)
Sonuç : 400.000$ inşaat avansı İlhan Ekşioğlu tarafından alınmış, inşaat şartları oluşmadığı içinde 400.000$ Kulübe iade edilmiştir.


Savcılık ve Emniyet sorgularında 07.06.2011 tarihinde fiziki takip yapıldığı ve bu takip sırasında İlhan Ekşioğlu’nun Abdullah Başak ile Yusuf Turanlı’ya para verdiği söylenmektedir. Bu paranın Kulüp tarafından İlhan Ekşioğlu’na 400.000$ olarak verildiği belirtilmiştir. Savcılık içişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’na yazdığı yazıda Fenerbahçe Spor Kulübü adına İlhan Yüksel Ekşioğlu’na 06.06.2011 – 07.06.2011 tarihleri arasında para verilip verilmediğini, verilmiş ise miktarı ve nerede kullanıldığının araştırılması şeklinde soru sormuştur.

Dernekler Dairesi Başkanlığı araştırma raporunda 23.12.2010 tarihli 86363 tasdik numaralı yevmiye defterinde 08.06.2011 tarih 7761 yevmiye 7777 tediye fişi ile 636.400TL ödendi denmektedir. Yani 07.06.2011’de İlhan Ekşioğlu’na bir ödeme yapılmamıştır.
Bu da organize şubenin fiziki ve telefon dinlemelerini nasıl yanlış yaptığını göstermektedir. Bu nasıl varsayımlarla çalıştıklarının bir göstergesidir. Paranın var olduğunu söyledikleri gün böyle ödeme Fenerbahçe Spor Kulübünden yapılmamıştır. (Ek-15: Dernekler Dairesi Başkanlığı Raporu)

İLHAN EKŞİOĞLU’NUN KULÜPTEN İNŞAAT VE ONARIMLA İLGİLİ ALDIĞI PARALARIN HARCANDIĞI YERLERE BAKTIĞIMIZDA;

1. Stil Yapı İnş. San. Ve Tic. A.Ş. ile yapılan sözleşme 404.500TL tutarındadır. Yapılacak işler: Boks, yelken, atletizm, basketbol, voleybol, masa tenisi, kürek şubelerinin tadilat işlerini kapsamaktadır.
Ödeme 28.02.2011 ve 15.03.2011 tarihlerinde yapılmıştır.

2. Stil Yapı ile yapılan kapalı havuz tadilat işleri ile ilgili sözleşme: 159.160TL. bedellidir.
Ödemeler: 18.03.2011de 100.000TL, 29.03.2011de 59.160TL olarak yapılmıştır. (EK-16: Sözleşme)

3. Amatör Branşlarda yapılan ödemeler
Boks şubesi : 70.000$
Atletizm şubesi : 80.000$
Kürek şubesi : 50.000$
200.000$
Sporculara ve diğer masraflar için şube kaptanlarına verilmiş. Şube kaptanları vasıtasıyla kapatılmıştır.

4. Stil Yapı ile yapılan sözleşme gereği Samandıra Tesislerinde yapılan çeşitli inşaat ve inşaat onarım işleri 250.000$ karşılığı yaptırılmıştır. (EK-17: Sözleşme)
Ödemeler:
23.05.2011 Tarihinde 201.750TL olarak ve 03.06.2011 Tarihinde 200.000TL olarak ödenmiştir. (EK-18 : Ödeme dökümleri)

BURADA İKİ KONUYA DİKKAT ÇEKMEMİZ GEREKMEKTEDİR;
Birincisi; 07.06.2011 tarihinde Kulüpten hiçbir ödemenin İlhan Ekşioğlu’na yapılmaması, ikincisi ise 08.06.2011 tarihinde Kulüpten 400.000$ inşaat avansı alan İlhan Ekşioğlu’nun bu parayı inşaat firmasının anlaşma şartlarına uymamasından dolayı Kulübe 22-23/06/2011 tarihinde iade etmesidir. EĞER BU PARA ŞİKE İLE İLGİLİ OLSAYDI KULÜBE İADE EDİLMEZDİ. AYNI ZAMANDA RESMİ İŞLEM YAPILMAZDI. BU DA BİZE GÖSTERİYOR Kİ SAVCILIK VE İSTANBUL EMNİYETİNİN SUÇLAMALARI MESNETSİZDİR. 636.400TL bu harcama ile 222.650TL lik kombine parasını (yanlışlıkla buraya konan) ve İNŞAATLARA HARCANAN PARALARI İLHAN EKŞİOĞLU’NUN HESABINDAN ÇIKARDIĞIMIZDA KULÜP KASASINDAN İLHAN EKŞİOĞLU’NA YAPILAN ÖDEMELERDEN SONRA 98.628,50TL İLHAN EKŞİOĞLU ALACAKLI OLMAKTADIR. Bu harcamaların da nerelere yapıldığı hesaplarda görülmektedir. Ayrıca 5.000.000$ Fenerbahçe’yi yenmesi için Trabzon’lu Zeki Mazlum’un Sivasspor’a teşvik primi teklif etmesinin yanında bu meblağın hiçbir şey olmadığını görmekteyiz ve ayrıca bu parayla 13 maçta şike yapamazsınız. (EK-16:17 de sunulan anlaşmalar)

İDDİA MAKAMI’NIN BURADA DA ÇIKAN PARANIN BU KAYITLARA TAM ALINDIĞI GÜN DEĞİL, İLERİ BİR TARİHTE KAYIT EDİLMİŞ OLABİLECEĞİ DEĞERLENDİRİLMİŞTİR DEMESİ VAHİMDİR. YÜZ YILLIK ÇINAR OLAN FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN KADERİYLE OYNAYACAKSINIZ AMA İŞİNİZE GELMEDİĞİNDE HAYALİ SUÇLAR YARATMAYA ÇALIŞACAKSINIZ. TARİH BUNLARI YAPANLARI AFFETMEYECEKTİR. SOKRATES "SORGULANMAMIŞ BİR HAYAT YAŞAMAYA DEĞMEZ" DEMİŞTİR, TEMENNİM BİZİ SORGULAYANLARINDA HAYATLARI SORGULANIR. O ZAMAN BU SÖZÜN NE ANLAMA GELDİĞİNİ ANLARLAR.

Tamer Yelkovan’la konuşmamızda ’FİBA ile konuştun mu’ diye soruyorum. Emniyet FİBA’yı Basketbol Federasyonu’nun bağlı olduğu Uluslararası Federasyon olarak algılıyor. Buradan 15 Trilyonluk alınacak krediyi başka manada anlaması, Şenez Erzik’le beraber yemek yediğimde Topuk Yaylası ile ilgili FİFA dan ve UEFA dan 500.000 Euro para almakla ilgili yaptığım konuşmayı anlamayarak sanki şike parasıymış gibi sorgulama yapmaları, iyi çalışma yapılsa FİBA’nın Factoring Şirketi olduğunu anlayarak soruşturmaya bile konmasının gereksizliğini anlayacaklardı. Hiçbir araştırma yapmadan suçlama yapmaları her şeyin kasıtlı olduğunu göstermektedir.

Tutuklandığımızda gazete manşetlerinde bizim Bilyoner üzerinden iddia oynadığımız ve Bilyoneri kapattığımız yazıldı. Hâlbuki "Bilyoner" bir gece kulübüydü. Şampiyon olursak kutlamaları orada yapmak istiyorduk. Şampiyon olduk ve kutlamaları orada yaptık. İstanbul Emniyeti haberleri basına verdi ve kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Emniyet hayali suç yaratmaya, yanlış bilgilerle Basını da kendisine alet etmeye çalıştı.

Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz Kulüpler Birliğindeki 3 yardımcımdan biridir. Sivasspor’u II. Ligden almış I.Lige çıkmasını sağlamıştır. Sivasspor Sivas için önemlidir. Kulüp Başkanı olmasından dolayı Kulüpler Birliğinde duruşu ve sözüyle saygı görür. Bizler Türk sporunu daha ileri götürmek için çalışırız. T.F.F.’nun 300’e yakın delegesi vardır. Fenerbahçe olarak 7 delegeyle Kulübümüzü temsil ederiz. Kulüpler kendi menfaatleri doğrultusunda karar verirler. Hakim ve Savcı seçiminde Sizler de oylarınızı Size yakın arkadaşlarınıza vermediniz mi? Bizim ilişkilerimizde kanunsuz bir iş var mıdır? Varsa ortaya konması gerekir. Sivasspor Ligden düşme hattında bulunduğu sırada Benden destek aldığı söyleniyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü olarak rakiplerimizi yenmeden nasıl şampiyon olabiliriz? Bizim yenmemize gerek kalmadan Sivasspor Ligde kalmayı zaten başarmıştı. Mecnun Odyakmaz Fenerbahçe futbol takımının şampiyon olması için şike yaparak destek verdiği ve Benim talimatımla hareket ettiği söyleniyor. Hangi maçta şikeye yardım etmiş ve Benim hangi talimatımla hareket etmiştir? Bunlarla ilgili bilgi, belge varsa ortaya konmalıdır. Aksi halde bu iftira atmaktan başka bir şey değildir.

Sayın Başkan;
Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’la ilgili daha önce açıklamalar yapmıştım. Maalesef bu iddianame hep varsayımlar üzerine kurgulanmış iddialar manzumesidir. Diğer takımların oynadığı müsabakalarda da örgüt lehine olacak şekilde şike faaliyetleri içersinde bulunduğu söylenmektedir. Bu takımlar hangileridir ve hangi şekilde şike yaparak Fenerbahçe Spor Kulübü lehine faaliyetler içerisinde bulunmuştur? Bunun açıklığa kavuşturulmasını İddia Makamından istiyorum. Hayali olan şeyler değil, gerçek olan konular veya kişiler belirlenirse, ancak o takdirde gerçek konularla ilgili açıklamalarımızı yapabiliriz.

Benimle ilgili örgüt suçu yükleme gerekçelerinden biri de;
"Örgütün şike ve teşvik faaliyetlerinde genellikle para ödemesi yaptığı, nadiren ise Fenerbahçe takımına transfer edilme vaadinde bulunulduğu, transfer şikesi yolunun örgüt tarafından profesyonelce kullanıldığı, ekseriyetle bu futbolculara; oynadıkları takımların Fenerbahçe futbol takımıyla yapacağı maçtan önce müsabaka haftasında transfer vaadinde bulunulduğu, bu vaadden sonra anlaşma sağlanamazsa dahi futbolculara; büyük takımda oynama, elde ettiği gelirin çok daha fazlasını kazanma, tanınma, şöhret ve çevre edinme imkânı sunarak kafalarının karıştırıldığı, bu yolla şike yapılan müsabakada futbolcunun kötü oynamasının, teşvik primi verilen maçta ise iyi oynamasının hedeflendiği" şeklindedir.

Fenerbahçe Spor Kulübüne transfer edilme vaadinde bulunulduğu konusunda yapılan suçlama gibi;

Son iki yıl içinde Galatasaray Spor Kulübü’nün Gökhan Ünal, Mehmet Topuz, Ali Turan Ufuk, Sezer Öztürk’ü; bu yıl da Kayserispor’dan Ambarad’ı sözleşmeleri devam ederken; takımıyla arasını bozarak transfer yapma girişimleri, o hafta oynayacakları her rakibin en iyi oyuncularına talip olma geleneği niye suç kapsamına alınmamaktadır? Manisaspor’lu Yiğit ile Antalyaspor’lu Necati’yi de Galatasaray’la oynayacakları maçtan önce oynatmayarak maçtan sonra transfer etmektedirler.

Bizde olunca suç, diğer takımlara sıra gelince hiç konu bile edilmemektedir. Trabzonspor için de bu konu geçerlidir. "12 Kasım 2011 tarihinde Eskişehirspor’lu Veysel Sarı ile Ankaragücü’nden Uğur Uçar’ın da işini bitirmek üzere olduğu öğrenildi" denmektedir. (EK-19: Fanatik Gazetesi Uğur Uçar haberi, Kayseri-GS Amrabat Haberi, GS’ın Manisaspor’dan Yiğit isimli futbolcusuna dair haber)

Transfer şikesi;
İddianamenin ne kadar yanlı ve "kişiye özel suç yaratma" kastıyla düzenlendiğinin bir diğer göstergesi de, iddianamede tarafımıza yüklenen TRANSFER ŞİKESİ suçlamasıdır. "Kanunda tanımlanmayan suç" vasfında olan bu kavram ne iç hukukumuzda ne de UEFA, FIFA ve CAS karar ve düzenlemelerinde mevcut değildir. Kendinden menkul birkaç spor hukukçusunun makalelerinde geçen bu kavram ve suç tipine dayanılarak, iddianame tanzimi hukuksuzluğun en açık kanıtıdır.

Öncelikle belirtmek isterim ki "Transfer Şikesi" kavramı kullanıldığı sektör açısından da yanlış kullanılmıştır. Burada kullanılması gereken "Transfer Vaadiyle Şike" kavramı olabilir. Keza şike yapmak için amaçlanan sonuç ve sağlanan menfaatin transfer vaadi olduğu söylenebilirse de "transferin yapılması halinde şike suçunun aradığı menfaatten" bahsedilemez. Zira sözleşmesi devam eden futbolcuların hangi koşullarda transfer yapılacağı Profesyonel Futbolcu Transfer Talimatının 19/6 md.de açıkça yazılmıştır. Burada oyuncunun mevcut kulübünün rızası olması şarttır. Kulübün rızası olmadan yapılan transfer görüşmelerinin dahi mümkün olmayacağını sporun içinde olan herkes bilir. Kulübün onayı alınmadan bırakın transferi, transfer görüşmesi yapılması halinde dahi hem oyuncu hem de kulüp çok ağır cezalara maruz kalmakta ve oyuncu için bir yıla kadar oynayamama cezası, Kulüp ise iki transfer dönemini kapsayan transfer yapamama cezası ile cezalandırılabilmektedir. (madde 30/2-5) Bu nedenlerle sözleşmesi devam eden bir oyuncuya "Transfer" teklifi "Şike" suçunun aradığı menfaat unsuru olamaz. Kısacası "Transfer Şikesi" işlenemez suç vasfındadır. Kaldı ki diğer taraftan kulübünde bir müsabakanın sonucunu bir futbolcuyla etkilemek için yaklaşık 10 milyon dolar tutarındaki transfer vaadini kullanmaya kalkması akla, mantığa ve hayatın olağan akışına uygun değildir. Kaldı ki, talimatlar uyarınca bir akit için olması gereken (2 taraflı) şike vaadi ile transfer yapma eylemi nedeniyle suçun diğer tarafı olan Kulüp ve yöneticilerinin sorumlu tutulmama nedeni de iddianameyi tanzim edenlerin bilgi ve yorum eksikliğinin bir diğer göstergesidir.

BU NEDENLERLE SAVCILIĞA YA DA EMNİYETE DİKTE ETTİRİLEN BU KAVRAM TAHTINDA bırakın yargılanmayı, suçlanmamız bile hukuken mümkün değildir. Hatta; bu durum ve hukuki gerçeklik Savcılık Makamı tarafından tutuklanmamız üzerinden 4 ay geçtikten sonra ancak anlaşılmıştır. Bununla ilgili olarak Savcılık ara kararı düzenlemiş ve bu ara kararına gerekçe olarak da Profesyonel Futbolcu Transfer Talimatının 19/6.maddesini hukuki dayanak olarak göstermiştir. Sanırım bu özel yetkili bir savcı tarafından ceza yasaları yerine spor hukuku talimatlarına dayanılarak alınan ilk ara karardır. Burada önemli olan aslında yargılama konusunun spor hukukuna ilişkin olduğuna dair tüm beyanlarımızın bu karar tahtında savcılık tarafından teyit edildiği gerçeğidir.Gerçi bu ara karar da yer alan hususlara ilişkin sanıklar lehine verilen yanıtlar iddianameye konu yapılmamıştır ama bu zaten alışageldiğimiz normal bir tutum olarak iddianamenin genelinde sık sık karşılaştığımız bir durum olması sebebiyle artık serzenişe dahi konu olamayacak değerdedir.

"İLHAN EKŞİOĞLU VE ŞEKİP MOSTUROĞLU’NUN DİĞER ÖRGÜT ÜYELERİYLE SÜREKLİ İRTİBATTA OLARAK BU ŞAHISLARDAN ALDIKLARI BİLGİLERİ ÖRGÜT LİDERİ AZİZ YILDIRIM’A GENELLİKLE YÜZYÜZE, BAZEN DE ŞİFRELİ ŞEKİLDE YAPTIKLARI TELEFON GÖRÜŞMELERİ İLE BİLDİRDİKLERİ, YAPILAN GÖRÜŞMELERDE ARACILARIN VE ŞİKE AMAÇLI ANLAŞMA SAĞLANAN ŞAHISLARIN İSİMLERİNİN ZİKREDİLMEMESİNE ÖZELLİKLE DİKKAT EDİLDİĞİ, BU TELEFON GÖRÜŞMELERİNİN ÇOĞU ZAMAN DAHA ÖNCE AYRINTILARI YÜZYÜZE ANLATILMIŞ OLAN HAREKET PLANININ İŞLEYİŞİNDE BİR PROBLEM OLUP OLMADIĞI İLE İLGİLİ AZİZ YILDIRIM’IN "DURUMLAR NASIL" VB. SORULARINA İLHAN YÜKSEL EKŞİOĞLU’NUN "GAYET GÜZEL, İYİ, PROBLEM YOK" VB. CEVAPLARI VERMESİ ŞEKLİNDE OLDUĞU," iddiası vardır.


Aziz Yıldırım’ı örgüt lideri yapacaksınız ve aynı zamanda örgüt liderinin hiçbir konuşması suç öngörüyor diyemeyeceksiniz. Ancak Aziz Yıldırım’ın genellikle yüz yüze konuştuğunu belirteceksiniz. İstanbul Emniyet Organize Şubesi her türlü fiziki takip, ses, görüntü ve ortam dinlemesi kararlarını Beşiktaş Özel Yetkili Mahkemelerinden alacak ama buna göre hala suç unsuru bulamayacak. Buna rağmen yine Organize Şube Beni suç örgütü lideri olarak lanse edecek. Ortam dinlemesi yapan İstanbul Emniyeti’nin yüz yüze yapmış olduğum konuşmalarda suç unsuru varsa, bunları ortaya koyması gerekir.

Yönetici arkadaşlarımla hiçbir zaman şifreli konuşma yapmadık. Çünkü suç olabilecek davranışların içinde bulunmadık. İşin enteresan tarafı dinlendiğimizi bilmediğimiz halde suç isnat edilecek hiçbir konuşma yapmadığım açıkça görülmektedir. Çünkü suç sayılacak hiçbir eylemin içinde bulunmadım. Daha önce yüz yüze anlatılmış olan hareket planı çerçevesinde hareket ettiğimiz söyleniyor. Suç işlenecek her hangi bir bilgi ve belgeyi bulamayınca bu şekilde suçlamak ne kadar kolay oluyor. İddia Makamı’nın bu varsayımlar üzerine iddianameye konuları bu şekilde yazması hukuk yönünden hepimiz için üzücüdür.

Savcı Mehmet Berk, Emniyet’e sağlam deliller bularak kendisine getirmesini istemesi varken kendisi de hukukun dışına çıkarak ucuz kahramanlığa soyunmuştur.

Aziz Yıldırım’ın "durumlar nasıl vb." sorularına İlhan Ekşioğlu’nun "gayet güzel, iyi, problem yok" gibi cevaplar vermesi şeklinde yapılan ilgili durumu anlattığı söylenmektedir.

Ey İstanbul Emniyeti, Ey Organize Şube! insanların hastalıklarıyla ilgili dahi konuşmalarını siz şifreli deyip suçlarsanız büyük hata edersiniz. Aşağıdaki tapeyi iyi okuyalım.

06.04.2011 tarihli, saat 17.02’de, Aziz Yıldırım’ın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 2020)- EK-20
Burada da açıkça görülmektedir ki Hastanede emar cihazına giriyorum. Anestezi ile yapılan işlemlerden sonra eve giderken İlhan Ekşioğlu ile konuşuyorum. Sersem tavuk gibi olduğumu, eve gidip dinleneceğimi belirtiyorum. Telefondaki konuşmada iyi olduğumu, vaziyetlerin iyi olduğu şeklinde görüşmeleri suç unsuru olarak kamuoyuna sunuyorlar. Allah bizi iftiralardan korusun.

"ŞİKE VE TEŞVİK KONUSUNDA GENELLİKLE KALECİ VE FORVET POZİSYONUNDA OYNAYAN FUTBOLCULARIN SEÇİLDİĞİ, KİMİ ZAMAN İSE TEKNİK DİREKTÖR VE KULÜP YÖNETİCİLERİ İLE BAĞLANTININ SAĞLANDIĞI, RAKİP TAKIM FUTBOLCULARINDAN SERCAN YILDIRIM, GÖKÇEK VEDERSON, İBRAHİM AKIN, ÜMİT KARAN, SEZER ÖZTÜRK, KORCAN ÇELİKAY, MEHMET YILDIZ, SERDAR KULBİLGE, İSKENDER ALIN, MAHMUT BOZ, MURAT ŞAHİN VE EMMANUEL EMENİKE GİBİ FUTBOLCULARIN ÖRGÜTLE ANLAŞARAK ŞİKE/TEŞVİK PRİMİ FAALİYETLERİNE GİRDİKLERİ,
"
iddiası vardır.

19 maçta şike yapıldığı söyleviyle yola çıkıldı. Sonuçta iddianame bunu 13 maça indirdi. Toplam olarak 12 futbolcuyla şike yapılması için örgütle anlaşarak şike – teşvik primi faaliyetlerine girdikleri belirtilen bu oyuncular 7 ayrı takımda oynamaktadırlar.

Bursaspor’un 2 oyuncusu, Gençlerbirliği’nin 2 oyuncusu, Kasımpaşaspor’un 1 oyuncusu, İ.B.B.Spor’un 2 oyuncusu, Karabükspor’un 1 oyuncusu, Sivasspor’un 2 oyuncusu, Eskişehirspor’un 2 oyuncusu şike – teşvikle suçlanmaktadır. 13 Maçı toplam 12 kişi ile ve 100 milyarlık bir parayla hayata geçirdiğimiz söylenmektedir. Buna kargalar dahi güler. Eğer teşvik ve şike yapılmışsa takımlardaki çok oyuncunun da bu sistemin içinde olması gerekmektedir. Benim devamlı oyuncu olmadan şikenin olmadığını söylemem, Kamuoyunda da bunun yankı bulmasından dolayı suçlanan oyuncularla ilgi beraat kararı alınmamıştır. Aslında isimleri yazılı olan bu oyuncuların hiçbiri şike – teşvik organizasyonunun içinde olmamışlardır. Bizim de olmadığımız gibi.

Teknik direktör ve yöneticilerin şike yapması ancak oyuncular üzerinden olur ama görüyoruz ki böyle bir olay yaşanmamıştır. Çünkü suçlanan yönetici ve teknik direktörlerin konuştuğu hiçbir oyuncu iddianamede yer almamaktadır. Murat Şahin, Emniyet fezlekesinde Ankaragücü’yle ilgili soruşturulurken birdenbire iddianamede Kasımpaşaspor ile ilgili suçlanmaktadır. Emniyet ve İddia Makamı her geçen zamanda içinde "şapkadan tavşan çıkarmaya" devam etmektedir. Bütün bu suçlamaların belgelerinin ortaya konması gerekir. İddia Makamı’nın böyle bir derdinin olmadığını açıkça görüyoruz.

"ŞİKE FAALİYETLERİ YÜRÜTÜRKEN, RAKİP TRABZONSPOR TARAFINDAN, KENDİ RAKİPLERİNE TEŞVİK ÖDEMESİ YAPILIP YAPILMADIĞININ DA ARAŞTIRILDIĞI, BU YOLLA MUHTEMEL TEŞVİK PRİMİ DAĞITILMASI GİRİŞİMLERİNE KARŞI ÖNCEDEN ÖNLEM ALINMAYA ÇALIŞILDIĞI;" iddiası:
İddianameyi hazırlayan İstanbul Emniyeti birimleriyle Savcılığın tespit ettiği tek doğruyu burada görmekteyiz. Bu iddianamenin ana fikri 2 yıl son maçta şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe Spor Kulübü yönetici veya Kongre üyelerinin duyum veya ihbarlara göre rakip takımların yapmaya çalıştığı teşebbüsleri önlemeye yönelik yapılan araştırma çalışmalarıdır. Bu da bizim haklılığımızı göstermektedir.

13.03.2011 tarihinde, saat 21.42’de (2376 no’lu tape) bunu açıkça ortaya koymaktadır. EK-21

Serkan Acar’dan Konyaspor Teknik Direktörü Yılmaz Vural’a Trabzonspor’dan teşvik primi gelip gelmediğini sormasını istiyorum.

1425 no’lu tapedeki konuşma da çok enteresandır. Batur Altıparmak’la görüşme yapıyorum. Selçuk İnan’ın Sezer Öztürk’ü aradığını duyuyor ve yapılan araştırmaların sonunda Trabzonspor Teknik Direktörü yardımcısı Ünal Kahraman’ın da Sezer Öztürk’ü aradığını öğreniyoruz. Bu konu ile ilgili çalışmalar yapmaya çalışıyoruz.

3009 no’lu tapede Sivasspor maçıyla ilgili Trabzonspor’un menajer Mithat Halis’le beraber Sivasspor üzerinde yapılan çalışmaları ayrıca Zeki Mazlum üzerinden yapılan 5.000.000$ teşvik çalışmalarını takip ediyor ve bunu önlemeye çalışıyoruz. Sivasspor’lu oyuncular Grosicki, Rada ve Navroti’nin menejerliğini yapan Mithat Halis’in Sivas maçından sonra Nevzat Şakar ile yaptığı görüşme de çok önemlidir. Bu konuşma da kendilerinin hiçbir olayın içinde olmadıklarını söyleyerek konuyu saptırmaya çalışırken yaptıkları şike çalışmalarını ikrar eder şekilde konuşma durumuna düşmüşlerdir. Bu tapenin iyice incelenmesi bu davanın doğru olarak şekillenmesini sağlayacaktır.
(2376, 1425, 1426, 3009, 3462, 2593 no’lu tapeler) EK-22

Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce Tahir Kıran, Bülent Uygun’u arayarak Fenerbahçe’yi yenmek için oynarsa maç kaybedeceğini onun için berabere kalacak şekilde oynayarak maçı kaybetmemesi gerektiğini söylüyor. Tahir Kıran bir taraftan Fenerbahçeli olduğunu söylüyor, diğer taraftan Fenerbahçe’nin maçtan puan kaybetmesi için çalışma yapmaktadır. Kime hizmet etmektedir? İddia makamı bunu öğrenebildi mi? (EK-22: 2376, 1425, 1426, 3009, 3462, 2593 no’lu tapeler)

"ÖRGÜT ÜYELERİNİN OLASI BİR POLİS ÇALIŞMASINA KARŞI SON DERECE DUYARLI HAREKET ETTİKLERİ, KENDİ ARALARINDA ŞİFRELİ KONUŞMALAR YAPTIKLARI, AZİZ YILDIRIM’I; BİR NUMARA, ŞİRKET CEOSU, FUTBOLCUYU; İNŞAAT İŞÇİSİ, MAĞDUR, MÜVEKKİL, ALİ KIRATLI’YI; RÜZGÂR, ŞEKERLİ, HAKEMİ; HAKİM, PARAYI; GRAM, ŞİKE PARASI ALMAYI; KAHVE İÇME, FUTBOL MAÇINI; TARLA, TAŞ OCAĞI, İNŞAAT, MAHKEME, PROJE, DAVA GİBİ KELİMELERLE ŞİFRELEDİKLERİ, CEP TELEFONLARIYLA GÖRÜŞMEK YERİNE BULUNDUKLARI YERDE SABİT TELEFON ARAŞTIRARAK O HAT ÜZERİNDEN GÖRÜŞTÜKLERİ, TEKNİK TAKİP İMKÂNI BULUNMADIĞI DÜŞÜNCESİYLE, DAHA ÇOK BLACKBERRY TELEFONLARLA MESAJLAŞMA CİHETİNE GİTTİKLERİ, ÖRGÜT LİDERİ AZİZ YILDIRIM’IN GÖRÜŞMELERİNİ DAHA ÇOK YÜZYÜZE YAPTIĞI, ŞİKE TEKLİFİ YAPILIRKEN FUTBOLCUYA ULAŞMADAN ÖNCE SİLSİLE HALİNDE ARACI KULLANDIKLARI, BU ŞEKİLDE ŞİKE ZİNCİRİNİN ÇÖZÜLMESİNİN ÖNÜNE GEÇMEYİ HEDEFLEDİKLERİ, ÖRGÜT FAALİYETLERİNİ BÜYÜK BİR GİZLİLİK İÇERİSİNDE YÜRÜTMEYE ÖZEN GÖSTERDİKLERİ," ileri sürülmektedir.

Örgüt üyelerinin olası bir Polis çalışmasına son derece duyarlı hareket ettikleri, kendilerinin şifreli konuştukları söylenmektedir.

Şunu açıkça belirtmek gerekir ki Polis çalışmasına karşı hiçbir şekilde duyarlı hareket etmedim.
Buna da ihtiyaç duymadım. Eğer Ben konuşmaları yüzyüze yapıyorsam, İstanbul Organize Şubesi ile İddia Makamı yaptığım konuşmaları delil bulmadan kafasına göre nasıl yorumlamaktadır? Bu şekilde bir suçlama yapılabilir mi? Aşağıdaki tapeyi hep beraber değerlendirirsek ne demek istediğim daha iyi şekilde anlaşılacaktır.

02.07.2011 Tarihli, saat 14.26’daki 3694 EK-23, no’lu tapede Aziz Yıldırım, Yusuf isimli bir şahısla konuşmaktadır. Aslında Yusuf ile ilgili şubat ayından itibaren yapmış olduğum konuşma tapelerini ortaya çıkarmak lazım. Yusuf, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Şube ile irtibatta Fenerbahçe’ye yardımcı olurdu. Bu tapenin son kısmını iyice incelemek gerekmektedir.

Yusuf, İstanbul’da Organizeden sorumlu Emniyet Müdür Muavini Mutlu Ekizoğlu ve Organize Şube Müdür’ü Nazmi Ardıç’tan bahsederek bir olumsuzluğun olmadığını söylüyor. Bu durumda Polisin Bizi dinlemesini düşünmediğimiz bir ortamda şifreli konuşmamız için duyarlı hareket etmemize gerek var mıdır?

Şifre kelimelere baktığımızda kişiler kendi meslek veya alışkanlıklarına göre kelimeler kullanabilirler. Bunda art niyet ancak art niyet çıkarmak isteyenler tarafından yaratılabilir.

Örnek: Aziz Yıldırım’a bir numara, CEO demek kadar normal bir şey var mıdır? Bu kelimeler şifreli kelime olabilir mi? Bu sözler benim gibi görev yapanlar için ancak söylenebilir. Eğer benim için inşaat işçisi gibi bir ifade kullanılsaydı o zaman bunu şifreli kelime kullanma anlamında anlayabilirdik.

Şekip Mosturoğlu avukattır. Tabii ki hukuki konulardan bahsederken mağdur, müvekkil, hakim, dava, mahkeme gibi hukuki terimler konuşması gerekir. Hakemi hakim diye telaffuz ettiğimizi iddia makamı söylüyor. Hangi hakemi ayarlamışız ki hakem yerine hakim kelimesi kullanalım. Bu şekilde bizleri suçlayanların biraz insaflı olmaları gerektiğini burada hatırlatmak isterim.

Ali Kıratlı’ya rüzgâr, şekerli dendiği ve bunun şifreli ismi olduğu düşünülüyor. Ali Kıratlı’yı çevresi bu iki kelimeyle tanır. Bu kendisine verilen lakaptır.

İlhan Ekşioğlu inşaat işleri yapan müteahhitlik firması olan bir kişidir. Aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübünde de inşaat yapımı ve onarımı işlerini de yapmaktadır. İnşaat, taşocağı, inşaat işçisi, proje gibi kelimelerin kullanılması da gayet normaldir. Bunların dışında kullanılacak kelimeler şifreli konuşma anlamına gelir. Buradaki kelimeler her noktada kullanılmış mı? Hayır. Hukuki süreç olduğunda hukuki kelimeler, inşaatla ilgili konuşmalarda ise inşaat kelimeleri kullanılmıştır. Bundan bir şey çıkmaz. Çünkü fezlekeyi ve iddianameyi hazırlayanların yine göle maya çalmalarını burada görüyoruz. Abdullah Başak Blackberry kullanıyor. Bizler böyle bir şey kullanmıyoruz. Hep beraber Blackberry alalım ve bununla haberleşelim dediğimiz bir tape mevcut mudur? Herkes istediği gibi telefon markası olan telefonu alarak konuşabilir. Örgüt lideri olarak lanse ettiğiniz Aziz Yıldırım böyle bir organizasyon yapmış mıdır? Hayır. O zaman muhakkak bir şeyler yaratalım çalışmasının amacı nedir? Anlamakta zorlanıyorum. Bir daha telefon kullanmaya karar verirsem markasını emniyete soracağım. Şike zincirinin çözülmesinin önüne geçmeye çalıştığımızı ve örgüt faaliyetlerini büyük gizlilik içerisinde yürütmeye özen gösterdiler denmektedir. Keşke Sizler de yapmadığımız halde suçlandığımız şike ve teşvik çalışmalarını bizim gibi gizli yapsaydınız.

Tüm dünyaya Türkiye’yi rezil ettiler. Eğer bu dava şike davası ise 14 Nisan 2011 den önce Türkiye’de şike suç olarak gözükmüyor. Teşvik ve şikeyi dolandırıcılığa sokarak yargılamaya çalışıyorsunuz. Eğer şike varsa gizillik kararı olmasına rağmen operasyon başlamadan Emniyet tarafından hazırlanan kirli bilgiler basına verilerek kamuoyu oluşturmaya çalışılmazdı. Operasyonları yapanlar tarih önünde birilerine hizmet için bu olayları yaptıklarından dolayı yargılanacaklardır.

14 Nisan 2011 den sonra yapılan maçlarla ilgili Savcı Mehmet Berk skorları dahi bildiklerini ifade etmişti. O zaman suçüstü yapılarak olaylar gerçek hale getirilirdi ve kısa zamanda gizlilik içinde mahkemelerde süratli bir şekilde çalışarak davayı sonuçlandırırdı. Bunu yapmak için gerekli bilgi ve belgelerin elinizde olması gerekir. Kesin şike dediğiniz Bucaspor maçı gibi bilginizin olması sorunları daha büyütür. Savcı şike diye ısrar ettiği maçı iddianameye bile koymadı.

"Şüpheli Aziz Yıldırım tarafından oluşturulan suç örgütünün, süper ligde oynanan maçların sonuçlarını -Fenerbahçe futbol takımının lehine olacak şekilde- şike yapmak/teşvik primi vermek suretiyle etkilemek amacıyla kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü, şüpheliler arasında mevcut hiyerarşik bağ çerçevesinde iş bölümü yapıldığı, şüphelilerin birbirleriyle ve üçüncü şahıslarla sürekli irtibat halinde ve yoğun şekilde, düzenli olarak şike eylemlerinde bulundukları, yukarıda isimleri zikredilen örgüt üyelerinin, Aziz Yıldırım’ın emir, direktif ve talimatlarıyla hareket ettikleri, Aziz Yıldırım’ın bizzat şüphelilerden çok azıyla görüştüğü, genellikle İlhan Yüksel Ekşioğlu aracılığıyla emir ve talimatlarını ilettiği ve eylemleri koordine ettiği, örgüt üyesi şüphelilerin birbirleriyle ve menajer-aracılarla irtibatlarının ekseriyetle büyük bir gizlilik içerisinde ya belirli aralıklarla ya bir önceki görüşmede sonraki görüşmenin yeri ve zamanı belirlenmek suretiyle sağlandığı, ÖRGÜT ÜYESİ ŞÜPHELİLERDEN BAZILARININ şike/teşvik girişimlerini MESLEK HALİNE GETİRDİKLERİ, hatta geçimlerini bu yolla temin ettikleri, şüphelilerin birbirleriyle yaptıkları görüşmelerde gizliliğe azami riayet gösterip şifreli kelimeler kullandıkları, bu suç örgütünün yapısı incelendiğinde, diğer suç örgütlerinde olduğu gibi dikey bir yapılanma oluşturduğu ve şüpheliler arasındaki HİYERARŞİK İLİŞKİNİN DİĞER ÖRGÜT YAPILANMALARINA KIYASLA DAHA SIKI OLDUĞU, şüphelilerin sayısının örgüt kurmaya yeterli olduğu ve suçu yönünden elverişli üye, araç ve gerece sahip olunduğu, toplanan kanıtlar, ÖZELLİKLE TEKNİK TAKİP SONUCU ELDE EDİLEN BİLGİ VE BELGELER, şüpheliler arasında hiyerarşik bir bağ olduğu, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğu, yasal anlamda disipline edilmiş örgüt ve örgüt bireylerinin ayrımsal fonksiyonel sorumluluk ve aktiviteleri ile somut özel görev ve işlevlerinin olduğunu kabule elverişli olduğu, BU BAĞLAMDA ŞÜPHELİLERİN TEKNİK TAKİBE KONU KULLANDIKLARI TELEFON HATLARIYLA BİRBİRLERİYLE YOĞUN ŞEKİLDE YAPTIKLARI GÖRÜŞMELER ÖRGÜT ÜYELERİ TARAFINDAN ŞİKE/TEŞVİK PRİMİ EYLEMLERİNİN BİRBİRLERİYLE İRTİBATLI VE KOORDİNELİ ŞEKİLDE, ÖRGÜT FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE işlendiğini ve şüphelilerin yoğun şekilde bu eylemlerde bulunup bu faaliyetleri rahat bir şekilde yürütmek amacıyla örgüt teşkil ettiklerini gösterdiği, TCK’nın 220. maddesine uygun şekilde teşkil edilen örgütün esas itibariyle şike/teşvik eylemlerinde bulunmak amacıyla kurulduğu, bu yolla haksız ekonomik çıkar sağlamayı amaçlayan suç örgütünün cebir/tehdit uygulayan silahlı bir örgüt olmadığı, ancak suç örgütü içerisinde yer alan bazı şüphelilerin suç geçmişleri, Peker Grubuyla uzun geçmişe dayanan ve süregelen irtibatları, örgüt lideri Aziz Yıldırım’ın; bu bağlantılar sayesinde SEDAT PEKER İSMİNİN FUTBOL CAMİASI İÇERİSİNDEKİ KORKUTUCU GÜCÜNÜ ŞİKE FAALİYETİ YÜRÜTÜLEN ŞAHISLAR ÜZERİNDE BİR BASKI ARACI OLARAK KULLANMASI, BÜLENT İBRAHİM İŞÇEN, ABDULLAH BAŞAK GİBİ İSİMLERİN PEKER Grubuyla ilişkisinin diğer şahıslarca ve futbol kamuoyunca bilinmesi nedeniyle Aziz Yıldırım’ın bu şahısları bilerek kulüp içerisinde çevresinde tutup kendisine muhalif isimler üzerinde bir baskı oluşturma amacı ile yönlendirmesi (08.05.2011 günü yapılan Fenerbahçe Mali Genel Kurulunda yaşananlar buna örnek teşkil eder ve bu nedenle anılan eylem aşağıda ayrı bir başlık altında ayrıntılı olarak irdelenmiştir) ve ÖRGÜTÜN BUNA UYGUN ÜYE YAPISI DİKKATE ALINDIĞINDA HER AN CEBİR/TEHDİT/BASKI İÇEREN EYLEMLERDE BULUNABİLECEK BİR ÖRGÜT YAPISINA DÖNÜŞEBİLECEĞİ TÜM DOSYA KAPSAMINDAN ANLAŞILMIŞTIR."

Suç örgütü Fenerbahçe futbol takımının lehine olacak şekilde şike yapmak – teşvik primi vermek suretiyle etkilemek amacıyla kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü, iş bölümü yapıldığı, Aziz Yıldırım emir, direktif ve talimatlarıyla hareket edildiği söylenmektedir.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanıdır. Örgüt lideri değildir. Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yılında kurulmuş ve Dernekler Masası Başkanlığınca onaylanmış Tüzüğüne göre idare edilir.

Kulübün Amacı ve Faaliyetleri :
"Madde 3: Kulübün amacı; Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda; çağdaş yaşama uygun olarak, üyelerin ve sporcuların beden ve ruh sağlığını geliştirecek olanaklar hazırlamak ve onların fizik ve moral eğitimleri ile ilgilenmek, onları Kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlandırmaktır.

Sporun hedefinin bireyler arasında dostluk, barış, sevgi ve kardeşliği geliştirmek olduğu bilinciyle; sporun ulusal düzeyde gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak, sporcu sağlığı ve eğitimi için altyapı tesislerini yaparak Kulübün sporcularını eğitmek ve onlara karşı çağdaş koşullar ve olanaklar sağlamak için altyapı, tesis ve sosyal tesisler oluşturmak, onlardaki sportmenlik anlayışının devamını sağlamak, yurtiçinde ve yurtdışında profesyonel ve amatör spor branşlarında müsabakalara katılmaktır"

Kulübün amacına baktığımızda sporun ulusal düzeyde gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak diyor. Bizlerde 14 yıllık yönetim dönemimizde amatör şubelerde yapmış olduğumuz yatırımlarla ulusal düzeyde başarılar elde ettik. Bu arada profesyonel futbol takımımızda yurt içi ve yurtdışında başarılı sezonlar geçirdi.
Kulübün organları
Kulübün organlarının görev ve yetkileri ile seçim işlerinin hangi şekilde yapıldığına bakalım.
Fenerbahçe Spor Kulübünün organları şunlardır;
a) Genel Kurul
b) Yönetim Kurulu
c) Denetim Kurulu
d) Yüksek Divan Kurulu
e) Disiplin Kurulu
f) Sicil Kurulu
g) Balotaj Kurulu
h) Tarih, müze ve arşiv Kurulu

Genel Kurul
Madde 18: Genel Kurul, Kulübün en yetkili organı olup, Kulüp üyelerinden oluşur. Şu anda 15.000 kulüp üyesi bulunmaktadır.

Görev ve Yetkileri

Madde 19 : Genel Kurul, Kulübün en yüksek karar organı sıfatıyla aşağıda yazılı hususları görüşür ve karara bağlar
a) Kulüp Başkanı ile Kulübün diğer organlarını seçmek,
b) Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Yüksek Divan Genel Kurulu’nun raporlarını görüşmek,
c) Yönetim Kurulu’nun o döneme ait faaliyet ve hesapları ile Profesyonel Futbol Şubesi’nin hesaplarını ayrı ayrı ibra etmek,
d) Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan bütçeyi veya ek bütçeyi aynen veya değiştirerek kabul etmek,

Olağan Genel Kurul toplantılarında, Kulüp Başkanı ile Kulüp organlarının seçimi üç yılda bir; mali, idari ve sportif konuların müzakeresi ve ibrası ile ilgili genel kurul toplantıları ise her yıl yapılır.

Yönetim Kurulu, Kulüp üyeleri arasından, üç yıl için, genel kurul tarafından gizli oyla seçilen bir başkan ile 14 asil ve yedek üyeden meydana gelir.

Yönetim Kurulu üyeleri yapacakları ilk toplantıda bir başkan vekili, genel sekreter, muhasip üye, sosyal ilişkilerden sorumlu üye ve amatör şubelerden sorumlu üye ile gerekli görülen faaliyetleri yürütecek üyeleri ve kulüp sözcüsünü seçer.

Yönetim Kurulu gerekli gördüğü hallerde ve sayıda, as başkanlık ihdas edebilir ve bu sıfatı üyelerden birine ve birkaçına kullandırabilir.

Ben, As Başkan Şekip Mosturoğlu ve Amatör Şubelerden sorumlu İlhan Yüksel Ekşioğlu Tüzükteki kurulun oluşumla ilgili maddesine göre önce Genel Kurulda 24 Mayıs 2009 tarihinde seçildik. Daha sonra yönetim içerisinde görev bölümünde de, bu arkadaşlar şu anki görevlerini üstlenmişler ve bu görevlerini bugüne kadar başarı ile yaparak Fenerbahçe Spor Kulübü’ne katkıda bulunmuşlardır.

Yönetim Kurulu Başkanı’nın görev ve yetkileri Tüzüğümüze göre şöyledir;

Madde 38’de,
a) Başkan, Kulübün manevi ve tüzel kişiliğini temsil eder
b) Devlet teşkilatı, kurum ve kuruluşlar, spor kulüpleri ve basınla ilişkileri sağlar ve düzenler
c) Kulübün kurulları ve kurullara üyeler arasındaki ilişkileri düzenler, gerekli hallerde kurulları toplantıya çağırır ve başkanlık eder. Anlaşmazlıkları çözümler, birlik ve dayanışmanın güçlenmesini sağlar.
d) Kulübün faaliyet ve çalışmalarını denetler, düzenler ve yönlendirir.
e) Yönetim Kurulu kararları doğrultusunda kulübü temsil ve ilzam eder
f) Mevzuatın ve Kulüp tüzüğünün kendisine verdiği diğer işleri yapar ve yetkilerini kullanır.

Başkanla yöneticiler arasında tüzük gereği hiyerarşik yapı vardır. Bu yapı en üste genel kurul, Başkan ve yönetim kurulu olarak kurulmuş yapının diğer bir ayağı da yüksek divan kuruludur. Örgüt lideri ve örgüt olarak suçlanan bizler zaten Fenerbahçe Spor Kulübü tüzüğüne göre Fenerbahçe Spor emrinde olan bir örgütüz.

Bu örgütün tabanı Genel Kuruldur. Fenerbahçe Spor Kulübü’ne üye olanlar Genel Kurula aidatlarını yatırdıklarında katılırlar. Tüzüğün kendilerine verdiği görev ve haklarını kullanırlar.

Bizler örgüt kurmadık. Zaten Fenerbahçe Spor Kulübü’ne hizmet etmek için gönüllü olarak bir araya gelmiş bireyleriz. Fenerbahçe’ye hiyerarşik bağ çerçevesinde iş bölümü tüzük gereği yapma mecburiyetimiz vardır. Yönetim Kurulu üyeleri, kulüpte çalışan personel ve Fenerbahçe Spor Kulübü üyeleriyle görevlerimiz gereği ve aynı camia içinde olduğumuz için birbirimizle irtibat halinde olmamız gayet normaldir.

Hukuki konulardan sorumlu As Başkan Şekip Mosturoğlu ile her zaman bir araya gelmişizdir, konuşmuşuzdur. Seçimlerden, tüzük çalışmalarından, sporcuların mukavelelerinin yapılmasına veya Federasyonla, UEFA’yla ilgili hukuki konuları ve süreci, Amatör Şubeler Sorumlusu İlhan Ekşioğlu’yla da Onunla ilgili konularda görüşmüşüzdür. Eğer bu sistemi örgüt olarak kabul edersek o zaman genel kurul üyelerini de bu örgütün bir parçası olarak görmeliyiz.

Fenerbahçe Spor Kulübü genel kurulu da Fenerbahçe örgütünün bir parçasıdır. O zaman Savcı Mehmet Berk, Savcı Fikret Seçen, Emniyet Müdür Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu da Genel Kurul üyeleri olmalarından dolayı Aziz Yıldırım Başkanlığındaki bu örgütün üyeleri olmaktadırlar.

Hiyerarşik ilişkimiz tamamen tüzük gereğidir. Bizler camia olarak bazı hainler hariç aile gibiyizdir. Büyüklerimize her zaman saygılı olmuşuzdur. Kulüp büyüklerinin ve hizmet etmiş kişilerin isimlerini tesislere vermemiz, Allah tan rahmet dilediğim Lefter Küçükandonyadis’in stattaki cenaze tören de bunun örneğidir.

Sedat Peker’in futbol camiası içerisindeki korkutucu gücünü şike faaliyeti yürütülen şahıslar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanması ;

Sayın Başkan;

Şike yaptığı söylenen hangi sporcuya Sedat Peker’in korkutucu gücünü kullanmışız? Bir örnek, bir isim verilmesini istiyorum. Zaten 150’den fazla Sedat Peker ismi iddianamede geçmektedir. Kendisi ile ilgimiz olmamasına rağmen neden Beni kendisiyle irtibatlı hale getirilmeye çalışılmaktadır?

Amaç nedir? İnsanlar bu kadar karalanamaz.

İddia Makamı zaten benim korkutucu gücüm olduğunu söylüyordu. Bu gücümü Federasyon, hakemler üzerinde kullanıyordum. Sayfalar ilerledikçe bu güç yön ve kişilik mi değiştiriyor? Biraz insafsızlık olmuyor mu? Fezlekeyi hazırlayanlar beni tanımıyorlar mı?

Bülent İşçen Kelebek Davasından beraat etmiştir. Sedat Peker’in davasında bir şekilde adı geçenleri bu davaya yamamaya çalışırsak bu dava şike davası olamaz. Bu davanın yönü ve yörüngesi değişir. Bülent İşçen benden önceki dönemde de Kulübe yakındı. Bundan sonra da olacaktır. Karıncayı bile incitemeyecek insanları karanlık güç olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Allah’a şükür dürüstlüğümüz, sözümüzün eri olmamız, onurlu olmamız, Fenerbahçe sevdamız Bizim en büyük gücümüz ve silahımızdır.

08.05.2011 Fenerbahçe Spor Kulübü Mali Genel Kurulunda yaşananlar "örnek" teşkil ediyormuş. Savcı Mehmet Berk herhalde Amerika’da yaşıyor. Türkiye’yi izlemeden yorum yapıyor.

Fenerbahçe Mali Kongresinde hiçbir olay olmamıştır. Camiamıza yakışır şekilde 1095 kişinin katılımıyla sevgi ve saygı içerisinde yapılmıştır.

T.B.M.M.’sini, Galatasaray Spor Kulübü Mali Kongresi’ni, Ankaragücü Spor Kulübü Kongresini basından okuyarak bilgi sahibi olmasını diliyorum. Anlattığım son bölümdeki Ankaragücü kongresinde silahlar patlamıştır.


Savcının çok ileri görüşlü olduğunu bu iddianameyle bir daha anladım. Savcı Mehmet Berk şöyle diyor;

"Örgütün buna uygun üye yapısı dikkate alındığında her an cebir / tehdit / baskı içeren eylemlerde bulunabilecek bir örgüt yapısına dönüşebileceği tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır". Açıklaması ise kanaatimce hukuki bir talihsizliktir. Keza "Kanunun suç saydığı" fiillerin cezalandırıldığı çok açık bir gerçekken, "Kanunun Suç Sayacağı Fiillerin Cezalandırılmasını" öngören bu tespit ile ilgili değerlendirmeyi siz hukukçulara bırakıyorum. Zincirlikuyu’daki mezarlığın üzerinde "Her canlı bir gün ölümü tadacaktır" yazmaktadır.

Ekonomi konularıyla ilgili şunları da açıklamakta büyük fayda görüyorum;

Deloitte tarafından 1996/1997 yılından bu yana düzenli olarak hazırlanan futbol para liginde 2007/2008 futbol sezonunda mücadele eden kulüplerin gelirlerini mercek altına alan raporda 19 ncu sırada Fenerbahçe Avrupa’nın beş büyük liginin dışında yer alan bir ligden futbol para ligi sıralamasına giren ilk kulüp olarak da etkileyici bir başarı göstermiştir.

Fransa’da aylık olarak yayınlanan ekonomi dergisi L’Expansion Avrupa’nın dev kulüplerinin Fenerbahçe’nin ekonomik büyümesinden korkması gerektiğini savunuyor.

11 Mayıs 2011 de Fransız Ekonomi Dergisi ANNECİĞİM FENER GELİYOR manşetiyle,

"Fenerbahçe, Avrupa’ya örnek bir Kulüp. Aynı mali yapıda gelişme sürerse, çok uzun yıllar değil belki 10 yıl içinde Şampiyonlar Ligi’nin sürekli şampiyonu olacak" diye yazdı.

Fransız ekonomi dergisi L’expansion Fenerbahçe’nin mali gelişiminin Avrupa’nın devlerini tehdit edecek düzeye gelmek üzere olduğunu yazdı. Camile Belsoeur imzalı makalede Avrupa’nın pek çok büyük takımını mali açıdan önümüzdeki yıllarda büyük bir yıkımın beklediği anlatıldı. "Fenerbahçe’nin incelenmesi gereken mali yapıları ile Avrupa’nın zengin takımlarına örnek oluşturuyor" diye konuştu.

Belsoeur Fenerbahçe için şu yorumu yaptı "İstanbul’un büyük kulübü istihdamı çeşitlendirme stratejisi ile ivme yakaladı. Başarılı olması hisse fiyatlarını yükseltti. Her yıl daha da güçlenen mali yapısıyla Fenerbahçe, dünya çapında 64 mağazası ile yıllık ortalama 25 ila 30 milyon Euro kar ediyor. Bu Fenerium’un incelenmesi gereken bir başarısı daha ilginci ise Fenerbahçe’nin ezeli iki rakibi Beşiktaş ve Galatasaray da aynı şehrin, İstanbul’un iki takımı.

ÖRGÜT ÜYESİ DOĞAN ERCAN’IN ŞİKE FAALİYETLERİNDE BAŞARISIZ OLMASI NEDENİYLE KENDİSİNE YENİ GÖREV VERİLMEMESİ İDDİASI

Doğan Ercan’a talimat vermemle ilgili bir tape bile yoktur. Eğer var ise iddia makamı bunu ispat etmelidir. Doğan Ercan Gençlerbirliği – Fenerbahçe maçını anlattığımız ileriki bölümlerde de göreceğimiz gibi Trabzon’dan gelecek teşvik primini önleme çalışması yapacakken bunu da yapmadığını tapelerden anlamaktayız. Hiçbir futbolcuya ulaşmamıştır.

"Sonraki maçlarda da şike faaliyetlerinde görevlendirilmediği, para dağıtımından pay alamayan şüphelinin görev istediği Alâeddin Yıldırım ve İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun bu tapeleri reddettikleri açıkça anlaşılmıştır" denmektedir.

18.03.2011 tarihindeki Doğan Ercan’ın Alâeddin Yıldırım’a gönderdiği mesajdaki ifadesine baktığımızda sanki Benim bir şeyler söylediğimi ifade etmektedir. Benim görüşmüşlüğüm veya bir konuşma tapem mevcut mudur? Cevabının hayır olduğunu bildiğimize göre kendi kafasında kendine göre bir şeyler planlamaktadır. Teşvik görüşmeleri yönünde kendisine hiçbir şekilde görev verilmemiştir. Çünkü böyle bir çalışmamız yoktur. Anladığım kadarıyla Savcıya göre görev vermemek de suç oluyor. Yaptın suç, yapmadın suç. Anlayan varsa bize de anlatsın.

Doğan : Cuma günü maça gideyim mi ben
Alâeddin : Konuşuruz ya dur şimdi telefonda nasıl konuş.. ne yapıyorsun

Acaba hangi maçla ilgili konuşuyorlar? Tam papatya falı açılacak bir olay. 22.04.2011 tarihinde oynanmış olan bu maçla ilgili teşvik konusunun konuşulduğunu söyleyecekler ama bunu da söyleyemiyorlar. En büyük yanlışlık ise oynanan maçla ilgili görev verilmesinin konuşulması biraz tuhaf değil mi?

04.05.2011 günü Alâeddin Yıldırım, Doğan Ercan’a "Beni karıştırmayın" demekle zaten her hangi bir olayın yapılmadığını açıkça belirtmektedir. SPOR KAMUOYUNDA HER YERDE HİÇBİR ŞEY YAPMADAN ÇOK ŞEY YAPTIM DİYEN İNSANLAR OLABİLİR. BU OLAY DA ÖYLE BİR ŞEYDİR. SONUÇTA HİÇBİR ŞEY YAPILMAMIŞTIR.

Sayın Savcı’nın anlamadığı bir şey de Fenerbahçe Spor Kulübü futbol takımı bir üretim yapmamaktadır. Ancak bir malınız var ise bunun pazarlamasını prim vererek satışını sağlarsınız. Yoksa futbol takımının maçı için belirlenmiş, dağıtılacak para yoktur. Burası bir banka değildir. Bunun iyice anlaşılması gerekir. Kısaca para dağıtımı olmadığı için kimse pay alamaz. Çünkü para dağıtımı yapılacak bir neden yoktur.

ŞİKE FAALİYETLERİNDE BAŞARILI OLAN ABDULLAH BAŞAK’A İLHAN EKŞİOĞLU TARAFINDAN 02.06.2011 GÜNÜ ARAÇ SATIN ALINDIĞI İDDİASI

Bizlerin, Emniyet ve Savcılık sorgularının yapıldığı günlerde medyada bu aracın Sivasspor kalecisi Korcan Çelikay’ın kız kardeşine alındığı da manşetten yer almıştır. Haberlerin Emniyet tarafından nasıl kirli şekilde kamuoyuna deformasyon edildiğini görüyoruz. Korcan Çelikay’ın kız kardeşi bulunmamaktaydı. Emniyet, Türkiye Cumhuriyeti nüfusunu hayali olarak 1 kişi daha artırmıştı. Bundan şikâyetçiyim, çünkü Gayrisafi Milli Hasıla gelirimiz düşmektedir.

Hangisi tutarsa formülüyle suçlanarak 8 aydır tutukluluğumuz devam ediyor. İlhan Ekşioğlu bu konuyla ilgili daha geniş bilgi verecektir. Son olarak bu aracın Abdullah Başak’a alınmasında İlhan Ekşioğlu’nun yardımcı olduğunu biliyorum.

Bülent İşçen ve Abdullah Başak ta bu konuda Sayın Başkanlığınıza herhalde bilgi vereceklerdir.

Ruken Başak adına alınan araç üzerindeki el koyma kararı mahkemece kaldırılmıştır.

31.10.2011 tarihinde satılamaz/ devredilemez şerhi konulmuştur. Bu olayın en komik tarafı da 04.06.2011 günü yapılan fiziki takipte arabanın içinde Abdullah Başak’ın resminin çekilmesidir.

ALİ KIRATLI’NIN KIBRIS’A TATİLE GÖNDERİLDİĞİ İDDİASI

Diğer bir konu da Ali Kıratlı’nın Kıbrıs’a tatile gönderildiğinin söylenmesidir. Ali Kıratlı Kıbrıs’ta özel işleri olan bir kişidir. Kıbrıs’a çeşitli zamanlarda gidip gelmiştir.

Bu da gösteriyor ki Ali Kıratlı kendi işleri ile ilgili sürekli Kıbrıs’a gidip gelmektedir. Bizlerle ilgili tatile gitmemiştir.

BASININ YÖNLENDİRİLDİĞİ İDDİASI

"ÖRGÜTÜN ŞİKE FAALİYETLERİNİ GİZLEYEBİLME ADINA BASINI YÖNLENDİRDİĞİ VE ÖRGÜT LEHİNE OLACAK ŞEKİLDE HABERLER YAPTIRDIĞI,AZİZ YILDIRIM’IN ÖZELLİKLE FENERBAHÇE ALEYHİNE YORUM YAPAN VEYA ÖRGÜTÜ DEŞİFRE EDER NİTELİKTE HABER YAPAN GAZETECİLERİ UYARMA GEREĞİ HİSSETTİĞİ, HATTA İŞLERİNE SON VERİLMESİ İÇİN KURUMLARINA BASKI YAPTIĞI ANLAŞILMIŞTIR." Denilmektedir.

Sayın Başkan,

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olmamdan dolayı tüm basın mensupları Benimle görüşmek, röportaj yapmak, kulüple ilgili istedikleri haberleri birinci elden almak isterler. 1998 yılından önce Fenerbahçe Spor Kulübü’nü Başkan’la basın beraber idare ederler düşüncesi toplumda yaygındı. Başkan olmamla beraber kurumsal yapı içerisinde iletişim grubunu Kulüp bünyesinde kurdum. Türkiye’de ilk Kulüp televizyonunu 2004 yılında hayata geçirdim. Fenerbahçe internet sitesi, Fenerbahçe dergisi ve Fenerbahçe radyosunun kurulmasıyla Fenerbahçe’miz kendi basın iletişim araçlarını kurmuş olduk. Bunun gereği olarak Kulüple ilgili her türlü bilgi bu kanallardan Fenerbahçelilere ve kamuoyuna açıklandı. Daha önce yöneticiler ile sporcularla direk irtibat kuran basın mensuplarının istedikleri gibi çalışmaları engellenmiş oldu. Haberler daha sağlıklı ve doğru olarak bu mecralardan yayınlanmaya başlandı. Diğer kulüplerde bu yoldan gelerek Fenerbahçe Spor Kulübünü takip etmeye çalıştılar.

Erman Toroğlu’nun Lig TV’den ayrılmasıyla ilgili düşüncelerimi Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve Kulüpler Birliği Başkanı olarak her platformda dile getirdim.

Sayın Başkan,

EMNİYETİN VE SAVCILIĞIN KİŞİLERİN ÇALIŞTIKLARI YERLERDEN AYRILMALARIYLA İLGİLENDİĞİNE İLK DEFA BU OLAYDA RASTLADIM. ÖZEL MAHKEMELERİNİN KONULARINDAN BİRİNİN DE BU OLDUĞUNU ÖĞRENMİŞ OLDUK. TÜRKİYE’DE BİNLERCE KİŞİ HAKLI VEYA HAKSIZ İŞYERLERİNDEN AYRILIRLAR. BEŞİKTAŞ’TAKİ ÖZEL MAHKEME ACABA BURADAKİ GİBİ BİR SORUŞTURMA DAHA YAPMIŞ VE YAPMAKTA MIDIR? DAHA DA İLGİNÇ OLAN İSE SORUŞTURMA AŞAMASINDA SEZER ÖZTÜRK İSİMLİ FUTBOLCUYA İFADESİ ALINIRKEN ERMAN TOROĞLU’NUN DİGİTURK’TEN AYRILMASININ SEBEBİ SORULMUŞTUR. SEZER İFADESİNİN ALINDIĞI TARİHTE HALEN BAŞKA BİR FUTBOL KULÜBÜNÜN LİSANSLI SPORCUSU İKEN KENDİSİNE SAVCILIK TARAFINDAN BÖYLE BİR SORU SORULMASI DOĞRUYU SÖYLEMEK GEREKİRSE EN HAFİF TABİRLE ABESLE İŞTİGALDİR.

Bu nasıl adalettir? Neden karşı olduğumu basın mensuplarının aşağıdaki yazılarıyla daha iyi anlayalım.

Mustafa Çevik: Bak şimdi bir arkadaşım aradı beni GAZETECİ Emenike’nin Fenerbahçe Oteline girerken cumartesi akşamı görüntüleri var bunu ne yapalım
Nevzat Şakar: Vallahi bilemiyorum onu siz yayıncısınız
M.Ç. : Bunu size yollasak servise yaptırabilir misiniz?
N.Ş. : Yolla istersen bizim Altuğ Bey’e yolla


Mustafa Çevik kimdir?
"İstanbul ilinde kalmaktayım, annemin rahatsızlığından dolayı son zamanlarda Karabük’te kalmaktayım. 1999 - 2007 yılları arasında Karabük’de üç yerel televizyonda televizyon Müdürü ve Spor muhabiri olarak görev yaptım. 2008-2010 YILLARI ARASINDA KANALTÜRK TELEGOL PROGRAMINDA ÇALIŞTIM. Karabüknet Haber isimli internet sitesinde spor editörlüğü yapıyorum" diyor. Sonrası da çok çok önemli çünkü Mustafa Çevik 04.07.2011 tarihinde ’futbolda şike soruşturması ile ilgili birçok şahsın gözaltına alındığını öğrenmem üzerine bu olaylarla ilgili benimde bazı bildiğim konuların olduğunu söyleyerek ifade vermek ve tüm bildiklerimi anlatmak için Karabük KOM Şube Müdürlüğü’ne geldim’

diyor ve anlatıyor;

"Ben spor gazetecisi olduğum için Karabük’te futbolla ilgili bütün gelişmeleri yakinen takip ederim. Karabükspor Kulübünde görev almış birçok insanla irtibatım vardır. 3 Mayıs 2011 Salı günü Karabükspor’la çok yakın olan bir haber kaynağı birlikte çalıştığımız Ergün Başkaya ile bana Karabükspor 2.Kalecisi Bülent Ataman’ın Kulüp binasında lobi içerisinde aleni olarak bu Emenike Şerefsizi adam değil Fenerbahçe maçında bakın oynamayacak, BU GELEN TEŞVİKTEN BİR KURUŞ PARAYI ONA VERDİRMEYECEĞİM" ŞEKLİNDE ALENİ OLARAK ETRAFA BAĞIRDIĞINI BİZE SÖYLEDİ VE BU KONUYU DEĞİŞİK KAYNAKLARDAN ARAŞTIRDIK DİYEREK DEVAM ETMEKTEDİR.


BÜLENT ATAMAN TRABZON DOĞUMLU BİR KALECİDİR. Karabük maçı sırasında ayakkabısını sahaya fırlatan şahıstır. Mustafa Çevik ve Bülent Ataman’ın Savcılığa çağırılıp ifadesi alınmış mıdır? Neden alınmamaktadır? Emenike’nin yalan haberi karşılığı Mustafa Çevik, Nevzat Şakar’dan internet sitesine reklam istiyor. Fenerbahçe Spor Kulübünde böyle bir ilişkiye rastladınız mı? Kendi isteği ile Savcılığa müracaat ederek ifade vermek istemesinin amacı nedir? Bir şeylerden mi çekinmektedir?

Herhalde basınla ilgili bu kadar tape yeterlidir. Trabzonspor Başkanı’nı ve Yöneticilerine Mustafa Çevik’in ifadelerinden herhangi bir soru soruldu mu? Soracak mısınız? Herkes her şeyi yapacak ama her şeyden bizler sorumlu olacağız. Adalet demek böyle oluyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve Yöneticileri olarak Kulübümüzün haklarını koruma harici hiçbir işin içinde olmadık ve bu konuda hiçbir suç işlemedik. Ismarlama suçlama olmamalıdır.

Basını yönlendirici hiçbir eylemin içinde olmadık. Basınla her zaman bilgi alışverişinde bulunulabilinir.

PEKER GRUBU İLE BAĞLANTI VE İRTİBATI GÖSTERDİĞİ İLERİ SÜRÜLEN İFADELERE DAİR BEYANLARIM

Bu konu hakkında değinmek istediğim önemli bir husus Gökdeniz Karadeniz isimli futbolcunun transferi sebebiyle Olgun Peker’in ortağı olduğu Reflex Menejerlik firmasına Fenerbahçe Spor kulübü kasasından yüksek miktarlarda ödemeler yaptığım iddiasıdır. Bu iddia tamamen gerçek dışı ve mesnetsizdir. Keza sözü edilen transfer gerçekleşmemiş olup bu konuda kulüp kasasından kimseye bir lira dahi ödeme yapılmamıştır. İddianamenin 114. Sayfasında Reflex Menejerlik isimli şirkete 295.000 TL ödeme yaptığımız, bunun karşılığında da kulübümüze makbuz kesildiği iddia edilmektedir ki; bu durum da gerçekleri yansıtmamaktadır. Reflex Menejerlik’ten kulübümüze kesilen ilk fatura 26.06.2006 tarihli ve Olcan Adın’ın menajerlik bedeline dairdir. Tutarı da, 94.400 TL dır. Bundan sonraki fatura da, K.D.V dahil olmak üzere 295.000 Euro bedelli olup, Bilica isimli futbolcunun transferine ilişkindir.

"Bülent İbrahim İşçen’in Aziz Yıldırım’ın her daim yanında ve ona en yakın isimlerden birisi olduğunu, Sedat Peker’in adamları olarak piyasada gezen şahıslarla samimi olduğunu bildiğini, 2004 yılı içerisinde futbolcu transferlerinde kendisinin görevli olduğunu, Olgun Peker’in kendisini aradığını ve Aziz Yıldırım’ın referansıyla transferlerde yardımcı olmak istediğini söylediğini, kendisinin de menajer aracılığı ile transfer yapmak istemediğini söylediğini, görüşmeden bir saat sonra Bülent İbrahim İşçen’in aradığını ve "Olgun seni aramış, adam yardımcı olmak istiyor, bu adamlarla çalış, adama ters yapmışsın adam bozulmuş, bu adam (Sedat Peker’i kastederek) REİS’in adamı, bunlara yardımcı ol, futbolcularla ikna meselesinde sorun olursa yardımcı olur" dediğini, kendisinin menajere ihtiyacı olmadığını söylediğini, bunun üzerine Bülent’in "yanlış yapıyorsun, bu adamlara ters yapma, sıkıntı olur" gibisinden konuştuğunu, ertesi gün Aziz Yıldırım’ın aradığını ve Olgun Peker’i kastederek "bu adamların sana faydası olacaksa ters yapma, bunlardan faydalanmaya çalış, Fenerbahçe’nin haklarına halel gelmeden bunlardan istifade etmeye çalış" dediğini beyan etmiştir. "

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2008/1756 sayılı soruşturma dosyası (Ergenekon soruşturması) kapsamında "…Sergen Yalçın Beşiktaş’a geçti. O yıllarda, Beşiktaş’la Fenerbahçe’nin çok iddialı bir maçı vardı. Fenerbahçe veya Beşiktaş’tan hangisi yenerse o şampiyon olacaktı. Bu maçtan önce Sedat Peker, Sergen Yalçın aracılığıyla Beşiktaşlı futbolcuları yanına çağırdı. Hatırladığım kadarıyla 3 yada 4 futbolcu geldi. Benim bildiğim kadarıyla bu futbolcular Tümer ve Sergen Yalçın idi. Diğerlerinin isimlerini hatırlamıyorum. Sedat Peker bunlara hitaben "maçı kaybedin, nasıl kaybediyorsanız kaybedin, o sizin sorununuz" dedi ve gönderdi. Ben bu olaya bizzat şahit olduğum için çok merak ettim, normalde maç izlemediğim halde, Beşiktaş – Fenerbahçe maçını özellikle seyrettim. Gerçekten de Beşiktaş – Fenerbahçe maçında Beşiktaş kaybetti. Maçı izlediğim kadarıyla Tümer maça çıkmamak için her türlü çirkefliği yaptı, maç başladığı sırada yedek kulübesinde oturuyordu. Yedek kulübesinden hakeme müdahale etmeye çalışıyordu. Hakem onu uyarmaya geldiğinde yüzüne tükürdü ve bunun üzerine Tümer yedek kulübesindeyken kırmızı kart gördü ve bu maçı Beşiktaş kaybetti. (25 Nisan 2004 günü İnönü Stadında oynanan Beşiktaş – Fenerbahçe derbisinde Tümer Metin hakeme tükürerek kırmızı kartla oyundan atılmış, maçta Fenerbahçe Beşiktaş’ı 3-1’lik skorla mağlup etmiştir.) Bu olaydan dolayı Sedat Peker, Aziz Yıldırım’dan yüksek miktarda para istedi. Zaten daha önceden Aziz Yıldırım ile bu konuda anlaşmışlardı. Sedat Peker vaat edilen parayı aldıktan sonra, ilerleyen dönemde yine Aziz Yıldırım’dan para istedi. Bunun üzerine Aziz Yıldırım çok bunaldı ve istifa etmek istediğini söyledi. Hatta bu istifa konuları o dönemde medyada da yer aldı" şeklinde beyanda bulunmuştur.

"Olgun Peker’in 2004-2005 yıllarında menajeri olduğunu, Olgun Peker’in ofisinde yapılan aramada elde edilen, Olgun Peker, Aziz Yıldırım ve kendisi tarafından imzalanan sözleşmenin gerçek bir sözleşme olduğunu, sözleşmeyi Aziz Yıldırım’ın işyerinde imzaladıklarını, imzanın ardından ailesinden ve Trabzonspor’dan gitmemesi yönünde baskı gelmeye başladığını, bunun üzerine transferden vazgeçtiğini, sözleşmede transferden vazgeçmesi durumunda Fenerbahçe SK’ne 1.000.000 dolar ödemesi şeklinde madde olduğunu, bu durumu adını şu an hatırlamadığı Trabzonspor’lu yöneticilerle ilettiğini, onların da Aziz Yıldırım ile bu konuyu görüştüklerini" beyan etmiştir. (Kl:66, Dizi:352)

Fenerbahçe Spor Kulübündeki kurumsal yapıyı uyarlama çalışmaları yaparken Hakan Bilal Kutlualp’in yönetim kurulundan istifasını ben istedim. Yönetim kurulundan istifa ettikten sonra şahsıma yönelik yaptığı ahlaksızca tenkitlerden sonra Disiplin Kuruluna verdim. Kulüpten hatırladığım kadarıyla uzaklaştırma aldı. Kendisiyle şu anda mahkemelik durumdayız. Delil olarak hep Kulüpten uzaklaştırdıklarımı şahit veya mağdur olarak gösterip dava yürütmeye çalışılmaktadır. Böyle bir kişinin doğru söyleme ihtimalinin az olacağını herhalde sizler de tahmin edersiniz. Ben kimseye yetkilerimin içindeki bir konu için referans vermem. Gereken bir şey varsa ben yaparım. Kısaca ben yetkili değilim deyip benim yönetimimdeki bir kişiye bu şekilde sorumluluk verdirmem. Benim için her zaman sevdam olan Fenerbahçe önde gelir. Yetki kullanılacaksa korkmadan kullanırım.

Kendi ifadesinde Benim, "bu adamların sana faydası olacaksa ters yapma, bunlardan faydalanmaya çalış. Fenerbahçe’nin haklarına helal gelmeden bunlardan istifade etmeye çalış" dediğimi beyan etmiş. Herhalde bu konuşmayı herkese de herkes için binlerce kere konuşmuşumdur. Transfer çalışmasının hangi oyuncunun olduğunu bilseydim daha rahat yorum yapabilirdim. Burada da önce Fenerbahçe’nin menfaati dediğime göre sorun yok demektir. Böyle bir konuşmanın aramızda geçtiğini de açıkça hatırlamıyorum.

Gizli tanık Poyraz’ın ifadesi ise tam bir saçmalıktır. Anlattıklarının hepsi yalan ve yanlıştır. Gizli tanık kendisine öğretilenleri anladığım kadarıyla iyice öğrenmeden ifadeyi yanlış vermiştir. Aslında bu konuyla ilgili basında Poyraz’ın anlattıklarının doğru olmadığını gösteren haberler yer almıştır. İddia Makamı ile Emniyetin gözbebeği Organize Şube Müdürlüğü gizli tanığın söylediklerinin doğru olup olmadığını araştırıp doğruluk durumuna göre iddianameye koymaları gerekirken, bunu da araştırmadan iddianameye koymuşlardır. Bu da gösteriyor ki bu iddianamenin amacı başkadır. Türk sporunu ele geçirmek isteyenler Fenerbahçe Spor Kulübü üzerinden operasyon yapmaktadırlar.

Sedat Peker’le hiçbir dönemde hiçbir ilişkim olmamıştır. Organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü konu ile ilgili yapılan açık kaynak çalışmaları neticesinde : "25 Nisan 2004 tarihinde Beşiktaş İnönü Stadında oynanan Beşiktaş Fenerbahçe derbisinde Tümer Metin’in hakeme tükürerek kırmızı kartla oyundan atıldığı, bu maçta Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı 3-1 lik skor ile mağlup ettiği bilgisine ulaşılmıştır" demektedir. Bunu diyen 02.11.2011 tarihinde tutanak tutan 280228 nolu polis memuru. O bile yalanı örtmemiş ve yalanın devam etmesi için elinden geleni yaparak hayal dünyalarındaki düşüncelerini kâğıda dökmüştür.

Tümer Metin bahsedilen maçta 90 dakika oynamış ve kırmızı kart görmemiştir. Bununla ilgili bilgiler ektedir. Gerçekle çelişen ifadeleriyle ünlenen Poyraz, Şener Şen’in ’Neşeli Günler’ filminde canlandırdığı çakıyla aslan öldürdüğünü söyleyince ve Münir Özkul’un "Atma Ziyaaa" diyerek kızdığı Ziya karakterini akıllara getirmektedir.

POYRAZ yeni ifadesinde ise 2008’de verdiği ifadeyle çelişti ve "Sergen, Tümer ve İbrahim (O dönem Beşiktaş’ın kadrosunda İbrahim isminde 3 futbolcu vardı. Poyraz hangisi olduğunu belirtmedi) Beykoz’a geldi. Beykoz’da bunlara maçı kaybedin talimatı veriliyor. Ama bu F.Bahçe – Beşiktaş maçı değil. F.Bahçe başkasıyla oynuyor, Beşiktaş da sanırım Samsun’la oynuyordu. Maçı Samsunspor’un kazanacağını söyleyerek girdiğim iddiada 2 takım elbise kazandım. AZİZ Yıldırım bu maç öncesi Sedat Peker’i arıyor. Peker de Beşiktaşlı futbolcular Tümer, Sergen ve İbrahim’i arayarak, "Çocuklar maçta dikkatli olun ayağınız kırılabilir" uyarısında bulundu. Maç sırasında Tümer yedek kulübesinden bağırarak hakemin yüzüne tükürdü. Hiç oynamadan kırmızı gördü. Sezon sonunda da F.Bahçe’ye transfer oldu. Bu şekilde Beşiktaş’ın elinden şampiyonluğu aldılar" dedi.

FAKAT Tümer’in 2006-07 sezonunda F.Bahçe’ye transfer olduğu için Poyraz, 2005-06 sezonundaki Beşiktaş ile Samsun arasında oynanan bir maçı kastediyor. Ama o sezon Beşiktaş ile Samsun arasında oynanan maçların ikisini de Beşiktaş’ın kazandığı ve Tümer’in bu maçlarda atılmadığı açıkça görülüyor. POYRAZ’ın "Beşiktaş’ın elinden şampiyonluğu aldılar" dediği 2005-06’da G.Saray’ın 83 puanla şampiyon olduğu ve siyah-beyazlıların ise 54 puanla ligi 3.bitirdiği görülüyor. Ve akıllara "Bu nasıl şampiyonluğu almak?" sorusu geliyor. Her ifadesi gerçekle çelişiyor.

2004-2005 yılında Gökdeniz Karadeniz’i bir yıl sonra Fenerbahçe Spor Kulübü’ne transfer etmek istiyordum. O zaman menajerlik sistemi tam gelişmediği için ağabey sistemiyle futbolcuların transfer işlemleri yapılıyordu. Gökdeniz Karadeniz de Olgun Peker’in kendisiyle ilgili her türlü tasarrufta bulunabileceğini söylediği için bu konuda Olgun Peker’le çalışma yapmıştır. Yapılan bu anlaşmada 1.000.000$ tazminat maddesi konmuş, Trabzonsporlu Süleyman Atal’ın benden ricasıyla anlaşma iptal edilmiştir. Olgun Peker’e hiçbir şekilde ödeme yapılmamıştır. 7 yıl önceki bir transfer olayını gündeme getirip, buradan bağlantı yapılmaya çalışılması da ahlaksızlığın bir örneğidir. Zorluklar aşılmak üzere vardır. Biz de bu zorlukları alnımızın akıyla aşacağız. " Gökdeniz Karadeniz’in ifadesi ile ifadede Bu sözleşme kapsamında Gökdeniz Karadeniz’e bir para ödenmemiştir.

08.05.2011 GÜNÜ YAPILAN FENERBAHÇE MALİ GENEL KURULUNDA MUHALİFLERİN SİNDİRİLMESİ AMACIYLA BASKI YAPILDIĞI İDDİASINA DAİR BEYANLARIM

OLAYIN GELİŞİMİ :

Fenerbahçe Mali Genel Kuruluyla ilgili Organize Şubesi tarafsız bir araştırma yapsa idi bugün karşımızda olan işgüzarlığı yapmamış olurdu. Emniyet ve Savcının adına üzülüyorum. Özel yetkili mahkemelerin artık Türkiye’nin gerçekleriyle değil fuhuş gibi, mali genel kurullarda hırsızlık gibi adi suç olabilecek konuları kendisini görevli görerek maalesef soruşturmaya çalışmaktadır. Kendi alanında olmayan konularla ilgili çalışma yapmaları bu mahkemelere olan güveni de ortadan kaldırmaktadır.

Tüm dernek, parti, belediye meclisi, kulüplerin olağan kongre ve mali kongrelerinde her zaman gerilimli seçim veya oturumlar olabilir. Bu da doğaldır. T.B.M.M.’de kürsüde bardak kırılması, milletvekillerinin birbirini tahrik etmesi, birbirlerine küfür etmeleri, birbirlerine yumruk atmaları doğal karşılanmaktadır. Özel mahkemelerin de T.B.M.M.’deki bu olaylara da el koyması gerekmektedir. Parti başkanlarını örgüt lideri olarak düşünürsek milletvekilleri de örgüt üyesi olmaktadırlar. Özel mahkemeleri görevlerini yapmaya davet ediyorum.

08.05.2011 tarihinde yapılan Fenerbahçe 2010 yılı Mali Genel Kurulundaki konuşmalar sırasında 20 kişiden fazla kongre üyemiz görüşlerini açıklamışlardır. KONGREDEKİ YAPTIĞIM KONUŞMADA YAPTIKLARIMIZIN ORTADA NET GÖZÜKTÜĞÜNÜ BELİRTEREK KONUŞAN FENERBAHÇE PLATFORMU ADI ALTINDA GAZETELERE PARALI İLAN VEREN ÜYELERİ ELEŞTİRDİM. "Gazeteye para verip koydurduğunuz yazılar yerine keşke kulübe gelip ’Biz bunları anlamadık!’ deseydiniz, oradaki profesyonel arkadaşlar bunları size anlatırlardı. Biz bunlardan çekinmeyiz, korkmayız" dedim. Muhalefet daima iyidir.

GELELİM MUHALİF DİYEREK İFADELERİNİ ALDIĞINIZ KONGRE ÜYELERİMİZE; HİÇBİR TANESİ CEBİR VEYA TEHDİT EDİLMEDİĞİNİ İFADELERİNDE SÖYLÜYORLAR.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde yönetimlerde asil veya yedek üye olarak listemde yer verdiğim Hulusi Belgü, M.Işık Eyigüngör, Rahmi Eyüboğlu, H.Bilal Kutlualp daha sonra yönetimlere almadığım için kendilerince muhalefetlik yapmaya çalışmaktadırlar.

2006 yılında Aziz Yıldırım’ın istifa edip tekrar Kulübün başına gelmesini istemediğinden 2006 Haziran ayında istifa ettiğini söylemektedir. Bu ifadesi yalandır. Çünkü onu yönetim kurulu listesine yazmadığım için yönetim kurulunda yer alamamıştır. Kendi ifadesiyle fiziki ve sözlü müdahale olmadığını, kendilerine mesaj iletilmek mi istenildiğini bilmediğini" belirtmiştir.

Aziz Yılmaz "Fenerbahçe düşse de Aziz Yıldırım’ın kredisi bitmez" demiştir. Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı Başkanı Aziz Yılmaz Fenerbahçe’nin artık bir Avrupa kulübü olduğunu belirterek, Aziz Yıldırım’a övgüler yağdırdı. Sarı lacivertli camiada yıllardan beri başkanlık seçimlerinde büyük rol oynayan Yılmaz, Aziz Yıldırım gibi bir Başkan’a sahip oldukları için çok şanslı olduklarını söyledi. Aziz Yıldırım ve ekibinin sarı – lacivertli Kulübe büyük eserler kazandıracağını belirten Yılmaz "Bazıları, futbol takımı kötü sonuçlar alırsa Aziz Yıldırım biter" diyorlar. "BENCE FENERBAHÇE KÜME DÜŞSE BİLE YILDIRIM’IN KULÜPTEKİ KREDİSİ BİTMEZ" DEDİ. Suskunluğunu zaman içinde bozan Yılmaz, Fenerbahçe ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bu şekilde Zaman gazetesine beyanat veren Aziz Yılmaz ileriki yıllarda Birleşik Fenerbahçeliler Derneğinde rulet makinesi koyarak kumar oynatmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak olaya sahip çıkmadığım için Bana kızmış ve bugün muhalefetlik yapmaya çalışmaktadır. Kongrede kendisine fiili bir saldırının olmadığını belirtmiştir.

Daha geçen gün yapılan Ankaragücü Olağanüstü seçim kongresinde silahlar patlamıştır. İddia Makamı bu kongreyi de soruşturma kapsamına alacak mıdır? Yoksa hizmet ettiği kimselerce bu uygun görülmemekte midir?

Fenerbahçe Spor Kulübündeki muhalefet diyerek ifade vermeye çağırdığınız kişilerden hiç kimse benden veya arkadaşlarımdan şikâyetçi midir? Okuduğum ifadelerinde hiçbir şikayete rastlamadığım halde niçin bu konu iddianameye konulmuştur?

Topuk yaylasıyla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda 13 trilyon Spor Toto dan Fenerbahçe Spor Kulübü’ne tesis yapma amaçlı verilmiştir. Bu parada Topuk Yaylası’nın yapımına harcanmıştır. Topuk Yaylası için 2010-2011 yıllarında bütçeye harcanmak üzere bedel konmuştur. 3 Temmuzdan önce 7.000.000Trilyon Spor Toto’dan alınmıştır. Bununla ilgili harcama yerleri ekte sunulmuştur. Bugün Kulüp Sporcularına ve kulüp üyelerine yapılan bu tesislerden her kesimden övgü gelmektedir Bu konuda sayın mahkemenizin dikkatini çekmek istediğim bir husus da savcılık ifadeleri alınırken Topuk Yaylası için alınan ödenekler hakkında Tamer Yelkovan’a soru sorulmasıdır. Belirtmek isterim ki bu ödeneklerin alınmasında şahsım bizzat konunun takipçisi olmuş ve hatta süreci hızlandırmak adına Sn. Başbakanımız ile irtibak sağlamışımdır. Kulübün yalnızca mali kayıtarını tutmakla mükellef bulunan Tamer Yelkovan’a bu soruların yöneltilmesi açıkça saçmalıktır.

Sayın Başkan,

Bence çok önemli bir konu da "HARDDISK TEN HAKEMLER ÇIKTI" manşetiyle yer aldı :

Bilişim Şube, Aziz Yıldırım’ın bilgisayarını inceledi, hakemlerin taraftarı oldukları takımlara göre fişlendiği bir mektup tespit edildi. "O liste çarpıcı istatistikleri içeriyor" diyordu.

Bu haber külliyen yalandı. Emniyet bunu kasıtlı olarak açıklıyordu. Bende hiçbir zaman bilgisayar kullanmadığımı, internete ömrümde bir defa dahi girmediğimi kamuoyuna açıkladım. Haberdeki doküman, Bana kulüp üyemiz A.Kaya Enişte tarafından yazılan bir mektuptur. Benim bilgisayarım mevcut değildir. Polisler eğer bunu bilgisayarımdan tespit ettiklerini ifade ediyorlarsa bu polisler hakkında suç duyurusu yapılması gerekir; çünkü benim yukarıda söylediğim gibi bir bilgisayarım yoktur. Ve hayatım boyunca bilgisayar kullanmadım. Bu doküman bir mektuptur.

6222 Sayılı yasanın değiştirilmesi ile ilgili kanun çalışmaları şahsa özel çıkartılacağı düşüncesiyle kamuoyunda günlerce tartışılmış, sonunda T.B.M.M.’den üç partinin desteğiyle gelen kanun tasarısı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından aynı gerekçeyle veto edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın görev süresi boyunca ilk kez bir yasayı veto etmesini bu olayın sadece bir şike meselesi olmadığını bize gösteren nişaneler olarak sayabiliriz. T.B.M.M.’deki 3 parti yeniden tasarıyı Meclisten Cumhurbaşkanlığı’na göndermiştir. Cumhurbaşkanı’da bu sefer kanunu imzalayarak Resmi Gazetede yayınlanmasını sağlamıştır. Benim için çıkartıldığı iddia edilen bu kanundan ben ve Fenerbahçeliler yararlanamadık. Başından beri söylediğim gibi bu şike ve teşvik operasyonu değildir. Bu Türk Sporunu ele geçirme operasyonudur.

Bu kanunun çıkmasında Türk sporunun gerçeklerini görerek çıkması için her türlü desteği veren Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’nin değerli milletvekillerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin değerli milletvekillerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP’nin değerli milletvekillerine teşekkür ederiz.

Kanun çıkartılmadan önce Savcı Mehmet Berk, avukatlarımıza kanunun çıkması halinde bizler için tutukluluk halini kaldıracağını söylemiştir.

Kanunun çıkarılacağı anlaşılınca iddianame 6222 sayılı Kanuna göre hemen işleme konulmuştur. Bu da Bizleri Metris’te tutmaya çalışanların niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır. Bakalım daha neler göreceğiz.

6222 Sayılı yasanın 11.2 nci maddesi de enteresandır. Bu maddeye göre şike ve teşviki bilenlerin bildirmedikleri takdirde 11.1 maddedeki uygulamanın aynısıyla karşı karşıya gelecekleri yazılmaktadır.

Kısaca Savcı Mehmet Berk ve Emniyet Organize Şubedeki dinlemeyi yapanlar bu operasyonu düzenleyenler, 6222 sayılı yasaya göre suç işlemişlerdir. Belki de tanıdıkları vasıtasıyla iddia oyunu oynayıp kazanç sağlamışlardır. Savcı Mehmet Berk 5 maçın neticesini bildiklerini Türkiye Futbol Federasyonu eski başkanı Mehmet Ali Aydınlar’a söylemiştir. Aynı konuyu bana avukatlarımın yanında tekrar etmiştir. T.F.F. Başkanı M.Ali Aydınlar hastanede beni ziyaretinde de bu konuyu bana anlatmıştır. Neticesi bilinen 5 maçtan biri olan Bucaspor – Fenerbahçe maçı 5-3 Fenerbahçe’nin galibiyeti ile bitmiştir. Ancak bu maç iddianamede yer almamıştır. Yine Savcı son maçımız olan Sivasspor maçını kaybetmemiz veya berabere kalmamız ve şampiyon olamamamız halinde bu soruşturmayı açmayı düşünmediğini belirtmiştir.

Savcı Bey, eğer bu kadar kesin bilgilere sahip idiyse bir hukuk adamı olarak yapması gereken Cumhuriyet Savcılığında bir heyet teşkiliyle maç neticelerini skorlarıyla tespit ettirmekti. Eğer bunu yapmış olsa idi şu an ki kaos ta ortadan kalkmış olurdu. Bunu yapmamış ve yapmaya gerek dahi görmemiş olduğuna göre Savcının elinde çok başka sağlam ve geçerli deliller olması gerekir. O zaman Savcının yapması gereken, 6222 sayılı kanuna göre, spor karşılaşmalarıyla görevli 3 ncüAsliye veya Sulh Ceza Mahkemelerinin olduğu yerlerdeki Cumhuriyet Savcılıklarına soruşturma dosyalarını göndererek, davanın bir an önce açılmasını sağlamaktı.

Ancak hukuk kuralları bu kadar açık ve yapılması gerekenler bu kadar ortada iken Savcı Bey, 2010 da başlayan silahlı örgüt içinde bizleri dinlemeye almış ve sonradan bir örgüt yaratmak için de ekonomik haksız kazanç formülünü bularak emellerine ulaşmak istemiştir. Halbuki bizler 3 Temmuzda evlerimizden alındığımızda şike ve teşvik için çıkan 6222 sayılı kanuna göre suç işlediğimiz belirtiliyordu. Zaman içerisinde bunun böyle olmadığı açıkça görülmüştür.

Sayın Savcı da bilmelidir ki, olmayan suçları işkenceyle, dayakla, hakaretlerle çeşitli baskılar ve kamuoyunda kafa karışıklığı yaratarak meydana getiremezsiniz. Adalet sonunda tecelli edecektir. Ancak bu süre zarfında başta kulübümüz olmak üzere bizler ve Türk sporu çok büyük kayıplar yaşadık. Bunların hesabını kim verecektir? Türk futbolunun her gün kaybetmeye başladığı imajı kulüplerin soruşturma süreci nedeniyle içerisine düştükleri mali sıkıntılar ve gençlerin ve toplumun adeta spordan korkar hale gelmelerinin faturalarını yakın gelecekte tüm Türk halkı olarak ödeyeceğimiz kesindir.

Yapılması gereken ivedilikle hukukun en temel kurallarının bu soruşturma için de işler duruma getirilmesi ve soruşturmadaki çarpıklıkların giderilerek Bizlere ve kısaca Türk sporuna adil yargılamanın yapılmasıdır. Bugün tüm bu çarpıklıkların neticesinde Metris Cezaevi’nde tutulan ben ve yönetici arkadaşlarım adına tüm çarpıklıkları gözler önüne serebilmeyi umuyorum.

Bir Savcı düşünün soruşturma yaptığı konudan dolayı 3 defa HSYK tarafından soruşturmaya tabi tutulmaktadır. Savcı Mehmet Berk, İBRAHİM AKIN’A "EVDE KÜÇÜK ÇOCUĞU OLDUĞUNU HATIRLATARAK ONU GÖRMEK İSTEYİP İSTEMEDİĞİ ŞEKLİNDE BİR SORUYLA KENDİSİNİN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE İFADE VERMESİNİ, ANCAK BU ŞEKİLDE İFADE VERMESİ DURUMUNDA EVE GİDEBİLECEĞİNİ" SÖYLÜYOR. İBRAHİM AKIN DA AVUKATIYLA KONUŞARAK SAVCI MEHMET BERK’İN İSTEDİĞİ GİBİ İFADE VERİYOR. ANCAK İBRAHİM AKIN TUTUKLANMA İSTEMİYLE MAHKEMEYE SEVK EDİLİNCE BAŞINA GELENLERİ ANLIYOR. MAHKEMEDE, SAVCILIKTA SÖYLEDİKLERİNİ KABUL ETMİYOR. HSYK soruşturması sırasında İbrahim Akın’ın avukatı Ankara’dan gelen müfettişe bunları ifadesinde söylüyor. HSYK daki soruşturma dosyasında bu ifade görülebilir.

Bu konuda İbrahim akın avukatı aracılığıyla yapmış olduğu basın açıklamasında:
"Savcılık sorgum esnasında soruşturma Savcısı Mehmet Berk’in şike olayını itiraf etmem halinde tutuklanmayacağım yönündeki beyanları ve uygulamış olduğu psikolojik baskı nedeniyle gerçek olmamasına rağmen suçu kabul etmiş bulunmaktayım. Emniyette vermiş olduğum ifadede açıkça reddettiğim hususların savcılıkta kabul edilmiş olmasının temel sebebi bahsetmiş olduğum psikolojik baskıdır. Konuyla ilgili itirazlarımı ve savunmamı yargılama aşamasında yapacağımı ve gerçek dışı iddiaların tamamını reddettiğimi saygılarımla kamuoyunun bilgilerine sunarım." sözleriyle savcının yasak yöntemlerle delil elde etmeye çalıştığını da tüm Türkiye’ye açıklamıştır.

Bu ifadeler nedeniyle yargılanması gereken kişi ben değilim. Yargılanması gereken kişiler, kendini kanunların üstünde görerek yasak yöntemlerle ifade alanlardır.

Savcı Mehmet Berk aynı işlemleri diğer bazı arkadaşlardan da istemiştir. Hedef ’Aziz Yıldırım’la ilgili bir şeyler söyleyin Sizleri evlerinize yollayalım’ dır. DİĞER BİR KONU DA TAMER YELKOVAN’A EMNİYETTE DARP YAPILARAK HER ŞEYİ BİLDİĞİNİ SÖYLEYEREK İSTEDİKLERİ ŞEKİLDE İFADE VERMESİNİ İSTEMELERİDİR. ANCAK BU İSTEDİKLERİNİ TAMER YELKOVAN BASKI ALTINDA OLDUĞU HALDE YAPMAMIŞTIR. DOĞRULARI SÖYLEMİŞTİR. KAMUOYU BUNLARI BİLEREK BU SORUŞTURMAYI İYİ DEĞERLENDİRMELİDİR.

3 Temmuzdan sonra Kıbrıs’a kaçacağımız söylendi. Benim mezar yerim bile bellidir. Başucunda da ’Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı’ yazacaktır. Bundan daha büyük onur var mıdır? O yazanlar bunu bilemezler. Her gün basında bu soruşturma ile ilgili Emniyet ve Savcılık bilerek bilgi kirliliği yarattı.

19 Maçta şike ve teşvik olduğu Emniyet Müdürü tarafından açıklandı. Daha sonra iddianamenin açıklanmasıyla maç adedi 13’e düştü. Avrupa Birliği Ülkeleri, A.B.D.’de savunma yapmadan bu şekilde bir iddianame ortaya çıksaydı bu açıklamayı yapanlar istifa ederlerdi. Bunun gereğini de bu sorumlular yerine getirmelidir. Devlet adamlığı bunu gerektirir. Bu soruşturmayı başlatan Savcı, iddianameyi hazırlayan Savcı, İstanbul Emniyet Müdürü, bu soruşturmadan sorumlu Emniyetçilerin acilen istifa etmeleri gerekir. Bunun için de her türlü hukuki platformlarda şikayetlerimi yapacağım.

Bundan sonra yapacağım her maç savunmasından sonra da suçsuzluğum anlaşıldığında sorumlulardan bu hassasiyeti göstermelerini bekliyorum.

Bu soruşturmanın enteresan bir tarafı da baştan beri bunun şike davası olmadığını Türk sporunu ele geçirmeyi planlayanların organize ettiği bir soruşturmayla karşı karşıya olduğumuzu ifade ediyorum. Haseki Hastanesine sevk ediliyorsunuz ikametgahınızda Metris T1, T2 cezaevi yazılmaktadır. Daha ifade dahi vermemiştim. Maksat belli değil mi?

Fenerbahçe’nin büyük taraftarına çok teşekkür ederim. Bizleri hiçbir dönemde yalnız bırakmadılar. Metris de ziyaretler, bana yazılan duygusal mektuplar. Bizler için yapılan eylemler bizleri hep dik olarak ayakta tuttu. Bu sevdanın hiçbir zaman bitmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Camianın her kesimine teşekkür ediyorum. Yüksek Divan Kurulu’na, Kongre Üyelerine, Taraftarlara, Çalışanlara, dimdik ayakta duran tüm sporculara kendim ve Metris’teki arkadaşlarım adına çok teşekkür ederim.

Şike ve teşvik soruşturma kapsamında Savcılık tarafından gizlilik kararı varken daha önce de söylediğim gibi her bilgi ve belge doğru – yanlış olarak kamuoyuna servis edildi. Emniyet ve Savcılığın silahşoru bazı gazeteciler sorumsuzca yayın yaptılar. Bunlar hakkında hiçbir şekilde Savcılık tarafından soruşturma açılmadı. Bizim açtığımız davalar da yıllarca sürecektir. Komployu hazırlayanlar operasyon öncesi basınla beraber hazırlık yapmışlardır.

Bizler Emniyette ve Savcılıkta ifade verirken İstanbul Emniyeti ve Beşiktaş Savcılığı devamlı olarak bilgi ve belgeleri gerçeklerinden saptırarak medyaya sunuyordu.

1-FENERBAHÇE’NİN POLİSTE KÖSTEBEĞİ VARMIŞ haberinin altında Şekip Mosturoğlu’nun polisteki kaynaklarını aradığı ve "operasyon var mı" diye sorduğu yazdırılmıştır. Külliyen yalandır. Evlerimizden çıktıktan sonra Polis, Bizleri takip ettiğini söylemektedir. O zaman Kulüpte buluşmadığımızı bilmeleri, Beni takip ettiklerine göre saat 13.00’de kiminle nerede buluştuğumu bilmeleri gerekirdi.

Ayrıca Emniyetle bağlantılı kişileri Ben aradım ve Paper Moon’da Şekip Mosturoğlu’ ile beraber buluştuk. Bu şahıslar köstebek değillerdi.

Bu haberler tamamen yalandı. Maksat Bizleri karalamaktı.

2-POLİS ADIM ADIM İZLEMİŞ HABERİ

"İzmir’de oynanan ve Fenerbahçe’nin 5-3 kazandığı Bucaspor maçında da şike izi süren İstanbul Polisinin Aziz Yıldırım, Ali Kıratlı ve 4 ismi adım adım takip ettiği ortaya çıktı. Telefon dinlemelerinden şikeyi belgeleyen polis, görüşmeleri de gizli kameraya kaydetmiş."

Gazetenin haberinde restoranda buluşma polis otele kadar takip etmiş, gruplar halinde yürüyorlar, otel lobisinde şike sohbeti, VIP önünde son değerlendirme adı altında Kordon’da yemek yeme ve otele dönmedeki yürüyüşleri kayda almış, bunu şikenin belgesi olarak basına vermiş ve kamuoyuna yayın yapmıştır.

Bunu yapan İstanbul Emniyeti ve bunu yazan basının birazcık vicdanları varsa Bizlerden özür dilemeliler. Çünkü Buca maçı İddianamede yer almamaktadır. İstanbul Emniyetini de, bu başarılı çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.

Eski TFF Başkanına Savcının oynanmadan sonucu biliyorduk dediği maçlardan biriydi. Vicdanlı ve ahlaklı bir savcı ise, Savcı Mehmet Berk görevinden istifa etmelidir.

3-FENERBAHÇE’DE 800 BİN TL’LİK AÇIK

"İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı, şike soruşturması kapsamında Fenerbahçe Kulübü’nün mali hesaplarında yaptığı incelemeyi tamamladı" haberinin devamında "inceleme sonucunda hazırlanan raporda, Fenerbahçe’nin oynadığı 3 maçtan önce rakip takımlara 800 Bin TL gönderdiği öne sürüldü. Kulüp kasasından Ekşioğlu’na verilen 2 Milyon TL’nin Menajer Kıratlı aracılığıyla rakiplere gönderildiği iddia edildi" denilmektedir.

Bu haberde de İstanbul Emniyeti ve Savcılık bilgi kirliğine devam ediyorlar. Dernekler Dairesi Başkanlığından gelen raporda böyle bir tespit yok. Ama onlar uyduruyorlar. Çünkü onlara hesap soran mercii yok.

4-ŞİKE İDDİANAMESİ BUGÜN AÇIKLANACAK, YER YERİNDEN OYNAYACAK

İddianame açıklandı, kağıt yığınından başka bir şey olmadığını tüm kamuoyu gördü.

5-ZAMAN GAZETESİ BAŞLIK ATIYOR

"Savcılık tutuklama istedi Aziz Yıldırım fenalaştı".

Hiçbir zaman tutuklandığım için fenalaşmadım. "Fenerbahçe sevdası için canım kurban" diyen birisi ölümden de korkmaz. Zaman Gazetesi sorumlularına bunu hatırlatmak isterim.


6-SENİN ÖMRÜN BAŞKANLIĞA YETMEZ

İddiaya göre, Aziz Yıldırım, bir adamını göndererek TFF eski Başkanı Mahmut Özgener’i "Ömrün yetmez, aday olma" diyerek tehdit etti.

Mahmut Özgener’i hiçbir şekilde tehdit etmedim. Madem ki tehdit ettim, cebir şiddet konusunda zorlanan Savcı Mehmet Berk neden bu konuyu iddianameye koymadı. Bunu yazan da, yazdıran da ahlaksızdır.

7-ŞOK İDDİA! FENERBAHÇE TESİS YAPIMI İÇİN PARA İSTEYİP ŞİKEDE KULLANDI.

Tesis yapımı Spor Toto’dan alınmış ve Topuk Yaylası’nda kullanılmıştır. 7 Trilyon olarak alınan bu paranın da dökümü savunmamızın içinde bulunmaktadır.

Bu haber de yalan üzerine kurulmuştur. Fotomaç bu haberden dolayı Bizlerden özür dilemelidir.

8-Poliste hiçbir zaman ifade vermedim. Bu konuda yazılan her şey yalandır. Polisin kamuoyu oluşturmak için uyguladığı bir propagandadır.

9-Bir iddia daha(!): "Yıldırım Kıbrıs’a kaçacaktı!"

AZİZ YILDIRIM’IN TAKİBE ALINMA SEBEBİ DE, T.F.F. Başkanı Mahmut Özgener’den FİFA Hakemi istemesi olarak gösteriliyor. Oysa görüldüğü gibi bu diyalog tamamen sıradan, her Kulüp yöneticisinin yaptığı konuşmalardandır. Üstelik kayırma değil iyi yönetecek tarafsız hakem istiyorum. Bunun suç sebebi olarak görülmesi bile Savcının Fenerbahçe’ye karşı ne kadar ön yargılı yaklaştığını ve teknik takip izni veren mahkemelerin taraflılığını gösterir. Mahmut Özgener’in Benden talimat aldığı söyleniyor. Kendisine takipsizlik veriliyor. Yani şahsım kanunsuz iş yapmışım. Özgener masum, İddia edilen suçların bir tarafı tutuklu diğer tarafı ise serbest.

İddianamede aynı fiile iştirak ettiği iddia edilen bazı kişiler hakkında ’kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verilmesine rağmen nedense, sanki özellikle seçilerek, benim hakkımda son derece vahim suçlamalarda bulunabilmiştir. Nitekim iddianamede, Benim ile ilgili dinlemelerin, dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile yaptığı ve sakıncalı olduğu iddia edilen bu görüşmelerin neticesinde başladığı belirtilmektedir.

Benim iddia edilen eylemleri Futbol Federasyonu’ndan usulsüz verilen paralarla finanse ettiğim ve hakem ayarlamaya çalıştığım, Mahmut Özgener’in ise her talebe olumlu cevap verdiği iddia edilmesine karşın, Mahmut Özgener hakkında isabetli bir biçimde ’kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verilmiştir. Buna karşılık her nedense benim hakkında dava açılmasına karar verilmiş, daha da kötüsü hakkımda en ağır koruma tedbiri olan tutuklama yoluna dahi gidilmiştir. Bu husus en başta anayasada yer bulan "eşitlik" ilkesine aykırıdır.

SORUŞTURMA SIRASINDAKİ HUKUKA AYKIRILIKLAR

’İletişimin denetlenmesi’ ile ilgili savcılık işlemleri ve mahkeme kararları hukuka aykırıdır.

İddianamenin 21. sayfası iletişimin tespitinin hukuka aykırı olduğunu açıkça göstermektedir:

"Olgun Peker’in de bu süreç içerisinde Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz ve Ahmet Çelebi ile yakın ilişki içerisinde bulunduğu, Sivasspor’un ligde kalma mücadelesinde bir takım illegal girişimlerde bulunabilecekleri değerlendirildiğinden 08.03.2011 günü şahıslar hakkında iletişim tespit çalışmalarına başlanmıştır. "

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135. Maddesi uyarınca iletişimin tespiti için öncelikle kuvvetli suç şüphesi gerekmektedir. Oysa iddianame ve ekleri incelendiğinde soruşturma kapsamında kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan hiçbir olgunun bulunmadığı açıkça görülmektedir. Şöyle ki; burada aynen aktarılan iddianamenin 25. Sayfasında 08.03.2011 tarihinden itibaren iletişimin dinlenmeye başlandığı ifade edilmekte ve bu husus, Sivasspor’un ligde kalma mücadelesine bağlanmaktadır. Belirtilen tarihte ligin bitmesine haftalar vardır. Soruşturma Makamının, futbol gibi son derece değişken ve sürpriz neticeler alınabilen bir oyunda, ligin sonuna haftalar kala bir takımın küme düşebileceği varsayımından hareket ederek ve başka surette delil elde etme imkânlarına başvurmaksızın doğrudan iletişimin denetlenmesi yoluna gitmesi hukuka aykırıdır.

CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişimin denetlenebilmesi yoluna gidilebilmesi için, ’kuvvetli suç şüphesi ve başka şekilde delil elde etme imkanının bulunmaması’ şartlarına ek olarak, her suç için değil; sadece bazı suçlar için iletişimin tespiti yoluna gidilebilecektir. ’Örgüt üyesi olma suçu’ bu suçlar kapsamında değildir. Ancak birçok şüpheli, sanki örgüt üyesilermiş gibi dinlenmiştir. Ayrıca, 6222 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile iletişimin denetlenmesine olanak sağlanmıştır. 14 Nisan 2011 tarihinden önce örgüt üyeliği ile suçlanmayan kişilerle ilgili yapılan dinlemeler hukuka aykırıdır ve dava dosyasından çıkarılmalıdır.

Bununla birlikte; soruşturma makamı, iddianamede yer verdiği bu telefon görüşmelerinde yapılan konuşmaların dış dünyaya yansıyıp yansımadığı başka bir deyişle maddi olarak gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırma yoluna dahi gitmemiştir.

İddianame tamamıyla varsayımlara dayanmaktadır.

Bu duruma bir örnek vermek gerekirse; iddia makamı, şike veya teşvik primi suçlarının işlenmesi esnasında bir takım ödemelerin yapıldığını, bu ödemelerin Fenerbahçe Spor Kulübü muhasebesinden Tamer Yelkovan tarafından, İlhan Ekşioğlu’nun alacaklarına mahsuben yapıldığını iddia etmektedir. Ancak İddia Makamının bu iddiası ödemelerin tarihleri incelendiğinde kuvvetli bir suç şüphesi oluşturmaktan çok, sanıkların lehinde bir delil olarak değerlendirilmelidir. Oysa İddia Makamı, tarihlerdeki uyumsuzluğa rağmen yine de bu durumu sanıkların aleyhine olarak değerlendirmiştir. Bu husus iddianamenin 151. sayfasında şu şekilde yer almaktadır:

"…şike eylemindeki diğer deliller ile örtüştüğü görünen para ödemelerine ait bilgiler ilgili eylemler altında ele alınmış, şike eylemlerinde şahısların parayı aldıkları tarih ile kasadan para çıkışının gözüktüğü tarihin aynı olmama ihtimalinin bulunduğu, çıkan paranın bu kayıtlara tam alındığı gün değil, ileri bir tarihte kayıt edilmiş olabileceği değerlendirilmiştir."


Görüldüğü gibi; iddianamede yer bulan "kayıt edilmiş olabileceği" şeklindeki bu ifade iddianamedeki suç nitelemelerinin ihtimallere dayandığını, soyut birer ithamdan öteye gidemediğini açıkça ortaya koymaktadır.

İddianamede Benimle hiç ilgisi olmayan bir kısım kişiler, sırf silahlı örgüt ile bağlantı kurabilmek amacıyla irtibatlandırılmaya çalışılmıştır.

İddia Makamı’nın iddianameye yansıyan bu nitelemeleri, tamamen haksız bir suçlama ve itham yaratma çabasına dayanmaktadır. Bu husus özellikle Peker Gurubu olarak nitelendirilen grup ile beni ilişkilendirme çabasıdır. İddianamede yer bulan iletişimin tespiti tutanakları incelendiğinde, bir ilginin değil, aksine hiçbir bağlantının bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Sanıklardan Mecnun Odyakmaz’ın, ısrarla Sedat Peker’e yakınlığının vurgulanmasına, hatta Kelebek operasyonu kapsamında Sedat Peker’in örgütüne üye olmaktan yargılandığının belirtilmesine karşın Mecnun Odyakmaz, Sedat Peker’in manevi oğlu olan Olgun Peker’in değil, Benim var olduğu iddia edilen sözde örgütüme üye diye nitelendirilmiştir. Böylelikle Benim ile Olgun Peker arasında irtibat sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşım son derece dikkat çekici olup, en hafif tabiri ile de iyi niyetten uzaktır. Mecnun Odyakmaz’ın benim ile hiçbir ilgisinin olmadığı, iddianamede "Suç örgütünün Peker grubuyla bağlantı ve irtibatını gösterir iletişim tespit tutanağı" başlığı altında yer alan aşağıdaki telefon görüşmelerinden dahi kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Erkan: "Reis selam söylemiş,…Takımın galibiyeti için tebrik ettiğimi söyle demiş,…onu ileteyim dedim ağabeyciğim,…bir şey diyor musun abi", Mecnun: "Yok ne diyeyim" Erkan’ın "Nasılsınız abi,..ofiste misiniz abi" dediği, Mecnun’ un 1 saate kadar ofise geçeceğini" söylediği.

Erkan’ın "Sayın Sedat Peker ın 11 nisan pazartesi çıkacak olan haftalık aksiyon isimli haber dergisinde detaylı bir röportajı yayınlanacaktır" yazdığı,

İddia Makamı ilgili şahsı, Benim lideri olduğum örgütün üyesi olarak değerlendirmiş, böylelikle benimle Peker grubu arasında soyut bir iddiadan öteye gidemeyen bir irtibat kurmayı amaçlamıştır.

Ben ve Fenerbahçe yöneticileri ile ilgisi olmamakla beraber iddianamede, diğer şüpheliler ya da örgüt iddiaları ile ilgili olarak ta kabul edilemeyecek şekilde hatalı nitelemeler bulunmaktadır. Zira, iddianamenin 16–17. sayfalarında aynen şu ifadelere yer verilmektedir:

"…Olgun Peker’in; kendisine veya örgütüne bağlı birçok spor adamı adına açılmış 26 ayrı futbolcu menajerliği şirketi bulunduğu, doğrudan veya dolaylı bağlantılarının olduğu, çeşitli liglerde futbol kulüplerinin olduğu, belirtilen menajerlik şirketlerine bağlı yüzlerce futbolcunun farklı liglerde oynadıkları, bu futbolculardan birçoğunun örgüt liderleri adına futbol oynadıkları, lig müsabakalarında şike olaylarını gerçekleştirdikleri, örgüt liderleri adına suç unsuru işleri yaparken de kendi aralarında yasa dışı bahis oynadıklarının hem basın yayın hem de çevreden alınan bilgilerden anlaşıldığı, birçok vasat futbolcunun büyük kulüplerde kendilerine bağlı teknik direktör ve menajerler vasıtasıyla kulüp başkanları kandırılarak veya ortak hareketle fahiş fiyatlara satıldıkları" istihbaratına ulaşılmıştır.

İddianamede açıkça, Olgun Peker’in örgütüne bağlı yüzlerce futbolcu olduğu belirtilmesine karşın, iddianamenin hiçbir yerinde hiçbir futbolcuya ’örgüte üye olma suçu’, hatta ’örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu’ dahi itham edilmemiştir.

ÖRGÜT SUÇLAMASI

İçinde bulunduğum hiçbir örgüt yoktur. İddianamede iddia edilen örgütte cebir şiddetin olmadığı gene iddianamede açıkça söylenerek örgütün var olmadığı bir itiraf şeklinde belirtilmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler,

İddia edilen örgüt aslında FB Kulübünün ta kendisidir. Kaldı ki "Baskı, Cebir, Tehdit" gibi iddia edilen unsurlar da hiçbir eylem tahtında ispatlanamamış, zorlama yorum ve değerlendirilmelerle suç yaratılmaya kalkışılmıstır. Haksız ve çıkar amacına yönelik ithamlar ise trajikomiktir. En başta söylediğim gibi FB Spor Klübünün Başkan ve yöneticilerinin konumlarından dolayı hak ettikleri saygınlık ve ciddiyetle de bağdaşmamaktadır. Bu iddialar yargılamanın özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yapılarak, Bizlerin kamuoyu önünde itibarsızlaştırılmasını sağlamaktan öte bir amaç taşımamaktadır. "Suçsuzluğuna inananlar için her yer adalet sarayıdır" düşüncesinden hareket eden Bizler için nerede yargılandığımız değil, nasıl yargılandığımız önemlidir. Bununla birlikte, özel yetkili mahkemede yargılanabilmemiz için yaratılan ve şanlı Fenerbahçe’mizin adına ve büyüklüğüne hakaret niteliğinde olan örgüt yakıştırmasının bir an önce ele alınmasını talep ediyoruz. Bunun sonucunda haklılığımızın tespit edileceğine inancımız tamdır. Bu konudaki hassasiyetimiz ve kararlılığımız o denli boyutlardadır ki, örgüt suçlamasının kalkması bahasına tutukluluğun devamına yönelik vereceğiniz her türlü kararı peşinen kabul edeceğimi tüm kamuoyu huzurunda beyan ederim.

SUÇLAMALARIN YASAL DÜZENLEMELER TAHTINDA DEĞERLENDİRMESİ

İlk bakıldığında bu konunun tamamen hukuki bir mesele olduğu ve Benim tarafımdan değerlendirilmesinin yerinde olmadığı düşünülebilir. Ancak bu soruşturmanın başından beri belirttiğimiz üzere, iş bu soruşturma konusu kül halinde spor hukukuna ait bir meseledir. Özellikle 6222 sayılı yasa ve değişiklikleri tamamen spor prensipleri ve spor hukukuna ilişkindir. Kaldı ki yasanın adı dahi "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı Yasa" şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenlerle hayatımı adadığım böyle bir konu hakkında yapacağım değerlendirmelerin dikkate alınması gerekliliği tartışmasızdır.

Öncelikle açıkça belirtmeliyim ki söz konusu yasa, ya kasıtlı olarak ya da iddiacıların konuya olan yabancılıklarından dolayı tamamen hukuka ve yasa koyucunun amaçladığı hukuki tasniflere aykırı olarak değerlendirilmekte ve olaya adeta adapte edilmeye çalışılmaktadır. Bu sayede, eylem ve isnat olunan suçlamalar hukuki gerçekliğin dışında nitelik ve nicelik bakımından katlanarak, bu kadar insan suçsuz yere yatmakta ve büyük camialar töhmet altında bırakılmaktadır.

Suçun tarafları ve sanık sıfatları açısından 6222 sayılı yasada yapılan ilk değerlendirme sonucunda dahi, iddianamedeki iddiaların tamamına yakın bir kısmının açıkça hukuka aykırı bir şekilde isnat olunan suçlar açısından kapsam dışı olması gerektiği aşikardır. 6222 sayılı yasanın 11/1.maddesi bu suçların yalnızca kimlerin bir arada var olmaları şartı ile işlenebileceğini, diğer bir deyişle kimlerin sanık olabileceğini açıkça belirtmiştir. 11/2.maddesi ise "Kişiler de" demek sureti ile 3.kişilerin de ancak ve her halükarda 1.maddedeki kişilerin varlığı şartıyla bu esas eylemlere katkı yapmaları suretiyle iş bu suçu işleyeceğini hüküm altına almıştır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kanun koyucunun 11/2.maddesinde yer alan "Kişiler de " ibaresiyle 1.maddede yer alan ve eylemde mutlaka birlikte bulunması zorunlu olan asli maddi failleri sarih bir şekilde belirlemiş olduğudur. Özellikle aynı maddenin b fıkrasında sayma yoluyla suçun ağırlaştırıcı halini kimlerin işleyebileceği hususu da dikkate alınırsa, 11/1.maddede yer alabilmesi murat edilen kişilerin kimler olduğu daha da net anlaşılacaktır. Buna göre yasa uyarınca "Bu suç her halükarda müsabakanın sonucunu bir menfaat karşılığında değiştirebilecek konumda olan ve kişilerin ikisinin mutlak varlığı halinde husule gelebilecektir. Bu kişiler bu eylemi iki taraflı bir anlaşma tahtında yapabilecekler ve sonuç sahaya yansımasa dahi anlaşmanın yapılması suçun oluşması için yeterli sayılacaktır." Yukarıda belirttiğimiz madde açıklamaları tahtında suçta mutlaka bulunması gereken kişiler Kulüp başkan ve yöneticileri, teknik direktörleri ve oyuncularıdır. Demek ki suç, bu belirtilen tarafların varlığı ve anlaşma ya da anlaşma girişimi halinde işlenebilecektir. 2.maddede belirtilen kişiler de ancak ve her koşulda bu kişilere katkıda bulunarak bu suçu işleyebilirler. Yasanın açıkça öngördüğü husus sadece 1.maddede yer alan kişilerin varlığı şartının kati olduğudur. Kısacası 1.maddede yer alan kişilerden bir tarafların her iki tarafının olmaması; ya da sadece bir tarafının 2.maddede yer alan kişilerle görüşme ya da anlaşma yapmasının yeterli olmadığıdır. Oysa iddianameye konu atılı suçların bu madde tahtında yapılan incelemesinde, 2.maddede yer alan kişilerin kendi aralarında ya da 1.maddede yer alan ikili zorunluluğa haiz taraflardan yalnızca birinin 2.madde ile b bendinde yer alan kişilerle yaptığı telefon görüşmelerine dayanılarak suç isnadında bulunulduğu açıkça görülecektir.

Dolayısıyla unsurları açısından yasanın aradığı koşulları taşımayan onca eylem suça konu yapılarak düzenlenen iddianame açıkça hukuka aykırıdır. Kaldı ki; dosyadaki iddianın tarafı olarak sunulan Kulüp başkanı yöneticisi, teknik direktörü ve futbolcuların isim ve sayıları ile bu kişilere yapılan suç isnatlarında iddia olunan anlaşmanın karşı taraflarının da kimler olduğu açıkça bellidir. Bu yasal düzenleme çerçevesinde yasal unsurları açısından yargılama konusu yapılabilecek suç dahi bulunmazken onlarca maçın karşımıza suç olarak sunulması bir hukuk ayıbıdır.

14.04.2011’den önceki eylemler ve 158.md. tahtında ileri sürülen iddialar:

İddianamede hakkımızda yer alan diğer iddialar ise, 6222 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce husule geldiği öne sürülen şike ve teşvik eylemlerinin "Nitelikli Dolandırıcılık" olarak değerlendirilmesine ilişkindir.

Sayın Başkan, bu da yine spor hukukuna göre çözümlenmesi ve yorumlanması gereken çok teknik bir konudur. Öncelikle unutulmaması gereken 14.04.2011 tarihinden önce "Şike ve Teşvik" eylemlerinin cezalandırılmasına yönelik Ceza kanun ve uygulamalarımızda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu Benim şahsi görüşüm ve düşüncem değildir. 6222 Sayılı Yasanın Resmi Gerekçesidir. Bu konu avukatlarım tarafından ayrıntılı olarak dile getirilecektir. Ancak Benim Sayın Heyetınizle tartışmak istediğim husus, bu uygulamanın Spor Hukukundan kaynaklanan gerekçeleridir.

Zira Dolandırıcılık suçunun TCK’nun 158.maddesinde yer alan unsurları Şike ve Teşvik suçunun unsurları ile mukayese dahi edilemeyecek derecede farklılıklar göstermektedir. Her şeyden önce TCK’nda suçun unsurları olarak aranan "Hile ve desise" unsuru 6222 sayılı yasada karsımıza "Anlaşma ya da Anlaşma Girişimi" olarak ortaya çıkmaktadır. Kısacası Spor Hukuku düzenlemeleri eylemin oluşabilmesi için açıkça "İRADE" aramaktayken, Ceza Hukuku "Bu iradenin hile ve desiselerle sakatlanmış bir irade" olmasını şart koşmuştur. Peki İddia Makamı dolandırıcılık suçlamasını hangi spor hukuku argümanlarına dayanarak yapabilmiştir?

Bu husus İddia Makamının bir diğer önemli yanılgısıdır. Şike ve Teşvik eylemlerinin Dolandırıcılık kapsamında kalması düşüncesi Avrupa Spor Hukuku uygulamaları örnek alınarak ulaşılmış bir sonuçtur. Ancak eksik ve yanlış bilgiden kaynaklanmaktadır. Keza Avrupa Spor Hukuku uygulamalarında Şike ve Teşvik adı altında iki ülke dışında bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle bu ülkelerde şike ve teşvik eylemleri Dolandırıcılık suçu kapsamında ele alınmakta ve cezalandırılmaktadır. Bu doğrudur. Yanlış olan bu ülkelerde Dolandırıcılık kapsamında kalan şike "Bahis Şikesi"dir ve yine bu ülke hukuklarındaki Dolandırıcılık düzenlemelerinde de aynı 6222 sayılı yasada aranan "İrade açıklaması" nın esas olduğunun göz ardı edildiğidir.

Bu nedenlerle 14.04.2011 tarihinden önceki "Şike Ve Teşvik eylemlerine kıyasen" TCK 158.madde uyarınca Dolandırıcılık hükümlerinin uygulanması açıkça hukuka aykırıdır.

TUTUKLAMA KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Gerek yargılamanın ilk sorgu aşaması ve gerekse müteakip her aşamasında tutuklu yargılanmamıza dair yaptığımız tüm itirazlar aynı gerekçelerle reddedilmiştir. Fenerbahçe Başkan ve yöneticilerinin tutuklu yargılanmaları için sıralanan bu gerekçeleri özellikle kamuoyunun bilgi ve değerlendirmelerine sunmak istiyorum.

1-Suçun vasıf ve mahiyeti ile ceza miktarları:

Muhterem Mahkemelerin özgür kalmamamızın gerekçelerinden biri olarak ileri sürdüğü ilk gerekçe budur. Şimdi soruyorum? Neredeyse trafik suçlarına, basit yaralama eylemlerine ya da erteleme sınırlarında olan tüm suçlarla aynı miktarlarda öngörülen ceza sınırları ile yargılanmaktayken, neden ve niçin FB Başkan ve Yöneticilerine tutuksuz yargılanma hakkı ısrarla tanınmak istenmemektedir? Gerek usul ve gerekse esas açısından atılı suçlardan beraat etme keyfiyetimiz bu denli yüksekken iddialar hakkında bu denli kuvvetli şüpheler mevcut iken bu şüpheden Bizlerin yararlandırılmamasının gerekçesi nedir?

2-Delillerin karartılması ve kaçma şüphesi:

Konuşma tapelerinden başka dosyada herhangi bir delil bulunmazken, üstelik bu deliller elde edilişleri itibarı ile açıkça hukuka aykırı iken, nasıl olur da bu delillerin tutuklanmamıza gerekçe yapılabildiği tarafımdan anlaşılamamaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanını kaçma şüphesinin varlığı nedeniyle tutuklu kılmaya kalkmak nasıl bir akıl tutulmasıdır ve neye hizmet etmektedir? Üstelik dosyada mevcut bir başka iddiaya göre hakkımızda yapılan operasyonun tarafımızdan önceden öğrenildiği ve buna rağmen delilleri karartma ve kaçma konusundaki tavrımız bu kadar açıkça ortada iken, bu gerekçelerle özgürlüğümüze kast edilmesi hukuka ve akla ne kadar uygundur.?

3-Tutuklama dışındaki Adli Kontrol tedbirlerinin yetersiz kalması:

Dosyada diğer adli kontrol tedbirleri Bizlerden başka herkese tanınmışken ve tüm tutukluların Fenerbahçeli oldukları düşünülürse, artık tutuklamanın ön koşulunun Fenerbahçeli olmaktan geçtiğini söylemek ve bu operasyonun Fenerbahçeye karşı yürütülen bir operasyon olduğunu düşünmek Sizce hakkımız ve haklılığımız değil midir?

Sayın Başkan ve değerli üyeler bu anlattıklarım talebe matuf değildir. Aksine yargılamanın bu aşamasına kadar karşılaştığımız adil olmayan uygulamalar hakkındaki endişe ve eleştirilerimizdir. Her beyan ve açıklamamda ısrarla belirttiğim üzere yegâne talebimiz Büyük Fenerbahçe’nin Başkan ve Yöneticilerinin hak ettiği şekilde ve hak ettiği gerekçelerle yargılanması ve hatta cezalandırılmasıdır.

Bu genel açıklamalarımız dışında savunmamızın bu bölümünde iddianamede yer alan her suçlamayı tek tek cevaplandıracağız.

21.02.2011 GÜNÜ MANİSA’DA OYNANAN MANİSASPOR – TRABZONSPOR MÜSABAKASINDA TEŞVİK PRİMİ VERİLMESİ İDDİASINA KARŞI SAVUNMAMIZ

GENEL OLARAK
Süper Lig 2010-2011 sezonunun 22.haftasındaki Manisaspor-Trabzonspor maçında teşvik primi verdiğimiz iddia edilmektedir.

Ligin 2 nci devresi başladığında Trabzonspor 17 maçta 42 puanla lig lideridir. Bursaspor 37 puanla lig 2ncisi, Fenerbahçe de 33 puanla lig 3.südür.

Trabzonspor, Manisaspor maçına kadar sahasında Ankaragücü ile berabere kaldı. 19.haftada Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında Fenerbahçe Trabzonspor’u net skorla 2-0 yendi.

Trabzonspor 3 üncü haftada Antalya M.Parkla Trabzon’da 0-0 berabere kaldı. Fenerbahçe deplasmanda Manisaspor’u 3-1 yenerek puan farkını 2 ye indirdi. 4.hafta da Trabzonspor, Sivas’ta çok kötü oynamasına rağmen Sivasspor’u 3-2 yendi. Fenerbahçe de sahasında Kayserispor’u 2-0 net skorla yendi.

Bunları neden hatırlatma ihtiyacı duydum? İzah edeyim: 1. devreyi 42 puanla bitiren Trabzonspor çok maçında hakem hatalarıyla (bilerek veya bilmeyerek) maç kazandı. Bu hiçbir şekilde irdelenmedi.

2. devrenin başlamasıyla Trabzonspor kendi sahasında maçlar kaybetti. Biz de kazanınca şampiyonluk mücadelesi çetin geçmeye başladı.

Bizler hiçbir şekilde Manisaspor – Trabzonspor maçının sonucunu etkilemeye yönelik girişimde bulunmadık. Tam tersi maçın sonucunu etkilemeye yönelik yapılan çalışmaları önlemeye çalıştık. Fakat anladığımız kadarıyla engelleyemedik.

İlhan Ekşioğlu ile 21.02.2011 saat 21.54’de (maç sonrası) yaptığımız görüşmede (Tape 1444) açıkça bu konuyu dile getiriyoruz. Çünkü Serkan Acar’la Cemil Turhan, Manisaspor teknik sorumlusu Hikmet Karaman’a duyumlarımızı aktarmışlardı. Hiçbir şekilde parasal vaadimizi gösteren bir bilgi veya belge yoktur; olamaz da.

Aziz Yıldırım’ın, yani şahsımın, Kenan Yaralı’yla teşvik primi amaçlı irtibat kurduğum söylenmektedir. Ben ilerideki tape kayıtların dair beyanlarımda da açıkladığım üzere 10.02.2011 tarihinde Kenan Yaralı’ya gönderdiğim 500.000$ nakit parayı, şirketinin hesabına geçtim. Maç ise 22.02.2011 tarihinde oynanmıştır. Siz daha oynanmayan bir maç varken; diğer bir maç için hem de resmi kanaldan para gönderir misiniz? Diyelim ki Manisaspor o gün galip gelseydi Kenan Yaralı kendi şirketindeki bu parayı nasıl Manisaspor Kulübüne verecekti?

Teşvik primi söz konusu olsa, maç gününün ertesi günlerinde ödenmez mi? Siz sözde böyle bir parayı 4 adet çekle Mayıs – Haziran – Temmuz ayları tarihli olarak mı geri alırsınız? Yoksa hemen ödenmesini mi istersiniz?

İddianamede olmayan bir hususu, Kenan Yaralı ile dostluğumuzu göstermek babında izah etmek isterim. Kenan Yaralı’ya bunun haricinde, 15 Mart 2011 tarihinde 2.000.000 YTL lik kredimi de kullandırdım. Bunu hangi maç için acaba kullandırdım? Tam bir saçmalık. Kenan Yaralı ile aramızda mevcut dostluk ilişkisi kapsamındaki maddi ilişkilerimiz, somut delillere dayandırılmadan, suç olarak nitelendirilmiştir. 10.02.2011 tarihinde yani Kenan Yaralı’ya parayı gönderdiğimiz tarihte Mahmut Özgener ile yaptığımız telefon görüşmesine ait tapeyi (EK-10: 2161 No.lı Tape Kaydı) okursak her şeyi daha iyi anlarız.

Bu konudaki şahidim de eski T.F.F. Başkanı Mahmut Özgener’dir. İddianamede, eylemin değerlendirilmesi kısmında Kenan Yaralı’ya verdiğim paranın 1 ay sonra ödendiği söylenmektedir. Hâlbuki 1 ay sonra, 4 ay sonraya kadar çek alınıyor. Ödemeler bu vadelerde yapılıyor. Ancak Savcılık bu tapeyi belli ki işine gelmediği için iddianameye koymuyor.

Hiçbir şekilde teşvikle ilgili girişim yapılmamıştır. Tapelerde bu açıkça görülmektedir. Ancak dostlar için yapmış olduğumuz maddi destek karşımıza teşvik parası olarak çıkartılıyor. Onlara ’vicdanlı olun’ dan başka bir söz söylemek gerekmiyor.

21.02.2011 GÜNÜ MANİSA’DA OYNANAN MANİSASPOR – TRABZONSPOR MAÇINDAKİ TEŞVİK İDDİASINA KARŞI AYRINTILI SAVUNMAMIZ

Serkan Acar ve Cemil Turhan’ın Manisaspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman’la görüştüğü ve bu şekilde Manisaspor’a teşvik primi verdiğimiz söylenmektedir. Halbuki Serkan Acar ve Cemil Turhan’ın, Hikmet Karaman’la görüşmelerinin sebebi aldığımız şike duyumlarıdır. Bu duyum, Manisaspor’da oynayan Trabzon doğumlu oyuncular ile Trabzonspor’da oynamış oyuncuların maçta iyi oynamayacağına dair olup, bu konular Hikmet Karaman’a söylemek için kendisiyle görüşülmüştür.

500.000$ vermiş olduğum para ilk bölümde izah ettiğim üzere özel işimizden dolayıdır. İddianameye göre Teşvik primi resmi kanaldan verilmiş! Bu para Kenan Yaralı’nın şirketine banka kanalıyla gönderilmiştir. Daha önce de söylediğim gibi eğer Manisaspor galip gelseydi resmi kanaldan gelen bu parayı Kenan Yaralı nasıl Manisaspor’a verecekti? Ben; Aziz Yıldırım olarak bu parayı nasıl kapatacaktım?

Kenan Yaralı bu hesabı nasıl kapatacaktı? İmkan var mı?
Bunlar mali yönden yapılamayacağı için teşvik parası değildi. Savunmamın başında kısaca arz ettiğim gibi, ileride de ne olduğunu belgelerle açıklayacağım.İddianamede Manisaspor’un Trabzonspor’u yenmesi yönünde teşvik primi verdiğimiz iddia edilmektedir. 2375 nolu tapeyi okuduğumuzda bunun böyle olmadığını görürüz. (EK:1 2375 no.lu Tape)
2375 no’lu İletişim Tutanağı :

Serkan Acar ve Cemil Turan, fısıltı gazetesinin yorumları, derneklerimizden (Manisa–İzmir) gelen ve Trabzonspor’un bu maçla ilgili sporcular bazında Manisaspor futbolcuları üzerinde etkili olacağı duyumları üzerine Manisa’ya gittiler ve endişe duyduğumuz bu konuyu Hikmet Karaman’a anlattılar. Hikmet Karaman da Serkan Acar’ın Bana söylediğine göre böyle bir olayın olamayacağını sitem ederek söylemiş, kendisinin ve Başkan Kenan Yaralı’nın olduğu yerde böyle bir şeyin olamayacağını, bu konuda endişe duymamamızı dile getirmiştir.

Diğer konumuz ise; sol tarafta oynayan Simpson ve Yiğit isimli oyuncuların Kulübümüze transferleriyle ilgili görüşme konusudur. Bu sporcuların yıl sonunda transferlerinin olabileceğini, ancak kulübün bir bedel belirlediğini, bu bedel karşılığında transferlerin gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Oyuncuların bedelinin ise şu anda takımda aldıkları ücretten daha fazla olması durumunda onların transferi için yardımcı olabileceğini belirtmiştir.

Sohbet sırasında önümüzdeki hafta oynayacağımız Beşiktaş maçıyla ilgili de konuşmalar yapılmış, Hikmet Karaman bu maçta nasıl oynamamız gerektiği yönünde Aykut Kocaman’ın Beşiktaş – Manisaspor karşılaşmasını seyretmesini tavsiye etmiştir. Çünkü Manisaspor Beşiktaş’ı deplasmanda yenmişti. Fenerbahçe de Beşiktaş deplasmanına gitmekteydi. Bu tavsiyeyi Serkan Acar bana telefonda etmektedir. Bu transfer çalışmaları için de Kenan Yaralı Bey ile görüşme yapmamı söylemektedir. Müteakiben Serkan Acar ve Cemil Turan Trabzonspor’u yenmesi dileklerini Hikmet Karaman’a iletip oradan ayrılıyorlar.
1370 no’lu tape :

Hikmet Karaman, Serkan Acar ve Cemil Turan’ın ziyareti sonrasında duyduğu rahatsızlıktan dolayı "Bana abiler geldi ve görüştüm…" diyerek konu üzerindeki hassasiyetini belirtmektedir.

Fenerbahçe futbol takımı Manisaspor’la bu tarihlerden önce maç yapmıştı. Fenerbahçe yöneticileri olarak da Başkan Kenan Yaralı’nın daveti üzerine Manisaspor tesislerini gezmiştik. Hikmet Karaman’ı da tesisleri ziyaret sırasında gördüm. Kanserli bir çocuğun olduğunu, bu çocuğa yardım edersem sevineceğini söylemişti. Bu hastayı Manisa ve İstanbul’daki Acıbadem Hastanelerinden birine yatırtabileceğimi, bu konuyla ilgili Sn. M.Ali Aydınlar ile konuşacağımı belirttim. Ancak konuyu unuttuğum için ilgilenememiştim. Hikmet Karaman bu telefon görüşmemizde "o hastaneden bir şey arkadaşımıza olursa bir yardımcı olursanız sevinirim Başkanım" demektedir. Ben de "konuşacağım ben yarın gereken neyse, tamam ben hallederim" diyerek olumlu cevap vermekteyim. Araştırma yaparken hastanın vefat ettiğini duydum ve bir işlem yapamadım. (EK-2: 1370 no.lu Tape)

21.02.2011 günü, saat :21:54; 1444 no’lu tape :
Serkan Acar’ın Trabzonspor’un oyuncuları bazında çalışma yapacağı duyumlarını almamız üzerine Hikmet Karaman ile görüşmüştü. Bu tape de endişelerimizin ne kadar haklı olduğunu bize göstermektedir. Sayın İlhan Ekşioğlu Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesidir. Diğer yönetim kurulu üyelerimiz gibi Fenerbahçe’mizin tüm branşlarındaki maçlarını ve rakip takımları takip eder. Burada da Sayın Hikmet Karaman’a anlattığımız duyumları oyuncularına aksettirmediğini öğrenmiş ve bunu bizlere anlatmıştır. (EK-3: 1444 no.lu Tape) Burada açıkça ifadelerde görüldüğü gibi teşvik primi vermedik. Tapedeki şu satırları alt alta yazalım:

Bu konuşmayı iyice okursak Bizim teşvik primi vermediğimizi kolayca anlarız. Teşvik primi verilse idi oyuncuların muhakkak haberleri olurdu. Demek ki Bizim dışımızda da teşvik priminin verilmediğini üçüncü kişilerin konuşmasıyla anlıyoruz.
Manisaspor – Trabzonspor maçını Bizler de televizyondan seyrettik. Maç sırasında oyuncuların son bölümde kötü oynadığını görmekteyiz. Durum berabereyken Hikmet Karaman forvete oyuncu alarak yenmek için oynadı. Halbuki Bize yani Fenerbahçe’ye, maçın berabere bitmesi de yararlıydı. Eğer bir teşvik primi verilse idi, Hikmet Karaman’ın oyun planı böyle olmaz idi. Futbolu iyi bilenlerin yorumu da bu yöndedir. İlhan Ekşioğlu’nun "ne zaman dikim yapsak olmuyor" ifadesi de yaptığımız uyarıların hiçbir zaman istediğimiz şekilde etkili olmadığına dairdir. Kısaca Manisaspor’lu futbolcular kötü oynamışlardır. Bu tapedeki konuşmalar da açıkça bunu ortaya koymaktadır. Zaten bu maç ilk suçlandığımız maçtır, öncesinde Fenerbahçe’ye bir suçlama yoktur; "ne zaman dikim yapsak" ilk yarıda örneklerini sıkça gördüğümüz Trabzonspor’un faaliyetini engellemekten başka bir şeyi ifade etmemektedir.
İlhan Ekşioğlu’nun "Ben de anlamadım bir şey var Başkanım bunda normal değil" "Hepsi hepsi sanki atılmak için oynadılar birde" konuşmaları var. Yani konuşmayı iyi incelemek lazım. Teşvik mi var? Şike mi var? Bugüne kadar konuşamadığımız için soramıyorduk. Şimdi soruyorum, Sizin mantığınızla hangisi var?

Bu maç ve genel anlamda İlhan Bey ile "15-20 dakika konuşalım"dan başka manalar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim kurulundaki bir üye ile Başkan görüşemez mi? Bunu sormak istiyorum. Siz Sayın Başkan ve üyeler böyle bir telefon görüşmesi aranızda yapmaz mısınız? Bu suç mu?

04.03.2011 Aziz Yıldırım – Tamer Yelkovan görüşmesi; Tape 1467
Muhasebe Müdürümüz Tamer Yelkovan ile yapmış olduğumuz saat 9:57 deki görüşmede (EK-4 1467 no.lu Tape) "her şeyin vatan için sonra ise Fenerbahçe için, sonra yine Fenerbahçe için, sonra yine Fenerbahçe için olduğunu" söyleyerek Fenerbahçe Spor Kulübünün Bizim için ne mana ifade ettiğini açıkça belirtiyorum. Yani Fenerbahçe, Bizim için her şeydir. Ona hiçbir zarar gelmesini istemeyiz.
Şimdi şu meşhur 500.000 $ hikayesini, detayıyla izah etmek isterim. Sayın Kenan Yaralı, plastik işleri yapan fabrika sahibi bir iş adamıdır ve dostluğumuz bulunmaktadır. Fabrikalarının ayakta durması için nakit krediye ihtiyacı vardı. Almış olduğu kredilerle ilgili 2010 yılının Eylül – Aralık ayları arasında Akbank, Garanti Bankası Genel Müdürlükleriyle beraber çalışmalar yaptık ve kredilerin uzatılması görüşmeleri yaptık. Bu konuda başarılı olamadık. Bunun üzerine plastik hammaddesini gümrükten çekebilmek için 500.000$ ihtiyacı olduğunu ve bunu bulmamız gerektiğini Bana iletti. Ben de kendisine yardımcı olacağımı söyledim. Bu konuyu T.F.F. Başkanı Mahmut Özgener de bilmekteydi. 10.02.2011 tarihinde kulübe geçici verdiğim paradan 500.000$ aldım ve kulüp personeli Kenan Şehirli vasıtasıyla Teknik Plast Tek Kalıp
Firmasına gönderdim. (EK-5 )

Yukarıda bahsedilen tapeler ise 18.02.2011 den sonradır. Yani bu para teşvik parası olarak verilmiş olsa idi, sonradan gidip maçtan önce uyarılar yapılmazdı. Çünkü uyarılar para ödendiğinde zaten yapılmış olurdu.

Dikkat edilirse, verilen 500.000$ banka yoluyla Teknika Plast Tek Kalıp Şirketine gönderilmiştir. Teşvik amaçlı gönderilseydi, herhalde resmi kanallardan gönderilmezdi. Ayrıca 1382 nolu tapede geçen (EK-6) Semih Özsoy’un istediği 35.000 TL basketbol şubesi içindir. Basketbol Şubesi sorumlumuz 35.000 TL’yi basketbol şubesi için harcamıştır. Harcama listesi de Ekte (EK-7) sunulmuştur. Bu tapede, İlhan Ekşioğlu’nun yapmış olduğu harcamaları nerelere yaptığını ve hesabı kapatmasını söylüyorum. Bu da gayet doğaldır. Nitekim Ek-7’de Basketbol Şubemiz tarafından yapılmış tüm harcamaları detaylı şekilde görebilirsiniz.

Tamer Bey’e Kenan Yaralı’yı aramasını ve ödediğimiz 500.000$’ı geri ödemesi ile ilgili görüşme yapmasını istiyorum. Bu çekleri aldığımızda Topuk Yaylasındaki taşeron KARGİR İnşaata ödememizi istiyorum. Tolgahan da Kargir İnşaatın ortaklarından biri ve aynı zamanda şantiye sorumlusudur. Aynı zamanda Tamer Bey futbolcuların aylık ödemeleri ile basketbolculara ödeme yaptığımızı söylemektedir.

Düzce sınırları içinde 90 yataklı Fenerbahçe Spor Kulübü Tesisleri yapılmıştır. Burası profesyonel takımlarla beraber amatör sporcuların kullanacağı tesisler olarak yapılmıştır. Buranın yapımı için Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı Spor Toto’dan 7.000.000.-TL inşaatların yapımı için mali kaynak alınmıştır (EK-8). Bunun ödenmesi yönünde problem bulunmaktaydı. Bunun çözümlerinden biri olan; sözkonusu meblağın T.F.F. ’na aktarılması ve oradan da Fenerbahçe Spor Kulübüne aktarılmasının uygun olup olmayacağı yönünde görüşmeler yapmak için T.F.F.’na gittim. Burada hukukçular ile yapılan görüşmeler sonunda onay verdiler. Bizler de aktarmayı sağladık ve bu parayı da Topuk Yaylasının yapımına kullandık.

"İlhan Bey’in işlerini hallediyoruz’ sözüyle amatör şubelerle ilgili İlhan Ekşioğlu’nun istediği ödemeleri yapacağını Tamer kastetmiş; Ben de bunların yapılması için onay vermişimdir. Bu ödemeler tüm sezon boyu yapılmaktadır. Bu ödemeler inşaat, sporcu ödemeleri, sporcu seyahatleri, futbolcu primleri olarak gerçekleşmektedir.
04.03.2011 Günkü 1467 no’lu tapede; Tamer Yelkovan alım – satım müdürümüz Özcan Özsu’nun Fenerbahçe’nin tüm tesislerindeki ödeme listelerini ödenmek üzere muhasebeye getirdiğini söylemektedir. Ben de TEKNİKA PLAST Tek Kalıp Firmasına vermiş olduğumuz 500.000$ alınması için Sayın Kenan Yaralı’yla görüşmesini istiyorum ve kendisinden aldığı tarihten itibaren 3 ay içinde şahsıma ödeme yapmasını istemesini söylüyorum. Kenan Yaralı ile ödeme konusunu böyle konuşmuştuk. Pazartesi günü Topuk Yaylasıyla ilgili görüşmeler yapmak için Ankara’ya gidecektim. Onun için Tamer Yelkovan’ın görüşme yapmasını istiyorum. Tamer Yelkovan Teknika Plast Tek Kalıp’tan aldığı 4 adet çeki Benim adıma alıp kulüp hesaplarında Bana alacak yazmıştır. (EK-9)

Bu çeklerin tarihleri ve ödendikleri yerler :
• 29.04.2011 Denizbank – Manisa 125.000$ (197.375,00TL) Kargir İnşaat’a (Topuk Yaylası ) ödenmiştir.
• 27.05.2011 Denizbank - Manisa 125.000$ (193.750,00TL) Kargir Ahşap (Topuk Yaylası) ödenmiştir.
• 14.06.2011 Denizbank – Manisa 125.000$ (197.375,00TL) Kargir İnşaat’a (Topuk Yaylası ) ödenmiştir.
• 29.07.2011 Denizbank - Manisa 125.000$ (197.375,00TL) Denizbank Manisa İnta Yapıya ödenmiştir. (Topuk Yaylası)

İddianamede ileri sürüldüğü gibi para 1 ay sonra iade edilmemektedir. Tam tersi ortalama 4 ay sonra ödenmesi için çekler verilmiştir. Çekler, Kenan Yaralı tarafından sorgulamada Emniyete sunulmuştur. İddianamede ödeme tarihlerine göre yorum yapılmamakta ve ödeme planı kasten saptırılmaktadır.

EYLEME İLİŞKİN TELEFON İNCELEME VE ANALİZ TUTANAĞI

• Hikmet Karaman’ın kullandığı telefonla Aziz Yıldırım’ın kullandığı telefon arasında 8.02.2011 günü, saat 22.02 de konuşulmuştur. Bu da 1370 no.lu tapedir.
• Serkan Acar ile hergün en az 3-4 sefer telefon görüşmesi yaparım. Çünkü Serkan Acar, Kulüp Müdürüdür. Ben de Fenerbahçe Kulüp Başkanı olduğuma göre telefon görüşmelerimiz gayet doğaldır.
• Hikmet Karaman’ında Kulüp Başkanı Sayın Kenan Yaralıyla konuşması da gayet doğaldır.

Savcılık ifadesinde ben yukarıda anlattıklarımın aynısını anlattım. Yalnızca verdiğim parayı 400.000$ olarak hatırladığım için soruşturmada 400.000$ olarak ifade ettim. Ancak resmi kayıtlarda bunun 500.000$ olduğu açıkça görülmektedir. Serkan Acar, Hikmet Karaman ve Kenan Yaralı, Emniyet ve Savcılıkta verdiğim bu açıklamalara paralel ifadeler vererek bu söylediklerimi teyit etmişlerdir.

EYLEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ

• Teşvik olarak verildiği söylenen 500.000$ bankadan resmi olarak gönderilmiştir.
• Teşvik olarak verildiği söylenen 500.000$, 4 banka çeki karşılığı resmi olarak alınmıştır.
• Teşvik olarak verildiği söylenen 500.000$ ortalama olarak hesaplandığında 4 ay sonra Kenan Yaralı tarafından geri ödenmiştir.
• En önemli olan konuda teşvik parası olarak böyle bir eylem yapmış olsaydım bu konuyu T.F.F. Başkanı Mahmut Özgener’e 10.02.2011 günü 14.34 deki konuşmada (EK-10) söyler miydim? İlaveten ileride de anlatacağım gibi; maçtan yaklaşık 1 ay sonra (15.03.2011) tekrar Sayın Kenan Yaralı’nın 2.000.000 TL kredi kullanımını sağlarmıydım?
Sayın Kenan Yaralı’ya Albaraka’daki kredilerimden 2.000.000TL kullandırdım. Bu paranın alış tarihi ve ödeme planı ekte sunulmuştur. (EK-11)
Kredi kullanış tarihi : 15 Mart 2011
Bankanın Ödeme planı :
10.06.2011 495.500TL
08.09.2011 495.500TL
07.12.2011 495.500TL
06.03.2012 495.505,79TL

SONUÇ

Bir dosta yapmış olduğum maddi destek için yanlış anlam çıkartılarak teşvik verildiği söylenmektedir. Bu tamamen yalan, yanlış ve iftiradır. (EK-12: Köşe Yazarlarının Maça İlişkin Yorumları)

Bu maçta hiçbir şekilde teşvik verilmemiştir. Ancak T.F.F. bu maçı kasetten tekrar tekrar izlemelidir. (EK-13: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları)

EKLER
1. 2375 No.lu Tape.
2. 1370 No.lu Tape.
3. 1444 No.lu Tape.
4. 1467 No.lu Tape.
5. 500.000$ gönderilmesine ilişkin belge.
6. 1382 No.lu Tape.
7. Basketbol Şubesi İçin Yapılan Harcama Listesi.
8. Spor Toto’dan Alınan Mali Kaynağa İlişkin Belgeler.
9. 500.000$ iadesi için verilen çekler.
10. 2161 No.lu Tape.
11. 2.000.000YTL geri ödeme planı.
12. Maçla ilgili basında çıkan haberler.
13. Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları.
14. Oyuncu puan listeleri.

TRABZONSPOR –BURSASPOR MAÇINDA TEŞVİK PRİMİ VERİLDİĞİ İDDİALARINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ

GENEL SUNUM:

İddianamenin 232. sayfasında 17.04.2011 günü Trabzon da oynanan Trabzonspor-Bursa Spor müsabakasında Şike eylemleri içinde olduğumuz iddia edilmiştir. İddianameyi tanzim edenler bu iddialarını; Aziz YILDIRIM talimatıyla,
- Alaeddin YILDIRIM ve İlhan EKŞİOĞLU’nun girişimleriyle bazı Bursasporlu
oyuncular üzerinden,
- İlhan EKŞİOĞLU’ nun, menajer Metin KORKMAZ aracılığı ile oyuncu Sercan
YILDIRIM üzerinden,
- Alaaddin YILDIRIM’ın da Gökçek VEDERSON ve Sercan YILDIRIM
üzerinden gerçekleştirdikleri iddia olunmuştur.
Bu iddialar kabul edilebilir nitelikte değildir. İddiaların dayandıkları konuşma tapeleri iddialara hiçbir şekilde örtüşmemektedir. Bunları tek tek açıklamadan önce, bu tapeleri delil kabul eden yargılama makamlarının nasıl büyük bir hata ve hukuki yanlış içerisinde olduğunu Sayın Mahkemeniz tahtında tüm kamuoyuna açıklamak istiyorum.
Delillerin tamamen hukuka aykırı usul ve esaslarda temin edildiğine dair ben ve müdafilerim çeşitli savunmalarda bulunmuştuk. Ancak değerlendirmelerinize sunacağım bu belge, takip edilen usulün hukuka aykırı olmaktan öte olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu belge Teknik Takip ve İzleme Büro Amirince 21.04.2011 tarihli resmi belgedir. Belge içeriğinin 3. paragrafında "iletişimi dinleme ve kayıt altında bulunan Alaeddin YILDIRIM isimli şahıs "… dediği tespit olunmuştur. Bu nedenle de "Alaeddin YILDIRIM’ın … nolu tel. in dinlenerek kayda alınmasının uygun olacağı …" denilmektedir.

YANİ EMNİYET, 21.04.2011 DE TALEP ETTİĞİ DİNLEME VE KAYDA ALMA YAZISINA GEREKÇE OLARAK 24.04.2011 TARİHLİ 3 GÜN SONRAKİ HENÜZ GERÇEKLEŞMEMİŞ BİR KONUŞMAYI GEREKÇE GÖSTERMEKTEDİR. BU ŞU SONUCU DOĞURUR; YA ALAEDDİN YILDIRIM’IN DİNLEME VE KAYDA ALMA TARİHİ RESMİ EVRAKTA SAHTEKARLIK SUÇU İŞLENEREK "ESKİ TARİH" Lİ BELGE GİBİ DÜZENLENMİŞ YA DA ALİ YILDIRIM HİÇBİR YARGI KARARI OLMADAN DİNLENMİŞ VE BU DİNLEMELERDEN SONRA KARAR ALINMIŞTIR. BİZCE HER İKİSİ DE KULÜBÜMÜZE VE ŞAHSIMIZA KARŞI YÜRÜTÜLEN OPERASYONUN NE KADAR GAYRİ HUKUKİ OLDUĞUNU AÇIKÇA GÖSTERMEKTEDİR. KALDI Kİ TÜM "DİNLEME VE KAYIT ALTINA ALMA TALEP" YAZILARININ TARİH BÖLÜMLERİNİN ELLE YAZILMIŞ OLMASININ DA TESADÜF OLMADIĞI DA AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMIŞTIR. (EK-1 NOLU BELGE)

İddianamenin 21 nci sayfası üçüncü paragrafında, Alaeddin Yıldırım’ın telefonunun 18.03.2011 tarihinde başladığı belirtilmiştir. Halbuki, 22.03.2011 tarihinde teknik takip ve kayıt kararı alınmıştır. Bu da İstanbul Emniyetinin yasal dinleme kararı olmadan telefonları dinlediğinin "kendi ağızlarından itirafıdır".

Bu hukuka aykırılıklar gördükten ve toplanan delillerin hukuka aykırı delil niteliğinden dolayı sadece bu yöndeki bir savunmanın bile yeterliliği hukuken kabul görülmesi gereken bir gerçekliktir. Ancak bizlerin esas sorumlu olduğu YER FENERBAHÇELİ’LERİN VE KAMUOYUNUN VİCDANLARIDIR. BU NEDENLE BU HUKUKA AYKIRI DELİLLERE DAYANAN TÜM İDDİALARA CEVAP VERMEKTEN KAÇINMAYACAĞIMI SİZ SAYIN MAHKEMENİN NEZDİNDE TÜM KAMUOYUNA BİLDİRİRİM.

İlhan Yüksel EKŞİOĞLU – Ali YILDIRIM’ın Bursasporlu oyunculara Teşvik Primi verdiği iddialarına ilişkin açıklamalarımız;
İddianamedeki ilk tutarsız iddia budur. Bu iddia o kadar muğlak ve soyuttur ki hangi oyunculara teşvik primi verildiği dahi yazılamamıştır. Ancak anlaşılan Sercan YILDIRIM ve Gökçek VEDERSON kastedilmektedir.

Öncelikle Sercan YILDIRIM ile yapılan ya da yapılması düşünülen transfer girişimi ve bu girişimler neden ve niçin hukuka yada ahlaka aykırıdır, anlamakta güçlük çekmekteyim. Sercan YILDIRIM bu maçta oynamamıştır ve ilk 11 de dahi değildir. İddia makamına göre Bizler oynamayan bir Bursalı futbolcu üzerinden TEŞVİK PRİMİNİ DAĞITMAKTAYIZ? Ya da kendisi oynamasa da Sercan YILDIRIM hangi Bursalı oyuncularla görüşmüştür ki teşvik eylemi gerçekleşmiş olsun? Bu kadar aşikar olan bir futbol gerçeğini şike eylemi olarak tanımlamak Sizce de özel bir çabanın ürünü değil midir? Kaldı ki İlhan Yüksel EKŞİOĞLU ve Alaeddin YILDIRIM 16.04.2011 saat 22:20 deki Samet GÜZEL’le yaptığı konuşmadan da anlaşılabilen 9 numara arayışımız neden ve nasıl göz ardı edilmektedir? İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun oynamayan bir oyuncunun, transfer konusundaki düşüncesini öğrenmesini istemesi (sezon sonundaki) suç mudur? Bu yönde herhangi bir tape kaydı, fiziki takip tutanağı, görüntü veya herhangi bir delil iddia makamının elinde mevcut mudur? Bu kadar aşikar olan futbol gerçeğini şike eylemi olarak tanımlamak sizce de özel bir çabanın ürünü değil midir?

Alaeddin Yıldırım’ın Gökçek Vederson ve Sercan Yıldırım üzerinden teşvik primi verme iddialarına karşı açıklamalarımız;
İddianamedeki bir diğer iddia olan Alaeddin YILDIRIM Teşvik primi ve şike iddiaları ise trajikomiktir. Öncelikle Sayın makamınızın bilmesi gereken husus Ali YILDIRIM’ın Kulüpteki görevinin futbol takımı ve futbolcularla birebir ilgilenmek ve yönetimle futbolcular arasında köprü oluşturmaktır. Dolayısıyla Bence kulüp içindeki en hassas görev Ali YILDIRIM’ındır. Zira futbolcuların en büyük sorunu alacaklarıdır ki bu konudaki her türlü çözüm Alaeddin YILDIRIM üzerindedir ve bu tapelerdeki görüşmeler Gökçek VEDERSON ile doğrudan yada dolaylı olarak halletmeye çalıştığı, kendisinin 2009-2010 sezonda alamadığı primlerinden dolayı yapacağı şikayetini engellemektir. Hatta hatırladığım kadarıyla bu konuda Serkan AÇAR’ la bire bir görüşen Bursaspor Kulüp Müdürünün dahi bilgisi mevcuttur. Buradaki en çarpıcı hukuki tespit ve aynı zamanda ifadeleri alınan bu kişilerin ve özelikle Gökçek VEDERSON’un emniyette aynı konulara, aynı açıklamalar getirdiğinin göz önüne alınması gerekliliğidir.

16.04.2011 Tarihinde, saat 22.20 de Alaeddin Yıldırım – Samet Güzel arasındaki görüşme (Tape :1694)

İddia Makamı’nın Emniyetçe yanıltıldığını düşündüğümüz bir başka husus da Alaeddin YILDIRIM’ın Gökçek VEDERSON üzerinden Sercan YILDIRIM’a ve 3 arkadaşına teşvik primi eyleminde bulunulması iddiasıdır. Yine iddia makamı bu iddiasını 16.04.2011 saat 22:20 tarihli tapesine dayandırmaktadır. İddiaya göre konuşmada "3 kişilermiş, 9 numarada bu 3 kişinin için de mi? İçlerinden çıkmıyoruz yani" demek suretiyle Ali YILDIRIM’ın Gökçek VEDERSON ve 3 Bursasporlu futbolcuyu teşvik eylemleri için organize ettiği ve bunların içinde 9 numara dan Sercan YILDIRIM’ da olduğudur. Bu iddia da yine amaca yönelik ve iyi niyetten uzaktır. Burada iddia edilen kişilerin Sercan YILDIRIM ya da 3 Bursasporlu oyuncu olmaları mümkün değildir. Zira tape dikkatlice okunduğunda Alaaddin YILDIRIM’ın "Pazar Sabahı İstanbul’da bekliyorum" dediği görülecektir. 17.04.2011 tarihi Pazar günü. Yani Trabzon-Bursaspor maçının oynandığı, Bursasporlu oyuncuların muhtemelen kafileyle Trabzon’da bulundukları gün. Ali Yıldırım ile İstanbul’da buluşmaları mümkün değildir. Bu, Bize karşı yapılan şikenin açık bir göstergesidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, Teşvik Primi vermek için ulaşmaya çalıştığımız iddia olunan Sercan YILDIRIM 17.04.2011 tarihindeki maçından önce sadece 03.04.2011 tarihli maçında takımında yer almıştır. Allahın ne büyük hikmetidir ki o maç Kadıköy de oynanan ve 0-0 biten çok önemli puanlar kaybettiğimiz Fenerbahçe-Bursaspor müsabakasıdır. Kısacası iddia bizlerin Fenerbahçe’den puan alarak mücadelesini esirgemeyen bu oyunculara kendi maçımızda teşvik ve şike eyleme teklif etmeyerek aynı oyunculara puanlar kaybettiğimiz Trabzonspor’la oynadıkları müsabakada teşvik pirimi teklif etmek için peşlerinden koştuğumuzdur. Kaldı ki unutulmaması gereken 03.04.2011 de oynanan FB müsabakasında Gökçek VEDERSON’un da yine adı geçen Volkan ŞEN’in de oynadığıdır. İşte tüm bu açıklamaların ortaya koyduğu gerçek şikenin varlığıdır. Ve bu şike Fenerbahçe ye ve Aziz YILDIRIM’a karşı yapılan şikedir.

Ayrıca unutulmaması gereken iddia makamının sonuçtan hareket ederek, çok büyük bir hukuki cinayet işlediğinin bu maçta açık bir şekilde görüldüğüdür. Zira 03.04.2011 tarihinde hem de Kadıköy de oynanan FB- Bursa maçının sonucu 0-0 olmasaydı muhtemelen tüm bu tapelerin o maçın şike delili addedileceği artık çok açıktır. Bununla birlikte bu tarihlerde kalp operasyonu geçiren Aziz YILDIRIM’ın "1 tek tapeyle", bu maçın şike teşvik operasyonlarını nasıl yaptığını da Sayın Mahkemenizin takdirlerine sunuyor ve Şimdi Sizde organize ettiğim sözde teşvik eylemlerinin muhteşem delili yegane tapemi bilgilerinize sunuyorum.

06.04.2011 tarihli saat 17:33 de ki Alaeddin YILDIRIM – Aziz YILDIRIM arasındaki konuşma (tape 2442)

Hiçbir yorumda bulunmadan bu ayıbı sahipleriyle baş başa bırakıyorum. Öte yandan Alaeddin Yıldırım, Gökçek Vederson ve bu iki isim arasında şike anlaşmasını sağlamada aracılık ettiği iddia edilen tercüman Samet Güzel’in soruşturma safhasında verdikleri ifadeler, Şahsım ve Kulübümü türlü iftiralarla zan altında bırakan bu iddia yığınının ne denli mesnetsiz ve hayal ürünü olduğunu tek başına ispat etmeye yeterli olacaktır. (EK-2 : Gökçek Vederson, EK-3: Alaeddin Yıldırım, EK-4:Samet Güzel İfadeleri)

Ayrıca bu ifadeler incelendiğinde görüleceği üzere her üç kişinin de birbirinden habersizce ifadelerine başvurulmuş; ancak ne büyük bir tesadüftür ki (!) sorulan her soruya aynı yönde cevap vermişlerdir. (Ek-2 , Ek-3, Ek-4) Nitekim bu iddiaya konu tape kayıtları ve bu konuda verilen ifadeler incelendiğinde yapılan görüşmelerin Gökçek Vederson isimli eski futbolcumuzun Kulübümüzden alacaklı olduğunu iddia ettiği meblağ konusunda gerçekleştirildiği hususu izahtan varestedir.

Menajer Metin Korkmaz Aracılığıyla Oyuncu Sercan Yıldırım ile Anlaştığımız İddialarına Karşı Açıklamalarımız:
24.04.2011 tarihli, 11.13’de yapılan Aziz Yıldırım – Mehmet Şekip Mosturoğlu görüşmesi (Tape 2143)

Bu tapede görüldüğü gibi Metin KORKMAZ ismine tepki koymaktayım. Çünkü Mehmet TOPUZ’un Kayserispor’dan transferi çalışmaları sırasında ahlaki olmayan konular yaşadığımızdan Metin KORKMAZ’la hiçbir şekilde Kulüp olarak çalışma yapmıyorduk. Ali KIRATLI bu konuyu iyi bilir. Metin KORKMAZ üzerinden hiçbir çalışmanın yapılamayacağını bu tape göstermektedir. Sezer ÖZTÜRK transferinde hiçbir şekilde menfaat temin etmemiştir. Metin KORKMAZ, iki yıldan beri Sercan YILDIRIM’ı bütün kulüplere biz de dahil olmak üzere transferini yapmak için çalışmalar yapmıştır. İşte tüm bu gerçeklerin ortaya koyduğu gerçek şikedir ve bu şike Fenerbahçe ve Aziz YILDIRIM’a karşı yapılan şikedir.

SAVUNMAMIZ EKLERİ:
EK-1: Alaeddin Yıldırım’ın Telefonlarının Dinlenmesine İlişkin Talep
EK-2: Gökçek Vederson’un Olaya İlişkin Savcılıkta Verdiği İfadesi
EK-3: Alaeddin Yıldırım’ın Olaya İlişkin Savcılıkta Verdiği İfadesi
EK-4: Samet Güzel’in Olaya İlişkin Savcılıkta Verdiği İfadesi
EK-5: Müsabakaya İlişkin Basında Çıkan Köşe Yazıları
EK-6: Müsabakaya İlişkin Hakem Raporu, Temsilci Raporu, Medya Temsilci Raporu
EK-7: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları
EK-8: Müsabakaya İlişkin Oyuncu Puan Listeleri
SAVUNMAMIZDA YER ALAN TAPE KAYITLARI:
16.04.2011 Tarihli Alaaddin YILDIRIM – Samet GÜZEL Görüşmesi (Tape 1694)
06.04.2011 Tarihli Alaeddin YILDIRIM – Aziz YILDIRIM Görüşmesi (Tape 2442)
24.04.2011 Tarihli Aziz YILDIRIM – Mehmet Şekip MOSTUROĞLU Görüşmesi
(Tape 2143)

26.02.2011 FENERBAHÇE - KASIMPAŞA FUTBOL MÜSABAKASINDA
ŞİKE YAPILMASI İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ


SAVCILIK VE MAHKEME SORGULAMASINDA : ’26.02.2011 tarihinde oynanan FENERBAHÇE – KASIMPAŞA 23. hafta müsabakasında Kasımpaşa Spor Kulübünün, futbolcu ya da yöneticileri ile karşılaşmada yenilmeleri karşılığında şike yapılması olayı hakkında bildiklerinizi açıklayın’ denmekteydi.

Sorudan anlaşılacağı gibi yönetici ve futbolcular ile şike yapıldığı kabul edilerek soru sorulmaktadır. Fiziki takip ile iletişim tespiti yapıldığına göre hem ilişkimiz olan futbolcuların hem de yöneticilerin kimler olduğunun Emniyetin ve Savcılığın ortaya koyması gerekir. Oysa Emniyet yapılan bir konuşma ile şike yapıldığına karar verebiliyor ve spor adamları maalesef karalanabiliyor.

İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI
*25.02.2011 günü saat:20.29’da Aziz YILDIRIM’ın (530 5527290), İlhan Yüksel EKŞİOĞLU’nu (532 3343303) aradığı; (Tape No: 1453) (EK-1)

(Kasımpaşa Futbol Takımı kadrosu incelendiğinde takım kalecilerinin; TOLGA ÖZGEN, MURAT ŞAHİN, ERTAÇ ÖZBİR ve S.Fırat KOCAOĞLU isimli şahıslar oldukları, 26.02.2011 tarihinde gerçekleşen müsabakada Kasımpaşa takımının kaleciliğinin S.Fırat KOCAOĞLU isimli şahıs tarafından yerine getirildiği anlaşılmıştır.)

Soruldu: Söz konusu karşılaşmadan önce rakip takım kadrosuyla ilgilenmenizin sebebi nedir? Diğer oyuncular hakkında bilgi vermeyerek sadece kaleci hakkında bilgi vermenizin sebebini açıklayın? Kaleci değişikliğini İlhan Yüksel’e bildirmenizin sebebi nedir?

CEVAP:
Rakip takımların kadrolarını her zaman tüm takımların sorumluları takip ederler. Bunlarla ilgili yorumlar Basında ve taraftarlar arasında yazılır ve konuşulur.
Buna örnek; Aykut Kocaman’ın bu sezon Beşiktaş maçı ile ilgili (Beşiktaş futbol takımı kadrosuyla) vermiş olduğu beyanattır. Aykut Kocaman basına yaptığı konuşmada aynen şunları söylemektedir :

"Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, Beşiktaş’ın derbide karşılarına nasıl bir takım çıkacağını tahmin edemediğini söyledi : D.Kiev ve Mersin maçlarında oyuncu profilini değiştirmeye çalışan bir takım gibi göründüler. Hangi takımla karşımıza çıkacağını merak ediyorum. Koşan mücadele eden yıldız oyuncu sayısı azalmış olarak mı çıkacaklar, yoksa geçen sezon başından beri kurguladıkları oyuncu profilleri mi olacak, onu ben de bilemiyorum. İki kadroya göre değişken bir oyun bekliyorum. Onların seçeceği oyuncu profilinin maçın dengelerinde önemli rol oynayacağını düşünüyorum."

Takımların kadrolarına göre teknik heyetler kadrolarını taktik ve teknik olarak hazırlarlar. Demek ki, Biz bir oyuncunun oynayıp oynamadığını öğrenmekten dolayı suçlanamayız. (EK-2 : Gazete Küpürü)

İlhan Yüksel Ekşioğlu ile 25.02.2011 saat 20.29’da yaptığımız (Tape 1453; EK-1) bu konuşmamızda Kasımpaşa kalecisi Tolga’nın oynamadığını söylüyorum. Bunun Basında yazılan haberden öğreniyorum ve bu konuyu paylaşıyorum. Saadettin Fırat Kocaoğlu isimli kaleci ile şike yapıldığı söylenmektedir. S.Fırat Kocaoğlu ile Fenerbahçeden hiçbir kimse konuşmuş mudur? Kendisiyle herhangi bir ilişkimiz olmuş mudur? Kendisini hiçbirimiz tanımıyoruz.

Fenerbahçe – Kasımpaşa maçına baktığımızda Kasımpaşa adına sahadaki en iyi oyunculardan biri kaleci S.Fırat Kocaoğlu’dur. Ayrıca Benim bu olaya ilişkin tape kaydına baktığımızda hiçbir şekilde İlhan Ekşioğlu’na talimat vermediğim görülmektedir. Bunun neye dayanarak söylendiğini anlamıyorum ve burada bir kastın olduğunu düşünüyorum.

Fenerbahçe – Kasımpaşa maçından önceki puan durumuna baktığımızda Fenerbahçe 48 puanla lig lideri, Kasımpaşa 14 puanla ligin sonundaki takım durumundadır. Aynı zamanda bu maç Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadında oynanmaktadır. İlk devre yapılan maçta da, Fenerbahçe Kasımpaşa’yı deplasmanda 6-2 yenmiştir. Bunların sporla ilgilenenlere bir şey anlatması gerekir.

İddia makamınca 02.12.2011 tarihinde tanzim edilen ek takipsizlik kararında Fırat Kocaoğlu ile ilgili olarak, "S.Fırat Kocaoğlu’nun şike yapılması eylemine iştirak ettiğine, şüpheli Aziz Yıldırım liderliğinde şike ve teşvik faaliyetleri yürüten suç örgütü ile şike yapmak için anlaştığına dair somut delil elde edilemediğinden Kamu Adına Kovuşturmaya Yer Olmadığına…" denmektedir.Buradan anlarız ki, bu maçta hiçbir şekilde şike yapılmamıştır. Şike yapıldığını söyleyenler bunu ispatlamalıdırlar.

Savcılıktaki Polis Fezlekesine bağlı suçlamada oyuncu S.Fırat Kocaoğluyla ilgili şike yaptığımız söylenirken iddianamede Murat Şahin ile anlaşma yaptığımız şeklinde suçlanmaktayız. Murat Şahin’e sorgulamada bu maçla ilgili hiçbir şey sorulmamıştır. Ancak Savcılık, sorgulamadaki düşüncelerinden vazgeçerek yeni bir şike ithamını ortaya atmaktadır. Bu da Bize, Emniyetin yaptığı iletişim tespit tutanaklarına dair yorumlarının ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.

İletişim tutanaklarına baktığımızda maçtan önceki gece Biz şike yapmaya başlıyoruz. Bu mümkün olabilir mi? Bu da araştırmaların eksik ve yanlış olduğunu gösteriyor. Bu çerçevede suçlamalar yapılmaktadır. Bu da, tabiî ki hepimiz için üzücü olmaktadır. İddianamade Murat Şahin ile şike yapıldığı söylenmektedir. Maçta oynamamış bir kimse ile nasıl şike yapılmıştır? Bizlerin bankası yoktur ve burada para da basmıyoruz. Burada şike var demek isteyenleri vicdanlı olmaya davet ediyorum. Ayrıca burada sözü geçen paralar hangi kaynaktan kime ödenmiştir? İletişim tutanaklarındaki ödemeler amatör şubeler ve inşaatlar ile ilgili ödemelerdir. (EK-3: 1923 Numaralı Tape) ;( EK-4:1971 Numaralı Tape)

Mademki 75.000$ ödediğimiz söyleniyor. Söyleyenlere soruyorum:
- Bu para hangi kaynaktan ödenmiştir?
- Bu para hangi tarihte ödenmiştir ?
- Bu para nerede, nasıl ödenmiştir?
- Bu para maçtan önce mi sonra mı ödenmiştir?
Hayaller kurarak şuna para verdi, şike yaptı suçlaması yapılamaz. Bu vicdanlara sığmaz. Ancak vicdansız ve hukuku tanımayanlar bunu yaparlar. Bu "çamur at izi kalsın" politikasıdır.

Mahkeme devam ederken temennimiz, hayalde kurgulanan 75.000$’ın başka bir oyuncuya vermiş olduğumuzun söylenmemesidir. Murat Şahin ile 100.000$a anlaşıldığı söylenmektedir. (Savcılıkta ise S.Fırat Kocaoğlu ile) Müsabakanın Fenerbahçe’nin galibiyeti ile sonuçlandığı müsabaka sonrasında şahısların kendi aralarında tekrar görüşerek şike para miktarını 75.000$ e düşürdükleri ileri sürülmektedir.

PEKİ, BÖYLE YAPILMIŞ İSE, ŞAHISLAR NEREDE GÖRÜŞMÜŞLERDİR VE NEDEN ANLAŞMA 75.000$’A DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR? İlhan Ekşioğlu’nun Tamer Yelkovandan parayı aldığı ve Mehmet Yenice üzerinden Murat Şahin’e verildiği söylenmektedir. İLETİŞİM VE TELEFON TESPİT TUTANAKLARINDAN ANLAŞILDIĞI SÖYLENMEKTEDİR. BU KADAR DA HAYAL GÜCÜ VE YALAN OLAMAZ ÇÜNKÜ BU ŞEKİLDE BİR TESPİT TUTANAĞI YOKTUR. Emniyet burada dinlemediği şahısların telefon görüşmelerini TİB’den çıkartarak kendilerine göre mantık çerçevesinde hareket ettiklerini zannederek "Bu kişiler konuşmuşsa kesin şike yapmak için konuşmuşlardır." gibi varsayımlarla hareket etmekte ve yorum yapmaktadır. Eğer konuşma tapeleri varsa ortaya konmalıdır. Aksi halde bu ahlaksızlıktır. Fenerbahçe Spor Kulübü’nü karalamaktır. Tarih bunu yapanlardan bir gün muhakkak hesap soracaktır. Haricen öğrendiğime göre Murat Şahin ile eşi arasında olan konu ise menajerliktir. Şikeyle ilgili bir konu değildir. Bu konu T.F.F.’den öğrenilebilinir.

Ankaragücü maçında kendisi ile ilgili olmayan konuşmaları Savcılık ve İstanbul Emniyeti, Kasımpaşa maçı açıkta kaldığı için buraya monte etmeye çalışmaktadır. Mehmet Yenice, Murat Şahin ile her zaman görüşen bir kişidir. Olayı bu şekilde bakarak anlamak gerekir. Murat Şahin ifadesinde bu maçla ilgili suçlanmadığı için kendisine soru sorulmamıştır.

Soruşturma evrakının incelendiği bölümde iddia makamı, "26.02.2011 günü İstanbul’da oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa futbol müsabakasında Kasımpaşa Spor Kulübü kalecesi S. Fırat Kocaoğlu’nun şike yapması eylemine iştirak ettiğine, şüpheli Aziz Yıldırım liderliğinde şike ve teşvik faaliyetleri yürüten suç örgütü ile şike yapmak için anlaştığına dair somut delil elde edilemediğinden kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına…" demektedir. Zaten Fırat Kocaoğlu’nun ifadesini bile iddianameye koymamıştır. Bu hukuken işlenmiş bir suçtur. Savcı kendi istediği gibi kişiye özel suçlama yapmaya çalışmakta ve kişiye özel (Aziz Yıldırım’a) suç bulmaya çalışmaktadır. Savcının görevlerinden biri de suçlanan kişinin lehinde bilgi ve belgeleri dosyaya koymak iken hukuku hiçe sayarak yalnızca kendi isteğine göre suç ve suçlular yaratmaya çalışmaktadır. Hukukta böyle bir şey yoktur. Kendisine şunu hatırlatmak isterim. Hukuk ve adalet bir gün kendisi için de gerekebilir.

Sayın Başkan;
S.Fırat Kocaoğlu’nun Emniyet ifadesinin son sayfası incelendiğinde, "Fenerbahçe Kasımpaşa maçında yapılacak şike için Fenerbahçe’nin Size Yılmaz Vural vasıtasıyla ulaştığı, Aziz Yıldırım’ın talimatlarının Cemil Turhan tarafından Yılmaz Vural’a ve akabinde Fırat Kocaoğlu’na iletildiği" iddia edilmiştir.

Oysa bu konuda Yılmaz Vural’a herhangi bir soru sorulmammış ve Yılmaz Vural hakkında da takipsizlik kararı verilmiştir.

Görüldüğü üzere kime hangi vasıtayla talimat verildiği konusunda soruşturma görevlileri bir türlü karar verememektedirler. Her ifade de farklı iddialar ortaya atılmaktadır. Kasımpaşa Spor Kulübü Başkanı Hilmi Öksüz, maçta görev alan Fırat Kocaoğlu ve Murat Şahin’in ifadeleri dikkate alındığında, Fenerbahçe-Kasımpaşa maçında hiçbir şekilde şike yapılmadığı açıkça ortadadır.

Keza iddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 4 adet tape kaydını iddianameye almıştır. Bunların yalnızca ikisi şahsıma ait olup; savunmamızda açıkladığımız ve tüm kamuoyuna sunduğumuz üzere hiç birinin de şike faaliyetleri ile uzaktan, yakından bir ilgisi yoktur.

Bu maçla ilgili hiçbir şike yapılmamıştır. Böyle bir maçta şike yapmak Fenerbahçeli futbolculara inanmamak olur ki; bu da affedilmeyecek bir hata olur. Diğer tüm maçlarda olduğu gibi oyuncularımızın alın teri ile hak ettiği bir maçı şike diye söylemek haksızlıktır. (EK-5: Müsabakaya İlişkin T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya Temsilci Raporu) ; (EK-6: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları)

Bu maçta bizim tarafımızdan şike yapılmamıştır. Diğer maçlarda olduğu gibi Emniyet ve Savcı Mehmet Berk tarafından bu maçta şike yapılmıştır. Kamuoyu da bunu böyle bilmelidir.

SAVUNMAMIZ EKLERİ:
EK-1: 25.02.2011 Tarihli Aziz YILDIRIM - İlhan Y.EKŞİOĞLU Görüşmesi (Tape No: 1453)
EK-2: Aykut Kocaman’ın Basın Açıklamasına İlişkin Gazete Küpürü
EK-3: 25.02.2011 Tarihli İlhan Y. EKŞİOĞLU – Cemil Turan Görüşmesi (Tape No: 1923)
EK-4: 08.03.2011 Tarihli İlhan Y. EKŞİOĞLU – Tamer Yelkovan Görüşmesi (Tape No: 1971)
EK-5: Müsabakaya İlişkin T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya Temsilci Raporu
EK-6: Müsabakaya İlişkin Takım Kadroları

Başkanımız ve yöneticilerimizin de yargılandığı tarihi dava, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda sürüyor. 7. duruşma gününde Başkanımız Aziz Yıldırım, 21 Şubat Salı akşamı kaldığı yerden savunmasına devam etti. Başkanımız Aziz Yıldırım’ın Mahkeme Heyeti’ne sunduğu savunmasının son bölümü şöyle:

"06.03.2011 GÜNÜ BURSA’DA OYNANAN BURSASPOR - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE SPOR MÜSABAKASINDA TEŞVİK PRİMİ VERİLMESİ İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ

İddianamede, "Eylemin gelişimi ile ilgili iddianamedeki suçlamaya göre; "Süper Lig 2010-2011 sezonunun 24. haftasına gelindiğinde, Fenerbahçe’nin 51 puan ve averaj üstünlüğü ile Lig birincisi olduğu, Trabzonspor’un 51 puanla Lig ikincisi olduğu, Bursaspor’un 48 puanla Lig üçüncüsü olduğu ve Kayserispor’un 43 puanla Lig dördüncüsü olduğu, her takımında ligi şampiyonlukla bitirme ihtimali olduğu, Fenerbahçe’nin liderliği koruyarak ligin zirvesinde yalnız kalabilmesi için rakibi durumundaki 3 takımın da ligin 24. haftasında yapacakları maçlarda puan kaybetmelerinin gerektiği, bu nedenle Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütünün 24.haftada bu takımların yapacağı maçların sonucunu etkilemeye yönelik girişimlerde bulunduğu şeklinde ligin durumuyla ilgili tespit yapılmıştır" ibaresi mevcuttur.

Organize Şube ve Savcılık benim suç örgütü lideri olduğumu söylemekteler. Önce bunu söylememiz gerekir; Ben bir suç örgütü kurmadım ve suç örgütünün de lideri değilim; böyle bir Örgüt de yoktur. Bunu daha önce de açıklamıştık.

02.03.2011 günü saat 15.55 de Aziz Yıldırım – İlhan Ekşioğlu arasındaki 1459 no.lu Tape Kaydı:
Bu tapede görüldüğü gibi Bana gelecek bir kişiden bahsediyorum. Bu kişi Dereağzı’nda boksörlere ait binanın ahşapları da dahil olmak üzere, Stadımızın, Topuk Yaylasının ahşap işlerini yapan/yapacak olan Hasan Pınar’dır. Yapılacak olan işleri kendisine vermek istediğimden İlhan Ekşioğlu ile maliyet üzerine konuşmak istiyorum. Tape dikkatlice okunduğunda bu iyice anlaşılmaktadır.

İlhan Ekşioğlu ile konuşmamızda vaziyetlerin nasıl olduğunu sorduğumda, O’nun da "vaziyetin gayet iyi" olduğunu söylemesi, arkasından da "3 tarlayı da sürdük" sözü ve "yağmurda yağar ekinler çıkar" söylemi bir temennidir. "Tarla" maçları "sürmek" ise, dileklerimizi ifade etmektedir. Fenerbahçe’nin rakipleriyle ilgili beklentidir. Bu sözlerden başka amaç çıkartıp şifreli konuşuyorlar demek abesle iştigaldir. İlhan Ekşioğlu ise Eyüp Sultan’da yaptırdığımız dualar ve kurban kesilmesiyle bu hususu temenni etmektedir. İddianamede, Ligin 24. haftasında 04.03.2011 günü oynanan Kayseri – Manisaspor, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor – İ.B.B., 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş – Trabzon maçlarında şike yapıldığı anlamına geldiği söylenmekte, sonra da bu maçlarla ilgili bir eylem iddiasında bulunulmamaktadır.

Benim, İlhan Ekşioğlu’na Bursa – İBB maçına müdahale etmek için talimat verdiğim söylenmektedir. Talimat vermemle ilgili bir tape veya bir bilgi var mıdır?

Mademki üç maçla ilgili şike yaptık veya teşvik verdik; neden bu maçlar da iddianameye dâhil edilmemişlerdir? Bu üç maçtan yalnız Bursa – İBB maçı teşvik verildi diye sorgulanmaktadır. Ben diğer iki maçla da ilgili düşüncelerimi ve gerçekleri söylemek istiyorum. Emniyetin Organize Şubesi ile Savcılık ortalığı toz duman haline getirdikten sonra bu maçlarda bir şey olmadığını iddianamede yazması, kendileri için aşağılayıcı bir şey olmalıdır. Mademki diğer iki maçta şike yok o zaman 3 tarlayı sürdük sözünü bu üç maçta da teşvik veya şike var diye nasıl sorgulamada kullanır ve kamuoyuna bu şekilde açıklarsınız? Buna vicdanları nasıl müsaade ediyor? Futbolu yargılamak için sporu iyi bilmek gerekir.

İlhan Ekşioğlu sorgulamada 60.000TL’yi Kıbrıs ta beraber yapmayı planladıkları işle ilgili avans olarak Ali Kıratlı’ya verdiğini söylemiştir. Kendisi bunu izah edecektir. Ancak savunmamızın bütünlüğünü göz önüne alarak, gene de anılan belgeleri Ek’te sunuyorum. (EK-1). Ali Kıratlı da bunu ifadesinde doğrulamıştır. Böyle bir para Fenerbahçe Spor Kulübü hesaplarından verilmemiştir. Dernekler Masasının verdiği raporda da bu durum açıkça görülmektedir.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve Yöneticisi olarak Bursaspor – İ.B.B.Spor maçıyla ilgili hiç bir girişimimiz olmamıştır. Bursaspor - İ.B.B.Spor maçının sonucunun istedikleri gibi olması durumunda Yusuf Turanlı İskender Alın’a Gaziantepten baklava getirme sözü vermiştir. Okuduğumuz tapelerden bunu anlıyoruz.

Arkadaşlar arasında, futbol camiası içindeki dostluk babında bazı konuşmalar yapılmışsa, bu da Bizlerin dışında yapılmıştır. Zaten İ.B.B.’li sporcular da Can Arat, Metin Depe ve Zeki Korkmaz kendilerine teklif gelmediğini beyan etmişlerdir. Ayrıca zaten Metin Depe kırmızı kart cezalısı olduğu için oynamamıştır. İskender Alın da kolluk ifadesinde "…Yusuf Turanlı’nın kendisine baklava getirdiğini ve teşvik primi ile ilgili teklif gelmediğini…" beyan etmiştir.

Necati Ateş’in de bu maçla ilgili konunun içine çekilmesini de anlamakta zorluk çekiyorum. Arkadaşlarıyla buluşan her şahsı bir eylem içine koymamız mı gerekir?
Soruyorum: Necati Ateş bu olayların neresinde? Her telefonda ismi geçen kişiyi suçlayacak mıyız?

Şimdi işin en komik kısmına geliyoruz. İddianamede eylemin değerlendirilmesi bölümünde şunlar yazılı:

"Her ne kadar yapılan iletişim tespitlerinde ve telefon döküm analizi çalışmalarında İbrahim Akın, İskender Alın, Zeki Korkmaz, Metin Depe (kırmızı kart cezalısı olduğu için oynamamıştır. Cezalıyken nasıl teşvik alıp oynamıştır? O da başka muammadır.) ve Can Arat isimli İ.B.B. Sporlu futbolcular ve İ.B.B.Spor’un eski futbolcusu Necati Ateş’le (Necati Ateş’in İ.B.B.Spor da daha önce oynaması suç mu, bu şekilde düşünülürse Necati Ateş Galatasaray Kulübünde de futbol oynamıştır. Bu nasıl bir suçlamadır. Mantık almıyor) teşvik primi verilmesi amaçlı irtibat kurulup görüşüldüğüne dair bazı deliller elde edilmiş ise de, bu futbolcularla anlaşıldığına, FUTBOLCULARIN ANILAN MAÇTAN DOLAYI TEŞVİK PRİMİ ALARAK MENFAAT TEMİN ETTİKLERİNE DAİR SOMUT DELİL ELDE EDİLEMEDİĞİNDEN HAKLARINDA SEVK MADDESİ TANZİM EDİLMEMİŞTİR" denilmektedir.

Necati Ateş adı üzerinde illaki bir suçlama yapılacaksa, Galatasaray SK tarafından kendisinin transferi araştırılsın.

Bu sözlerin sonucu şudur ki: Hiçbir şekilde teşvik primi verilmemiştir. Oyuncuların teşvik primi alarak menfaat temin ettiklerine dair somut bir delil elde edilemediğine göre buna Türkçe’de "teşvik verilmemiştir" denir.

Tüm bunlara rağmen, Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütünün teşvik primi vererek Bursaspor – İ.B.B.Spor müsabakasında hedefledikleri sonuca ulaştıklarını söylemek vicdan, hukuk ve adalete sığmamaktadır.

Ortada teşvik verilmiş oyuncu yok ama, Sen teşvik verdin diyorsun; böyle bir hayali teşvik soruşturması olmaz ve olamaz.

BU MAÇA DAİR SON SÖZ : Vicdanların kabul edemeyeceği bir suçlama ile karşı karşıyayız. Bizler Bursaspor – İ.B.B.Spor maçında diğer maçlarda olduğu gibi teşvik primi vermedik.

Keza iddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 18 adet tape kaydını iddianameye almışlardır. Bunların yalnızca 3 tanesi şahsıma ait olup; savunmamızda açıkladığımız ve tüm kamuoyuna sunduğumuz üzere bu tapelerin hiç birinin de şike faaliyetleri ile uzaktan, yakından bir ilgisi yoktur.
(EK-2: Müsabakaya ilişkin basında çıkan haberler) , (EK-3: Müsabakaya ilişkin maç kadroları) Bu maçla bağlantılı olarak Beşiktaş – Trabzonspor ve Kayserispor – Manisaspor arasında oynanan müsabakalarla ilgili iddianamede tarafımıza bir suçlama yöneltilmemiştir.

Ancak Emniyetin Fezlekesinde ve 18.07.2011 tarihindeki açıklama ile TFF PFDK tarafından istenen savunmamızda iddianameye konu olmayan bu iki maçla ilgili de suçlamalara maruz kaldığımızdan bu maçlarla ilgili de beyanlarımızı aşağıda Sayın Mahkemenize sunuyoruz.

06.03.2011 TARİHİNDE OYNANAN BEŞİKTAŞ – TRABZONSPOR MÜSABAKASINDA TEŞVİK PRİMİ VERİLMESİ İDDİALARINA KARŞI BEYANLARIMIZ

Söz konusu maçla ilgili Serkan Balcı’yla şike anlaşması yaptığımız söylenmektedir. Serkan Balcı Türk Futbolunun karakterli ve ahlaklı oyuncularından biridir. Onu Fenerbahçe’ye ben transfer ettim. Menajeri de Batur Altıparmaktır. O da şahsiyetli ve kişiliği olan bir insandır. Eğer biz Trabzonun içinden böyle bir organizasyon yapsa idik o zaman Batur Altıparmak’la yapardık. Çünkü Selçuk İnan ve Umut Bulut’un da menajerleri kendisi idi.

Futbolu bilenler için şunu söylüyorum; bu söyleyeceklerimi Savcılık ve Mahkemedeki ifademde söyledim:

Maç İstanbul’da oynanıyor, Beşiktaş gibi güçlü bir kulübü desteklemek mi kolay yoksa Trabzondan bir oyuncuyla şike yapmak mı doğrudur ? Bizim için Beşiktaşlı oyunculara teşvik vererek sorunu kökten çözmek daha iyi bir alternatif olamaz mıydı ?

Bu maçtan önce BJK taraftarları Twitter üzerinden BJK’nin Trabzonspor’a yenilmesini ve Fenerbahçe’nin şampiyon olmamasını istediklerini yazdılar. BJK taraftarları bu anlamda binlerce mesaj yayınladılar. Basın bunları yazdı. O zaman tüm bu yazanları da sorgulamak gerekir. Çünkü Ali Kıratlı ile Yusuf Turanlı’nın aşağıdaki iletişim tespitinden dolayı şike yapmakla suçlanıyoruz.

*06.03.2011 günü, saat 19.43’te Ali KIRATLI’nın ( 532 3569535), Yusuf TURANLI’yı (533 4510996) aradığı; (Kayıt Sıra No: 2241)

Yusuf’un "Ya sana diyorum ki aç viskini kahve mi istersin … BENİM ADAM NASIL OYNUYOR AMA … Maçın yıldızı o ha" dediği, Ali’nin "Bitsin kırmızı kart gördü şimdi… Onu diyorum işte haydi" dediği tespit edilmiştir.

(Bahse konu müsabakanın 38.dakikasında Trabzonspor takımı oyuncusu Serkan BALCI’nın kırmızı kart gördüğü anlaşılmıştır.)

Soruldu : Yusuf TURANLI’nın benim adam dediği Serkan BALCI ile Ali KIRATLI’nın ilgisi nedir? Bu şahsın gördüğü kırmızı kart ya da oynadığı oyun ile Ali KIRATLI’nın ilgilenme sebebi nedir?

Yusuf Turanlı, Savcılık ve Mahkemede vermiş olduğum ifadelerde olduğu gibi hiç tanımadığım biriydi. Kendisiyle Metris’te tanıştım. Yusuf Turanlı konuşmasında maçta Beşiktaşlı iyi oynayan bir oyuncudan bahsetmektedir. Halbuki bu tapede Serkan Balcı’dan bahsediyor denerek kafa karıştırılmaya çalışılmaktadır. Buna "akıl tutulması" denir. Ali Kıratlı ise Trabzonspor’un kaybetmesinden mutlu olacağı için bu konuşma yapılırken, Serkan Balcı’nın kırmızı kart görmesine sevindiğini belirtmektedir. Trabzonspor’un kaybetmesi bundan dolayı kendisini ilgilendirmektedir.

Zaten Yusuf Turanlı da, Emniyetteki ifadesinde "Serkan Balcı isimli şahsı tanımıyorum, adı geçen şahıs ile de hiçbir görüşmem olmamıştır" demektedir.

Trabzonda oynayan Serkan Balcı da kendisine hiçbir şekilde şike ile ilgili bir teklif yapılmadığını söylemektedir. Ayrıca şike yapmış bir futbolcu bugün Trabzonspor’da oynayabilir mi?

04.03.2011 TARİHİNDE OYNANAN KAYSERİSPOR – MANİSASPOR MÜSABAKASINDA TEÇVİK PRİMİ VERİLDİĞİ İDDİASINA KARŞI BEYANLARIMIZ

Kayserispor - Manisasopr maçı oynanmadan Spor Toto Lig 2010- 2011 sezonunun 24.haftasının puan durumuna bakalım:

Fenerbahçe’nin 51 puanla averaj üstünlüğü ile lig birincisi olduğu, Trabzonspor’un averajla lig ikincisi olduğu, Bursaspor’un 48 puanla lig üçüncüsü olduğu, Kayserispor’un ise 43 puanla lig dördüncüsü olduğu görülmektedir.

Fenerbahçe; bir Spor Kulübüdür; banka değildir. Her yere dağıtacak parası da yoktur. Bizde oynamış olan eski bir oyuncunun kendi düğününü yapması ile ilgili konuşmasının bu noktalara çekilmesi utanç vericidir.

Önder Turacı, Fenerbahçe de 6 sene futbol oynamış ve Kayserispor’a transfer olmuştur. Anılan telefon görüşmeleri menajerinin İlhan Ekşioğlu’ndan düğüne çıkacak bir sanatçının organize edilmesine yardımcı olması yönündeki isteğine dairdir. Bizler sporcularımızın düğünlerine katılırız ve onlara hediye alırız. Burada menajeri, İbrahim Tatlıses’i Önder Turacı’nın düğününe getirmek istiyor. Bunun için de İlhan Ekşioğlu’ndan "indirim yapabilir mi" diye yardım istiyor. İlhan Ekşioğlu da düğün hediyesi olarak "10.000$ Ben veririm" diye jest yapıyor.

Bunun şikeyle ne ilgisi var? İnsanlar 10.000$ ile şike yapıp isminin karalanmasını ister mi?

Tamamen insani boyuttaki bir hadiseyi şikeye bağlamak utanç vericidir. Fenerbahçe’den 8 puan geride olan bir takımla ilgilenmek hangi mantığa sığar? Ayrıca eğer Kayserispor ile ilgilenmiş olsaydık onların yenmelerini isterdik. Çünkü onların iddialı durumda olması ileriki maçlarda şampiyonluğa oynayan rakipleriyle oynayacak olmasından dolayı Bizim işimize gelebilirdi. Kayseri’nin yarışın içinde olması bizler için daha olumlu olurdu. Futbolu bilenlerin bunu daha iyi yorumlayacağına eminim.

Eğer Önder Turacı ile şike yapıldığı söyleniyorsa; bunu ileri sürenlerin futbolu hiç bilmediğini ve illa ki Bizleri mahkemelere çıkarıp, karalamak istediklerini belirtebiliriz. Burada şike yapmak için hiçbir kimseye para verilmiş mi? Kim vermiş ? Nasıl vermiş ? Sorumlulara soruyorum. Cevap versinler.

08.05.2011 GÜNÜ KARABÜKTE OYNANAN KARDEMİR D.Ç.KARABÜK – FENERBAHÇE MÜSABAKASINDA ŞİKE YAPILDIĞI İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ
GENEL SUNUM :

İddianamede yer alan tarafımıza yönelik bir diğer suçlama Karabükspor – Fenerbahçe maçında şike eylemlerinde bulunduğumuz yönündedir. İddianameyi tanzim edenler, Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerinin; Karabükspor üzerinde etkili ve yetkili olan Seyit İbrahim Kalender eliyle şike eylemlerini yürüttüğünü ve Emenike’nin transferi ile de "transfer şikesi" yaptığımızı iddia buyurmaktadırlar. Kanaatimce bu iddialar spor hukukunu bilmemekten öte özensiz, eksik araştırma sonucu suç yaratmak çabasından öte iddialar değildir. Zira öncelikle Seyit İbrahim Kalender, Karabükspor genel menajeri Seyit İçgül ile karıştırılıp, Karabükspor üzerinde etkili ve yetkili olduğu öne sürülmüştür ki bu husus maddi hatanın ötesinde, iddianameyi tanzim edenlerin niyetini ve saikini açıkça ortaya koymaktadır. Zira Seyit İbrahim Kalender TFF’de Ersun Yenal’ın yardımcısı olarak görev yapmaktadır ve hayatında Karabük’te bulunmamıştır. Bu nedenle bu yöndeki tüm ithamlar yanlış kurguya dayalı, yanlış yorum ve hukuki birer zırvadan ibarettir. Hatta tüm Karabük halkına Seyit İbrahim Kalender’i tanıyıp tanımadıklarını sorabilirsiniz.

İddianamede yer alan ve spor hukuku ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bir diğer iddia da Fenerbahçe’nin Emenike transferi ile "transfer şikesi" yaptığı iddiasıdır ki sanırız SAYIN SAVCI FUTBOLUN GERÇEKLERİNİN HALI SAHADA TOP OYNAMAKTAN İBARET OLDUĞUNU SANMAKTADIR. "TRANSFER ŞİKESİ" HANGİ KANUNDA, HANGİ TALİMATTA YER ALMAKTADIR? Sayın Savcılık bize bunu izah etmek zorundadır. OYSA TFF TALİMATLARINDA, OYUNCUNUN BAĞLI OLDUĞU KULÜBÜN ONAYI ALINARAK YAPILAN TRANSFERLERİN YASAL ŞARTLARA HAİZ BİR TRANSFER OLDUĞU AÇIKÇA YAZILMAKTADIR. Kaldı ki dosyada Karabükspor başkanı ifadesinde bu hususu teyit etmektedir. Zaten cevaplanması gereken husus, transfer şikesi eğer suç olsaydı Karabükspor’lu yöneticilerinin ve bu oyuncunun da suç işlemiş olmalarının gerektiği değil midir? İşte spor hukukundan bu kadar uzak kişi ve kurumlar eliyle düzenlenen iddiaların geldiği nokta budur. KALDI Kİ ETİK KURUL RAPORUNDA DA KARABÜKSPOR MÜSABAKASINDA FENERBAHÇELİ YÖNETİCİLERE SUÇ ATFEDİLMEMESİ TESADÜF DEĞİLDİR. Şimdi bu iddialara konu edilen birkaç tapeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tape: 1832, 2139, 1834, 1835, 1836, 1865, 1866, 1867, 1868

AÇIKLAMA :

Yukarıda yer alan tüm tapeler Şekip Mosturoğlu ve Sami Dinç’in Seyit Kalender’e ve bir avukata hukuki mütalaa karşılığı olarak verilmek üzere kulüpten almaya çalıştıkları 3.000TL para ile benden TFF ye gönderilmek üzere istedikleri UEFA Kupası finali vip biletleri ile ilgilidir. Seyit Kalender ise, yukarıda da izah ettiğim üzere, bildiğim kadarıyla Ersun Yenal’ın yardımcısıdır. Zira bu kişi 24.04.2011 tarihinde TFF seminerlerine gidiyordu ve bu biletler hatırladığım kadarıyla TFF Başkan Danışmanı Mümtaz Karakaya isimli şahsa iletilecekti. Diğer husus ise kulüpte kaydı da olan 3.000YTL tutarındaki bir paradır. İddianame bu olayda büyük bir hata içine girip Seyit Kalender ile Karabük Genel Menajeri Seyit Üçgül’ü karıştırmıştır. Ve akabinde Karabük maçı için bu şahısla şike faaliyetlerinde bulunduğumuz şeklinde iddiaları hiç araştırmadan iddianameye koymuştur. Oysaki Seyit Kalender’in Karabükle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Ve daha da ilginci duyduğum kadarıyla Seyit Kalender hayatında Karabük’e gitmemiştir. Ve bu husus iddianamenin ciddiyetini de açıkça ortaya koymaktadır.

Fiziki takipte Sami Seyit Kalender’e Alex imzalı bir adet forma vermiştir. Seyit Kalender bürodan çıkarken formayı küçük bir kozmetik poşetine koymuştur. Seyit Kalender poşeti arabada bırakarak TFF nin Beylerbeyindeki Gençlik Geliştirme Merkezindeki iş yerine girmiştir. Polis burayı tespit tutanağında Gençlik Geliştirme Derneği olarak yanlış tespit etmiştir.

EMENİKE TRANSFERİ

Karabük–Fenerbahçe maçı ligin 32. haftasında Karabük’te oynanmıştır. Emenike’nin transferi konusu için Şubat 2011 tarihinden itibaren Karabüksporla görüşmeye başlanılmıştır. Karabükspor Kulübü Başkanı Sayın Feridun Tankut 10milyon Euro karşılığında transferin olabileceğini belirtmiştir. Kulüple olan bu transfer çalışmalarını Yönetim Kurulu üyemiz Sayın Aleaddin Yıldırım yapmıştır. Futbolcuyla yapılan görüşmeleri ise Sayın Şekip Mosturoğlu oyuncunun menajeri üzerinden yapmıştır. Her iki çalışma da Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu bilgisi doğrultusunda olmuştur. Bu görüşmeler sezon sonuna kadar devam etmiş ve sonunda iki kulüp ve oyuncu anlaşarak transfer gerçekleştirilmiştir. Teknik Direktör Aykut Kocaman bu transferin olmasını ısrarla istiyordu. Bu oyuncunun menajeri Erdem Konyar’dı. Ve yine hatırladığım kadarıyla bu oyuncu ile Kulübü Karabükspor’un da bilgisi ve onayıyla 25.05.2011 tarihinde, ortalama yıllık 2 milyon euro üzerinden 4 yıllık sözleşme yaptık. Kulüple de 9 milyon euroya anlaştık. Tüm bu konuşmalar bu transfere ilişkindi. Ama iddianamede bu husus transfer şikesi olarak iddia edilmiştir ki bu anlaşılmazdır. Kulübün onayı alınan bir olayda transfer şikesi nasıl olur anlayabilmiş değilim. Zaten bu transfer şikesi olsaydı herhalde şikeyi yapan diğer taraf da Karabük Spor Kulübü olurdu. Karabüklü yöneticilerin sanık bile olmadığı olayda Fenerbahçe’nin kendi kendine nasıl olup da transfer şikesi yaptığı anlaşılamamaktadır. Kaldı ki gerek talimatlar ve gerekse ligdeki tüm uygulamalar dikkate alındığında bu konuyu ’transfer şikesi’ olarak yorumlamanın yeteri kadar futbol bilgisine sahip olmamaktan kaynaklandığını düşünmekteyim.

Emenike 02.05.2011 tarihinde oynadıkları Ankaragücü maçında sakatlanmıştır. Bu oyuncunun sakatlanması ile ilgili, bir hafta boyunca, basındaki bazı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Spor Kulübü düşmanları Emenikenin sarı kart görerek, sonraki hafta Fenerbahçe Spor Kulübüyle oynayacakları maçta oynamayacağı yönünde tartışma ve spekülasyonlar yapmaktaydılar. Biz yöneticiler her türlü spor müsabakalarını takip eder ve seyrederiz. Bir hafta sonra Karabükle maçımız olduğu için Ankaragücü - Karabük arasında oynanan maçı seyrediyordum; maç sırasında Emenike sakatlanınca 02.05.2011 günü saat 20.40ta Şekip Mosturoğlu’nu aradım. İletişim tespit tutanağındaki aramızdaki konuşmamız şöyledir;

İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI
*02.05.2011 günü saat 20.40’da Mehmet Şekip Mosturoğlu’nu (532 2139491)
Aziz Yıldırım’ın (530 5527290) aradığı; (Kayıt sıra no:00000)
Aziz’in "Emenike kırk yedinci dakikada sakatlandı çıktı salak" dediği, Şekip’in
"Tamam başkanım" dediği tespit edilmiştir.
Görüşmeyi yaptığınız gün Ankaragücü – Karabükspor maçının 47.
Dakikasında Karabükspor futbolcusu Emmanuel EMENİKE’nin sakatlık sebebi
ile oyundan çıktığı anlaşılmıştır.

BURADA KULLANDIĞIM SALAK KELİMESİ ZATEN TÜM OLAYI ANLATMAKTADIR. Kısaca bütün gelişmelerde bir dahilimizin olmadığı gözükmektedir. Bundan sonraki tapelerde bu daha net olarak gözükmektedir.

04.05.2011 günü saat 22.42’de Mehmet Şekip Mosturoğlu’nu Aziz YILDIRIM’ın aradığı görüşme ; ( Tape 2673)

Bu tapede Emenikenin bizim maçta oynayıp oynayamayacağı konusunu konuşuyoruz. Burada Şekip Mosturoğlu’nun Emenike’nin durumunu neden takip ettiğini soruyorlar.

Bu bir cinayet davası değildir. Bizler burada sporla uğraşıyoruz. Dünyanın her yerinde karşı takımda kim oynar kim oynamaz diye merak edilir ve öğrenilmeye çalışılır, teknik direktörlere de bu bilgi aktarılır. Oda bu bilgilerden faydalanarak gerekli taktikler geliştirir. Milli takım, kulüp takımları için de bu geçerlidir. Bu tapede görüldüğü gibi bizim insiyatifimiz dışında gelişmeler olmaktadır. Biz ancak dışarıdan takip etmekteyiz. GÖRÜLECEĞİ ÜZERE ŞİKE YAPTIĞI İDDİA EDİLEN AZİZ YILDIRIM VE ŞEKİP MOSTUROĞLU ŞİKE YAPTIKLARI OYUNCUNUN OYNAYIP OYNAMAYACAĞINI BİLE BİLEMEMEKTEDİRLER VE %51 OYNAMAMA İHTİMALİNE DUA ETMEKTEDİRLER. BU NASIL ŞİKEDİR? BIRAKIN ŞİKEYİ TRANSFER ETME AŞAMASINDA OLDUĞUMUZ BİR OYUNCUNUN SAKATLIĞI VE OYNAYIP OYNAMAMASI KONUSUNDA BU İLGİSİZLİĞİMİZ VE HATTA HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI BİR ŞEKİLDE MEVCUT BİLGİSİZLİĞİMİZDEN DOLAYI BİZLERE TEŞEKKÜR EDİLİP, BU FAİR DAVRANIŞ ALKIŞLANACAĞINA ŞİKE İLE SUÇLANMAKTAYIZ.

08.05.2011 günü saat 17.10’da Aziz Yıldırım’ın Mehmet Şekip Mosturoğlu’nu aradığı görüşme ; ( Tape 2397)

08.05.2011 günü Fenerbahçe Spor Kulübü’nün mali kongresini yaptıktan sonra helikopterle Sn. Ali Koç, Sn. Nihat Özdemir, Sn. Nihat Özbağı ile beraber Karabüke gittik. Maçtan üç saat önce oynanacak olan maçın kadrolarını hem televizyondan hem de staddan gelen bilgi ile öğrendik. Şekip Mosturoğlu ile yaptığımız görüşme de bunu açıkça göstermektedir. Bizler Emenike’nin oynayamayacağını maçtan 3 saat önce öğrendik. Zaten sakat olduğunu raporlar da tesvik etmektedir. Bizimle oynamamasının hiçbir ilgisi yoktur. Emenike’nin oynayamaması ile transfer görüşmeleri arasında hiçbir ilişki yoktur. Emenike söz konusu müsabakada sakatlanmış olduğu için forma giyememiştir. Öte yandan bu maçı takip eden 33 ve 34 ncü haftalarda Karabükspor’un oynadığı maçlarda da Emenike forma giyememiştir. 34 ncü haftanın Trabzonspor-Karabükspor arasında oynanmış düşünecek olursak, transfer şikesi söylemlerinin ne kadar gerçeğe aykırı olduğunu da görmüş oluruz.

Nitekim Karabükspor Teknik DirektörüYücel İldiz de, bu açıklamalarımızı 18.01.2012 günü katıldığı CNN Türk isimli TV kanalında sarf ettiği şu sözlerle teyit etmektedir:

" ... O hafta içerisindeEmenike’nin Ankaragücü maçından somra hafif bir sakatlığı vardı. Şahsen ben de açıkçası düzelebileceğini düşünüyordum. Kendisi de o şekilde düşünüyordu. Ama hafta içerisinde çok idmanlara çıkamadı daha doğrusu sadece tek idmana çıktı onu da yarım bıraktı çıktı zaten maçtan bir gün önce. Ama hafta içinde çektirdiğimiz MR’ında bizim kulüp doktoru ’Hocam öyle değil. Bir şeyleri var.’ dedi. ... baktık, kaburgasının üzerinde hafif bir zedelenme MR’da da görülüyordu zaten net bir şekilde. Gene bütün bunlara rağmen kendisiyle yaptığımız konuşöalarda falan oynamaya çalışacağını söylemişti ağrısı olmazsa. Son antremanı gene yarım bıraktı. ... Maçtan önce ... son durumunu sordum. ’Hocam iyi değilim’ dedi, ’oynayamayacağım’ dedi. .. ’Çıkarım iyi oynarım, kötü oynarım, bu sefer de bana başka şey söylerler falan’ dedi."


Soruşturma aşamasında öğrendiğimiz üzere, maçımızın olduğu zaman Karabükspor Başkanı Sayın Feridun Tankut, Emenike’nin oynayıp oynayamayacağını kulüp doktorundan sordurmuş, doktor da sakat olduğunu ancak müdahaleyle oynama imkanı olabileceğini söyleyince durumu Emenike’ye söylemişler. Emenike geçici tedavinin ileride büyük sorunlar yaratabileceğini raporunda sakatlığının sabit olduğunu söyleyerek oynamamıştır. Emenikenin oynayıp oynamaması ile ilgili bir alakamız olmadığı açıkça görülmektedir. OYUNCUNUN OYNAMAYACAĞI KONUSU O KADAR AÇIKTIR Kİ, 08.05.2011 TARİHLİ 1227 SAYILI TAPEDE SÖZ KONUSU İDDİANAMEDE ŞİKENİN BAŞ AKTÖRÜ OLDUĞU İLERİ SÜRÜLEN SAMİ DİNÇ SÖZDE ŞİKE YAPTIĞI EMENİKE’NİN OYNAMADIĞINI MAÇ OYNANIRKEN ÖĞRENMEKTEDİR. BU NASIL ŞİKEDİR VE BU İDDİAYI ORTAYA ATANLAR NEDEN BU TAPELERİ YORUMLAMAKTAN KAÇINMAKTADIRLAR? Şekip Mosturoğlu ile yapılan görüşme tapesinde görüldüğü gibi ;

23.04.2011 Tarihli, saat 20.30’da yapılan Aziz Yıldırım ile Şekip Mosturoğlu arasındaki görüşme; (Tape 2140) İDDİA : Seyit İbrahim Kalender’in Antalya’daki bazı seminerlerde eğitmen olarak bulunduğu tespitinden yola çıkılarak, A.Yıldırım’ın "Güneyli Arkadaş" olarak bu şahsı ve Karabük maçındaki şikeyi sorduğu iddia edilmiştir.

AÇIKLAMA : Bu konuşmada geçen güneydeki arkadaş Gökhan İnler’in tanıdığı olan Kazım Avcı’dır. Gökhan İnler, İtalya da UDINESSE Takımında oynamaktaydı. Kazım Avcı’ya kendisi ve menajerleriyle Fenerbahçe’ye transfer olabilmesi amacıyla görüşmeler yapması yönünde yetki verilmişti. Kazım Avcı kendisiyle görüşmüştür. Gökhan ailece Fenerbahçeli olduğunu ve Türkiye’de Fenerbahçe’ye çok sıcak baktığını söylemiştir. Juventus ve Napoli takımları da Gökhan İnler ile ilgilenmekteydiler. Udinesse o tarihlerde Napoli ile transfer görüşmesini durdurmuştu. İnternette de bu haber yayınlanmıştır (EK-1). Twitterdan Gökhan İnler Fenerbahçeli taraftara mesaj göndermiştir. Tape incelendiğinde Şekip Mosturoğlu eşiyle yemekteyken ben kendisini şike soruları sormaktayım ki bunun ne kadar akla ve hayata uygun olduğunu heyetinizin takdirine bırakıyorum. Bu tapenin Seyit Kalender’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki, bulunsa bile bu şahsın Karabük’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki "geldi mi" diye kastettiğim şahıs hiçbir zaman Seyit Kalender olamaz. Keza tapelerden anlaşıldığı üzere bu şahıs 24.04.2011de yani daha konuşmanın ertesi günü TFF seminerine İzmir’e gidecekmiş. Zaten Şekip Mosturoğlu’nun sorduğumda ilk olarak yanlış algıladığı kişi Kazım Avcı’dır.
Tape 1678 – 1871

Bu tapelerdeki görüşmeler S.Dinç – Ş.Mosturoğlu ve S.Dinç – İ.Kalender arasında gelişen ve Fenerbahçe Kulübüyle ilgisi olmayan görüşmelerdir. Öğrendiğim kadarıyla S.Dinç, Seyit Kalender’in avukatlığını yapıyormuş ya da beraber spor hukuku davalarını takip ediyorlarmış. Sanırım bunlara ilişkindir. Ancak yalan yanlış araştırmalardan her konuşmayı Karabükspor – Fenerbahçe şike eylemine bağlamaya kurgulanmış önyargılı bu bakış açısı tarafından yine yanlış yorumlanarak iddianamenin ciddiyetine gölge düşürülmüştür.
25.05.2011 Tarihli, saat 17.38’de yapılan Aziz Yıldırım ile Şekip Mosturoğlu arasındaki görüşme; (Tape 1218)

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu yaptığı bir transferi ancak sonuçlandırdığı zaman kamuoyuna açıklar. Bunu tüm kamuoyu bilir. Bir transferin sonuçlanması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Bunlar,
• Maddi anlamda her iki kulübün anlaşması,
• Maddi anlamda transfer eden kulüp ile sporcunun anlaşması,
• Transfer eden ile menajerin anlaşması,
• Fesihnamenin iki kulüp ve oyuncu tarafından imzalanması,
• Oyuncunun sağlık kontrollerinin yapılması.
Emenike sakat olduğu için kulübünden izin alarak yurt dışına gitmişti. Her iki kulüp anlaşınca kendisi Türkiye’ye Şekip Mosturoğlu tarafından gelmesi için davet edildi. Kendisiyle tüm dokümanları Kulübümüz adına imzaladık. Karabük yöneticilerinin Kulübümüze gelmelerini istedik. Onlar da geceleyin avukatlarıyla beraber geldiler. Fenerbahçe Spor Kulübünde; Karabükspor yöneticileri, avukatları, Ben, Şekip Mosturoğlu, kulüp avukatlarımız ve Emenike tüm transfer işlemlerini yaptık. Emenike ile Karabükspor aralarında fesihnameyi imzaladılar. Kulübümüzde Emenikeyle 9 milyon Euro karşılığında Karabük’ten transferlerini sağladık. Bizler transferi sonuçlandırınca Fenerbahçe TV den kamuoyuna Emenike’yi tv ye çıkartarak duyurduk.

Transferi gizlememizin sebebi kamuoyuna ilk önce Kulübümüzün televizyonundan duyurmaktı. Bu da ancak transfer bitince yapılabilmektedir. Tamamen yasal ve Karabükspor yönetimi ile irtibatlı olarak Emenike transferi yapılmıştır. Değeri ise 10 milyon eruoya satılarak gerçekten oynaması için yapıldığını göstermektedir.
SAMİ DİNÇ 25.05.2011 TARİHİNDE SAAT 17.41’DE YAPILAN GÖRÜŞME TAPESİNDE (tape 2663) , ERDEM KONYAR’I ARADIĞINDA ARALARINDA GEÇEN KONUŞMADA ERDEM’İN "SEYİT ABİYE HİÇ DÖNMİYEYİM Mİ ŞİMDİ" SÖZÜNÜN İÇİNDEKİ SEYİT, KARABÜKSPOR KULÜBÜ MENAJERİ SEYİT İÇGÜL’DÜR. TRANSFERİN DURUMUNU SORMAK İÇİN DEVAMLI ERDEM KONYAR’I ARAYIP BİLGİ ALMAYA ÇALIŞMAKTADIR. EMNİYET BU ŞAHSI SEYİT İBRAHİM KALENDER ZANNETMEKTEDİR. SEYİT İÇGÜL, KARABÜKSPOR’UN GENEL MENAJERİDİR. KARABÜKSPOR’DA UZUN YILLARDIR GÖREV YAPMAKTADIR. KARABÜK CAMİASINDA ETKİNDİR. ANCAK BİZİMLE İLİŞKİSİ YOKTUR.

EYLEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ :

Soruşturma kapsamında yapılan çalışmalar iki konudan ibarettir.
Birincisi Seyit Kalender vasıtasıyla şike yapılmasıdır. Tapelerle beraber anlattığımız gibi Seyit İbrahim Kalender Karabükspor menajeri Seyit İçgül maksadıyla yanlışlıkla dinlemeye alınmıştır. Seyit Kalender Karabük’e hayatının hiçbir döneminde gitmediğini söylemektedir. Karabük camiasını tanımadığı için hiçbir etkinliği de yoktur. Ayrıca bazı futbolculara ulaşılarak onlarla şike amaçlı görüştüğü, ayrıca şahsın irtibat kurduğu bu futbolcular belirlenememiştir denmektedir. Böyle saçma ve belirsiz ifade, suçlama olur mu? Bu suçlama Türk Sporuna ihanet etmektir. Çünkü suçu yok. Suçlu yaratmak için iftira atmaya çalışılmaktadır. Güneş balçıkla sıvanmaz. Gerçek, Seyit İçgül’le Kulübümüz’ün hiçbir ilgisinin olmadığıdır. Karabükte de hiçbir şike eylemine karışmadık.

Emenike ile olan konu Bizim dışımızda gelişmiştir. Anlattığımız tapelerde de bunu açıkça görüyoruz. Bu konuyla ilgili Emenike’nin sakatlık raporları, ilgili arkadaşların savunmaları Ekinde sunulacaktır. Yapılan transfer çalışması Karabükspor Başkanı Feridun Tankut’un bilgisi dahilinde yürütülmüştür. Karabük Spor Kulübü eski başkanı Feridun Tankut’un Emniyet ifadesi de ektedir. (EK-2)

İddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 61 adet tape kaydını iddianameye almış ve bunların yalnızca 6 tanesi şahsıma aittir. Tüm kamuoyunun gördüğü üzere bu tape kayıtlarından hiçbirinde şike amaçlı en ufak bir ifade dahi yer almamakta olup, hepsine dair iddialar tarafımızca tek tek çürütülmüştür.
Sonuç olarak Karabük’te hiçbir şekilde şike yapılmamıştır.

BU DURUM SON DAKİKADAKİ KORNER VURUŞUNDA GOL ATMA UMUDUYLA KALESİNİ TERK EDEREK CEZA SAHAMIZA GELEN KARABÜKSPOR KALECİSİNİN GÖRÜNTÜLERİNDEN DE RAHATLIKLA ANLAŞILABİLECEKTİR. NİTEKİM BU MAÇTA ALINAN 3 PUANDA FUTBOLCUSUNDAN MALZEMECİSİNE, TARAFTARINA KADAR BÜTÜN CAMİAMIZIN EMEĞİ VE ALINTERİ VARDIR. Emeğe saygı gösterilmelidir. ŞİKE DEĞİL TEŞVİK OLUP OLMADIĞI ARAŞTIRILMALIDIR.

T.F.F. RAPORLARI (EK-3)
Maçın sonunda TFF’na gönderilen hakem raporu, temsilci raporu, medya temsilci raporu, gözlemci raporu ekte sunulmuştur.

TFF Gözlemci raporunda Sn. İlhami Kaplan, maçla ilgili hiçbir olumsuzluk yazmamıştır. Maçın tanımı olarak Sayın İlhami Kaplan; müsabaka uygun hava koşulları ve zeminde oynandı, ev sahibi takımın 2200, misafir takımın 200 civarında seyircisi vardı, seyirciler müsabakada hakemleri baskı altına alacak davranışlar sergilemediler. LİG ŞAMPİYONUNU BELİRLEYECEK ÖNEMLİ MÜSABAKALARDAN BİRİ OLMASI NEDENİ İLE MÜSABAKA GERGİN VE HIZLI BAŞLADI. Müsabaka boyunca tempo yüksekti. Hakemler önemli kritik kararlar verme durumunda kaldılar. Bu nedenlerden dolayı müsabaka hakem ve yardımcı hakemler için zorlukla geçmiştir. 4.Hakem bu atmosferde oynanan müsabakada önleyici davranışlar ile tansiyonu düşürmeye çalışmıştır. Bu sebeple müsabaka 4.hakem içinde zor geçmiştir.

Görüldüğü gibi maçla ilgili hiçbir olumsuzluk yoktur. TFF de maçın temiz olmasından dolayı maçın neticesini 0-1 Fenerbahçe Spor Kulübü adına tescil etmiştir. Diğer raporlar da incelendiğinde hiçbir olumsuzluk yoktur.

MAÇTAN SONRA BASINDAKİ YORUMLAR

Tamer Bağlan (Fanatik) ; "GÖKHAN VE ALEX" başlığıyla yazdığı yazıda; Sarı kanaryalar, ağır, topa hep sahip olmak isteyerek ve psikolojik baskı altında, yüzde yüz gol pozisyonu yaratarak gol atmak isterken; Karabükspor ise , hızlı hücumu tercih edindi. Onlarda, bu ani ataklarla iyi çıktılar ancak son vuruşlarda başarısızdılar. (EK-4) Şansal Büyüka (Akşam Gazetesi), "EN ZOR MAÇTA EN DEĞERLİ GOL" başlığıyla yazdığı yazıda ; Karabük deplasmanı en zor maçıydı Fenerbahçenin, İlk yarıda öyle çok sıkıntı çektilerki…. Sol kanat resmen çöktü ve hücumda alex’in şutu dışında pozisyonları yok. (EK-5) Ahmet Çakar (Sabah Gazetesi); Dün gece Fenerbahçe belkide şampiyon oldu. Eğer dün Fenerbahçe maçı kazandıysa önce Karabük defansındaki Muhammet Özdin’e sonrada hakem Bülent Yıldırım’a teşekkür etsin. Niye Muhammet diyoruz, sebebi çok açık; o dakikaya kadar çok iyi oynayan Muhammet ve Karabük defansı vardı. 66 dakikada öyle bir hata yaptı ki Lugano da topu bomboş gol yapıverdi. TABİİ Kİ FUTBOL HATALAR OYUNU (EK-6) Erman Toroğlu (Hürriyet); İki takım çekişiyor, zararı ufaklar görüyor. Burada şampiyonluğa oynayan takımlarla mücadele edeceklerin yapacağı tek şey var iyi oynamak bir yana, özellikle iyi savaşmaları lazım ki dedikodunun içine girmesinler. DÜN BUCASPOR ,KARABÜKSPOR DA BENCE İYİ MÜCADELE ETTİLER.

Beğendim; Karabük’ün oyunu bırakmamasını. (EK-7) SAVUNMAMIZ EKLERİ:
EK-1: Gökhan İnler’in Napoli Takımına Transferine İlişkin Takvim Gazetesi’nde Yer Alan Haber
EK-2: Karabük Spor Kulübü eski başkanı Feridun Tankut’un emniyet ifadesi
EK-3: T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya Temsilci Raporu
EK-4: Tamer Bağlan’ın Fanatik Gazetesi’nde Yayınlanan "Gökhan ve Alex" Başlıklı Yazısı
EK-5: Şansal Büyüka’nın Akşam Gazetesi’nde yayınlanan "EN ZOR MAÇTA EN DEĞERLİ GOL" Başlıklı Yazısı
EK-6: Ahmet Çakar’ın Sabah Gazetesi’nde Yayınlanan Köşe Yazısı
EK-7: Erman Toroğlu’nun Hürriyet Gazetesi’nde Yayınlanan Köşe Yazısı
EK-8: Basında Yer Alan Müsabakaya İlişkin Diğer Köşe Yazıları
EK-9: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları
EK-10: Müsabakaya İlişkin Oyuncu Puan Listeleri

07.03.2011 TARİHİNDE ANKARA’DA OYNANAN GENÇLERBİRLİĞİ – FENERBAHÇE FUTBOL MÜSABAKASINDA ŞİKE YAPILMASI İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ

07.03.2011 günü Ankara’da oynanan Gençlerbirliği – Fenerbahçe futbol müsabakası öncesi bir yandan İlhan Ekşioğlu, bir yandan menajer Mehmet Şen’e Fenerbahçe’nin Gençlerbirliği ile yapacağı müsabakada Gençlerbirliği teknik heyetindeki bazı şahıslar ve bazı Gençlerbirliği futbolcuları üzerinden şike yapılması için talimat verdiğim söylenmektedir.

İddianamenin 180 inci sayfasında Mehmet Şen’in Beni 06.03.2011 günü saat 22.03 ve 21.05’de aradığı belirtilmektedir. Bu tapelerde görüldüğü üzere maçla ilgili hiçbir konuşma yoktur.

06.03.2011 Günü, saat 21.03’te Aziz YILDIRIM’ı , Mehmet ŞEN’in aradığı; (Tape 1396)

Mehmet’in "Geldiniz mi başkanım Ankarada’mısınız" dediği, Aziz’in "Sesin hiç anlaşılmıyor" dediği tespit edilmiştir.
*06.03.2011 günü saat 21.05’de Aziz YILDIRIM’ı , Mehmet ŞEN’in aradığı: (Kayıt Sıra No:1397)

Mehmet’in "Başkanım bir iki dakika görmem lazım sizi" dediği, Aziz’in "Gel atla gel buraya" dediği, Mehmet’in "NEREDE YALNIZ GÖRMEM LAZIM BAŞKANIM SİZİ NEREDESİNİZ" dediği, Aziz’in "Gel buradayım şeydeyim tesislerdeyim ya" dediği, Mehmet’in "Tamam ben Aykutu alıp geleyim" dediği tespit edilmiştir.

*06.03.2011 günü saat 21.40’da Aziz YILDIRIM’a, Mehmet ŞEN’in gönderdiği mesajda; (Kayıt Sıra No: 1398) "Başkanım yukarıda aykutun yanındayım ONUNDA SİZE GELDİĞİMDEN HABERİ YOK" dediği tespit edilmiştir.

Bu tapelerde, Mehmet Şen’in Benimle daha önce maçla ilgili hiçbir konuyu görüşmediği açıkça anlaşılmaktadır.

Bu telefon görüşmelerinin yapıldığı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü kafilesi olarak Ankara’da kendi tesislerimizde kamptaydık. Ben de tesislerdeydim. Benimle görüşmek isteyince kendisine tesislere gelebileceğini söyledim. Kendisi Aykut Kocaman ile arkadaş olduğu için tesislere gelip Aykut Kocaman’la sohbet etmiştir. Sonra da Bana mesaj atarak Aykut Kocaman’la beraber olduğunu söylemektedir. Aykut Kocaman’la yakınlığından dolayı, O’nu atlayıp, Bana gelmesi durumunda Hocamızın buna üzüleceğini düşünerek böyle bir mesaj atmıştır. Sonra ikisi, yani kendisi ve Aykut Kocaman, beraber aşağıda televizyon seyrettiğimiz salona geldiler. Burada oturup sohbet ettik. Mehmet Şen Trabzonspor’un teşvik primi çalışmaları yaptığını, bunun önlenebileceğini ifade etti. Ben de gerek olmadığını konuşmamda anlaşıldığı gibi söyledim. Hatta bunu 1956 nolu tapede açıkça İlhan Ekşioğlu ile de paylaştım.


06.03.2011 Tarihinde, saat 21.50’de yapılan İlhan Yüksel Ekşioğlu ile Aziz Yıldırım arasındaki görüşme; (Tape 1956)

Bu tapede açıkça Trabzon kanadının teşvik girişimlerinin olduğu görülmektedir. Trabzonspor faaliyetlerini görmek için sayın savcı ve emniyetin öküz altında buzağı aramasına hiç gerek yoktur. Zira Gençlerbirliği oyuncuları Serkan Çalık, Aykut ve Hurşit, bu durumu açıkça ortaya koymakta hiçbir çekince görmemektedir. (EK1-A: TRABZONSPOR İÇİN OYNADIK)

Mehmet Şen bunu Gençlerbirliği Yardımcı Antrenörünün söylediğini, bu konuyu önlemek için bizimle görüşmek istediğini Bana söyledi. Ben de yok dediğimi, İlhan Ekşioğlu’na telefonda söyledim. O da "bir konuşalım, konuyu öğrenelim" dedi.
Şimdi burada Ben nasıl Mehmet Şen’e Gençlerbirliği maçı ile ilgili şike girişiminde bulunmasını önermiş oluyorum? Ayrıca sohbet sırasında biz tesislerde inşaat işleri yaptıracağımızdan bahsettik. İzolasyon iyi yapılmadığından otoparkın çatısından su akmaktaydı. Bunları yaptırmamız gerektiğini konuşurken Mehmet Şen kendisinin bunları yaptırabileceği ekiplerinin olduğunu söyledi. Kısaca Mehmet Şen ile hiçbir şekilde şike işlemiyle ilgili bir konu görüşmedim. Tam tersi Trabzonspor’un teşvik vereceğini ve bunu önlemek için bir çalışma yapabileceğini söylemesine rağmen bir girişim yapmadık. İddianamede Mehmet Şen’in karşılaşmadan bir gün önce gece saatlerinde Aziz Yıldırım ile irtibatlı olduğu söylenmektedir. Yukarıda anlattığım telefon konuşmalarında hiçbir suç var mıdır? Açıkça yoktur ve maçla ilgili hiçbir işlem yapılmamıştır. Mehmet Şen’in Gençlerbirliği futbolcularına herhangi bir şike yaptırdığıma dair bir tape var mı? Yine Emniyet ve Savcılığın burada kendilerine göre kurgusunu görüyoruz.

İddianamede, İlhan Ekşioğlu’nun Doğan Ercan üzerinden Gençlerbirliği’nden bazı futbolcular ile irtibata geçerek müsabakada kötü oynamaları ve bunun karşılığında para almaları konusunda bunlarla anlaştıkları, 01.03.2011 günü Doğan Ercan’ın İlhan Ekşioğlu’na Hurşit Meriç, Serkan Çalık, Mehmet Akgün, Murat Kalkan, Orhan Şam, Harbuzi, Aykut Demir, Sedinak, Azofifa isimli Gençlerbirliği futbolcularıyla konuşup anlaştığını aktardığını ve 02.03.2011 günü İlhan Ekşioğlu’nun konuyu bana söylediği iddia edilmektedir.

02.03.2011 Günü, saat 18.15’deki İlhan Ekşioğlu’nun Doğan Ercan’ı aradığı görüşmede (Tape 1515); İlhan Ekşioğlu Bana geleceğini belirtip, Gençlerbirliği’ndeki oyuncuların teşvik primi alıp almadığı konusunda yapılan çalışmalarla alakalı konuşma yapıyor. Eğer şike ile ilgili bir girişim yapsaydık o zaman bu tapede görüldüğü gibi önce imkanımız varsa kaleci ile görüşürdük.

EYLEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ BÖLÜMÜNDE "YAPILAN İLETİŞİM TESPİTLERİNDE VE TELEFON DETAY DÖKÜM ANALİZİ – BAZ İSTASYONU ÇALIŞMALARINDA SERKAN ÇALIK, LABİNOT HARBUZİ, HURŞİT MERİÇ, MEHMET AKGÜN, MURAT KALKAN, ORHAN SAM, AYKUT DEMİR, MICHAEL SEDİNAK ve RANDALL AZOFEİFA CORRALES İSİMLİ FUTBOLCULARLA ŞİKE AMAÇLI İRTİBAT KURULUP GÖRÜŞÜLDÜĞÜNE DAİR BAZI DELİLLER ELDE EDİLMİŞ İSE DE BU FUTBOLCULARLA ANLAŞILDIĞINA, FUTBOLCULARIN ANILAN MAÇTA ŞİKE YAPARAK MENFAAT TEMİN ETTİKLERİNE DAİR SOMUT DELİL ELDE EDİLEMEDİĞİNDEN HAKLARINDA SEVK MADDESİ TANZİM EDİLEMEMİŞTİR" DENMEKTEDİR.
BU ŞU DEMEKTİR; İSTANBUL EMNİYETİ HİÇBİR DELİL BULAMAMIŞTIR. Çünkü şikeyle ilgili hiçbir görüşme yapılmamıştır.

Ayrıca 3.500.000 Euro bonservisi verilerek Orhan Şam Fenerbahçe’ye transfer edilmiştir. Şike yapan bir oyuncuyu siz transfer eder misiniz? Bizi de satabilir düşüncesi ile Biz transfer etmeyiz.

Savcıda hiçbir bilgi ve belge olmamasına rağmen kendine göre yorum yapmıştır. Bir takımın 18 oyuncusuyla ilgilenilir mi? Burada 9 oyuncuyla görüşme yapıldığı söylenmektedir. Hâlbuki Doğan Ercan, Trabzon’un yaptığı teşvik çalışmalarını bildiğimizi oyunculara iletecek ve bunu Başkanlarına söyleyeceğimizi bildirecekti. Ancak Doğan Ercan bunu yapmadığı halde ’yaptım, oyuncuları uyardım’ demektedir. Eğer şike yapmayı düşünsek bunu yapmasını ilk önce isterdik. Tapede bunu açıkça görüyoruz. Zaten Doğan Ercan da Savcılık ifadesinde hiçbir oyuncuyla konuşmadığını açıkça söylüyor. (EK-1)

Yani kısaca Savcılık bu oyuncularla ilgili hiçbir şike çalışmasının olmadığını kendisi itiraf etmektedir. Çünkü bu bir şike davası değildir. Hepimiz ne davası olduğunu çok iyi biliyoruz.

İlhan Ekşioğlu transfer çalışmaları için, bu işleri organize etmesi için 100.000$’ı Doğan Ercan’a vermiştir. Transfer çalışmaları İsveç’teki 2 oyuncu için olabilir, ileride izah edilecektir. Şike 10 dan fazla oyuncu ile yapılıyorsa 100.000$ ile şike mi yapılır? Bu futbolcular galip geldikleri zaman her biri asgari 10-15.000$ para kazanırlar. Tapeler iyice incelendiğinde Doğan Ercan’ın Gençlerbirliği takımına oyuncu satmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Şikeye aracı olup böyle bir ekmek kapısını, kaybetmek ister mi? Doğan Ercan Gençlerbirliği Başkanı, Kulüp Müdürü Önder Zafer İpekle iyi ilişkiler içindedir. Doğan Ercan’ın ortağı Hasan ÇETİNKAYA’dır. Bu Hasan Çetinkaya bizim idari menajerimiz Hasan Çetinkaya olarak dinlenmiş, ancak farklı kişilerdir.
2080, 2082, 2085, 2105, nolu tapeler Fenerbahçe İdari Menajeri Hasan Çetinkaya’nın değil, Doğan Ercan’ın ortağı İsveç’te yaşayan Hasan Çetinkaya’ya aittir.
Diğer yandan Aziz Yıldırım’ın, yani Benim talimatım ile Mehmet Şen’in, Gençlerbirliği yardımcı antrenörü Cengiz Demirel ve Zeki Önder İpek vasıtasıyla Gençlerbirliği kalecisi Serdar Kulbilge’ye ulaşarak, şahısla bahse konu müsabakayı Fenerbahçe’nin lehine sonuçlandıracak şekilde oynaması için para karşılığı anlaştığı; Serdar Kurbilge’ye sezon sonunda Fenerbahçe’ye transfer edileceği de vaat edilerek aynı zamanda transfer şikesi yapıldığı, Mehmet Şen’in Aziz Yıldırım’ın talimatıyla şike faaliyetlerine devam ettiği esnada Aziz Yıldırım’ın Mehmet Şen’in yaptığı çalışmaları İlhan Ekşioğlu’na bildirerek hareket etmelerini istediği, Mehmet Şen’in Gençlerbirliği kadrosunu İlhan Ekşioğu’na bildirdiği, İlhan Ekşioğlu’nun da bunu Doğan Ercan’a bildirdiği ve faaliyetleri bu şekilde devam ettirdiği söylenmektedir.Önce şunu anlamamız gerekir. Ben Mehmet Şen’e hiç bir zaman böyle bir görev vermedim.

01.03.2011 Tarihinde, saat 14.21’de İlhan Yüksel Ekşioğlu ile Aziz Yıldırım arasında yapılan görüşme, (Tape 1931)
Azerbaycan’a bir günlüğüne gitmeme rağmen işlerimin uzamasından dolayı iki gün kaldım ve üçüncü gün İstanbul’a geldim. "Vaziyetler iyi mi" sözüm sanki şifreli bir söz söylüyorum anlamına geliyor, kabul ediliyor. Bu cümle genel anlamda kullandığımız sözlerdir. "İyi iyi siz döndünüz mü" cümlesiyle de her şeyin olumlu gittiğini söylemektedir. Ancak niyetiniz kötüyse, Türkçemizde kelimeler de lastik gibi olduğundan istediğiniz gibi bu cümleleri yorumlarsınız.

Bu tapede Mehmet Şen’in beni aradığını ve İstanbul’a gelmek istediğini söylüyorum. Gelecek tapelerde Mehmet Şen’in İstanbul’a gelmediğini maçtan bir gün önceki gece Fenerbahçe İncek Telekom Tesislerine geldiğini anlayacağız. İlhan Ekşioğlu’nun Mehmet Şen ile irtibatının olmadığını bu tape bize açıkça göstermektedir.
"Hazırız değil mi", sözlerimdeki ifade bizim takımımızın çalışmalarıyla ilgilidir. "İyi" derken de futbol takımımızın iyi durumda olduğunu belirtmektedir.

Savcı bu tapede bir not düşmüştür. Şunu söylüyor: "DOĞAN ERCAN’IN İLHAN EKŞİOĞLU’NUN OFİSİNDE BULUNDUĞU SIRADA, AZİZ YILDIRIM, İLHAN EKŞİOĞLU’NU TELEFONLA ARAYARAK ŞİKE FAALİYETLERİ HAKKINDA BİLGİ ALMAKTADIR".

Ben de, bu iddiaya şöyle cevap vermek istiyorum. Açıklamaya çalıştığım genel değerlendirme ve bu ana kadar açıklamaya çalıştığım tapelerde hiç kimse Doğan Ercan’ın İlhan Ekşioğlu’nun ofisinde olduğunu ima edecek veya bunu bana anlatacak cümle, söz geçmiş midir? Ben normal şekilde İlhan Ekşioğlu’nu aradım. Herhangi bir şike konuşması aramızda yapılmış mıdır? Hangi bilgi şikeyi Doğan Ercanla yapıldığını bana anlatmaktadır? Yine düzmece suçlama yapılmaktadır.

02.03.2011 tarihindeki telefon görüşmemizde Mehmet Şen’in geleceğini İlhan Ekşioğlu’na söylüyorum. O gelmeden İlhan Ekşioğlu’yla görüşmek istememin sebebi Trabzon’dan gelecek teşvik primi ile ilgili Mehmet Şen’in söyleyeceklerine karşı bilgi sahibi olmak ve buna göre görüşme yapmaktır. Gençlerbirliği kadrosunda Trabzon doğumlu ve Trabzonsporlu oyuncular da bulunmaktadır. Eğer şike ile ilgili bir işlem yapsaydık bu sporcular Trabzonspor tarafına bunu iletirlerdi.

03.03.2011 günü, saat 23.10’da Aziz YILDIRIM’ın , Mehmet ŞEN’i aradığı görüşme (Tape 1509);
Aziz’in "ne oldu gelmedin" diye sorması üzerine Mehmet’in "başkanım ameliyat oldum dün kalkamadım o yüzden gelemedim,. artık anca ANKARADA SİZİN YANINIZA GELİRİM BAŞKANIM,…buraya geldiğinizde gelirim " dediği tespit edilmiştir.

Mehmet Şen, Bana gelmediği için kendisini aradım. Bana ameliyat olduğundan dolayı gelemediğini söyledi. Ankara da yanıma geleceğini söyledi. Kendisi de Emniyet ifadesinde bunu açıkladı. (EK-2)

Mehmet Şen’in görüşmeye gelmediğini 06.01.2011 tarihindeki 1956 nolu tapede açıkça görüyoruz. Bu tarihe kadar Mehmet Şen’i görmüyorum. İddia Makamı, Serdar Kulbilge’ye ulaşmamız yönünde bilgi, belge, yani hiçbir şey yokken; yine varsayımla komplo teorisi ortaya koymaktadır.

08.03.2011 Tarihindeki 2957 no lu tape bu söylediğimi teyit etmektedir.
08.03.2011 tarihinde, saat 13.52’de Mehmet Şen’in İlhan Yüksel Ekşioğlu’na göndermiş olduğu mesajın tapesi (Tape 2957)
İlhancığım SENDEN SONRA KALE İLE KONUŞTUM NİYE BANA KONUŞTUĞUNU SÖYLEMİYORSUN DİYE ÖYLE BİR ŞEY OLMADI KİMSEYLE GÖRÜŞMEDİM DEDİ AĞBİ BU İS HARBİ OLDU Biz.

Savcı, Mehmet Şen ile şikeyi organize ettiğimi söylüyor. TAPE ÖYLE SÖYLEMİYOR. ÇÜNKÜ ARACI OLAN MEHMET ŞEN, SERDAR KULBİLGE İLE KONUŞUYOR. SERDAR KULBİLGE DE HARBİ MAÇ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. KİMSEYLE KONUŞMADIĞINI BELİRTİYOR.

Hani Ben Mehmet Şen vasıtasıyla kaleciyi şike için organize etmiştim? Bu kadar yalan dolu iddia yığını olamaz. Ben Savcı ve Emniyetin hazırladığı tapelerle kendimizi savunuyorum. Bunlar da Bizim haklı olduğumuzu herhalde gösteriyordur.

İddianamede 07.03.2011 Günü, saat 20.00 de başlayan müsabakanın ilk yarısının 2-2 berabere bitmesi üzerine İlhan Ekşioğlu’nun Doğan Ercan ve Mehmet Şen’i arayarak Gençlerbirliği futbolcularının beklenenden daha iyi oynadıklarını söylemeye çalıştığı Gençlerbirliği oyuncularının kendi kapasitelerinin üzerinde oynaması ile ilgili yorumlar vardır. Gençlerbirliği oyuncularının teşvik primi almasını önleme yönünde uyarıların yapılıp yapılmadığı oynanan maçta açıkça görülmektedir. İlhan Ekşioğlu’nun bu şahısları arayıp aramadığını da bilmiyorum.

06.03.2011 Tarihinde, saat 13.43’te Doğan Ercan’ın Hasan Çetinkaya ile yaptığı görüşme (Tape 2080);
HASAN ÇETİNKAYA : Bugün mü geldin Ankara’ya
DOĞAN ERCAN : Yarın sabah Cavcav’ın yanına gideceğim fabrikaya.
Bu tapedeki konuşmada Doğan Ercan, Harbuzi ile ilgili transfer konusunu Başkan İlhan Cavcav ile konuşacağını anlatan Hasan Çetinkaya ile 7 sayfalık bir görüşme yapmıştır. Hasan Çetinkaya Fenerbahçe Kulübü idari menajeri değil, Doğan Ercan’ın ortağı olan ve İsveç’te yaşayan menajerdir.
06.03.2011 Tarihinde , saat 19.59’da İlhan Yüksel Ekişoğlu’nun Doğan Ercan’ı aradığı telefon görüşmesi (Tape 1955);
06.03.2011 Tarihinde, saat 20.00’de Doğan Ercan , Hasan Çetinkaya’yı arıyor (Tape 2085);

Bu üç tapeyi incelediğimizde Doğan Ercan 06.03.2011 tarihinde saat 13.43’te ortağı Hasan Çetinkaya’yla yaptığı görüşmede Ankara’ya geldiğini söylüyor. Geliş amacı Harbuzi ile ilgili transfer görüşmelerini 07.03.2011 tarihinde İlhan Cavcav ile yapmak içindir. Halbuki Doğan Ercan 06.03.2011 tarihinde Gençlerbirliği antrenmanına gittiğini İlhan Ekşioğlu’na söylemektedir. Bu tapelere göre kendisi Gençlerbirliği tesislerine gitmemiştir. Hiçbir oyuncuyla da konuşma yapmamıştır.
Zaten genel konuşmalarında da ifadelerinde de hiçbir oyuncuyla irtibat kurmadığını söylemektedir.

07.03.2011 Tarihinde, saat 10.41’deki Doğan Ercan - İlhan Ekşioğlu konuşmasında (Tape 2088); Doğan Ercan bir iki saat sonra kulübe gideceğim listeyi alacağım ve senin yanına geleceğim diyor. Şike organize eden insanın maça 8 saat kala henüz kadroyu öğrenememiş olması biraz garip gelmiyor mu? İlhan Ekşioğlu kadroyu kendisine mesajla gönderiyor.

08.03.2011 Tarihinde, saat 11.29’da İlhan Ekşioğlu’nu Doğan Ercan’ın aradığı telefon görüşmesinin (Tape 1965); sonunda Doğan Ercan "Ben kötü bir şey mi yaptım. Size parayla mı bir şey mi yaptım" sözleri ve 08.03.2011 tarihinde saat 12.57 deki Doğan Ercan sohbeti sırasında Doğan Ercan’ın 3üncü bir şahsa söylediği aşağıdaki konuşma;
08.03.2011 günü saat.12.57’de Doğan ERCAN’ı Ali KIRATLI’nın aradığı (Tape 2100);
Doğan’ın Harbuzi’nin evinde kaldığını belirttiği ve "İLHAN ABİ DE AKŞAM ARTİST ARTİST KONUŞUYOR GÖTLERİNİ YIRTTI BANA NE ABİ BEN TAKIMIN BAŞKANI MIYIM YA, … , ALLAH ALLAH MÜCADELE EDİYORLARMIŞ ta bilmem , etmeyecek mi Ali abi MAÇ MI SATSIN ADAMLAR YA" dediği, Ali’nin konuşacağını söylediği, Doğan’ın "Ali abi Fenerbahçe’ye karşı kimse oynamayacak mı o zaman çıkmasınlar sahaya , …. , 4-2 yenmişler hala artistlik yapıyor ya Ali abi ya" dediği tespit edilmiştir.

Bu görüşmelerde para ile ilgili bir operasyon olmadığına göre tamamen teşviki önleme çalışmaları yapılması istenmiş; ancak o da yapılmamıştır. Doğan Ercan, GENÇLERBİRLİĞİ OYUNCULARININ ’GÖTLERİNİ YIRTTIĞINI, BANA NE ABİ BEN TAKIMIN BAŞKANI MIYIM’ DİYEREK OLAYI ANLATIYOR. VE İLAVE EDİYOR "ALİ ABİ MAÇ MI SATSIN ADAMLAR YA" SÖZLERİYLE OYUNCULARIN İYİ FUTBOL OYNADIĞINI SÖYLEMEKTEDİR. BU TAPELER GÖSTERİYOR Kİ OYUNCULARLA İLGİLİ BİR ŞİKE GİRİŞİMİ YAPILMAMIŞTIR.

"Müsabaka sonunda Aziz Yıldırım’ın, yapılan şikeye rağmen Gençlerbirliği oyuncularının iyi oynadığını düşünerek İlhan Ekşioğlu’nu azarladığı ve ilk taksit olarak futbolculara dağıtılmak üzere Doğan Ercan’a verilen 100.000$ ’ın geri alınması talimatını verdiği, İlhan Ekşioğlu’nun da aynı tepkiyi Doğan Ercan’a yansıtarak şahıstan 100.000$ geri istediği, Doğan Ercan’ın da bahse konu parayı İlhan Ekşioğlu’na gönderdiği ve teslim ettiği…"

Ben, İlhan Ekşioğlu’nu maç sonunda azarlamadım çünkü aramızda Başkan – yönetici ilişkisinin dışında ağabey – kardeş ilişkisi vardır. BURADAKİ 100.000$ TRANSFER İÇİN İSVEÇ’TEKİ İKİ OYUNCUYA VERİLMEK ÜZERE ÖN AVANS OLARAK DOĞAN ERCAN’A VERİLMİŞTİR. 100.000$ İlhan Ekşioğlu’nun kendi imkanlarıyla verdiği bir paradır. Fenerbahçe Spor Kulübü ile bir ilgisi yoktur. Doğan Ercan bu iki oyuncuyu Kayserispor’a ve Gençlerbirliği’ne de satmak istiyordu. İlhan Ekşioğlu maçın çok sert geçmesinden dolayı kızmış ve bu transferden vazgeçerek parasını geri istemiştir. Gençlerbirliği sporcuları maçtan sonraki maç sonu röportajlarında Trabzon için oynadıklarını ama Fenerbahçemizi yenemediklerini söylemişlerdir. NTV Sporda Fuat Akdağ da bu sözlerin ’Türkiye’nin 4 te 3 Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istemiyor anlamına geliyor’ diye yorum yaparak bu açıklamaları kınıyor ve ’böyle açıklama yapılır mı’ diyor. Ben de Gençlerbirliği’nde oynayan Trabzonsporlu oyuncuların teşvik operasyonu yaptığını düşünüyorum ve burada dile getiriyorum. Biz suçlanıyoruz, esas suçlular dışarıda geziyorlar. Adalet ve hukuk anlayışımız maalesef işte bu kadar.

Maçın devre arasında İlhan Ekşioğlu ile konuştuk. Gençlerbirliği’nin teşvik primi aldığını ve maça çok asıldığını aramızda soyunma odasında konuştuk. İlhan Ekşioğlu teşvik olayını önleyemediği için üzülmüş ve benim kızdığımı Doğan Ercan’a söylemiştir. Halbuki böyle bir olay olmamıştır.

Gençlerbirliği oyuncularıyla bir para anlaşması yapılmadığından eylemin değerlendirilmesinde açıkça Savcının yazdığı gibi tarafımızdan bir işlem yapılmamıştır. 16.03.2011 tarihinde Cengiz Demirel’in Fenerbahçe müsabakası ile ilgili ödeme yapılmaması durumunu kabullendiği belirlenmiştir deniyor. Biz savunmamızda şike olmadığını ancak bu şekilde açıklayabilirdik. Savcı bizim yerimize bu maçta bir şey olmadığını söylemektedir. Kaleci Serdar Kulbilge’ye hiçbir şekilde Murat Öztürk vasıtasıyla para gönderilmemiştir.

Murat Öztürk ile Serdar Kulbilge arasındaki özel ilişkiden doğan aldı – verdi meselesidir. Bizler hiçbir şekilde Serdar Kulbilgeyle para karşılığında anlaşmadık. Yukarıda yazdığım tapeyi burada yeniden yazarak olayı açıklığa kavuşturmak istiyorum.

08.03.2011 tarihinde, saat 13.52’de Mehmet Şen’in İlhan Yüksel Ekşioğlu’na göndermiş olduğu mesaj (Tape 2957)
İlhancığım SENDEN SONRA KALE İLE KONUŞTUM NİYE BANA KONUŞTUĞUNU SÖYLEMİYORSUN DİYE ÖYLE BİR ŞEY OLMADI KİMSEYLE GÖRÜŞMEDİM DEDİ AĞBİ BU İS HARBİ OLDU BİZ.

Bu sms de Mehmet Şen kaleci Serdar Kulbilge ile konuştuğunu söylüyor. Serdar’ın başkalarıyla konuştuğundan şüphe ediyor. Bunu kendisine sorduğunda öyle bir şeyin olmadığını ve maçın harbi oynandığını belirtiyor.

Başından beri Savcı Mehmet Berk, Mehmet Şen vasıtasıyla kaleci Serdar Kulbilge ile şike yapmak için anlaşma yapıldığını söylüyordu. Bu tape tüm bu düşünceleri zannediyorum çürütmüştür.

Serdar Kulbilge’nin transfer işlemlerini Mehmet Şen’in kendisi yürütmüştür. Transferi yılsonunda biteceği için kulübünden izin almaya gerek yoktur. UEFA ve TFF kurallarına göre transferine 6 ay kalan sporcular istedikleri kulüple görüşebilirler.
21.03.2011 tarihinde saat 19.44’te Serdar Kulbilge Fenerbahçe Futbol Takımının kaleci antrenörünü arıyor. Murat Öztürk, Serdar Kulbilge Fenerbahçe de oynarken onu çalıştırmıştır. Aralarındaki sohbette,
MURAT ÖZTÜRK : "VALLAHİ TA BİZİM MAÇTAN BERİ ARAYACAĞIM AMA ANASINI SATAYIM MEMLEKET ÖYLE BİR HAL OLMUŞ Kİ"

Konuşmalar gösteriyor ki insanlar birbirleriyle bile görüşmeye korkuyorlar. Bu durumda şike parasını nasıl Murat Öztürk gönderebilir? Hem de banka kanalıyla. Bu kadar da iftira atılır mı?

Murat Öztürk 2004 – 2008 yıllarında Kaleci Antrenörü olarak görev almıştır. Serdar Kulbilge de aynı dönemde Fenerbahçe Futbol A Takımı kadrosunda kalecilik yapmıştır. 2008 tarihinde her ikisi de Fenerbahçemizden ayrılmışlardır. Kulüpten ayrıldıktan sonra da dostlukları devam etmiş. Bunu kendilerinin beyanlarından öğreniyoruz. Murat Öztürk tekrar Fenerbahçe’de çalışmaya başladığında da bu dostlukları devam etmektedir.

Aynı zamanda kendi aralarında birbirlerine maddi anlamda ufak meblağlarda yardım ettiklerini de beyanlarından daha sonra da öğrendik. 2008 yılından itibaren Murat Öztürk Serdar Kulbilge’den aldığı borçları ödüyor.

21.03.2011 tarihli ve 1501 sayılı tapeye konu paranın Murat Öztürk’ün Serdar’dan önceden almış olduğu ve peyderpey kendisine ödemekte olduğu 5.000 TL’dır; kalan 6.000 TL’sını da 05.09.2011’de ödemiştir. Bu dekontlar EK-2/A’dadır.
Eyleme ilişkin telefon detay dökümü analizi yapılmıştır. Yapılan bu kadar telefon görüşmelerine baktığımızda İlhan Ekşioğluyla görüşmemin dışında yaptığım telefon görüşmesi görülmemektedir.
01.03.2011 Günkü Fiziki Takip Tutanakları ; (Ek-3)
"Yapılan iletişim tespit çalışmalarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe Spor Kulübü stat ve tesisler sorumlusu İlhan Ekşioğlu’nun, futbol müsabakalarında maç sonuçlarını etkilemeye maruf rakip takım futbolcularıyla dolaylı olarak görüştüklerinin, bu futbolcuların Gençlerbirliği Kulübü Futbolcuları olabileceğinin, İlhan Ekşioğlu’nun Aziz Yıldırım’ın talimatıyla kulüpten 250.000$ para aldığının, Doğan Ercan’ın şike amaçlı rakip takım oyuncularıyla görüşeceğinin İlhan Ekşioğlu’nun gelişmeleri Aziz Yıldırım’a aktardığının belirlenmesi üzerine fiziki takip yapıldığı" söylenmektedir.

Fiziki Takip, Beni çok duygulandırdı. İstanbul Organize Şubesinin bu çalışması Bizlerin kimlere emanet olduğunu çok iyi görmemizi sağladı. Bu kadar takibe karşı İlhan Ekşioğlu’nun Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulundaki görevini bir türlü çözememişler.

İlhan Ekşioğlu Fenerbahçe Spor Kulübü amatör sporlardan sorumlu yönetim kurulu üyesidir. Tesislerde yapılacak her türlü inşaat, tamirat işlerini İlhan Ekşioğlu yaptırmaktadır. Futbol müsabakalarında maç sonuçlarını etkilemeye maruf rakip takım futbolcularıyla dolaylı olarak görüştüğümüz söylenmektedir. Dolaylı da olsa bir tane futbolcuyla görüştüğümü veya görüştürdüğümü söyleyebilir misiniz? Ben hiç bir sporcuyla dolaylı veya dolaysız görüşmedim. Aynı şekilde İlhan Ekşioğlu da görüşmemiştir.

Türk Futbolu madem ki bu kadar temizdi peki bir yıl önce kaybettiğimiz şampiyon olamadığımız 2009 – 2010 sezonunda neler olduğunu biliyor musunuz? Bunları neden araştırma zahmetinde Savcı Mehmet Berk bulunmuyor? İlhan Ekşioğlu Tape 1925 de de görüldüğü gibi 250.000$ ’ı seyahate gideceği için almak istiyor ve aldığı parayla işi için ödeme yapıyor.

Amatör şubelerde harcanmak üzere 250.000$’a ihtiyaç olduğunu İlhan Ekşioğlu, Tamer Bey’e söylüyor. Genelde İlhan Ekşioğlu kendi maddi kaynaklarından harcamayı yapar. Fatura ve belgeyi kulüp muhasebesine verince harcamasının karşılığını alır. İlhan Ekşioğlu, Benim Tamer Yelkovan’a talimat vermemi istiyor. Çünkü Tamer Yelkovan prensipte önce futbolcularla ilgili ödemeyi yapar. Bunun olmaması için ben gerektiğinde Tamer Yelkovan’a ödemesi yönünde gerekli talimatları veririm. Burada ihtiyaca karşılık ödeme talimatı verilmiştir.

07.03.2011 Tarihli Fiziki Takip Tutanağı (EK-4)
"Saat 15.55’de Aziz Yıldırım’ın yaklaşık 6 araçlık bir konvoyla birlikte Fenerbahçe Kulübü İncek Telekom Tesislerine geldiği, saat 16.10da Doğan Ercan’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Ankara tesislerinden ayrılarak Crowne Plaza Otel’e gittiğimiz" söylenmektedir.

Bu doğrudur. O kadar süre Emniyetin zaman ayırmasını gerektiren bir durum dadeğildir. Ben ve yönetici arkadaşlarım Anayasa Mahkemesi Başkanı Sn. Halim KILIÇ BEY’İN DAVETİ ÜZERİNE ANAYASA MAHKEMESİ’NE GİTTİK. NEZAKET ZİYARETİNDEN SONRA ÖĞLEN YEMEĞİ YEDİK. SONRADA FENERBAHÇE İNCEK TELEKOM TESİSLERİNE GELDİK. TESİSLERE GİRDİĞİMİZDE DOĞAN ERCAN’I GÖRDÜM. AYAKÜSTÜ HATRINI SORDUM. YÖNETİCİ ARKADAŞLARLA SALON KISMINA GELİP ORADA ARAMIZDA TOPLANTI YAPTIK. Herkesin içinde görüştüğüm bir kişi ile ilgili herhalde suçlanmamamız gerekir.

EYLEMLE İLGİLİ İLETİŞİM TUTANAKLARI
28.02.2011 Günü, saat 10.07’de İlhan Ekşioğlu’nun Tamer Yelkovan’ı aradığı görüşme (Tape 1925);
28.02.2011 Günü, saat 13.08’de Aziz Yıldırım’ın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 1456);
28.02.2011 Tarihinde Azerbaycan’a seyahate gittim. İlhan Ekşioğlu’yla yapacağım bu seyahatle ilgili konuşma yaptım. İlhan Ekşioğlu Dereağzı tesislerinde yapılacak işle ilgili ödeme yapılması gerektiğini bana söyledi.
Amatör şubelerde yapılması gereken tadilatlarla ilgili olarak Tadilat İşleri Teklifi, Sözleşme ve bu paraların da söz konusu Sözleşme gereğince ödendiğine dair belgeler EK-5’tedir.
Burada istenilen para da 28.02.2011 tarihinde, tadilat için ödenmesi gereken tutar olan 200.000 TL dır. (EK-5 İlgili Harcama İçin Yapılan Dekontlar)
Daha önce Tamer Yelkovan’la da bu konuda konuştuğunu belirtti. Tamer Yelkovan Kulüp ödemelerinde öncelikli futbolcu ödemelerine verdiği için, Benim de Tamer Yelkovan’a ödeme için söylememi söyledi. Ben de Tamer Yelkovan’a bir sonraki tapede görüldüğü şekilde söyledim. Sohbetten sonra da telefonu kapattık.
28.02.2011 Tarihinde, saat 13.09’da Aziz Yıldırım’ın Tamer Yelkovan’ı aradığı görüşme (Tape 1457);
Bu tapede görüldüğü gibi bir önceki konuşmada geçtiği şekilde Tamer Yelkovan’a yapılacak ödemeye yardımcı olmasını söylüyorum.
28.02.2011 Tarihinde, saat 13.21’de Aziz Yıldırım’ın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 1458);
Konuşmalara baktığımızda siyah harflerle yazılan cümlelerin çok önemli olayları Bize anlatması lazımken maalesef bu konuşmalarda yapılan önemsiz sözler önemli hale getirilmeye çalışılıyor.
İlhan Ekşioğlu’na Tamer Yelkovan’la konuştuğumu istediğinin yerine getirileceğini bildiriyorum. İlhan Ekşioğlu da "tamam Başkanım" diyor. Ben de kendine BU HAFTA ÇOK ÖNEMLİ BİR MAÇ OYNAYACAĞIZ ONDAN SONRA KONYA MAÇI DAHA RAHAT OLABİLİR. ARKADAN ZATEN VE BUNDAN SONRADA ZOR KISMI BAŞLIYOR DİYORUM. İlhan Ekşioğlu da "Başkanım bu hafta Allahın izniyle açılır ara" diyor.

Bu konuşmalarda İlhan Ekşioğlu’yla o hafta oynanacak Gençlerbirliği – Fenerbahçe ve Beşiktaş - Trabzonspor maçlarıyla ilgili yorum yapıyoruz. Beşiktaş’ın Trabzon’u yeneceğini veya berabere kalacağını düşünerek İlhan Ekşioğlu bu hafta "Allahın izniyle ara açılır" temennisinde bulunuyor. Ben de bu haftanın önemli olduğunu, yenersek puan farkının açılması ve psikolojik olarak olayların bizi lehimize döneceğini düşünerek ’yenersek tamamdır’ diyorum. Sporun içinde olanların gayet normal karşılayacağı bir sohbettir. Hatta burada Gençlerbirliği ve BJK Kulübünün puan durumlarıyla ilgili konuşmaya devam ediyoruz. BJK Kulübünün puan durumunun kritik olmasından dolayı İlhan Ekşioğlu ’maça asılırlar, asılırlar’ diyerek BJK’nın bu durumdan dolayı maça ağırlığını koyacağını tahmin ettiğini ifade ediyor.

Bu tapede tamamen spor muhabbeti yapılmıştır. Gençlerbirliği maçıyla ilgili hiçbir konuşma yoktur. Eylemin gelişimi ile ilgili iddianamedeki suçlamaya göre; "Süper Lig 2010 – 2011 sezonunun 24.haftasına gelindiğinde, Fenerbahçe’nin 51 puan ve averaj üstünlüğü ile Ligi birincisi olduğu, Trabzonspor’un 51 puanla Lig ikincisi olduğu, Bursaspor’un 48 puanla Lig üçüncüsü olduğu, her takımda ligi şampiyonlukla bitirme ihtimali olduğu, Fenerbahçe’nin liderliği koruyarak ligin zirvesinde yalnız kalabilmesi için rakibi durumundaki 3 takımın da ligin 24. haftasında yapacakları maçlarda puan kaybetmelerinin gerektiği, bu nedenle Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütünün 24.haftada bu takımların yapacağı maçların sonucunu etkilemeye yönelik girişimlerde bulunduğu" şeklinde ligin durumuyla ilgili tespit yapılmıştır. Maç kadroları Ek-6’da sunulmuştur.

Organize Şube ve Beşiktaş’taki Savcılık benim suç örgütü lideri olduğumu söylemekteler. Önce bunu söylememiz gerekir, Ben bir suç örgütü kurmadım ve suç örgütünün de lideri değilim.

02.03.2011 günü, saat 15.55 de Aziz Yıldırım – İlhan Ekşioğlu arasındaki 1459 no.lu tape kaydı.
Bu tapeyi; Bursa – İBB maçı ile ilgili yaptığım önceki savunmamda izah etmiştim. Tekrar izah ediyorum; bu tapede görüldüğü gibi Bana gelecek bir kişiden bahsediyorum. Bu kişi Dereağzı’nda boksörlere ait binanın ahşapları da dahil olmak üzere Stadımızın, Topuk Yaylasının ahşap işlerini de yapan ve yapacak olan Hasan Pınardır. Yapılacak olan işleri ona vermek istediğimden İlhan Ekşioğlu ile maliyet üzerine konuşmak istiyorum. Tape okunduğunda bu iyice anlaşılmaktadır. İlhan Ekşioğlu ile konuşmamızda vaziyetlerin nasıl olduğunu sorduğumda oda vaziyetin gayet iyi olduğunu söylemesi, arkadan da "3 tarlayı da sürdük" sözü ve "yağmur da yağar ekinler çıkar" söylemi bir temennidir. Tarla "maçları," sürmek ise "dilek" anlamındadır. Fenerbahçe’nin rakipleriyle ilgili beklentidir. Bu sözlerden başka amaç çıkartıp şifreli konuşuyorlar demek abesle iştigaldir. İlhan Ekşioğlu Eyüp Sultan’da yapmış olduğu dua ve kurban kesimiyle bunu temenni etmektedir. İddianamede Ligin 24.haftasında 04.03.2011 günü oynanan Kayseri – Manisaspor, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş – Trabzon maçlarında şike yapıldığı anlamına geldiği söylenmektedir.

Benim, İlhan Ekşioğlu’na Bursa - İBB maçına müdahale etmek için talimat verdiğim söylenmektedir. Talimat vermemle ilgili bir tape veya bir bilgi var mıdır?
Mademki üç maçla ilgili şike yaptık veya teşvik verdik; neden bu maçlar da iddianameye dahil edilmemişlerdi? Bu üç maçtan yalnız Bursa - İBB maçı teşvik verildi diye sorgulanmaktadır. Ben diğer iki maçla da ilgili düşüncelerimi ve gerçekleri söylemek istiyorum. Emniyetin Organize Şubesi ve Savcılık ortalığı toz duman haline getirdikten sonra bu maçlarda bir şey olmadığını iddianamede yazması, kendileri için aşağılayıcı bir şey olmalıdır. Mademki diğer iki maçta şike yok o zaman ""3 tarlayı sürdük sözünü bu üç maçta da teşvik veya şike var diye nasıl sorgulamada kullanabilir ve kamuoyuna açıklarsınız? Buna vicdanınız nasıl müsaade ediyor? Futbolu yargılamak için sporu iyi bilmek gerekir.
Bu tapede Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçında şike yapılması için bir konuşma var mıdır? Yoktur.

Bu tapedeki görüşme 06.03.2011 tarihinde oynanan Bursaspor – İstanbul Büyükşehir Belediye Spor müsabakasında da sorulmuştu.

İddia Makamı Savcı Mehmet Berk tapeleri hangi maç için gerekli olduğunu değerlendiremediği için işine geldiği gibi kullanmaya çalışıyor. Eğer bu tape Bursaspor - İ.B.B. Spor maçına aitse bu maç sorgusunda ne işi var? Savcı Mehmet Berk bir taşla iki kuş vurmak istiyor ama şunu bilmesi gerekir ortada kuş yok, taşı boşuna atıyor, kendisini zorluyor ve yoruyor. Ona tavsiyem inandığını yapsın ille bir şey çıkaracağım diye uğraşmasın.

02.03.2011 Tarihinde, saat 18.05’te İlhan Ekşioğlu’nu Aziz Yıldırım’ın aradığı görüşme; (Tape 1933)
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanıyla Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesinin görüşmesini hep şike veya teşvik olayına bağlamak gibi saçma bir şey olabilir mi? Amatör şubelerin devamlı sorunları bulunmaktadır. Bunun dışında her türlü Kulüple ilgili konuları konuşmaktayız. Evlerimizin arası 800 metre civarındadır. Bu mesafe yürüyerek 10 dakikadır. Bu konuşmadan bir şey varmış anlamını çıkarmak yanlıştır.
06.03.2011 Tarihli, saat 21.50’de İlhan Ekşioğlu’nu Aziz Yıldırım’ın aradığı görüşme (Tape 1956)
07.03.2011 Tarihli, saat 17.36’da Aziz Yıldırım’ı Doğan isimli şahsın aradığı görüşme (Tape 1401)

Savcı ve İstanbul Emniyeti; Doğan Yeşin’in söylediği gibi bu tapede "mort" oldular. Doğan Yeşin, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün denetleme kurulu başkanıdır. Kendisi mali müşavirdir. Bu görüşmedeki kişi Doğan Ercan değil, Doğan Yeşin’dir.

Telefon konuşmamızda bir gün önce oynanan Beşiktaş – Trabzonspor maçının 1-2 neticesiyle bittiğine üzüldüğünü anlatmaktadır. Ben de "bir şey olmaz" diyorum. Kendisinin tanıdığı bir arkadaşı her hafta bizim maçlarla rakiplerimiz maçlarını tahmin eder. Genelde de neticeleri bilir. Doğan Yeşin’in bu arkadaşı bizim totemimizdir. Bizim oynayacağımız Gençlerbirliği maçı için de ’tereddüt etmesin yeneceksiniz’ diyor. Konuşmamız budur. Ayrıca şampiyon olacağımızı da söylüyor. Bu konuşmadan başka şeyler çıkarmak üzücüdür. Eğer Emniyet ciddi araştırma yapsaydı Doğan Yeşin’in kim olduğunu çözer, konuyu Savcıya anlatır, Savcı da bunu doğru yorumlardı. Emniyet maalesef Doğan Yeşin’i Doğan Ercan diye tahmin etmiş ve buna göre tapeyi iddianameye almıştır.
14.03.2011 günü saat:12.11’de İlhan Ekşioğlu’nu Alaeddin Yıldırım’ın aradığı görüşme(tape:1984);
Bu tapede kastedilen kaleci Savcı ve Emniyet’in tespitlerinin tam aksine, Trabzonspor ilk kalecisi Onur’dur.
Konuşmanın yalnızca belli başlı kısımları kesilip biçilerek kendi kurgularına uygun hale getirme çalışmaları maalesef burada da başarısız bir girişim olarak kalmak durumundadır. Zira; söz konusu konuşma 14.03.2011’dir. Tabzonspor kalecisi Orhan ise Trabzonspor – Kasımpaşa maçının son dakikasında sakatlanmış ve 13.03.2011 günü yapılan tetkikler neticesinde sahalardan en az 6 ay süreyle uzak kalacağı belirtilmiştir. Tapedeyer alan "Abi 6 ay yok herif 6 ay" ifadeleri söylediklerimizi tamamiyle teyit etmektedir.

EYLEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İDDİA MAKAMI; SERKAN ÇALIK, HARBUTZİ, HURŞİT MERİÇ, MEHMET AKGÜN, MURAT KALKAN, ORHAN ŞAM, AYKUT DEMİR, JEDİNAK, AZOFEİFA İSİMLİ FUTBOLCULAR İLE İLGİLİSOMUT DELİL BULUNMADIĞINI SÖYLEMEKTE VE HAKLARINDA KAMU DAVASI AÇMAMAKTADIR. BU OYUNCULARIN TOPLAMI 9 KİŞİDİR.

Kaleci Serdar’ın da şike yapmadığını kendisine sözde şike teklifi yapan Mehmet Şen’in İlhan Y. Ekşioğlu’na çektiği mesajdan da açıkça anlıyoruz. Bu durumda, ilk 11’de oynayan 10 oyuncunun da şike yapmadıkları bizzat iddia makamınca ispat edilmiştir. Görüldüğü gibi bütün kurgular emniyetin tape ve eylem değerlendirmesi neticesinde boşa çıkmaktadır.

Keza iddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 110 adet tape kaydını iddianameye almış ve bunların yalnızca 18 tanesi şahsıma ait olup; savunmamızda açıkladığımız ve tüm kamuoyuna sunduğumuz üzere hiç birinin de şike faaliyetleri ile uzaktan, yakından bir ilgisi yoktur.

Buna ilişkin diğer bir kanıt ise;
12.03.2011 günü saat:21.00’da İlhan Ekşioğlu’nun Aziz Yıldırım’ı aradığı görüşme (Tape 1980);
Kısaca demek istediğim şudur ki; bu maçta hiçbir şekilde ne şike ne de bu yönde bir çalışma yapılmamıştır.

SAVUNMAMIZ EKLERİ
EK-1/A: Trabzonspor İçin Oynadık Başlıklı Yazı
EK-1: Doğan Ercan’ın Soruşturma Aşamasında Verdiği İfadesi
EK-2: Mehmet Şen’in Emniyette Verdiği İfadesi
EK-3: 01.03.2011 Tarihli Fiziki Takip Tutanakları
EK-4: 07.03.2011 Tarihli Fiziki Takip Tutanakları
EK-5: 28.02.2011 Tarihli Dekontlar
EK-6: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları
EK-7: Müsabakaya İlişkin Basında Yer Alan Köşe Yazıları
EK-8: Müsabakaya İlişkin T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya Temsilci Raporu
SAVUNMAMIZDA YER ALAN TAPE KAYITLARI
06.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 1396)
06.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 1397)
06.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 1398)
06.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu - Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1956)
02.03.2011 Tarihli Doğan Ercan – İlhan Y. Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 1515)
01.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1931)
03.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 1509)
08.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 2957)
06.03.2011 Tarihli Doğan Ercan – Hasan Çetinkaya Görüşmesi (Tape 2080)
06.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu - Doğan Ercan Görüşmesi (Tape 1955)
06.03.2011 Tarihli Doğan Ercan – Hasan Çetinkaya Görüşmesi (Tape 2085)
06.03.2011 Tarihli Doğan Ercan – Hasan Çetinkaya Görüşmesi (Tape 2080)
08.03.2011 Tarihli Doğan Ercan – Ali Kıratlı Görüşmesi (Tape 2100)
08.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 2957)
28.02.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Tamer Yelkovan Görüşmesi (Tape 1925)
28.02.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – İlhan Y. Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 1456)
28.02.2011 Tarihli Aziz Yıldırım - Tamer Yelkovan Görüşmesi (Tape 1457)
28.02.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – İlhan Y. Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 1458)
02.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – İlhan Y. Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 1459)
02.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1933)
06.03.2011 Tarihli İlhan Y. Ekşioğlu – Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1956)
07.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım – Doğan Yeşin Görüşmesi (Tape 1401)

20.03.2011 TARİHİNDE OYNANAN GENÇLERBİRLİĞİ – TRABZONSPOR MÜSABAKASINDA TEŞVİK PRİMİ VERDİĞİMİZ İDDİALARINA İLİŞKİN SAVUNMALARIMIZ

Genel Sunum :
İddia Makamı "20.03.2011 tarihinde oynanan Gençlerbirliği – Trabzonspor müsabakasında Aziz Yıldırım’ın, İlhan Ekşioğlu’na bazı Gençlerbirliği oyuncularına teşvik primi verilmesi için talimat verdiği, Gençlerbirliği – Fenerbahçe müsabakasında da birlikte şike yaptıkları Mehmet Şen, Cengiz Demirel ve Zafer Önder İpek üzerinden, Serdar Kulbilge ve Mahmut Boz’a ulaşarak şahıslara Trabzonspor’a karşı iyi oynamaları karşılığında teşvik primi verilmesini sağladıklarını" belirtmiştir.

Yine İddianamede "Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı İdari Menajeri Hasan Çetinkaya’nın da Serdar Kulbilge ve tespit edilemeyen bazı Gençlerbirliği futbolcularıyla görüşerek şike ve teşvik eyleminde bulundukları" iddia olunmuştur.
Özellikle belirtmek isterim ki "iddia eden ispatla mükelleftir".

Yukarıda ileri sürülen tüm iddialar, kurgu ve amaçsal yoruma dayalı iddialardır. Bu maça ilişkin bu kadar konuşma tapesinin arasında bana ait olduğu ileri sürülen 3 adet tapeyle tüm bu suçlamaları gerçekleştirdiğim iddialarını Mahkemenizin takdirlerine bırakıyorum.

İddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 48 adet tape kaydını iddianameye almış ve bunların yalnızca 4 tanesi şahsıma ait olup; söz konusu kayıtlar dayanak gösterilerek şahsım ve Fenerbahçe Camiası üzerine atılmaya çalışılan iftiralara tek tek cevap vereceğim.

İddia Makamı’nın bu iddialarını dayandırdığı 3 ana başlık daha kurgulanmadan kendi içinde çürümektedir. Kaldı ki, bu müsabaka ile ilgili iddiaların değerlendirilmesi yapılırken, 07.03.2011 tarihinde oynanan Gençlerbirliği – Fenerbahçe müsabakasından önce aldığımız teşvik duyumları hakkında Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ı yazılı olarak bilgilendirdiğimiz hususunun göz önüne alınması hukuki zarurettir.

1-A Serdar Kulbilgeyle İlgili Teşvik İddiaları;
Serdar Kulbilge’nin Fenerbahçe ile yaptığı görüşmenin transfer görüşmesi olduğu, hatta bu görüşmelerin 6 ncı aya kadar devam ettiği tüm konuşma tapelerinde açıkça bellidir. İddia Makamı 07.03.2011 tarihinde oynanan Gençlerbirliği – Fenerbahçe müsabakasında da yine Serdar Kulbilge ile şike ve teşvik eylemlerinde bulunulduğu, bu nedenle bu müsabakada da bu oyuncuya ulaşıldığı iddiasında bulunmuştur ki, bu her şeyden önce çok çirkin bir oyun, adeta bir tuzaktır.

Zira Ankara’da oynanan Gençlerbirliği – Fenerbahçe müsabakası 07.03.2011 tarihinde oynanmış ama her ne hikmetse Serdar Kulbilge’nin bu maça ilişkin şike ve teşvik içeren ilk tapesi 14.03.2011 tarihinden sonra başlamaktadır. Yani Serdar Kulbilge’nin şike ve teşvik eylemleri olduğu söylenen tüm eylemlerine konu konuşmalar maçtan 1 hafta sonra başlamıştır. Ama Savcı için bu önemli değildir. Tarih, belge, bilgiye gerek yoktur. Fenerbahçe’nin aleyhine olabilecek her çamur iddianame duvarına sürülmelidir. Bakınız Serdar Kulbilge’nin tüm konuşma tapeleri 14.03.2011’de başlamakta ve 24.05.2011’e kadar sürmektedir. Özetle ne kadar monte edilmeye çalışılırsa çalışılsın Serdar Kulbilge’ye Gençlerbirliği – Fenerbahçe maçında şike teşvik etmemiz "Tarih itibariyle" mümkün değildir.

Bu taktirde bir diğer gerçek ortaya çıkmaktadır ki, kendi maçımızda hiçbir şekilde görüşmediğimiz ki (İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun transfer etmek istediği oyunculardan biri olmasına rağmen) bir oyuncuya 13 gün sonraki Gençlerbirliği – Trabzonspor müsabakasında teşvik primi teklif etmemiz en hafif tabirle mantık dışıdır.
Serdar Kulbilge ile ilgili İddianamedeki suç arayışlarının bir diğer dayanağı, İlhan Yüksel Ekşioğlu ile Tamer Yelkovan arasında 17.03.2011 tarihli görüşme (Tape 2493) ile ilgili olan iddiadır. Bu tapeden açıkça anlaşılacağı üzere İlhan Yüksel Ekşioğlu Fenerbahçe’nin tesisleşmeden sorumlu Asbaşkanı olarak yürütülen inşaatlardaki hesap ve hakedişlerle ilgili açıkça bilgi vermektedir. Oysaki Savcılık, bu tapeyi Serdar Kulbilge’ye yollanan şike ve teşvik parası olarak değerlendirmişler ve buna dayanak olarak da 16.03.2011 de yani birgün önceki İlhan Yüksel Ekşioğlu – Cengiz Demirel buluşmasını göstermişlerdir. (EK-1) Oysaki bu maça ve Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçlarına ilişkin Trabzonspor’un hayata geçirmeye çalıştığı şike ve teşvik eylemleri açıktır. Ve İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun Cengiz Demirel aracılığıyla öğrenmeye ve engellemeye çalıştığı husus budur. Bu konu aşağıda da ayrıntılarıyla izah edilecektir. Hatta Cengiz Demirel de, bundan faydalanarak İlhan Yüksel Ekşioğlu’na 1-2 futbolcu transfer ettirmeye çalışmaktadır. Aslında bütün olay budur. Kaldı ki; Tamer Yelkovan’la İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun konuştuğu paranın bu kişilerle bir ilgisi yoktur. Bunun en açık göstergesi ise Cengiz Demirel ile Mehmet Şen arasındaki 15.03.2011, 20.55 tarihli 2057 no’lu tapeden anlaşılmaktadır. "İyi tamam yarın sen onu muhakkak abi doldur" anlatımı ile 16.03.2011, 14.18 tarihli 1292 no’lu Mehmet Şen – Cengiz Demirel arasındaki "Kardeş bak çok sert yaparak bu işin gerçekleştiğini anlatıyorsun" "Hiç de korkmayın" tapelerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Şahısların şike ve teşvik parası almak için oyunculara çok sert yapması düşünülemez olduğundan, burada murat edilenin, herhangi bir teşvik eyleminin gerçekleşmesini önlemek olduğu gün gibi aşikardır. Oysa ki kurgusunda tarihleri hiç dikkate almayan Savcılık, burada da konuşmaları dikkate almayıp sadece tarihlerde kurgu yaratmaya çalışmışlardır.

İddianamede bu konudaki bir diğer trajikomik iddia ise; Fenerbahçe Başkanı ve yöneticilerinin, Cengiz Demirel, Mehmet Şen, Murat Öztürk, Hasan Çetinkaya, Zafer Önder İpek gibi 5-6 kişiyi aynı anda sadece Serdar Kulbilge ve Mahmut Boz isimli iki futbolcuların teşvik girişiminde kullandığıdır ki; bu açıkça iddiadan öte bir futbol cehaletidir. Kaldı ki iddianamede "ismi tespit edilemeyen başka futbolcular" olduğu da ileri sürülmekte ve bu iddianamenin ne kadar gayriciddî bir şekilde düzenlendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hukuk ve Adalet bu mudur? Bu kadar soyut ve muğlak kelimelerle insanlar nasıl suçlanır?

Aslında iddiacılar Zafer Önder İpek – Cengiz Demirel arasındaki 12.04.2011 saat 17.27 tarihli 1531 no’lu tapeyi kullanarak, başka futbolculara şifreli şekilde teşvik primi teklif edildiğini ileri sürmeye çalışmıştır. Ama bu tape ile ileri sürülen iddialar da Cengiz Demirel ile Serdar Kulbilge arasındaki 12.04.2011 saat 17.29 tarihli 1532 no’lu tape ile yerle bir olmuştur. Zira ilk görüşmede geçen "işçiler, ev, tadilat" kelimelerinin gerçekten kendi anlamlarında kullanıldığı 1532 nolu 2.tape ile ortaya çıkmıştır. Bizce bu bir hukuki ayıptır.

Ancak kendini şike ve teşvik konusunda bir şeyler bulmaya adayan iddiacılar bununla yetinmemiştir. Kaleci antrenörü Murat Öztürk ile çok yakın aile dostu ve aralarında sürekli parasal ilişki bulunan Serdar Kulbilge’nin hesaplarını kontrol etme gereği dahi duymadan, bu ilişkiyi Fenerbahçe’ye dayandırmaktan kaçınmamıştır. Bu şahıslar arasındaki tüm ilişkiyi ve Murat Öztürk’ün ifadesini (EK-2) makamınızın bilgilerine sunuyorum. Tüm bu belge ve bilgilerin ışığında görüleceği üzere aslında bu asılsız iddialara karşı her türlü tazminat davası açmamız kaçınılmaz bir hal almıştır.

1-B Mahmut Boz ile ilgili teşvik primi iddiaları;
İddia makamının büyük bir titizlik ve özveriyle yaptığı çalışma sonucunda tespit ettiği bir diğer teşvik primi verdiğimiz oyuncu Mahmut Boz’dur. Bu iddiaların ne kadar gayri ciddi ve fiilen imkansız olduğunu anlamak için müsabaka ve tape tarihlerine bakmak yeterlidir. Gençlerbirliği – Trabzonspor müsabakasının tarihi 20.03.2011 dir. Oysaki Mahmut Boz’un iddianamedeki ilk tapesi maçtan 39 gün sonra yani 29.04.2011 tarihidir. Diğer tapeleri de 03.05.2011 ve 29.05.2011 tarihleridir. Yorum açıktır.
Serdar Kulbilge’nin yaptığı görüşmelerin her birini şike ve teşvik eylemlerine örtüştüremediğini bilen Savcılık, Mahmut Boz’u da Serdar Kulbilge’nin yanına koyarak bu müthiş iddialarını güçlendirmek istemişlerdir. Ancak yine sanırız heyecandan olsa gerek tarihlere bakmayı unutmuşlardır.

Zira bu maçtan 1,5 ay sonra teşvik konuşmaları diye nitelendirdikleri konuşmalar hem tarih hem de içerik olarak yapmak istedikleri kurguya uymamaktadır. Bu oyuncuya ait üç tapenin açılımını da bilgilerinize sunuyorum. Heyetinizden ricam bu tapelerin dikkatle incelenmesidir. Ve görülecektir ki orta zekâyla bile tamamı transfer girişimlerine ait olan bu tapelerin, teşvik ve şike girişimiyle yakından uzaktan ilgisinin olmadığı hususu aşikârdır. Unutulmaması gereken bir husus da bizim Mahmut Boz’a neden kendi maçımızda ulaşmadığımız sorusudur.

29.04.2011 günü saat 23.26 da Cengiz Demirel – Mahmut Boz arasındaki 1536 no.lu Tape Kaydı:
03.05.2011 günü saat 17.16 da Cengiz Demirel – Mahmut Boz arasındaki 1537 no.lu Tape Kaydı:
29.05.2011 günü saat 14.16 da Cengiz Demirel – Mahmut Boz arasındaki 2911 no.lu Tape Kaydı:

İşte iddianamede iki oyuncuya teşvik primi verildiği iddiaları bunlardır. Aslında bunlar tespit edilebilen yani şike ve teşvik eylemlerinin açıkça ortaya konulduğu oyunculardır. İddianamede yer aldığı üzere bir de "ismi tespit edilemeyenler" vardır ki yorumu Sayın Mahkemenize bırakıyorum.

Kaldı ki iddianameyi yazanların karar vermesi gereken bir diğer husus da, şike ve teşvik paralarının kimler vasıtasıyla oyunculara ulaştırıldığının netleşmesi gerektiği hususudur. Zira Serdar Kulbilge’ye, şike ve teşvik parasını İlhan Yüksel Ekşioğlu vasıtasıyla verildiğini söyleyenler aynı iddianamede Murat Akyüz ile de bu şike parasının Serdar Kulbilge’ye ödendiğini ileri sürmektedir. Yani yine 1 koyundan 2 post çıkarma yoluna girmişlerdir.

2. Hasan Çetinkaya kanalıyla şike yapılması iddiaları;
İddianamede yer alan bir diğer iddia, Hasan Çetinkaya kanalıyla Serdar Kulbilge üzerinden şike ve teşvik eylemleri yapılmasına yöneliktir. Bu iddia da aslında İddianamenin ne kadar gayriciddi bir kurgu ile düzenlendiğinin en açık göstergesidir. Zira burada iki farklı kişi birbirine karıştırılarak yanlış dinleme kararıyla yanlış kişiler teknik takip altına alınmış, yanlış deliller toplanmış ve dolayısıyla sonuç olarak da YANLIŞ’a ulaşılmıştır.

İddianamedeki Hasan Çetinkaya’nın Serdar Kulbilge ve bazı Gençlerbirliği futbolcularıyla görüşme yaparak teşvik eylemlerinde bulunduğu iddia edilen konuşma tapesi Hasan Çetinkaya ile Alaeddin Yıldırım arasında 21.03.2011, 12.51 tarih 2437 no’lu konuşma tapesidir.

Bu tapede adı geçen Hasan Çetinkaya, Fenerbahçe idari menajeri Hasan Çetinkaya olup konuştuğu kişi futbol şubesinden sorumlu Asbaşkan Alaeddin Yıldırım’dır. Öncelikle dikkat edilmesi gereken husus konuşmanın tarihinin maçtan sonra olduğudur. Ayrıca konuşma içeriğinin bu müsabaka ile ilgili yaptığımız tüm savunmaları teyit ettiği üzere "Trabzonspor’dan Gençlerbirliği futbolcularına gelen olası şike duyumlarının önlenmesiyle ilgilidir". "Bir tane adam ayağını uzatmadı topa" "O kadar belli ettiler ki, aldıklarını adamlara atıyorlar" şeklindeki cümleler bu savunmamızın haklılığını açıkça ortaya koymaktadır. "Maçtan önce hiç öyle bir koku almamıştım abi hepsiyle biz konuşmuştuk, ama resmen verdiler maçı "cümleleri aslında iddiacıların neleri nasıl saptırdığının en açık göstergesidir. Kaldı ki ilginç olan ve değerlendirilmeye neden tabi tutulmadığı anlaşılamayan bir diğer konuşma metni ise, bütün bu beyanlara rağmen Alaeddin Yıldırım’ın "Biz sekizde sekiz yapacağız İnşallah Bize ne ya" demek suretiyle, Fenerbahçe’li yöneticilerin sergilediği duruşun göz ardı edilmesi gerçeğidir.

3. İlhan Yüksel Ekişoğlu – Faruk Yaşar arasındaki 20.03.2011, 21.11 tarihli 1994 no’lu tape tahtında şike ve teşvik eylemleri iddiaları;
İddianamede Gençlerbirliği – Trabzonspor müsabakasında Fenerbahçe’nin şike ve teşvik eylemlerinin başlı başına delil olarak gösterilen ve özel paragraf açılan bu konuşma tapesini bilgilerinize sunuyorum.
İşte bu tape ile yine suça delil gösterilen Hasan Çetinkaya – Alaeddin Yıldırım tapesi birlikte değerlendirildiğinde tüm gerçek gözler önüne çıkmaktadır ki o da bizlerin bırakın şike ve teşvik eylemlerinde bulunmayı, aksine bu eylemleri önlemek için nasıl bir çaba sarfettiğimiz gerçeğidir.

Bu tapeyi doğru ve gerçeğe yakın bir şekilde yorumlamanın, yegâne koşulu, olaya suç aramak kastıyla bakmak ve oynanan müsabakanın gerçeklerinden haberdar olunmadığı gerçekliliğidir. Müsabakanın tüm tapelerinden de anlaşılacağı üzere son iki şampiyonluğunu son maçta kaybetmiş bir takımın yöneticileri olarak, rakiplerimizin saha dışına taşan mücadele şekillerinden duyduğumuz endişe ve bu konudaki çabalarımız aşikardır. Bu müsabakada da şike ve teşvik faaliyetlerinde bulunduğumuz -oysaki Fenerbahçe’nin ekmeğini yediği için "Rakip takımdan gelen her ahlaksız teklifi öncelikle reddedeceğine inandığımız- iddia edilen Serdar Kulbilge sakatlanarak oyundan çıkmış ve onun yerine giren yedek kaleci, iddianamede sanık olarak yargılanan kaleci Korcan’dan bile çok daha şaibeli bir gol yemiştir. Tapenin tamamı okunduğunda iddiacıların ileri sürdüğü gibi konu "yedeklerin ayarlanması" değil "yedeklerin dahi ayarlanmasını önlemek" için hiçbir önlemi almadığımızı düşünerek kendisine kızacağımı belirten İlhan Ekşioğlu’nun düşünceleri olduğu açıkça anlaşılacaktır. Zira "YEDEKLERİ DE Mİ ŞEY YAPACAĞIZ" cümlesinin önündeki cümle "Ya baktım golün aynı dakikasında arama .. he diyecek bu sattı kaleci maçı diyecek" cümlesi neden ve niçin es geçilmiştir? Aslında nedeni çok basittir. Bu cümle alınmış ve değerlendirme olsa tapenin anlamı değişecek ve suç içerme ihtimali ortadan kalkacaktır. Sayın Makamınızın bilgi ve takdirine sunuyorum.

4. Müsabaka sonrası örgütün vaat ettiği teşvik primini ödemesi ile ilgili iddiaları;
Bu iddia ile ilgili olarak yorumda dahi bulunmayı bir spor adamı olarak suç addetmekteyim. Öncelikle söz konusu tapeler 6.aya kadar devam etmekte ve özellikle Cengiz Demirel’in Serdar Kulbilge ve Mahmut Boz’u Fenerbahçe’ye transfer ettirmek için İlhan Yüksel Ekşioğlu’na yaptıkları baskı bu kadar açıkken, konuşmaların hiçbir yerinde para lafı, taahhüdü geçmezken, üstelik Serdar Kulbilge’nin sözde şike parasını çok önce aldığı iddia edilmişken, bu teşvik ödemelerinin yapılmasına ilişkin olduğu, konuşmaların hangi bilgi ve belgelerle ortaya konulduğunu anlayamıyorum. Ancak bu tapeleri tek tek okuyan Sayın Heyetinizin de çok açık bir şekilde anlayacağı husus bu İddianame’yi tanzim edenlerin Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi hedef aldıkları gerçeğinin artık kesinlik kazandığı hususudur.

Savunmamın son bölümünde bu müsabakada adımın geçtiği 3 tapeyi Sayın Heyetinize sunuyorum. İddia edilen husus bu 3 tapede bütün örgütü yöneterek, şike ve teşvik eylemlerini organize ettiğim yolundadır.
Bu tapeler incelendiğinde;
1. 12.03.2011, 21.00 Tarihli İlhan Yüksel Ekşioğlu – Aziz Yıldırım arasındaki konuşma (Tape 1980)

Açıklama: Bu tape çok önemlidir. Zira bu tapenin tamamı incelendiğinde bırakın bu maçta şike ve teşvik yapmayı, 07.03.2011 müsabakasındaki tarafımıza yöneltilen şike iddialarının dahi ne denli yersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Zira "İddiaya girerim bunlar hiç bir şey oynamıyorlar hele o gençler bize karşı oynadıkları gibi oynasınlar" şeklindeki söylemim, tüm gerçekleri ve Gençlerbirliği – Fenerbahçe ve Gençlerbirliği – Trabzonspor müsabakalarının ne kadar temizce her türlü şaibeden uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

2. 15.03.2011, 18.44 Tarihli İlhan Yüksel Ekşioğlu – Aziz Yıldırım arasındaki konuşma (Tape 1988)
Açıklama: Soruyorum, bu tapede şike ve teşvik eylemleri hangi satırda hangi konuşmada geçmektedir? Bırakın bu eylemleri "İnşallah takım bugün biraz oynarsa yeneriz" şeklindeki temennilerim ve Kulüpler Birliği toplantısı ile ilgili konuşmam dışında hangi suç unsuru konuşma vardır. Kanaatimce iddiacılar tarafından izaha muhtaçtır.

3. 19.03.2011, 20.48 Tarihli Aziz Yıldırım - İlhan Yüksel Ekşioğlu arasındaki konuşma (Tape 1412)
Açıklama: Anladığımız kadarıyla iddiacıların, şike ve teşvik eylemlerine dayanak yapmaya çalıştığı yegane tape budur. Burada şahsıma ait "Ankara’da rahat mıyız" söylemi tüm iddianamenin suç yaratma mantığında olduğundan farklı değildir. Gençlerbirliği - Trabzonspor müsabakasına ait tüm tapeler incelendiğinde açıkça tespit edilecek olan "Şike önleme çalışmalarımız"ın ve Trabzonspor’un olası şike görüşmelerinin engelleyip engellenmediğini sorduğum bu kadar açıkken ve dosyanın tamamından bu kadar net olarak anlaşılırken bu yorumun yapılmasını takdirlerinize sunuyorum. Kaldı ki bu tapeye göre örgütü yöneten kişi olarak da Ankara da rahat olup olmadığımızı bilmiyor olmam hususunu da göz önüne almanızı bekliyorum.
Bu konuşmaların tamamını Trabzonspor tarafından yapılan şike faaliyetlerini önlemeye çalıştığımızı görmeniz için Gençlerbirliği oyuncularından Serkan çalık, Aykut ve Hurşit’in "Trabzonspor için Oynadık" açıklamaları yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

Bu tape İlhan Ekşioğlu’nun, Hasan’ın ve şikeyi önlemeye temiz bir mücadelenin olmasını sağlamaya çalışan herkesin ve geçirilen 2 şaibeli sezondan sonra, olağan bir müsabakayı "Rahat olmanın koşulu" olarak addeden Benim yani Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanının aslında çektiklerinin ve karşılaştıkları haksızlıkların açık kanıtıdır. Ama ne yazık ki Türk Futbolundan bihaber, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe düşmanlarının her yerde, her zaman bile yaptıkları oyunlar burada da bu şekilde karşıma çıkmıştır. Tek umudum bu tape ve delillerin tarafınızca da benimle aynı özen ve emek tahtında değerlendirilmesi, incelenmesidir.
SAVUNMAMIZ EKLERİ
EK-1: 14.03.2011 tarihli Fiziki Takip Tutanağı
EK-2: Murat Öztürk İfadesi ve Murat Öztürk – Serdar Kulbilge Arasında Parasal İlişkiye Dair Dekontlar
EK-3: Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları
EK-4: Müsabakaya İlişkin Basında Yer Alan Köşe Yazıları
EK-5: Müsabakaya İlişkin T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya
Temsilci Raporu
EK-6: Oyuncu Puan Listesi
SAVUNMAMIZDA YER ALAN TAPE KAYITLARI
17.03.2011 Tarihli Tamer Yelkovan – İlhan Yüksel Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 2493)
15.03.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Mehmet Şen Görüşmesi (Tape 2057)
16.03.2011 Tarihli Mehmet Şen – Cengiz Demirel Görüşmesi (Tape 1292)
12.04.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Zafer Önder İpek Görüşmesi (Tape 1531)
12.04.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Serdar Kulbilge Görüşmesi (Tape 1532)
29.04.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Mahmut Boz Görüşmesi (Tape 1536)
03.05.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Mahmut Boz Görüşmesi (Tape 1537)
29.05.2011 Tarihli Cengiz Demirel – Mahmut Boz Görüşmesi (Tape 2911)
21.03.2011 Tarihli Alaeddin Yıldırım – Hasan Çetinkaya Görüşmesi (Tape 2437)
20.03.2011 Tarihli İlhan Yüksel Ekşioğlu – Faruk Yaşar Görüşmesi (Tape 1994)
12.03.2011 Tarihli İlhan Yüksel Ekşioğlu – Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1980)
15.03.2011 Tarihli İlhan Yüksel Ekşioğlu – Aziz Yıldırım Görüşmesi (Tape 1988)
19.03.2011 Tarihli Aziz Yıldırım - İlhan Yüksel Ekşioğlu Görüşmesi (Tape 1412)

09.04.2011 TARİHİNDE OYNANAN ESKİŞEHİRSPOR – FENERBAHÇE MÜSABAKASINDA ŞİKE YAPILDIĞI İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ

Şike iddiasına ilişkin olarak Savcılık tarafından ileri sürülen iddialara ayrıntılı bir biçimde cevap vermeden önce ifade etmek isteriz ki; iddianamede şike eyleminin iki şekilde yapıldığı ileri sürülmektedir. Buna göre;
1. Ali Kıratlı aracılığı ile Bülent Uygun ve Ümit Karan üzerinden söz konusu müsabakada şike yapıldığı,
ve
2. M.Şekip Mosturoğlu ve Sami Dinç aracılığı ile Sezer Öztürk’e şike amaçlı transfer teklifi yapıldığı,

Söz konusu müsabakayla ilgili olarak iddianamede yer verilen toplamda 103 adet tape kaydı, 3 adet fiziki tespit tutanağı ve 16 adet şüpheli beyanı mevcuttur. Bunların arasında yalnızca 12 adet tape Aziz Yıldırım’a yani Bana ait olup yukarıda belirtilen kayıtların hiçbirinde yukarıdaki eylemlerin gerçekleştirilmek suretiyle söz konusu müsabakada şike yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi, belge, beyan, vesaire delil bulunmamaktadır.

Belirtmek isterim ki; iddia edilen eylemle ilgili olarak hiçbir şekilde Benim tarafımdan; Ali Kıratlı aracılığı ile Bülent Uygun ve Ümit Karan’a ulaşılmamış, hiç kimseye bu yönde bir talimat da verilmemiştir.

Aynı şekilde Benim tarafından M.Şekip Mosturoğlu ve Sami Dinç aracılığı ile Sezer Öztürk’e şike amaçlı transfer teklifi yapılmamış, hiç kimseye de bu yönde bir talimat da verilmemiştir.

Fenerbahçe – Eskişehirspor maçına ilişkin iddialar İddianamede 218 - 239 sayfaları arasında yer almaktadır. Söz konusu sayfalarda yer alan tape kayıtları, fiziki takip tutanakları, şüpheli beyanlarının tamamı incelendiğinde; söz konusu müsabakada şike yapılması için talimat verdiğim sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle iddianamenin 218-220 sayfaları arasında yer alan değerlendirme, tamamen varsayıma dayalı, gerçek dışı, soyut nitelikteki bir kısım gerçeğe aykırı tahmin ve iddialardan ibarettir.

Aşağıda Sayın Başkanlığınıza iddia edilen bütün hususlara ilişkin ayrıntılı cevap ver savunmalarımızı sunuyoruz;
28.haftada 09.04.2011 günü oynanacak Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce, Aziz Yıldırım’ın talimatıyla; Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun ve Eskişehirspor futbolcularından Ümit Karan ile şike amaçlı olarak irtibata geçildiği, Bülent Uygun’un maçtan bir hafta önce Şükrü Saraçoğlu stadına gelerek Fenerbahçe maçını izlediği hususuna ilişkin olarak;

Söz konusu iddiada, Benim tarafından Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun ve Eskişehirspor futbolcularından Ümit Karan ile şike amaçlı olarak irtibata geçilmesi için talimat verildiği ve talimatım ile bu kişilerle irtibata geçildiği ileri sürülmektedir.
Ancak maalesef iddianamede bu şahıslarla irtibata geçmem için kimlere, ne zaman ve nerede, nasıl talimat verdiğim yönünde hiçbir somut tespit ya da bulgu veya emare bulunmamakta buna ilişkin tek bir açıklama dahi yapılmamaktadır.
İddianamede ileri sürülen iddiayı doğrulamak için olacak, Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’un maçtan bir hafta önce Şükrü Saraçoğlu stadına gelerek Fenerbahçe maçını izlediği hususuna yer verilmiş ve Bülent Uygun’un maçtan bir hafta önceki Fenerbahçe maçını izlemeye stada gelmesi bir hafta sonraki müsabakada şike yapıldığına ilişkin bir hareket olarak kabul edilmiştir. Ancak bu kabul gerçek dışı ve hukuka aykırıdır.
Şöyle ki;

Başkanı olduğum Fenerbahçe Spor Kulübü futbol takımının Şükrü Saraçoğlu stadında oynadığı karşılaşmaları 50.000 civarında seyirci izlemektedir. Dolayısıyla Benim, Bülent Uygun’un ya da başka kimlerin Fenerbahçe maçını izlemek için stada geldiğini bilmem dahi mümkün değildir. Kaldı ki, Bülent Uygun’un stada geldiği maçtan sonraki hafta Eskişehirspor-Fenerbahçe maçının oynanacağı bilgisi dikkate alındığında: Eskişehirspor Teknik Direktörü olan Bülent Uygun’un bir hafta sonra mücadele edeceği takım olan Fenerbahçe maçını izlemek üzere Fenerbahçe stadına gelmesinin ne kadar doğal ve futbolun gereği olan bir hareket olduğu futboldan anlayan herkesin malumudur. Bu nedenle Bülent Uygun’un maçtan bir hafta önce Fenerbahçe stadına gelerek maç izlemesinin, tarafımdan bu maçta şike yapıldığına ilişkin bir delil olarak gösterilmesi anlaşılır değildir. Bu husus olsa olsa iddianın gerçek dışılığını ortaya koymak bakımından ileri sürülebilecek bir husus olabilir. Bir hafta sonraki bir müsabakada şike yapacak olan bir teknik sorumlu bir hafta önce şike yapacağı takımın maçını seyretmeye gitmez. Futbol dünyası bir hafta ya da daha sonra müsabaka oynayacak olan takımların teknik sorumlularının o takımın müsabakalarını önceden izlediklerine ilişkin binlerce örnekle doludur. Seyredilmemesi ancak eleştirilebilir, seyredilmesi değil. Maalesef bu iddianame ile futbol dünyasına yabancı olanlarca hazırlandığından iddianamenin birçok yerinde buna benzer tutarsızlıklar ve gariplikler görülmektedir.

Bülent Uygun Emniyetteki ifadesinde; (EK-1)
"Bana hiçbir şekilde hiç kimse hiçbir ortamda şike teklifinde bulunmamıştır. Ben maça gidip gitmediğimi hatırlamıyorum. Gitmişsem de bir hafta sonra Fenerbahçe ile yapılacak olan maçımızdan dolayı gitmişimdir. Maçtan sonra Eskişehir’e döndük. Normal antrenmanlara çıkmaya devam ettik."
Bülent Uygun Savcılıktaki ifadesinde; (EK-2)
"Biz genellikle 1 hafta sonra yapacağımız karşılaşmadaki rakibimizin maçını 1 hafta öncesinden seyredip, analiz etmek üzere gideriz, zannederim bu da onunla ilgili bir görüşmedir. Zaten Fenerbahçe Stadında hocaların maç izlemesi için loca tahsis ederler, bende tahsis edilen locaya gidip maçımı izlemiş olabilirim." Şeklinde beyanlarıyla söz konusu müsabakaya ilişkin olarak hiçbir şike teklifi almadığını, Fenerbahçe stadına maç izlemeye gelme nedeninin ne olduğunu açık ve net bir biçimde ortaya koymuştur.

Ardından verilecek şike parası için finans arayışına giren Aziz Yıldırım’ın TFF’den para almak için girişimde bulunduğu, 05.04.2011 günü TFF yöneticisi Mehmet Levent Kızıl’la görüştüğü, bu görüşmede paranın ertesi gün Fenerbahçe Kulübüne verileceğinin söylendiği, bunun üzerine Aziz Yıldırım’ın kulübün mali işlerine bakan Tamer Yelkovan’ı aradığı ve "1.5 trilyonu takip et sen, oradan 200’ü ayır şeye yalnız İlhan" diyerek talimat verdiği iddiasına ilişkin;
Bu iddiaya konu olan 1.500.000,00TL tutarındaki ödeme, Fenerbahçe Spor Kulübünün naklen yayın sözleşmesi nedeniyle TFF tarafından kulübe yapılan ödemedir. (EK-3 T.F.F’den alınan avans ve harcama yerlerine ilişkin belgeler) Bildiğiniz gibi Süper Lig’de mücadele eden bütün takımların naklen yayın ödemeleri en büyük gelir kaynakları olup, söz konusu ödemeler yapılan sözleşmeler kapsamında hukuka ve sözleşmeye uygun olarak Spor Kulüplerine yapılmaktadır.

Nitekim Dernekler Dairesi Başkanlığınca 23.09.2011 tarihli Araştırma Raporunda iddiaya konu olan paraya ilişkin olarak ; "TFF tarafından 06.04.2011 günü Fenerbahçe A.Ş.’nin Denizbank hesabına Naklen Yayın Avansı olarak 1.500.000TL ödeme yapıldığının" yönünde tespitte bulunarak, söz konusu paranın sözleşme gereğince Fenerbahçe Spor Kulübüne verildiği ve işbu ödemenin hukuka uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. (EK-4)

Dernekler Dairesi Başkanlığınca 23.09.2011 tarihli Araştırma Raporuna İddianamenin 228. ve 229. sayfalarında da Sayın Savcılık Makamı tarafından yer verilmiştir. Ancak hal böyle iken, söz konusu paranın şike parası olduğu yönünde iddialara yer verilmesi anlaşılır değil ve hukuken dinlenemez.

İddianın devamında ise; "Aziz Yıldırım’ın kulübün mali işlerine bakan Tamer Yelkovan’ı aradığı ve 1.5 trilyonu takip et sen, oradan 200’ü ayır şeye yalnız İlhan diyerek talimat verdiği" ileri sürülmektedir.

Aziz Yıldırım’ın naklen yayın nedeniyle Fenerbahçe Spor Kulübüne ödenecek olan 1.500.000,00TL’lik ödeme konusunda Kulübün mali işleri ile sorumlu çalışanı Tamer Yelkovan’ı arayarak durumu kendisine bildirmesi gayet doğaldır.
Tamer Yelkovan Emniyetteki İfadesinde; (EK-5)
"Bahsedilen konuşma Aziz YILDIRIM’ın TFF Yöneticisi Levet KIZIL ile görüşme yaparak bana aktardığı ve Kulübe yayın gelirlerinden gelen 1.5Trilyon olan paradır. Oradan 200’ü ayır şeye yalnız İlhan’a diyerek benden İlhan Yüksel EKŞİOĞLU’na verilmesini istediği ve kaydı tarafımızca tutulan paradır. İlhan’a neden verildiğini bilmiyorum."
Şeklindeki beyanıyla, söz konusu paranın Fenerbahçe Spor Kulübüne naklen yayın nedeniyle yapılan ödemenin olduğunu açık ve net bir biçimde ifade etmiştir.
İlhan Ekşioğlu ise, Fenerbahçe Spor Kulübünün alt yapı tesislerinden ve amatör şubelerinden sorumlu yönetim kurulu üyesidir. Aziz Yıldırım’ın kulübün kasasına giren paradan yine kulübün bir kısım işlerine (amatör şubeler için) kullanılması amacıyla alt yapıdan ve tesislerden sorumlu yönetim kurulu üyesi olan İlhan Ekşioğlu’na verilmesini söylemesi de gayet doğal ve gereklidir.

Söz konusu para giriş-çıkışların tamamı yasal ve hukuka uygun olup, resmi olarak da kayıt altına alınmıştır. Kulübün kasasına naklen yayın nedeniyle gelen 1.500.000,00TL’nin ve amatör şubeler için kullanılması amacıyla İlhan Yüksel Ekşioğlu’na verilen 200.000$ ’ın (EK-6; Buna İlişkin Harcama Listesi ve Dekontlar) şike parası olduğu yönündeki iddiaların tamamı, yersiz ve gerçek dışı iddialardır.
Kaldı ki Dernekler Dairesi Başkanlığınca 23.09.2011 tarihli Araştırma Raporunda; (EK-4)"İlhan Yüksel EKŞİOĞLU’na yapılan ödemenin 08.04.2011 günü 4731 nolu Tediye Fişi ile 307.400TL olarak yapıldığı, söz konusu harcama için muavin kayıtlarında "amt şb için ödenen 200,000$" açıklama bilgisinin bulunduğu" tespit edilmiştir. Bu tespit bile tek başına iddianın asılsızlığını ortaya koymaya yeter.
"Bu arada İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun Aziz Yıldırım’dan aldığı talimat doğrultusunda Ali Kıratlı’ya talimat vererek, Eskişehir’e gidip Ümit Karan ve Bülent Uygun’la görüşmesini, maçın Fenerbahçe lehine sonuçlanması konusunda herhangi bir sorun yaşanmamasını istediği, yapacakları anlaşma karşılığında ödenecek şike parası hakkıda "250 gram" (250.000 dolar olduğu değerlendirilmektedir.) şeklinde şifreli sözler kullandıkları, İlhan’ın ödenecek para konusunda herhangi bir sorun olmayacağını "Hiç gecikme bilmem ne olmayacak, anında, ikisini de aynı anda söyle" diyerek Ali Kıratlı’ya ilettiği ve Bülent Uygun ile Ümit Karan’a bu doğrultuda teminat verebileceğini aktardığı, Ali Kıratlı’nın da Ümit Karan’ın diğer oyuncularla görüştüğünü kastederek "Yani çokuz diyor herkeste bekliyor diyor aşırı şekilde diyor .. ikincisi (Trabzonspor maçı için alınacak teşvik primi kastediliyor) için 300 gram alırız .. mühim olan birincisi .. biraz bi yükselttim o kadar ben sana sormadan .. 50’şer 50’şer YEŞİL ZAM YAPTIM" diyerek yapılan şike faaliyeti hakkında Ekşioğlu’na bilgi aktardığı" iddiasına ilişkin olarak;

Söz konusu iddiada Benim, Fenerbahçe – Eskişehirspor müsabakasında şike yapılması için İlhan Yüksel Ekşioğlu’na talimat verdiğim ve bu talimat çerçevesinde bir kısım görüşmelerin yapıldığı ileri sürülmüştür. Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki; Benim tarafımdan söz konusu müsabakada ya da bir başka maçta şike yapılması için ne İlhan Yüksel Ekşioğlu’na ne de başka kişilere hiçbir suretle talimat verilmemiş, bu yönde hiçbir görüşme yapılmamıştır.

Zira, Benim İlhan Yüksel Ekşioğlu’na söz konusu müsabakada şike yapılması için ne zaman, ne şekilde, nerede, nasıl talimat verdiğime dair hiçbir tape kaydı, fiziki takip tutanağı, beyan, belge, bilgi ya da hiçbir kayıt yoktur. Savcılık Makamınca Benim hakkımda ileri sürülen bu iddia tamamen varsayımlardan ibaret olup, söz konusu iddianın bırakın doğruluğunu, varlığını dahi destekleyen hiçbir delil bulunmamaktadır.
Hal böyle iken Benim söz konusu müsabakada şike yapılması için İlhan Yüksel Ekşioğlu’na talimat verdiğim yönündeki iddiaları anlayamıyorum. İddialara dayanak gösterilen hiçbir tape kaydı, fiziki tespit tutanağı ya da başkaca bilgi, belge, kayıt, vesaire delil bulunmadığından bu iddialara cevap vermek gereği dahi görmüyorum.
İddianın devamında İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun Ali Kıratlı’yı aradığı ve Ali Kıratlı’nın da bu görüşme sonrasında Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun ve Eskişehirspor oyuncusu Ümit Karan ile görüşerek söz konusu müsabakada şike yapılması için girişimlerde bulunduğu ileri sürülmektedir.

Yukarıda, Benim söz konusu müsabakada şike yapılması için hiç kimseyle görüşmediğim, hiç kimseye talimat vermediğim ve bu yönde hiçbir girişimim bulunmadığını izah etmiştim. Nitekim ismi geçen şahıslar tarafından verilen ifadeler de bu beyanlarımı doğrulamaktadır.

İlhan Yüksel Ekşioğlu İfadesinde; (EK-7)
"Ben 09.04.2011 tarihinde Eskişehir’de oynanan Eskişehir-Fenerbahçe maçını izlemek için Eskişehir’e gitmedim. Maçtan öncede herhangi bir şekilde Eskişehir iline gitmedim. Ben çok gönülden bir Fenerbahçeliyim bazı maçları izlemeyi bünyem kaldırmıyor, Eskişehir maçı da çok önemli bir maçtı bu nedenle maçı izlemeye gitmedim. Zaten bu nedenle stada gitmediğim maçları televizyondan da seyredemiyorum. Maç bitene kadar eşimle birlikte aracımla gezintiye çıkıyoruz. Maçın kulübümüz lehine sonuçlanması için Eskişehir kulübünün herhangi bir yetkilisine veya futbolcusuna veya aracılara para verilmesi iddialarını da kesinlikle kabul etmiyorum.", şeklindeki beyanlarıyla, Benim ya da başkaca herhangi bir kişinin söz konusu müsabakada şike yapılması için hiçbir görüşmenin yapılmadığını açık bir şekilde ifade etmiştir.

Söz konusu müsabakada şike yapıldığı iddialarının çoğu, Ali Kıratlı’nın yaptığı telefon görüşmelerine dayandırılmaktadır. Her ne kadar Ali Kıratlı’nın yaptığı görüşmelerin hiçbirinden Benim haberim dahi yoktur. Dosya kapsamında bu müsabakayla ilgili olarak yer verilen tape kayıtları tarafımızca incelendiğinde şu hususları özellikle arz etmek gerekmektedir:

Fenerbahçe Spor Kulübüne naklen yayın nedeniyle verilen 1.500.000,00TL’nın şike parası olarak kullandığı ve bu paranın gelmesiyle bazı kişilere talimat verdiği öne sürülmektedir. İlgili kayıtlar incelendiğinde söz konusu ödemenin 06.04.2011 tarihinde yapıldığı görülecektir.

İddianamede söz konusu müsabakada şike yapılması için İlhan Yüksel Ekşioğlu aracılığıyla Ali Kıratlı’ya talimat verdiği iddiasına dayanak olarak gösterilen ve Ali Kıratlı tarafından yapılan görüşmelerin 12.03.2011-25.03.2011 tarihleri arasında yapıldığı görülecektir. Bu hal iddianın ne kadar boş ve kendi içinde tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır. 06.04.2011 tarihinden çok önce 12.03.2011-25.03.2011 tarihleri arasında yapılan telefon görüşmeleri 06.04.2011 tarihinde TFF tarafından yapılan ödeme ile karşılandığı iddia edilmektedir. Bu iddiadaki mantık bir ilkokul öğrencisini dahi ikna etmeye yetmez.

Hal böyle iken, şahsımın TFF’den gelen 1.500.000,00TL yi şike parası olarak kullandığım ve bu yönde talimatlar verdiğim iddiasının tamamen gerçek dışı ve kabul edilemez olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.

İddiada geçen ’250 gram’ şeklindeki ifadelerin Kolluk Birimlerince şike parası olduğu, bu ifadelerin şifreli olarak kullanıldıkları ileri sürülmüştür. Ancak söz konusu ifadelere ilişkin Ali Kıratlı tarafından verilen ifadede, bu paraların şike yapılması için verilen paralar olmadığı ve bu paraların gerçekte hangi konular için konuşulduğu açıkça ortaya konulmuştur.

Ali Kıratlı İfadesinde; (EK-8)
"Telefon görüşmesi bana aittir İlhan’ın bahsettiği konu Eskişehir’de futbolcu olan Sezer Öztürk ve Alper Potuk’un nasıl bir futbolcu oldukları konusunda benden bilgi almamı istemişti. Çünkü bu şahıslar transfer için düşünülen isimlerdi.." denmektedir.

Eylemin gelişiminde anlatıldığı gibi hep Fenerbahçe’nin kaybetmesi yönünde mizansen kurulmakta ve hiçbir zaman Trabzonspor’un kaybedeceği düşünülmemektedir. Bütün mizansen Fenerbahçe’mizin kaybı üzerine kurulmuştur.

Dikkat edilirse Fenerbahçe hiçbir zaman şike ve teşvik için çalışma yapmamıştır. Trabzonspor’un yapacağı çalışmaları önlemek amacıyla girişimler yapmıştır.
28.Haftada oynanacak Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce Benim talimatımla Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun ve Eskişehirsporlu Ümit Karan ile şike amaçlı irtibata geçildiği söylenmektedir. Tüm iddianameyi okudum. Bu şekilde talimat verdiğime dair bir bilgi veya belgeyi görmedim.

Bülent Uygun’un maçtan bir hafta önce Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadına gelmek istemesi kendi isteğiyle olmuştur. Fenerbahçe ile bir ilgisi yoktur. Bundan Savcı neden rahatsız olmaktadır? Ayrıca Bizler kendisini davet etmemiştik. Ama edebilirdik de.
Eskişehirspor’la yapılacak maçla ilgili Bülent Uygun’la ve Ümit Karan’la anlaşma yaptığımız, bununla ilgili de finans arayışına girdiğimiz söylenmektedir. Bunu söyleyen Savcı Mehmet Berk’in şunu bilmesi gerekir; Fenerbahçe Spor Kulübünün kapısının açıldığı gün en az 1.000.000TL’na ihtiyaç vardır
. Fenerbahçe Spor Kulübünün yalnızca futbol takımının değil, geriye kalan 8 branşının da Finanslarını karşılama mecburiyeti vardır. 13 yıldır Başkanlığını yaptığım Fenerbahçe Spor Kulübünün tüm ödemeleri gününde yapılmıştır ve diğer birçok kulübün aksine hiçbir zaman basında bu konuda tenkit edici bir yazı dahi yer almamıştır. Yani zamanında gerekli kaynaklar temin edilmiştir.

06.04.2011 günü Federasyondan 1.500.000TL avans alınması için çalışma yapılmıştır ve bu para Kulübe aktarılmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü de bu parayı SPORCULARININ HESABINA BANKA KANALIYLA yatırmıştır. Bununla ilgili doküman ve belgeler Ekte sunulmuştur. (EK-3)
’1,5 trilyonu takip et oradan 200’ü İlhan’a ayır’ daki sözlerimiz için sanki şike için İlhan Ekşioğlu’na verilmesini istediğim şeklinde ileri sürülmektedir. Halbuki İlhan Ekşioğlu’na Federasyondan gelen bu paradan bir ödeme yapılmadığı tapelerde ve muhasebe kayıtlarında açıkça görülmektedir. İlhan Ekşioğlu’na verilecek para da amatör şubelere harcanmaktadır.

FEDERASYONDAN GELEN AVANS
06.04.2011 Tarihinde Fenerbahçe Spor A.Ş.’ye T.F.F.den naklen yayın avansı olarak Denizbank Gön. Şb: 90.00 EFT REF: 2776 EFT ile 1.500.000,00 TL gönderilmiştir.

Hep benim İlhan Ekşioğlu’na talimat verdiğim söyleniyor. Yukarıda söylediğim gibi, Ben hiçbir belgeye bu konuda rastlamadım çünkü böyle bir talimat vermedim. Savcılık ve Emniyet için BELGESİZ SUÇLAMA YAPMAK KOLAY OLDUĞU için bu yolu seçmektedirler.

Yönetim olarak almış olduğumuz duyumlardan dolayı (diğer takımların teşvikleri ile ilgili) bazı girişimler yaptık. Örnek olarak Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce Trabzonspor’un Eskişehirspor’a teşvik primi vereceğini duymuştuk. İlhan Ekşioğlu, Ali Kıratlı’nın Bülent Uygun ve Ümit Karan ile yakın arkadaş, dost olduğunu bilmektedir. Eskişehir’e verilen teşvik priminin olup olmadığını öğrenmek amacıyla Ali Kıratlı’nın Eskişehir’e gitmesini istemiştir. Ali Kıratlı aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesidir. Ali Kıratlı yol ve Eskişehir’deki masrafları için İlhan Ekşioğlu’ndan para istemiştir.

07.04.2011 Günü, saat 22.27, İlhan Ekşioğlu – Ali Kıratlı telefon görüşmesi (tape:2299)
Ali Kıratlı’nın Eskişehir’e gitmesinin sebebi bu tapede açıkça görülmektedir. Trabzonsporlu kişiler Eskişehir’e gelip Eskişehir’in bizle yapılacak maçta kaybedeceğimiz puan karşılığında 1.000.000$ + Doğuş Otomobilden bir araba teklif etmişlerdir. Ali Kıratlı’ya bu konu söylenmiştir. Bu kişiye maçın Fenerbahçe aleyhine bitmesi için gerekli organizasyonu sağlamak karşılığında araba teklif edilmiştir.
Ali Kıratlı, Ümit Karan’a 1.800$ lık bir saat hediye götürmüştür. Eğer Bülent Uygun ve Ümit Karan’la anlaşma yapılmış olsa idi Ümit Karan’ın 90 dakika sahada olması gerekirdi. Hâlbuki Ümit Karan maçın 77.dakikasında oyuna girmiş ve sahada 13 dakika kalmıştır. Zaten kısa oynamasından kendisi de tapelerde görüldüğü gibi memnun değildir. BU DURUMDAN ÖTÜRÜ DUYDUĞU RAHATSIZLIĞINI İSE, BİR ARKADAŞINA HOCASI İÇİN SARF ETTİĞİ SİTEM DOLU İFAELERİNDEN DE RAHATLIKLA ANLAYABİLİRİZ. BURADA OLAYA BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİREREK SARF EDİLEN TÜM ÇABANIN TEŞVİK VERİLMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN YAPILDIĞINI DÜŞÜNEREK BAKARSANIZ, RESİM YERLİ YERİNE OTURUR VE HERŞEY DAHA DA NETLEŞMİŞ OLUR.

Maçın 8 nci dakikasında Batuhan’ın attığı golle Eskişehirspor 1-0 öne geçmiş, sonrasında Fenerbahçe’miz 2 gol atmış ve galip duruma geçmiştir. Maçın 75. dakikasında Eskişehirspor’lu BATUHAN’IN vurduğu kafa şutu direkten dönmüştür. (EK-9) Eğer bu kafa şutu gol olsa idi bugün şike var diyecek miydiniz? Eskişehirspor Kulübü Teknik Direktörü Bülent Uygun’la anlaşmış olsak tek başına nasıl şike yapacaktır? Eğer Bülent Uygun şike yapmak isteseydi o zaman futbolcularla şike yapması gerekirdi. Futbolculara hiçbir şey söylenmemiş ve aynı zamanda da sözde şike için anlaştığımız Ümit Karan’ı oynatmıyor. Bu nasıl şike anlaşmasıdır? Birilerinin bunu bize anlatması gerekir. Teknik Direktör oyuncularına bu maçta iyi oynamayın diyebilir mi? Hangi teknik sorumlu bunu yapabilir?

Bu maçta kadrolardaki oyuncuların 10 puan üzerinden aldığı puanlara bakarsanız, kaleci İvesa 7 puan, Alper 8 puan ve diğer oyuncular sahada 5-6 puanlık bir oyun sergilemişlerdir.

Fenerbahçe Futbol takımı başta Alex 9 puan olmak üzere 7-8 puanlık oyun oynamışlardır. Ayrıca Fenerbahçe Yönetim Kurulu bu maç için 1.200.000$ galibiyet primi vererek oyuncuların maça motive olmasını sağlamıştır. Fenerbahçe Futbol Takımı sezonun en iyi maçlarından birini sahaya yansıtmıştır. (EK-10; Oyuncu Puan Listesi)

Bizim Eskişehirspor’la oynadığımız maç haftası Galatasaray da İstanbul’da rakibimiz Trabzonspor’la oynamaktaydı. Trabzonspor maçı 1-0 kazandı. Bu maç hiç irdelenmedi. Bizim Galatasaray’la oynadığımız maçtan sonra doping odasında futbolcu Kazım, Trabzonspor’a yenileceklerini Fenerbahçe’nin doping odasındaki sorumlularına söylemiştir ve Kazım Trabzon maçında oyundan atılmıştır.

FANATİK GAZETESİNDEKİ ZAFER BÜYÜKAVCI’NIN YAZDIKLARI (EK-11) BİZLERE BİRŞEYLER ANLATMAKTADIR. SAYIN BÜYÜKAVCI ŞÖYLE DEMEKTEDİR:
"Maçı aile meclisinde izledim. Trabzon gol attığında, Galatasaraylı iki biraderimin çiftetelli oynadığını gördüm. Sonra korna sesleri çınlattı ortalığı ’Trabzonlular turda’ diye geçirdim içimden. TV ye baktım, Florya’da in cin top oynuyor. Camdan kafamı uzattım, iki arabada büyük coşku. Arabadan sarkan gençlerin elinde Galatasaray bayrağı, kaşkolu". Evet böyle söylüyor Zafer Büyükavcı. Ben de; diyorum ki "Büyüksün Fenerbahçem, sen nelere kadirsin. Ama ne yazık ki onlar sorgulanmıyor Biz sorgulanıyoruz". Bundan birkaç yıl önce BJK VE GS BAŞKANLARI BİR YEMEK SONRASI KUPA BİZİM, LİG SİZİN PAYLAŞIMI YAPIYORLAR. HEMDE BU MEDYADA YER ALIYOR. SONUNDA BU DA GERÇEKLEŞİYOR. BİRBİRLERİNE GEREKENİ YAPIYORLAR. AMA YARGILANMIYORLAR. BENİMSE HİÇBİR KONUŞMAM YOK, YARGILANIYORM. ÇÜNKÜ BAZI GÜÇLER BUNU BÖYLE İSTİYOR.

Madem ki şike yapıldı, İlhan Ekşioğlu neden Ali Kıratlı’ya ’orada bir şey bırakma’ diyor? Bülent Uygun diyelim ki formsuz maç yönetti, kendine göre taktik yaptı, başarısız oldu.

Bu yıl Aykut Kocaman da Galatasaray maçında yanlış orta saha yaptı ve yenildik. Basında bu konu çok konuşuldu ve tenkit edildi. Bunlar futbolun içinde olan olaylardır. Gayet de normaldir. Bunu başka yerlere çekersek o zaman hata yaparız.

İlhan Ekşioğlu’na 08.04.2011 tarihinde yapılan ödeme amatör şubelerle ilgilidir. Yapılan ödemelerin listesi Ek’tedir (EK-6). Dernekler Dairesi Başkanlığınca 23.09.2011 tarihinde hazırlanan araştırma raporu da anlattıklarımı doğrulamaktadır.

İddianamede Savcı Mehmet Berk kendi dediğinin doğru olduğunu söylemek İÇİN ROMAN YAZMIŞTIR. T.F.F.dan gelen 1.500.000 TL den bir lira dahi İlhan Ekşioğlu’na verilmemiştir. Dernekler Dairesi Bşk. Tutanağında da bu açıkça görülmektedir. Şike amaçlı verilen bir para yoktur.

08.04.2011 tarihinde 200.000 $ amatör şubeler için harcanmış ve harcama yerleri de Ek-6’da verilmiştir. Bunun aksini söylemek iftira atmak ve ahlaksızlıktır. Bu paranın şike parası olarak Ali Kıratlı’ya Halil Köntek tarafından verildiğini söylemek kurgulanmaya çalışılan oyunun bir parçasıdır.

İlhan Ekşioğlu’nun Halil Köntek vasıtasıyla 200.000$ parayı Ali Kıratlı’ya verdiği iddianamede yer almaktadır. Halil Köntek, Ali Kıratlı’ya 100.000$ verdiğini polis sorgulamasında söylemektedir. Ali Kıratlı da bu parayı şöhretler futbol turnuvası ile ilgili aldığını söylemektedir. İlhan Ekşioğlu da savcılıktaki sorgulamada bunu doğrulamaktadır. Ama iddianamede kafaları karıştırmak için ısrarla parasal konular çarpıtılmaya çalışılmaktadır.

Ali Kıratlı, Ümit Karan için hediye olarak 1.800$ lık saat aldığını polis ve savcılıkta deklare etmiştir. Otelden çıktığı sırada elinde bulunan çantanın bulunmadığı söylenmektedir. Bu doğrudur çünkü Ali Kıratlı saati Ümit Karan’a vermiştir.
Eğer Ali Kıratlı Ümit Karan’ın evine İlhan Ekşioğlu’ndan aldığı parayı teslim etseydi, tapelerde İlhan Ekşioğlu’nun ’orada bir şey bırakma’ sözleriyle çelişkili olurdu. Kısaca Ali Kıratlı hiçbir şekilde para vermemiştir. Fiziki takipte yalnızca beraber oldukları görülmüştür. Elindeki çantada para olduğu tespit edilmemiştir çünkü EMNİYET DE ÇANTADA PARA OLMADIĞINI BİLMEKTEDİR. Aksi halde tespit yapması gerekirdi.

Bülent Uygun maçı hiçbir şekilde kavga haline getirmemiş, maçı kazanmak için gerekeni yapmaya çalışmıştır. Burada Eskişehirspor’a ve Bülent Uygun’a suçlama yapılacağına diğer kulüpler ve Trabzonspor kendisine bakmalıdırlar. Fenerbahçe futbol takımı Trabzonspor’u 2-0 net netice ile yenmedi mi? Trabzonspor’a, Galatasaray’a, Beşiktaş’a "o zaman Fenerbahçe’yi siz yenseydiniz" demezler mi?
Aşağıdaki anlatacağım konu çok önemlidir:

Dernekler Dairesi Başkanlığınca 23.09.2011 tarihinde Kulüpte yapılan denetleme sonucunda; (EK-4) 07.04.2011 günü Kulüpten İlhan Ekşioğlu’na herhangi bir ödeme yapılmadığı görülmüştür. 08.04.2011 günü 4731 no’lu tediye fişi ile 307.400TL olarak yapılmıştır. Söz konusu harcama için muavin kayıtlarında Amatör şubeler için ödenen 200.000$ açıklama bilgisi bulunduğu söylenmektedir. İlhan Ekşioğlu tapelerde (Tape 2062) görüldüğü gibi 100.000$’ı Halil Köntek vasıtasıyla Ali Kıratlı’ya vermiştir. Ali Kıratlı da 07.04.2011 de ( Tape 2289) Eskişehir’e gitmiştir. 07.04.2011 günü kulüp kasasından İlhan Ekşioğlu’na 200.000$ ödeme yapılmamıştır. 08.04.2011de 200.000$ para İlhan Ekşioğlu’na ödenmiştir. Kısaca kulüpten amatör şubeler için verilen para amatör şubelerce harcanmıştır.

T.F.F.dan alınan 1.500.000TL nin de harcandığı yerler Ek-3’de verilmiştir . Kısaca yayın avansı olduğu gibi futbolculara ödenmiştir. İlhan Ekşioğlu’na 200.000 verilmesi talimatını Tamer Yelkovan’a ben, yani Aziz Yıldırım vermiştir. Bu para da 08.04.2011de amatör şubelere harcanmak üzere verilmiştir. Mehmet Berk ısrarla bu raporu çarpıtmak istemektedir. YALNIZ ŞUNU BİLMESİ GEREKİR DOĞRU TEKTİR VE GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ. Dernekler Dairesinin raporu da benim söylediğimi teyit etmektedir. (Ek-4’te Sunulmuştur)

ALİ KIRATLI ARACILIĞI İLE BÜLENT UYGUN VE ÜMİT KARAN ÜZERİNDEN ŞİKE YAPILDIĞI İDDİASINA DAİR SAVUNMAMIZ

12.03.2011 Tarihinde saat 14.01de İlhan Ekşioğlu’nu Ali Kıratlı’nın aradığı görüşme (Tape :1974)
İlhan Ekşioğlu’nu Ali Kıratlı arayarak Eskişehir kampında olduğunu söylüyor. İlhan Ekşioğlu, Sezer Öztürk’ün Fenerbahçe’ye transferiyle ilgili bazı endişeleri gidermek amacıyla Bülent Uygunla "Aman ha onunla konuş" diyor. Bülent Uygun da Sezerle ilgili iyi referans veriyor.
Konuşmanın devamına baktığımızda gayet normal şekilde iki spor adamının sohbet etmesini görüyoruz. Her iki taraf da birbirlerine başarılar diliyorlar. Ali Kıratlı Bülent Uygun’un Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadına maça geleceğini söylüyor.
12.03.2011 tarihli, saat 14.50, İlhan Ekşioğlu’nun Alaeddin Yıldırım’ın aradığı görüşme (Tape 1978)
İletişim tutanağında ne konuşulduğuna baktığımızda Alaeddin Yıldırım evinde Karabük–Bursa maçını televizyondan seyretmektedir. İlhan Ekşioğlu’yla konuşmasında "ne yaptığını sorarak" sohbet etmektedir. İlhan Ekşioğlu çocuklarıyla evde futbol maçı yaptığını, onlarla oynadığını söylemektedir. Alaeddin Yıldırım, İlhan Ekşioğlu’na çocuklarla yaptığı maçın bitiminde konuşalım demektedir. İlhan Ekşioğlu ise ısrarla oynamakta olan Karabük – Bursa maçının neticesinin ne olduğunu sormaktadır ve sohbet etmektedir. Alaeddin Yıldırım futbol takımımızın Samandıra’daki tesislerine gideceğini, bu sohbet sırasında Bülent Uygun’un Bizim stadımıza gelerek maç seyretmek istediğini söylüyor. Türk sporu öyle bir hale getirildi ki bir spor adamının bir maç seyretmesi hepimizi tedirgin etmektedir. Çünkü her şey komplo teorileri üretilerek kamuoyuna sunulmakta ve insanlar yıpratılmaktadır.
Her gece spor programlarında yorumcu denilen bazı ahlaksızlar spor adamlarını karalamakta ve kendilerine göre yorumlar yapmaktadırlar. Bunların hiçbirine "neden bunları yapıyorsunuz?" diye soru sorulmuyor. hukuk çerçevesinde hiçbiri uyarılmıyor. Spor programları, şaklabanların şaklabanlık yaptığı programlar haline geliyor. Onlar sizinle ilgili her şeyi söyleyebilirler ama siz söylerseniz tehdit etmiş oluyorsunuz.
Tapenin sonunda her nedense SİYAH ÇİZGİLERLE ÖNEMLİ BİR OLAYMIŞ gibi gösterilen olayda, Alaeddin Yıldırım’ın 10 yaşındaki kızı, yeğenim Lara, İlhan Ekşioğlu’nun evinde misafir olarak kalıyor ve arkadaşı olan İlhan Ekşioğlu’nun çocuklarıyla zaman geçiriyor. Burada siyah puntolarla yazmanın anlamı nedir acaba?
05.04.2011 tarihli, saat 11,18, Aziz Yıldırım’ın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı konuşma (Tape 1514)

İlhan Ekşioğlu’nu arayıp hal hatır sorduğum bu telefon konuşmamda, öğleden sonra Sultanahmet Adliyesine Beşiktaş maçındaki olaylarla ilgili müşteki olarak ifade vermeye gideceğimi anlatıyorum. 1 saat kadar ifadenin süreceğini belirtiyorum ve kendisine ’sende ne var ne yok’ dediğimde kendisi de ’iyi her şey gayet iyi’ diyor. Bu sözleri başka zamanlarda da kullanıyoruz. Emniyet ve Savcılıkça bunların şifreli kelimeler olduğu söyleniyor. Bu konuşmanın şifreli olması düşünülebilir mi?
Sonra da Kulübe geleceğimi söylüyorum. O da Ben istersem Benimle gelebileceğini söylüyor. Gayet normal bir konuşma. İlhan Ekşioğlu’yla yaptığım çok konuşmada ’iyi her şey gayet iyi’ sözlerini kapsayan tape vardır. (Örnek 3 tape.)
05.04.2011 tarihli, saat 11.18, Aziz Yıldırım’ın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 1514)
06.04.2011 tarihli, saat 17.02’de, Aziz Yıldırım’ın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 2020)
30.04.2011 tarihli, saat 20.19’da, Aziz Yıldırım’ın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 3094)
05.04.2011 tarihli, saat 13.01, Aziz Yıldırım’ın Alaeddin Yıldırım’ı aradığı görüşme (Tape 1492)

Kardeşim Alaeddin Yıldırım’ı arıyorum. Biz kendisine aile içinde Ali diye hitap ederiz. Sultanahmet’te ifade vermeye gittiğimden bahsederek saat 4’ten sonra kulüpte buluşmayı istiyorum. Telefon konuşması çok açık ama neden kulüpte toplanıyorsunuz diye sormak isterseniz o zaman bu arkadaşların Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu ve Benim de Kulüp Başkanı olduğumu düşünürsek bu soruya da cevap vermiş oluruz.
05.04.2011 tarihli saat 18.22 Aziz Yıldırım’ın Levent Kızıl’ı aradığı görüşme (Tape:1421)

Levent Kızıl Federasyonda milli takımlardan sorumlu yöneticidir. Spor kulüpleri T.F.F.dan bazı zamanlarda naklen yayın gelirleri karşılığında avans isterler. Biz de Fenerbahçe Spor Kulübü olarak T.F.F. ndan avans talep etmiştik. Levent Kızıl’dan T.F.F. Başkanına ulaşamadığım için kendisinin konuşma yapması durumunda T.F.F. Başkanı Mahmut Özgener’e bu isteğimizi iletmesini istemiştim. Levent Kızıl, Mahmut Özgener’e ulaştığını, ertesi günü avans ödemesinin yapılacağını bana söylüyor. BÜTÜN KULÜPLER YAYIN HAKLARI KARŞILIĞINDA T.F.F.DAN AVANS ALMIŞLARDIR.
A. 05.04.2011, saat 19.05 İlhan Ekşioğlu’nun Alaeddin Yıldırım’ı aradığı görüşme (Tape 2014)
B. 05.04.2011, saat 19.12’de İlhan Ekşioğlu’nun Alaeddin Yıldırım’ı aradığı görüşme (Tape 2015)

Bu iki tapeyi aslında ben değil konuşanların açıklamasını isterdim. Ancak bu iki telefon konuşmasından sonra bu konuşmalar 2016 nolu tapeye bağlanmaya çalışıldığında bu tapeleri de açıklama ihtiyacı duydum. Alaeddin Yıldırım’ın Antalya Serik de oteli bulunmaktadır. Bu otelin işletmesini Alaeddin Yıldırım, Ekşioğlu ailesine vermiştir. Bu otelde inşaat çalışmaları yapılmaktadır. Ruhsat alımı ile ilgili bazı sorunlar bulunmaktadır. Alaeddin Yıldırım mal sahibi olarak İlhan Ekşioğlu ile bu konuları İlhan Bey’in evine giderek konuşuyor. İlhan Ekşioğlu’nun evi Alaeddin Yıldırım ve benim evime 1km uzaklıktadır. HİKMET ÇETİNKAYA, EKŞİOĞLU AİLESİNİN İŞLETTİĞİ OTELİN TEKNİK MÜDÜRÜDÜR.

05.04.2011 tarihli, saat 20.16 daki İlhan Ekşioğlu’nun Ali Kıratlı’yı aradığı görüşme (Tape 2016)
Bundan iki önceki tapelerdeki konuşmaları anlattım. Bu tapede İlhan Ekşioğlu’nun Ali Kıratlı’yı evine çağırmasını diğer iki tapeye bağlamak çok yanlıştır. Çünkü Alaeddin Yıldırım inşaatla ilgili sorunu eve girmeden anlatıp evine dönmüştür. Eğer Alaeddin Yıldırım şike ile ilgili bir konu anlatmışsa bu hangi maçla ilgilidir? Burada düşünce daha önce şike yapılan bir maçla ilgilidir. Hâlbuki bu tapeler 09.04.2011 tarihinde oynanacak Eskişehirspor – Fenerbahçe maçıyla ilgilidir. Bundan önceki hangi maçta şike vardır. Hiçbir delil olmadan bu şekilde insanlar suçlanamaz. Türk örf ve adetlerinizde evinize davet ettiğiniz kişilere ’bir kahve içeriz’ veya gideceğiniz yerdeki ev sahibine ’bir kahve ısmarlar mısın’ dersiniz. Maalesef kahve içme sözünün şike şifresi olarak kullanıldığı söyleniyor. Bu söz de maalesef bizleri karalama yapmanın bir parçasıdır.

05.04.2011 tarih, saat 19.26 da Ali Kıratlı’nın bir bayanı aradığı görüşme; (Tape:2282)
Ali Kıratlı ile bayan arkadaşı arasında yapılan sohbette Ali Kıratlı Bana geleceğini, eve kahve içmeye çağırdığımı söylemektedir. Ali Kıratlı’yla ilişkilerim mesafelidir. HİÇBİR ZAMAN BENİM EVİME GELMEMİŞTİR. Tapedeki görüşmeden sonra da Benim evime gelmemiştir. Fakat Benim adamımmış gibi basında bir izlenim yaratılmaya çalışılmıştır. Bunu Gökmen Özdemir T.F.F. Eski Başkanı Mahmut Özgener’e söylemiş ve bu şekilde basında yer almıştır. Şubat ayından Temmuz ayına yapılan dinlemelerde Benim yakınımda olmadığı da açıkça görülmektedir. Çünkü bu dönemde Ali Kıratlı’yı aradığım veya onun beni aradığı bir telefon görüşmesi yoktur. Bucaspor maçında Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz’la konuşması sırasında telefonunu alıp Başkan Mecnun Odyakmaz’la konuşmamın dışında bir telefon konuşmam yoktur. Ali Kıratlı, Fenerbahçe Kongre üyesidir. Benden önce de Fenerbahçe Kulübü ve futbol camiasının içindeydi. Milli maçlarda da T.F.F.’yla ilişkileri olduğu için milli maç ortamlarında bulunmuştur. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün deplasman maçlarına genelde geldiğinden maç ortamlarında görüşmüşüzdür.

Bu tapeden önceki iletişim tutanağında (tape : 2016). Açıkça görülmektedir ki İlhan Ekşioğlu, Ali Kıratlı’yı eve kahve içmeye çağırmaktadır. Benimle ilgisi olmayan bir olayın içindeymişim gibi konuşma yapılmıştır. Bunu ve evime gelmediğini kendisi de teyit edecektir.
05.04.2011 tarih, saat 19.54 Ali Kıratlı’nın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape:2283)
Bu tapedeki saat 19.54’ tür. Bundan önceki tapedeki saat ise 19.26 dır. Açıkça Benim evime değil İlhan Ekşioğlu’yla buluşmaya gitmiştir. Aslında Benim evime gelmesi o kadar önemli bir mesele değildir. Ancak çok yakın ilişki içinde olmamamıza rağmen Benim adamım diyerek olaylara başka manalar yüklenmesine üzüldüğüm için bu açıklamaları yapma gereği hissettim.
05.04.2011 tarihli, saat 20.05, Ali Kıratlı’nın Ümit Karan’ı aradığı görüşme (Tape:2284)

Başından beri savunduğumuz, rakiplerimizin oynayacağımız takımlara teşvik primi vermelerini önleme çalışmaları yapmaktır.

Ali Kıratlı, Ümit Karan ile yaptığı sohbetten sonra "otelde kalacağını ve buluşabileceklerini" söylüyor, Ümit Karan da "bakar konuşuruz" demektedir.
Buradaki en önemli olay, Trabzon kanadının bazı çalışmalar içinde olduğunu Ümit Karan’ın söylemesidir. Fakat kendilerinin teklifleri kabul etmediklerini açıkça belirtmektedir. Ali Kıratlı, Kaptan olan Ümit Karan’ın olduğu yerlerde bunların olmayacağını, (her şeyin) HEM FENERBAHÇE’Yİ HEM DE TRABZONSPOR’U YENECEĞİNİ, HEM DE KENDİNDEN ÇOK EMİN BİR ŞEKİLDE DİLE GETİRMEKTİR. Burada Ali Kıratlı’nın da ifadesine dikkat etmek gerekir. Şike yapmaya niyetli bir kişi "Tamam fark etmez maçı alacağız kardeşim tamam devam" diyerek Ümit Karan’ın sözlerine destek vermez.

06.04.2011 Tarihinde, saat 19.48’de Bülent Uygun’un Tahir Kıran’ı aradığı görüşme (Tape: 2776)
10.04.2011 Tarihinde, saat 19.14’te Bülent Uygun’un Tahir Kıran’ı aradığı görüşme (Tape: 2777)
Bülent Uygun ile Tahir Kıran’ın iki telefon konuşmasını değerlendirdiğimizde Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol takımının hangi şartlarda şampiyon olduğunu açıkça görmekteyiz. Bu hepimiz için bir ibret tablosudur. Geçen sene herkese karşı, içimizdeki İrlandalılara rağmen annemizin ak sütü gibi şampiyon olduk. Tüm gerçek Fenerbahçelileri tekrar kutluyorum.

Bülent Uygun’un Tahir Kıran’ı 06.04.2011 tarihinde, saat 19.48’de aradığı görüşmede;
Bu tapedeki konuşmalar Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce yapılmıştır. Fenerbahçeli olduğunu iddia eden Tahir Kıran maalesef bu konuşmada Bülent Uygun’a taktik vererek Fenerbahçe ile en az berabere kalması için önerilerde bulunuyor. Bülent Uygun da en az berabere kalacak şekilde organize olduğunu açıkça anlatıyor. Anlattıklarını da maçta uyguluyor. Burada hakem Cüneyt Çakır bile suçlanıyor. Çünkü hakemi Aziz Yıldırım tayin ettirmiştir. Tapelerde görülmektedir ki Aziz Yıldırım’ın hiçbir zaman hakemlerle ilgili bir girişimi olmamıştır. Çünkü hep teknik heyet ve futbolcularına güvenmiştir.
10.04.2011 Tarihinde, saat 19.14’te Bülent Uygun’u Tahir Kıran’ın aradığı telefon görüşmesinde;

Bu tapelerdeki konuşmalar da maçtan sonra yapılmıştır. Şikeyi soruşturan Savcı Mehmet Berk, Benimle ilgili suçlama yapan veya Benimle ilgili ismi geçen herkesi ifadeye çağırdı. Aleyhime bilgi, belge, kanıt bulmak için. TAHİR KIRAN BU KONUŞMADA ESKİŞEHİR’İN STOPERİNİN SENEYE FENERBAHÇE’YE GİDECEĞİ İÇİN MAÇI SATTIĞINI SÖYLÜYOR. Bülent Uygun da oyuncusunu korumaya çalışıyor. İnsanları karalamak ne kadar ucuzladı. Oyuncunun Brezilyalı olması onun nasıl ucuz satıldığını onlara gösteren bir neden oluyor. Utanmadan Ankaragücü’nden aldığımız oyuncumuz Serkan Kırıntılı’yı zan altında bırakıyor. Siz şike yapan oyuncuyu alır mısınız? Alırsanız sizi satmayacağının garantisi var mı? Böyle aptalca düşünceler ancak basit ve değersiz kişilerde yer bulabilir.

Bunları söylememin sebebi; Bülent Uygun’un Bizim maçtan önceki düşüncelerini, kimlerin aleyhimize çalıştığını, mahkememize ve kamuoyuna sunmaktır.

Mahkemenizden Tahir Kıran’ın bu bildiklerini mahkemeniz önünde ispat etmesini istiyorum. Bugüne kadar doğruların bilinmesi için neden ifadesinin alınmamasını da öğrenmek istiyorum.
07.04.2011tarih, saat 22.27 de Ali Kıratlı’nın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 2299)
Ali Kıratlı’nın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı bu tape ile bir önceki tape incelenirse Eskişehir – Fenerbahçe maçının gerçekleri ortaya çıkar. Tabi ki Ali Kıratlı bildiklerini anlatacaktır. Bana anlatılanları Ben anlatıyorum. Bülent Uygun ve Ümit Karan da yaşadıkları gerçekleri burada hiçbir etki ve baskı altında kalmadan anlatmalılar ki kendileri de bizler de kamuoyuna gerçekleri anlatmış olalım.

Daha önce almış olduğumuz duyumlardan dolayı Ali Kıratlı Eskişehir’e gitmiştir. Trabzon kanadının Eskişehir’e teşvik primi vereceği duyumları her yerde konuşuluyordu. Hatta Gökmen Özdemir, tapelerinde, Sadri Şener’in ortalığı boş bıraktığını, çalışmalar yapmalarının gerektiğini söylüyor. Bu çalışmalar nelerdir acaba? Tarafsız bir basın mensubu ne demek istiyor acaba?

İletişim tespit tutanağında Ali Kıratlı yanında bulunan Bülent Uygun’un bizim aldığımız duyumların doğru olduğunu teyit ediyor. 1.000.000$ + Doğuş otomotivden bir araba karşılığı teşvik primi vermek istemişlerdir. Bunun manası; Fenerbahçe puan kaybetsin bunları size verelim değil de nedir?

Bundan sonraki konular Kıbrıs’taki devler ligi ile ilgili parasal konulardır ve İlhan "buraya giderken alındığı söylenen 100.000$ ın bizimkilerle alakası yok, benim şahsi işimle alakası var" diyerek konuya açıklık getirmektedir. Ali Kıratlı’nın Eskişehir’e kafileden önce gitme sebebinin de bu olduğunu açıkça anlıyoruz. Milyar dolarların döndüğü bir ortamda bir oyuncu 100.000$ alarak kendi ismini lekeler mi? İnsanları lekelemek bu kadar kolay mı? Amaç bir suçlu yaratmaksa, bu Biz olmamalıydık. Mademki Emniyet şikeyi dinliyordu bu noktada neden Trabzonsporlu kimseyi dinlemeye almıyor? Dinleme kararı almak için bundan daha güzel sebep olur muydu? Ancak, amaç şikeyi çözmek değil Aziz Yıldırım’ı suçlu göstermekti.

05.04.2011 günü saat 20.07’de Aziz Yıldırım’ı Levent Kızıl’ın aradığı görüşme; (Tape 1422)
Bu tapedeki görüşme, Federasyondan istediğimiz 1.500.000 TL nin kulübe aktarılması ile ilgilidir. Levent Kızıl yarın sabah aktarılacağını söylüyor. Ben de Allah razı olsun diyorum.
05.04.2011 günü, saat 20.10’da Aziz Yıldırım’ın Tamer Yelkovan’ı aradığı görüşme (Tape 1493)

Türkiye Futbol Federasyonundan gelecek olan 1.500.000 TL’nin hesabımıza yatacağını söylüyorum. Tamer Yelkovan’a avantamı isterim diye takılıyorum. Hastanede tetkiklerimi yaptırırken bile Fenerbahçe’mizin işlerini takip ediyorum.
Fenerbahçe Futbol Takımının masrafı aylık olarak 4-5 milyon Euro arasındadır. Bu yalnızca maaş ve maç başlarını kapsamaktadır. Ayrıca maçlara göre prim verilmektedir. Her gelen maddi kaynak sporcular arasında eşit şekilde alacakları karşılığında ödenmektedir. Tamer Yelkovan’a daha önce beraberce yapmış olduğumuz futbolcuların ödeme planını uygulamasını istiyorum. Yarısını daha önce ödemiştik. Listeden kalan borçların da hemen ödemesini yapmamızı, oradan da 200.000YTL yi İlhan Ekşioğlu’na ayırmasını söylüyorum. Fakat oyunculara para yetmeyeceğinden dolayı İlhan Ekşioğlu’na, Tamer Yelkovan ödeme yapmamaktadır.
Diğer konuşmalarımız ise kulübe bulacağımız maddi kaynaklarla ilgilidir. Yasemin Hanım, Denizbank Kadıköy Bölge sorumlusudur. Yağmur Çanatak da FİBA’nın sorumlusudur. FİBA dan daha önce 7 Trilyon kredi kullanmıştık. Türkiye ligini en kötü 2 nci bitersek bile TFF den 12 trilyon para alacaktık. Aradaki fark kadar daha FİBA’dan kredi kullanabileceğimizi konuşuyoruz. Bu arda T.F.F. den Gaziantep ve daha parasını almadığımız 2-3 maçımızın da olduğunu Tamer Yelkovan bana söylüyor.

06.04.2011 günü, saat 15.22de Aziz Yıldırım’ın Tamer Yelkovan’ı aradığı görüşme: (Tape 1423)
06.04.2011 günü rahatsız olduğum için hastanedeydim. Tamer Yelkovan’ı aradım. Bir gün önceki konuşmamızdaki ödemeleri yaptıklarını söylediler. Daha İlhan Bey’in ihtiyacını karşılamadığını söylüyor. Denizbank’tan 2.000.000$ alıp almadığımızı soruyorum. Kendisi Finansbank’tan 500-600$ geldiğini, ödemeleri de Federasyondan ve bankadan gelen parayla hallettiğini söylemektedir.

2020 Tape Numaralı 06.04.2011 tarih, saat 17.02 de gerçekleşen Aziz Yıldırım – İlhan Yüksel Ekşioğlu görüşmesinde; (Tam metni savunmamızın 13.sayfasında yazılmıştır.)
İLHAN EKŞİOĞLU’NU HASTANEDEN EVE GİDERKEN ARIYORUM. ANESTEZİ YAPTIKLARINI, UYUTTUKLARINI, SERSEM TAVUK GİBİ OLDUĞUMU SÖYLÜYORUM. BUNLARI NEDEN YAZIYORUM. Emniyet ve Savcılık bundan sonraki konuşmalarımızın "şike şifresi" olarak kullanıldığını belirtiyor.

"Sen ne yapıyorsun, iyi misin" diye İlhan Ekşioğlu’na soruyorum. O DA "İYİ İYİ BAŞKANIM" DİYOR VE "GAYET İYİ DİYE" devam ediyor. Bunlar şifreli konuşmalarımızmış.


İddianamenin 151. sayfasında 2. bentte kısaca şöyle yazıyor : "…İlhan Ekşioğlu ve Şekip Mosturoğlu diğer örgüt üyeleriyle sürekli irtibatta olarak bu şahıslardan aldıkları bilgileri örgüt lideri Aziz Yıldırım’a bazen şifreli şekilde yaptıkları telefon görüşmeleriyle bildirdikleri, yapılan görüşmelerde aracıların ve şike amaçlı anlaşma sağlanan şahısların isimlerinin zikredilmemesine özellikle dikkat edildiği, bu telefon görüşmelerinin çoğu zaman daha önce ayrıntıları yüz yüze anlatılmış olan hareket planının işleyişinde bir problem olup olmadığı ile ilgili Aziz Yıldırım’ın DURUMLAR NASIL VB. sorularına İlhan Ekşioğlu’nun gayet güzel, iyi, problem yok vb cevaplar vermesi şeklinde olduğu…".

Şimdi buna güler misin ağlar mısın? Hukuk, adalet nerede? Bu tapede hasta olduğum açıkça görülmekte. İlhan Ekşioğluyla olan konuşmamız şifreli konuşma sınıfına sokulmaya çalışılıyor. Bu kadar mı olaylar saptırılmaya çalıştırılır. İnsaf demekten başka diyebileceğim bir şey yok. Konuşmada Murat Özaydınlı ve Alaeddin Yıldırımın da kulüpte oldukları, bir iki misafir geldiği, onlarla görüştüklerini anlatıyor.
İlhan Ekşioğlu’nun da Eskişehir’e maça gelmesini istiyorum. O gelmek istemediğini, uğurlu gelmediğini belirtiyor. Daha önce geldiğinde yenildiğimizden bahsediyor. Eğer Eskişehir’le ilgili bir şike eylemimiz olsaydı benim veya İlhan Ekşioğlu’nun bu maçla ilgili bir iması olmaz mıydı? Şunu söylüyorum gel bu sefer şansımızı kıralım söylediğim sözler bu maçla ilgili her şeyi anlatmıyor mu?
08.04.2011 günü, saat 13.43 de Ali Kıratlı’nın Aydın isimli şahsı aradığı görüşme (Tape:2304)

Bana Devletin verdiği resmi korumayla Ali Kıratlı’nın konuşmasıdır bu. Bizim İstanbul’dan Eskişehir’e yola çıkışımızla ilgili konuşma yapıyorlar.

Bir önceki yıl Eskişehir’de tribünde problemler olmuş ve maç istediğimiz şekilde bitmeyince mutsuz şekilde İstanbul’a dönmüştük. Korumam Aydın’a, Ali Kıratlı Eskişehir’e yakınlığından dolayı tribünlerde problem olmayacağını belirtmekte, korumam Aydın da geçen senede aynı şekilde bir şey olmayacak dediler ama olaylar oldu ve İstanbul’a döndük demektedir.

Devletin verdiği koruma şike yapmış olsak duymaz mıydı? O zaman konuşmasını bu şekilde mi yapardı? HER ZAMAN YANIMDA OLAN KİŞİ KİMLERLE NE ZAMAN, NEREDE KONUŞTUĞUMU BİLMEKTEYKEN ŞİKE GİRİŞİMİNDEN HABERDAR OLMAZ MIYDI?
08.04.2011 günü, saat 22.03 de Aziz Yıldırım’ın Bülent İşcen’ aradığı görüşme (Tape 2117)

Bülent İşcen ile beraber Anemon Oteldeyken Ali Kıratlı’nın Eskişehir takımını öğrenip öğrenmeyeceğini soruyorum. İstanbul’dan gelen basın mensupları Eskişehirspor Kampına gitmekteler. Takımların son durumlarını bilirler ve yorumlarlar. Ali Kıratlı da basın mensuplarıyla iyi ilişkiler içindedir. Bu şekilde öğrenebileceğini düşündüğüm için Bülent İşcen’e takım kadrosunu öğrenmesini istiyorum. Eskişehirspor’un takım kadrosunu öğrendiğimizde Aykut Kocaman’a verecek ve onun çalışmasına katkı sağlayacaktık. Savcının yorumundan Ali Kıratlı’nın faaliyetleri konusunda benim bilgimin olduğu anlaşılmaktadır demektedir. Savcı bu konuşmadan nasıl bir düşünceye vardı anlayamadım.

09.04.2011 günü, saat 17.49da Ali Kıratlı’yı Ali İhsan isimli şahıs aramaktadır. (Tape:2311)
Ali İhsan denilen şahıs Eskişehir’de basın mensubudur. Bülent İşcen’den Ali Kıratlı’nın Eskişehir’in kadrosunu almasını istememden yaklaşık bir gün sonra maçın başlamasına 1 saat kala ancak Ali İhsan’ın mesajıyla Ali Kıratlı kadroyu almıştır. Hatta hayretle ’Ümit yok ha’ demiştir. Ali İhsan da "Ümit yok evet" le cevap vermiştir. SİZ ANTRENÖR VE KAPTAN FUTBOLCUYLA ŞİKE ANLAŞMASI YAPIYORSUNUZ. TEKNİK DİREKTÖR SİZİN ŞİKE YAPTIĞINIZ OYUNCUYU OYNATMIYOR. Siz o zaman nasıl ve kimlerle şike yapmış oluyorsunuz?. KISACA ŞİKE YAPILMAMIŞTIR. Trabzon tarafından teşvik primi verilmeye çalışılmıştır. Bunu da açıklamak Bülent Uygun ve Ümit Karan’ın görevidir.

09.04.2011 günü, saat 17.11de İlhan Ekşioğlu’nu Alaeddin Yıldırım arıyor. (Tape 2025)

Santrofor Batuhan’ın oynadığını, Ümit’in oynamadığını, galiba yedek olduğunu ’ya neyse ya boşver’ kelimeleriyle bunun önemli olmadığını, bizim takımın hepsinin oynadığını, ’biz iyiyiz Allaha şükür’ diyerek takımımızın moralli ve maça hazır olduğunu, o an otobüste Aykut Kocaman ile beraber takımla maça gittiklerini söylüyor. Sonrada ’yeneceğiz İnşallah’ temennisiyle konuşmayı bitiriyorlar.

Ali Kıratlı Eskişehirspor Takımının kadrosunu saat 17.49 da öğreniyor. Hâlbuki bizim takım otobüsünde Eskişehirspor takım kadrosu saat 17.11 de öğrenilmiş durumdaydı. Bunları ben söylemiyorum. Emniyetin dinlediği telefon konuşmaları söylüyor. Ümit Karan’ın oynamamasından kimse rahatsız olmuyor. Tam tersi bu konuda kimse yorum yapmıyor.

09.04.2011 günü, saat 11.58de Ali Kıratlı’nın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 2307)
Eskişehirspor – Fenerbahçe futbol maçının sabahı Eskişehirspor Kulüp Başkanı Sayın Halil Ünal hem tesisleri gezip görmek hem de kahvaltı yapmak amacıyla bizleri Eskişehirspor Tesislerine davet etti. Sabahleyin Bizleri otelimizden aldılar ve tesislere gittik. Bizden yöneticiler de yanımdaydı. Tesislere vardığımızda bizim dışımızda başka şehirlerden gelen misafirler de bulunmaktaydı. Eski şampiyon güreşçilerden Mahmut Demir gibi. Tesislerde üst katta kahvaltı yaptık. Kahvaltının bitiminde aşağı kata indik. Eskişehirspor o anda antrenman sahasında son hazırlıklarını yapmaktaydı. Tesislerin alt katından yürüyerek güvercinlerin yuvalarının olduğu yere doğru ilerledik. Odalardan birinin üstünde Teknik Direktör Bülent Uygun yazıyordu. Bu odanın kapısı açıktı. Bir kişi odada radyo dinliyordu. Bu şahsın Bülent Uygun’un babası olduğunu söylediler. Ben de içeri girdim, merhabalaştık ve odadan çıkarak güvercinlerin bulunduğu yere gittik. Güvercinlere bakan şahıs kuşları uçurdu. Burada Eskişehirspor’un antrenmanı bitti. Bülent Uygun yanıma geldi. Tokalaştık, güvercinlerden bahsettik, bir köpeği vardı onunla oynadı. Yanımızda 50 kişiye yakın insan vardı. Eskişehirspor Kulüp Başkanı Halil Ünal, idareciler, misafirler ve Prof. Fethi Heper de orada bulunmaktaydı. Prof. Fethi Heper, Aykut Kocaman’dan bir şey istiyordu. Aykut Kocaman’ı aradım. Bu isteği kendisine ileterek yardımcı olmasını istedim.

Sonra da her şey için teşekkür ederek tesislerden ayrılıp otelimize döndük. Ben BÜLENT UYGUN’U ODASINDA GÖRMEDİM. TAHTAYA MÜDAHALE ETMEDİM, BU TAKTİKLE OYNARSANIZ YENERİZ SİZİ DEMEDİM. EĞER HAKİKATEN BÖYLE DURUM TESPİTİ VARSA NEDEN YORUM YAPAYIM? TAM TERSİ SESİMİ HİÇ ÇIKARMAMAM GEREKİRDİ. TÜM BU SÜREÇTE ESKİŞEHİRSPOR KULÜBÜ BAŞKANI HALİL ÜNAL DA BENİMLE BERABERDİ. Ali Kıratlı neden olayı çarpıtarak anlatmış bilmiyorum. Herhalde kendisi söylediklerimi teyit edecektir.

12.04.2011 günü, saat 11.20 de İlhan Ekşioğlu’nun Alaeddin Yıldırım’ı aradığı görüşme (Tape 2038)
Burada Alaeddin Yıldırım’la İlhan Ekşioğlu Fenerbahçe Futbol takımına verilecek primle ilgili konuşma yapıyorlar. Futbolcular her zaman normal sözleşmelerinin dışında alacakları primlerle yaşamlarını devam ettirirler. Herkes bilir ki başarılı olacaksanız oyuncularınıza ekstra prim vereceksiniz.

Alex’le yapılan görüşmeler sonucunda O’nun fikri de her maçta prim verilmesi ve bununda her maçın zorluğuna göre ayarlanmasına karar verilmişti. Ayrıca o gece televizyonda Fenerbahçe’nin aleyhine yapılan program konuşuluyor. Jaja’nın iyi futbolcu olduğu ve Trabzonspor’u O’nun ayakta tuttuğu konusu konuşulmuştur. Bu tamamen spor muhabbetidir. Kendi otelleriyle ilgili konulardaki konuşmalarla sohbet devam etmektedir.

MEHMET ŞEKİP MOSTUROĞLU VE SAMİ DİNÇ ARACILIĞI İLE SEZER ÖZTÜRK’E ŞİKE AMAÇLI TRANSFER TEKLİF YAPILDIĞI İDDİASI:

03.04.2011 günü, saat 17.38 de Sami Dinç’in, Sezer Öztürk’ü aradığı görüşme (Tape:2501)

Şekip Mosturoğlu benimle beraber Eskişehirspor futbolcusu Sezer Öztürk’ün Fenerbahçe’ye transferiyle ilgili sohbet görüşmeleri yapıyordu. Bu görüşmeler daha çok başkanlığını yaptığım Kulüpler Birliğinde oluyordu. Şekip Mosturoğlu, Cem Özdemir’e Sezer’le irtibat kurmasını ve İstanbul’a gelerek kendisiyle görüşme yapmasını istiyor. Sebebi de 1 hafta sonraki Eskişehirspor maçında Başkan Halil Ünal ile bu transferle ilgili konuşmalar yapmak ve konuyu açıklığa kavuşturmak içindir.

Sezer Öztürk, Sami Dinç ile yapılan görüşmelerinde maçtan önce yapılacak toplantıların kamuoyunda duyulmasının yanlış olacağını söyleyerek maçtan sonra bunun uygun olacağını bildiriyor. Hatta Sami Dinç, Sezer Öztürk’ün maçtan sonra görüşme düşüncesine destek oluyor. Fenerbahçe tarafından kimse bu konuda ısrarcı olmadığı gibi konuşma yapmıyor.

SEZER ÖZTÜRK’ÜN "HEM FENERBAHÇE CAMİASINA YAKIŞMAZ HEM BANA YAKIŞMAZ YANİ ANLADIN MI" sözleri yaşanan süreci özetlemektedir.
Zaten Şekip Mosturoğlu T.F.F. Başkan Vekilliği yapmış bir hukukçudur. Transfer konularını da gayet iyi bilmektedir. Suç olacak bir eylemin içinde olmaz ve bizleri de olmamamız için gerektiğinde uyarır.

Sezer Öztürk’ün konuşmasında bu dönemde Fenerbahçe’den BAŞKA GALATASARAYLA TRABZONSPORUN DA KENDİSİNİ İSTEDİĞİNİ SÖYLÜYOR. HATTA "TRABZONSPOR YARDIMCI ANTRENÖRÜ ÜNAL …. ARADI BENİ YİNE ANLIYOR MUSUN" DİYEREK transferle ilgili durumunu ortaya koymaktadır.

Sami Dinç, Sezer Öztürk’e Fenerbahçe maçından sonra Şekip Bey’e gitmesini öneriyor. Sohbetin ileriki safhasında Sezer Öztürk benim Başkan Halil Ünal ile aramın iyi olduğunu dile getiriyor. Hatta Manisa’dan Eskişehir’e Sezer Öztürk transfer olurken küçük bir anlaşmazlık (maddi anlamda) vardı. Her iki Başkana tavsiyem, anlaşarak bu transferi yapmanın her iki tarafa katkı yapacağını yönündeydi.
Şimdi bu sözlere tekrar bakalım. Şike yapacak insanlar böyle mi konuşur?
S.Ö. : Evet geleceğim de bu maç bi geçsin de abi çünkü şey olmasın yani
S.D. : Tabi tabi geçsin geçsin geçsin
S.Ö. : Evet yani şey olamadan bu maç geçmeden hani
S.D. : Bak senin hem abin olarak hem avukatın olarak söylüyorum maç geçsin
S.Ö. : Evet

Fenerbahçe için çalışan bir avukat Fenerbahçe’yle maçtan sonra görüşmesini söylüyor. Herhalde bir şey söylemeye gerek yoktur. Bu sözler her şeyi açıklıyordur. Daha sonraki konuşmalarda Fenerbahçe’nin çok önemli maçı olduğu karşılıklı söyleniyor. Hatta Sami Dinç Eskişehirspor – Fenerbahçe maçının nerede oynayacağını bilmiyor. Maçın Eskişehir’de olduğunu bu konuşmadan anlıyor.

Bu tape bize gösteriyor ki Şekip Mosturoğlu şike teklifinde bulunmamıştır. Sami Dinç şike var sözcüklerinin olmaması için Sezer Öztürk’le yapılacak görüşmenin Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından sonra yapılmasının uygun olacağını belirtiyor.
Bizim yaptığımız çalışmanın aynısını Galatasaray ve Trabzonspor Kulübü de yapıyor. Onlar dinlenmedikleri için yargılanmıyorlar, Fenerbahçe kimliği olan bizler yargılanıyoruz.

Bu tapede şunu görüyoruz; Trabzonspor Teknik Direktör Yardımcısı Ünal Kahraman Eskişehir – Fenerbahçe maçından önce Sezer Öztürk’ü arıyor. Bunu Sezer Öztürk konuşmasında dile getiriyor. Ünal Kahraman’ın maçtan 5 gün önce kendisini yine aradığını söylüyor. Demek ki daha önce de aramış. Sezer Öztürk’ün telefondaki sözleri "Çünkü bunları ben hiç tanımıyorum, etmiyorum, yani maçtan önce böyle aramaları şey garibime geldi. Anlıyor musun hani şey gibi" dir. Bunun tercümesi; "Fenerbahçe maçından önce beni Ünal Kahraman’ın aramasını anlamıyorum". Maçtan önce aramasının sebebinin teşvik primiyle ilgili olduğunu düşünüyor. Davamız şike ise bunlar neden değerlendirilmeye alınmıyor ve dinleme yapılmıyor. Bunu iddianameyi hazırlayanlara sormamız gerekir.

03.04.2011 tarihinde, saat 18.09da, Sami Dinç’in Zafer Demiray’ı aradığı görüşme (Tape 2502)
Zafer Demiray, bizim sporcu ajanımızdır. Almanya doğumlu futbolcular (Mehmet Ekici, Tuncay Torun ve Sezer Öztürk) ile ilgili Almanya’da aileler ile tanışmış ve transfer niyetlerimizi dile getirmiştir. Bu görüşmelerden anladığımız Sezer Öztürk’ün menajeri bulunmamaktadır. Sami Dinç avukatlığını üstlenmektedir. Sami Dinç, Zafer Demiray’ın Sezer Öztürk’e ağabeylik yapmasını istiyor. Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından sonra Şekip Mosturoğlu’nun yanına oyuncuyu alıp gelmesini tavsiye ediyor. Zafer Demiray, Şekip Mosturoğlu’na çocuğun maçtan sonra gelmek istediğini Sami Dinç’e bildiriyor. Sami Dinç’in ’Bursa maçında puan kaybedilirse Fenerbahçe’de her şey durur’ demesinden Savcı yanlış anlam çıkararak anladığım kadarıyla suçlama yapıyor. Fenerbahçe Bursa maçında 2 puan kaybetmesine rağmen konuşmaların arkasında durarak Sezer’in kendisi ve Kulübüyle görüşmeleri yaparak transferi sonuçlandırdığımızı unutmayalım.

Sami Dinç’in; "Ben bir taraftan da çok fazla Şekip Beyle yan yana kendimi hissettirmek istemiyorum çocuğa çünkü Fenerbahçe olur olmaz bu işler son dakikaya kadar olmadıkça, olmuyor... biliyorsun" sözlerine baktığımızda; Sami Dinç’in şike peşinde değil çocuğun hangi takıma giderse gitsin kendi menfaatini koruyacak pozisyon alarak çocuğun maddi kazanç sağlamasına çalıştığını görüyoruz.

10.04.2011 günü 10.52 de Aziz Yıldırım’ın Şekip Mosturoğlu’nu aradığı görüşme (Tape:1496)

Fenerbahçe’deki görev süremizde Fenerbahçe sevdamız için mücadele ederken 13 yıl boyunca çalıştığım yönetim ve personeldeki tüm Fenerbahçeliler olarak, aile bireylerimize zaman ayıramadığımız için, onlara hak etmedikleri üzüntüleri yaşattığımız için hem özür dilerim hem de onlara teşekkür ederim.

Şekip Mosturoğlu’yla yapmış olduğumuz konuşma gösteriyor ki şike yapmak için uğraşmıyoruz. Arada sıra ailelerimize gelince ayda 1 defa onlarla kahvaltı yapabiliyoruz.

Sezer Öztürk’ün Şekip Bey ile tanışmak ve görüşmek için geleceğini, Bülent Uygun’un onu oyundan çıkardığı için üzgün olduğunu belirtmiş ve Ben de kendisiyle ilgilendiğimizi iletmesini söyledim. Şekip Mosturoğlu ile daha önce Beşiktaş Kulübü’nün Eskişehirspor’a Sezer Öztürk ile ilgili yaptığı teklifi analiz ettik. Oyuncuyu şartlar oluşursa transfer etmek istediğimizi bildirmesini söyledim. Şekip Mosturoğlu da bunları ilettiğini baştan dile getirdiğini ifade etti.

Semih Özsoy ve Murat Özaydınlı ile buluşarak kampta olan kız basket takımının kaldıkları Bakırköy’deki otele basketçi kızlarımızla konuşmaya gittim. O gün Galatasaray kız basket takımıyla maçımız vardı. Kızlarımızla konuştuk ve ben oradan evimle ilgilenmek için mimarla buluşmak üzere ayrıldım. Hatta Şekip Mosturoğlu transferini düşündüğümüz Mehmet Ekici’nin ailesiyle görüşme yapıyordu. Bu konuyla ilgili gelişmeleri buluşursak anlatabileceğini söyledi bende yarın görüşürüz dedim ve telefonu kapattık.

Bu tapede ne sorulmak isteniyor? Anlamadığımı söylemek isterim. Şu ana kadar Sezer Öztürk ile açıkladığım konuşmaların hiçbirinde şike yapılması ile ilgili tek kelime konuşulmadığı açıkça görülmektedir. Görüşmeler Eskişehirspor Kulübünün Başkanı Halil Ünal’ın bilgisi dâhilinde yapılmıştır. Sezer Öztürk’ün yapılan transfer çalışmalarını transfer şikesi olarak yorumlayamayız. Bununla ilgili Spor Hukuku Enstitüsünden alınan hukuki görüş ektedir. (Ek-12) Zaten Sezer Öztürk’ün eyleme katılmadığı söylendiğine göre bir suç ortada yoktur.

Kaldı ki Sezer Öztürk ile Şekip Mosturoğlu ilk kez Eskişehir – Fenerbahçe ma.ından 1 gün sonra sadece tanışma amaçlı bir toplantı yapmıştır. Toplantıda (fiziki tespit ile saptandığı üzere) Sezer Öztürk, babası İsmail Öztürk, Zafer Demiray arkadaşı Cem Özdemir, Şekip Mosturoğlu ve oğlu Batu Mosturoğlu katılmıştır. Toplantıda transfer konuşulmamış sadece tanışılarak karşılklı niyetler dinlenmiştir. Toplantı bitiminde Şekip Mosturoğlu, Halil Ünal’ı telefondan arayarak kendisini haberdar etmiştir.

EYLEMİN BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRMESİ :

Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda anlattığımız her olaydan dolayı artık şike yapılmadığını kanıtladığımızı zannediyorum. Eskişehirsporlu Ümit Karan’la anlaşma yapıldığı ve onun da Eskişehirspor’lu bazı oyuncularla irtibat kurduğu ama bunların belirlenmediği şeklinde bir söz sonunda şike yapıldı denir mi? Bu olay tamamen komplo yapılması durumunda söylenebilir. Kanun, hukuk, adalet duygularının olmadığı yerde ancak böyle suçlama yapılabilinir. Milyonlarca insanın ilgilendiği spor alanında böyle ucuz suçlama yapamazsınız. Arkasında milyonlarca taraftarı olan bir kulübün başkanı ve idarecilerini soytarıca suçlayamazsınız. Sonra iddianamedeki yalanların altında kalırsınız. Bir gün adalet hem Emniyete hem de bunu hazırlayan savcıya gerekebilir.
Siz belli olmayan oyuncuları, Eskişehirspor’u zan altında bırakıyorsunuz. Kesin deliliniz yoksa kanun adamları delilsiz yorumla insanları yargılamaması gerekmez mi? Ben soruyorum Eskişehirsporlu futbolcular kimlerdir? Bunu tüm sporseverler adına Organize Şubeden ve Savcı Mehmet Berk’ten soruyorum. Cevabı da kamuoyuna Onlar versinler. Bülent Uygun’la anlaşma yapıldıysa neden diğer anlaştığımız Ümit Karan’ı oynatmamış, maçın sonunda oyuna almıştır?

T.F.F.dan alınan 1.500.000TL nin de nereye harcandığı açıklanmış ve hiçbir şekilde şike parası olarak verilmemiştir. Aksini söyleyenler ispat etmelidir.
SONUÇ : HERHANGİ BİR ŞİKE TEŞEBBÜSÜNDE BULUNULMAMIŞTIR.
Zaten yukarıda da belirttiğimiz üzere Savcılık Makamınca hazırlanan iddianamede, bu iddiaya ilişkin olarak şahsıma ya da başka kişilere suç teşkil eden hiçbir eylem atfedilmemiştir. Sadece ve sadece söz konusu tape kayıtları ve fiziki tespit tutanağı iddianameye yerleştirilmesiyle yetinilmiş; bu görüşmelerin ve fiziki takip tutanağının hangi yönleriyle şike faaliyeti kapsamında değerlendirildiğine ilişkin hiçbir açıklama, değerlendirme ya da yorum dahi yapılmamıştır.

Bir spor müsabakasında şike yapıldığına ilişkin iddia için en önemli delil, o müsabakanın hakem ve gözlemci raporlarında; müsabakada şike yapıldığına bir değerlendirmenin bulunup bulunmadığıdır. Eğer o müsabakayla ilgili olarak hakem ve gözlemci raporlarında, müsabakada şike yapıldığına ilişkin bir şüpheli durum, tespit edilmiş ya da şike iddiasının araştırılmasını zorunlu kılan bir değerlendirme, kuşkudan bahsedilmiş ise; bu hakem ve gözlemci raporları şike iddiasının araştırılması kanıtlanması bakımından hem Spor Hukuku hem de Ceza Hukuku bakımından itibar edilmesi gereken en önemli delillerdendir. Bu yönüyle Fenerbahçe – Eskişehirspor maçı incelendiğinde; bu maçla ilgili hakem ve gözlemci raporları değerlendirildiğinde, bu raporlarda şike iddiasını ortaya koyan en küçük bir ifadenin ya da şüphenin bulunmadığı açıkça görülecektir.

T.F.F. GÖZLEMCİSİNİN RAPORU (EK-13)
Bu maçla ilgili olarak TFF gözlemcisi olan İzmir Bölgesine bağlı 3982 lisans numaralı Erol Ersoy tarafından düzenlenen gözlemci raporunda; maçın tanımı şu şekilde yapılmıştır:

"Ev sahibi takımın 5.lik, misafir takımın liderliği yakalamak istediği maçtı. Saha ve hava koşulları futbol oynamaya elverişliydi. Oyun alanının orta yuvarlağında kimyasal maddeyle yazılmış yeşil renkte ES 1965 şeklinde bir logo bulunmaktaydı. Stadyumda 15.000 civarında seyirci vardı. Az sayıda misafir takımın seyircisi vardı. Ev sahibi takımın seyircisi maçın son dakikasında rakip takıma yönelik kısa süreli çirkin tezahüratta bulundu. Bunun dışında her iki takımın seyircisinde bir olumsuzluk gözlemlenmedi. Her iki takım da maça çok kontrollü başladı. Gollerin erken gelmesi tansiyonu düşürdü. Genelde mücadele orta alanda yoğunlaştı. Maç düşük tempoda oynandı. Genelde oyuncuların niyeti topu kazanmaya yönelikti. Faul sayısı çok değildi. Oyuncuların birbirlerine ve hakemlere karşı tutumları genelde olumluydu. Her iki takımın teknik alanında bir olumsuzluk gözlemlenmedi. Maçta hakem, YH1, YH2 ve dördüncü hakemi zorlayıcı çok az pozisyon olmuştu."

Gözlemci tarafından aynı raporunda genel değerlendirmesi performans ve kişilik konusunda tavsiyeler bölümünde, şu açıklamalar yapılmıştır:

"Maç boyunca oyunu kontrol altında tuttu. Genelde faul değerlendirmeleri doğruydu. Topa ve rakibe yapılan müdahaleleri doğru ayırt etti. Avantacı doğru uyguladı. Avantajın kaybolduğu anda ilk kararına döndü. Barajın 9.15mt. ye açılmasında çok etkilendi. Oyuncu sakatlanmalarında dikkatliydi. Bir tanesi dışında gösterdiği sarı kartlar doğruydu. Fiziksel görünümü ve fiziksel kondisyonu iyi. Yardımcı hakemlerle ve dördüncü hakemle işbirliğinde başarılıydı. Maç boyunca sakindi. Özgüveni yüksekti. Kendisine tavsiyem; oyunun içinde kalarak oyuncuları engellememelidir. Oyuncuların omuz omuza top kazanma mücadelesini doğru değerlendirmeli ve bu tür pozisyonlarda faul vermemelidir. Katılımcıların anlayabilmesi için ilk devrenin bitiş düdüğünü çalarken önce faulu vermeli sonra açık bir şekilde devrenin bitiş düdüğünü çalmalıdır. Hakem başarılı bir performans sergiledi. Katılımcılardan saygı gördü."

MAÇTAN HEMEN SONRA BASINDA MAÇLA İLGİLİ OLARAK YAZILAN YAZILARDA DA ŞU HUSUSLAR ÖNE ÇIKMIŞTIR :

10.04.2011 Tarihli Akşam Gazetesinde Deniz Gökçek tarafından yazılan "Açık oynarsan sopa yersin" başlıklı yazıda (EK-14) bu maça ilişkin olarak;

"Eskişehirspor ile F.Bahçe arasındaki maç başlamadan evvel F.Bahçe ve Trabzonspor’un şanslarını değerlendirmemi isteyen bir arkadaşa, ’F.Bahçe çok daha golcü, Trabzonspor ise gol atmakta zorlanıyor" demiştim. F.Bahçe bu söylediğimi maç içinde yakaladığı toplam 7 pozisyondan 3 gol çıkartarak doğruladı.
Esasında F.Bahçe maça 8.dakikada kontratağa yakalanarak, Batuhan Karadeniz’in kafasından yediği golle dezavantajlı başlamıştı.

Ancak dakikalar ilerledikçe ortaya çıktı ki; Eskişehirspor, F.Bahçe karşısında orta sahaya hakim olamıyor ve dolayısıyla Alex, adeta serbest oynuyordu. Böyle bir hatanın sonucu tabii Alex’in nerede ise tüm gollerin asistçisi olmasıydı."

10.04.2011 Tarihli Fanatik Gazetesinde Hakan Can tarafından yazılan "Yokuş Aşağı" başlıklı yazıda (EK-15) bu maça ilişkin olarak;

"Gol yediğinde dağılmayan bir takım artık Fenerbahçe. Özgüveni yüksek, rahat ve soğukkanlı. Onlardan puan almanın yolu olağanüstü defans yapıp, yakaladığını kaçırmamakta. Alper-Barhan-Batuhan yapımı güzel bir golle geri düşseler de sendelemediler. Direksiyondaki ustalarıyla kısacık süreded öne de geçip, kontrolü bırakmadılar. Geçen hafta 15 dakikada önemli katkı yapan Caner, Veysel’in hatasını gole çevirirken, birkaç dakika sonra Alex, Niang’ın doğru koşusunu gollük pasıyla ödüllendirdi. Usta, Niang’ın partneri olup, orta sahadaki gibi yüzü dönük oynama avantajı olmasa da gollük pas atmayı da, gollük vuruş yapmayı da başardı. Semih’in golünde Gökhan’ın attığı tek pas da, gol kadar alkışlanmaya değerdi. Topuz’un pasında da, Gökhan’ın pasında da gollük vuruşlar yaptı ama İvesa birinde şanslı, diğerinde başarılıydı. Yenilen golde Alper’e mihmandarlık yapan Cristian 72’de Pele’ye dokunmayıp sorumluluktan bir kez daha kaçtı ve onun yüzünden Lugano da sarardı. Ön libero böyle pozisyonlarda kolay çalım yemez, yese de sarı karttan kaçıp defansını zor durumda bırakmaz.
Sistem artık işliyor. Sağda Topuz ve Gökhan, solda Andre önünde kim olursa olsun, defansın ortasında Yobo ve Lugano hep aynı telden çalıyor. Emre’nin oynaması arkadaşlarını rahatlatıyor. Niang her şeyini sahada bırakıyor, Semih’se biraz daha fazla süreyi hak ediyor. Fenerbahçe dün olduğu gibi ihtiyaç olduğunda önde bastı, kazandığı topu da rakibe kolayca bırakmadı. Lugano, Eskişehirspor tüm futbolcularıyla savunmaya yerleşmişken yaptığı çıkışlar ve attığı iki güzel pasla takımı galibiyete taşıyan isimlerden biriydi. 61 ve 65’te Niang biraz daha becerikli olsa fark ikiyi geçecekti.
Trabzonspor şampiyon olacaksa Fenerbahçe’nin maçlarını beklemeyecek, hepsini kazanması gerekecek. Çünkü Fenerbahçe yokuş aşağı giden freni patlamış tır gibi. Şampiyonluk garantilenmedikçe hiçbir takım Sarı-Lacivertliler’den puan alamaz"

10.04.2011 Tarihli Fanatik Gazetesinde Yalçın Türk tarafından yazılan "Alex’ten yeni resital" başlıklı yazıda (EK-16) bu maça ilişkin olarak;

"Bir ara dinlenmeye çekilen Brezilyalı dün yine 90 dakikaya el koydu. Önce Caner sonra da Niang’a gol pasları verdi. Fenerbahçe’nin daha sora girdiği iki net pozisyonda Alex’in kafa vuruşları vardı. İvesa’nın kurtarışları ilk yarıda olası bir farkı önledi. Ev sahibi saman alevi gi, maçın başında şöyle biraz parladı. İlk hücum girişiminde Batuhan golü bulurken Burhan’ı kaçıran Andre Santos, Batuhan’ı paylaşamayan, Yobo ile Lugano’nun zincirleme hataları vardı. Fenerbahçe erken yediği gole rağmen sistemini bozmadı. Ayağa paslarla, Emre, Alex, Mehmet ve Baroni fazla yorulmadan rakibi oyundan düşürdü. Caner-Gökhan ikilisi de kanat bindirmeleriyle Eskişehirspor savunmasını bir hayli zorladı.
Sarı-Lacivertliler rakip meslektaşlarına oranla daha çok koşup, mücadele ederek skorun bozulmasına imkan tanımadı. Ev sahibinde topla oynamayı seven Sezer, Erkan ve Volkan gibi oyuncular, top kayıplarıyla dikkat çekti. Fenerbahçe orta alanı iyi kapatınca Kırmızı Siyahlılar gol dışında pozisyon bulamadı. Bir gol atmasına rağmen Batuhan fazla kilolarıyla göze batarken, Sezer’in ise kasım kasım kasılmaktan sahada ne yaptığı belli değildi. Fenerbahçe ikinci bölümün 20 dakikasında Eskişehirspor’u uyutmayı başardı. Orta alana yakın set oluşturan Fenerbahçe tempoya da istediği gibi ayar verdi. Ancak hücum girişimlerinde Sarı-Lacivertliler’in ceza alanında çoğalma düşüncesini unutması ciddi bir yanlıştı.
Fenerbahçe’nin bu duruşu Eskişehirspor’a ara sıra cesaret hapı gibi geldi. Bunlardan birinde Batuhan’ın direğe takılan kafa vuruşu Fenerbahçe’nin şansıydı. İkinci yarıda bir kez de olsa golü düşünen Fenerbahçe Semih’le rahatladı. Sarı-Lacivertliler zor geçmesi beklenen Eskişehirspor deplasmanını rahat kazanarak, Trabzonspor maçını beklemeye başladı."

10.04.2011 Tarihli, Fotogol Gazetesinde Bedri Baykam tarafından yazılan "Alex Böyle İstedi" başlıklı yazıda (EK-17) bu maça ilişkin olarak;
"Fenerbahçe kendisine pek uğurlu gelmeyen bir deplasmanda 3 puanı 3 golle alırken şampiyonluk yolunda önemli bir engeli atlatmayı başardı…
Maçtan önce es-es taraftarını keyifle izlerken aklıma o takımın 1960 lardaki heyecan verici günleri geldi. Kırmızı şimşekler de o izlere uygun bir başlangıç yaptılar. 6.dakikada hızlı bir kontratakla Batuhan’ın golü bir kafa vuruşundan çok bir basketçinin şık smaçını hatırlattı bana. Ama geçen haftaki Bursa beraberliğinin de etkisiyle taraftarın kalbinin fazla sıkışmasına kaptan Alex izin veremezdi. Önce Caner’le girdiği verkaç, hemen ardından Niang’a adrese teslim yolladığı ara pasla sekiz dakikaya sığdırdığı iki asistle skoru 2-1e taşıyıverdi.
Özellikle Caner’in yeni yerinde getirdiği hareketlilik ve Alex’in maestroluguyla sarı lacivertliler hücumlarını çok rahat bir akışla gerçekleştirmeye başladılar. Bu anlarda 21 ve 27. dakikalarda Alex’in vurduğu çok iyi kafa şutlarını İzvestia başarılı reflekslerle çıkarmasa maç baştan kopup gidecekti. Bu dakikalardan sonra sarı lacivertliler ortaya top dolaştırırken dar alanda kısa paslaşmalarda abartıya kaçınca, kimi tehlikeli top kaptırmalar yaşadılarsa da, devreye kontrollü şekilde 2-1e taşıyabildiler.
İkinci yarıya her iki takım da hata yapmaktan korkarak temkinli başladılar. Niang 60. dakikada kontratağında egoistlik yapmayıp Alex’e topu yuvarlamadı. Oyunu orta sahada rölantiye alan Fenerbahçe adına 70.dakikada tarihi bir an yaşandı ve Lugano sarı kartını belki hayatında ilk defa kabul etti!
Maçın kırılma anı 75.dakikaydı. Batuhan’ın kafa şutu Volkan’a rağmen direğe çarptı ve dönen tehlikeli topta kaleyi bulmadı. Bu futbol tanrılarının kanaryayı koruduğu bir saniyeydi. Aykut Hoca doğru değişiklikleri yaptıktan sonra dünyanın en iyi gol/dakika sayısı oranına sahip oyuncularından Semih, beliyle bilinçli bir 3.golü filelere bırakarak perdeyi indirdi. TV de spiker "Alex-Niang-Semih beraber oynarken yalnız 3 gol atmışlar" diye ahkam kesti. Ben de ona soruyorum buradan: "Beraber kaç maç oynadılar ki?" "

10.04.2011 Tarihli Fotomaç Gazetesinde Rıdvan Dilmen tarafından yazılan "Dolu Dolu Değil, Doğru Oynadı" (EK-18) başlıklı yazıda bu maça ilişkin olarak;
"Dünkü maç Fenerbahçe’nin 27 haftasının özeti gibiydi. Kötüden başlayalım… Fenerbahçe maça kötü başladı. Hatırlayalım, Fenerbahçe ligin ikinci yarısında kazandığı bütün karşılaşmalara iyi başlamıştı.
Dünkü maçta Batuhan’ın attığı gol ’hayırlı’ oldu. Fenerbahçe kedine geldi. 10 ile 45inci dakikalar arasında Fenerbahçe, üst üste kazandığı karşılaşmalardaki gibi oynadı. İkinci yarıda ise Fenerbahçe kötü oynadı. Ama bu periyottada sadece iki pozisyon verdi. Demek ki savunmayı iyi yaptı.
Ne yapamadı?
Üretemedi. Üretken değildi. Son 10 dakikada ise yine üst üste kazandığı maçlardaki gibi oynadı.
Aykut Kocaman dün Özer’in yerine Caner’e görev verdi.
Caner iyi oynadı. Özellikle son dakikalarda yardımlaşması, sorumluluk alması çok iyiydi. Bu kadroda bir arıza var. O da Mehmet Topuz. Topuz hücumda yetersiz. Sağ tarafta işler sadece Gökhan’a kalıyor. Alex müthiş formda. Muhteşem işler yapıyor. Niang son 2 haftadır toparlandı.
Daha önce kayıptı, kendine geldi. Cristian yetersiz bir futbolcu.
Fenerbahçe’nin defansı hatasız oluyor. Herkes görevini iyi yapıyor. Gökhan Gönül mükemmel bir sezon geçiriyor. Fenerbahçe aslında dolu dolu oynamayarak ama doğru oynayarak kazandı. Galip gelmesi gereken bir maç aldı.
Fenerbahçe ligin ilk yarısında kırılgan br yapıdaydı.
Sarı-Lacivertliler ligin en organize olan, sahaya en iyi yayılan takımı. Geriye düşse bile panik yapmıyor, üstesinden geliyor.
Fenerbahçe camiası uzun zamandır yapmadığı bir şey yapıyor. Ligin ilk yarısında 9 puan gerisinde kalmasına rağmen takıma inandı, destekledi. Geçen hafta Bursa ile berabere kalmış takıma destek verdiler.
Bu pozitif düşünce böyle galibiyetleri getirir,
Aykut Kocaman haftalardır maçların son anlarında takıma hücum oynatıyor.
Bu doğru mu tartışılır.
Ama uzun zamandır hiçbir teknik direktör bunları yapmıyordu. Geçen hafta Fenerbahçe için zor dakikalar başladı demiştim, şimdi aynı şeyler Trabzonspor için geçerli. Bence artık Fenerbahçe ile Trabzonspor’un maçları aynı saatte başlamalı.
Eskişehirspor’u kendi sahasında beğenmiyorum. Beni yanıltmadılar, iyi oynamadılar.
Eskişehir dün kazanmış olsa ligin beşincisi olacak.
Averajına bakalım, çok az.
İlk 6 içinde yer alan bir takımın averajı +2 olmamalı. Bu tablo çok ilginç. Eskişehir’de Batuhan’dan umudumuzu kesmek üzereydik. Ama son iki haftadır kımıldıyor, golünü atıyor.
Dün hakem temiz bir maç yönetti"
10.04.2011 Tarihli Fotomaç Gazetesinde Selçuk Yula tarafından yazılan "Kaldığı Yerden Devam" başlıklı yazıda (EK-19) bu maça ilişkin olarak;
"Fenerbahçe, Bursa maçında bıraktığı yerden Eskişehir’de devam etti. Mücadelesi ve kazanma hırsı bu sefer pozisyonlar ve goller birleşince son derece önemli üç puan kazanılmış oldu. Özer ve Stoch otururken Caner tercihi iyiydi. Geçen hafta forma giydiği dakikalarda ofansif anlamda ne kadar etkili olduğunu Aykut görmüş ve iyi değerlendirmiş.
15 dakikada atılan üç golden sonra Fenerbahçe oyunun kontrolünü eline aldı, tempoyu istediği gibi yönlendirdi. Rakibine maç boyu sadece iki pozisyon verdi.
Biri gol oldu biri de direkten döndü. Bu da takım savunmasının ne kadar özverili yapıldığına işarettir. Bülent Uygun’un ikinci devre Pele ve Ümit Karan’ı sahaya sokarak aldığı riske Aykut Kocaman 83’te Gökay ve Semih ile yanıt verdi. Bu hamle anında Semih’in gölüyle değerini bulmuş oldu.
Emre’nin olması takımı hem psikolojik hem de teknik yönden rahatlatıyor. Ama en çok Alex’ rahatlattı. Alex dün üç golde olmayan pozisyonları golle neticelendiren adam oldu.
İki kafa şutu vardı ki kaleye girmemesi İveşa’nın mucizesiydi. Dünyanın en iyi santraforlarının bile zorlukla yapabileceği kafa vuruşlarını Alex yapabiliyor. Çok ilginç bir futbolcu, Fenerbahçe’de olmadığı zaman neler olabileceğini kestirmek gerçekten güç.
Diego Lugano yıldızlaştı.
Dün akşamki efektif oyunun bir mimarı da ileride basmayı tercih eden Cristian’dı. Şut attı, çalım attı ve rakip sahada bastı.
İkinci golde Alex’e pası veren Luganoydu.
Niang’ın golünde Alex’e pası veren Lugano’ydu.
Alex’in kafa vuruşunda Gökhan Gönül’e asisti yapan gene Lugano’ydu. Savunmadan öne sürpriz adam çıkarmak her zaman rakip defansın dengesini bozar.
Bir not daha; Lugano , Pele’ye gole giderken faul yaptı, kart yedi. İşte kartı yiyeceksen hakeme itirazdan falan değl böyle mücadeleyle yiyeceksin ki seni alkışlayalım.
Fenerbahçe’de Lugano, Gökhan, Cristian, Caner öne çıkarken Alex gene yıldızlaşan adam oldu. Eskişehir’de ise Batuhan ile İvesa’dan başkasını sayamıyoruz.

10.04.2011 Tarihli Posta Gazetesinde Coşkun Türk tarafından yazılan "Yine O Hep O" başlıklı yazıda (EK-20) bu maça ilişkin olarak;
"Koşmuyor dediler, el freni dediler, günümüz futbolunda yeri yok dediler, dediler de dediler… Ama o attığı, attırdığı gollerle her denilene sahada cevap verdi. Sezon başı teknik direktör Aykut Kocaman’ı etkilemeye, işlemeye çalıştılar. Hakkında olumsuz sayfalar yaptırdılar. Kocaman da bunlardan etkilendi, yedek bıraktı, ikinci yarılarda oyundan çıkardı.
O dönemde Fenerbahçe boş yere puanlar kaybetti, Avrupa’ya çok erkenden veda etti. Ne zaman Aykut Kocaman, onunla uğraşmayı bıraktı Fenerbahçe seri galibiyetler almaya başladı. Peki onu eleştirenler işler iyi gidince ne yaptı? Ya yazılarında onu görmezden geldiler ya da hesapta özür diler gibi yapıp inceden inceye eleştirmeye devam ettiler. Evet Alex’ten bahsediyorum. Eksişehir’de yine sazı eline aldı takımının attığı 3 golde de payı vardı. Tıpkı Arena’da alınan tarihe geçecek Galatasaray zaferindeki gibi. Tıpkı Beşiktaş, tıpkı Trabzonspor, tıpkı alınan bütün galibiyetlerde olduğu gibi. Hani "Tehlike anında camı kırın" yazıları vardır ya, Fenerbahçe’de tehlike anında Alex sahada varsa yüzde 90 görevini yapıyor. Helal olsun ona… Gelelim maçtaki diğer iyilere. Caner orta sahanın solunda belki de Fener’e geldiğinden beri en iyi futbolunu oynadı. Son haftaların suskun ismi Niang çok hırslı ve istekliydi. Nitekim attığı golle suskunluğunu bozdu. Lugano yine cengaver, Yobo da güven veren isimdi. Gökhan Gönül ve Mehmet Topuz çalışkan, Andre Santos görevini yapan isimlerdendi. Kontenjandan oynayan Cristian vasatı bile aşamazken, Emre takımı için ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu orta sahada bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle gösterdi. Eskişehir’de alınan bu galibiyet şampiyonluk yolunda Fenerbahçe’nin geçtiği en önemli engellerden biridir."

SAVUNMAMIZ EKLERİ:
1. Bülent Uygun’un Olaya İlişkin Emniyette Verdiği İfadesi
2. Bülent Uygun’un Olaya İlişkin Savcılıkta Verdiği İfadesi
3. 06.04.2011 tarihinde T.F.F’den alınan 1.500.000 TL’lik avansa ve bu meblağın sporcuların hesabına aktarılmasına ilişkin belgeler.
4. 23.09.2011 Dernekler Dairesi Denetleme Kurulu
5. Tamer Yelkovan’ın Olaya İişkin Emniyette Verdiği İfadesi
6. 08.04.2011 tarihinde Amatör Şubelere yapılan 200.000 USD tutarındaki ödemelerin listesi
7. İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun Olaya İlişkin İfadesi
8. Ali Kıratlı’nın Olaya İlişkin İfadesi
9. Fenerbahçe S.K resmi web sitesinden alınan Eskişehirspor –Fenerbahçe Maçı yazılı özeti
10. Oyuncu Puan Listeleri
11. Zafer Büyükavcı’nın Fanatik Gazetesi’nde çıkan "Galatasaray Ruhu" başlıklı yazısı.
12. Sezer Öztürk’ün trasferine ilişkin Spor Hukuku Enstitüsü’nden alınan mütalaa.
13. Gözlemci Raporu
14. 10.04.2011 tarihinde Deniz Gökçek’in Akşam Gazatesi’nde yayınlanan "Açık Oynarsan Sopa Yersin" başlıklı yazısı.
15. 10.04.2011 tarihinde Hakan Can’ın Fanataik Gazetesi’nde yayınlanan "Yokuş Aşağı" başlıklı yazısı.
16. 10.04.2011 tarihinde Yalçın Türk’ün Fanatik Gazetesi’nde yayınlanan "Alex’ten yeni resital" başlıklı yazısı.
17. 10.04.2011 tarihinde Bedri Baykam’ın Fotogol Gazetesi’nde yayınlanan "Alex böyle istedi" başlıklı yazısı.
18. 10.04.2011 tarihinde Rıdvan Dilmen’in Fotomaç Gazetesi’nde yayınlanan "Dolu dolu değil, doğru oynadı" başlıklı yazısı.
19. 10.04.2011 tarihinde Selçuk Yula’nın Fotomaç Gazetesi’nde yayınlanan "Kaldığı yerden devam" başlıklı yazısı.
20. 10.04.2011 tarihinde Coşkun Türk’ün Posta Gazetesi’nde yayınlanan "Yine o Hep o" başlıklı yazısı.
21. Müsabakaya İlişkin Basında Çıkan Diğer Köşe Yazıları
22. Müsabakaya İlişkin Hakem Raporu, Temsilci Raporu, Medya Temsilci Raporu
23. Müsabakaya İlişkin Maç Kadroları

01.05.2011 GÜNÜ İSTANBUL’DA OYNANAN FENERBAHÇE – İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR MÜSABAKASINDA ŞİKE YAPILDIĞI İDDİASINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ:

EYLEMİN GELİŞMESİ :
Bülent İbrahim İşcen’in ifadesinin (EK-1) 30’uncu sayfasında şike karşılığında AZİZ YILDIRIM’DAN ALINAN 100.000 EURONUN YUSUF TURANLI ARACILIĞI İLE İBRAHİM AKIN’A VERİLDİĞİ SÖYLENİYOR. BEN KİMSEYE PARA VERMEDİM. BUNUN İSPATI DA İDDİANAMEDEKİ TAPELERDEDİR. EMNİYET YAPTIĞI İLETİŞİM VE FİZİKİ TAKİPLERİN SONUNDA VERİLDİĞİ İLERİ SÜRÜLEN PARANIN 100.000 $ MI, 100.000 EURO MU VEYA BAŞKA BİR MİKTARDA PARA MI OLDUĞUNU TESPİT EDEREK ORTAYA KOYMALIDIR. YOKSA ’DENİZE OLTA ATTIK NE TUTARSAK’ DÜŞÜNCESİ OLMAZ. ÇÜNKÜ CİDDİ BİR SUÇLAMA YAPILMAKTADIR. AMA EMNİYETİN, SAVCILIĞIN İNSANLAR SUÇSUZ MU, SUÇLU MU DİYE BİR DÜŞÜNCESİ YOK. SADECE BİZ SUÇLAYALIM DİYE HAREKET ETMEKTEDİRLER. Bu durum açıkça ortadadır. Emniyetin iletişim tapelerine baktığımızda aşağıdaki anlattığımız her şeyin doğru olduğunu görüyoruz.

İddianamede Fenerbahçe – İBB Futbol takımları arasında yapılan maçta İbrahim Akın ile ilgili şike teşebbüsünde bulunduğumuz söylenmektedir. Halbuki Trabzonspor – İBB maçında ise 7-8 sporcuyla ilişkiye girdiğimiz söyleniyor. Madem ki 7-8 sporcu ile ilişkiye girebiliyoruz o zaman sahamızda oynanan İBB maçından önce de böyle bir organizasyon yapmamız gerekirdi. Böylece maçı da kazanmamız daha kolay olmaz mıydı?
29.04.2011 tarihinde Ben, İddianamede yazıldığı gibi Bülent İşcen ile Ahmet Çelebi’yi kulübe çağırmadım. Yurt dışından geldiğimde havaalanındayken Bülent İşcen beni aradı ve Bana gelmek istediğini söyledi. Ben de Kulübe geçeceğimi söyledim. Ahmet Çelebi ile beraber kulübe gelme sebebi kombine kartlarını almak ve bedelini ödemek içindir. İlhan Ekşioğlu Kulüpte değildi. Tamer Yelkovan’da Kulüpte kendi odasındasındaydı. Ali Kıratlı ise hiçbir şekilde Kulüpte değildi. BU TAMAMEN YANLIŞ VE İFTİRADIR. İDDİANAMENİN KAĞIT YIĞINI OLDUĞUNU BU OLAY GÖSTERMEKTEDİR. SAVCI ROMAN YAZAR GİBİ HAYALLERİNİ YAZMIŞTIR. Eğer iddianamedeki bir tek tape Ali Kıratlı’nın kulüpte olduğunu gösterirse, Ben tüm suçlamaları kabul edeceğim. Sayın Heyetin bunu göz önüne almasını diliyorum.
İddianamenin her satırı kendi içinde tutarsızdır. Çünkü hayal ve yalan üzerine kurulmuştur.
Şöyle ki, 06.05.2011 tarihinde Cuma günü Ahmet Çelebi’nin, Bülent İşcen’i aradığı, Bülent İşcen’in hallettiğini söylediği ve şahısların buluşmak üzere randevulaştıkları, bu görüşmelerin ardından Yusuf Turanlı’nın İbrahim Akın’ı aradığı ve 100.000 Euronun geldiğini belirttiği söylenmektedir.
Bu yazılanların yalan olduğunu Emniyetin iletişim tutanaklarından ispat edeceğim. 06.05.2011 Tarihindeki 13.07’de Ahmet Çelebi’nin Bülent İşcen’i aradığı görüşme (Tape 2884)
06.05.2011 Tarihindeki 14.44’te Ahmet Çelebi’nin Bülent İbrahim İşcen’i aradığı görüşme ( Tape 2885)
Bu iki tapenin içeriğine baktığımızda Bülent İşcen bir şey halletmemiştir. Yalnızca sekreterimi arayarak Benimle görüşmek istemiştir. Hangi konuda görüşmek istediklerine ileride değineceğim. Şahıslar buluşmak için randevulaşmış olsalar da, Benimle 06.05.2011 günü görüşmemişlerdir. Eğer şikeyle ilgili bir konu olsaydı görüşme yapmış olurduk.
Yusuf Turanlı’nın İbrahim Akın’ı aradığı ve 100.000 Euronun geldiğini belirttiğine gelirsek; 06.05.2011 gün 3380 tapede 100.000 Eurodan hiçbir şekilde bahsedilmemektedir. Konuşmada 14.000 ve 16.000 işe ayırmasını söylüyor. Yani burada Eurodan bahsedilmemektedir. İddianamede ise 14.000 Lirayı kumar borcu için göndermesini, 16.000 Lirasını kendisinin almasını istediği yazılmaktadır. Yani Euro değil para burada TL olmuştur. Ne kadar çelişkinin olduğunu görüyoruz.
İbrahim Akın’ın Yusuf Turanlı ile buluşmasının ardından yaptığı telefon görüşmelerinde ’para da cebimde… balyalar’ sözleri Yusuf Turanlıdan aldığı poşete sözde şike parasına bağlanmaktadır.
Şimdi bu tapeye bakmadan önce 3532 numaralı tapeye bakmamız gerekir. İbrahim Akın 06.05.2011 tarihinde saat 19.29da X şahısla görüşüyor.
Yukarıdaki konuşmada da 80 milyarın yatacağını İbrahim Akın söylüyor. Yani paraya balya ifadesini kullanıyor.
Şimdi Fahri Tatanla yaptığı 07.05.2011 tarihli saat :14.29 daki konuşmaya bakalım:
Burada da bir önceki gece aldığı 80.000 TL’den dolayı paranın cebinde olduğunu söylüyor. Kanaatimce balyalar sözü de paranın istif halinde olduğunu söylemek için kullanılmıştır. Yusuf Turanlı’nın elinde siyah çizgili poşet olduğu sorulduğunda bunda formanın olduğunu söylemiştir.
İBB Spor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ önceleri iddianamede yokken birilerinin isteği üzerine suçlanarak, Bizlerle beraber cezalandırılmaya çalışılmaktadır.
Göksel Gümüşdağ ile ilgili 3106, 1520 ve 3549 kayıt sıra nolu tapelere baktığımızda Benimle, yani Aziz Yıldırım’la Göksel Gümüşdağ arasında herhangi bir görüşme var mıdır? Yoktur. Üçüncü kişilerin kendi aralarındaki sohbetler de Bizim ilişkimizi bağlamaz. Dünyanın her yerinde insanlar güç birliği yaparlar. Sivil Toplum Kuruluşu (STK) nedir? Göksel Gümüşdağ desteğimi sağlamak için kanunsuz bir eylem içinde bulunup yardım etmez. Kulüpler Birliğinde Başkanvekilidir. Tüm kulüpler tarafından da sevilir. Spor adamları kendi kulüplerinin menfaatleri doğrultusunda bazı karar veya sorumluluklar alabilirler. Fenerbahçe – İBB maçını da biraz böyle değerlendirmek gerekir. Tarihinde ilk defa kupa finali oynayan bir takımın kupayı alması yönünde tabiî ki seçimleri olabilir. Aynı şey tüm futbol takımları için geçerlidir.
Göksel Gümüşdağ’ın burada olması ve bu şekilde suçlanması Bizlerin temiz olduğunun belgesidir.
Oyuncularını 5 gün sonra oynanacak kupa finalinden dolayı kendilerini sakatlama, kırmızı kart alıp cezalı duruma düşmeme yönünde uyarmak hem başkanlar hem de yöneticiler ve teknik direktörler tarafından yapılan uyarılardır. Kısaca yapılan çalışmaların amacını sporla uğraşanlar daha iyi anlarlar.
29.04.2011 günlü fiziki takip tutanağına (EK-2) baktığımızda, Benim Tamer Yelkovan’a talimat verdiğim söylenmektedir. Peki sormak gerekir, Ben hangi konuşmayla, nerede, nasıl, ne kadar ve kime ödenmesi için Tamer Yelkovan’a talimat vermişim? Böyle bir bilgi ve belge var mıdır? Ortaya koymak gerekmez mi? Hukuk bu mudur? Adalet bu mudur? İBB maçıyla ilgili Tamer Yelkovan hangi tape içinde İlhan Ekşioğlu’nu kulübe çağırmaktadır? İlhan Ekşioğlu hangi tapede Ali Kıratlı’ya spor çanta ile gelmesini söylüyor? Ayrıca Şekip Mosturoğlu’nun ’Sami bana gelebilir, Ayşe tatile çıksın’ sözlerini İ.B.B. maçında nereye oturtmamız gerekir? Bu sözleri Emniyet ve Savcılık sorgulamalarında Bizlere Buca maçıyla ilgili sormuşlardı. Buca iddianameden çıkınca bu konuşmalar ortada kaldı. Bu durumda bu konular İ.B.B. maçına monte edilmeye çalışılmıştır. Ancak eğreti olarak duran bu konular suçlanmamızın ne kadar boş olduğunu da göstermektedir.
İbrahim Bülent İşcen ve Ahmet Çelebi’nin Fenerbahçe Stadyumuna geçerek Beni bekledikleri doğrudur. Bunu tapelerde de görüyoruz. Ancak 16.45 civarında Benimle bu kişilerin Dereağzı Tesislerinde bir araya geleceğimiz söyleniyor. Hatta Tamer Yelkovanın da "orada olacağı bilgisinin alınması üzerine" denmektedir. Tamamen yalanlar üzerine kurulmuş bir iddianın içindeki bu sözler çok acıdır. Çünkü kendi kendini yalanlamaktadır. Aşağıdaki tapelerde bunu net olarak göreceğiz. Ben o gün Dereağzı Tesislerine hiç gitmedim ve kimseye de orada randevu vermedim.
Saat 17.00 civarında Bülent İşcen ile Ahmet Çelebi yanıma geldiler. VIP Kombine biletlerinin bedellerini çek karşılığı ödeyerek aldılar. Bu işlemleri muhasebede yaptılar. Ben çıkarken Bülent İşcen’le Ahmet Çelebi’yi Kulübün önünde gördüm. Ayaküstü konuştuk. Sonra onlardan ayrıldım. Bu şahıslar Dereağzı’na gidip Tamer Yelkovan ve Fenerbahçe Kongre üyeleriyle kısa bir süre sohbet ettikten sonra oradan ayrılmışlardır.
06.05.2011 Tarihli Fiziki Takip Tutanağı : (EK-3)
FENERBAHÇE - İ.B.B. SPOR MÜSABAKASINDA İ.B.B. SPOR FUTBOLCUSU İBRAHİM AKIN’A MÜSABAKADA SÖZDE GOL ATMAMASI KARŞILIĞINDA 100.000$ MI 100.000 EURO MU VERDİK? BEN DE HİÇBİR ŞEKİLDE PARA VERMEDİĞİMİZİ SÖYLÜYORUM. BEN AHLAKSIZCA SUÇLANMAKTAYIM. Yapılan ’ya tutarsa’ dır ki bu da çok yanlıştır. Süreç içinde çekilen fotoğraflar ise RESİMLİ ROMAN gibi bizlere sunulmaktadır. Herkese açık mekânlarda çekilen resimler gizli iş yapılmış gibi gösterilerek, olaylar bir gizem içine sokulmaya çalışılmaktadır.
’Ayrıca İ.B.B. Sporlu futbolculardan İskender Alın ve Can Arat’a kazanç veya sair menfaatin verildiği, vaat edildiği, teklif edildiği belirlenmemiş olup 6222 sayılı yasanın 11.maddesinin unsurları oluşmadığından bu şahıslara yönelik anılan maçtan ötürü işlem yapılmamıştır’ denmektedir. Bunu iddianame söylemektedir. İskender Alın zaten sakat olduğu için bu maçta oynamamıştır. Şike yapılmamışsa bu iddianameyi yazan Savcı neden İskender Alın ve Can Arat ile ilgili konuya iddianamede yer vermiştir? Bu kadar tutarsızlık olur mu?
BU MAÇTA TIPKI DİĞER MAÇLARDA OLDUĞU GİBİ HİÇ KİMSEYLE ŞİKE ANLAŞMASI YAPILMAMIŞTIR.


EYLEMİN GENİŞ ÖZETİ:
Süper Ligin 30. haftasında Fenerbahçe 72 puanla lig lideridir. İddianamede son 4 maçta Fenerbahçe’nin puan kaybetmesi, Trabzon’un tüm maçlarını kaybetmesi durumunda Trabzon’un şampiyon olabileceği, bu nedenle işi sıkı tutmak düşüncesinde olduğum söylenmektedir. Bu iddianameyi yazanlara şunu söylememiz gerekir; Futbolun içinde her netice mevcuttur. BİR ÖNCEKİ YIL SON MAÇTA TRABZON VE DENİZLİ’DE DENİZLİSPOR’LA BERABERE KALARAK SON MAÇTA 2 KEZ ŞAMPİYONLUĞU KAÇIRDIK. DOLAYISIYLA İŞİ SIKI TUTSANIZ DA FUTBOLUN AKIŞI İÇİNDE HER TÜRLÜ NETİCE OLABİLİR. BUNUN DA EN AÇIK GÖSTERGESİNİN BU MAÇLAR OLDUĞUNU BİLMEMİZ GEREKİR.
İddianamenin 258. sayfasından itibaren yer alan bu maçta şike yapıldığına dair iddialar tamamen yersiz, asılsız ve hiçbir somut delile dayanmamaktadır. Şahıslar arasındaki ekonomik ve şahsi ilişkilerin yanı sıra maç biletlerinin teslimine ilişkin konu ile ilgili olarak bu büyük camia suçlanmaktadır. İddianame incelendiğinde, şahsıma ve kulübümüze yöneltilen şike iddialarının üç ana başlıkta toplandığı görülmektedir.
Bunlardan ilki, Ahmet Çelebi ve Yusuf Turanlı vasıtasıyla futbolcu İbrahim Akın üzerinden yapılan şike eylemleri,
İkincisi, İstanbul B.Şehir Bld. Sporlu futbolcular Can Arat ve İskender Alın ile irtibat kurularak yapıldığı iddia edilen şike faaliyetleri,
Ve sonuncusu da, İstanbul B.Şehir Bld. Spor Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın 3106, 1520 ve 3549 no’lu tapeler mehaz gösterilerek Başkanı olduğu İstanbul B.Ş.Bld.Spor takımının Fenerbahçe ile yaptığı müsabakada iddia olunan şike eylemlerine yöneliktir.
Öncelikle belirtmek isterim ki, her üç iddia da asılsız ve somut delillerden uzaktır. Her şeyden önce bu tapelerin "sonuçtan hareket edilerek" özel bir çaba ile yorumlandığı o kadar açıktır ki, bu konu tapelerin kendi içerisinde yapılacak kronolojik ve içeriksel değerlendirme sonucunda bu kolaylıkla anlaşılabilmektedir. İddia olunan tüm tape ve eylemlerin ortak noktası; Fenerbahçe Başkanı ve yöneticilerinin şikeye yönelik şüphe dahi uyandıracak hiçbir söylem ve eylemine tesadüf edilememesidir. İddia olunan para alışverişlerinin ve şikeye yönelik olduğu söylenen konuşmaların hiçbirisinin tarafı Fenerbahçe Başkanı ve Yöneticileri değildir. Üçüncü kişilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalara dayanarak -ki bu konuşmalar şike eylemleri ile ilgili olmadığı belgeleri ile açıktır- Fenerbahçe Kulübünün ve yöneticilerinin ne isimleri ne de eylemleri olmamasına rağmen şike suçlamasında bulunmak hangi hukuk mantığının ürünüdür? Bu nedenlerle iddianamede yer alan ve tarafımıza şike iddialarının delili olarak sunulan işbu tape tutanaklarını tek tek incelenmesinin gerekliliği kaçınılmazdır.
25.04.2011 Günü, saat 14.08’de M.Şekip Mosturoğlu / Aziz Yıldırım’ın Bülent İbrahim İşcen’i aradığı görüşme (Tape 1839)
24.04.2011 günü Bucaspor ile oynadığımız maçtan önce İzmir Swiss Otel’de Bülent İşcen Ahmet Çelebi’nin kombine kart alımı ve ödemesinde sıkıntı yaşadığını Bana söyledi. Bunun üzerine 25.04.2011 günü kendilerini arayıp Kulübe çağıracağımı söyledim. Kulüpteki bilet organizasyon gurubu ile konuştuktan sonra Bülent İşcen’i aradım ve yukarıdaki tapede görüleceği gibi ertesi gün Ahmet Çelebi’yi alıp kulübe gelmesini söyledim. Konuşmanın içeriği bundan ibarettir. Herhalde bu suç değildir.
25.04.2011 Günü, saat 14.09’da yapılan Ahmet Çelebi’nin Bülent İşcen’i aradığı görüşme (Tape 1561)
Bu tapede Bülent İşçen bana gelmeleri konusunu Ahmet Çelebi’ye iletmektedir. Bu konuşmada geçen ’kimseye söyleme’ sözü de İzmir’de kombinelerle ilgili konuşmalar yapılırken orada bulunan Fenerbahçelilerin de kombine konusunda çok yoğun talepleri olduğu için bu kişiler tarafından duyulmamasını sağlamaktan ibarettir. Kimsenin duymamasını bundan dolayı Ahmet Çelebi’den istemektedir. Oysa ki iddianamede ima edilen husus tamamen farklı ve maksatlıdır.
26.04.2011 Tarihinde, saat 15.21’de yapılan Ahmet Çelebi – Bülent İşcen arasındaki görüşme (Tape : 1565) ve 26.04.2011 Tarihinde, saat 15.55’de yapılan Ahmet Çelebi – Bülent İşcen arasındaki görüşme (Tape : 1567) kulübe gelmek için aralarında yapılan görüşmelerdir.
26.04.2011 tarihinde Ahmet Çelebi yanıma geldi. Kulüpten alacağı kombinelerle ilgili ayaküstü konuştum. Kendisi kendi kombinelerinin dışında bazı arkadaşlarının da sıkıntılarının olduğunu söyledi. Bunun yaklaşık olarak 250-300 Milyar civarında olduğunu belirtti. Yalnız kendisine ait kombine kartları için ödeme kolaylığı yaptırabileceğimi söyledim. Kendisini muhasebeye gönderdim. Bu arada BÜLENT İŞCEN BENİ GÖRMEYİNCE SİCİL KURULUNA GİTMİŞ. Burada çalışan Kemal Bey’den KULÜP ÜYE FORMU alarak kulüpten ayrılmıştır. Ben de Ahmet Çelebi ile koridorda ayaküstü konuşmadan sonra Stat içindeki Fenerbahçe TV ye gittim.
Kaldı ki, 26.04.2011 tarihindeki fiziki takip tutanağında (EK-4) 34 VAL 67 plakalı aracın bagajına A4 kağıdı bıraktığını görüntülediklerini Emniyet teyit etmektedir. Bu kendilerinin de tespit ettiği gibi Fenerbahçe Spor Kulübünün normal üye giriş formudur.
İddianamenin bu bölümünde yer alan asılsız ve çarpıtılan bir diğer iddia da bu süreçte Abdullah Başak’ın da, Benim yanımda olduğu iddiasıdır. ANCAK ABDULLAH BAŞAK BENİM YANIMA HİÇ GELMEDİ VE KENDİSİNİ HİÇ GÖRMEDİM. Fiziki takip ve iletişim tutanaklarına bakıldığında bunun yanlış ve yalan olduğu açıkça görülmektedir ve olay maksatlı bir şekilde başka bir yöne doğru itilmek istenmektedir.
YİNE İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ AHMET ÇELEBİ BENİM YANIMA GELDİĞİNDE HİÇBİR ŞEKİLDE İBRAHİM AKIN İLE İLGİLİ BİR KONUYU GÖRÜŞMEMİŞTİR. İddianamede İbrahim Akın’ın bir teklifi kabul ettiği söylenmektedir. Oysaki Bizim tarafımızdan bir teklif yapılmamıştır ki, İbrahim Akın bu teklifi kabul etmiş olsun. Ne şahsım ne yöneticilerim ne de kulübüm tarafından hiçbir şekilde İbrahim Akın’a verilmesi için kimseye para verilmemiştir. Kaldı ki bu tapelerde yer alan Ahmet Çelebi ile ilgili konuşmalarımın konusu kombine biletleridir ve bu kombine biletlerine ilişkin belgeleri mahkemenize sunuyoruz. (EK-5)
26.04.2011 Tarihinde, saat 16.58’de yapılan Abdullah Başak - Ali Kıratlı görüşmesi (Tape: 1917)
Bu görüşmede Abdullah Başak, Benim yanıma geldiğini söylemektedir. Abdullah Başak maçlarda veya ayda bir veya iki defa kulübe bilet almaya geldiğinde gördüğüm şahıstır. Bu konuşmadan anladığım kadarıyla Abdullah Başak, Ali Kıratlı’ya kendisini abartmak ve hava atmak için bu isimleri söylemiştir, oysa Benim kendisini görmediğimi açıkça beyan ediyorum.
Burada açıklama ihtiyacı duyduğum bir konu da Fenerbahçe futbol takımının gücünü kabul etmemek, oyuncularımızın emek ve alın terlerine ihanet etmektir.
Sormak isterim ki, İbrahim Akın denilen oyuncunun yalnız başına oynayıp oynamamasının maça katkısı nedir? Buna bakmamız gerekir. Fenerbahçe futbol takımı Galatasaray’ı ve Beşiktaş’ı deplasmanda; Trabzon’u ise Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda yenmiştir. Böyle güçlü bir takımın bir tek İbrahim Akın Fenerbahçe’ye gol atmasın diye şike eylemlerinin içine girmesi ne kadar mantıklıdır?
Kaldı ki unutulmaması gereken bir diğer husus Fenerbahçe’nin Trabzon ile puan puana yaptığı çekişmede yegane sonuç galibiyettir. Yani gol atmamız gerekmektedir. Bu yüzden rakip takımın gol atmaması ya da beraberlik gibi sonuçların bir anlamı yoktur. Keza bu nedenlerle bir tek rakip takımın forveti ile para karşılığı şike anlaşması yapılmasının hayatın ve futbolun olağan akışına ne kadar uygun olup olmadığını takdirlerinize sunuyorum.
Ayrıca İbrahim Akın her maçta gol atan bir oyuncu değildir. Bununla ilgili istatistik ektedir. (EK-6)
26.04.2011 Tarihinde, saat 23.15’de İbrahim Akın’ın X Şahsı aradığı görüşme (Tape:3568)
Bu tape, iddianameyi düzenleyenlerin ve bu şike eyleminin en açık delili ve belki de tek kanıtı olarak sunulmaktadır. Oysaki bu düşünce tamamen maksatlı ve gerçekleri gizlemeye yöneliktir. Zira tape incelendiğinde şu açıkça görülmektedir ki İbrahim Akın bu konuşmasında açıkça bir şeyler saklamakta ve yalan söylemektedir. Bunun en açık delili tapenin 15 ve 16. satırlarında yer almaktadır. X şahsın (hocanın) "sizin takımın kaptanı ve hocası ne diyor" sorusuna karşı İbrahim Akın’ın verdiği cevap futbolcunun gerçek saikini ve bir şeyler sakladığını açıkça ortaya koymaktadır ki futbolcu bu soruya cevaben "hocam onlar bir şey diyemiyorlar Fenerbahçeli oldukları için onlar da bana kalkıp oynama veya gol atma diyemiyorlar, başkası tarafından söyleniyor bu" şeklinde karşılık vermiştir. Oysaki İBB’nin antrenörü Abdullah Avcı Galatasaray Lisesi mezunu, Galatasaray kulübünde çalışmış iyi bir Galatasaray’lıdır. Aynı şekilde Antrenör Yrd. Arif Erdem de Galatasaray da futbol oynamış Galatasaraylı bir kişidir. Takım kaptanı Cihan Haspolatlı ise Galatasaray’da futbol oynamış ve bu camiaya mal olmuş bir kişidir. Daha da ötesi İBB Başkanı Göksel Gümüşdağ Galatasaray kongre üyesidir. O zaman İbrahim Akın neden sorumluların Fenerbahçeli olduğunu söyleme gereği hissetmiştir? Bakın, Ben İbrahim Akın ve Yusuf Turanlı’yı tanımam. Bu şahısları cezaevinde tanıdım. Kendisine hoca ile konuşmasında neden yanlış bilgi verdiğini ve Bizden kimin onlara para teklifi yaptığını sordum. Kendisi, bana olayların buraya geleceğini bilemediğini, sadece basit bir ifade verme olayı olduğunu sandığını, bu nedenle çok pişman olduğunu, asla kimseden para teklifi almadığını, kendisinin at yarışı ve Kıbrıs’taki kumardan yüksek miktarda paralar kazandığını, ancak bu paraların gerek kamuoyu gerekse hoca tarafından bilinmesinden utandığını, bu nedenle böyle bir yalan söylediğini ifade etmiştir. Tarafımızca da şüphe ile karşılanan bu açıklama gerek tapelerde yer alan konuşma tarih ve içerikleri gerek oyuncunun bu ifadesini doğrulayan belge ve delillerin tarafımıza sunulması ve gerekse oyuncunun özel hayatı ve karakterine ilişkin tüm tapeler incelendiğinde gerçeğin ta kendisi olduğu anlaşılmıştır. Unutulmamalıdır ki böyle çocukça yalan, asılsız itham ve beyanlara sırf bizi mahkûm etmeyi kafalarına koydukları için itibar edenler büyük bir yanılgı içinde olduklarını anlayacaklardır.
Ayrıca İbrahim Akın’ın poliste verdiği ifade ile Savcılıkta verdiği ifade arasında fark vardır. İbrahim Akın Organize Şubesinde ’kesinlikle iddia edildiği gibi hiçbir şike olayına karışmadım’ şeklinde ifade vermiştir. Ancak Savcılıkta verdiği ifade arasında fark vardır. Savcı Mehmet Berk, İbrahim Akın’a avukatının yanında ’senin 3 yaşında çocuğun var, eve gitmek istemez misin’ şeklinde konuşuyor. ’Eğer benim istediğim gibi ifade verirsen evine gidebilirsin’ diyor. Bunun üzerine avukatının yanında savcının istediklerini sanki İbrahim Akın söylüyor gibi ifadeyi yazıyorlar. Ancak ’tutuklama istemiyle mahkemeye gönderilsin’ denmesi ile İbrahim Akın ve avukatı oyuna geldiklerini anlıyorlar ve mahkemede bunları reddediyorlar. HSYK nun Savcı Mehmet Berk ile ilgili yaptığı soruşturmada bu konu avukatı tarafından HSYK dan gelen müfettişe anlatılmıştır. HSYK Müfettişinin dosyasında bu konu mevcuttur. Yani İbrahim Akın’dan serbest kalması karşılığında şike yaptığını kabul etmesi istenmiştir.
TFF Etik Kurulu’nun aldığı kararlarda, kulüp yöneticileri yoksa, şike veya teşvik ile kulüplerin suçsuz olduğunu raporla belirtiyorlar. Burada İbrahim Akın yalnızca muhatabının Yusuf Turanlı olduğunu söylüyor. Fenerbahçe Yönetim Kurulundaki kimsenin muhatap olmadığı bir konuda neden suçlanıyoruz?
27.04.2011 Tarihinde, saat 02.48’de Yusuf Turanlı – İbrahim Akın görüşmesi (Tape:3349)
100 dolar değil 100 euro abi ole dedi ;)
Yukarıdaki tape ile ilgili yaptığımız açıklamalardaki yanlı ve yanlış bilgi ve yönlendirme bu tapede açıkça ortaya çıkmıştır. Zira iddianamede "100 dolar değil 100 euro abi öyle dedi" şeklindeki İbrahim Akın’a ait ifade, bu şahsın şike karşılığında 100.000 EURO istediği şeklinde açıklanmıştır. Oysaki gerçek tamamen farklıdır ve bu iddianameyi tanzim edenlerin niyetini de açıkça ortaya koyan en çarpıcı örneklerden biridir. Zira öğrendiğimiz kadarıyla buradaki 100 Euro şeklindeki tutar İbrahim Akın’ın annesi Neşe isimli hanımın Yusuf Turanlı’dan aldığı evin satışına ilişkin konuşmadır. Bununla ilgili tüm belgeler Mahkeme dosyasında vardır.(EK-7) Kaldı ki bu paranın şike parası olmadığı o kadar açıktır ki, iddia edilen şike parası tutarının 100.000 dolar olduğunun yukarıdaki tapelerde İbrahim Akın tarafından zaten onaylandığı iddia edilmiştir. Bu sözde fiyat artışı başka hiçbir zaman ve tapede neden yapılmamıştır? Yine bu cümledeki önemli bir ayrıntı "öyle dedi" beyanı ile konuşulan konuda üçüncü kişinin bir iradesinin varlığının söz konusu olduğudur. Yani iddianameye göre şike parasının 100.000 dolardan 100.000 Euroya çıkartılmasını isteyen bir üçüncü kişi vardır. Bu açıklamaya bile gerek duyulmayacak bir yönlendirmedir.
27.04.2011 Tarihinde, saat 17.08’de Yusuf Turanlı – Ahmet Çelebi görüşmesi (Tape:3357)
İddianamede bu tapede oluşturulmak istenen algı Ahmet Çelebi ile Yusuf Turanlı’nın sözde şike parasını Cuma günü almalarına ilişkin olduğudur. Oysa bu yorumda amaca yönelik ve açıkçası yalandır. Keza İbrahim Akın’ın parayı aldığı Cuma gününün tarihi 06.05.2011’dir. Oysaki şahısların konuşmalarında sözü geçen Cuma gününün tarihi 29.04.2011’dir ve Yusuf Turanlı’nın Sivas’tan alacağı ile ilgilidir. Ancak bu özensiz ve amaçlı iddianamede tarihler özellikle karıştırılmıştır.
27.04.2011 Tarihinde, saat 21.49’da İbrahim Akın – Yusuf Turanlı görüşmesi (Tape:3370)
Bu tapeyi; iddianameyi düzenleyenler, İbrahim Akın’ın şike için istediği 100.000 euronun kabul edilip edilmemesi, Yusuf Turanlı’nın Ahmet Çelebi ile ertesi gün buluşacağını ve 100.000 dolarlık teklifin iyi bir teklif olduğunu söylemesi şeklinde değerlendirmişlerdir. Oysaki konuşulan gerçek konu daha önce belgelerini sunduğumuz İbrahim Akın’ın annesine ait olan ev ile ilgili konudur ve ilginç olan iddianameyi düzenleyenlerin bu tapede Yusuf Turanlı’nın Ahmet Çelebi ile ertesi gün buluşacağını nereden çıkarttıklarıdır. Zira konuşmada Ahmet Çelebi’nin adı bile geçmemektedir. Kaldı ki bir önceki tapeden anlaşılacağı üzere Ahmet Çelebi ile Yusuf Turanlı’nın görüşme tarihi 28.04.2011 günü değil 29.04.2011 Cuma günüdür. Dolayısıyla Yusuf Turanlı’nın "ertesi gün" olarak kastettiği 28.04.2011 tarihinde görüştüğü kişi Ahmet Çelebi değildir. İsmi bile geçmeyen bu şahsın tapeye monte edilmesi konusundaki art niyeti bilgilerinize sunuyorum.
27.04.2011 Tarihinde, saat 13.02’de Yusuf Turanlı – Ahmet Çelebi görüşmesi (Tape:3350)
Bu tape de iddianamenin ve delillerin nasıl ve ne maksatla bir araya getirildiğinin en açık örneğidir. Zira Yusuf’un "sen gittin mi abi oraya" Ahmet "yok Cuma günü" Yusuf "oraya gitmeyecek misin? konuştun ya onu söylüyorum sabahtan görüşür müyüz" şeklindeki konuşmalar iddianame düzenleyenler tarafından Yusuf Turanlı’nın İbrahim Akın ile şike için anlaştığını Aziz Yıldırım’a iletmesini istediği şeklinde değerlendirilmiştir. Oysaki gerçek yine bu değildir ve çarptırılmıştır. Ahmet’in Cuma günü gideceği yer Aziz Yıldırım’ın yanı değil 29.04.2011 de oynanan Sivasspor’un maçıdır ve Ahmet Çelebi Sivasspor yöneticisidir. Hatta görüşülecek kişi de daha öncede belirttiğimiz gibi Yusuf Turanlı’nın sürekli takip ettiği ve menajerlik ücret alacağı olan Mecnun Odyakmaz’dır. Bu durum 29.04.2011 saat 15.38 tarihli 1578 no.lu tapede yer alan Bülent İşçen, Ahmet Çelebi görüşmesine ilişkin konuşma tutanağında açıkça bellidir ve ortadadır. Gerçek şike iddianame yazılırken yapılmıştır.
1578 no.lu tape;
28.04.2011 Tarihinde, saat 13.02’de Yusuf Turanlı – Ahmet Çelebi görüşmesi (Tape:3359)
Bu tape, iddianameyi tanzim edenler tarafından İbrahim Akın’ın Yusuf Turanlı’dan "şike parasını" 29.04.2011 de alması olarak değerlendirilmiş ve yönlendirilmiştir. Oysaki gerçek oluş yine bu değildir. Burada konuşulan konu İbrahim Akın’ın kulüpten bu tarihe kadar alamadığı ve 29.04.2011 tarihinde Kulüpten aldığı ödemeye ilişkindir. Bu husus 29.04.2011 saat 19.47 tarih ve 3576 no.lu tapede açıkça ortadadır. Burada kamuoyunun bilmesi gereken savunma delillerini de toplamakla yükümlü olan iddia makamının neden bu tapeyi iddianameye koymadığının açıklanması hususudur.
28.04.2011 Tarihinde, saat 21.33’te Ahmet Çelebi – Bülent İşcen görüşmesi (Tape:1573)
Buradaki konu Pazar günü oynanacak maç ile ilgili Bülent İşçen’in kulübe gelmek istemesi ve Ahmet Çelebi’nin de kendine ait kombineleri almak için onunla birlikte kulübe gelmesinden ibarettir. Ancak iddianamede bu konuşma nedense şike parası için Aziz Yıldırım ile görüşme olarak nitelendirilmiştir ki; gerçekle yakından uzaktan ilgisi yoktur.
29.04.2011 Tarihinde, saat 15.38’de Ahmet Çelebi – Bülent İşcen görüşmesi (Tape:1578)
İddianameyi tanzim edenler tarafından şike parasını, Aziz Yıldırım gelmediği için temin edemediklerini söylemelerine ilişkin olarak değerlendirilmiştir. Oysaki bu bir halusilasyondur. Zira tapenin açılımından da çok net anlaşılacağı üzere şahısların konuşmaları benden talep ettikleri bilet ve kombinelerle ilgilidir. Kaldı ki öte yandan benden temin edemedikleri iddia edilen şike parasının iddianamenin önceki bölümlerinde yer aldığı üzere İbrahim Akın’a veriliş tarihi 29.04.2011’dir ve İbrahim Akın 29.04.2011 tarihinde para almıştır. Peki bu para Benden temin edilemediyse kim tarafından verilmiştir? Ki bu durumda çok açıktır. Bu para İbrahim Akın’ın kulüpten aldığı 110 Milyar yada dolar tutarındaki paradır. Ki bu durum 3576 no.lu 29.04.2011 saat 19.47 deki tape ile açıkça ortadadır.
29.04.2011 Tarihinde, saat 16.44’te Yusuf Turanlı ile İbrahim Akın arasında yapılan görüşme (Tape 3360)
Gerçi yukarıda açıkladık ancak bu tape içeriğini bir kez daha açıklamaya ihtiyaç duyuyorum.
Tapeden açıkça anlaşılacağı üzere İbrahim Akın İ.B.B. Futbol takımı hocası ile saat 14.00 de konuştuğunu söylüyor. Anlaşılacağı üzere İbrahim Akın İ.B.B.’den para alacağını beklemektedir. Bu paranın bir haftadır yatırılması gerektiğini ancak yatırmadıklarını Yusuf Turanlı’ya söylüyor. Yusuf Turanlı ise İbrahim Akın’a bu paranın kulüp tarafından yatırılmadığı için herhangi bir şey yapmamasını söylüyor. Yine bundan önceki tapede de İbrahim Akın 29.04.2011 de para alacağını ve bunun karşılığında X şahısa çekin karşılığını vereceğini açıkça söylemektedir.

SONUÇ : 29.04.2011 Tarihinde yatırılacak olan para İ.B.B.Spor Kulübünün İbrahim Akın’a alacağına karşılık ödeyeceği bedeldir. Bu açıkça görülmektedir.
29.04.2011 Tarihinde, saat 17.12’de Tamer Yelkovan ile Aziz Yıldırım-Bülent İbrahim işcen arasında yapılan görüşme (Tape 1903)
29.04.2011 günü saat 17.10 civarında Bülent İşçan ile Ahmet Çelebi kulübe geldi kendileriyle kombinelerle ilgili görüşme yaptık. Onları muhasebeye gönderdim. VIP kart gurubu 6 adet kombine kartın parasını çek karşılığında almışlar ve kombineleri de kendileri ayırmışlar. Bunlarla ilgili dokümanlar EK-5’te sunulmuştur.
Koltukların adedi : 7100 x 6 adet 42.600 tl
Ödeme : Yapı Kredi Bankası Ümraniye Site Yolu Şubesi
Tarih : 30.03.2012
Çek No :0495938 Fenerbahçe Spor kulübünden kesilen 29.04.2011 Tarihli dernek gelirleri alındı belgesi de Ektedir. (EK-8) Bununla birlikte Ataşehir’e yapılacak Fenerbahçe Ülker Arena’nın olduğu yerde dükkânlardan ortak olarak kiralamak isteyen bu şahısların bu yöndeki taleplerini de sonra konuşuruz demek suretiyle ileriye attım ve 10 dakikalık bu konuşmadan sonra da kulüpten ayrıldım.
29.04.2011 Tarihinde, saat 17.29’da İbrahim Akın ile Yusuf Turanlı arasında yapılan görüşmede (Tape 3361);
İbrahim Akın, İ.B.B. tarafından hesaba yatırılmayan paranın Yusuf Turanlı tarafından kulüpten nakit mi alınacağını soruyor. Yusuf Turanlı da sitem ederek "konuşacağım, konuşacağım şey yapma tamam" sözleriyle İbrahim Akın’ı sükûnete davet ediyor. Eğer bizimle ilgili bir konu olsaydı daha başka şekilde konuşulurdu.
29.04.2011 Tarihinde, saat 19.47’de İbrahim Akın ile Fahri Tatan arasında yapılan görüşme (Tape 3576)
Bu tapeden anlaşıldığı gibi İbrahim Akın İBB Kulübünden 110 Milyarlık çek almıştır ve Başkanın bu çeki verdiğini Fahri Tatan’a söylemektedir. Ayrıca tapeden anlaşıldığı üzere İbrahim Akın altılı tutturmuş ve bunun da parasını alacağını beyan etmektedir ve bununla ilgili belgeler de dosyada mevcuttur. Kısacası hiçbir para hareketi bizimle ilgili değildir. Ancak Savcılık ve Organize Şube, olayları karıştırmak ve bizi suçlamak maksadıyla tape değerlendirmesi ve yönlendirmesi yaparak bizlere açıkça iftira atmaktadırlar. Bu tape dikkatlice okunduğunda İBRAHİM AKIN’IN FAHRİ TATAN’A, SAKAT OLDUĞUNU, AYAĞINDA AĞRILAR OLDUĞUNU VE BU AĞRILAR NEDENİYLE ÇOK SIKMADAN OYNAYACAĞINI SÖYLEMESİDİR. Kaldı ki bir diğer dikkat edilmesi gereken husus, yine aynı tapede İbrahim Akının Fahri Tatan’a Perşembeye 05.05.2011 tarihli bir çeki olduğunu ve bu çekin tahsili halinde kendisine 15 Milyar para verebileceğini beyan etmesidir. KISACA ŞİKE PARASININ ÇEKLE ÖDENMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜRSEK, İDDİANAMEYİ TANZİM EDENLERİN İBRAHİM AKIN’IN ALDIĞI PARALARI BİZLERE YAMAMA ÇABASI İÇİNDE OLDUKLARI AÇIKÇA GÖRÜLECEKTİR. İDDİANAMEDE CUMA GÜNÜ YUVARLANARAK "BİR CUMA GÜNÜ" ALINDIĞI İDDİA EDİLEN ŞİKE PARASININ ASLINDA İBRAHİM AKIN’IN 29.04.2011 CUMA VE 06.05.2011 CUMA TARİHLERİNİ KASTETTİĞİ 2 ADET ÇEK VE KULÜPTEN VE KUMAR PARALARI OLDUĞU AÇIKÇA ORTADADIR.
30.04.2011 Tarihinde, saat 13.34’de (O.Murat Özaydınlı’nın telefonu) Aziz Yıldırım ile İlhan Ekşioğlu arasında yapılan görüşme (Tape 3653)
İlhan Ekşioğlu’nu arıyorum. Her zaman maçtan bir gün önce akşamüstü yapılacak son idmana tüm yöneticiler hep beraber gitmeye çalışırız. O gün de Samandıra Tesislerinde kampa girecek olan futbolcularımıza moral vermek amacıyla onu da tesislere çağırıyorum.
30.04.2011 Tarihinde, saat 14.50’de Yusuf Turanlı ile İbrahim Akın arasında yapılan görüşme (Tape 3367)
Bu tapede dikkat edilmesi gereken husus Yusuf Turanlı’nın Cuma günü problem olmayacağı ve Cuma günü Kıbrıs’a gidip halledeceklerini İbrahim Akın’a açıklamasıdır. Bu tapenin önemi iddianameyi imza altına alanların 29.04.2011 Cuma günü İbrahim Akın’a ödendiği iddia edilen şike parasının asılsız çıkması üzerine bir sonraki Cuma olan 06.05.2011 tarihini manüple etmeleri ile ilgilidir. Oysa ki 06.05.2011 Cuma günü de İbrahim Akın’ın almayı düşündüğü para ve bu tarihle ilgili Yusuf Turanlı ile yaptıkları konuşmaların konusunun Kıbrıs’dan edinilecek para olduğu açıkça ortadadır. Ve bu paranın nerelere harcanacağı konusu da 3368 no.lu bir sonraki tapede açıklanmıştır.
30.04.2011 Tarihinde, saat 17.51’de İbrahim Akın ile Yusuf Turanlı arasında yapılan görüşme (Tape 3580)
Bu görüşme açıkça ortaya koymaktadır ki MAÇA BİR GÜN KALA İDDİAYA GÖRE 5 GÜN ÖNCE ŞİKE YAPAN ŞAHISLARDAN YUSUF TURANLI, SÖZDE ŞİKE YAPTIRDIĞI ŞAHIS İBRAHİM AKIN’IN ŞİKE YAPTIĞI MAÇTA OYNAYIP OYNAMADIĞINI BİLMEMEKTEDİR VE İBRAHİM AKIN’A "MAÇTA OYNUYOR MUSUN" DİYE SORMAKTADIR. MENAJERİ BU KONUYU KİMSEYE SÖYLÜYOR MU? YUSUF TURANLI SÖZDE ŞİKE YAPTIRDIĞI OYUNCUSUNA "MAÇTA GÜZEL OYNA AMA MAÇTA" DİYOR. BU NASIL ŞİKE ANLAŞMASIDIR?
01.05.2011 Tarihinde, saat 15.57’de İbrahim Akın ile Yusuf Turanlı arasında yapılan görüşme (Tape 3582)
Bu tapeden de anlaşılacağı üzere şike yapan şahıslar maçtan 3 saat öncesine kadar dahi şike yapılacağını dahi bilmemektedirler. Ve yine iddiaya göre şike yapan koskoca Fenerbahçe kulübü ve yöneticileri, oynayıp oynamayacağı menajeri tarafından bilinmeyen bir futbolcu ile şike anlaşması yapıyor. BU TRAJİ – KOMİK DURUM KANAATİMİZCE İDDİANAMEYİ DÜZENLEYENLER TARAFINDAN İSPAT EDİLMEK ZORUNDADIR. ZİRA BU DENLİ KOMİK BİR İDDİADA BULUNANLARIN DÜZENLEDİKLERİ BU ÖZENSİZ BELGENİN ADI İDDİANAME DEĞİL İFTİRANAMEDİR. Bu konuşma maçtan 3 saat önce yapılmaktadır. Dikkatlice okunursa şike yapacak oyuncunun oynayıp oynamayacağı maça 3 saat kala menajeri tarafından öğreniliyor. O zaman bu nasıl bir şike anlaşmasıdır?
02.05.2011 Tarihinde, saat 13.40’da X Şahıs ile İbrahim Akın arasında yapılan görüşme (Tape 3583)
X Şahsın daha önceki tapelerde İbrahim Akın’la yaptığı görüşmede 5 milyarlık çeki olduğunu ve bunu kırdırması gerektiğini biliyoruz (Tape 3574)
İbrahim Akın bu tapede X şahısla yapmış olduğu atlarla ilgili sohbetten sonra X Şahsın 6 milyar daha borçlandığını öğreniyor. 02.05.2011 GÜNÜ YAPILAN BU KONUŞMADA İBRAHİM AKIN KENDİSİNE BİR SONRAKİ GÜN, YANİ 03.05.2011 GÜNÜ PARA YATIRACAĞINI SÖYLÜYOR. AYRICA KENDİSİNDE DE CUMA GÜNÜ İÇİN ÇEK OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Bizim şike ile ilgili çek verebileceğimizi herhalde düşünemeyiz. Çünkü öğrendiğimiz kadarıyla bu çek Kıbrıs’ta kumarhanede kazanılan para ile ilgilidir. 02.05.2011 günü yapılan bu konuşmada İbrahim Akın kendisine, yarın yani 03.05.2011 günü para yatacağını, ayrıca kendisinde vadesi Cuma günü olan bir çek olduğunu, bu çekin gününe 4 gün kaldığını açıkça beyan ediyor. Dolayısıyla daha önceki tapelerden de anlaşıldığı üzere ve Fenerbahçe kulübünün de şike karşılığında çek vermeyeceği düşünülürse bu gelecek paranın Yusuf Turanlı ile konuşmalarında belirttiği Kıbrıs’tan gelecek olan para olduğu açıktır.
Çek verilerek şike yapılır mı? Eğer netice anlaşmaya göre bitmezse çeki nasıl tahsil edebilirsiniz? Size bu konuda şantaj yaparlarsa ne yapabilirsiniz? Bunları akıl süzgecinden geçirdiğinizde kesin olarak çek vermezsiniz. Maalesef kendisinin yalan beyanları sonucu olaylar bu noktaya gelmiştir.
02.05.2011 Tarihinde, saat 13.58’de ve 02.05.2011 Tarihinde , saat 14.00 da İbrahim Akın ile Fahri Tatan arasında yapılan görüşmeler (Tape 3584-3585)
Bu tapelerde İbrahim Akın, Fahri Tatan’a 5 milyar gönderiyor. Fahri Tatan ile yapılan atlar ve at yarışları ile ilgili sohbetten sonra Fahri Tatan Cuma günü mü parayı alacağını İbrahim Akın’a soruyor.
3585 nolu tapede ise;
Fahri Tatan, İbrahim Akın’a Cuma günü mü alıyorsun paraları diyor. İbrahim Akın da o gün alabileceğini ifade ediyor.
06.05.2011 Tarihinde, saat 13.07 de Ahmet Çelebi ve Bülent İşcen arasında yapılan görüşme (Tape 2884)
Bu görüşmede Ahmet Çelebi, Bülent İşcen’i arıyor ve bana ulaşması için "arasana bir zahmet" diyerek Kulübün dışındaki bir işle ilgili görüşme iradesini açıkça ortaya koyuyor.
06.05.2011 Tarihinde, saat 13.08 de Bülent İşcen ile Aziz Yıldırım’ın Sekreteri Nürgün Hanım isimli şahıs arasında yapılan görüşme (Tape 3609)
Bülent İşcen, sekreterim Nurgün Hanım’ı arıyor. Ahmet Çelebi’yi daha önce Benimle konuştuğu Ataşehir’deki pide dükkânının yeri için Cuma günü konuşmak üzere çağırmıştım. Benim tapeden anlaşıldığı gibi Ahmet Çelebi her zaman arayabilen ve yanıma gelebilen bir kişi değildir. Zaten eğer İbrahim Akın ile ilgili bir konu olsa idi benim muhakkak dönüş yapacağımı bilirlerdi. Bu da gösteriyor ki böyle bir olay yoktur. Kendisi benim telefona dönüş yapmayacağımı bile belirtiyor.
Zaten burada "gelecekmiş hani gelsin mi" sözleri bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yukarıda belirttiğim gibi Ahmet Çelebi yeni yapılan komplex içinde bir pide dükkanı açmak istiyordu. Ben de Cuma günü bana gelmelerini söylemiştim. Kendilerine bu konuyu Ülker Grubuyla görüşmemiz gerektiğini, Cuma günü geldiklerinde Yüksek Divan Kurulu Başkanımız Yüksel Günay ile görüştüreceğimi söylemiştim. Beni aramalarına rağmen işim olduğu için kendilerine dönmedim. Akşamüstü yapılan futbol takımı antrenmanını seyretmek ve Aykut Kocaman ile görüşmek için yönetici arkadaşlarla Samandıra Tesislerine gitmiştim. Bundan dolayı Bana ulaşamadılar. Bu da göstermektedir ki hiçbir şekilde benim parayla ilgili görüşmem veya para vermem olmamıştır.
06.05.2011 Tarihinde, saat 16.45 de Ahmet Çelebi ile Kazım Alemdağ arasında yapılan görüşme (Tape 2886)
Bu tapeden de açıkça anlaşıldığı üzere şahsi işlerinden dolayı ekonomik sıkıntıları olduğu için Benimle görüşmek istemesine rağmen görüşemediğinden arkadaşından borç para istediği açıkça ortadadır. Ayrıca bu paranın ne zaman alınıp alınmadığı belli değildir. Oysa ki iddianamede şike parası olarak geçen bu para alınmış olmalıdır ki 1.5saat içinde İbrahim Akın’a ulaştırılmış olabilinsin.
Kaldı ki konuşmanın saati dikkate alındığında ve Yusuf Turanlı’nın İbrahim Akın’a ilettiği iddia edilen paranın alınma saatine bakılırsa bu paranın aynı para olması mümkün değildir.
Ahmet Çelebi’nin de ifadesinde belirtildiği üzere, İzmir Sheraton Oteli’nin reklam ihalesini BİTEL ve PEGASUS isimli iki ayrı firma alıyor; ancak Pegasus Firması’nın alt firmalarından birisi koda girince (vergi sorunu yaşayınca) Ahmet Çelebi aracılık karşılığı aldığı 100.000$ karşılığı 157.000TL’yı iade etmek zorunda kalıyor ve bu para karşılığı verdiği 2 adet çek Ahmet Çelebi üzerine kalıyor. Reklam işini veren de Can Turizm Sahibi Adil Dilek’miş. 2886 no lu 05.05.2011 tarihli 16.45 teki Ahmet Çelebi’nin konuşması bu açıkladığımız kendi ticari işiyle ilgilidir. Sözde şike parası ile alakası olamaz.
06.05.2011 Günü, 15.02, 17.21, 17.38 ve 18.07 saatlerindeki tapeler ve aynı gün 18.16 daki tapeden anlaşılacağı üzere Yusuf Turanlı’nın İbrahim Akın’ın önceki tapelerde de belirttiği 06.05.2011 vadeli alacağını bankaya yatırması ile ilgili konuşmalardır. Yine bu tapeden anlaşılacağı üzere, şahıslar aralarında bu parayı banka yoluyla istemektedirler. Bu da göstermektedir ki, söz konusu para yasal bir alacaktan kaynaklanmaktadır.
06.05.2011 Tarihli, 18.29 daki 3610 no lu tapede bahsi geçen "Tamam, hallettim, gönderdim" şeklinde anlatılan hususun, sanki İbrahim Akın’a Yusuf Turanlı tarafından gönderilen para olduğu şeklinde algı yaratılmak istenmiştir. Halbuki yukarıda açıkladığımız üzere, baz istasyonları ve şahısların mevkileri göz önüne alındığında, söz konusu paranın gönderilmesinin mümkün olmadığı aşikardır. Ancak her cümleyi suça yönlendirmek isteyen iddia makamı, öğrendiğim kadarıyla bu tapedeki konuşmayı da sözde paraya bağlamıştır. Ancak fiziken bu mümkün değildir.
14.05.2011 Tarihinde, saat 23.13 de Zeki Mazlum’un X Şahıs’a gönderdiği mesaj (Tape 3322)
Başkanım bndn duymuş olmayın;) İBRAHİM AKIN 200 MİLYAR ALDI FENERDEN onu diyecektim
14.05.2011 Tarihinde, saat 23.15 de Zeki Mazlum’u X Şahısın aradığı görüşme (Tape 3323)
Bu iki tapeyi beraber değerlendirmemiz gerekir. Trabzonspor – İ.B.B. Spor maçı 15.05.2011 tarihinde Trabzon’da oynanmıştır. Tarafımızdan hiçbir şekilde İbrahim Akın’a para verilmemiştir. Zeki Mazlum mesajı çekenin Tahir Kıran olduğunu söylemektedir. Tahir Kıran’ın Fenerbahçe aleyhine yaptığı çalışmaları, Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce Bülent Uygun ile yaptığı telefon görüşmesinde görüyoruz.
Tahir Kıran’ın, Fenerbahçe Spor Kulübü Disiplin Kurulu tarafından Fenerbahçe Üyeliği iptal edilmiştir. Zeki Mazlum ’bu mesajın 01.05.2011 tarihinde oynanan Fenerbahçe Spor Kulübü – İ.B.B. Spor maçıyla ilgisi yoktur’ diyerek Savcılıkta ifade vermiştir. İfadesinde ’Tahir Kıran Fenerbahçelidir, Aziz Yıldırımla aralarında problemler yaşandığından böyle bir mesajı bana gönderme gereği duymuş olabilir. Bu sadece bir duyumdur. Bu konuda başka delilim yoktur.’ demiştir.
Zaten Zeki Mazlum’un Savcılıktaki ifadesi her şeyi anlatmaktadır.
Tahir Kıran neden sorguya çağrılıp Savcılıkta ifadesi alınmamıştır? Tahir Kıran’a mesaj çeken sporcu kimdir? Neden ifadesi alınmamıştır? Kısaca Tahir Kıran’ı kimler korumaktadır ? Bu açıklamalardan sonra bizim herhangi bir şekilde para vermediğimiz herhalde net olarak anlaşılmıştır. (Ek-9: Zeki Mazlum’un Savcılık İfadesi)

CAN ARATLA İLGİLİ OLARAK:
29.04.2011 Tarihinde, saat 21.18 de yapılan Aziz Yıldırım – Serkan Acar Görüşmesi (Tape 1673)
İ.B.B. Sporla oynayacağımız maçtan önce Trabzonspor’un İ.B.B.Spor sporcularına teşvik primi vereceği duyumları kamuoyunda konuşuluyordu. Bununla ilgili Can Arat’la konuşup bu konuyu öğrenmesini istemiştik. Bunun için Cemil Turhan Can Arat’ı aramış, ancak ulaşamamıştır. Cemil Turhan ulaşamadığı halde Serkan Acar’a konuştuğunu söylemiştir. Hatta İskender Alın’ın da bizim maçta oynamayacağını Serkan Acar Bana söylemektedir.
29.04.2011 Tarihinde, saat 21.19 da yapılan Aziz Yıldırım – Cemil Turhan görüşmesi (Tape:1674)
Cemil Turhan’la konuşmamızda Can Arat’ın kendisini arayıp aramadığını soruyorum. Can Arat’la konuştuğunu söylemesine rağmen görüşmemiştir. Çünkü bir sonraki tapede bunu anlamaktayız.
30.04.2011 Tarihinde, Saat 17.04 de yapılan Can Aratlı - Cemil Turhan görüşmesi (Tape:1517)
Cemil Turhan’ı Can Arat 30.04.2011 günü saat 17.04te aramaktadır. Cemil Turhan hasta olduğu için kendisini aramayan Can’a sitem ediyor. Kendisine maçla ilgili bir şey söylemek istemediğini söylüyor. Yani Can Arat’ın korkuları boşunadır.
Can Arat maçta iyi bir performans ortaya koymuştur.
30.04.2011 Tarihinde, Saat 19.01’de Şekip Mosturoğlu’nu Aziz Yıldırım’ın aradığı görüşme (Tape 1847)
Şekip Mosturoğlu ile yapmış olduğum konuşmadaki kendi kalesine gol atandan kasıt oyuncumuz Edu’dur. Edu son yıl alacağını alamadığı için FİFA ya gitmiştir. Konu onunla ilgilidir. Sonradan konuyu İlhan Ekşioğlu’nun takip ettiğini hatırladım ve İlhan Ekşioğlu ile konuştuk.
30.04.2011 Tarihinde, Saat 20.19’da Aziz Yıldırım’ın İlhan Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 3094)
İstanbul Emniyeti’nin tespit ettiği gibi İlhan Ekşioğlu ile şifreli konuşmaya başlıyoruz. Hal hatır sorduktan sonra ’nasıl gidiyor’ diyorum, o da ’iyi, iyi, gayet iyi’ diyor. O anda da televizyondan Beşiktaş’ın maçını seyrediyor ve BJK 1-0 galip maç devam ediyor. "Kendi kalesine atanla ne yaptın" deyince Emniyet hemen bunun Can Arat olduğuna kanaat getirerek şike yapıyorlar damgası vurmuştur.
Halbuki konu Kulüpten ayrılan Edu’nun Kulübü FIFA’ya şikayet etmesiydi. Son yıl alacağıyla ilgili problem vardı. Futbol takımı Sportif A.Ş. devredileceğinden problemleri çözmek istiyorduk. Borsa değerini etkileyen bir sorun idi. Sorunun çözümü için İlhan Ekşioğlu menajerini tanımadığından Alex’in yardımcısı Cristian’dan yardım istemiştir. Pazartesi günü görüşme yapacağını söylemektedir. Yapılan ön çalışmalardan dolayı da bir sorun olmadığını söylemektedir. Edu, 2008 de attığı ters kafayla Galatasaray maçında kalemize gol atılmasına sebep olduğundan şampiyonluğu kaçırmıştık. Ondan dolayı kalemize gol attı diye ondan bahsediyorduk. Dava şu an CAS da devam ediyor. Anlaşma sağlanamadı.
01.05.2011 Tarihinde, Saat 22.04 de SADRİ ŞENER’i GÖKMEN ÖZDEMİR’in aradığı görüşme (Tape 3821)
Bu tapede bir spor yazarının Sadri Şener’e "Sivas düşme hattında kalsaydı süper olacaktı, ’SİZ BU HAFTA İSTANBUL BELEDİYE MAÇINI ÇOK BOŞ BIRAKTINIZ, HİÇ İSİMDEN VURGU YAPMADINIZ" SÖZLERİNİN AÇIKLANMAYA MUHTAÇ OLDUĞUNU görüyoruz. Gökmen Özdemir gibi gerçekte tarafsız olması gereken bir basın mensubunun sözleri bizlerin yaptığı araştırmalarda ne kadar haklı olduğumuzu göstermektedir.
Fenerbahçe Türkiye Liginde mücadele ederken yalnız şampiyonluktaki rakipleriyle mücadele etmemektedir. Sadri Şener’in şu sözleri manidardır; ’Karabük’ün %80 nin de Trabzonlu, yöneticilerden şeyine kadar ee halkından takımına kadar’ demek ki Fenerbahçe Karabük de Karabükspor’la yalnız mücadele etmemiştir. O zaman kazanılan şampiyonluk çok manidardır.
02.05.2011 günü saat 12.09 da CAN ARAT – X ŞAHIS görüşmesi (Tape 1520)
X Şahısla Can Arat’ın arasındaki en önemli konu X şahsın Fenerbahçe’yi karalamak amacıyla Can Arat’ın kamuoyuna beyanat vermesini istemesidir. FENERBAHÇE ARGO BİR KELİMEYLE YANİ ’FENERE DİREK BOK AT’ DİYOR. BU ŞAHIS TESPİT EDİLMELİ VE BUNU NEDEN SÖYLEDİĞİNİ ÖĞRENMEK GEREKİR. Konuşmaların diğer mevzusu da zaten İ.B.B. nin Türkiye kupasını almasına dönük yorumlardır.

SONUÇ – DEĞERLENDİRME
İddianameyi tanzim edenler söz konusu müsabaka başlığı altında toplamda 99 adet tape kaydını iddianameye almış ve bunların yalnızca 9 tanesi şahsıma aittir. Tüm kamuoyunun gördüğü üzere bu tape kayıtlarından hiçbirinde şike amaçlı en ufak bir ifade dahi yer almamakta olup, hepsine dair iddialar tarafımızca tek tek çürütülmüştür.
İbrahim Akın’a verildiği söylenen 100.000 değerindeki $ veya Euro tarafımdan hiç kimseye verilmemiştir. Bu anlamda bilgi, belge veya bir kanıt yokken hayali suçlamalarla bir paranın verildiği söylenmeye çalışılmaktadır. Ben vermediğimi söylüyorum. Verse idim bunun hangi kaynaktan, nasıl verildiğini Savcı ve Emniyet ortaya koyardı. Dava şike ve teşvik davası olmadığından iftira ile dava yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Kısaca ben Ahmet Çelebi ve Bülent İşçen’e herhangi bir para birimini İbrahim Akın’a verilmesi için vermedim.
"İ.B.B. Sporlu Can Arat ve İskender Alın’a (Maçta sakat olduğu için oynamamıştır) maçtan önce şike amaçlı ulaşılmış, kendilerinden maçta kötü oynamaları ve diğer futbolcuların kötü oynamalarını -Bilgi, belge ve kanıt yok olmasına rağmen- maça asılmamalarını sağlamaya yönelik faaliyet yürütmeleri istenmiş, ancak bu futbolculara kazanç veya sair menfaatine verildiği teklif edilmediği belirlenememiş olup 6222 sayılı yasanın 11.maddesinin unsurları oluşmadığından bu şahıslara yönelik anılan maçtan ötürü işlem yapılmamıştır. "
İddianamede yazılı bu sözlerden sonra bu konuda benim bir şey söylememe gerek kalmamıştır. Savcının ve Emniyetin yazdığı bu ifadeler bir atasözümüzü andırmaktadır. Körler sağırlar birbirini ağırlar. Bütün olayları bu söz çok iyi anlatmaktadır.
SON SÖZ : Biz kimseye şike parası vermedik , aksi futbolcularımıza ve Fenerbahçe Spor Kulübüne ihanettir.
EKLER:
1. Bülent İbrahim İşcen’in ifadesi
2. 29.04.2011 tarihli fiziki takip tutanağı
3. 06.05.2011 tarihli fiziki takip tutanağı
4. 26.04.2011 tarihli fiziki takip tutanağı
5. Kombine biletlere ilişkin belgeler
6. T.F.F resmi web sitesinden alınan İbrahim Akın’a ait istatistikler
7. İbrahim Akın’ın annesi Neşe Hanım’ın Yusuf Turanlı’dan satın aldığı eve ilişkin belgeler
8. 29.04.2011 tarihli Dernek Gelirleri Alındı Belgesi
9. Zeki Mazlum’un ifadesi
10. Müsabakaya ilişkin basında çıkan haberler
11. T.F.F Hakem Raporu, Gözlemci Raporu, Medya Temsilci Raporu
12. Müsabakaya ilişkin maç kadroları

22.05.2011 TARİHİNDE OYNANAN SİVASSPOR – FENERBAHÇE MÜSABAKASINDA ŞİKE YAPILDIĞI İDDİALARINA KARŞI SAVUNMALARIMIZ

Sayın Savcı Sivasspor müsabakasında şike yaptığımız iddialarını iddianamede yer alan165 adet tapeye dayandırmaktadır. Bu tapelerin ise 29 tanesi Aziz Yıldırım’a ait olup, hiçbirisinde şike yapılmasına ilişkin en ufak bir ibare yer almamaktadır. Bu gerçeği aşağıda detaylı olarak yapacağımız savunmalarla ispat edecek ve üzerimize atılı bu kara lekeyi sahiplerine aynen iade edeceğiz.

I. AZİZ YILDIRIM – MECNUN ODYAKMAZ – AHMET ÇELEBİ ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLDÜĞÜ İLERİ SÜRÜLEN ŞİKE İDDİASINA KARŞI AÇIKLAMAMIZ;
Sivasspor- FB maçı 22.05.2011 tarihinde Sivas 4 Eylül Stadında oynanmıştır. 22.05.2011 tarihinde yapılacak SİVASSPOR – FENERBAHÇE Spor Kulüpleri arasındaki futbol maçından dolayı taraftarımız bu maça gitmek ve bilet temin etmek için kulübümüze müracaat etmişlerdi. Bizler de Sivasspor Kulübü Başkanı Sayın Mecnun Odyakmaz’la bu konuyu 11.05.2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübünde görüştük ve kendisine bu talebimizi ilettik. Federasyon Talimatında deplasman takımına stat kapasitesinin en az %5’i kadar bilet uygulaması yapılmaktadır. Biz bunun artmasını talep ettik. Sivasspor Kulübü Başkanı Sayın Mecnun Odyakmaz aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesidir. Lig başlamadan önce fikstür çekildiğinde son maçımızı Sivasspor’la oynayacağımız belli olduğunda kendisi bana "İnşallah şampiyonluk son maça kalmaz" diye beyanda bulunmuştu. Bunun sebebi bugünkü gelişmeleri ve bugün yapılan suçlamaların yapılacağını o günden gördüğünden dolayıdır. Bunu devamlı söylerdi ve bizlerde aynı düşüncedeydik. Olmamasını arzu ettiğimiz halde gerçekten de şampiyonluk son maça kaldı.

Maçtan önce Sayın Mecnun Odyakmaz ile temas kurarak kendisinden bilet talebinde bulunduk. Kendisi de bu konuyu federasyon yetkilileri ve Sivas’taki devlet sorumlularıyla konuşacağını bu konunun Sivas için çok önemli olduğunu söylemiştir. Çünkü Sivasspor’un gelirlerinden biri de stat gelirleridir. Ancak maçlardaki gelirleri en yüksek 200 milyar civarındadır. Hâlbuki bu maçta yapılacak iyi bir organizasyonla (biletlerin yüksek fiyatla satılmasıyla) kendi bütçelerine beklenenden yüksek katkı sağlayacaklardır. SİVASSPOR’UN MADDİ KAZANÇ SAĞLAMAK İÇİN BİR DAHA BÖYLE BİR ŞANS YAKALAMASININ ÇOK ZOR OLDUĞUNU, HEM ŞEHRİN HEM DE TAKIMIN EKONOMİK OLARAK KAZANÇ SAĞLAMASINI İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ. Bundan sonra, yukarıda da izah ettiğim üzere federasyonla görüşüp bize döndü. Statta bize tahsis edebileceği yerleri kroki üzerinde göstererek bana verdi.

Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarları için; Pazar günü kapalı olan dükkânlar Sayın Sivas Valisinin talimatıyla açılmıştır ve bundan esnaf satış yaparak karlı çıkmıştır. 2001 yılında fikstür gereği son maçımızı Samsunspor’la Samsun’da oynamıştık. Aynı uygulama orada da yapılmıştır.

Sayın Mecnun Odyakmaz’ın yaptığı görüşmeler sonucunda 2 Kale arkası ile kapalı tribünde 823 adet VIP bilet kulübümüze tahsis edilmiştir.

Bilet fiyatları yüksek tutulmak istenmiş; ancak bu durumda taraftarın gelemeyeceği yönündeki konuşmaların sonucunda (BÜLENT İBRAHİM İŞÇEN VE AHMET ÇELEBİ BU GÖRÜŞMELERİ MECNUN BAŞKANLA YAPMIŞTIR) fiyatlar makul bir hale getirilmiştir. FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ OLARAK BİLETLERİN SATIŞINI GARANTİ EDEREK BİLETLERİN BİR KISMINI İSTANBUL’A GETİRTTİK ve derneklerimiz vasıtasıyla taraftarlarımıza satılmasını sağladık. Diğer kalanlarını ise Sivas’ta yine taraftarımıza satışını yaptırdık.

Bilet bedellerini kale arkası 50 TL, VIP 400 TL olarak Fenerbahçe Spor Kulübü olarak ödedik ve aldık. Normalde kale arkaları, maçına göre 5-10 TL, VIP’te 20-30 TL arasında satılmaktaydı. Biletlerin organizasyonu sürecinde Sivas’taki Devlet erkânı, federasyon yetkilileri ve kulüpler de beraber hareket ettiler.
*16.05.2011 günü saat:21.59’da Aziz YILDIRIM’ın (530 5527290) İlhan Yüksel EKŞİOĞLU’nu (532 3343303) aradığı görüşmede özetle; (Tape No:2417)

Soruldu : Söz konusu biletler hangi karşılaşmaya aittir?
Bu tapede görüldüğü gibi 16.05.2011 tarihinde Sivas maçı ile ilgili biletler Bülent İbrahim İşçen tarafından Fenerbahçe Spor Kulübüne getirilmiştir. Daha sonra 17.05.2011 tarihinde Vip biletleri Sivasspor Kulübü Başkanı tarafından şirketimde bana teslim edilmiştir. MECNUN ODYAKMAZ, ŞIRKETE GELDIĞINDE İ.B.B. SPOR KULÜBÜ BAŞKANı GÖKSEL GÜMÜŞDAĞ’DA YANIMIZDAYDI. Federasyon seçimleri ve bu maçla ilgili olarak sohbet ettik. Yarım saat sohbetten sonra Sayın Mecnun Odyakmaz şirketten ayrıldı. Takip edildiğini anlayınca akabinde beni arayarak Vip biletlerle ilgili geldiğini teyit etti. Çünkü kamuoyunun yanlış anlamasından çekiniyordu. Anadolu’daki ve Sivas’taki Fenerbahçeli taraftarlara, kale arkası için ayırdığımız biletleri de Sivas’ta sattırdık. Fenerbahçe futbol takımı ve Fenerbahçeli misafirlerimizle beraber 21 Mayıs 2011 de akşamüstü Sivas’a gittik. Sayın Mecnun Odyakmaz ve Sivasspor kulübü yöneticileri otele gelerek bizimle beraber oturup yemek yediler ve sohbet ettik. Bizim misafirlerimiz arasında BIZLE AYNı ORTAMDA SAYıN ERTUĞRUL ÖZKÖK’LE ANAYASA MAHKEMESI 2’INCI BAŞKANıMıZ SAYıN SERRUH KALELI DE VARDI.

Sivas ta oynanan Sivasspor –Fenerbahçe futbol müsabakası öncesi İlhan Ekşioğlu’na bazı futbolcularla şike yapılması için talimat verdiğim, şahsımında Sivasspor Kulübü Başkanı ve yöneticileri ile şike amaçlı görüşmeler yaptığım ve anlaştığım söylenmektedir.

Sayın Hakim Bey, 2427 no’lu tapeyi okuduğumuzda; "Sen Sapancalıyla mı Şekerliyle mi yapıyorsun" sözümün üzerine İlhan Ekşioğlu "üç, üçüyle yaptım başkanım" demektir.

Buradaki konuşma Alper Potuk’un Serdar Kesimal’ın ve Çanakkaleli Sakıp Aytaç isimli futbolcu ile ilgilidir. Çünkü biz 3,4 ekiple transfer çalışmalarını yapmaktayız. Alper Potuk transferini Ali Kıratlı ile Fatih Akbaba’nın yürüttüğünü bildiğimden bu konuyu İlhan Ekşioğlu’na soruyorum. O ise 3 koldan konuyla ilgilendiğini söylemektedir. 3. isim Yusuf Turanlı dır.

Bucaspor’un düşmesi ile ilgili bir takım faaliyetlerde bulunduğum söylenmektedir. Bucaspor’un aleyhine herhangi bir olayın içinde bulunmuş muyum? Bununla ilgili bir belge, bilgi veya delil var mıdır? Tamamen hayal ürünü olan bir düşüncedir. NEDEN BUCA İLE İLGİLİ HİÇBİR KONU İDDİANAMEDE YER ALMAMAKTADIR.
İnsanların dostlukları veya beraber görev yaptığı kişilere yakın düşünceleri olur. Mecnun Odyakmaz, unutulmamalıdır ki, Başkanlığını yaptığım Kulüpler Birliğinde yardımcılarımdan biridir. Onun başarılı olmasını istemem gibi normal bir şey olabilir mi? Ayrıca şampiyon olmak için bütün takımları yenmemiz gerekmektedir. Bundan dolayı MECNUN ODYAKMAZ’a rakiplerini yeneceğimizi söylüyorum.
11.05.2011 GÜNÜ, MECNUN ODYAKMAZLA GİZLİ BULUŞMADIK. İLK BULUŞMAMIZI FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNDE YAPTIK. HERKESİN İÇİNDE. EĞER GİZLİ BİR GÖRÜŞME YAPMAK İSTESEYDİM KULÜPTE YAPAR MIYDIK !

Ahmet Çelebi’nin Sivasspor yöneticisi olduğunu unutmayalım. Kendisinden istediğimiz Trabzon tarafından yapılacak teşvik çalışmalarını önlemesidir. Bununla ilgili 13.05.2011 tarihinde 21.54’te Bülent İşçen ile yapmış olduğumuz ( Tape 2409) telefon görüşmesinde;

Bu konuşmada da açıkça görüldüğü gibi Ahmet Çelebi’nin Trabzon tarafından verilecek olan teşvik ile ilgili girişimleri önlemesine çalışıyoruz.

17.05.2011 Tarihindeki Mecnun Odyakmazla Fenerbahçe görüşme yaptığım söylenmektedir. Halbuki bu görüşme benim Altunizadedeki şirketimde yapılmıştır. Bu görüşmede Göksel Gümüşdağ da bulunmuştur. Federasyon seçimleri ve Bana getirilen VIP biletleriyle ilgili görüşme yapılmıştır. Mecnun Odyakmaz’ın telefon görüşmemizde "bir şey olursa biletlerle ilgili konuştuk" ifadesi tarafımdan ilk başta anlaşılamamıştır. Görüşmemizin gerçekten de konusu biletlerin organizesi olduğundan, böylesine normal bir görüşmenin sonunda böyle konuşmasını yadırgadım. Nasıl bir hukuk ülkesinde yaşadığımızı şimdi daha iyi anlıyorum.

*21.05.2011 günü saat :18.56’da Abdullah BAŞAK’ın (532 7181895) Nüvit’i (533 2402702) aradığı görüşmede özetle; (Tape No: 3174)

İletişim tutanaklarında Abdullah Başak’ın Sivas’ta Ahmet Çelebi’nin şoförü olan Nadir Nüvit’e, "O çantayı unutursan beni ömür boyu unut, o hem senin geleceğin hem benim hem İlhan Ekşioğlu’nun" diye yaptığı görüşmenin sonunda Sivas’a para götürdüğümüz ve Mecnun Odyakmaz’ın aracından alınan Siyah çanta ile Faruk Taşseten’in otele girdiği ve sonra bu çantayı tekrar araca koyduğu söylenmektedir. Çantada ne olduğu sorulmaktadır. Yani kısaca bu siyah çantaya getirdiğimiz parayı koyduğumuz ima edilmektedir.

İstanbul’dan Sivas’a giderken Abdullah Başak’ın elinde elbise taşıma çantası bulunmaktadır (EK-1/A: Abdullah Başak’ın Sivas Havaalanında çekilmiş fotoğrafları). Bu çantanın içinde İlhan Ekşioğlu’na ait elbiseler bulunmaktadır. Hepimizin bir uğuru vardır. Galip geldikten sonra o hafta giydiğimiz tüm giysileri diğer haftada giymeye çalışırız. Elbise çantasındaki elbiseler de İlhan Ekşioğlu’nun uğurlu saydığı elbiselerdir. Bunun kaybolmasının uğura inanılmasından dolayı sıkıntı yaratacağı için Abdullah Başak tarafından şoföre kaybedilmesinin rahatsızlık yaratacağı şeklindeki endişesidir. Elbise çantasının içinde para götürülse idi, her iki havaalanında yapılan (Sabiha Gökçen ve Sivas Havaalanları) polis aramalarında ve X-RAY geçişlerinde bu görülürdü. BIZLERLE BERABER HAVAALANıNDA BULUNAN BASıN MENSUPLARı DA BUNU DUYARLARDI. Ayrıca X-RAY cihazına bakan polisler de kendilerine yakın kişilerle paylaşırlardı. Kısaca Sivas’a hiçbir şekilde para götürülmemiştir. Mademki fiziki takip yapılıyor Emniyetin bunu tespit etmesi gerekirdi. Ama Emniyet ucu açık suçlamalarla olaya gizlilik katmaya çalışmaktadır. BİZİM SİVAS’A PARA GÖTÜRMEDİĞİMİZİN ŞAHİDİ SABİHA GÖKÇEN HAVAALANINDAKİ EMNİYET, ÖZEL GÜVENLİK VE SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI PERSONELİDİR. BUNLARIN HEPSİ ŞAHİT OLARAK DİNLENEBİLİR. SİVAS’A PARA GÖTÜRÜLMEDİĞİNE GÖRE SİYAH ÇANTANIN İÇİNE PARA KONULMASI DA SÖZ KONUSU OLAMAZ.
Sayın Faruk Taşseten yanında siyah bir çanta ile kaldığımız otele geldi. Çantanın içinde Vip ile maraton tribünün biletleri bulunmaktaydı. Ayrıca yanında bir defter mevcut idi. Bilet isteyenlere deftere yazarak biletleri dağıtıyordu. Yemekten sonra Sayın Vali, Sayın Emniyet müdürü ve Sayın Tugay Komutanı otelde bizi ziyaret ettiler ve gece 00:30 civarında otelden ayrıldılar. Sayın Faruk Taşseten yukarıda anlattığım gibi bu biletleri onlara da verdi (ihtiyaçları kadar) ve yukarıda anlattığım olayları Onların yanında icra etti. SAYIN VALİ VE YANINDAKİLER 00:30 CİVARINDA OTELDEN AYRILIRKEN; BEN, SAYIN MECNUN ODYAKMAZ VE İKİ KULÜBÜN YÖNETİCİLERİ SAYIN VALİ İLE DİĞER MİSAFİRLERİ YOLCU ETTİK. TEKRAR OTELE DÖNEREK 30 DAKİKA DAHA OTURDUK VE SİVAS HEYETİ DE OTELDEN AYRILDI. FİZİKİ TAKİPTE SAYIN VALİ VE YANINDAKİ DEVLET GÖREVLİLERİNİ YOLCU ETTİĞİMİZ YAZILMAMAKTA, OLAYLARA ESRARENGİZ BİR HAVA VERİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR. HATTA SAYıN VALI VE DIĞER DEVLET ERKÂNı KIŞILERIN YANıNDA MARATON TRIBÜNÜ BILETLERINI PAHALı OLDUĞU IÇIN SATAMADıKLARıNı SIVASSPOR YÖNETICILERI BIZLERE SÖYLEDILER; BIZLER DE ERTESI GÜNÜ 1.000 ADET DAHA SATIN ALDIK VE TARAFTARIMIZA SATTIK. Bilet paralarını bankadan resmi olarak Sivasspor kulübüne gönderdik hatta 550 TL eksik ödeme yaptığımızı söylediler; biz bunu da banka yoluyla gönderdik.

TOPLAM GÖNDERİLEN BİLET PARASI ŞU ŞEKİLDEDİR:

18.05.2011 Tarihinde 350.450 TL (Garanti Bankası Kadıköy Şubesinden)
20.05.2011 Tarihinde 550 TL (Garanti Bankası Kadıköy Şubesinden)
31.05.2011 Tarihinde 669.900 TL (Garanti Bankası Kadıköy Şubesinden)
TOPLAM : 1.020.900 TL
BANKA DEKONTLARI (3 ADET) (EK-1’DE MEVCUTTUR.)

Otelde siyah çanta defalarca açılıp kapatıldı. Para dolu çanta bu şekilde taşınabilir mi? Bu çantada bilet dışında hiçbir şey yoktu. BU HUSUSU SAYıN VALI, SAYıN EMNIYET MÜDÜRÜ VE SAYıN TUGAY KOMUTANı DA IFADELERINDE TEYIT ETMEKTEDIRLER. İDARI AMIRLERIN IFADELERI EKTEDIR.
Ayrıca Sayın Ertuğrul Özkök 09 Temmuz 2011 tarihinde Hürriyet gazetesinde yazdığı yazı ile benim söylediklerimi teyit etmektedir. Bununla ilgili Sayın Ertuğrul Özkök’ün yazdığı yazı ektedir(EK-.2). Sivasspor yöneticisi Faruk Taşseten’in ifadesinde de bu konu açıkça izah edilmiştir.
Sivasspor Yöneticisi Faruk Taşseten İfadesi (EK-3)

"Bu konuda açıklama yapmak istiyorum. Biz Sivasspor kulübü olarak ilimize gelen her rakip futbol kulübünü akşam otellerinde ziyaret ederiz. Onlara herhangi bir sorun olup olmadığını ya da saha lazım olup olmadığını sorarız. Kaç kişi olduklarını sorarak onlara davetiye hazırlarız. Eğer önceden bildirilmemişse orada sorarız.

Fenerbahçe gibi büyük takımlar Sivas’a geldiğinde Vali Bey, Emniyet müdürü, Jandarma Albay Komutanı ve Tugay Komutanı bizi yalnız bırakmazlar ve misafirlere hoş geldin derler. Yine büyük takımlara maç günü kahvaltı veya öğle yemeğini Vali Bey kendisi bizzat verir.

O gün başkan Mecnun Odyakmaz, Erdal SARILAR ile beraber otele gittik. Oraya gittiğimizde Fenerbahçe yönetimi ile beraber oturduk. Otururken Vali Bey ile Emniyet Müdürümüz ve sonrasında Tugay komutanı geldi. Ayrıca o gün gazeteciler de orada bulunuyordu. Bu maça ilginin büyük olması nedeniyle İstanbul’un ve yurdun çeşitli yerlerinden davetiye talebi çok fazlaydı. Sivas ilinden de çok fazla talep vardı. O odada o çantanın içinde bulunan davetiyeleri dağıtırken pek çok kez çantayı açıp kapadım. Zaten Ertuğrul Özkök de o gün oradaymış. O da bu olaya şahit olmuştur. Yine o sırada benim yanımda olan ve ayrılmayan Sayın Emniyet Müdürümüz Ahmet Kemal Seyhan benim o çanta ile davetiye taşıyarak çeşitli misafirlere davetiye verdiğimi görmüştü. Bu çantayı o odadan hiç çıkarmadım. Aynı zamanda o odada bulunan bürokratlar da buna şahit oldular. Zaten herkes çıkarken ben de çanta ile çıktım. O odadan başka ayrı bir çıkışım olmadı. Vali Bey, Emniyet müdürümüz ve Tugay Komutanını uğurladıktan sonra ben de çantayı arabamın arka koltuğuna attım. Sonrasında Mecnun Odyakmaz’ın evi yakın olması sebebi ile ben, Mehmet Oflaz, Mehmet Ali Topal, ile birlikte yürüyerek Mecnun Odyakmaz’ı Burger King isimli işyerinin üzerinde bulunan dairesine bıraktık. Sonrasında 3 kişi beraber Büyük Otel’in önüne gelerek araçlarımıza bindik ve eve gittik. Sabahleyin aynı çantayı arabamla otele getirdim. Sabah stada yapılan eşgüdüm toplantılarında kulübü ben temsil ettiğim için misafir gelen kulüplerin yöneticilerini genelde sabahleyin otelden alıp stada toplantı için götürdüm. O gün de öyle olmuştu."

Sivas’taki fiziki takipte çantanın yolda park etmiş olan arabanın içine konduğu söylenmektedir. Sabahleyin Sayın Faruk Taşseten’in gelip çantayı tekrar aldığı yazılmaktadır. İÇI PARA DOLU ÇANTA GECE YOLA PARK ETMIŞ BIR ARABANıN IÇINE KONULUR MU? BÖYLE BIR ŞEYI SIZLER YAPAR MISINIZ? İçinde yüksek meblağ para olan bir çanta sokakta bırakılarak böyle bir risk alınabilir mi? Demek ki çantanın içinde para bulunmamaktadır. Yüklü bir paranın çanta içinde bulunması durumunda bunu sokağa bırakanlar yanlarında götürmek varken neden sokağa bırakırlar. Bu mantıklı mı? Böyle bir durumda insan rahat uyuyabilir mi? Mademki bu çantanın içinde para vardı emniyet güçleri neden para olduğunu tespit etmemiş ve tutanak altına almamıştır?

Mecnun Odyakmaz ile birkaç kez görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde biletlerle ilgilidir. Savcı sorgulamasında "Neden aracı kullandığımı" sormaktadır. Benim telefonum aradığında gizli numara olarak görünmektedir.

MECNUN ODYAKMAZ GIZLI NUMARALARA CEVAP VERMEMEKTEDIR. Bunun için onunla konuşan BÜLENT İŞÇEN vasıtasıyla beni araması yönünde kendisine mesajlar bırakmışımdır. ŞIKE YAPMAK, KLÜP BAŞKANLARıNIN YALNıZ BAŞıNA YAPABILECEĞI BIR OLAY DEĞILDIR. SAYIN ODYAKMAZ’ıN KENDI TAKIMINA, ANTRENÖRÜNE BUNU SÖYLEMESI GEREKIRDI. BUNU HANGI BAŞKAN YAPABILIR? Başkan böyle bir girişimi yapmış olsaydı bütün kamuoyu bunu hemen duyardı. İki kişinin bildiği hiçbir şey sır değildir. Ayrıca Sayın Odyakmaz, maçtan önce kendi takımını Fenerbahçe’yi yenmeleri yönünde motive etmiştir. SAYIN SAVCI SON 5 MAÇıN NETICESINI BILDIKLERINI SÖYLEMIŞTIR. BU MAÇTA SKORU BILINENLERDENDIR. MAÇıN 4-3 FENERBAHÇE LEHINE BITMESINI SAĞLAMAK IÇIN ASGARI 2 TAKıMıN BÜTÜN OYNAYAN OYUNCULARıNıN, YEDEK OYUNCULARıNıN, TEKNIK KADRONUN VE YÖNETIM KURULLARıNDAKI BAZı YÖNETICILERIN BILMESI GEREKIR KI BUDA 50 KIŞININ BILMESI DEMEKTIR KI, 2 KIŞININ BILDIĞININ SıR OLMADıĞı BIR ORTAMDA BÖYLE BIR ŞEY OLABILIR MI? BU TABIATıN KANUNUNA AYKıRı BIR DURUMDUR. BEN VE MECNUN ODYAKMAZ BİLET İŞİNDEN BAŞKA BİR KONUDA GÖRÜŞME YAPMADIK. BUNUN AKSINI SÖYLEYENLERIN BUNU ISPAT ETMELERI GEREKIR. AKSI TAKDIRDE MÜFTERI DURUMUNA DÜŞERLER.

Sivas’a gidişimizden ayrılacağımız saate kadar geçen olayları incelediğimizde Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı ve Sayın Garnizon Komutanı’nın ifadelerine bakmamız gerekir.

Garnizon Komutanı Tanık Muammer Bayram (EK-4) :
"Sivas küçük bir şehirdir. Birinci Ligde futbol takımının bulunması büyük nimettir. Maç öncesi Fenerbahçe Başkanı ve beraberindeki kafile Sivas’a geldiğinde başkanı ve yöneticileri Sivasta nezaketen ağırladık. Kaldıkları yerde ziyaret ettik. Akşam Büyük Otelde birlikte yemek yedik. O SIRADA BİZDE BERABERDİK. BİRLİKTE OLDUĞUMUZ SÜREÇTE BEN AZİZ YILDIRIM İLE MECNUN BAŞKAN ARASINDA RAHATSIZ EDİCİ HİÇBİR İRTİBAT SEZİNLEMEDİM. Normal medeni her iki insan arasında olabilecek türden mevzular konuşuldu. HERHANGİ BİR PARA ALIŞVERİŞİ OLMADI. Faruk Taşseten de bizimle beraberdi. BEN FARUK BEY’İN ÇANTAYI AÇTIĞINI VE ÇANTADAN BİLET ÇIKARDIĞINI GÖRDÜM. BEN HERHANGİ BİR PARA GÖRMEDİM. BİLETLERİN MAÇLA İLGİLİ OLDUĞUNU BİLİYORUM.

SİVASTA ERMAN BİR GOL ATINCA AZİZ BAŞKAN SİNİRLİ, ÜZGÜN VE TİTREYEN BİR ŞEKİLDE DIŞARIYA ÇIKTI."

Doğan Ürgüp, Sivas Belediye Başkanı (Tanık) (EK-5):
"Anılan maç öncesi şehirde, otellerde kalacak yer kalmamıştı. Lokantalar doluydu. İl’e üst düzeyde katkısı vardı. Hareketlilik gelmişti. Maçtan bir gün önce verilen yemeğe katıldım. Maç sırasında anormal bir şeye şahit olmadım. MAÇ ÖNCESI VE MAÇ SıRASıNDA HERHANGI BIR ŞIKE FAALIYETI SEZINLEMEDIM."

Tanık Ali Kolat , Sivas Valisi (EK-6):
"Fenerbahçe maçı öncesinde İl Güvenlik Kurulu toplantısında Mecnun Başkan bana, Fenerbahçe Kulübünden fazla miktarda bilet talebi olduğunu söyleyip fikrimi sordu. Ben aynı zamanda futbola da meraklıyım, takip ederim. Düzenlemenin nasıl olduğunu sordum. Bana alt limitin %5 olduğunu, daha fazla yer ayrılmasının ise kulübün takdirinde olduğunu söyledi ve bunun kulübün menfaatine olacağını da söyledi. Bende Kulübün menfaatleri doğrultusunda hareket edebileceğini söyledim.
Maçtan bir gün önce Aziz Yıldırım ve Kulüp Yöneticileri geldiler. Büyük Otelde VIP Salonunda buluşuldu ve o gün oynanan bir maç televizyonda seyredildi. Çay içtik. Faruk Taşseten de bir çanta vardı. HATTA ORADA ÇANTADAN FARUK BİR İKİ BİLET ÇIKARIP BİRİLERİNE VERDİ, BEN ÇANTADAN BİLET ÇIKARDIĞINI BİZZAT GÖRDÜM. AKŞAMÜSTÜ MAÇA GİDİLDİ. MAÇ SIRASINDA AZİZ YILDIRIM GERGİNDİ, BİR ARA KALKIP GİTTİ SONRA GERİ GELDİ.

Tüm bu etkinlikler sırasında da benim dışımda Emniyet Müdürümüz, Garnizon Komutanımız, Belediye Başkanımız ve şehrin ileri gelenleri, kurum amirleri genelde bir arada bulunuyorlardı. Ne Mecnun Başkanın ne de diğer isimleri geçen Sivasspor ile bağlantılı şahısların o süreçte illegal bir para alışverişine girebileceklerini düşünemiyorum. MECNUN ODYAKMAZ’IN ANILAN MAÇLA İLGİLİ HERHANGİ BİR ŞİKE EYLEMİ İÇERİSİNDE BULUNDUĞUNA İHTİMAL VERMİYORUM."

Sayın Vali de böyle söylüyor. Bu ifadelere ilave herhalde bir şey söylenemez. KıSACA MECNUN ODYAKMAZLA ANLAŞTıĞıMıZı İSTANBUL ORGANIZE ILE BEŞIKTAŞ SAVCıLıĞıNDAN BAŞKA KIMSE ANLAYAMAMıŞ NE YAZıK KI!

TAPE AÇIKLAMALARI :
Öncelikle belirtmek gerekir ki, savcılık iddianamesinde 22.05.2011 tarihli müsabakaya ilişkin telefon tape tutanaklarının, 09.03.2011 tarihindeki 26.04.2011 tarihli görüşmelerle başlaması ve 09.05.2011 tarihinden itibaren bu maçla ilgili yoğun şike konuşmalarının bulunduğu yolunda iddialarda ve ithamlarda bulunmak hayatın olağan akışına aykırıdır. 08.05.2011 TARİHİNDE KARDEMİR KARABÜK – FENERBAHÇE VE 15.05.2011 TARİHLİ FENERBAHÇE – ANKARAGÜCÜ MÜSABAKALARI HENÜZ OYNANMAMIŞKEN 3 HAFTA ÖNCESİNDEN VE BU MAÇLARIN SONUÇLARININ NE OLACAĞI BİLİNMEDEN ŞİKE FAALİYETLERİNDE BULUNULDUĞU İDDİASI HEM HAYATIN HEM DE SPORUN GERÇEKLERİYLE ÖRTÜŞEMEZ. ANCAK BU SORUŞTURMAYI YÜRÜTENLERİN NE DENLİ TEK YANLI VE ŞARTLANMIŞ OLDUĞUNUN TESPİTİ AÇISINDAN BU TAPELERE TEK TEK CEVAP VERMEK ZARURETİ HÂSIL OLMUŞTUR.

Sayın Mahkemenizden öncelikli talebimiz genel oluşa ilişkin tüm savunma ve anlatımlarımızın göz önünde tutularak bu iletişim tespit tutanaklarının ve savunmalarımızın değerlendirilmesinin yapılmasına ilişkindir.

09.03.2011 tarihli 13.03, Aziz YILDIRIM – Mecnun ODYAKMAZ görüşmesi, (Tape 1511)
26.04.2011 tarihli 21.31, Aziz YILDIRIM – Mecnun ODYAKMAZ görüşmesi, (Tape 1650)

İDDİA : İddianamenin 327. sahifesinde örgütün şike eylemleri içinde Benim Sivas’ın rakiplerini yenerek son maça rahat çıkmasını sağlayacağımı ve bu şekilde Sivas’ın düşme hattından kurtarılacağı iddia edilmiştir.

SAVUNMA : Eyleme ilişkin iletişim tespit tutanaklarından 1511 ve 1650 nolu tapeleri incelediğimizde benim Kulüpler Birliği toplantısını ertelediğimiz ile ilgili Mecnun Odyakmaz’a bilgi vermemden sonra Sivasspor’la ilgili sohbet ediyoruz. Çünkü Sivasspor kümede kalma mücadelesi yapmaktadır. Sivasspor’un ileriye dönük şike amaçlı olarak ligde düşmeyi atlatması gerektiği şeklinde düşünce içinde olduğumuz iddia edilmektedir. Bunun sebebinin de Fenerbahçe’nin son maçta rahat oynamasını sağlamak olduğu söylenmektedir. BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİREREK BAKTIĞIMIZDA Sivasspor’un bizim maçtan önce düştüğü şeklinde bir durum olsaydı bizde bu maçı organize etmek isteseydik daha kolay olmaz mıydı? Yani buradaki konular geleceğe dönük değil, o günkü duruma göre yapılmaktadır.

Mehmet Yıldız ile ilgili yaptığımız konuşmada enteresandır. Mehmet Yıldız iyi futbolcu olmasına rağmen geçmiş yıllardaki gibi faydalı futbol oynamadığından bahsediyoruz.
09.03.2011 DEN İTİBAREN 22.05.2011 TARİHTEKİ BİR MAÇI ORGANİZE ETTİĞİMİZİ SÖYLEMEK VİCDANSIZLIKTIR. TAPELERİN İÇİNDEN BAZI CÜMLELERİ ALARAK SUÇLAMA YAPMAK AHLAKSIZLIKTIR. YAPILAN İDDİALAR YERSİZDİR.
Tapeler iyice okunursa Sivas’ın o hafta oynayacağı rakiplerini bile bilmemekteyim. Sohbet sırasında kim olduğunu öğreniyorum. Kaldı ki Başkanlığını yaptığım Kulüpler Birliğinde 3 yardımcımdan biri de MECNUN ODYAKMAZ’DIR. O’nun başarılı olmasecekını istemem suç olmamalıdır ve bundan doğal bir şey olabilir mi? Buradaki taktiksel anlamda telkinde bulunmamın şike olarak algılanması sağlıklı bir düşünce değildir.

10.05.2011 TARİHLİ, 21.27’DE YAPILAN BÜLENT İŞCEN – MECNUN ODYAKMAZ GÖRÜŞMESİ, (TAPE 3615)

11.05.2011 Tarihli, 17.24’te yapılan Aziz Yıldırım - Tamer Yelkovan görüşmesi, (Tape 2405)
11.05.2011 Tarihli, 17.32’de yapılan Bülent İbrahim İşcen – Mecnun Odyakmaz görüşmesi, (Tape 3618)
İddianamenin 327 sayfası itibariyle :
İDDİA : Tüm bu görüşmeler Aziz Yıldırım’ın Mecnun ODYAKMAZ’la görüşmelerine ve Aziz YILDIRIM’ın Tamer YELKOVAN ve Abdullah KİĞILI dan (Feneriumdan) para bulmak ve bu parayı Sivas maçındaki şike eylemlerinde kullanılmak istendiği iddia olunmuştur.

SAVUNMA : Bu iddia her şeyden önce gerçeklerle bağdaşmamakta ve sağlıklı bir düşüncenin ürünü olarak da kabul edilemez mahiyettedir. Konuşma tapelerinin tarihlerine bakıldığında 11.05.2011 tarihli olup, daha oynanmamış Fenerbahçe – Ankaragücü müsabakası vardır ve bu müsabaka sonuçlanmadan bizim Sivasspor maçına ilişkin şike faaliyetlerimizin başlatılması ve bunun için para bulmaya çalışmamız iddiası trajikomiktir. Kaldı ki, alınan 400.000 TL Feneriumdan Fenerbahçe Spor Kulübüne gönderilmiş olup dekontu Ektedir. (EK-7) Abdullah KİĞILI’dan da para alınmamıştır. Harcamanın nerelere yapıldığı Ekteki listede mevcuttur.

13.05.2011 tarihli 21.54, Aziz YILDIRIM – Bülent İbrahim İŞCEN görüşmesi, (Tape 2409)

İDDİA : İddianamede bu konuşmaların şike faaliyetlerine yönelik olduğu iddia edilmiştir. Oysaki tapede bahsedilen kişi Mecnun ODYAKMAZ’dır. Mal ve fiyatlandırma konuşmaları ise biletlerle ilgilidir. Kaldı ki, bu konuşmayı müteakiben Trabzonspor’un baskı kurduğu haberi iletilmektedir ve bu konu ileride ispat edileceği Trabzonspor’un Sivasspor – Fenerbahçe müsabakasında Sivasspor’lu oyunculara yönelik teşvik faaliyetlerine yöneliktir ve doğrudur.

Bu tape incelendiğinde bütün konuyu iyice anlayabiliriz. Açıkça görülmektedir ki yapmış olduğumuz Trabzonspor’un vereceğini öğrendiğimiz teşvik primini önleme girişimleridir. Ahmet Çelebi’nin Sivas’a erken gitmesini istememiz ve burada kendisinden SİVAS ÜZERİNDE OYNANACAK OYUNLARI ENGELLEYECEKSİN HER ŞEYİ SÖZÜYLE NE YAPMASI GEREKTİĞİYLE İLE İSTEĞİMİZİN ANLATIMIDIR. BURADAKİ MALLAR BİLET FİYATLARIDIR. AHMET ÇELEBİ TRABZON KANADINDAN TEŞVİKLE İLGİLİ GİRİŞİM YAPTIKLARINI ÖĞRENİYOR VE BUNU BÜLENT İŞCEN’E SÖYLÜYOR. O DA BANA BU KONUYU İLETMEKTEDİR. YANİ KISACA SİVAS TA YAPILACAK OLAN TEŞVİK GİRİŞİMLERİNİ ÖNLEME ÇALIŞMASI YAPIYORUZ.

II. AHMET ÇELEBİ – MEHMET YILDIZ ARACILIĞIYLA YÜRÜTÜLEN ŞİKE İDDİASI : İddianamede yer alan ikinci iddia da Ahmet ÇELEBİ’nin Mehmet YILDIZ üzerinden şike yaptığı iddiasıdır.

Burada unutulmaması gereken Ahmet ÇELEBİ’nin aynı zamanda Sivasspor yöneticisi olduğu ve bu futbolcularla aynı kişisel ve takımsal ilişkilerinin bulunduğu hususudur. Tapelere bakıldığında;

15.05.2011 Tarihli, Ahmet Çelebi – Mehmet Yıldız görüşmesi, (Tape 2889)
"Ben gelemeyeceğim hanım hastanede" dediği ve gelemediği görülecektir. Burada Mehmet YILDIZ’ın bilgisi olduğu konu Trabzon’un resmen teşvik primi göndermesinin öğrenilmesinden ibarettir ki, bu konu yargılamada açıkça ortaya konacaktır. Yine ileri ki tapelerde görüleceği üzere Mehmet Yıldız bu maçta ancak 82.dakikasında oyuna dahil olmuş olup; yine görüleceği ve ispatlanacağı üzere bu görüşme konuları şahısların aralarındaki ortak benzin istasyonu açılması ve Trabzonspor’un Mehmet Yıldız üzerinden yapmaya çalıştığı teşvik faaliyetlerinin doğruluğunun araştırılmasına yöneliktir.

02.05.2011 Tarihli, 13.57’de yapılan Özkan Doğan – Mehmet Yıldız görüşmesi, (Tape 4034)

Trabzonspor’un Mehmet Yıldız’la, Özkan Doğan vasıtasıyla transfer görüşmelerini başlattığını görmekteyiz. Trabzonspor Teknik Direktör Yardımcısı Ünal Hoca ile Özkan Doğan konuştuğunu söylüyor. Turgut Hocanın, Deniz isimli menajerle konuştuğu belirtilmekte, ’Mehmet Yıldız’ı her türlü transfer ederiz’ denmektedirler. Bu tarih 2 Mayıs 2011, saat 13.57dir. Fenerbahçe’yi Emenike ve Sezer Öztürk transferlerinde suçlayanlar burada neden suçlama yapmamaktadırlar?

Bu görüşmeden 20 gün sonra Sivasspor – Fenerbahçe maçı oynanacaktır. Buna göre değerlendirme yapılmalıdır. Çünkü Trabzonspor Mehmet Yıldız vasıtasıyla Sivasspor’a teşvik primi vermeye teşebbüs etmişlerdir.

İddianamenin 328.Sahifesinde; Ahmet ÇELEBİ’nin Sivasa giderek şike faaliyetlerini yürüttüğü, Mecnun ODYAKMAZ ile birlikte Sivasspor tesislerine gittikleri, Ahmet ÇELEBİ’nin aynı gün Büyük Otelde Mehmet YILDIZ ile buluştuğu, Mehmet YILDIZ’ın "Ne yapalım FB şampiyon yaptık gidiyoruz" "Ne golü atacağım ben buraya gol atmaya mı geldim" dediği ve Mecnun ODYAKMAZ’ın bilgisi dahilinde Ahmet ÇELEBİ aracılığı ile şike yapıldığı iddia edilmiştir. Oysa ki,

21.05.2011 saat 11:51; Ahmet ÇELEBİ – Abdullah BAŞAK, (Tape 2900)
"İyi ne güzel işte Mehmet YILDIZ yok" şeklindeki konuşmanın neden dikkate alınmadığı manidardır. Şike yapan tarafların şike yapılan futbolcunun oynamasını isteyeceği hususu aşikârdır. Peki bu nasıl şikedir. Bu tapeleri dikkate almayan savcılık Mehmet YILDIZ’ın, X şahısla yaptığı görüşmedeki "Ne yapayım FB şampiyon yaptık gidiyorum" şeklindeki sonuçtan duyduğu memnuniyetsizlik ile, ilk onbirde yer almayıp, 82. dakikada oyuna girmesinden dolayı duyduğu üzüntü ve sitemdir. "Ne golü ben oraya gol atmaya değil bulunmaya gittim" sözleri oyuncunun ilk on bire alınmamasına yöneliktir. Bununla birlikte Mehmet YILDIZ’ın da bu söz ve beyanlarıyla şike yaptığı sabit ise, neden tutuklanmadığı hususu, iddia makamının kendi iddialarından ne denli şüphe duyduğunun en açık göstergesidir.

Sivasspor maçımızla ilgili kulübümüze Trabzonspor’un teşvik primi girişiminde bulunabileceği yönünde birçok duyumlar geliyordu. Bunları engelletebilmek için Sayın Ahmet Çelebi’nin Sivas’a gitmesini istedik. Çünkü Ahmet Çelebi, Sivasspor’un yöneticisiydi. Gidip takımına sahip çıkması yönünde kendisine Sayın Bülent İşçen vasıtasıyla ricada bulunduk. AHMET ÇELEBİ KULÜBÜN HER NOKTASINA GİDEBİLECEKKEN MEHMET YILDIZ’LA ŞİKE İLE İLGİLİ KONUŞACAKSA NEDEN OTELİN LOBİSİNDE KISA BİR GÖRÜŞME YAPSIN? AYRICA BU GÖRÜŞMENİN ARALARINDAKİ ÖZEL BİR KONU OLDUĞUNU AHMET ÇELEBİ BEYAN ETMİŞTİR. TAM TERSİ TRABZONSPOR KULÜBÜ MEHMET YILDIZ VASITASIYLA SİVASSPOR’A TEŞVİK PRİMİ VERMEYE ÇALIŞMIŞTIR. Mehmet Yıldız teşvikle ilgili konuyu Sayın Başkanı Mecnun Odyakmaz’a iletmiştir. Sayın Mecnun Odyakmaz da bu konuyu Trabzon da daha önce idarecilik yapmış Zeki Mazlum’la da konuşmuştur. Burada maksat üzüm yemekse konuya düzgün bakılması gerekir. Zeki Mazlum’un ifadesini iyi okumanız gerekir.

Mecnun Odyakmaz ile Zeki Mazlum’un 19.05.2011 günü saat 20.58’de yapmış oldukları telefon görüşmesi; (Tape 1192)

Şeklinde geçen diyaloglar, SİVASSPOR’A GERÇEKTEN TEŞVİK PRİMİ VERMEYE ÇALIŞANLARIN KİM OLDUĞUNU AÇIKÇA GÖSTERMEKTEDİR.

Benzer şekilde TAPE 3320 de de, Trabzon’lu Recep Denizer ile Trabzon adresinde mukim X Şahıs arasında, Sivasspor- FB maçının oynandığı gün geçen görüşme şu şekildedir:

Savcılık bu tapede isimleri geçen kişileri izlemediği gibi, iddianameye de bu tapeyi koymamıştır. Bize, nasılsın, iyi mi diye konuştuğumuz için çeşitli suçlamalar yöneltenler, Sivas’ta maçımızın oynandığı gün "balık avlamaya" çıkanlara neden bir suçlama atfetmemiştir? Bu tapede ismi geçenleri neden araştırmamıştır?

Ayrıca Mehmet Yıldız maçta sadece son 8 dakika oynamıştır. Oynadığı süre içerisinde 3’üncü golün pasını vermiştir. Şike yapan bir oyuncu gol pası verir mi? Suçlamalardan biri de bir pozisyonda topa kafa ile vurmamasıdır. Mehmet Yıldız’ın son iki yıldaki gol atma istatistiklerine baktığımızda 2010-2011 sezonunda 2 gol attığını ve bu golleri de kafayla atmadığını, bu şekilde Mehmet Yıldız’ı gol atmadığı şeklinde suçlayamayacağımız aşikârdır. Futbolun doğasında, olmayacak pozisyonda gol atmak veya atmamak vardır. Bununla ilgili istatistikler ekte sunulmuştur.
(EK-8;TFF RESMİ SİTESİNDEN ALINAN İSTATİSTİKLER) MEHMET YILDIZ MADEM ŞİKE YAPMIŞTI, NEDEN TUTUKLAMADINIZ? BU DA GÖSTERMEKTEDİR Kİ MEHMET YILDIZ’LA HİÇBİR ŞEKİLDE ŞİKE YAPILMAMIŞTIR.

Biz camiamızın haklarını koruma adına duyumlarımıza karşılık gerekli tedbirleri almak durumundaydık. Yaptığımız çalışmalar budur.

ŞİMDİ TÜM SPOR KAMUOYUNA SORUYORUM:

Yukarıdaki tapede Zeki Mazlum, Mecnun Odyakmaz’a açıkça 5.000.000$ verebileceklerini söylemektedir. 5.000.000$ alıp Fenerbahçe’yi yenmek Sivasspor için daha az riskli değil midir? 5.000.000$ teşvik primi veriliyorsa siz olsanız maçı kaça satarsınız? Parayı götürdüğümüz çanta kaç milyon $ alır? Ayrıca parayı götüreceğimize İstanbul’da vermemiz daha risksiz ve kolay olmaz mıydı? ŞU DA GÖSTERİYOR Kİ MECNUN ODYAKMAZ BİZLERE (FENERBAHÇE VE TRABZON) KONUŞTUĞU GİBİ HAREKET ETMİŞ VE TAKIMINI HER ŞEYDEN UZAK TUTMUŞTUR. BİZİM İÇİN KİMSE SİVASSPOR’LU ŞU OYUNCUYLA DEVREYE GİRDİNİZ DİYEBİLİYOR MU? HÂLBUKİ TRABZONSPOR İÇİN DİYEBİLİYORUZ. ŞİMDİ MEHMET YILDIZ’A SESLENİYORUM. KORKMA VE BİLDİKLERİNİ ERKEK GİBİ ANLAT. DİĞER SPORCULAR KİMDİ? KAMUOYU BUNLARIN BİLSİN BİZLER DE SEN DE VİCDANEN RAHATLAYALIM.
17.05.2011 Tarihli, Mecnun Odyakmaz – Bülent İbrahim İşcen görüşmesi, (Tape 1178)
17.05.2011Tarihli, Aziz Yıldırım – İlhan Ekşioğlu görüşmesi (Tape 2419)
İddianamenin 342.sayfasında Abdullah BAŞAK, Yusuf TURANLI aracılığıyla Sivasspor kalecisi Korcan ÇELİKAY isimli futbolcusuyla şike anlaşması yapıldığı ve bu anlaşmayı yönetici İlhan EKŞİOĞLU’nun talimatıyla yapılarak şike suçunun gerçekleştiği iddia olunmaktadır. Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir İddianamede şike eylemlerinde konu olduğu iddia olunan fiziki takip tutanaklarının en yakın tarihlisi müsabakadan 10 gün sonra, en uzak tarihlisi ise müsabakadan yaklaşık 25 gün sonrasıdır. Kısacası müsabakadan ortalama 15 gün sonra yapılan farklı takip tutanakları nasıl olur da 15 gün önceki şike faaliyetine konu olur anlaşılamamaktadır. Kaldı ki, lehe olan tapeler bir kenara bırakılarak, şüphe uyandırmak maksadıyla seçilen tapeler ve müsabakadan 15 gün sonraki fiziki takip tutanaklarıyla şike sonucuna ulaşmak düşündürücü olduğu kadar trajiktir.

Bilinmesi gereken, yöneticilerimiz ve kongre üyeleri eliyle ve birkaç koldan yürütülen transfer faaliyetlerinin, şike faaliyetleri imiş gibi değerlendirilip, Futbol gerçekliğinden yoksun bir bakış açısıyla yorum yapılmasının sonucunda bu değerlendirmelerin yapıldığıdır.

Burada İlhan Yüksel EKŞİOĞLU kanalıyla, en ekonomik ve kesin sonuç alınması için birkaç koldan yürütülen transfer faaliyetleri nedense şike faaliyetleri olarak tanımlanmış, bu transferleri 2 hatta 3 koldan ayrı ayrı ve gizlilik içinde yürüten yöneticilerimiz şike ile suçlanmışlardır. Kaldı ki, iddiaya göre Fenerbahçe Kulübü Başkanı, Yöneticisi, 3 kongre üyesi ve birkaç menajer, sadece Korcan ÇELİKAY için şike seferberliğine girişmiş ve sürekli konuşmuşlardır. Bu zaten mümkün değildir ve tapelerin çelişki ve yanlışları kendi içerisinden açıkça ortaya konmaktadır.
Tüm görüşmelerin açıkça ortaya koyduğu husus, savunmamızda genel olarak açıkladığımız ve Savcılık makamı tarafından şike faaliyetleri olarak algılanan bilet organizasyonudur. Bu konuşmalar bu tarihe kadar yapılan tüm konuşmaların bilet organizasyonuna yönelik olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

İddianamenin 328.sahifesinde, 17.05.2011 tarihinde Aziz YILDIRIM ile Mecnun ODYAKMAZ’ın yaptığı görüşmede, Tape (1179), bu görüşmelerin takip edilmelerinden şüphelenildiği ve Aziz YILDIRIM’ın "Tabi bir şey olursa biletlerle ilgili görüştük" demek suretiyle şike eylemlerini gizlemeye çalıştığı iddia olunmuştur.

SAVUNMA : Tüm iletişim tutanaklarında olduğu üzere, burada da lehe olan tüm konuşmalar göz ardı edilerek, konuşmanın içerisinde sadece bir bölüm alınarak şüphe yaratılma çabası açıkça ortadadır.

17.05.2011 saat 14.53 teki bu iletişim tespit tutanağında :
M.O. : "Millette bir şey sanmasın, telefonda melefonda, bizim abi kardeşliğimizi bilmeyip de, başka başka yorumlara şey yapmasın bu telefonda da şey yapıyoruz"
A.Y. : "Hayır hayır şu biletlerle ilgili konuşacaktım seninle"

Demek suretiyle maç önü konuşmalarda gerekli hassasiyetin gösterildiği ve konunun gerçekten bilet olduğu açıktır. Keza, Mecnun ODYAKMAZ’ın tedirginliği, haklı çıkmış ve görüşme sonrası bir izlenme tesadüf olunmuştur. Dikkat edilmesi gereken husus bu teknik takip olmadan önce Mecnun ODYAKMAZ ile Aziz YILDIRIM arasındaki konuşmanın neden iddianameye konu olmadığıdır. İddianamenin esas aldığı 17.05.2011 tarih, saat 22.09’da yapılan konuşmadır, Tape2432 ki, burada Aziz YILDIRIM’ın, "Tabi tabi bir şey olursa biletlerle ilgili konuştuk" beyanının anlamı çok açıktır. Ve bu beyan biletlerle ilgili konuşmanın hiçbir olumsuzluk içermediği ve saklanmaması ve tedirgin olunmaması gerektiğine yönelik olup, tüm tapeler dikkate alınmadan yapılan bu yorum hukuki değil amaçsaldır.

17.05.2011 tarih, saat 22.09’da Aziz Yıldırım – Mecnun Odyakmaz arasında yapılan konuşmadır, (Tape2432)
İddianame sahife 328, 3.Paragraf ;

"21.05.2011 sabah saatlerinde Mecnun ODYAKMAZ, Ahmet ÇELEBİ, Faruk TAŞTELEN’in buluştukları, birlikte Büyük Otele gidildiği, Abdullah Başak’ın Nüvit’e "O çantayı unutursan beni ömür boyu unut, o hem senin geleceğin, hem benim, İlhan EKŞİOĞLU’nun" dediği, çanta içinde şike amaçlı para olduğu, Mecnun ODYAKMAZ’ın Faruk’a çantasının olmasını söylediği, siyah spor renkli bir çantanın daha sonra bu çantayı araca koyduğu, böylece Aziz YILDIRIM ve Fenerbahçeli yöneticiler tarafından Sivassporlu yöneticilere şike parasının verildiği" iddia olunmuştur.

Öncelikle burada İddia Makamının net olarak ortaya koyması gerekli öncelikli hususlar şunlardır:
Çantada olanlar para mıdır? Eğer şike parasıyla hangi delile dayanarak bu ifade edilmektedir. Ve bu para ne kadardır. Ve neden tespit edildiğinde bu paraya el konulmamıştır. Ve tapelerden anlaşılacağı üzere bu şike parası herkesin gözü önünde Büyük otelde mi teslim edilir. Kaldı ki, Şike parasının olduğu söylenen çantanın içinde bilet olduğu Ertuğrul ÖZKÖK’ün (EK-2) de ki yazısında üstelik şahadetle açıkça anlatılmıştır. Kaldı ki, Vali, Emniyet Müdürü ve Tugay Komutanının önünde defalarca açılıp kapatılan bu çantanın içinde nasıl olur da şike parası olabilir? Bu konudaki ayrıntılı açıklamayı Genel Oluş bölümünde ayrıntısı ile anlattık. Elbise çantasıyla havaalanı kontrolünde belli dahi olmayan bu paranın varlığı olsa olsa iddia makamının ispatsız hayal gücünden öte değildir.

III. ABDULLAH BAŞAK VE YUSUF TURANLI ARACILIĞIYLA YÜRÜTÜLEN ŞİKE FAALİYETLERİ İDDİASI:

İlhan Ekşioğlu transfer çalışmaları yapan yönetim kurulu üyelerimizden biridir. Transfer yapacağımız oyuncular ve kulüpleriyle yönetici arkadaşlarımız diyalog kurmaktaydılar. Yöneticiler genelde kulüplerle, menajerler ise oyuncularla diyalog kurarlar.

16.05.2011 de yapılan İlhan Ekşioğlu, Abdullah Başak görüşmeleri bu kapsamda yapılan görüşmelerdir.

İlhan Ekşioğlu transferi Yusuf Turanlı üzerinden yapmak istemektedir.
16.05.2011 günü saat:14.30’da Abdullah BAŞAK’ın (532 7181895) İlhan Yüksel EKŞİOĞLU’nu (532 3343303) aradığı görüşmede özetle; (Kayıt Sıra No:3166)
Abdullah’ın "Abi o bizim kardeşinki öğleden sonrada şey nedir adı öbürüne gitmek lazım abi yüz yüze" dediği, "İlhan’ın "Şeye senin dediğine" dediği, Abdullah’ın "Ya oraya kadar gitmek lazım, …, E sırf (Yusuf TURANLI’yı kastederek) bizim o kardeşinki ile olmuyor mu abi" dediği, İlhan’ın "istersen bi daha senle yarın konuşalım SENİN DE GİTMEN DOĞRU OLUR MU ORALARDA GÖZÜKMEN" dediği, Abdullah’ın "Oraya gitmeyecem zaten abi, …, Kayseri’ye abi, …., Oraya gidermiyim abi ben" dediği, İlhan’ın "İyi sen gel ikisi için mi yoksa o biri için mi" dediği, Abdullah’ın "İkisi için abi, …., Senin dediğin gibi söyledim abi" dediği, İlhan’ın "öbürünü de yapsın ha bi tane daha var dün söylediği" dediği tespit edilmiştir.

16.05.2011 tarihinde yapılan Abdullah Başak, Yusuf Turanlı konuşmasındaki görüşmeler transferi kapsamaktadır. O tarihte Kayserispordan Serdar Kesimal, Hasan Ali Kaldırım transferlerini yapmak istiyorduk. İlhan Ekşioğlu’nun yürüttüğü bu transfer çalışmaları için 550.000$ bütçe ayrılmıştı. Zaten 16.05.2011 saat 14:30daki Abdullah Başak, İlhan Ekşioğlu konuşmasında bu açıkça görülmektedir.

Bu konuşmada İlhan Ekşioğlu ’istersen bir daha seninle yarın konuşalım senin de gitmeden doğru olur mu oralarda gözükmen’ dediği, Abdullah’ın ’oraya gitmeyecem zaten abi, Kayseriye Abi, oraya gidermiyim abi ben’ , İlhan’ın ’iyi sen gel ikisi için mi yoksa o biri için mi’ dediği, Abdullah’ın ’ikisi için abi, senin dediğin gibi söyledim’ sözleriyle Kayseriden yapılması istenilen transferler için konuştukları açıkça görülmektedir.

Halbuki emniyet bu görüşmeleri şike yapıldı anlamında algılamaktadır. Burada Emniyet Korcan’la ilgili bir çalışma yapıldığını söylemektedir halbuki konuşmalarda iki kişiyle transfer çalışmaları üzerine konuşmalar yapılmaktadır. Bu durumda emniyetin ikinci kişiyi ortaya koyması gerekir. Bunu koyamazlar çünkü böyle bir şey yoktur.
Hukuka aykırı maddi menfaat karşılığında faaliyette bulunulduğu değerlendirilmiştir denmektedir. Değerlendirme neye göre yapılmıştır? Ve faaliyetlerin menfaat karşılığı yapıldığı söylenmektedir. Bu da ne menfaatidir? Böyle bir şey yoktur.

Yusuf Turanlı, Korcan Çelikay’ın menajeridir. Onunla görüşmesi gayet doğaldır. Zaten Yusuf Turanlı ile Korcan Çelikay arasında yapılan şu tapelere baktığımızda olayı daha net göreceğiz.
17.05.2011 tarihi , saat 10.57 de Yusuf Turanlı – Korcan Çelikay konuşması :

Soruldu : 17.05.2011 günü Saat:10.57’de Yusuf TURANLI ile yaptığınız telefon
görüşmesinde özetle; Sizin "Dün görmemişim abi ya gece yazmışsın da"dediğiniz,
Yusuf’un "Hoca dedim ne düşünüyorsun şu Hakan ın işi netleşsin dedi ona göre dedi getireceğiz yani…. Dediğim gibi ha (Gülüyor) rahat ol ameliyatı düşün… Hayırlısıyla ameliyatı da bitirelim ondan sonra tatil yaparsın" dediği, Sizin "ÖYLE KOLAY DEĞİL ABİ ZAM GELSİN ZAM" dediğiniz, Yusuf’un "ZAM MI HARİKA ORASI SEN RAHAT OL.. GERİSİNE KARIŞMA.. PARA.. Ben kiminle görüşeyim burada (İlhan ÇELİKAY’ı kastederek) KARDEŞİNLE Mİ" dediği, Sizin "Abi sen.. kimseyle görüşmene gerek yok ki niye görüşeceksin yani.. Dönüşte görüşürüz abi" dediğiniz, Yusuf’un "ÇÜNKÜ HEDİYEYİ PAZAR ÖĞLENE ALACAĞIM BEN YANİ tamam " dediği, Sizin "FARK ETMEZ ABİ SENDE YA DA BENDE DURMASI ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL YANİ" dediği tespit edilmiştir.

-Görüşmede geçen Hakan … ? İsimli şahıs kimdir?
-Görüşmede Yusuf TURANLI "… Dediğim gibi ha (gülüyor) rahat ol ameliyatı düşün.. Hayırlısıyla ameliyatı da bitirelim ondan sonra tatil yaparsın" diyerek neyi kastetmektedir?

Cevap : Görüşmede geçen şahıs Beşiktaş kalecisi Hakan ARIKAN’dır. Ben Sivassporda kiralık olduğumdan dolayı Beşiktaş’a geri dönme durumum vardı. Hakan ARIKAN’ın takımdan gitmesi durumunda şans bulabilecektim.

Benim Beşiktaşspor’a gitmem gündeme gelmişti. Bende bu durumu Yusuf’a soruyordum. Yusuf’ta yukarıda belirttiğim gibi sen bunları düşünme fıtık rahatsızlığımdan dolayı olacağım ameliyatı düşün diyordu.

Ben Sivasspor da kiralık olduğum için o zaman bana performansımın iyi olursa aldığım para da iyileştirme yapacaklarını söylediler. Bende Beşiktaş’a gitme durumum olmazsa Sivassporda kalabileceğim ancak aldığım ücrette zam gelmesini istedim. Aynı zamanda Beşiktaş kulübüne gidersem daha iyi bir sözleşmem olmasını istedim.

Korcan Çelikay yukarıdaki ifadeyi vermektedir. Yusuf Turanlı da bunun mukaveleden dolayı alacağı ücret olduğunu ifadesinde söylüyor.

Burada görüldüğü gibi kendi ifadesiyle transferiyle ilgili konuşma yapmaktadır çünkü "hediyeyi Pazar günü öğlene kadar alacağım ben yani" demesinin bizimle ilgisi olamaz. Çünkü Fenerbahçe Spor Kulübünün tüm yetkilileri 21-22 Mayısta Sivas’ta maçta bulunmaktadırlar. Emniyet her şeyi takip ettiğine göre burada da fiziki takip ve telefon konuşmalarıyla gelişmeleri ortaya koymak mecburiyetindedir. Eğer 21 Mayısta hediyeyi biz vermişsek 7-15 Haziranda Yusuf Turanlı’nın aldığı iddia edilen paraların Korcan Çelikay’a verildiğine dair hiçbir belge yokken varsayımlarla böyle olduğu düşünülmektedir.

18.05.2011 tarihinde saat : 19.03de Yusuf Turanlı – Korcan Çelikay konuşmasında da Korcan Çelikay Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımını yeneceklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söylemektedir.

Yusuf Turanlı da iyi oynayanın kazanmasını söylüyor.
Soruldu : 18.05.2011 günü saat:19.03’de Yusuf TURANLI ile yaptığınız telefon görüşmesinde özetle; Sizin "Aldın mı abi mesajımı" dediğiniz, Yusuf’un "Aldım da niye değiştirdin ya numarayı da" dediği, Sizin "NİYE DEĞİŞTİRMEYİ ABİ…. İyi abi yeneceğiz İnşallah Fener i… Öyle abi biz elimizden geleni yapacağız bilgin olsun" dediği, Yusuf’un "Sonuçta siz topunuzu oynayacaksınız iyi oynayan kazansın" dediği, Sizin "Hiç gerek yok başka şeylere" dediğiniz, Yusuf’un "Senin BBM açık ama" dediği, Sizin "BBM ide kapatacağım abi" dediğiniz, Yusuf’un "Tamam var mı bana söyleyeceğin bir şey … SEN Mİ OYNUYORSUN şey gene sen oynuyorsun demi" dediği, Sizin "İnşallah evet" dediği tespit edilmiştir.

İletişim dinlenmesi ve kayıt altına alınması çalışmalarına karşı önlem olarak telefon görüşmelerinde konuşmalarınıza dikkat ettiğiniz, telefon hattını değiştirdiğiniz ve farklı yollardan iletişim kurduğunuz anlaşılmaktadır.

- Bu konuda tedirgin olmanızı gerektirecek herhangi bir illegal faaliyet içinde misiniz? Konuyla ilgili olarak ifadenizi veriniz.

Bu tapelerin sonunda Emniyet sorgulamasında iletişim dinlenmesi ve kayıt altına alınmasına karşı konuşmalara dikkat ettiklerini söylemektedir. Böyle bir çelişki olabilir mi? Aleyhimize olan tapeleri kullanırken konuşmalarımız için herhangi bir tedbir alınmadığını kabul edenler lehimize olan tapeler için neden konuşmalara dikkat edildiğini söylemektedirler. Doğru konuşmalar neden rahatsız etmektedir? Açıkça sahaya çıkıp ellerinden geleni yapacaklarını Korcan Çelikay söylemektedir.
Soruldu : 21.05.2011 günü saat:11.56’da Abdullah BAŞAK ile Yusuf TURANLI arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Abdullah’ın "Tüm kadroyu öğrendim de kadro açıklanmış" dediği, Yusuf’un "… BENİMKİ OYNUYORDUR DA" dediği, Abdullah’ın "Evet, …, Mehmet YILDIZ’ı kesmiş, ......, Pedriel ile Eneramo’yu koymuş" dediği, Yusuf’un "Daha iyi olmuş, …, Sert olanları oynatıyor ya" dediği tespit edilmiştir.

Yukarıdaki görüşmelerde Abdullah BAŞAK ve Yusuf TURANLI Fenerbahçe müsabakasında sizin oynayacağınız hakkında konuştukları anlaşılmaktadır.

- Abdullah BAŞAK ve Yusuf TURANLI’nın Fenerbahçe – Sivasspor müsabakalarında sizin oynayacak olmanızı takip etmelerinin sebebi nedir?

Daha önce de belirttiğim gibi her zaman oynayacağımız takım veya diğer takımlar ile ilgili bilgileri basından, kulüplere yakın kişilerden, öğrenir ve sorumlu arkadaşlara iletiriz. Buradaki işlem de budur. Eğer herhangi bir anlaşma olsa idi Yusuf Turanlı, Pedriel ve Eneramo ile ilgili sert olanları oynatıyor der miydi? Bizim ile ilişki içinde olsaydı bu durumda en az bu kadroya sitem ederlerdi. Biz Fenerbahçeliler takımımıza, taraftarımıza güvendiğimiz için böyle bir girişimin içinde olmadık.

Soruldu : 21.05.2011 günü saat:12.01’de İlhan Yüksel EKŞİOĞLU ile Abdullah BAŞAK arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Abdullah’ın "Şimdi kadroyu açıkladılar abi, …., Kalede Ramoviç, …, Yok şey pardon yanlış dedim KALEDE KORCAN" dediği, İlhan’ın "HI" dediği, Abdullah’ın (GÜLÜYOR) Şey yalnız ilerde abi şeyi oynatıyor Eneramo, Pedriel 2 forvet oynatıyor, …, Gene defansta Hayrettin var Kadir var, …, Sedat var, …, Öbürlerini de söyledi ama şimdi dayım aradım da Sivas ı, …, Alacağız yeneteceğiz, ...., Çok rahatım, hatta yani ne biliyim yani çok çok rahatım BEN ŞEYİ DÜŞÜNÜYORUM ACABA MİNİ COOPER MI ALSAM PEUGEOT 508 Mİ ALSAM ( Gülüyor)" dediği, İlhan’ın "Ya sen şu maçı alalım varya" dediği, Abdullah’ın "Vallahi yemin ediyorum İlhan abi bunu kalben söylüyorum yani şu çektiğimiz streslere yani bi kaç kişi o klupte zaten stresi yaşayan başkanla beraber cidden yani, …, Alnımızın akıyla abi" dediği tespit edilmiştir.

Ben, Emniyette ve hastanedeyken yine Sivasspor - Fenerbahçe arasındaki maçtan dolayı Korcan Çelikay’a Minicooper araba alındığı tüm basınımızda yer aldı. Arabanın da Korcan’ın kız kardeşi adına alındığı yazıldı. Hâlbuki Korcan’ın kız kardeşi bulunmamaktaydı. Bu araba telefon tapesinde de görüldüğü gibi İlhan Ekşioğlu’nun şampiyon olursak dile benden ne dilersin sözü üzerine, "totemi olan" Abdullah Başak’a alınan bir hediyedir. Önce bir saat alınması konusunda espriler yapılmış, ancak zaman geçtikçe İlhan Ekşioğlu kendi isteği ile Kosifler otodan Minicooper arabayı hediye olarak almıştır. Arabanın fiyatı 39.000 Eurodur. 9.000Euro peşin ödenmiştir. Geriye kalanda 3 x 10.000Euro şeklinde ödenecekken tutuklamalar sonucunda ödenmemiştir. Araba Savcılık tarafından zapt edilmiştir. Kosifler oto parası ödenmediğinden gerekli kanuni işlemleri başlatmıştır. 06.10.2011 tarihinde 15.Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla CMK.nun 131. maddesi gereğince el koyma kararı kaldırılmıştır.

Emniyetin istihbaratlarının ne kadar doğru olduğunu bu olayda görmekteyiz. El koyma kararı kaldırıldıktan sonra Minicooper sahibi tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
EK-9: Teslim tutanağı

Soruldu : 22.05.2011 günü saat 18.55’de Alaeddin YILDIRIM ile İlhan Yüksel EKŞİOĞLU arasındaki telefon görüşmesinde özetle; İlhan’ın "…. Aşağıdasın de mi" dediği, Alaeddin’in "Ne oldu" dediği, İlhan’ın "Şeyi düzeni bozmayın ama şey BOL ŞUT HA" dediği, Alaeddin’in "Tamam konuşuruz tamam" dediği tespit edilmiştir.
Tüm maçlardan önce yöneticiler heyecanları gereği futbolcularına bu tapedeki gibi veya soyunma odasında, orta sahada basın, şöyle yapın, bol şut atın, koşun gibi futbolun içinde olması gereken hatırlatmaları yaparlar. Burada da İlhan Bey, futbolcuları hava yağışlı olduğu için bol şut atmalarını istiyor. Bu konuda teknik direktör ve diğer teknik adamlar her maçtan önce söylerler. Ben ve idarecilerimiz her maçtan önce futbolda kazanmak için futbolcularımıza gerekli uyarıları yapmışızdır. Onun için bu sözleri başka takım yetkilileri söylerler. Bundan bir şeyler çıkarmaya çalışmak yanlıştır.

Soruldu: 22.05.2011 günü saat 20.53’de Yusuf TURANLI ile Abdullah BAŞAK arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Yusuf’un "NASIL GOL YEDİ YA ÇOCUĞA BAK" dediği, Abdullah’ın "Sonu iyi bitsin de" dediği, Yusuf’un "Daha ne olacak daha ne bitsin abi FENER KAZANIR YA DAHA ŞEYİ Mİ VAR ABİ KALEYE GİTMİYOR FENER YA… Ama yani sonuçta…. ÇOK KÖTÜ YEDİ O ÇOCUĞA ÜZÜLDÜM" dediği tespit edilmiştir.

Bu tapede de Yusuf’un "nasıl gol yedi ya çocuğa bak" demesiyle Korcan Çelikay’ın kötü gol yediğini söylemektedir. Ancak bunun yanında oyun içinde gerekli kurtarışları da yapmıştır. Örnek olarak Stoch’un yüzde yüz gollük şutunu kurtarmıştı. Bu pozisyon gol olsa idi Fenerbahçe’miz 2 farkla öne geçecekti ve maç bizim açımızdan daha kolay bir hale gelecekti. Maçlarda her zaman kolay goller yenilebilinir veya kaçırılabilinir. Bu pozisyonda şanssız bir durumdur. Geçen haftalarda Mersin maçında Mersin İdmanyurdu’nun 2 kalecisi de çok kötü goller yediler. Bunlar futbolda olağan şeylerdir. Sivasspor maçında kalecimiz Volkan Demirel de kötü 2 gol yedi. Bundan 2 yıl önce Ali Sami Yende Volkan Demirel ile Edu hava topunda anlaşamadılar ve hata yaptılar. Bunun sonucunda gol yedik ve şampiyon olamadık.

MADEMKİ FİZİKİ TAKİP VE İLETİŞİM TAKİBİ YAPILMAKTAYDI İLHAN EKŞİOĞLUNDAN ALINDIĞI SÖYLENEN PARANIN KORCAN ÇELİKAY’A VERİLMESİ GEREKİRDİ. AMA HİÇBİR ŞEKİLDE KORCAN ÇELİKAYA PARA VERİLDİĞİNİN TESPİTİ YOKTUR. TAMAMEN HAYALİ OLARAK KURGU YAPILMAKTADIR. ÇÜNKÜ BÖYLE BİR ANLAŞMA VE OLAY YOKTUR. BUNUNLA İLGİLİ HİÇBİR DELİL VEYA BELGE YOKTUR. KENDİSİDE İFADESİNDE PARA ALMADIĞINI SÖYLEMEKTEDİR.

Diğer bir konu da Fenerbahçe kuruluşlarından Kulübe aktarılan 400.000TL nereye kullanıldığı sorusudur. Fenerbahçe Spor Kulübünün giderlerini karşılamak amacıyla kulübün şirketlerinden de kulübe ihtiyaç duyulması durumunda maddi aktarmalar yapılır.

11.05.2011 günü saat 15.57’de Aziz YILDIRIM’ın (530 5527290) Abdullah KİĞILI’yı (532 3212222) aradığı görüşmede özetle; (Kayıt Sıra No:2404)

Aziz’in "Fenerium nasıl gidiyor satışlar var mı bu ara" dediği, Abdullah’ın "Para mı istiyorsun başkan" dediği, Aziz’in "Para istemiyorum para var mı PARA VARSA VER AMA… Varsa Tamer ile konuşsunlar tamam" dediği, Abdullah’ın "Bakayım bakayım.. Derhal derhal" dediği tespit edilmiştir.
Soruldu : Abdullah KİĞILI isimli şahıstan para isteminizin sebebini ve bu parayı hangi amaçla istediğinizi açıklayın. Şahsın para verip vermediğini, vermiş ise kaç lira verdiğini belirtin.
CEVAP :
*11.05.2011 günü saat 17.22’de Aziz YILDIRIM’ı (531 7608902), Abdullah KİĞILI’nın (532 3212222) aradığı; (Kayıt Sıra No: …….)
Abdullah’ın "400 TL Tamer’e gönderiyoruz şimdi" dediği, Aziz’in "Tamam peki" dediği tespit edilmiştir.
*11.05.2011 günü saat :17.24’de Aziz YILDIRIM’ın (530 5527290) Tamer YELKOVAN’ı (552 6121253) aradığı görüşmede özetle; (Kayıt Sıra No:2405)
Aziz’in "Abdullah KİĞILI 400.000 Feneriumdan aktarma yapıyor şu an" dediği, Tamer’in "Şimdi telefon geldi ben de şaşırdım" dediği, Aziz’in "Ben telefon ettim… Tamer beye varsa gönder şimdi 400 gönderiyoruz dediler… Görüyorsun her yerden çalışıyorum" dediği, Tamer’in "Bir de şu futbolcular şu işi ateşlerse iş biter vallahi" dediği tespit edilmiştir.
Soruldu : Abdullah KİĞILI’dan almış olduğunuz 400.000 miktarında parayı nerede hangi amaçla kullandınız.

Yukarıda yapılan telefon görüşmelerinde Feneriumdan sorumlu yönetim kurulu üyemiz Sn. Abdullah Kiğılı dan kulübe para vermesini istiyorum. Kendisi de 400.000TL kulübe göndereceğini söylemektedir. Ben de bu gelişmeyi muhasebe sorumlusu Tamer Yelkovan’a aktarmaktayım. Abdullah Kiğılıdan para alınmamıştır. Bu para Fenerium’dan aktarılmıştır. Harcamanın nerelere yapıldığı ekte verilen listededir. (EK-10)
Garanti Bankası Kalamış Şubesinden Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Fenerbahçe Spor Ürünleri San. Tic. A.Ş. 400.000 TL 12.05.2011 tarihinde aktarılmıştır.


HARCAMA YERLERİ
13.05.2011 Tarih Garanti Bankası Kulüp Kredi Kart Ödemesi 74.038 TL
13.05.2011 Tarih Pittoresco İç Mimarlık Cari Hesap Ödemesi 20.000 TL
16.05.2011 Tarih Denizbank Hesabımıza EFT 100.000 TL
16.05.2011 Tarih Tekstilbank Hesabımıza EFT 58.000 TL
16.05.2011 Tarih Turklandbank Hesabımıza EFT +152.000 TL
404.038 TL

IV. ALİ KIRATLI – FATİH AKBABA GÖRÜŞMESİ İDDİASI

Ali Kıratlı aracılığı ile yapıldığı ileri sürülen şike iddiasının hiçbirini kabul etmiyoruz. Fatih Akbaba sorgusunda Sivas’a 2 yıldır gitmediğini söylemiştir. Sivas’la ilgisi olmayan bir kişi ile nasıl şike yapılabilir?

Papermoon’da yaptığımız toplantıda Eskişehir Spor Kulübü Başkanı Halil Ünal, Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu, Eskişehirspor Yöneticisi bir kişi ile birlikte Sezer Öztürk ve Alper Potuk transferlerini konuştuk. Halil Ünal, Alper’in en az bir yıl daha Eskişehir’de oynamasının iyi olacağını söyledi. Biz ısrar edince düşünmek için zaman istedi. Bunun üzerine Sezer Öztürk’le ilgili bonservis bedelini konuştuk. Halil Ünal Başkan rakamı bizim söylememizi istedi. Bizde kendisinden bonservis için rakam istedik. İki tarafta rakam söylemediği için benimle Sayın İlhan Ekşioğlu yemek yedikten sonra ayrıldık. Yanımızda İlhan Ekşioğlu’nun getirdiği herhangi bir para yoktu. Bizde kimseye para vermedik. 20.05.2011deki fiziki takip tutanağındaki gibi 250.000$ kimseye verilmemiştir. (EK-11) Halil Ünal’ın ifadesi.

Transfer çalışmaları yapılırken yöneticiler teknik heyetin verdiği listeye göre transfer çalışmaları yaparlar. İlhan Ekşioğlu’da Alper Topuk’un transfer çalışmalarını yürütmekteydi. Transfer çalışmaları sırasında yöneticilerimiz gerekirse kendi kaynaklarından harcama yaparlar. İşlemin oluşmasından sonra Yönetim Kurulu Kararıyla yaptıkları harcamalar kendilerine ödenir.

27.05.2011 tarihinde İlhan Ekşioğlu kendi kaynaklarından 300.000$ parayı Ali Kıratlı’ya vermiştir. Ali Kıratlı’da bu parayı Fatih Akbaba’ya Alper Potuk transferinde kullanılmak üzere verdiğini söylemektedir. Her ikisinin de ifadesinde vardır. Fatih Akbaba’nın Sivas’la oynayacağımız maçla ilgisi bulunmamaktadır. Onun ilgisi Alper Potuk’un transferi iledir. Sayın Bülent Uygun ile olan yakınlığını Sivasspor – Fenerbahçe maçına nasıl bağlayabiliriz? Ayrıca uzun zamandır görüşmediğini de ifadesinde söylemektedir. 22.05.2011 tarihinde oynanacak Sivasspor - Fenerbahçe maçıyla ilgili Ali Kıratlı’nın Fatih Akbabayla görüştüğü söylenmektedir. Zaten ayın 21inde Sivas takımı da kampa girmiştir. Fatih Akbaba nasıl bir çalışma yapabilecektir ki?

Ayrıca 29.05.2011 tarihindeki fiziki tutanakta Sivasspor - Fenerbahçe maçı öncesinde Ali Kıratlı’nın Fatih Akbaba ile Fenerbahçe Spor Kulübü lehine olacak şekilde maddi menfaat karşılığında hukuka aykırı faaliyetlerde bulunduğu söylenmektedir.
Emniyet burada varsayım fantezileri üzerine bazı şeyler oturtmaya çalışmaktadır. Hayallerinin gerçek olması için kendilerince bir yol çizmeye çalışmaktadırlar. Hukuka aykırı yapılan eylem nedir? Hukuka aykırı faaliyetler nedir? Bunların ortaya konması gerekir. Bu sorulara maalesef nedenleri konmadığı için cevap veremiyorum. Yapılan daha önceki anlaşmalar nedir? Bunların belgeleriyle ortaya konması gerekir. Hayali suçlarla suçlanmamız yakışmamaktadır.

07.06.2011 Tarihinde 400.000$ emanetin Tamer Yelkovan tarafından hazırlanıp İlhan Ekşioğlu’na verildiği söylenmektedir. FİZİKİ TAKİP VE İLETİŞİM TAKİBİ YANLIŞ YAPILMIŞTIR. Benimle Tamer Yelkovan arasında da böyle bir konuşma yoktur. AYRICA İLHAN EKŞİOĞLU’NA BU TARİHTE BİR ÖDEME YAPILMAMIŞTIR. Emniyet yanlış izleme yapmıştır. Kulüpten paranın çıkış yapılmadığı 07.06.2011 tarihinde sanki Kulüpten para çıkmış gibi göstererek resimli roman yazmışlardır. Halbuki para 08.06.2011 tarihinde İlhan Ekşioğlu’na verilmiştir.
07.06.2011 tarihindeki fiziki takip tutanağında Abdullah Başak’ın sağ kolu ile göğsü arasında tuttuğu ve üzerinde Güllüoğlu yazılı, içerisinde destelenmiş şekilde para olduğu değerlendirilen beyaz renkli naylon poşetin bulunduğu ve Yusuf Turanlı’nın ise sol kolu ile göğsü arasında bükülmüş vaziyette içi boş beyaz ve yeşil renkli karton çantanın olduğunun görüldüğü söylenmektedir. Yine her şey görüldüğü gibi varsayım üzerine oturtulmaktadır. Beyaz renkli naylon poşetin içinde destelenmiş şekilde para olduğunu söylemek için poşeti ele alıp içini gördükten ve saydıktan sonra ancak bu ifade kullanılabilinir, aksi halde kendinizi ve kamuoyunu kandırmaya ve iftira atmaya yönelik bir söylem olur.

Emniyet teşkilatı kendisi de inanmadığı için Abdullah Başak ile Yusuf Turanlı’yı durdurup tutanakla durum tespiti yapmamıştır. Yusuf Turanlı’da olduğu söylenilen poşetteki para kime verilmiştir? Bunun takip edenlerce bilinmesi gerekirken her şey ortada bırakılarak suçlama yapılmaktadır.

08.06.2011 TARİHİNDE İLHAN EKŞİOĞLU KULÜPTEN YAPILACAKLARLA İLGİLİ 400.000$ AVANS ALMIŞTIR. İnşaatları yapacak olan şirketle yapılan anlaşma gereği şirket işe başlayıp 3 ayda bitireceğini taahhüt etmiştir. İşe başlama tarihinde de kendisine 400.000$ avans verilecek idi. Şirket işe başlamadığı için avans verilmemiş ve 400.000$ da İlhan Ekşioğlu tarafından 22.06.2011de 225.000$ (İkiyüzyirmibeşbin Dolar), 23.06.2011 de ise 175.000$ (Yüzyetmişbeşbin Dolar) olmak üzere kulübe nakit olarak iade edilmiştir. EK-12: 400.000$ alındığı ve iadesi ile ilgili belgeler. Siz, şike için aldığınız parayı (400.000 $) 22-23.06.2011 tarihinde tekrar kulübünüze öder misiniz? Şike için alınan para verildiği yerde kalır. Hal bu ki; burada kulübe geri ödenmiştir. Yani şike parası orada yoktur. İNŞAATLA İLGİLİ 400.000$ ortada vardır.

Paranın Korcan Çelikay’a verildiğiyle ilgili yaratılan kaos boşunadır. Çünkü Korcan Çelikay’la hiçbir şekilde anlaşma yapılmamış ve hiçbir şekilde para verilmemiştir. Bununla ilgili hiçbir delil veya belge yoktur. KENDİSİ DE İFADESİNDE PARA ALMADIĞINI SÖYLEMEKTEDİR. BU SUÇLAMA DA, MİNİCOOPER ARABA GİBİ HAYAL ÜRÜNÜDÜR.

Maçtan sonra basında yer alan haberlere de şöyle göz atarsak; ERMAN TOROĞLU SAVCILIK VE EMNİYETTE VERDİĞİ İFADELERİNDE, "BANA, ÇALIŞTIĞIM YERE SON BİR YILLIK SÜREÇTE BİR MAÇTA ŞİKE VEYA TEŞVİK GİRİŞİMİNDE BULUNULDUĞUNA DAİR HERHANGİ BİR İHBAR VEYA BİLGİ GELMEMİŞTİR. GEÇMİŞTE BU TÜR OLAYLARA SIKLIKLA RASTLADIM" DEMEKTEDİR. (EK-13)

Yine Erman Toroğlu 22.05.2011 tarihinde Sivasspor – Fenerbahçe maçından sonra 23.05.2011 tarihinde Hürriyet gazetesinde "BÜYÜK BAŞARI" başlığı altında şöyle yazmıştır ; "BEĞENDİĞİM, KARŞILAŞMADA 7 GOL ATILDI. HEPSİDE 4 EYLÜL STADI GİBİ GÜZELDİ" DİYOR. YORUMA GEREK VAR MI? (EK-14

Basında çıkan diğer yazılar ise;

ALTAN TANRIKULU: BEĞENDİM, SİVASSPOR’UN ALNININ AKIYLA 90 DAKİKA MÜCADELE ETMESİNİ. (HÜRRİYET GAZETESİ) (EK-15)
ŞANSAL BÜYÜKA : ŞAMPİYONA SAYGI (AKŞAM GAZETESİ) (EK-16)
RIDVAN DİLMEN: SON 10 YILA DAMGA VURDU (SABAH GAZETESİ) (EK-17)
DİĞER KÖŞE YAZARLARININ YAZILARI (EK-18)
Maçların oynanmasından sonra Federasyon gözlemcileri, temsilcileri ve hakemler tarafından gerekli raporlar Türkiye Futbol Federasyonuna verilir. Bu maçla ilgili verilen hiçbir olumsuz görüş yoktur. TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU BU RAPORLARA GÖRE MAÇIN TEMİZ OLDUĞUNU ONAYLAMIŞ VE FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNÜ 2010 – 2011 YILININ ŞAMPİYONU İLAN ETMİŞTİR. MADEMKİ ŞİKE VE TEŞVİK VARDI NEDEN FENERBAHÇE’NİN ŞAMPİYON OLMASININ ONAYLANMASINA MÜSAADE EDİLDİ.
Bakın Osman Erdal Fırat maçın tanımı ile ilgili raporunda ne yazıyor:

"Kapalı, yağışlı bir hava ve iyi bir zemin üzerinde oynanan müsabakayı toplam 13.247 seyircinin, tahmini 2500 kişisi misafir takım seyircisi olarak izledi. Müsabaka EV SAHİBİ TAKIM İÇİN PRESTİJ, MİSAFİR TAKIM İÇİN İSE ŞAMPİYONLUK MÜCADELESİYDİ. Her iki takım seyircileri takımlarını destekleyici tezahüratta bulundular. İKİ TAKIM SPORCULARI MÜSABAKA SÜRESİNCE MÜCADELEYİ BIRAKMADILAR. Sporcular, birbirlerine karşı centilmence davranıp, oyunu çirkinleştirecek bir pozisyon yaratmadılar. HAVANIN YAĞIŞLI OLMASI ZEMİNİN KAYGANLAŞMASINA NEDEN OLDU. Bu nedenle ikili mücadelelerin çokluğu, fiziki temasların fazlalığı, TOP KONTROLÜNÜN ZOR OLMASI ve her iki takım sporcularının kazanma azmi ile oynamaları hakemin pozisyonlara yakın olarak dikkatli karar vermeye yönlendirdi. HAVANIN YAĞIŞLI OLMASI, yardımcı hakemlerin önlerinde akınların fazlalığı ve kritik ofsayt pozisyonlarının çokluğu yardımcı hakemleri zorlayıcı nedenlerdir. Teknik alanlardaki şahısların sorumlu davranışları, 4.hakem için maçın normal seyrinde gitmesine neden oldu."

EK-19: Türkiye Futbol Federasyonu Hakem Raporu, Temsilci Raporu, Medya Temsilci Raporu, Gözlemci Raporu.
EK-20: Müsabakaya ilişkin maç kadroları.
EK-21: Müsabakaya ilişkin oyuncu puan listeleri.

SAYIN SAVCI MEHMET BERK, BANA VE AVUKATLARIMA, SİVASTA FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ ŞAMPİYON OLMASAYDI BU DAVAYI AÇMAYACAKLARINI SÖYLEYEREK BİZLERE NE ANLATMAK İSTİYOR OLABİLİR? BUNU BUGÜN BİLE ANLAMIŞ DEĞİLİM.

SONUÇ: ÖYLE BİR MAÇ Kİ SON 15 DAKİKASINI 3-2 ÖNDE OLMAMIZA RAĞMEN PROTOKOL TRİBÜNÜNDE DEĞİL İÇERİDEKİ KÜÇÜK SALONDA TV’DEN SEYRETTİM. NEREDEYSE HEYECANDAN KALBİMİN DURACAĞINI HİSSETTİM. ŞİKE YAPILAN BİR MAÇTA BUNLAR YAŞANILABİLİNİR Mİ? SİVASSPOR DA SEZONUN EN İYİ FUTBOLUNU SAHAYA YANSITTI. SİVASSPORU DA TEMİZ FUTBOLUNDAN DOLAYI TEBRİK EDİYORUM.

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ OLARAK YUKARIDA ANLATTIĞIMIZ ŞEKİLDE SİVASTA HİÇBİR ŞEKİLDE ŞİKE İLE ŞAMPİYONLUĞUMUZU İLAN ETMEDİK, CAMİAMIZIN BÜTÜN KATKILARI, YÖNETİM KURULU, TEKNİK HEYET, FUTBOLCULARIN EMEĞİ VE ALIN TERİ İLE KAZANILMIŞ BİR MAÇ VE ŞAMPİYONLUK ÖYKÜSÜDÜR.
Devamı ...