30 Kasım 2008

Futbol mu Konuşalım?


fenerbahçe beşiktaş

Maçla ilgili yazacak ne var bilmiyorum. Fenerbahçe bu futbolla şampiyon olamaz onu biliyorum, Guiza iyi oyuncu ama kaçırdığı golleri mantığım almıyor onu biliyorum, bir de sahaya çıktığımız kadro çok garipti onu da biliyorum. Mutlaka orta saha oyuncusu almamız gerekiyor. Tek pasla geçilen bir orta sahamız var, dirençlisini çıkarınca bu sefer orta sahadan top çıkaramıyoruz. Şu anda tek orta saha oyuncumuz Selçuk, zaten onun performansının artmasının sebebi de defansif orta saha pozisyonunda tek oynaması. Josico orta sahadan çok yardımcı libero gibi, Maldonado'yu zaten biliyorsunuz. Hep aynı şeyleri söylüyoruz futbol adına, o yüzden futboldan başka şeylerden bahsedelim bari. Zaten Volkan'ın asist yapıp, Selçuk'un bir gol daha atması bize futbol üzerine çok konuşmamak gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, bir üst seviyede Maldonado'nun 3 oyuncuyu geçip kalecinin üstünden topu aşırması var.

Guiza'nın Akıbeti

Büyük yıldız olarak alınan iki eski forvetimiz Kezman ve Anelka. İkisi de az gol atıp, hayal kırıklığı yarattılar. İlginç nokta ikisinin de hatrımızda kalan gollerini Beşiktaş'a atmaları. Kezman'ın İnönü'deki aşırtması ve Anelka'nın İnönü'de sağdan kaptırıp tavana asması... Kezman'ın golü şampiyonluğu getirmişti, belki Guiza'nın golü de böyle anılacak. Bu noktada benzerlik tartışılan Guiza'nın da attığı az sayıda golden birini Beşiktaş'a, hem de müthiş bir vuruşla atması. Guiza bu sezon patlamayı yapamasa bile sanırım sezon sonu gönderilmez, seneye de şans bulur. Umalım diğer iki ünlü golcümüzle benzer olmasın kaderi, onca kaçırdığı gole rağmen bundan sonra tek tük gol atmadığı maç olsun.

Lig TV

Olayı pek bilmiyordum ama ulusal basında da yer bulunca öğrendim ki antu'da Lig TV iptal kampanyası başlatılmış. Önce ne gereksiz işlerle uğraşıyorlar diye düşündüm. Bugün maçı izlerken Lig Tv abonesi olsam maçtan hemen sonra arayıp iptal ettirirdim. Bilmiyorum bu kampanyanın etkisiyle mi ama maçı sunan spiker hap alıp çıkmış gibiydi. Bu kadar fütursuzca ve cesurca amigoluk yapması bir meydan okuma mıydı yoksa her zaman böyleler ve benim ilk kez mi dikkatimi çekiyor bilmiyorum. Önce kırmızı kartın ardından "hakem konuşulmasın istedik ama işte" diye cümleye başlayıp kart konusunda kendi fikrini beyan etti. Daha sonra topun orta sahada hakeme çarpıp Fenerbahçeli futbolcularda kaldığı pozisyon atak olunca delirdi. "Adeta hakemin başlattığı atak"la başlayan cümleleri kurarken mizahtan çok kinaye vardı ses tonunda. Maç bitiminde milli maç sunarken yapmacıklığın zirvesine ulaşıp hakeme, rakibe, sahaya, çime, uçan kuşa laf sokan spikerlerden farksızdı. Rüştü hakeme gidip bir şeyler anlatırken "Rüştü gibi efendiliğiyle bilinen bir oyuncu bile" derken tamamen kontrolünü yitirdi ve içinden geldiği gibi konuşuyordu sanırım.

Fener Maçı Algoritması

Bundan yazı bile yazardım ama Beşiktaş işte, uğraşamam. Adamların Fenerbahçe maçları için geliştirdiği algoritma var, Fenerbahçe maçından bir hafta önce devreye giriyor.

Maç Öncesi Modu:
1: Geliyoruz ulan, bekleyin ulan gibi ulanlı mesajlar yaz, pankartlar hazırla.
2: Beşiktaş Feneri hep yener tespiti yap, başka bir ulanlı mesaj ver.
3: İzin verilmese bile deniz yolu ile gelip yakıp yıkacağını, alayına gideceğini beyan et.

Maç Modu:
4: Her fırsatta üçlü çek.
5: Oyuncular faul, ofsayt, korner veya başka bir düdükte durmasın devam etsin, gidip gol atsın.
6: Defanslar topa bakmasın bile, sadece ayağa vursun, İbrahim Üzülmez seri dirsek atsın.
7: Kırmızı kart gören olmazsa bir oyuncu üst üste 3 kere arkadan tekme atsın, kırmızı kart maç sonrası için şart.
8: Arada bir üçlüye devam et, en az 50 tane üçlü seti yap.

Maç Sonrası Modu:
9: Kırmızı kartı ve maç durduktan sonra atılıp verilmeyen golleri hatırlat, hakem yaktı bizi de.
10: Beşiktaşım süper mücadele etti, helal olsun şiirleri yaz.
11: Biz seni sevinmek için sevmedik ulan manileri yaz.
12: 2500 kişi süperdik, hep bizim sesizim çıktı, Kadıköy tırt, en büyük Çarşı, holey holey yaşasın Çarşı çok seviyorum hey heyyo
13: Bir dahaki Fenerbahçe maçında goto 1


Devamı ...

29 Kasım 2008

Fenerbahçe 2 - Beşiktaş 1
TSL 29/11/2008


fenerbahçe beşiktaş

NTVSPOR ve Ajanslar
Turkcell Süper Lig'de oynanan derbi maçta Fenerbahçe, sahasında ağırladığı Beşiktaş'ı 2-1'le geçti. Sarı-lacivertli takım bu sonuçla puanını 23'e yükselterek liderle arasındaki farkı 5'e indirirken, Beşiktaş 25 puanda kaldı.

Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'in 13. haftasında Beşiktaş'ı 2-1 mağlup etti. Ev sahibi ekibin gollerini 11. dakikada Selçuk ve 27. dakikada Güiza atarken, Beşiktaş'ın golü 21. dakikada Nobre'den geldi.

Karşılaşmaya iyi takım da tempolu başlarken, ev sahibi Fenerbahçe 11. dakikada köşe atışından gelen topta Selçuk'un kafa golüyle 1-0 öne geçti.

Özellikle sol tarafta Ekrem ile etkili ataklar geliştiren Beşiktaş, 21. dakikada golü buldu. Rüştü'nün uzun topunda sol tarafta topla buluşan Ekrem, yerden bir pasla Nobre'yi gördü. Nobre'nin vuruşunda top ağlara gitti ve skor 1-1'e geldi.

Orta alan mücadele şeklinde giden karşılaşmada bu kez Fenerbahçe, uzun bir topla 2-1 öne geçti. 27. dakikada Kaleci Volkan'ın uzun vuruşunda top Beşiktaş savunmasının arkasına sarkarken, Güiza aşırtma bir vuruşla Rüştü'yü mağlup etti ve Fenerbahçe 2-1'lik üstünlüğü yakaladı.

Bu arada Beşiktaş'ta Cisse 41. dakikada ikinci sarı karttan kırmızı kart görerek oyun dışında kaldı.

Karşılaşmanın ikinci yarısında oyunda tempo düşerken, Fenerbahçe zaman zaman kanatlardan etkili ataklar geliştirdi ancak farkı artıramadı.

Son bölümlerde rakip kaleye daha sık giden Beşiktaş'ın çabaları da sonucu değiştirmeyince ev sahibi Fenerbahçe sahadan 2-1 galip ayrılarak ligin 13. haftasını 3 puanla kapattı.

FENERBAHÇE: 2 - BEŞİKTAŞ: 1
Stat: FB Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer xx, Serkan Ok xxx, Cem Satman xx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xx, Gökhan xxx, Lugano xxx, Edu xx, Roberto Carlos xxx, Kazım xx, Selçuk xxx, Alex xx (Dk. 60 Josico xx), Uğur xx (Dk. 69 Vederson xx), Deivid xx (Dk. 83 Ali x), Güiza xx
Beşiktaş: Rüştü xx, İbrahim Toraman xx, Gökhan Zan xx, Zapotocny xx (Dk. 71 Holosko xx), İbrahim Üzülmez xx, Serdar Özkan xx, Sivok xxx, Cisse x, Ekrem xxx (Dk. 84 Uğur x), Delgado x, Nobre xx (Dk. 75 Bobo x)
Goller: Dk. 11 Selçuk, Dk. 27 Güiza (Fenerbahçe), Dk. 21 Nobre (Beşiktaş)
Sarı Kart: Dk. 87 İbrahim Toraman (Beşiktaş)
Kırmızı Kart: Dk. 41 Cisse (Beşiktaş)


Devamı ...

26 Kasım 2008

İzlemedim Maçı


cl logo

Aslında izleyecektim, hazırlık bile yaptım. Hatta evde izlemek istedim, o yüzden gece 10:00'a kadar çalışmak zorunda kaldım. İyi başladık, sonra golü yedik, fakat ben yine umutluydum, bu maçı çeviririz diyordum, iyi başlamıştık. 25. dakikaya kadar. 25. dakikada bıraktım maçı, giydim montumu çıktım. Maç bittikten sonra öğrendim maç sonucunu. 25. dakikada maçtan atılmak için hakeme göstere göstere Portolu oyuncuya kasti tekme atan adamı izlemek istemedim, acıdım takımıma, yüreğim yandı Fenerbahçe formasını böyle bir adamın üzerinde görünce. Okuyorum, herkes hakeme kızıyor, ben de o dakikada çok kızdım, atmadı... Atsa günah keçisi olacaktı, zaten kısa sürecek Fenerbahçe hayatı daha da kısalacaktı, ama çömez hakem atmadı. Ben attım ama. O geldi Fenerbahçemden soğudum diyenleri anlamıyordum, bir saniyede anladım, öngörmüşler. Rakibine saygın, sevgin yok onu biliyoruz da, takım arkadaşlarının emeğine saygın olsun bari... Kendini zorla attırmaya çalışma bari... Bir kırmızı kartın cezası 100 bin dolar, 3.5 milyon euromun yanında ne ki diye sahaya çıkma bari... Arkanı, seni bu takıma getirenlerle birlikte göreceğiz, uzak değil o günler...

Devamı ...

Fenerbahçe 1 - Porto 2
CL 26/11/2008


fenerbahçe porto

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi G Grubu'nda Porto'ya İstanbul'da 2-1 yenildi. 2 puanda kalan Sarı-lacivertliler Şampiyonlar Ligi'ne veda ederken, Arsenal'in Dinamo Kiev'i mağlup etmesiyle UEFA Kupası şansını sürdürdü.

Şampiyonlar Ligi G Grubu'nda mücadele eden Fenerbahçe, deplasmanda 3-1 yenildiği Porto'ya Kadıköy'de de 2-1 mağlup olmaktan kurtulamadı.

Fenerbahçe bu mağlubiyetle Şampiyonlar Ligi'nde ikinci tura çıkma şansını kaybederken, Arsenal'in Dinamo Kiev'i yenmesilye birlikte UEFA Kupası'na katılma şansını sürdürdü.

Şampiyonlar Ligi'ndeki iddiasını sürdürebilmek için sahadan galibiyetle ayrılmak zorunda olan Fenerbahçe, maça hızlı başladı.

Kaptan Alex ile karşılaşmanın hemen başında gole çok yakşalan sarı-lacivertliler, bu fırsatı kullanamadı.

Rakip kaleye etkili gelen Fenerbahçe, kontrataklarla sonuca gitmeye çalışan Porto'nun 19. dakikada Lisandro'nun attığı gole engel olamadı ve seyircisi önünde 1-0 yenik duruma düştü.

Bu golün ardından daha çok risk alarak ileri çıkmaya başlayan sarı-lacivertliler, savunmada açıklar vermeye başladı. Bu açıkları iyi değerlendiren Porto, 28. dakikada Lisandro'nun golüyle farkı 2'ye çıkarttı.

Kalan sürede başka gol olmadı ve karşılaşmanın ilk yarısı 2-0 Porto'nun üstünlüğüyle sona erdi.

İkinci yarıya da hızlı başlayan Fenerbahçe, İspanyol yıldız Güiza ile farkı 1'e indirmeye çok yaklaştı, ancak tecrübeli golcü topu filelere gönderemedi.

Colin Kazım'ın oyuna girmesiyle rakip kalede daha etkili olmaya başlayan sarı-lacivertliler, aradığı golü 63. dakikada Colin Kazım ile buldu.

Farkın yeniden 1'e inmesiyle birlikte yeniden umutlanan Fenerbahçe, kalan bölümde başka gol bulamadı ve Porto sahadan 2-1 galip ayrılarak Portekiz'e 3 puanla döndü.

FENERBAHÇE: 1 - PORTO: 2
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Alberto Undiano Mallenco, Fermin Martinez Ibanez, Roberto Alonso Fernandez (İspanya)
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan, Yasin, Edu, Roberto Carlos, Deivid, Josico, Emre, Uğur, Alex, Güiza
Porto: Helton, Fucile, Rolando, Bruno Alves, Pedro Emanuel, Tomas Costa, Fernando, Raul Meireles, Lisandro, Hulk, Rodriguez
Goller: Dk. 19 ve 28 Lisandro (Porto), Dk. 63 Colin Kazım (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 26 Emre, Dk. 28 Yasin (Fenerbahçe), Dk. 32 Fernando (Porto)
Devamı ...

24 Kasım 2008

Ankaragücü 0 - Fenerbahçe 0
TSL 22/11/2008


fenerbahçe ankaragucu

Turkcell Süper Lig'in 12. haftasında Fenerbahçe, başkent deplasmanında Ankaragücü ile golsüz berabere kaldı. Şampiyonluk yarışında bir yara daha alan Fenerbahçe, puanını 20'ye çıkarttı.

NTVSPOR ve Ajanslar

Fenerbahçe Turkcell Süper Lig'in 12. haftasında son sıralardan kurtulma mücadelesi veren Ankaragücü ile başkentte karşılaştı.

Karşılaşmaya konuk takım Fenerbahçe, hücumda etkisiz başladı. Güiza'ya atılan uzun toplarla etkili olmaya çalışan sarı-lacivertliler, bu futbolcunun ileri uçta yalnız kalması nedeniyle aradığı pozisyonları üretemedi.

Ev sahibi Ankaragücü ise ön alanda yaptığı baskıyla rakibinin oyununu bozmaya çalıştı. Orta sahayı kalabalık tutan başkent ekibi, rakibinin etkili oyuncularını iyi savunarak tehlikeli olmalarını engelledi.

Karşılaşmanın ikinci yarısında da Ankaragücü savunmasını aşmakta başarılı olamayan Fenerbahçe, başkent ekibinin kontrataklarla pozisyon bulmasına engel olamadı, ama iki takım da skoru değiştirecek golü bulamadı ve maç 0-0 sona erdi.

ANKARAGÜCÜ: 0 - FENERBAHÇE: 0
Stat: 19 Mayıs
Hakemler: Fırat Aydınus, Serkan Gencerler, Muhittin Gürses
Ankaragücü: Serkan xx, Elyasa xxx, Tolga Doğantez xx, De Souza xx, İlkem xx, İbrahim Ege xx, Cem Can xx, Gökhan Emreciksin xx (Dk. 90 Murat Duruer), Murat Erdoğan xx, Mehmet Yılmaz x (Dk. 63 Barbaros x), Jaba x (Dk. 90+3 Iglesias)
Fenerbahçe: Volkan xx, Gökhan Gönül xx, Lugano xx, Edu xx, Vederson xx, Deivid x (Dk. 65 Maldonado x), Selçuk Şahin x (Dk. 57 Kazım xx), Josico x, Emre x (Dk. 80 Gürhan x), Alex x, Güiza x
Sarı kartlar: Dk. 38 Selçuk Şahin (Fenerbahçe), Dk. 79 Elyasa (Ankaragücü)

MAÇTAN DAKİKALAR
24. dakikada İbrahim Ege'nin sağ taraftan yaptığı ortada arka direkte topla buluşan De Souza'nın kafa vuruşunda, meşin yuvarlak auta gitti.

29. dakikada Deivid'in pasıyla ceza yayı üzerinde topla buluşan Güiza, zayıf bir vuruş yapınca, meşin yuvarlak kaleci Serkan'da kaldı.

31. dakikada Murat Erdoğan'ın sol taraftan ortasında, kaleci Volkan uzanarak Mehmet Yılmaz'dan önce topa sahip oldu.

39. dakikada Murat Erdoğan'ın sağ taraftan yaptığı ortada, kalabalık savunma arasında iyi yükselen Jaba'nın kafa vuruşunda, kaleci Volkan meşin yuvarlağa sahip oldu.

44. dakikada kazanılan serbest vuruşu kullanan Alex'in vuruşunda, kaleci Serkan meşin yuvarlağı son anda kornere tokatladı.

Karşılaşmanın ilk yarısı, golsüz eşitlikle tamamlandı.


İKİNCİ YARI
46. dakikada Jaba, ceza alanı içinde uygun durumda bulunan Gökhan Emreciksin'ea pasını çıkardı. Bu futbolcunun çaprazdan yaptığı sert vuruşta, meşin yuvarlak az farkla auta gitti.

55. dakikada Vederson'un ceza alanı dışından yaptığı vuruşta, top auta çıktı.

57. dakikada kazanılan serbest vuruşu kullanan Ankaragücülü Gökhan Emreciksin'in vuruşunda, top direğin dibinden auta gitti.

73. dakikada Fenerbahçe savunmasından topu kapan İbrahim Ege'nin ceza alanı dışından vuruşunda, meşin yuvarlak az farkla auta çıktı.

Karşılaşma, golsüz eşitlikle tamamlandı.
Devamı ...

20 Kasım 2008

Ne Yapıyorsunuz?


tsl

Galatasaray maçından sonra bir şeyler olacağı belliydi. O mağlubiyeti bile gidip hakeme bağlayanlar oldu. Daha sonra Melih Gökçek'in Nazlı Yâri İnce İnce Doğradılar albümü piyasaya sürüldü. Üstelik müthiş güvenilir ve tarafsız gazete Vatan da aynı istihbaratı almış. Son olarak maça 2 gün kala açıklanan hakemin değiştirilmesi skandalı yaşandı. Bu adamlardan şikayetçi olunca suçlu biz oluyoruz, gelin de keyif alın şimdi. Şu aşağıdaki açıklama Dünya'da üç basamaklı IQ'ların yönettiği bir ülkede olsa içinde hiç mahkeme kelimesi geçmediği için açıklamayı yapanlar mahkemeye giderdi.

Son haftalarda gündeme gelen hakem-kulüp ilişkilerinde yaşanan ilginç gelişmelere bir yenisi daha eklendi. TFF Ankaragücü-Fenerbahçe maçını yönetecek olan Halis Özkahya´nın Ankaragücü Başkanı Cemal Aydın tarafından arandığını tespit etti. Bu telefon konuşmasının ardından Halis Özkahya´nın yerine Fırat Aydınus maça atandı.

TFF bu olayı şöyle duyurdu: Ankaragücü´nün Fenerbahçe ile oynayacağı Turkcell Süper Lig 12. hafta mücadelesi için atanan Halis Özkahya´nın‚ MHK´nın haftanın hakemlerini basın bülteni ile duyurmasından sonra Ankaragücü Kulübü Başkanı Cemal Aydın tarafından telefonla arandığı tespit edilmiştir.

Haftanın hakemlerinin açıklandığı basın bülteninin yayınlanmasından daha önce Başkan Cemal Aydın´ın‚ ´söz konusu maçın hakeminin Halis Özkahya ya da adını vermediği başka bir hakem olacağı´ iddiası üzerine‚ Türkiye Futbol Federasyonu derhal harekete geçmiş ve bilgisine başvurmak için Başkan Aydın ile görüş alışverişinde bulunmuştur. Bu görüşmede Aydın´dan‚ iddialarının kaynağını Türkiye Futbol Federasyonu ile paylaşması talep edilmiş ve bir bilgi paylaşımı olmaması halinde tüm hakem camiasının töhmet altında kalacağı vurgulanmıştır.

Ancak bu görüşmeye rağmen Sayın Cemal Aydın´ın‚ haftanın hakemlerinin açıklandığı basın bülteninin yayınlanmasından sonra‚ başkanlığını yaptığı kulübün maçını yönetecek hakemi telefonla araması‚ konuşmanın içeriği ne olursa olsun bir yönetici duyarlılığı ve sorumluluğuna yakışmamaktadır.

Ankaragücü Kulübü Başkanı Cemal Aydın‚ bu girişimi nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu tarafından tedbirli olarak Disiplin Kurulu´na sevk edilmiştir.

Tüm bu gelişmeler üzerine herhangi bir spekülasyona yol açmamak adına‚ 22 Kasım Cumartesi günü oynanacak Ankaragücü-Fenerbahçe maçının hakemi MHK tarafından Fırat Aydınus olarak değiştirilmiştir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Türkiye Futbol Federasyonu

Devamı ...

18 Kasım 2008

Melih Gökçek'e Bir İş de Sen Bul!


melih gökçek

Melih Gökçek’ten büyük nefret etmemek gerçekten çok zor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği günden itibaren bir otel ve birkaç büyük alışveriş merkezinin ortağı olan, oğlunun İncek’te aldığı arsalar dilden dile konuşulan, fantastik peluş hayvanat bahçesi, devir daimli yeniçeri anıtı, oynarbaşlıklı Mevlana heykeli gibi projeler çıkartan bu şahıs, nasıl oluyorsa kazandığı paralarla Ankaraspor diye bir şey çıkarttı, yetmedi onun da “Onursal” başkanı oldu. Tabi bunun için ondan daha uygun kimseyi bulamazlardı. Şimdi bütün siyasi hayatına şaibe düşse hafif kalacağı bu şahıs, Fenerbahçe’nin galibiyetine şaibe karıştırmak istiyor: Hakem Ankaraspor’u “ince ince doğramış”.

İnce ince doğramak ne demek, soğan mı doğruyorsun? Geçtim onu yahu Melih bey belgesi var mı doğramanın? Ben olsam korkardım “belgesiz” konuşmaktan. Bir insan bütün siyasi hayatını “belgesi var mı” sorusu üstüne kurduysa korkmalıdır da.

Her neyse, hazır devri Gökçek bitiyor, papazın çayırı ekibi olarak yeni bir kampanya başlatıyoruz.
“Melih Gökçek’e bir iş de sen bul!”

Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan sonra işsiz kalacak olan İnşaatçı, sanatçı, filozof, sporcu, yönetici, emlakçı Melih Gökçek’e uygun meslek önerinizi ve varsa bunla ilgili ilustrasyonunuzu papazincayiri07 [at] gmail.com adresine gönderin veya yorum ile belirtin yayınlayalım. Kimse işsiz kalmasın.

(not: başlangıcı albüm kapağı ile ben yaptım, ilustrasyonlarda kullanılabilecek malzeme ise http://www.ankara.bel.tr/AbbSayfalari/Baskan/Baskanin_Albumu.aspx adresinde bulunuyor)

Devamı ...

16 Kasım 2008

Ön Direk


ankaraspor carlos gol

Aykut Hoca maçtan sonra "duran topların sorun olacağını biliyorduk, fakat biz havadan gelecek toplar bekliyorken bu sefer yerden toplarla organize oldular" diyordu. Geçen hafta Erman hocanın 1. ligde oynayan bir kaleciyi nasıl ağına düşürdüğünü yazmıştık. Sanırım bu sefer de Rıdvan yaptı aynı şeyi. Geçen hafta Fenerbahçe'nin attığı ilk golü gösterip bir dakika içinde iki kez ön direğe koşu yapıp topa vuran Selçuk'a dikkat çeken Rıdvan, bu sene Sivas'a atılan golün de benzer olduğunu ve rakibin buna önlem almamasının mazereti olamayacağını söylüyordu. Aslında sezon başından itibaren Fenerbahçe'nin yaptığı duran top organizasyonlarına bakınca Aykut'un ve Ankaraspor'un düştüğü yanılgının sebebi sadece Rıdvan'ı izlemiş olmaları diyemeyiz çünkü Fenerbahçe gerçekten korner ve serbest vuruşlarla ön direğe koşan oyuncularını hedefleyen toplar atıyordu. Bu hafta atılan golü inceleyince Aragones'in ön direk koşularına önlem alan rakiplere karşı B planı olduğu görüldü.

Carlos pozisyonla en alakasız oyuncu konumunu almış bekliyor.


Lugano ve Selçuk ön direğe koşuya başlıyor. Bir haftadır bu ön direk koşularına çalışan Ankaraspor bu iki oyuncuya konsantre olmuş durumda, 4 tane oyuncu onları takip ediyor.


Bu sırada arkada ceza alanına yakın bir köşede bekleyen Carlos penaltı noktasına doğru hareketleniyor. Edu arka direğe doğru hareketlenmiş böylece önündeki oyuncunun Carlos'u takip etmesini engelliyor. Lugano ve Selçuk koşularına devam ediyor, defans hâlâ onları takipte.


Deivid vuruşu yaptığında tüm savunma iki oyuncuya gitmiş, orta bomboş.


Topa vurulduktan sonra geriye koşuya başlıyor tüm savunma.


Ceza alanının ortası o kadar boş ki, 6 oyuncu birden tüm hızıyla aynı topa hareketlenmiş.


Ankarasporlu oyuncular topa daha yakın gibi görünse de ters yöne koşup durmak zorunda kalmışlar ve geri koşmaya başlamışlar. Bu sırada Carlos hızını çoktan almış, ayrıca sahanın muhtemelen en hızlı oyuncusu. Topa önce o yetişecek.


...ve vuruşu yaptıktan sonra savunmanın yapacağı bir şey yok.


Golü defalarca izledim, keyif veren bir gol. Fotoğraflarla değil videosunu izleyince ne kadar iyi kurgulandığını ve o sırada ceza alanında bulunan her oyuncunun görevini çok iyi yaptığını net biçimde görebiliyorsunuz. Lugano, Selçuk ve Edu tam zamanında koşularına başlamış, Carlos ok gibi fırlamış, saniyenin onda biriyle yapılan bir hata bile planı çökertebilirmiş ama her şey yerli yerinde. Bu planı görüp buna da önlem alacak rakiplere karşı muhtemelen başka sürprizlerimiz de olacak. Alex'in olmadığı iki haftada duran toplardan 4 gol attık, tesadüf değil.

Devamı ...

Fenerbahçe 2 - Ankaraspor 0
TSL 15/11/2008


fenerbahçe ankaraspor

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'de 11. hafta mücadelesinde sezonun flaş ekiplerinden Ankaraspor'u konuk etti. Başkent temsilcisi karşısında ilk yarıyı 32. dakikada Roberto Carlos'un attığı golle 1-0 önde kapatan sarı-lacivertli takım, 54. dakikada Lugano bir gol daha bularak sahadan 2-0 galip ayrıldı. Fenerbahçe bu galibiyetle puanını 19'a yükseltirken, 8 maçtır yenilgi yüzü görmeyen Ankaraspor 22 puanda kaldı.

Orta alan mücadelesi şeklinde başlayan maçta konuk Ankaraspor ilk dakikalarda daha etkili göründü. Fenerbahçe'de 15. dakikada Semih sakatlanarak yerini Emre'ye bırakırken, ev sahibi ekip ilerleyen dakikalarda oyuna ağırlığını koymaya başladı.

Uğur Boral ve Gökhan Gönül ile kanatlardan etkili olan Fenerbahçe, 32. dakikada bir duran top organizasyonunda golü buldu. Sol taraftan kazanılan serbest vuruşta Deivid topu penaltı noktasına koşu yapan Roberto Carlos'a çıkardı, Brezilyalı futbolcu da yerden sert bir vuruşla topu filelere gönderdi ve Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirdi.

Karşılaşmanın ikinci yarısına iyi başlayan Fenerbahçe, orta alanda rakibine üstünlük sağladı. Uğur Boral ve Güiza ile rakip ceza sahasında etkili olan ancak sonuca gidemeyen sarı-lacivertli takım, 54. dakikada yine bir duran toptan golü buldu. Kaleyi karşıdan gören bir pozisyonda Roberto Carlos yaklaşık 30 metreden çok sert bir vuruş yaptı. Önce sol sonra sağ direğe çarpan topa Lugano dokundu ve Fenerbahçe bu golle 2-0'lık üstünlüğü yakaladı.

Kalan bölümlerde Ankaraspor topla daha çok oynasa da pozisyon üretemezken, mücadele ev sahibi Fenerbahçe'nin 2-0'lık galibiyetiyle sonuçlandı.

FENERBAHÇE: 2 - ANKARASPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Yunus Yıldırım xx, Özgür Çetiner xx, Hakan Yemişken xxx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xx, Gökhan xxx, Lugano xxx, Edu xxx, Roberto Carlos xxx, Deivid xx (Dk. 71 Ali x), Selçuk xxx, Josico xx, Uğur xxx (Dk. 79 Vederson x), Semih x (Dk. 15 Emre xx), Guiza x
Ankaraspor: Senecky xx, Erhan x, Muhammet Hanifi x, Batak x, Uğur x, Hürriyet x (Dk. 64 Anıl x), Mehmet Çakır xx, Theo xx (Dk. 80 De Nigris x), Adem x, Özer xx (Dk. 46 Konate x), Murat Tosun xx
Goller: Dk. 32 Roberto Carlos, Dk. 54 Lugano (Fenerbahçe)
Sarı Kartlar: Dk. 36 Özer (Ankaraspor), Dk. 69 Lugano, Dk. 76 Ali, Dk. 80 Josico (Fenerbahçe)
Devamı ...

15 Kasım 2008

Değişmeyen Tek Şey


emre

Bazı şeyler boşa klasik olmuyor. Moonlight Sonata, Air, ingiliz kesim takım elbise ve Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı yenişi, hepsi çok güzel ve çok sık tekrarlansa bile tadını kaybetmeyen şeyler. Klasik olmanın kuralı, geçmişe dayanmak. 1936’da da Çubuklular parçalıları yeniyordu. Devirse nezaket devri malum, Fenerbahçe 1-0 yenmekle yetinmiş. İzleyiciler arasında Nazım Hikmet var, maçı o yorumluyor: “Geçen gün bir dostum dayattı. "İlle de gidip Fenerbahçe-Galatasaray maçını seyredeyim; ben de kıramadım dostumu, gittim seyrettim. Futbol denilen şey sahanın dört bir yanında binlerce insanın toplandığı meydanda yapılıyor. Meydana teker teker saydım 22 delikanlı çıkarılıyor. 11'inin üstünde sarı kırmızı yollu gömlekler, öteki 11'in de üstünde sarı lacivert fanilalar. Ne yalan söyleyeyim, bu hengamede ben de heyecanlanmadım değil. Herkes dilediği gibi bağırıp çağırıyor, ortalıkta bir söz bir düşünce alabildiğine... Muayyen bir manada demokrasiyi anlamak isteyenler Taksim Stadyumu'na gitsinler”

Biliyorsunuz Nazım Usta Fenerbahçeli. Stadda Fenerbahçe’nin galibiyetine o da sevinmiş, bir nümayiş koparmıştır. Bizim payımıza düşense, hayatı acı, ızdırap ve haksızlıkla geçen bu adamın yüzünde bir tebessüm yaratan çubukluların bizim de yüzümüzde tebessüm yaratmış olmasındadır. Ortak gülüşleri paylaştık, ortak formalara bakarak. Paylaştığımız başka bir şey daha var, ortak bir sevgiyi paylaştık, ortak sebeplere yaslanarak:

“Fener'e kanımın kaynamaya başlaması başka sebepten...

Son yaptığım içtimai, felsefi, harsi, kozmografi tetkikat neticesinde, anladım ki, Fener, İstanbul, Kadıköy, filan semtlerinin mümessilidir... Galatasaray Beyoğlu, Şişli semtlerinde taraftar sahibidir... Fener'in kaptanı Sirkeci'de dükkan açmış... Galatasaray'ınki Beyoğlu'nda.

Ben, iki gözüm, spordan anlamam ama, şimdi neden, Fener'in taraftarı, Galatasaray'ın balosu, müsameresi çoktur bunu anladım işte.

Sporda da olsa, halka dayanalım vatandaşlar!. Halka, kapılarımızı geniş açalım iki gözüm!“

"Değişmeyen tek şey değişimdir" Nazım Usta'da bilecek ki, tarih değişir, zaman değişir, toplumlar değişir, nesiller ve inançlar değişir, hatta kültürler, dinler, devletler değişir. Bu fotoğraf değişmiyor. Her sene tekrarlanıyor.

100 senedir bozuyoruz baloyu, müsamereleri bitmiyor Nazım Usta.
Devamı ...

13 Kasım 2008

Kazanmak Güzeldir


fenerbahce galatasaray

Yine bir kasım ayı. Bundan 66 sene önce Mansion House’da Büyük Britanya’nın Başbakanı Sir Winston Churchill II. Dünya Savaşı’nın en güzel konuşmalarından birini yapıyordu: “Ben kimseye kan, gözyaşı, yorgunluk ve terden başka bir şey vaad etmedim. Ancak bugün farklı bir tecrübemiz var: Zafer. En sonunda zafer. Kesin ve göz kamaştırıcı bir zafer.” Mansion House’da bulunanlar ellerini patlatarak alkışladılar, 0 10 Kasım 1942 gününü tarihe geçirecek cümle ise daha sonra geldi: “Bu bir son değil. Hatta bu sonun başlangıcı bile değil. Ancak, bu, başlangıcın sonudur.” Bizimse bu kadar umutlu olmamak için sebeplerimiz var.

Kazanmak güzeldir. Ne olursa olsun. O bizi mutlu eder, emeklerimizin karşılığını görür, büyük bir sevinç ve gelecek için heyecan duyarız. Yeniden çalışmak, bir kere daha başlamak için motive oluruz. Galatasaray kalesine atılan bir gol ise futbolun doruk noktasıdır. Ronaldinho’nun o kıvrak çalımlarına bayılabiliriz, Messi’nin orta sahadan aldığı topla dikine kaleye doğru yaptığı bir koşu ağzımı açık bırakabilir, hepimiz Gerard sahada isyan ederken bir generali izlemenin huşusuna duymuşuzdur. Ancak Galatasaray’a atılan bir gol.. Bunun yerini hiçbir şey tutamaz. O futbolun yaratılma sebebi gibidir. Sanki futbol çubuklu formalılar parçalılara gol atsın diye var edilmiştir. O gol heyecanımızın zirvesidir, hepimizi uyuşturan somadır, nefesimizi kesen extacy, bir anlık bir mutluluk ve heyecan patlaması. Dünyanın en güzel gollerini sayalım, Fenerbahçe’nin Galatasaray’a attığı bir gol benim için hepsinden güzeldir. Diğer golleri izleyip beğenirim, sanatsallığını, zerafetini, estetik yanını ballandıra ballandıra aklımdan geçiririm, Johnson’ın Galatasaray’a attığı gol ise Austerlitz’in kendisidir. Bir estetik konusu değil, hayatla ölüm arasındaki ince ayrımda hayatta kalmak gibi bir şey.

Bu maçı izlemeden önce de bu maçı kazanacağımızdan emindim. Fenerbahçe bu kadar kötüyken Galatasaray’a kaybedemez. Herhangi bir sebeple değil, bu kadar kötü olduğu için kaybedemez. Karşıdaki bu kadar “favori” gösterildiği için kaybedemez. Fenerbahçe forması yüz senedir kaybedileceğine kesin gözüyle bakılan maçların kazanılma hikayeleriyle örülmüş gibidir, bu ister Harrington kupasında olsun, ister 3-0 yenik düşülen bir devre arası, tarih Fenerbahçe’nin boyun eğmesine izin vermez.

İşin böyle metafizik hikayesinden başka bir şey daha var, keskin bir gerçek, göz kapatılamaz bir hakikat: Kazanmaya muhtaç olanlar kazanacaklardır. Eğer takımın kazanmaktan başka şansı yoksa, aksi halde o takım bir takım olmaktan çıkıyorsa o takım kazanacaktır. Çünkü sahada her şeyini verecek olanlar o futbolculardır, rakip değil. 4 atmayabilirdik, o kadarı Galatasaray’ın suçu, ancak mutlaka yenecektik, bu kesin.

Şimdi zaferin huzur veren mutluluğuna ve uyuşturucu sevincine kendimizi kaptırdık. Her şey güzel gözüküyor. Fenerbahçe bu sene kadro olarak çok geriye düştüğü ezeli rakibini rahatça, 4-1, yenebiliyorsa, eğer bu kadar mücadeleci ve hırslı bir oyun oynayabiliyorsa, umut kurmak için de çok sebep var demektir.

Ancak bu durum bizim gerçeği görmemize engel olmamalı. Herkes biliyor ki bu sene Fenerbahçe tamamen yönetim yüzünden, tamamen yönetimin bilinçsiz politikaları ve yönetimi şahsında birleştirmiş başkanın “her şeyi bilirim, her şeyi yaparım, benim dediğim olur ve ben dediğim için doğrudur” tavrından dolayı kapasitesini aşağı çekmiştir. Bizim amacımız hiçbir zaman Galatasaray’ı yenmek olmadı ve takımın hedefleri de bununla sınırlı değildi. Yalnızca bu değil. Şampiyon olmak istiyoruz. Ancak kendisi için değil, başka bir şey için, Avrupa’nın en büyük 8 kulübünden biri olmak için. Şampiyonlar Ligi’nde her sene Çeyrek Final oynayan bir armada haline gelebilmek için. Çünkü biliyoruz ki bir takım eğer Şampiyonlar Ligi’nde her sene çeyrek final oynayabilecek finans ve kadro kapasitesine sahipse, o zaman zaten Türkiye Ligi’nde şampiyon olacaktır ve elbette Galatasaray’ı yenecektir. Halbuki Galatasaray’ı yenebilmek için daha fazla büyümeye ihtiyacımız yok. Onu Johnson ve Kemalettin’li kadroyla bile yaptık zaten.

O halde bu maçın üstüne açık bir şekilde doğruyu söylemek lazım. Bu takım hedefinden uzaklaşmıştır. Fenerbahçe Türkiye Ligi Şampiyonluğu dar vizyonuna mahkum bir takım değildir. Ne ki Galatasaray’ı yenmekle tatmin olalım. Fenerbahçe bundan büyüktür. Kadrosu da büyüklüğüne yaraşır olmalıdır. Bu kadronun kurulması eğer yeniden modernleşme ve profesyonelleşme hamlesiyle mümkünse, ki öyledir, o halde doğru finans kaynaklarını üretebilecek, bu kaynakları işletebilecek ve doğru yatırım planlamasını (transfer politikasını) oluşturabilecek bir yönetim aklına ihtiyacımız var demektir. Vaad Avrupa’nın en büyük 8’inden biri olmaksa, gerçeklik de ona uygun olmalıdır. 3. Dünya Ülkesi aklıyla süper güç yaratılmaz.

Önümüzdeki en büyük sınav Ocak ayındaki transfer dönemi olacak. Ali Koç’un beyan ettiği gibi geçmişteki hatalardan ders alınıp alınmadığını orada göreceğiz. Eğer takımın ihtiyaç duyduğu mevkilere (kanatlar, ön libero) doğru transferler yapılırsa (yerli + yabancı) ve bu transferler Aragones’e danışılarak, onun koordinasyonunda gerçekleştirilirse o zaman diyeceğiz ki bir şeyler değişiyor. Yoksa, Aziz Başkan Galatasaray galibiyetlerine lanetlenmiş demektir, ne bundan fazlasını istiyordur ne de ötesini. Onun için 90 dakika bir tarihe bedeldir. Oysa tarih bir 90 dakika değildir, 90 dakikaların toplamından oluşan silsiledir. Biz onun tamamını istiyoruz. En son noktasını. Avrupa'nın tepesinde olmayı. Galatasaray'la yaptığımız one night stand güzeldi, şimdi önümüze bakalım, gerçek bir sevda istiyoruz.
Devamı ...

11 Kasım 2008

Guiza ne İş Yapar?


guiza

Guiza çok gol kaçırıyor, ona katılmayan yoktur ama yaptığı şeyleri görmezden gelmeyin. Özellikle şu "tribünden alkış için koşmak" kadar çirkin bir itham yok. Futbolcu koşsa suç koşmasa suç. Bir ortası olması lazım. Kaçırdığı basit golleri artık atması gerektiğinin o da farkında da sahada takımı adına yaptığı birçok olumlu şeyi silip atmayın. Evet golcünun ilk görevi gol atmak ama her futbolcu gibi mücadele ettiği zaman alkışı hakediyor. İşte bu da Galatasaray maçındaki ikinci golün öyküsü, bakalım Guiza tribünden alkış almak için mi koşmuş.

Top yarı sahamızdan geliyor, yüksekten indiği için göğüsle durdurmak zor.


Guiza topu kafasıyla arkaya doğru itip çok hızlı dönüyor, bir saniye önce arkasında olan oyuncuyu etkisiz bırakıyor


Uğur'la birlikte koşuya başlıyor


Ortada boş Semih var, ona atmak istiyor, defans çeviriyor, o sırada topu takibe başlamış


Ortaya yönelmeye önündeki rakiplerden önce başladığı için topla tekrar buluşuyor


Deivid'i görüyor, pası Deivid'e


İçeriye koşusuna başlıyor, top Semih'e geldiğinde ceza alanına girmiş


Semih topa vurma hazırlığındayken arka direğe koşuyor


Ya Emre Aşık kayarak uzaklaştıracak ya da Guiza topu kaleye yuvarlayacak


Topu indirip oyuncuyu geçmesi kusursuz, koşular mükemmel, takipçiliği pozisyonun yaratıcısı. Bu arada sadece Guiza değil Semih'in Galatasaraylı oyuncu topu kafayla uzaklaştırdıktan sonra aldığı pozisyona ve kaçtığı alanlara dikkat edin. Bunları yapacak çok oyuncu yok ligimizde, keyif almaya bakın.

Devamı ...

Hep Bu Fenerliler


adnan polat

Bloglar arasında daldan dala atlayıp yazılanlara bakarken bir yazıyla karşılaştım. Aslında yazının ilgimi çekmesinin sebebi Mahmut Uslu fotoğrafını görmem oldu. Neticede son 10 senede yönetimi açıkça protesto eden olmadı ve o protestoyu 50 kişiyle birlikte yapıp Mahmut Uslu'nun adına kocaman pankartlar yaptık, gitmesini arzu ediyoruz ve başarılı bulmuyoruz. Hakkında başkalarının ne düşündüğünü önemsiyorum. Fakat yazı tam olarak Mahmut Uslu ile ilgili değildi. Bir Galatasaray taraftarının elinden çıkmış belli ki, linki de şu http://romanistabukowski.blogspot.com/2008/11/uslu.html. Bu yazı bana özellikle internet devriyle ortaya çıkan yeni bir tavrı anımsattı. Türkiye'de birbirinden hiçbir farkı olmayan spor dünyasını oluşturan unsurları birbirinden soyutlayıp kendinden olmayanları genellemelerle aşağılamak ve tuttuğu takımın taraftarlığıyla tanımlanan kendi sosyal konumunu ayrıcalıklı bir yere koymak. Bakın anlatayım nasıl yapıldığını. Okuduğum yazı şöyle

Kendisinde yöneticilik vasfı dışında herşey bulunan ve yıllardır rezilleri oynayan bir adamdır Mahmut USLU. Kendi sahalarındaki her maçta haysiyetsizliğini ve provakatör ruhunu ortaya koyan tanıdığım(ız) en iğrenç Fenerbahçelilerden biridir Mahmut USLU. Yine yapacağını yapmıştır. Kaçakçılıkta sınır tanımayan kankası Nihat gibi gibi o da Türk adeletinden gerekli tokadı yer umarım. Hani yaşlılar der ya "suratında meymenet yok" diye. İşte öyle bir tip Mahmut USLU. Bu arada efsane olmuş antu'dan sonra fenerbahce.org'da bu yolda ilerliyor. Dünya tarihinde görülmemiş komiklikte başlıkları var. Neden bu tip şeyler fenerbahçelilerden çıkıyor ben yada biz yıllardır bunu merak ediyoruz. Bir de memleketin 35 yerinden sevinç resimleri falan konulmuş. Acaba olaki bir avrupa kupası gelse ne olur. Tahmin ediyim. Aziz Yıldırım elinde kupa olan bir fotoğraf, altında "Tüm 6alatasaray'lılara sevgiler" tarzında bir yazı. Çok yakışırdı be.

Şimdi bunu biraz isimleri, biraz olayları değiştirerek yazalım, bakalım ne kadar güzel görünüyor

Kendisinde yöneticilik vasfı dışında her şey bulunan ve yıllardır rezilleri oynayan bir adamdır Adnan Polat. Maçtan önce her maçta yaptığı kışkırtıcı ve aşağılayıcı açıklamalarına ara vermeyen ve provakatör ruhunu ortaya koyan tanıdığım(ız) en iğrenç Galatasaraylılardan biridir Adnan Polat. Yine yapacağını yapmış kendi takımını 3 gömlek üstün ilan etmiştir. Tıpkı maçtan önce aynen kendisi gibi konuşan eski başkanlarının hayali ihracat vakaları mutlaka bu adamda da vardır, umarız layığını bulur. Hani yaşlılar der ya "suratında meymenet yok" diye, işte öyle bir tip Polat. Bu arada efsane Galatasaraylı Hıncal'dan sonra galatasaray.org da aynı yolda ilerliyor. Dünya tarihinde görülmemiş komiklikte icraatları var. Neden bu tip şeyler Galatasaraylılardan çıkıyor, ben ya da biz yıllardır bunu merak ediyoruz. Geçen sene çıldırın diye tezahurat yazıp sitelerine koyup haydi herkes öğrensin bakalım diye bir komiklik yapmışlardı. Bu sene de direkt Fenerbahçe taraftarına seslenen acayip bir t-shirt yapmışlar "Çıldırın Geliyoruz" diyor, Allah'tan daha önce yaptıkları gibi febe yazmamışlar bir köşesine. Acaba Galatasaray Kadıköy'de Fenerbahçe'yi yendiği gün nasıl bir t-shirt çıkaracaklar? Durun tahmin edeyim, "Ne gömdük la febeye ahahaha". Altına da Adnan Polat'ın saatini basarlardı, çok yakışırdı be.

Oldu mu? Olmuyor. Hıncal yüzünden bütün Galatasaraylılar diye bir resim çizip koyamıyoruz önünüze. Resmi site saçmalıklarını, gs store zırvalarını milyonlarca insanı etiketlemek için kullanamıyoruz. Belki bu yüzden aptalca düşünülmüş bir t-shirtle dalga geçtiğimiz için kendilerine küfür edilmiş gibi tepki veriyor insanlar. 100 yıllık bir kulübü tutan herkesin bir tane ideolojisi, bir tane hedefi, ortak değer yargıları, benzer hareketleri olması gerekiyormuş, taraftarı, yöneticisi, idarecisi, futbolcusu otomatik portakallarmış gibi. Galatasaray aptal t-shirt çıkaramaz, Fenerbahçeli futbolcu zeka seviyesi yerlerde sürünen bir açıklama yapamazmış gibi. Biz fenerbahce.org editörü değiliz, siz çıldırın t-shirtünü tasarlayan sivri zeka değilsiniz. Otomatik değiliz, portakal da sadece sarının yanında duran kırmızı ve lacivert değil.
Devamı ...

10 Kasım 2008

Baraj


lugano gol

Rıdvan'ın analizleri çok iyi, ama onun programını saatlerce izlenebilir yapan üslubu sanırım. Galatasaray maçını değerlendirirken Lugano'nun attığı goldeki kaleci hatasını o kadar içten tarif ediyordu ki gülmekten ne dediğini anlayamadım, tekrar sarıp geri izledim. Çok samimi, sanki sensei karate kid'i azarlar gibi baraj kurdurmamasının nasıl büyük bir hata olduğunu anlatıyor. Söylediklerini tek tek yazdım, yazarken de aklıma başka bir baraj hikayesi geldi.

Önce Rıdvan'ın söyledikleri...
"Roberto Carlos frikik atıyor baraj yaptırmıyorsun, barajı Fenerbahçeli futbolcular yaptı.
Roberto Carlos'a dünyanın, uzayın her yerinden baraj yaparlar...
30 metre, Roberto Carlos ve de çocukluğundan beri tanıyorsun yani (3 saniye duraklıyor) Kaleci (Burada yine 3 saniye duraklıyor)
30 metrede oldu diye Roberto Carlos'a baraj yapılmaz mı?
Dikkat et gole 2 tane Fenerli oyuncu duruyor avantaj sağlamak için."

Daha güzel, daha sade tarif edilemez. Carlos'a uzayda bile baraj yapılır.

Benzer bir vakayı Pierre Van Hooijdonk ile yaşamıştık. 17 Mart 2004 Kadıköy'de Gençlerbirliği ile kupa maçı. Hooijdonk'un canı sıkılınca frikikten gol attığı zamanlar. Çok iyi hatırlıyorum o maçtan 2-3 hafta önce Maraton programında Erman Toroğlu yine Konfüçyus pozisyonunu almış, koltuğuna gömülmüş, kalemini sallaya sallaya Van Hooijdonk'un sırrını çözdüğünü anlatıyor. Van Hooijdonk önünde baraj olmazsa frikikten bir tane gol atamazmış, barajın kalecinin görüş açısını kapatmasından faydalanıyormuş. Bu muhteşem tespiti duyana kadar hiçbir frikikçi bunu kullanmıyor muydu, ya da mantık olarak hiç baraj kurulmasa frikikten gol falan olmaz o zaman diye gereksiz şekilde olayın mantıksızlığını düşünürken bunu ciddiye alan birisi varmış. Gençlerbirliği kalecisi Botonjic. 3-1 gerideyiz, dakika 85, hemen ceza alanı önünden, hatırladığım kadarıyla yayın solundan frikik kazanıyoruz. Kaleci ilginç şeyler yapıyor ve baraj kurdurmuyor, Van Hooijdonk'un önü otoban gibi, bir iki Fenerli futbolcu geçiyor kalecinin önünü kapatıyor. Top 90'a asılırken kaleci mahalle maçında ilk kez kalecilik tecrübesi yaşayan küçük Muhittin'den farksız. Maçı 4-2 kaybedip yeniliyoruz, Gençlerin 5 kaleyi bulan şutunun 4'ü gol, kaleci Recep'in yeterliliği tartışılıyor ama bu gol de Erman Hoca'nın kaleciye İstanbul hatırası olarak hatırlanır. Sloven kaleciye kim çevirdi Erman Hocanın teorisini bilmiyorum, yok eğer çeviri değilse ve kendisi aynı teoriyle geldiyse o zaman Dünya'da bunu düşünen iki kişi birden olduğu için üzülmemiz gerek. Van Hooijdonk'a uzayda bile baraj kurulur be adam, hele baraj kurmazsam gol atma şansı azalır demek için uzayın bittiği yerde yaşamak lazım.

Daha sonra yapilan ek: Bir PvH manyağı nickli bir okuyucu Van Hooijdonk'un golünü gif olarak yorumuna eklemiş. Onu yazıya da ekleyelim.

pvh gol


Devamı ...

Arda Sempatizanı Fenerbahçeliler


arda

Kırılmaca, gücenmece yok Fenerli dostlar. Anlamıyorum ben Arda'ya sempati duyanlarınızı. Yazayım, derdimi anlayın, aranızda Arda'yı beğenen, takımında görmek isteyen, sempatik bulan varsa onların da ne düşündüğünü öğrenmek isterim.

Yukarıdaki fotoğrafta Galatasaray ceza alanı önünde frikik kazanmış, Fenerbahçe 3-1 önde, dakika ya 80 ya da o civarda. Arda depar atarak hakeme geliyor, pozisyon normalde faul bile değil ama hakem faul vermiş. Neye itiraz ediyor anlamıyoruz, faul varsa bile 2 metre geride, penaltı mı istiyor? Kart mı istiyor? Suratındaki ifade anlık bir ifade değil, bütün ikinci yarı böyleydi. Bütün Fenerbahçe maçlarında böyle. Fenerbahçe'den nefret ediyor, nefreti suratına vuruyor, bu şekil çıkıyor ortaya. Dokunulmazlığı da var, ona güveniyor hakeme açık açık siktir çekiyor. İkinci yarı boyunca bir tane hareketi normal değil, 3-1 geriye düştükten sonra nefretinin yönlendirdiği öfke var. Öfkelendikçe öfkeleniyor, hakeme küfür ediyor, bağırıyor, çağırıyor. Yetmiyor tribünlere dönüyor hareketini çekiyor, size... Şaşıracak bir şey yok, sizden nefret ediyor. Siz ise onu sempatik buluyorsunuz, internette yazılar yazıyor ne kadar önemli oyuncu olduğunu söylüyorsunuz, pankart açıyor "İstersek Arda'yı da alırız" diyorsunuz. İstersek alırız belki ama istemeli miyiz? Derdim centilmenlik falan değil, hakemlere istediğini de yapsın umrumda değil, yalnız ikinci yarıdaki hareketlerine, Kadıköy'e gelince yaptıklarına bakınca nefretten ve onun yarattığı öfkeden başka ne görüyorsunuz? Bu dalga dalga Arda sempatisinin ona dokunulmazlık kazandırdı görmüyor musunuz? Hakemin suratına siktir çekebilecek kadar cesaretli, korkmuyor kart falan görmekten. Gerçekten Arda'yı sempatik buluyor, ona methiyeler düzebiliyorsanız içinizdeki iyi futbolcu ve futbola olan aşkınıza hayranlık duyuyorum, ama ben her hareketinden Fenerbahçe nefreti belli olan bir adamdan hazzedemiyorum, yeteneklerini, iyi futbolunu falan yüceltemiyorum.
Devamı ...

9 Kasım 2008

Fenerbahçe 4 - Galatasaray 1
TSL 09/11/2008


fenerbahce galatasaray

NTVSPOR ve Ajanslar
Şükrü Saracoğlu'nda 1999'dan bu yana değişen birşey yok. Fenerbahçe kötü günler geçirdiği ligin 10. haftasında Galatasaray'ı 4-1 yendi. Sarı-lacivertliler ezeli rakibine karşı sahasındaki yenilmezlik serisini 12 maça çıkarırken, zirve yarışında da umut tazeledi.

Turkcell Süper Lig'de 10. haftanın son ve en önemli maçında ezeli rakipler Fenerbahçe ile Galatasaray karşı karşıya geldi. Bu sezona istediği gibi başlayamayan ve ilk 9 haftada 4 yenilgi alarak zirvenin gerisinde kalan Fenerbahçe, derbide Galatasaray'ı 4-1 gibi farklı skorla mağlup etti.

Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki dev maç çok hızlı başladı. Galatasaray henüz 2. dakikada Lincoln ile öne geçerken, Fenerbahçe cevabı 4 dakika sonra Selçuk'la verdi.

Galatasaray'ın topa daha çok sahip olduğu bu bölümde tempolu bir mücadele olmasına karşın önemli bir gol pozisyon yaşanmadı. İlk yarının skorunu ise bir Galatasaraylı, Fenerbahçe lehine belirledi. 28. dakikada gelişen atakta Semih'in şutuna ayak koyan Emre Aşık topu kendi kalesine yollayarak Fenerbahçe'nin soyunma odasına önde girmesine neden oldu.

İkinci yarı da ilk yarıda olduğu gibi golle başladı. 49. dakikada Roberto Carlos'un serbest vuruşunu De Sanctis sektirince Lugano topu boş kaleye göndererek Fenerbahçe'yi 2 farklı üstünlüğe taşıdı.

Galatasaray'ın baskını artırdığı kalan bölümde ev sahibi ekip 65'te Güiza ile maçın en net pozisyonunu kaçırırken, sarı-kırmızılıların çabaları sonucu değiştirmedi. Skoru belirleyen isimse Fenerbahçeli Deivid oldu ve Brezilyalı futbolcu uzatma anlarında tabelayı 4-1 yaptı.

Bu sonuçla son 9 yıldır sahasında yenilmediği Galatasaray karşısında kritik bir 3 puan daha alan sarı-lacivertliler, puanını 16'ya çıkararak 10. haftayı 7. sırada kapattı.

Aralık 1999'dan bu yana gülemediği Kadıköy'den bir kez daha boynu bükük ayrılan Galatasaray ise, ligde son 3 deplasman maçını da kaybederek 17 puanda kaldı.




FENERBAHÇE: 4 - GALATASARAY: 1
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Hüseyin Göçek xx, Serkan Ok xx, Aleks Taşçıoğlu xx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xxx, Roberto Carlos xx (Dk. 60 Vederson xx), Deivid xxx, Selçuk xxx, Josico xx, Uğur Boral xxx, Semih xx (Dk. 55 Emre Belözoğlu xx), Güiza xx (Dk. 74 Burak Yılmaz x)
Galatasaray: De Sanctis x, Sabri x, Emre Aşık x (Dk. 71 Aydın x), Servet xx, Hakan Balta xx, Baros x (Dk. 46 Kewell x), Meira x, Ayhan xx, Arda xx, Lincoln xx, Ümit Karan x (Dk. 46 Nonda x)
Goller: Dk. 2 Lincoln (Galatasaray), Dk. 6 Selçuk, Dk. 28 Emre Aşık (kendi kalesine), Dk. 49 Lugano, Dk. 90+3 Deivid (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 21 Lincoln, Dk. 38 Servet, Dk. 45 Baros, Dk. 62 Ayhan, Dk. 67 Nonda, Dk. 90+5 Sabri ve Arda (Galatasaray), Dk. 26 Selçuk, Dk. 45 Josico, Dk. 69 Vederson (Fenerbahçe)

Devamı ...

7 Kasım 2008

Alex Varsa? Alex Yoksa?


kaptan

Türkiye'de yaşamamanın futbol takipçileri açısından tek avantajı varsa o da Türk spor medyasından uzak durma şansınız olması sanırım. Dün yemek yerken açtım Benfica - Galatasaray maçını izledim, hatta yemek bitti sonra da işten kaytarıp izlemeye devam ettim. Sonra maç bitti. Şu dakikaya kadar maçla ilgili bir şey görmemiştim, şimdi gördüm, biraz şaşırdım. Maçı izlememiş olsam bu okuduklarımdan sonra korkutan tir tir titriyor olurdum, hasta numarası yapar, eve gider saçmasapan komedi filmleri izlerdim. Haftaiçi Fenerbahçe'yi de izledik tabii, iki maçtan bir derbi sonucu çıkarmak zor ama en azından ne yapmamız gerektiğini gösterdi bu maçlar bize.

Alex sakat, oynayıp oynamayacağı belli değilmiş. Ona göre kadro oluşturmak gerekiyor çünkü elinizde Alex varsa önce onu yazıyorsunuz. Galatasaray son 5 senede gördüğüm en iyi futbolu falan oynamadı Galatasaray - Benfica maçında. Bu maçta Galatasaray neyi iyi yaptı onu anlamak gerekiyor önce. Rakip yarı alanda baskıyı iyi yaptı Galatasaray. Bu presi aslında biraz top tutabilen bir orta sahamız olsa Kadıköy'de oynanan bir derbide avantaj olarak kullanabiliriz. Galatasaray'ın hücum hattındaki ve orta sahadaki tüm oyuncuları baskıya katılıyor. Galatasaray defansı da tıpkı Fenerbahçe defansı gibi hızlı ataklara karşı yavaş kalıyor, araya atılan toplarda dengesiz hareket ediyor. Bu iki özelliği birleştirince yarı sahamızda üzerimize gelen rakibe karşı topu tutup orta sahayı hızlı geçmeye çalışmamız gerekiyor. Fenerbahçe'nin top tutamadığını Arsenal maçında gördük, bunda en büyük etken tabii ki top hakimiyeti olmayan defans oyuncuları ve Selçuk - Maldonado ikilisi. Peki nasıl topa hakim olup Galatasaray'ın baskısını nasıl kırabiliriz?

Alex oynarsa
Başka bütün nedenleri bir kenara koyuyorum, sadece yukarıda anlattığım orta sahada top tutma ve pasla çıkma şartı nedeniyle Guiza - Semih - Alex'in bir arada oynamaması gerekiyor. Kadronun kesinlikle oynayacak oyuncularını yazalım.

----------Volkan-----------
Gökhan--Edu--Lugano--Carlos
xxx----xxx----xxx------xxx
----------Alex------------
----------xxx-------------

Eğer orta sahayı daha kalabalık tutatak pas yapabiliriz ve baskıyı kırar, topa hakim oluruz diyorsak Alex'le 4-4-1-1 oynarız. Bu durumda orta sahada ve forvette kimlerin oynayacak? Forvette tabii ki Semih'i kaleye sırtı dönük top alabilme, topu tutma, saklama ve tek pas oynama özellikleri nedeniyle tercih ederim. Kazım cezalı, Emre ve Vederson düzeldi. Orta sahanın sağında Deivid muhtemelen 90 dakikayı kaldıramaz fakat maça onunla başlayıp durumuna göre daha sonra değiştirmek faydalı olabilir. Deivid topu ileriyi taşımamız için kritik öneme sahip bir futbolcu, onun varlığında orta sahada kazanılan topları ileriye oynama şansımız oluyor. Orta sahanın solunda Emre verimsiz oluyor, bunu daha önce denedik ve umarım bir kez daha denemeyiz, son maçlarda çok kötü olsa da Uğur'la başlamak en mantıklı yol gibi. Maldonado ve Selçuk gibi düz iki oyuncunun birden oynaması orta sahanın oyuna katılımını sıfıra indiriyor, en fazla birisi tercih edilmeli. Tabii Josico'yu hâlâ iki maç üst üste izleme şansımız olmadı ama Emre'nin topa basacağını, isabetli paslarla oynayacağını umarak maça onunla başlayalım.

----------Volkan-----------
Gökhan--Edu--Lugano--Carlos
Deivid--Selçuk--Emre---Uğur
----------Alex------------
----------Semih-----------

Bu kadroda Deivid, Uğur ve Emre'nin nasıl oynayacaklarını kestiremiyoruz, diğer oyuncuların ne yapacağı az çok belli. Skora, oyuncunların performansına ve oyuna göre Guiza'yı oyuna almak isteyebilir Aragones. Bu durumda

----------Volkan-----------
Gökhan--Edu--Lugano--Carlos
---Josico--Selçuk--Emre---
----------Alex------------
-----Semih---Guiza--------

kadrosu denenebilir fakat ben ilk kadronun top tutup baskıyı kırarak oyun hakimiyetine sahip olma şansının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Yine skora ve kondisyon durumlarına göre Deivid yerine Ali Bilgin, Emre yerine Josico oyun içindeki alternatifler olur. İlk kadroyu başka bir tercih sebebi de Galatasaray'ın sürekli sol kanadını kullanması ve bizim son haftalarda çıktığımız asimetrik kadroda sağ koridorun sadece Gökhan'a teslim edilmesi. İntihar olur.

Alex oynamazsa
Alex yerine Guiza oynayacak, onun dışında çok bir şey değişmiyor. Yine yukarıda ilk verdiğim kadroyu aynı sebeplerle tercih ederim. Bu kadronun yaratıcılığı azalıyor tabii ki, o yüzden maça Deivid'le başlamak şart böyle bir durumda.

----------Volkan-----------
Gökhan--Edu--Lugano--Carlos
Deivid--Selçuk--Emre---Uğur
-----Semih---Guiza--------

Ali Bilgin (Burak), Selçuk, Maldonado, Uğur orta sahasının gol atma veya yaratma şansı çok düşük. Zaten bu isimler içinde gollere katkıda bulunan tek isim Uğur ve o da sonra haftalarda büyük düşüşte. Gerçi Galatasaray'ın da sağ, sol simetrisi bizim takım gibi bozuk ve balansları sola meyilli. Bu durum Uğur için bir fırsat ama Uğur'un ne yapacağını kestirmek imkansız.
Devamı ...

"Keyifli" Arsenal Maçı


arsenal

Sanırım bu maçla ilgili bazı eleştirilerin hangi noktadan şekillenmeye başlayıp neye saldırdığını anlamıyorum. Fenerbahçe kadrosu geçmiş yıllara göre zayıfladı, ligde bile çok kötü. Bu yüzden sezon başından beri yönetimi eleştiriyor, kadro zayıflığının en büyük sorumlusu olduklarını düşünüyoruz. Lig maçlarından sonra sen ne kadar kötü oyuncu olursan ol, Fenerbahçe forması üzerindeyse koş, mücadele et, elinden geleni yap sonra ister kazan ister kaybet, alkışlarız diyoruz. Samimi olmak lazım.

Arsenal deplasmanında oynuyoruz. Son 8 maçta kendi sahalarında 26 gol atmış bir takım, maç başına 3.25 gol. Bu takım elbette 3-4 tane net pozisyon yakalayacak. Ne bekliyorsunuz? Bu takıma karşı tabii ki kazanmaya değil önce gol yememeye oynayacaksınız. Ne bekliyorsunuz? Fenerbahçe en son vasat üzeri bir takımı ne zaman ezdi deplasmanda? Sevilla zaferi olarak tarihe geçen deplasman maçını bile kaybettik, uzun süredir Avrupa'da önelemeler hariç galibiyetimiz yok. Bu beraberlik ve mahkum futbol gerçekten acizlik mi? Fenerbahçe iyi mücadele etti. Alex'in yokluğunda ölü toplar ölüyor, geçen sene böyle maçlarda tekniğiyle işi bitiren Deivid zaten yok, orta sahada top yapamadığı bilinen Selçuk ve Maldonado ile maça çıkmışız Arsenal'i kendi sahasına yığıp gol için basmamız mı bekleniyor? Böyle bir maçta tek şansınız kontra toplar, onları sürükleyecek tek isim de Kazım, ama onun formu dipte. Bu durumda şu kadronun yapacağı başka bir şey de yok, direneceklerdi, direndiler. Arsenal % 100 pozisyonları ilk yarıda bulup kaçırdı, ikinci yarıda onları da bulamadılar. Fenerbahçe kadrosunun iyi olmadığını biliyoruz da, bu çıkan kadroyu bu maç sonrası eleştirmek ezbere konuşmak oluyor. İşlerini iyi yaptılar, mücadele ettiler. Topa sahip olamadık, Alex'in yokluğu etkendi ama bu zaten orta sahanın zayıflığı nedeniyle ligde bile yapamadığımız bir şey. Özellikle "8 yenilen yıllar gibiydi, şerefli beraberlikler dönemine döndük, Kadıköy'e kupa maçına gelmiş amatör takım gibiydik" eleştirileri inanılmaz. Ne öneriyordunuz? Alex yerine Burak ya da İlhan oynasaydı yine 5 yeseydik. Keyifli futbol romantikleri 2 hafta önce 3 forvetle Arsenal'e saldırırken 5 yememizi de önemsiz buluyorlardı sanırım, ne de olsa keyifli futbol. Gören de WM formasyonuyla büyüdüler eski günleri özlemle anıyorlar sanacak. Yarı sahayı geçemeyen, orta sahada 5 pas yapamayan takımı biz de görüyoruz da, orta sahaya transfer yapın demekle bu ne aciz oyun, hiç sevmem böyle futbolu demek farklı. Gidip Londra'da Arsenel'le keyifli futbol maçı yapmayı hedeflemek için bir büyük devirmek lazım. Aragones daha o kadar alışmamıştır Türk geleneklerine.
Devamı ...

6 Kasım 2008

Arsenal 0 - Fenerbahçe 0
CL 05/11/2008


fenerbahce arsenal

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi G Grubu'ndaki dördüncü maçında Arsenal ile deplasmanda golsüz berabere kaldı. Bu sonuçla sarı-lacivertliler 'Devler Ligi'nde puanını 2'ye çıkarttı

Şampiyonlar Ligi G Grubu'ndaki dördüncü maçında Fenerbahçe, grup lideri Arsenal ile İngiltere'de karşılaştı.

İngiliz ekibinin aradığı golü bulmasına izin vermeyen sarı-lacivertliler, sahadan 0-0 eşitlikle ayrılarak 'Devler Ligi'nde puanını 2'ye çıkarttı.

İngiltere Premier Ligi'ndeki kötü gidişine Şampiyonlar Ligi'nde Fenerbahçe galibiyetiyle son vermek isteyen Arsenal, seyircisi önünde karşılaşmaya hızlı başlayan taraf oldu.

Fenerbahçe kalesinde önemli pozisyonlar yakalayan İngiliz ekibi bu fırsatları değerlendirmeyi başaramazken, kontrataklarla rakip kalede etkili olmaya çalışan sarı-laciverliler skoru değiştiremedi ve ilk yarı 0-0 eşitlikle sona erdi.

İkinci yarının ilk dakikalarında rakip kalede etkili olan Fenerbahçe, Arsenal'in daha fazla hücuma çıkmasıyla birlikte oyunu kendi sahasında kabul etmek zorunda kaldı.

İngiliz ekibi Fenerbahçe savunmasını aşmayı başaramazken, kontrataklarla Arsenal'in kalesinde pozisyon arayan sarı-lacivertliler Uğur Boral ile yakaladığı fırsatları değerlendiremedi ve maç da golsüz eşitlikle tamamlandı.

Öte yandan G Grubu'nun diğer maçında Porto, Ukrayna ekibi Dinamo Kiev'i deplasmanda 2-1 mağlup ederek puanını 6'ya yükseltti ve ikinci sıraya yerleşti.

ARSENAL: 0 - FENERBAHÇE: 0
Stat: Emirates
Hakemler: Roberto Rosetti xx, Stefano Ayroldi xx, Francesco Altomare xx (İtalya)
Arsenal: Fabianski xx, Toure xx, Djourou xx, Silvestre xx (Dk. 83 Song), Clichy xx, Ramsey xx (Dk. 60 Diaby x), Denilson xx, Fabregas xx, Nasri xx, Bendtner xx (Dk. 60 Vela x), Van Persie xxx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xxx, Gökhan xxx, Edu xxx, Lugano xxx, Roberto Carlos x (Dk. 69 Vederson xx), Kazım x (Dk. 59 Ali xx), Selçuk xx, Maldonado x (Dk. 68 Josico xx), Uğur xx, Semih xx, Guiza x
Sarı Kartlar: Dk. 19 Selçuk, Dk. 47 Lugano, Dk. 72 Vederson (Fenerbahçe) Dk. 22 Djourou, Dk. 76 Van Persie (Arsenal)
Devamı ...

4 Kasım 2008

Göz, İzan


alex penaltı

Bunu yazıyoruz, şimdi birisi gelip "hakem Eskişehir'in golünü vermedi hâlâ hakemle uğraşıyorsunuz" derse şaşırmayacağım da belki futbol kurallarını öğrenirler diye bu fotoğrafı koymak lazımdı. Aslında unutmuştum bile ama King Santillana'nın bu yazısını görünce koymak gerektiğini hatırladım. Erman bey belki blogu okuyordur kim bilir, o da öğrenir futbol kurallarını. Top kaleciyi geçmiş, en yakın adamın yetişmesi için en az dört adım var, Alex bir adım atsa topa vuracak ama o adımı atamıyor ve bu bariz gol şansı değil. Tebrikler Erman hoca.



Devamı ...

3 Kasım 2008

Yes, We Can


barack obama

Seçimlerin arifesinde bir Obama reklamı da biz koyalım dedik. Ne Mesih, ne de Superman, ama Paul Auster, The Economist ve kendisini destekleyen 60 adet nobelli bilim adamının bildikleri bir şey var: Obama 21.yüzyılın ayaklı simgesi. Siz Obama destekçilerine bakarken, biz 4 kasım tarihli "hayırlı olsun" yazısına şimdiden başlayalım: Obama Başkan, Fenerbahçe Şampiyon.

Devamı ...

2 Kasım 2008

Eskişehirspor 2 - Fenerbahçe 2
TSL 01/11/2008


eskişehir fenerbahce

NTVSPOR ve Ajanslar
Turkcell Süper Lig'in 9. haftasında Eskişehirspor ile Fenerbahçe, Eskişehir Atatürk Stadı'nda karşı karşıya geldi. Mücadele ilk yarıda atılan gollerle 2-2 berabere sonuçlandı.

İki takımın da düşük tempoda başladığı maçta, Fenerbahçe 14. dakika Alex'in attığı golle öne geçti. Bu dakikada ceza sahasının dışında topla buluşan Brezilyalı futbolcu, sert bir vuruşla kalecinin solundan topu filelere yolladı.

Ev sahibi Eskişehirspor bu gole hemen 3 dakika sonra Anderson ile yanıt verdi. Sol taraftan Fenerbahçe ceza sahasına yapılan ortada sarı-lacivertli savunma hata yapınca, Anderson kale sahasının önünde yaptığı tek vuruşla topu filelere yolladı ve skora 1-1'lik eşitliği getirdi.

Gollerden sonra oyun orta alan mücadelesi şeklinde giderken, 33. dakikada Eskişehir ceza sahasına giren Alex, kaleci Ivesa'nın müdahalesiyle yerde kaldı ve hakem Kuddusi Müftüoğlu penaltı noktasını gösterdi. Bu pozisyonda Eskişehirspor kalecisi Ivesa, direkt kırmızı kart görerek oyun dışında kaldı. Penaltı atışını kullanan Alex, topu filelere yollayarak sarı-lacivertlileri 2-1 öne geçirdi.

Karşılıklı pozisyonların yaşandığı ilk yarıda Eskişehirspor yan toplarla etkili olurken, 45. dakikada yine bir yan topla ikinci kez beraberliği sağladı. Sol taraftan Youla'nın ortasında kaleci Volkan ile Edu'nun anlaşmazlığında Edu'dan seken top bir kez daha Fenerbahçe ağlarına gitti ve ilk yarı 2-2'lik eşitlikle sonuçlandı.

İlk yarıda yaşanan ilginç bir pozisyonda Roberto Carlos'un kaleci Volkan'a yaptığı bir geri pasta topun çizgiyi geçtiği gerekçesiyle Eskişehirli futbolcular hakeme uzun süre itirazda bulundular, ancak yardımcı hakem bu pozisyonda devam işareti verdi ve hakem Kuddusi Müftüoğlu oyunu devam ettirdi.

İkinci yarıya iyi başlayan Fenerbahçe, 10 kişi kalan rakibi karşısında orta alanda topa daha çok sahip oldu. Sarı-lacivertliler Güiza ile çok net fırsatları değerlendiremezken, ev sahibi Eskişehirspor da yakaladığı ani ataklarda Youla ile gole çok yaklaştı.

İki takım da girdiği gol pozisyonlarından yararlanamayınca mücadele 2-2'lik eşitlikle sonuçlandı.

Fenerbahçe'de Alex ve Gökhan Gönül yaşadıkları sakatlıklar nedeniyle ikinci yarıda oyuna devam edemediler.

ESKİŞEHİRSPOR: 2 - FENERBAHÇE: 2
Stat: Atatürk
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu xx, Cem Satman xx, Volkan Narinç xx
Eskişehirspor: Ivesa x, Sezgin xx, Murat xx, Vucka xx, Tayfun xx, Bülent Ertuğrul xx, Serdar xxx, Poljak xx (Dk. 78 Emre Toraman xx), Anderson xxx (Dk. 89 Cumhur ?), Youla xx, Bülent Kocabey xx (Dk. 31 Sinan xx)
Fenerbahçe: Volkan Demirel xx, Lugano xx, Roberto Carlos xx, Edu x, Alex xxx (Dk. 87 Deivid ?), Guiza xx, Selçuk xx (Dk. 54 Ali Bilgin xx), Semih xx, Uğur xx, Maldonado xx, Gökhan x (Dk. 73 İlhan x)
Goller: Dk. 17 Anderson, Dk. 45 Serdar (Eskişehirspor), Dk. 14 Alex, Dk. 33 Alex (penaltıdan) (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 66 Bülent Ertuğrul, Dk. 61 Serdar (Eskişehirspor), Dk. 45 Uğur, Dk. 73 Ali Bilgin (Fenerbahçe)
Kırmızı kart: Dk. 28 Ivesa (Eskişehirspor)
Devamı ...